Erdoğan, Riyad’daki zirvede Esed'in konuşmasını protesto etti mi?

Diplomatik kaynaklar, Erdoğan’ın Esed konuştuğu sırada salonu terk etmesinin perde arkasında neler yaşandığını Independent Arabia’ya anlattılar

Beşşar Esed konuşmasını yaparken salondan aktarılan görüntüde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koltuğu boştu (Independent Arabia)
Beşşar Esed konuşmasını yaparken salondan aktarılan görüntüde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koltuğu boştu (Independent Arabia)
TT

Erdoğan, Riyad’daki zirvede Esed'in konuşmasını protesto etti mi?

Beşşar Esed konuşmasını yaparken salondan aktarılan görüntüde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koltuğu boştu (Independent Arabia)
Beşşar Esed konuşmasını yaparken salondan aktarılan görüntüde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koltuğu boştu (Independent Arabia)

Mustafa el-Ensari

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, Filistin’deki ve Lübnan'daki saldırıların durdurulması için İsrail’e ve uluslararası topluma baskı yapmak amacıyla Riyad tarafından Gazze savaşından bu yana ikinci kez düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) - Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nde hitap ederken salondan çıktığı iddia edildi.

Görüntülerde Beşşar Esed konuşmasını yaparken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koltuğunun boş olduğu, yerine Türkiye’nin Riyad Büyükelçisi Emrullah İşler’in vekalet ettiği görüldü.

Zirveye katılan diplomatik bir kaynak Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Esed konuşmasına başlamadan önce yerinden kalktığını, ancak nedeninin bilinmediğini söyledi. Kaynak, iki isim arasında zirvenin perde arkasında, aile fotoğrafı çekilirken ya da liderler yerlerini almadan önce salonda herhangi bir gerginlik yaşanmadığını da sözlerine ekledi.

Erdoğan’ın salondan çıktığı biliniyor, ama sebebi bilinmiyor

Bir Türk diplomatik kaynak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Azerbaycan'a gitmek üzere salondan ayrıldığını, zirveye katılan diğer liderler gibi kendisinin de bir gündeminin bulunduğunu ve salondan ayrılmasının normal olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı'nın salondan ayrılmasında herhangi bir protesto amacının olmadığını vurguladı.

Independent Arabia'ya konuşan kaynak, ‘İİT - Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nin başarılı olduğunu ve herkesin, özellikle de güçlü konuşması Türkiye'de yankı uyandıran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Filistin davasını güçlü bir şekilde desteklemekte kararlı olduğunu’ söyledi. Ülkesinin Riyad'a bu büyük uluslararası zirveyi organize ettiği için teşekkür ettiğini belirten kaynak, zirvenin ‘İslam dünyasını Filistin halkına adaletin sağlanması için uluslararası kurumlara baskı yapmak üzere tek bir güç olarak göstermeyi’ başardığını vurguladı. Kaynak, zirvenin başlarındaki çabalarının ne denli başarılı olduğunun, Filistin devletini tanıyan ülke sayısının sadece bir yıl içinde dokuza çıkmasında açıkça görüldüğünü kaydetti.

Suudi Arabistan devlet haber ajansı SPA, Erdoğan’ın zirveden erken ayrılmasının nedenlerinden birinin, kendisini zirve sırasında Filistin, Ürdün, Malezya ve Nijerya liderleriyle birlikte kabul eden Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile ikili görüşmeler yapması olabileceğini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvede yaptığı konuşmada, Müslüman dünyasının İsrail'in zorla kabul ettirmek istediği şeylere teslim olmaması gerektiğini vurguladı. Erdoğan, ‘Filistin'de işlenen soykırım suçlarının faillerine karşı uluslararası hukuk ve BM Şartı temelinde zorlayıcı tedbirler alınması için’ ortak çaba gösterilmesi çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Türkiye'nin, İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin bir maliyeti olduğunu anlamasını sağlayacak tüm somut ve gerçekçi önerileri uygulamaya hazır olduğunu’ ifade etti.

Daha önceki bir salon terk etme hareketine misilleme olarak gönderilen bir mesaj olabilir

Ancak Öğretim Üyesi Prof. Dr. Samir Salha, Türkiye'nin bu hamlesinin iki ülkenin dışişleri bakanları arasında daha önce yaşanan bir olayla ilgili misilleme olarak kasıtlı yapılmış olabileceğini, fakat bunun aynı zamanda, zirvenin bazı katılımcı ülkeler tarafından iki düşman komşuyu birbirine yakınlaştırmak için kullanılabileceğini de belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığına göre Salha, şunları söyledi:

“Evet, Türkiye'nin Suudi Arabistan Büyükelçisi Emrullah Eşler'in Erdoğan'ın yerine oturduğunu ve heyete liderlik ettiğini gördük, ama Beşşar Esed, konuşmasına başlar başlamaz Cumhurbaşkanı'nın salonu terk ettiğini doğrulayan herhangi bir görüntü görmedik. Ancak Erdoğan'ın kasıtlı olarak mı bu şekilde ayrıldığını bilmiyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplantıyı kasıtlı olarak terk etmiş olma ihtimali de var. Zira geçtiğimiz eylül ayında benzer bir toplantıda Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, Türk mevkidaşı Hakan Fidan konuşmasına başlar başlamaz salonu terk etmişti.”

Mikdad, Mısır’ın başkenti Kahire'deki Arap Birliği merkezinde düzenlenen Arap Birliği 162’nci Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’nda Fidan’ın konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edildiği sırada salonunu terk etti. Bu hareket, Şam'ın Ankara'nın toplantıya katılmasını reddettiğinin bir ifadesi olarak değerlendirildi.

Mısır basınından kaynaklar, Dışişleri Bakanı Fidan’ın konuşması sırasında Şam'ın toplantıdaki temsil düzeyini düşürdüğünü, Mikdad’ın yerini Suriye heyetinden bir üyeye bırakarak salondan tek başına ayrıldığını, Suriye'nin toplantıda temsil edilmeye devam ettiğini ve Fidan’ın konuşması sona erdikten sonra toplantıya geri döndüğünü belirtti.

Perde arkası mı var?

Erdoğan daha önce Esed'i kendisiyle görüşmeye davet etmiş, ancak Esed, böyle bir adıma karşı olmadığını belirtse de bu konuda olumlu bir hamlede bulunmamıştı. Ancak Suriye basınında yer alan haberlere göre Esed, herhangi bir görüşmeden önce Türkiye'nin Suriye'den geri çekilme niyetini açıklamasını şart koştu.

Türk basınında çıkan haberlere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık bir ay önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'den ilişkilerin normalleştirmesi için Şam ile Ankara arasında arabuluculuk yapmasını istediğini ve ‘normalleşmenin kendilerine de fayda sağlayacağını bildiğini’ söyledi.

Mısır gibi büyük Arap ülkelerinin Türkiye ile ilişkilerinin düzelmesini, Suriye topraklarından çekilmesine bağladıkları söyleniyor. Prof. Dr. Samir Salha, bu konudaki değerlendirmesinde “Geri çekilmenin gerçekleşip gerçekleşmediğinden bağımsız olarak kesin olan bir şey varsa o da Ankara ve Şam arasındaki yakınlaşmayla ilgili gözlerden uzakta yürütülen pek çok siyasi ve diplomatik çabaya rağmen, belki son aylarda Türk liderlerin, özellikle de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ağzından çıkan mesajlar dışında gerçek bir ilerleme kaydedilmedi. Fakat bu mesajların iki taraf arasında pratik adımlara dönüştürülmesine yönelik herhangi bir hamle de görmedik” diye konuştu.

Muhtemelen engelleri aşmak ve böyle bir Türkiye-Suriye zirvesinin gözlerden uzakta yapılmasını kolaylaştırmak isteyen Arap başkentleri vardır. Dolayısıyla böyle bir protestonun gerçekten var olup olmadığını ya da iki ülke arasında perde arkasında bir şeyler olup olmadığını bilmiyoruz. Buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın salonu terk ettiğiyle söylenenler arasında böyle bir protestonun olduğunu teyit edecek herhangi bir görüntü görmediğimizin unutulmaması gerektiğine dair önemli bir nokta var.

Zirve, katılan tüm liderlerin konuşmalarını yapmak istemeleri nedeniyle uzayınca, liderlerin bir kısmının konuşmalarını yaptıktan ve aile fotoğrafı çektirdikten sonra ayrıldıkları görüldü. Zirvenin açılışından ve konuşmasını yaptıktan sonra Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Sani'nin yerine Dışişleri Bakanı vekalet ederken Tacikistan Devlet Başkanı İmamali Rahman’ın da konuşmasını yaptıktan sonra salondan aceleyle ayrıldığı görüldü. Ancak Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve diğer liderlerin salonu terk etmelerini gerektiren siyasi bir sebep olmadığından tüm gözler Türkiye ve Suriye liderlerinin üzerindeydi.



Washington ve Tahran arasında gizli mesajlar ve tehditler

Tahran'ın merkezinde, son savaşta İsrail tarafından öldürülen İranlı komutan ve bilim adamlarının fotoğraflarının yer aldığı bir poster (AP)
Tahran'ın merkezinde, son savaşta İsrail tarafından öldürülen İranlı komutan ve bilim adamlarının fotoğraflarının yer aldığı bir poster (AP)
TT

Washington ve Tahran arasında gizli mesajlar ve tehditler

Tahran'ın merkezinde, son savaşta İsrail tarafından öldürülen İranlı komutan ve bilim adamlarının fotoğraflarının yer aldığı bir poster (AP)
Tahran'ın merkezinde, son savaşta İsrail tarafından öldürülen İranlı komutan ve bilim adamlarının fotoğraflarının yer aldığı bir poster (AP)

Gerilimin ve spekülasyonların arttığı bir ortamda ABD ve İran, İsrail-ABD saldırılarının ardından Tahran'ın nükleer yapısında meydana gelen hasarın boyutuna ilişkin farklı değerlendirmeler ve İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) henüz açıklanmayan füze cephaneliğinin kullanımına ilişkin artan uyarıları arasında, İran'ın nükleer programı konusunda müzakere masasına dönme olasılığına ilişkin üstü kapalı mesajlar vermeye devam ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump dün gece Iowa'da yaptığı açıklamada, “İran askeri saldırılardan büyük zarar gördü ve sanırım şimdi gerçekten müzakere etmek istiyorlar. Belki bir toplantı yapmak istiyorlar. Bence çok hevesliler. Neler olacağını göreceğiz” ifadelerini kullandı.

İran'ın nükleer programının ‘tamamen yok edildiğini’ iddia eden Trump, “Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) da bunu teyit etti” dedi. Tahran'ın Washington ve İsrail'e karşı tutumunda bir değişiklik olduğunu belirten Trump, “İran eskiden ABD hakkında en kötü şeylerin söylendiği yerlerden biriydi. Şimdi artık o kadar kötü konuşmuyorlar” şeklinde konuştu.

ABD Başkanı görüşmelere doğrudan müdahale etme olasılığı konusunda ise şunları söyledi: “Gerekirse müdahale ederim. Biz gerilimi artırmak istemiyoruz, İran'a normal bir ülke muamelesi görmesi için yeni bir şans vermek istiyoruz.”

ABD Başkanı Donald Trump, Iowa'daki bir mitinge gitmeden önce gazetecilere açıklamalarda bulundu. (AP)ABD Başkanı Donald Trump, Iowa'daki bir mitinge gitmeden önce gazetecilere açıklamalarda bulundu. (AP)

‘Zaman kaybı’

Washington'daki bu iyimserlik ne önceki yönetim ne de muhafazakâr siyasi çevreler tarafından paylaşılıyor. Beyaz Saray eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, İran'ın ‘nükleer programını yeniden inşa etmek için halen bilgi ve niyete sahip olduğu’ uyarısında bulundu. New York Times'taki yazısında Bolton, Fordo ve diğer İran nükleer tesislerine yönelik saldırıların ‘muazzam hasar verdiğini’, ancak ‘yetersiz’ olduğunu savundu.

“Saldırıların erken durdurulması İran'a yeniden toparlanma şansı verdi” diyen Bolton sözlerini şöyle sürdürdü:

“İran'ın nükleer programının kökü kazınmadı ve nükleer bilgi birikimi halen Tahran'daki rejimin elinde. İran rejiminin nükleer hayallerinden vazgeçmeye hazır olduğuna dair bir işaret yok ve şu an yeni bir nükleer anlaşma için doğru zaman değil. Sürekli izleme ve gerekirse ilave saldırılara hazır olmak gerekiyor. Bir nükleer anlaşma ve UAEA ile teknik bir taahhüt olmadan nükleer faaliyetleri izlemek zor olacak. İdeal bir dünyada tüm İran uranyumu çıkarılmalı ve Libya gibi güvenli bir yerde depolanmalı. Ancak Tahran'da bir şeyler değişmedikçe kapsamlı bir anlaşmaya varmak imkânsız.”

Trump karşıtı Bolton’un yazısının devamında şu ifadeler yer aldı: “Bazıları halen İran'la yeni bir nükleer anlaşmanın ‘kutsal kasesini’ arıyor. Ancak bu çabalar zaman ve nefes kaybından başka bir şey değil. Çünkü İran anlaşmanın etrafından dolanıyor, sonra da geri adım atıyor.”

İran, bir gün evvel UAEA ile iş birliğini askıya alma kararını onaylamasına rağmen, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na bağlılığını ifade etti.

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi arasında Tahran'da yapılan görüşmedenİran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi arasında Tahran'da yapılan görüşmeden

‘Füze kabiliyetleri’

Öte yandan Tahran askeri gücünü göstermeye devam ediyor. DMO yetkilisi Ali Fazli, İran'ın ‘henüz ortaya çıkmamış birçok füze kabiliyetine’ sahip olduğunu söyledi ve ‘düşmanların herhangi bir çılgınlığına daha şiddetli ve yıkıcı bir yanıtla karşılık verileceği’ uyarısında bulundu.

Şarku'l Avsat'ın İran devlet televizyonundan aktardığına göre Fazli yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Şu ana kadar kullanılan füze kabiliyetlerimiz potansiyelimizin yalnızca yüzde 25 ila 30'unu temsil ediyor. Siccil füzesi yörüngesi itibariyle beklenmedik ve düşman için alışılmadık bir füze. Henüz füze şehirlerinin kapılarını açmadık. Stratejik kabiliyetlerimiz halen korunuyor.”

Fazli, benzeri görülmemiş bir askeri hazırlıktan söz etmesine rağmen, İran'ın nükleer silah peşinde olmadığını vurgulayarak, “Nükleer bomba yapmak istemiyoruz… Bu ideolojik ilkelerimizden kaynaklanıyor” dedi.

İsrail planı

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz bugün yaptığı açıklamada, iki ülkenin haziran ayında 12 gün boyunca karşı karşıya geldiği savaşın ardından ordunun, İran'ın İsrail'i bir daha tehdit etmemesini sağlayacağını söyledi.

Katz yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun ‘İran'ın İsrail'i bir daha tehdit etmemesini sağlayacak bir plan’ geliştireceğini vurgulayarak, ordunun ‘Tahran üzerinde hava kuvvetlerinin hava üstünlüğünü sağlamak için istihbarat ve operasyonel düzeyde hazır olması’ gerektiğini bildirdi.

Katz'ın açıklamaları haziran ayında iki taraf arasında yaşanan 12 günlük savaşın ardından geldi. Söz konusu savaşta İsrail, İran'ın nükleer tesislerine saldırmış ve savaşın amacının Tahran'ın nükleer silah geliştirmesini engellemek olduğunu iddia etmişti.

İsrail saldırıları sonucu çok sayıda üst düzey askeri yetkili ve nükleer bilimci öldü.

İran da İsrail'e roket ve füze atarak misilleme yaptı; yetkililere göre İsrail’de 28 kişi öldü.

İsrail ve İran, ABD arabuluculuğunda bir ateşkes üzerinde anlaşarak 24 Haziran'da çatışmalara son verdi.

 İsrail saldırılarında öldürülen Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanlarının ve bilim adamlarının yasını tutan İranlılar (İran Dini Lideri Ali Hamaney’in internet sitesi)İsrail saldırılarında öldürülen Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanlarının ve bilim adamlarının yasını tutan İranlılar (İran Dini Lideri Ali Hamaney’in internet sitesi)

Saldırının etkinliği

ABD ve İsrail'in İran'ın Fordo ve Natanz gibi kilit tesislerine düzenlediği saldırı, Washington'daki siyasi ve istihbarat çevrelerinde yoğun tartışmalara yol açmaya devam ediyor. Trump saldırıyı ‘tam bir başarı’ olarak nitelendirirken, ABD raporlarına göre istihbarat kaynakları, nükleer program üzerindeki potansiyel etkinin sadece birkaç aylık bir gecikme olduğunu söyledi.

Saldırıdan bir gün sonra ABD Genelkurmay Başkanı Dan Caine, “Nihai bir değerlendirme yapmak için henüz çok erken” dedi. Analistler, gerçek hasarın boyutunun ancak haftalar sürecek saha ve teknik gözlemlerden sonra netleşeceğine inanıyor.

Bu ayrışmanın ortasında, diplomatik iletişim kanallarını yeniden canlandırmak için üst düzey bir ABD elçisi ile İranlı yetkililer arasında olası yeni bir görüşme turu için hazırlıkların yapıldığına dair haberler geliyor.

Trump, Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un ‘harika bir insan ve harika bir müzakereci’ olduğunu belirterek şöyle dedi: “Şu ana kadar harika bir iş çıkardı ve daha fazlasını da yapacak.”

Ancak analistler, İranlıların 2015 anlaşması öncesinde yaptıkları gibi, ABD'deki siyasi ortamın değişmesini bekleyerek müzakerelerde oyalama taktiğine geri dönebilecekleri konusunda uyarıyor.

Trump, müzakerelere dönüş olasılığı konusunda ihtiyatlı bir iyimserlik sergilerken, İranlı eski danışmanlar ve askeri komutanlar daha sert tutumlar sergiliyor. Kuşkusuz bu da iki taraf arasında devam eden çekişmeyi yansıtıyor.