BM’de Trump endişesi: ABD finansman desteğini kesecek mi?

Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentindeki Birleşmiş Milletler merkezinin ana girişi - 22 Eylül 2024 (Reuters)
Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentindeki Birleşmiş Milletler merkezinin ana girişi - 22 Eylül 2024 (Reuters)
TT

BM’de Trump endişesi: ABD finansman desteğini kesecek mi?

Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentindeki Birleşmiş Milletler merkezinin ana girişi - 22 Eylül 2024 (Reuters)
Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentindeki Birleşmiş Milletler merkezinin ana girişi - 22 Eylül 2024 (Reuters)

Birleşmiş Milletler (BM) Donald Trump'ın ABD başkanlığına geri dönmesini endişeyle karşıladı. BM, ABD'nin finansmanı ve örgütle çalışmayı kesmesi ihtimaline hazırlanıyor.

Reuters haber ajansına göre Asyalı üst düzey bir diplomat, Cumhuriyetçi Trump'ın Demokrat Başkan Yardımcısı Kamala Harris'e karşı ABD seçimlerini kazanmasının ardından 193 uluslu dünya örgütünde biraz endişeye neden olduğunu söyledi.

Adının açıklanmaması kaydıyla konuşan diplomat, “Bazı dosyalar için fonları iptal etse bile, işlemsel yönetimin bazı alanlarda BM ile işbirliği yapacağına dair bazı umutlar da var; sonuçta, dünyada BM'den daha büyük veya daha iyi bir varlık var mı?” dedi.

ABD'nin BM'deki rolünün azalması, küresel diplomaside etkisini arttıran Çin'e kapı açabilir.

Trump ikinci dönem dış politikası hakkında çok az ayrıntı verdi, ancak destekçileri onun güçlü karakterinin ve “güç yoluyla barış” yaklaşımının yabancı liderleri kendi iradesine boyun eğdirmeye yardımcı olacağını söylüyor. Ukrayna'daki savaşı sona erdirme sözü verdi ve Gazze'de Hamas ve Lübnan'da Hizbullah ile çatışmalarında İsrail'e güçlü destek vermesi bekleniyor.

BM'nin başlıca endişeleri arasında ABD'nin mali katkısını azaltmaya karar verip vermeyeceği ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Paris İklim Anlaşması gibi kilit çok uluslu örgüt ve anlaşmalardan çekilip çekilmeyeceği yer alıyor.

ABD'nin BM'ye en büyük katkıyı yapan ülke olması, çekirdek bütçesinin yaklaşık yüzde 22'sini ve barışı koruma bütçesinin yüzde 27'sini sağlaması ve onu Çin'in takip etmesi nedeniyle ABD'nin finansmanı en büyük endişe kaynağıdır.

Bir ülke ödemelerini iki yıla kadar aksatabilir ve bunun sonucunda da Genel Kurul'daki oy hakkını kaybedebilir.

Trump ilk döneminde ABD'nin diplomatik ve yardım bütçelerinin yaklaşık üçte birinde kesintiye gidilmesini önermiş, buna BM barışı koruma ve uluslararası örgütlere sağlanan fonlarda ciddi kesintiler de dahil edilmiş, ancak ABD hükümetinin federal bütçesini belirleyen Kongre bu öneriyi reddetmişti.

Bir BM sözcüsü o dönemde yaptığı açıklamada, önerilen kesintilerin tüm temel çalışmaların sürdürülmesini imkansız hale getireceğini söyledi.

Uluslararası Kriz Grubu BM İşleri Direktörü Richard Gowan şunları söyledi: “BM Sekretaryası yıl boyunca Trump'ın geri dönüşüyle karşı karşıya kalabileceğinin farkındaydı. ABD'nin olası bütçe kesintilerinin nasıl yönetileceği konusunda perde arkasında akıllıca bir planlama yapıldı."



Rusya'nın “Suriye” Zorlukları

Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)
Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)
TT

Rusya'nın “Suriye” Zorlukları

Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)
Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)

Refik Huri

Suriye Rusyası, Suriye'deki hava ve deniz üsleri meselesi ayarlanmış olsa bile konumunu ve rolünü sürdürme konusunda bir açmaz içinde.

Başkan Vladimir Putin için “Rusya Suriye'de kaybetmedi, hedeflerine ulaştı” demek kolay. Ancak geleceğe dair beklentiler ne olursa olsun gerçekleri göz ardı etmek zor. Putin'in 2015'te büyük bir askeri operasyonla kurtardığı rejim yıkıldı ve cumhurbaşkanı Moskova'ya kaçtı. Ardından her şey yıkılmaya yüz tuttu; İran mağlup oldu, Rusya'nın da başı dertte. Temel olarak, Rusya, Başkan Barack Obama’nın, Şam'ın Guta bölgesinde kimyasal silahlar kullanarak ABD'nin kırmızı çizgisini aşan Şam rejimine yönelik Paris ile planlanan saldırıdan geri adım atmadan önce askeri operasyonunu başlatmadı.

Obama'nın neden geri adım attığına dair açıklaması “felsefi”ydi; yardımcılarına “Bomba atmaya istekli olduğunuzu kanıtlamak için birine bomba atmak, güç kullanmanın en kötü nedenidir” demişti. Putin ise Lenin'in taktiğini uyguladı ve bu özetle şöyleydi: “Duvara yumuşak bir yumruk atın. Sertse geri çekilin, yumuşaksa daha sert vurun.”

İroniler şaşırtıcı. Masada, Rusya'nın önemli kazanımları karşılığında İran'ın Suriye'den çıkarılması konusunda Moskova'ya sunulan bir Amerikan anlaşması vardı. Ancak Ukrayna savaşı oyunu değiştirdi, çünkü Rusya Tahran'a ve onun ürettiği insansız hava araçlarına ve füzelere ihtiyaç duymaya başladı. İran'ın rolü coğrafyada büyük ölçüde genişledi, askeri ve güvenlik üslerinin yanı sıra Suriye'nin sosyal dokusuna da girdi.

Ve şimdi ikinci değişiklik gerçekleşti; Suriye rejiminin devrilmesi, Rusya'nın rolü olmadan İran’ı Suriye’den çıkardı ve neredeyse Moskova'yı da çıkaracak. Nitekim Avrupa Birliği, Dış Politika Şefi Kaja Kallas’ın açıklamaları ile Suriye'nin yeniden inşası, yardım sağlanması ve Heyet Tahrir el-Şam'ın terör örgütleri listesinden çıkarılmasının şartı olarak Rusya'nın Suriye'den çıkarılmasında ısrar ediyor.

Burada soru şu: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dostu Putin'e yardım edecek mi, yoksa Türkiye'nin Atlantik'teki rolünü savunmaya mı dönecek? Suriye'nin yeni yöneticileri için iki Rus üssünün varlığını korumanın bedeli nedir? Cumhurbaşkanı Sedat'ın savaş arifesinde Sovyet güçlerini Mısır'dan sürme hamlesini yeni yöneticiler Putin'e karşı yapsaydı ne olurdu?

Her ne olursa olsun, Putin Suriye'de bir şeyler kaybediyor ve büyük oyunun Batı ve Atlantik ile oynandığı Ukrayna'da ise bir şeyler kazanıyor. Cumhurbaşkanı Hafız Esed'in, Moskova ile dostluk anlaşması imzalamaya zorlanmadan önce Rus filosunun Tartus Limanı’nda yalnızca yakıt ve su ikmali yapmasına izin verdiği biliniyor. Halefi Beşşar ise her yeri Ruslara ve İranlılara açtı. Ancak Rusya, hâlâ mevcut ve Libya, Cezayir, Irak, Mısır ve Sudan ile iyi ilişkileri olması nedeniyle Ortadoğu'yu kaybetmedi. Tartus Üssü’ndeki birlik ve silahlarını çekerse Bingazi Üssü bunlara ev sahipliği yapmaya hazır.

Putin Çin ve Kuzey Kore'nin desteğine güveniyor, hatta Ukrayna'nın bir kısmını işgal ettiği Rusya'nın Kursk bölgesinde savaşmaları için Kuzey Kore’nin askerlerini göndermesine ihtiyaç duyuyorsa, İran'a da hâlâ ihtiyaç var demektir. Şarku’l Avsat’ın  Majalla'dan aktardığı analize göre herkesin hesaba kattığı yeni gelişme, Başkan Donald Trump'ın İran'a karşı katı tavrı ve Putin ile iyi ilişkiler kurma arzusuyla Beyaz Saray'a dönmesi. Zira Moskova-Washington ilişkileri Başkan Joe Biden ile yaşanan yüzleşme sonrasında en tehlikeli noktaya ulaştı. İngiliz The Economist dergisinin belirttiği gibi, Putin ve Trump'ın ortak noktası, Avrupa siyasetini bölmeye yönelik isteklilikleridir. Putin Avrupa'yı bölmek, Trump ise Avrupa'yı ekonomik müzakerelerde zayıflatmak istediği için bu konuda istekli.

Trump'ın Ukrayna savaşını bir telefon görüşmesiyle sona erdirme yönündeki söylemi, Trumpvari bir “fantezi”den başka bir şey değil. Nitekim iş ciddiye bindiğinde Trump, “Ukrayna sorunu Ortadoğu sorunundan daha zor” dedi. Ayrıca Trump, İran'a karşı şu ana kadarki başkanların hepsinden daha azami baskı uygulamakta ısrar ediyor. The Economist'e göre İran'dan bölgesel hedeflerinden vazgeçmesini isteyecek, aksi takdirde İran'ın nükleer programına karşı İsrail ile askeri bir harekât ve belki de bir rejim değişikliği olasılığı ortaya çıkacak. Trump'ın tek isteğinin Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un ile yaptığı gibi Dini Lider Hamaney ile bir fotoğraf vermek olduğunu düşünenler de var.

Johns Hopkins'ten Mara Karlin'e göre, “Ukrayna ve Ortadoğu'daki savaş, tüm kaynakların ve toplumların seferber edilmesi, devlet faaliyetleri yerine savaş meselelerine öncelik verilmesi yoluyla topyekûn bir savaşa doğru ilerliyor.”

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.