İsrail komandolarının Golan'ın doğusunda bir Suriyeliyi kaçırmasının ayrıntıları

Kuneytra'lı Ali Süleyman el-Asi’nin gözaltına alındığı operasyon 19 Temmuz'da gerçekleşti

İsrail ordusu 9 Eylül'de Kuneytra'da Şam yolu üzerindeki Han Arnabe'nin doğusunda bir aracı hedef aldı. (AFP)
İsrail ordusu 9 Eylül'de Kuneytra'da Şam yolu üzerindeki Han Arnabe'nin doğusunda bir aracı hedef aldı. (AFP)
TT

İsrail komandolarının Golan'ın doğusunda bir Suriyeliyi kaçırmasının ayrıntıları

İsrail ordusu 9 Eylül'de Kuneytra'da Şam yolu üzerindeki Han Arnabe'nin doğusunda bir aracı hedef aldı. (AFP)
İsrail ordusu 9 Eylül'de Kuneytra'da Şam yolu üzerindeki Han Arnabe'nin doğusunda bir aracı hedef aldı. (AFP)

İsrail ordusu dün (Pazar) yaptığı açıklamada, Suriye'de kara operasyonu gerçekleştirdiğini ve İran bağlantılı şebekelerle çalışan bir Suriye vatandaşını gözaltına aldığını duyurdu. İsrail, Lübnan savaşının başlamasından bu yana ilk kez Suriye'ye asker gönderdiğini açıkladı.

İsrail ordusu dün akşam Suriyeli muhaliflerin, temmuz ayında Suriye topraklarında gerçekleştirilen ve bugüne kadar duyurulmayan bir sızma operasyonunda Ali Süleyman el-Asi adlı Suriye vatandaşını evinden kaçırmak ve gözaltına almak üzere bir komando operasyonu gerçekleştirdiği yönündeki haberlerini doğruladı.

Saldırının ayrıntılarını gösteren video görüntülerinde askerlerin bir binanın içinde kısa kollu beyaz gömlek giyen bir adamı yakaladığı görülüyor. Ordudan yapılan açıklamada, adamın sorgulanmak üzere İsrail'e götürüldüğü belirtildi.

Ordu ayrıca, el-Asi'nin sorgusundan, Golan Tepeleri bölgesinde İran için İsrail ordusu hakkında bilgi toplamak üzere nasıl işe alındığını anlattığı bir kayıt da yayınladı. Teklifin İran için çalışan bir Suriyeliden sıradan bir şekilde geldiği anlaşılıyor. Kayıtta el-Asi’nin şu ifadeler yer aldı: “Beni evimde ziyaret etti ve evin ovalara ve dağlara bakan coğrafi konumundan etkilendi. Bana, ‘Düşmanın hareketlerini öğrenmemize yardımcı olmalısın’ dedi. Sonra bir miktar para verdi ve ben de kabul ettim. Kendisini bana Suriye askeri istihbaratı olarak tanıttı ama daha sonra İran'la bağlantılı olduğunu öğrendim.”

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) Direktörü Rami Abdurrahman Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, SOHR'un 19 Temmuz'da İsrail'in Suriye'nin Kuneytra kentindeki Muğatra aşiretinden Ali Süleyman el-Asi'yi kaçırmasıyla ilgili bir rapor yayınladığını ve İsrail güçlerinin Suriye'nin güneyindeki Kuneytra kırsalına girdiğini söylediğini belirtti. SOHR’un bildirdiğine göre söz konusu kişi, Kuneytra'nın güney kırsalındaki er-Rezaniye köyünde başkent Şam'a süt taşıyan bir aracın şoförü olarak çalışıyordu. SOHR, “Üç araba ve bir zırhlı araçtan oluşan İsrail askeri gücü, sınırı geçerek köye girdi ve bilinmeyen nedenlerle adamı işgal altındaki Suriye Golan'ına götürdü” dedi.

Zhhshz
İsrail topçu ateşi, Suriye'nin işgal altındaki Golan sınırı yakınlarında bulunan Kuneytra kırsalında iki noktayı vurdu. (SOHR)

O dönemde bölgedeki Suriyeli kaynaklar olayı ihtimal dışı bırakmıyordu. Çünkü İsrail ordusu devriyeleri ve personeli zaman zaman Golan'ın kurtarılmış bölgesine saldırılar düzenliyor ve bu saldırılar sırasında vatandaşlar gözaltına alınıyor, çoğu da günler ya da haftalar sonra serbest bırakılıyordu.

İsrail ordusunun açıklamasına göre el-Asi, İsrail ordusuna karşı gelecekte düzenlenecek bir operasyon için bilgi topluyordu ve gözaltı bu olası operasyonu engelledi.

İsrail ordusu, gözaltının ‘Golan Tepeleri cephesindeki İran altyapısının’ çalışma şeklini ortaya çıkardığını ve ‘el-Asi'nin daha fazla soruşturma için Birim 504'e ve güvenlik güçlerine transfer edildiğini’ belirtti.

Suriye vatandaşının kaçırılması ve sorgulanmasının duyurulması, İsrailli askeri yetkililerin cumartesi günü deniz kuvvetlerinin Lübnan'ın kuzeyindeki Batroun’a bir operasyon düzenleyerek üst düzey Hizbullah ajanı olarak tanımlanan bir kişiyi gözaltına aldığını açıklamasının ardından geldi.

Suriye Ordu Komutanlığı ağustos ayında, işgal altındaki Suriye toprağı Golan sınırı yakınlarında konuşlu tüm askeri birliklere ve mevzilere bir emir göndererek, bu askeri mevzilerin füze saldırılarında kullanılmasını ya da Golan'a doğru herhangi bir harekette bulunulmasını yasakladı.

Bu yılın başından beri İsrail saldırıları giderek sıklaştı. Saldırılar, askerlerin Suriye topraklarına girmesi, gözaltılar ve ateş açma yoluyla işgal altındaki Suriye Golan'ı ile sınır şeridinde bulunan bölgelerdeki Suriyeli sivilleri etkiledi.

28 Haziran'da bir çiftçi tarım arazisinde çalışırken, işgal altındaki Suriye Golan'ı yakınlarındaki Kuneytra kırsalında bulunan er-Refid kasabası yakınlarında İsrail güçleri tarafından doğrudan vurularak öldürüldü.

Aktivistlere göre mayıs ayında, iki Merkava tankı ve iki buldozer eşliğinde onlarca askerden oluşan bir İsrail gücü, Kuneytra'daki Suriye topraklarına girerek ağaçları ve tarım arazilerini buldozerlerle yıktı.



Yemen'deki parti ittifakları hakkında

 Liderlere eleştiri, arabulucu olmadan Yemen içinde veya dışında aralarında toplantı yapamadıkları içindir (AFP)
Liderlere eleştiri, arabulucu olmadan Yemen içinde veya dışında aralarında toplantı yapamadıkları içindir (AFP)
TT

Yemen'deki parti ittifakları hakkında

 Liderlere eleştiri, arabulucu olmadan Yemen içinde veya dışında aralarında toplantı yapamadıkları içindir (AFP)
Liderlere eleştiri, arabulucu olmadan Yemen içinde veya dışında aralarında toplantı yapamadıkları içindir (AFP)

Mustafa Numan

Çok partili hayat, Yemen Cumhuriyeti'nin kurulduğu 22 Mayıs 1990'dan itibaren şaşırtıcı ve benzeri görülmemiş bir hareketliliğe sahne olmuştu. Bu hareketlilik, Yemen birliğine imza atan iki siyasi yapı olan güneydeki Yemen Sosyalist Partisi ile kuzeydeki Genel Halk Kongresi arasındaki dengenin bir ürünüydü.

Partiler yer altını bırakıp, aleni olarak ve herhangi bir kısıtlama olmaksızın faaliyet göstermeye başladılar. Öyle ki, halkta tabanı olmayan ve insanların liderlerinden hiçbirini tanımadığı yeni ve yenilikçi parti ve oluşumlar ortaya çıktı.

Tarihi olarak bilinen partileri kopyalayarak alternatif partiler kurma girişimleri de arttı ve bunlar, tarihi partilerin çoğu düşünce olarak Sosyalist Parti'ye yakın olduğundan, Sana’daki iktidarın çoğulculuk fikrinden duyduğu baskı ve rahatsızlığın bir göstergesiydi.

Yerel sivil toplum ve insan hakları kuruluşları da o dönemde dar sınırlar içinde faaliyet göstermeye başladılar. Sınırlarının dar olmasının nedeni, merhum cumhurbaşkanı İbrahim el-Hamdi döneminde gelişen yollar inşa etme, su kuyuları açma, dispanserler işletme alanlarında yerel toplumlara önemli hizmetler sunan yardım kooperatiflerinin bilinen faaliyetleri dışında bu tür faaliyetler pek bilinmiyordu. Söz konusu kooperatiflerin gelirlerini ise zengin insanlardan, gurbetçilerden, Yemen içindeki ve dışındaki iş adamlarından, kısmen de dış yardım kuruluşlarından gelen bağışlar oluşturuyordu.

1994 yazındaki savaşın sona ermesiyle çok partili hayat, tarihi partilerin gerçek bir etkiye sahip olmadan siyasi sahnede var olmaya devam etmelerine rağmen, bugüne kadar etkisinden kurtulamadığı ağır bir darbe aldı. İktidar bu partilerin faaliyetlerine isteksizce göz yumdu, çünkü o aşamada genel özgürlüklerin, özgür siyasi faaliyetin korunması konusunda baskı yapan Batı dünyası nezdinde, demokratik devlet formunu koruma kaygısıyla muhalefeti kabul ettiğini göstermek istiyordu

İki taraf, iktidar ve partiler arasındaki gerilim ve çekişme durumu, dönem dönem yaşanan gevşeme ve yumuşama aşamalarıyla devam etti. Rejim, önce 1997’teki savaştan, ardından 2003'te yapılan ve parlamenter hayatta son olan seçimlerden sonra partilerin rolünü sınırlamayı başardı.

2003'te yapılan son parlamento seçimlerinin sonuçları açıklandıktan sonra, çoğunluğu elde etmesi umulan Halk Kongresi, merhum Abdulkerim el-Eryani’nin "ezici çoğunluk" olarak adlandırdığı bir sonuç elde etti. Meclisin 301 olan toplam sandalye sayısından 238’ini kazanarak muhalefete sadece 59'unu bıraktı.

O dönemde Temsilciler Meclisi içindeki ve dışındaki muhalefet partileri, sol partiler, Nasırcılar, Baas Partisi'nin kollarından biri ile farklı referanslarıyla İslamcıları, Ortak Buluşma Partileri adı altında bir araya getiren ilk bloğu oluşturdular.

Bu, Yemen ve bölge düzeyinde siyasi eylemde yeni bir gelişmeydi ve birbiriyle siyasi, fikri ve tarihi rekabeti olan bileşenleri bir araya getiriyordu. Aralarındaki rekabete rağmen merhum liberal solcu Carallah Ömer, siyasette ve düşüncede açık olan İslamcı meslektaşı, Islah Partisi lideri Muhammed Kahtan, onlarla birlikte politikacılar Muhammed Abdulmelik el-Mütevekkil ve Abdulkuddus el-Mudavhi, entelektüel hareket noktalarını birbirinden ayıran boşluğu doldurmayı başardılar. Siyasi hayal güçleri, üzerinde anlaşamadıkları konularda ortak ulusal eylem ve diyalog noktaları bulmalarını sağladı.

Ortak buluşma fikri, uygulama ve çaba olarak Yemen kökenliydi, arkasında bir dış müdahale ve hatta dış destek peşinde koşma yoktu. Bunun yanı sıra, bağımsızlığı ve bu konuda öne çıkması sebebiyle geniş bir halk kitlesinin kabulünü kazandı ki, mevcut partilerde eksik olan da budur.

Husilerin 21 Eylül 2014'te iktidara çökmesi, ülke içindeki siyasi yaşamı baskıyla ve zorla kış uykusuna yatırdı. Karşı çıkan, muhalif eden ve farklı olan herkes tehdit edildi ve hapse atıldı.

Parti liderlerinin çoğu ülkeden kaçtı, kalanlar tutuklandı, bazıları ise kayboldu. İç siyasi, sosyal ve ekonomik ortam, Sana'daki Husi otoritesinin özgür siyasi faaliyetlere ve medya çalışmalarına kapıları tamamen kapatan baskıcı tedbirleri nedeniyle umutsuz ve kötü bir hal aldı.

Ülkeyi terk eden partilerin liderleri kendi aralarında ittifak kurmaya çalıştılar ve Nisan 2019'da “Yemenli Siyasi Güçler Ulusal İttifakı” ilan edildi. Amaç, Husi karşıtı güçleri tek siyasi çerçevede bir araya getirmekti. Bunun “Yemenlilerin safları sıklaştırmak ve zafere ulaşmak için uzun zamandır beklediği önemli bir adım" olduğu da söylendi.

İnsanlar söylemlerin sahada eyleme dönüşmesini bekledi, ancak işler duyurunun ötesine geçemedi ve tüm katılımcıların tabanları yurt içinde, yurt dışındaki liderlerinin atmosfer ve ikliminden uzak oldukları için fikir henüz emekleme aşamasında öldü.

Şimdi Yemen'den uzaktaki bu siyasi oluşumları seferber etmeye yönelik girişim tekrarlanıyor, ancak bu kez Amerikan çabalarıyla. Evet, bu kez Amerikan çabalarıyla, dahası Güney’in en önemli grubu, ülkede en yüksek otorite olan Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi'nde üç üye ile temsil edilen ve hükümette beş bakanı bulunan Geçiş Konseyi’nin katılımı olmaksızın tekrarlanıyor.

Şu anda sürmekte olan seferberliğe yönelik eleştirinin fikre yönelik bir itiraz olmadığı, bunun katılmak isteyen herkesin siyasi hakkı olduğu anlaşılmalıdır. Eleştirinin nedeni, bu liderlerin arabulucu olmadan Yemen içinde veya dışında kendi aralarında bir toplantı düzenleyememesinden duyulan rahatsızlığı dile getirmektir.

Arabulucu taraf Arap olsaydı, mesele kabul edilebilir ve anlaşılır olurdu; ancak Batılı bir tarafın davetini kabul etmek, katılımcıların sorgulanamayacak olan vatanseverlikleri ve dürüstlükleri hakkında değil ama kaçınılmaz olarak liderlerin ulusal meselelerini Amerikan misafirperverliğine ve harcamalarına ihtiyaç duymadan yönetememelerinin anlamı hakkında pek çok soruyu gündeme getiriyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Indpendent Arabia’dan çevrilmiştir.