Guterres COP29'da uyardı: İklim finansmanı konusunda dünya ödeme yapmalı, yoksa bedelini tüm insanlık ödeyecek

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Bakü'de düzenlenen COP29'da konuştu. (DPA)
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Bakü'de düzenlenen COP29'da konuştu. (DPA)
TT

Guterres COP29'da uyardı: İklim finansmanı konusunda dünya ödeme yapmalı, yoksa bedelini tüm insanlık ödeyecek

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Bakü'de düzenlenen COP29'da konuştu. (DPA)
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Bakü'de düzenlenen COP29'da konuştu. (DPA)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres bugün (Salı) Bakü'de düzenlenen BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı’nda (COP29) dünya liderlerine iklim değişikliğinin yol açtığı insani felaketleri önlemek için ‘iklim finansmanı konusunda ödeme yapmaları’ gerektiğini söyledi ve küresel sıcaklıklardaki yıkıcı artışı durdurmak için zamanın daraldığına dikkat çekti.

COP29, daha temiz enerji kaynaklarına küresel geçişi finanse etmek ve karbon emisyonlarının yol açtığı iklim hasarını azaltmak için yüz milyarlarca dolar toplamaya odaklanıyor.

Dünya liderlerini bir araya getirmek ve müzakerelere siyasi ivme kazandırmak üzere yapılanan zirve gününde, kilit oyuncuların çoğu Guterres'in mesajını duymak için hazır bulunmadı. İklim değişikliğini reddeden Donald Trump'ın ABD başkanlık seçimlerini kazanmasının ardından Başkan Joe Biden zirveye katılmadı. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping bir yardımcısını gönderdi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise Brüksel'deki siyasi gelişmeler nedeniyle katılamadı.

Guterres yaptığı konuşmada şunları söyledi: “İklim finansmanı konusunda dünya ödeme yapmalı, yoksa bedelini tüm insanlık ödeyecek... Duyduğumuz ses, işleyen bir saatin sesidir. Küresel sıcaklık artışını 1,5 santigrat derece ile sınırlandırmak için son geri sayımdayız ve zaman bizden yana değil.”

Bu yıl kayıtlara geçen en sıcak yıl olmaya aday. Bilim adamları, kanıtların küresel ısınmanın ve etkilerinin beklenenden daha hızlı geliştiğini gösterdiğini ve dünyanın sanayi öncesi ortalama sıcaklığın 1,5 santigrat derece üzerinde ısınmaya ulaşmış olabileceğini söylüyor. Bu, geri dönüşü olmayan ve şiddetli iklim değişikliği tehdidinin aşıldığı kritik bir eşik.

COP29 yetkilileri bugün düzenledikleri basın toplantısında dikkatleri zirvenin ana hedefine yeniden odaklamaya çalıştı: Gelişmekte olan ülkeler için yıllık 1 trilyon dolara kadar iklim finansmanı sağlayacak bir anlaşma üzerinde uzlaşmak.

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Genel Sekreteri Simon Steele, “Her ülkenin güçlü bir iklim eylemi gerçekleştirmesi için güçlendirilmesi, en büyük ve en zengin ülkeler de dahil olmak üzere tüm ülkelerin yüzde 100 menfaatinedir. Neden mi? Çünkü iklim krizi hızla ekonomik bir katil haline geliyor. Tüm ülkeler emisyonlarını büyük ölçüde azaltamazsa, her ülke ve her hane şu anda olduğundan daha fazla etkilenecektir. Sürekli enflasyonist bir kâbusun içinde yaşayacağız” ifadelerini kullandı.



Rusya'nın “Suriye” Zorlukları

Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)
Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)
TT

Rusya'nın “Suriye” Zorlukları

Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)
Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)

Refik Huri

Suriye Rusyası, Suriye'deki hava ve deniz üsleri meselesi ayarlanmış olsa bile konumunu ve rolünü sürdürme konusunda bir açmaz içinde.

Başkan Vladimir Putin için “Rusya Suriye'de kaybetmedi, hedeflerine ulaştı” demek kolay. Ancak geleceğe dair beklentiler ne olursa olsun gerçekleri göz ardı etmek zor. Putin'in 2015'te büyük bir askeri operasyonla kurtardığı rejim yıkıldı ve cumhurbaşkanı Moskova'ya kaçtı. Ardından her şey yıkılmaya yüz tuttu; İran mağlup oldu, Rusya'nın da başı dertte. Temel olarak, Rusya, Başkan Barack Obama’nın, Şam'ın Guta bölgesinde kimyasal silahlar kullanarak ABD'nin kırmızı çizgisini aşan Şam rejimine yönelik Paris ile planlanan saldırıdan geri adım atmadan önce askeri operasyonunu başlatmadı.

Obama'nın neden geri adım attığına dair açıklaması “felsefi”ydi; yardımcılarına “Bomba atmaya istekli olduğunuzu kanıtlamak için birine bomba atmak, güç kullanmanın en kötü nedenidir” demişti. Putin ise Lenin'in taktiğini uyguladı ve bu özetle şöyleydi: “Duvara yumuşak bir yumruk atın. Sertse geri çekilin, yumuşaksa daha sert vurun.”

İroniler şaşırtıcı. Masada, Rusya'nın önemli kazanımları karşılığında İran'ın Suriye'den çıkarılması konusunda Moskova'ya sunulan bir Amerikan anlaşması vardı. Ancak Ukrayna savaşı oyunu değiştirdi, çünkü Rusya Tahran'a ve onun ürettiği insansız hava araçlarına ve füzelere ihtiyaç duymaya başladı. İran'ın rolü coğrafyada büyük ölçüde genişledi, askeri ve güvenlik üslerinin yanı sıra Suriye'nin sosyal dokusuna da girdi.

Ve şimdi ikinci değişiklik gerçekleşti; Suriye rejiminin devrilmesi, Rusya'nın rolü olmadan İran’ı Suriye’den çıkardı ve neredeyse Moskova'yı da çıkaracak. Nitekim Avrupa Birliği, Dış Politika Şefi Kaja Kallas’ın açıklamaları ile Suriye'nin yeniden inşası, yardım sağlanması ve Heyet Tahrir el-Şam'ın terör örgütleri listesinden çıkarılmasının şartı olarak Rusya'nın Suriye'den çıkarılmasında ısrar ediyor.

Burada soru şu: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dostu Putin'e yardım edecek mi, yoksa Türkiye'nin Atlantik'teki rolünü savunmaya mı dönecek? Suriye'nin yeni yöneticileri için iki Rus üssünün varlığını korumanın bedeli nedir? Cumhurbaşkanı Sedat'ın savaş arifesinde Sovyet güçlerini Mısır'dan sürme hamlesini yeni yöneticiler Putin'e karşı yapsaydı ne olurdu?

Her ne olursa olsun, Putin Suriye'de bir şeyler kaybediyor ve büyük oyunun Batı ve Atlantik ile oynandığı Ukrayna'da ise bir şeyler kazanıyor. Cumhurbaşkanı Hafız Esed'in, Moskova ile dostluk anlaşması imzalamaya zorlanmadan önce Rus filosunun Tartus Limanı’nda yalnızca yakıt ve su ikmali yapmasına izin verdiği biliniyor. Halefi Beşşar ise her yeri Ruslara ve İranlılara açtı. Ancak Rusya, hâlâ mevcut ve Libya, Cezayir, Irak, Mısır ve Sudan ile iyi ilişkileri olması nedeniyle Ortadoğu'yu kaybetmedi. Tartus Üssü’ndeki birlik ve silahlarını çekerse Bingazi Üssü bunlara ev sahipliği yapmaya hazır.

Putin Çin ve Kuzey Kore'nin desteğine güveniyor, hatta Ukrayna'nın bir kısmını işgal ettiği Rusya'nın Kursk bölgesinde savaşmaları için Kuzey Kore’nin askerlerini göndermesine ihtiyaç duyuyorsa, İran'a da hâlâ ihtiyaç var demektir. Şarku’l Avsat’ın  Majalla'dan aktardığı analize göre herkesin hesaba kattığı yeni gelişme, Başkan Donald Trump'ın İran'a karşı katı tavrı ve Putin ile iyi ilişkiler kurma arzusuyla Beyaz Saray'a dönmesi. Zira Moskova-Washington ilişkileri Başkan Joe Biden ile yaşanan yüzleşme sonrasında en tehlikeli noktaya ulaştı. İngiliz The Economist dergisinin belirttiği gibi, Putin ve Trump'ın ortak noktası, Avrupa siyasetini bölmeye yönelik isteklilikleridir. Putin Avrupa'yı bölmek, Trump ise Avrupa'yı ekonomik müzakerelerde zayıflatmak istediği için bu konuda istekli.

Trump'ın Ukrayna savaşını bir telefon görüşmesiyle sona erdirme yönündeki söylemi, Trumpvari bir “fantezi”den başka bir şey değil. Nitekim iş ciddiye bindiğinde Trump, “Ukrayna sorunu Ortadoğu sorunundan daha zor” dedi. Ayrıca Trump, İran'a karşı şu ana kadarki başkanların hepsinden daha azami baskı uygulamakta ısrar ediyor. The Economist'e göre İran'dan bölgesel hedeflerinden vazgeçmesini isteyecek, aksi takdirde İran'ın nükleer programına karşı İsrail ile askeri bir harekât ve belki de bir rejim değişikliği olasılığı ortaya çıkacak. Trump'ın tek isteğinin Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un ile yaptığı gibi Dini Lider Hamaney ile bir fotoğraf vermek olduğunu düşünenler de var.

Johns Hopkins'ten Mara Karlin'e göre, “Ukrayna ve Ortadoğu'daki savaş, tüm kaynakların ve toplumların seferber edilmesi, devlet faaliyetleri yerine savaş meselelerine öncelik verilmesi yoluyla topyekûn bir savaşa doğru ilerliyor.”

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.