ABD başkanı ve inatçı Ortadoğu

Seçimleri kim kazanırsa kazansın, yeni başkan 2025'in başında Netanyahu ve Hamaney'in gündeme getirdiği Ortadoğu'nun inatçı sorularıyla yüzleşecek.

ABD başkanı ve inatçı Ortadoğu
TT

ABD başkanı ve inatçı Ortadoğu

ABD başkanı ve inatçı Ortadoğu

İbrahim Hamidi

Majalla dergisinin kasım ayı kapağının konusunu seçmek, bu ay iki önemli gelişmenin ortasında geldiği için hiç de kolay olmadı. Bunların ilki, sonuçları bölgemiz dahil tüm dünyaya yansıyacak olan ABD seçimleri. İkincisi ise İran-İsrail çatışması nedeniyle Lübnan ve Gazze'de yaşanan savaşlar. Kasım ayı kapağımızda yer verdiğimiz ABD başkanı ve “inatçı” Ortadoğu'nun değişimi konularını, soruları her yönüyle ele alan yazılar ve röportajlarla tartıştık.

Yeni bir Ortadoğu’dan ilk kez söz edilmiyor. Son yıllarda bu konu üç kez gündeme getirildi.

İlk kez, Saddam güçlerini Kuveyt’ten çıkarmak için yapılan Körfez Savaşı ile Sovyetler Birliği'nin yıkıntıları üzerinde ABD'nin dünyayı tekeline almasının ardından 1991'de başlatılan Arap-İsrail barış müzakerelerinin akabinde dile getirildi. Bunun en açık ifadesi eski İsrail başbakanı Şimon Peres'in doksanlı yılların ortalarında yayınlanan ve barış, iş birliği ve bölgesel entegrasyondan bahseden “Yeni Ortadoğu” adlı kitabında açıkladığı projesiydi.

İkinci kez, 11 Eylül saldırılarının ardından ve Başkan George W. Bush yönetiminin komşu ülkelerde bir domino etkisi yaratmak, demokratik, çoğulcu ve bütünleşmiş, terörizm ve diktatörlükle mücadele edebilecek bir “yeni Ortadoğu” kurmak için Afganistan'daki Taliban rejimi ile Irak'taki Saddam rejiminin kökünü kazımaya çalışmaya başlamasından sonra gündeme geldi.

Üçüncü kez ise Temmuz 2006'da eski Lübnan başbakanı Refik Hariri'nin öldürülmesi ve Suriye ordusunun 2005'te Lübnan’dan geri çekilmesinin ardından Hizbullah ile İsrail arasında Lübnan'da yaşanan savaşın ardından dillendirildi. Temmuz savaşı patlak verdiğinde dönemin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice, Lübnan Savaşı'nın “yeni Ortadoğu'nun doğum sancıları” olduğunu söylemişti.

2024 yılında Ortadoğu'yu değiştirme ifadesi yeniden vitrine döndü. Tel Aviv, Washington ile iş birliği içinde, Hamas ile Hizbullah'ı parçalamak ve bölgesel projesini hayata geçirmek için 7 Ekim'deki Hamas saldırısını kullandı

Otuz yıl boyunca Ortadoğu'nun savaş ve barış, müzakereler ve çatışmalarla değişimi denendi. Bush yönetiminin Ortadoğu'yu Afganistan, Irak, Suriye ve İran'da yeniden şekillendirmedeki başarısızlığı, Barack Obama'dan Donald Trump ve Joe Biden'a kadar sonraki yönetimlerin büyük bölgesel projelerden vazgeçmesinin, uzun savaşları sona erdirmesinin, diplomatik, ekonomik ve askeri varlığını sürdürürken, 2011'de Irak'tan ve 2021'de Afganistan'dan çekilmeye odaklanmasının nedeni olabilir.

2024'te bölgeyi değiştirme projesi yeniden vitrine döndü ama İsrail'in öncülüğünde. Tel Aviv, Washington ile yakın iş birliği içinde, Hamas'ı ezmek, Hizbullah'ı parçalamak ve bölgesel projesinin önünü açmak için 7 Ekim'deki Hamas saldırılarını kullandı. Binyamin Netanyahu hükümetinin, radikal biçimde yeni bir Ortadoğu oluşturma hedefiyle, İran ve onun vekilleriyle mücadeleyi ve onları yenmeyi merkeze alan dönüştürücü bir bölgesel stratejinin üzerinde bir yıldır çalıştığı açıkça ortaya çıktı. Bunun en açık ifadesi Netanyahu'nun Eylül 2024'te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada yeni Ortadoğu’yu birincisi, İsrail ile iş birliği yapan, ikincisi, İran'a bağlı olan şeklinde ikiye ayırdığı konuşmasıydı.

Ortadoğu konusundaki çatışma, Beyaz Saray için yürütülen sıcak bir yarışın ortasında yaşanıyor. Bu, büyük bir Amerikan bölünmesi, iki aday arasındaki farkın küçük, yönelimlerindeki farkın ise büyük olması nedeniyle benzeri görülmemiş bir yarış

Öte yandan, liderliğini yaptığı direniş ekseninin bir yıl boyunca ölümcül olmasa da ağır darbeler aldığını kabul eden Tahran, İsrail'e saldırılar, ABD ile anlaşmalar içeren bir karşı proje ortaya koymaya çalışıyor. Arap Körfez ülkeleri ise Gazze, Lübnan ve İran ile İsrail arasındaki gerilimin azaltılmasına, ardından tüm aktörler arasında istikrar ve bölgesel iş birliğine ulaşmak için “iki devletli çözüm”ün siyasi sürecini tartışmaya dayalı bir gelecek vizyonu ortaya koymaya çalışıyor.

Ortadoğu konusunda İsrailli, İranlı ve Arap bu üç eğilim arasındaki çatışma, Beyaz Saray için yürütülen sıcak bir yarışın ortasında yaşanıyor. Bu, ABD'deki büyük bölünme, iki adayın (Kamala Harris ve Donald Trump) kazanma fırsatı ​​arasındaki küçük fark, kürtaj ve göçmenlik gibi dahili meseleler ile Çin, Rusya ve İsrail, İran ve Ortadoğu ile ilişkiler gibi harici meselelerde siyasi yönelimlerindeki büyük fark nedeniyle benzeri görülmemiş bir yarış.

ABD başkanlık seçimlerini kim kazanırsa kazansın, yeni başkan 2025'in başından itibaren Netanyahu ve Hamaney'in gündeme getirdikleri inatçı Ortadoğu sorularıyla yüzleşecek

5 Kasım'daki ABD seçimlerini kim kazanırsa kazansın, yeni başkan Ocak 2025'te görevine başladığında, Netanyahu ve Dini Lider Ali Hamaney'in Ortadoğu ve Ortadoğu'daki değişim ile ilgili sorularıyla yüzleşecek.

Trump kazanırsa muhtemelen Netanyahu'nun sağcı hükümetine karşı olumlu bir yönelimle göreve başlayacak. Anlaşmalar ve takaslar yapmaya dayalı geleneksel Amerikan politikalarının dışına çıkmaya çalışarak, daha güçlü ikili ilişki yolunu izleyecek.

Harris kazanırsa söylemi farklı olsa da muhtemelen Netanyahu'nun son bir yıldır etkisi altında olan Biden yönetiminin politikasını sürdürecek.

Kasım sayısında kapak konularının yanı sıra eski Türkiye eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yapılan bir röportaj, dayısı Başkan Yaser Arafat'ın ölümünün 20. yıldönümünde Naser el-Kudva'nın tanıklığına yer veren bir yazı, siyaset, ekonomi, kültür ve yapay zekânın “militarizasyonu” üzerine makaleler, araştırmalar ve röportajlar da yer aldı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Kallas: Avrupa Birliği, Rusya'yı yargılama konusunda özel bir mahkeme kurulması için fon sağlıyor

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, 13 Ekim 2025'te Ukrayna'nın başkenti Kiev'de gerçekleşen görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. (Reuters)
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, 13 Ekim 2025'te Ukrayna'nın başkenti Kiev'de gerçekleşen görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. (Reuters)
TT

Kallas: Avrupa Birliği, Rusya'yı yargılama konusunda özel bir mahkeme kurulması için fon sağlıyor

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, 13 Ekim 2025'te Ukrayna'nın başkenti Kiev'de gerçekleşen görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. (Reuters)
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, 13 Ekim 2025'te Ukrayna'nın başkenti Kiev'de gerçekleşen görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. (Reuters)

Avrupa Birliği Dış Politika Şefi Kaja Kallas, dün yaptığı açıklamada, bloğun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve diğer üst düzey Rus yetkililerin Ukrayna'ya karşı saldırganlık suçu işledikleri iddiasıyla yargılanması için özel bir mahkeme kurulması konusunda fon sağlamaya başladığını söyledi ve diğer ülkeleri de buna katılmaya çağırdı.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Callas, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile birlikte Kiev'de düzenlediği basın toplantısında, "Saldırı suçları için bu özel mahkemeyi kurduk, ancak şimdi bu mahkemeye fon da sağlıyoruz" dedi. Ayrıca, diğer üye devletleri, ülkeleri ve katılımcıları, mahkemenin tam anlamıyla faaliyete geçebilmesi için mahkemeye fon sağlamaya çağırıyoruz, çünkü hesap verebilirlik olmadan adil ve kalıcı bir barış olamaz" ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı Donald Trump'ın yakın zamanda savaş çözülmezse Ukrayna'ya gönderebileceğini söylediği Tomahawk füzeleriyle ilgili bir soruya yanıt olarak Kallas, füzelere kendi savunması için ihtiyaç duyup duymadığına Kiev'in karar vereceğini söyledi.

 Kallas, "Ukrayna'nın gerçekten neye ihtiyaç duyduğuna karar vermek bizim işimiz değil. Neye ihtiyaç duyduklarını belirlemek onların sorumluluğundadır" dedi.

Avrupalı ​​yetkili, "Ukrayna'nın yanındayız ve daha fazla destek sağlamaya hazırız" diyerek, "Ukrayna'nın askeri ihtiyaçlarını karşılamak için yeni destek paketleri hazırlamak üzere çalıştıklarını" belirtti.


İsrail'in seküler politikacıları, Tevrat’tan alıntılar yaparak dindar seçmenlerin oylarını kazanmaya çalışıyor

Trump dün Kudüs'teki İsrail parlamentosu Knesset’te, yanında Knesset Başkanı Amir Ohana otururken Netanyahu'nun konuşmasını dinliyor (AFP)
Trump dün Kudüs'teki İsrail parlamentosu Knesset’te, yanında Knesset Başkanı Amir Ohana otururken Netanyahu'nun konuşmasını dinliyor (AFP)
TT

İsrail'in seküler politikacıları, Tevrat’tan alıntılar yaparak dindar seçmenlerin oylarını kazanmaya çalışıyor

Trump dün Kudüs'teki İsrail parlamentosu Knesset’te, yanında Knesset Başkanı Amir Ohana otururken Netanyahu'nun konuşmasını dinliyor (AFP)
Trump dün Kudüs'teki İsrail parlamentosu Knesset’te, yanında Knesset Başkanı Amir Ohana otururken Netanyahu'nun konuşmasını dinliyor (AFP)

İsrailli üç liderin ABD Başkanı Donald Trump'ın ziyaretini memnuniyetle karşıladıkları konuşmalarda Tevrat'tan alıntılar yapmaları dikkati çekti. Zira bu üç lider de radikal sekülerler ve dinden uzak kişiler olarak biliniyor.

Başbakan Binyamin Netanyahu, Tevrat’tan ‘savaş zamanında savaş, barış zamanında barış’ pasajını alıntılarken, Knesset (İsrail Meclisi) Başkanı Amir Ohana, savaşçıların eve dönüşüne dair Tevrat’taki bir pasajı alıntıladı.

Muhalefet lideri Yair Lapid ise Talmud'dan “Bir canı öldüren, sanki bütün dünyayı öldürmüş gibidir. Bir canı kurtaran ise, sanki bütün dünyayı kurtarmış gibidir” alıntısını yaptı.

Peki, bu liderlerin sözlerinin ardındaki sır ne?

Genel olarak hepsinin siyasi ve askeri alanda artan rollerinin yanı sıra şu anda hükümet koalisyonunda belirleyici faktör olarak görülen dindar partilere yaklaşmaya çalıştıkları değerlendirmesi yapıldı. Çünkü yaklaşan seçimler için onlara ihtiyaçları var. Knesset’te Haredi dini partilerini temsil eden 18 milletvekilinin yanı sıra, aşırı sağcı bakanlar Bezalel Smotrich’in Dini Siyonizm Partisi’nden 14 ve Itamar Ben-Gvir'in liderliğindeki Otzma Yehudit Partisi’nden 18 dindar milletvekili olduğu biliniyor.

Yahudi dindarların orduda, eğitimde ve hükümet çevrelerinde artan etkisi dikkat çekerken bu kişiler, İsrail'deki Yahudi nüfusunun üçte birini oluşturuyor. İsrail'in 33 bakanlığından dokuzunu kontrol ediyorlar.

Netanyahu, Şarm eş-Şeyh zirvesine katılımını, ultra-Ortodoks partilerin, Sukot bayramı arifesinde bayramın kutsallığına bir hareket olarak gördükleri için kendisini eleştirdikleri gerekçesiyle iptal etmişti.

Ancak bahsi geçen partiler, Netanyahu’dan zirveye katılımını iptal etmesini istemediklerini, ancak barışı sağlama konusundaki ulusal görevini anladıklarını belirten bir açıklama yaptılar. Açıklamada, “Netanyahu zirveye katılımını iptal ettiği için bizi suçluyor, ancak asıl nedeni, Şarm eş-Şeyh’teki zirvenin içeriğini reddeden dindar Siyonist partilerin öfkesiyle yüzleşmeye cesaret edememesi” ifadeleri yer aldı. Uzmanlara ve analistlere göre Netanyahu, hükümetindeki aşırı sağcıların baskısı altında.


İran: Trump'ın barış çağrısı ABD'nin eylemleriyle çelişiyor

ABD Başkanı Donald Trump dün İsrail Knesset'inde konuşuyor (AP)
ABD Başkanı Donald Trump dün İsrail Knesset'inde konuşuyor (AP)
TT

İran: Trump'ın barış çağrısı ABD'nin eylemleriyle çelişiyor

ABD Başkanı Donald Trump dün İsrail Knesset'inde konuşuyor (AP)
ABD Başkanı Donald Trump dün İsrail Knesset'inde konuşuyor (AP)

İran bugün yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump'ın Orta Doğu'da barış çağrısının ABD'nin eylemleriyle çeliştiğini ifade etti.

Trump, dün İsrail parlamentosunda yaptığı konuşmada, İran'ın "teröristleri terk etmesinin, komşularını tehdit etmeyi bırakmasının, silahlı vekillerini finanse etmeyi bırakmasının ve İsrail'in var olma hakkını tanımasının" bölgenin çıkarına olduğunu belirtmiş ve ülkesinin İran ile "barışa hazır" olduğunu vurgulamıştı.

İran Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, "ABD başkanının dile getirdiği barış ve diyalog arzusu, ABD'nin İran halkına yönelik saldırgan ve suç teşkil eden eylemleriyle çelişmektedir" ifadelerini kullandı.

İsrail haziran ortasında, nükleer ve askeri tesislerin yanı sıra yerleşim alanlarını da hedef alarak İran'a karşı eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlattı ve 1000'den fazla kişinin ölümüne neden oldu. ABD'nin İran'daki önemli nükleer tesisleri bombaladığı 12 günlük savaş, Tahran ve Washington arasındaki üst düzey görüşmeleri durdurdu.

İran, füze ve insansız hava aracı (İHA) saldırılarıyla karşılık vererek İsrail'de onlarca kişiyi öldürdü. 24 Haziran'da İsrail ve İran arasında ateşkes sağlandı.

Batılı ülkeler, İran'ı nükleer silah edinmeye çalışmakla suçluyor; Tahran ise nükleer programının yalnızca sivil amaçlı olduğunu savunarak bu suçlamayı reddediyor.

İran Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, “Bir taraf, siyasi müzakerelerin sürdüğü bir ülkede yerleşim bölgelerini ve nükleer tesisleri bombalayarak binlerce masum kadın ve çocuğu öldürdükten sonra nasıl barış ve dostluk çağrısında bulunabilir?” diye sordu.

Bakanlık, Trump'ın sözlerini “sorumsuz ve utanç verici” olarak nitelendirerek, ABD'yi “terörizmin en büyük üreticisi ve soykırım yapan Siyonist varlığın en büyük destekçisi” olmakla suçladı.

Dışişleri Bakanlığı, “ABD'nin başkalarını suçlayacak ahlaki otoritesi yoktur” ifadesini kullandı.