Biden, 150 yıllık Amerikan politikasından dolayı özür dilemeyi planlıyor

ABD Başkanı Joe Biden (AP)
ABD Başkanı Joe Biden (AP)
TT

Biden, 150 yıllık Amerikan politikasından dolayı özür dilemeyi planlıyor

ABD Başkanı Joe Biden (AP)
ABD Başkanı Joe Biden (AP)

ABD Başkanı Joe Biden, Kızılderili çocukların ve atalarının nesillerinin hayatlarını mahveden 150 yıllık bir ABD politikasının Kızılderili yatılı okul sistemindeki rolü nedeniyle bugün özür dilemeyi planlıyor.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Pueblo of Laguna kabilesinin biri olan ABD İçişleri Bakanı Deb Haaland, “Böyle bir şeyin olacağını bir milyon yıl geçse bile tahmin edemezdim. Bu benim için büyük bir olay ve bence tüm Kızılderili Ülkesi için büyük bir olay olacak” ifadelerini kullandı.

Kızılderili Ülkesi, yerli halkın kendi kendini yöneten topluluklarıdır.

Haaland, bu göreve gelen ilk Yerli kişi olarak İçişleri Bakanlığı'nı devraldıktan kısa bir süre sonra, yatılı okul sistemi hakkında bir soruşturma başlattı.

Soruşturma, bazıları dört yaşında olan en az 18 bin çocuğun ebeveynlerinden koparıldığını ve kabile topraklarını ellerinden almak amacıyla, onları topluma entegre etmeyi amaçlayan derslere katılmaya zorlandığını ortaya çıkardı.

Soruşturma kapsamında yaklaşık 1.000 kişinin öldüğü ve 500'den fazla yatılı okulla bağlantılı 74 mezarın bulunduğu belgelendi.

Hiçbir başkan, Birleşmiş Milletler tarafından soykırım olarak tanımlanan Kızılderili, Alaska ve Hawaili çocukların ortadan kaldırılması ya da ABD hükümetinin yerli halkları yok etmesinin başka bir yönü için resmi olarak özür dilemedi.

Papa Francis, Temmuz 2022'de Kanada'ya tarihi bir ziyaret gerçekleştirerek ülke genelindeki yatılı okulların yol açtığı zararlardan dolayı resmen özür diledi ve ziyaretini bir “kefaret haccı” olarak tanımladı. Bu ziyaretin Katolik Kilisesi'nin Kanada'nın yerli halklarına karşı işlediği suçların ele alınmasına yardımcı olmasını umduğunu ifade etti.

19. yüzyılın sonu ile 1990'lar arasında yaklaşık 150 bin yerli çocuk, çoğu Katolik Kilisesi tarafından yönetilen 130'dan fazla devlet destekli yatılı okula zorla kaydedildi.



Hamaney: Hizbullah ‘Lübnan'ın en güçlü savunucusu’

Tahran'da bir binanın cephesinde Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin'in resmi (Reuters)
Tahran'da bir binanın cephesinde Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin'in resmi (Reuters)
TT

Hamaney: Hizbullah ‘Lübnan'ın en güçlü savunucusu’

Tahran'da bir binanın cephesinde Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin'in resmi (Reuters)
Tahran'da bir binanın cephesinde Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin'in resmi (Reuters)

İran Dini Lideri Ali Hamaney dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, Tahran destekli Hizbullah'ın, Şii örgütün Lübnan'daki mevzilerine aylardır saldırılar düzenleyen İsrail karşısında ‘Lübnan'ın en güçlü savunucusu’ olduğunu söyledi.

Hamaney, X hesabından yaptığı Arapça açıklamada, “Bugün Hizbullah, Lübnan'ın en güçlü savunucusudur ve uzun zamandır Lübnan'ı bölmeye çalışan Siyonist varlığın emellerine karşı en sağlam kalkan olmaya devam etmektedir” dedi. Hamaney'in açıklaması, Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin'in şehadeti dolayısıyla taziyelerin sunulduğu süreçte geldi. Safiyuddin'in ekim ayı başında Beyrut'un güney banliyölerinde bir İsrail saldırısında öldürüldüğü Hizbullah tarafından çarşamba günü doğrulandı.

Safiyuddin, eylül ayı sonunda Beyrut'un güney banliyösünde bir İsrail saldırısında öldürülen Hasan Nasrallah'ın yerine geçecek en önemli adaydı. Açıklamasında ‘İslam Cumhuriyeti'nin her zaman olduğu gibi Kudüs mücahitlerini ve direniş savaşçılarını desteklemeye devam edeceğini’ vurgulayan Hamaney, Hizbullah'ın ‘Lübnan'ı yeniden bölünme ve çöküş tehdidinden kurtarmayı ve gaspçı varlığın tehdidini bertaraf etmeyi başardığını’ belirtti. Hamaney ayrıca, Hizbullah'ın ‘Güney Litani, Sur ve o bölgedeki diğer şehirlerin gasp, işgal ve ilhak tehdidini ortadan kaldırdığını’ ifade etti.

Hizbullah 8 Ekim 2023'te Lübnan sınırı boyunca Hamas için bir ‘destek cephesi’ açtı. Ancak 23 Eylül'den bu yana Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışma şiddetlendi ve İsrail özellikle güney ve doğu Lübnan'daki bölgelere ve Beyrut'un güney banliyölerine yıkıcı saldırılar düzenledi.