Lübnan'daki savaş kurbanlarının sayısı 3 bin ölü ve 13 bin yaralıyı aştı

 İsrail'in 4 Kasım 2024'te doğu Bekaa Vadisi'ndeki Baalbek Bölgesi'ndeki Doris köyüne düzenlediği baskından (AFP)
İsrail'in 4 Kasım 2024'te doğu Bekaa Vadisi'ndeki Baalbek Bölgesi'ndeki Doris köyüne düzenlediği baskından (AFP)
TT

Lübnan'daki savaş kurbanlarının sayısı 3 bin ölü ve 13 bin yaralıyı aştı

 İsrail'in 4 Kasım 2024'te doğu Bekaa Vadisi'ndeki Baalbek Bölgesi'ndeki Doris köyüne düzenlediği baskından (AFP)
İsrail'in 4 Kasım 2024'te doğu Bekaa Vadisi'ndeki Baalbek Bölgesi'ndeki Doris köyüne düzenlediği baskından (AFP)

Lübnan Sağlık Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, İsrail'in ülkeye yönelik devam eden saldırısında ölenlerin sayısının 3 bin 2 kişiye ve yaralı sayısının 13 bin 492 kişiye yükseldiğini duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (AWNA) aktardığına göre Lübnan'ın geçici Başbakanı Necip Mikati, hükümetin bir sonraki oturumunda, İsrail saldırılarına karşı Lübnan ordusunun güneydeki kabiliyetlerini arttırmak amacıyla bin 500 personel alımı için atılacak idari adımları görüşeceğini belirtti.

Lübnan, Lübnan Ordusu'na ilave personel alarak, Lübnan ile İsrail'i ayıran Mavi Hat boyunca konuşlanma ve İsrail ile ateşkes anlaşması yapılması durumunda 1701 sayılı Kararı uygulama amacıyla yeteneklerini artırmayı amaçlıyor.



Yemen'deki parti ittifakları hakkında

 Liderlere eleştiri, arabulucu olmadan Yemen içinde veya dışında aralarında toplantı yapamadıkları içindir (AFP)
Liderlere eleştiri, arabulucu olmadan Yemen içinde veya dışında aralarında toplantı yapamadıkları içindir (AFP)
TT

Yemen'deki parti ittifakları hakkında

 Liderlere eleştiri, arabulucu olmadan Yemen içinde veya dışında aralarında toplantı yapamadıkları içindir (AFP)
Liderlere eleştiri, arabulucu olmadan Yemen içinde veya dışında aralarında toplantı yapamadıkları içindir (AFP)

Mustafa Numan

Çok partili hayat, Yemen Cumhuriyeti'nin kurulduğu 22 Mayıs 1990'dan itibaren şaşırtıcı ve benzeri görülmemiş bir hareketliliğe sahne olmuştu. Bu hareketlilik, Yemen birliğine imza atan iki siyasi yapı olan güneydeki Yemen Sosyalist Partisi ile kuzeydeki Genel Halk Kongresi arasındaki dengenin bir ürünüydü.

Partiler yer altını bırakıp, aleni olarak ve herhangi bir kısıtlama olmaksızın faaliyet göstermeye başladılar. Öyle ki, halkta tabanı olmayan ve insanların liderlerinden hiçbirini tanımadığı yeni ve yenilikçi parti ve oluşumlar ortaya çıktı.

Tarihi olarak bilinen partileri kopyalayarak alternatif partiler kurma girişimleri de arttı ve bunlar, tarihi partilerin çoğu düşünce olarak Sosyalist Parti'ye yakın olduğundan, Sana’daki iktidarın çoğulculuk fikrinden duyduğu baskı ve rahatsızlığın bir göstergesiydi.

Yerel sivil toplum ve insan hakları kuruluşları da o dönemde dar sınırlar içinde faaliyet göstermeye başladılar. Sınırlarının dar olmasının nedeni, merhum cumhurbaşkanı İbrahim el-Hamdi döneminde gelişen yollar inşa etme, su kuyuları açma, dispanserler işletme alanlarında yerel toplumlara önemli hizmetler sunan yardım kooperatiflerinin bilinen faaliyetleri dışında bu tür faaliyetler pek bilinmiyordu. Söz konusu kooperatiflerin gelirlerini ise zengin insanlardan, gurbetçilerden, Yemen içindeki ve dışındaki iş adamlarından, kısmen de dış yardım kuruluşlarından gelen bağışlar oluşturuyordu.

1994 yazındaki savaşın sona ermesiyle çok partili hayat, tarihi partilerin gerçek bir etkiye sahip olmadan siyasi sahnede var olmaya devam etmelerine rağmen, bugüne kadar etkisinden kurtulamadığı ağır bir darbe aldı. İktidar bu partilerin faaliyetlerine isteksizce göz yumdu, çünkü o aşamada genel özgürlüklerin, özgür siyasi faaliyetin korunması konusunda baskı yapan Batı dünyası nezdinde, demokratik devlet formunu koruma kaygısıyla muhalefeti kabul ettiğini göstermek istiyordu

İki taraf, iktidar ve partiler arasındaki gerilim ve çekişme durumu, dönem dönem yaşanan gevşeme ve yumuşama aşamalarıyla devam etti. Rejim, önce 1997’teki savaştan, ardından 2003'te yapılan ve parlamenter hayatta son olan seçimlerden sonra partilerin rolünü sınırlamayı başardı.

2003'te yapılan son parlamento seçimlerinin sonuçları açıklandıktan sonra, çoğunluğu elde etmesi umulan Halk Kongresi, merhum Abdulkerim el-Eryani’nin "ezici çoğunluk" olarak adlandırdığı bir sonuç elde etti. Meclisin 301 olan toplam sandalye sayısından 238’ini kazanarak muhalefete sadece 59'unu bıraktı.

O dönemde Temsilciler Meclisi içindeki ve dışındaki muhalefet partileri, sol partiler, Nasırcılar, Baas Partisi'nin kollarından biri ile farklı referanslarıyla İslamcıları, Ortak Buluşma Partileri adı altında bir araya getiren ilk bloğu oluşturdular.

Bu, Yemen ve bölge düzeyinde siyasi eylemde yeni bir gelişmeydi ve birbiriyle siyasi, fikri ve tarihi rekabeti olan bileşenleri bir araya getiriyordu. Aralarındaki rekabete rağmen merhum liberal solcu Carallah Ömer, siyasette ve düşüncede açık olan İslamcı meslektaşı, Islah Partisi lideri Muhammed Kahtan, onlarla birlikte politikacılar Muhammed Abdulmelik el-Mütevekkil ve Abdulkuddus el-Mudavhi, entelektüel hareket noktalarını birbirinden ayıran boşluğu doldurmayı başardılar. Siyasi hayal güçleri, üzerinde anlaşamadıkları konularda ortak ulusal eylem ve diyalog noktaları bulmalarını sağladı.

Ortak buluşma fikri, uygulama ve çaba olarak Yemen kökenliydi, arkasında bir dış müdahale ve hatta dış destek peşinde koşma yoktu. Bunun yanı sıra, bağımsızlığı ve bu konuda öne çıkması sebebiyle geniş bir halk kitlesinin kabulünü kazandı ki, mevcut partilerde eksik olan da budur.

Husilerin 21 Eylül 2014'te iktidara çökmesi, ülke içindeki siyasi yaşamı baskıyla ve zorla kış uykusuna yatırdı. Karşı çıkan, muhalif eden ve farklı olan herkes tehdit edildi ve hapse atıldı.

Parti liderlerinin çoğu ülkeden kaçtı, kalanlar tutuklandı, bazıları ise kayboldu. İç siyasi, sosyal ve ekonomik ortam, Sana'daki Husi otoritesinin özgür siyasi faaliyetlere ve medya çalışmalarına kapıları tamamen kapatan baskıcı tedbirleri nedeniyle umutsuz ve kötü bir hal aldı.

Ülkeyi terk eden partilerin liderleri kendi aralarında ittifak kurmaya çalıştılar ve Nisan 2019'da “Yemenli Siyasi Güçler Ulusal İttifakı” ilan edildi. Amaç, Husi karşıtı güçleri tek siyasi çerçevede bir araya getirmekti. Bunun “Yemenlilerin safları sıklaştırmak ve zafere ulaşmak için uzun zamandır beklediği önemli bir adım" olduğu da söylendi.

İnsanlar söylemlerin sahada eyleme dönüşmesini bekledi, ancak işler duyurunun ötesine geçemedi ve tüm katılımcıların tabanları yurt içinde, yurt dışındaki liderlerinin atmosfer ve ikliminden uzak oldukları için fikir henüz emekleme aşamasında öldü.

Şimdi Yemen'den uzaktaki bu siyasi oluşumları seferber etmeye yönelik girişim tekrarlanıyor, ancak bu kez Amerikan çabalarıyla. Evet, bu kez Amerikan çabalarıyla, dahası Güney’in en önemli grubu, ülkede en yüksek otorite olan Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi'nde üç üye ile temsil edilen ve hükümette beş bakanı bulunan Geçiş Konseyi’nin katılımı olmaksızın tekrarlanıyor.

Şu anda sürmekte olan seferberliğe yönelik eleştirinin fikre yönelik bir itiraz olmadığı, bunun katılmak isteyen herkesin siyasi hakkı olduğu anlaşılmalıdır. Eleştirinin nedeni, bu liderlerin arabulucu olmadan Yemen içinde veya dışında kendi aralarında bir toplantı düzenleyememesinden duyulan rahatsızlığı dile getirmektir.

Arabulucu taraf Arap olsaydı, mesele kabul edilebilir ve anlaşılır olurdu; ancak Batılı bir tarafın davetini kabul etmek, katılımcıların sorgulanamayacak olan vatanseverlikleri ve dürüstlükleri hakkında değil ama kaçınılmaz olarak liderlerin ulusal meselelerini Amerikan misafirperverliğine ve harcamalarına ihtiyaç duymadan yönetememelerinin anlamı hakkında pek çok soruyu gündeme getiriyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Indpendent Arabia’dan çevrilmiştir.