Yapay zekanın biyolojik ve kimyasal silah üretiminde kullanılmasından duyulan endişeler

Teknoloji, kitle imha silahlarının elde edilmesini hızlandırabilecek potansiyele sahip

Bilgisayar ekranında yer alan OpenAI logosu ve arkasında metni görüntüye dönüştüren YZ modeli DALL-E tarafından oluşturulan bir görüntü (AP)
Bilgisayar ekranında yer alan OpenAI logosu ve arkasında metni görüntüye dönüştüren YZ modeli DALL-E tarafından oluşturulan bir görüntü (AP)
TT

Yapay zekanın biyolojik ve kimyasal silah üretiminde kullanılmasından duyulan endişeler

Bilgisayar ekranında yer alan OpenAI logosu ve arkasında metni görüntüye dönüştüren YZ modeli DALL-E tarafından oluşturulan bir görüntü (AP)
Bilgisayar ekranında yer alan OpenAI logosu ve arkasında metni görüntüye dönüştüren YZ modeli DALL-E tarafından oluşturulan bir görüntü (AP)

Marco Mossad

ABD Başkanı Joe Biden, 30 Ekim 2023 tarihinde ABD'nin yapay zekânın (YZ/AI) güvenli ve sorumlu bir şekilde geliştirilmesi ve kullanılmasında öncü olmasını sağlamak ve aynı zamanda riskleri yönetmeyi ve YZ’nin sunduğu faydalardan yararlanmayı amaçlayan kapsamlı bir yönetim çerçevesi oluşturmak için ‘Yapay Zekânın Güvenli ve Güvenilir Bir Şekilde Geliştirilmesi ve Kullanılması’ başlıklı 14110 sayılı başkanlık emrini imzaladı.

ABD İç Güvenlik Bakanlığı, bu emrin uygulanmasında önemli bir rol üstlendi. Başta biyolojik silahlar olmak üzere kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer tehditleri geliştirmek ya da kullanmak için YZ’nin kullanılması riskini daha iyi anlama ve azaltma ihtiyacı başkanlık emrinin önemini ortaya koyan kilit noktalardan biriydi. Bu yüzden ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Kitle İmha Silahları Müdürlüğü'nün, ABD’nin bu tehditlerden korunmasını sağlamak için yerel ve uluslararası ortaklarla çalışmaları koordine etme çabalarına öncülük ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre İç Güvenlik Bakanlığı, kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer tehditlerin (KBRN) geliştirilmesinde YZ’den ne ölçüde yararlanılabileceğini değerlendirmek ve bu tehditlerle mücadelede sağlayabileceği faydaları göz önünde bulundurmak üzere kapsamlı bir rapor hazırladı.

Devlet kurumları, akademiler ve endüstriler, YZ’nin kitle imha silahlarının geliştirilmesinde oynayabileceği şok edici ve korkutucu sonuçları ortaya koyan raporun hazırlanmasına katkıda bulundu.

Rapor, kimyasal ve biyolojik araştırmaların işaret ettiği YZ teknolojilerindeki hızlı gelişmenin, ABD hükümetinin önceliklerinden biri olarak bu teknolojilerin kullanımıyla ilişkili potansiyel riskler konusunda ulusal güvenlik ve halk sağlığı kurumları arasında fikir birliği oluşturmak olması gerektiğini gösteriyor.

Çoğu YZ modelinin ve ilgili veri setlerinin özel veya akademik kuruluşların elinde olduğu ve kötü niyetli kullanıcılar için bile kolayca erişilebilir hale geldiği göz önüne alındığında, bu oldukça büyük bir önem taşıyor. YZ teknolojileri ilerledikçe, kötü niyetli tarafların kimyasal, biyolojik, radyolojik ya da nükleer saldırılar planlamasını ve gerçekleştirmesini sağlayarak ulusal güvenliğe yönelik yeni tehditler oluşturabilecekleri için bu riskler daha da artıyor.

Her ne kadar mevcut YZ modellerinin geliştiricileri risk değerlendirme sistemlerini kendi bünyelerinde uygulamış olsalar da yaklaşımların çeşitliliği ve temel bilimin kullanımındaki tekrarlanma, devlet kurumları, endüstriler ve akademiler arasında sürekli iş birliğinin güçlendirilmesini gerektiriyor. Bu iş birliği, ABD’deki biyolojik ve kimyasal güvenlikle ilgili mevcut düzenlemelerin yetersizlikleri çerçevesinde daha da önemli hale geliyor ve YZ araçlarının artan kullanımıyla halk sağlığını ve ulusal güvenliği tehdit eden ciddi istenmeyen sonuçların ortaya çıkma potansiyelini artırıyor.

YZ destekli siber güvenlik sistemleri, laboratuvarlardaki yetkisiz faaliyetleri gizlemek için manipüle edilebilir ve YZ yanıltıcı veriler üretmek için kullanılabilir.

Öte yandan hükümetler ve sivil toplum kuruluşları da dahil olmak üzere uluslararası taraflarla iş birliği yapılması, YZ'nin risklerini yönetmek ve potansiyelini iyi yönde kullanmak için ortak çerçevelerin geliştirilmesini gerektiriyor. YZ'nin KİS tehdidini önleme, tespit etme ve müdahale yeteneklerine entegre edilmesi önemli faydalar sağlayabilir. Ayrıca, ulusal bir biyolojik savunma stratejisindeki tüm çabaları güçlendirmek için fırsatlar sunuyor.

YZ’nin silahlar için kullanımı

YZ, biyolojik ve kimyasal silah araştırma ve geliştirme çalışmalarını daha önce hayal bile edilemeyecek bir şekilde hızlandırma potansiyeline sahip. Gelişmiş YZ modelleri, büyük miktarda genetik ve biyolojik veriyi analiz edebilir. Yeni ve daha etkili moleküllerin tasarlanmasına yardımcı olabilir ve hatta kimyasal ve biyolojik ajanları hedeflere ulaştırma yöntemlerini geliştirebilir. Bu potansiyel, hastalıklar için yeni tedaviler geliştirmede faydalı olabilir, ancak insan popülasyonları üzerinde benzeri görülmemiş bir tahribata yol açabilecek silahlar yaratmak için kullanıldığında felakete dönüşür.

YZ tabanlı araçlar, özellikle ilaç keşfi ve kimyasal sentez için kullanılanlar, zararlı biyolojik veya kimyasal ajanlar tasarlamak için yeniden ve kötüye kullanılabilir. Örneğin, moleküler özellikleri ve davranışları tahmin eden makine öğrenimi algoritmaları, daha etkili ve tespit edilmesi daha zor olan yeni toksinler, virüsler ya da diğer yeni biyolojik ajanlar oluşturulabilir.

YZ aynı zamanda, kimyasal, biyolojik, nükleer ve radyolojik ajanlara yönelik dağıtım sistemlerinin etkinliğini biyolojik veya kimyasal bir saldırının etkisini en üst düzeye çıkarmak için insansız hava araçlarını (İHA), füzeleri ve diğer dağıtım yöntemlerin optimizasyonunu içerecek şekilde artırmak için de kullanılabilir. YZ algoritmaları, ajanların hedeflerine daha doğru ve verimli bir şekilde ulaşmasını sağlamak için bu sistemlere ince ayar yapılmasına yardımcı olabilir.

YZ destekli laboratuvar otomasyonundan, tehlikeli maddelerin üretimini artırmak için de yararlanılabilir. YZ tarafından kontrol edilen robotik sistemler, tehlikeli maddelerin sentezini ve işlenmesini basitleştirerek, bu maddelerin kapsamlı insan müdahalesi olmadan seri olarak üretilmesini kolaylaştırabilir.

Diğer taraftan Suçlular, yetkililerin tespit ve gözetim çabalarından kaçmak için YZ araçlarını kullanabilir. Örneğin, YZ destekli siber güvenlik sistemleri, laboratuvarlardaki yetkisiz faaliyetleri gizlemek için manipüle edilebilir ve YZ yanıltıcı veriler üretmek için kullanılabilir. Bu durum yetkililerin, kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer tehditleri izlemesini ve önlemesini zorlaştırır.

CRISPR gibi gen düzenleme tekniklerinde, YZ'nin biyomühendislik alanındaki rolü, bulaşıcılığı artırılmış, mevcut tedavilere dirençli yahut belirli toplulukları hedef alma yeteneğine sahip patojenler tasarlamak amacıyla kötüye kullanılabilir. YZ, bu tür patojenlerin tasarımını ve test edilmesini hızlandırarak gelişmiş ve karmaşık biyolojik silahların geliştirilmesini kolaylaştırabilir.

Çift kullanımlı YZ modelleri

Bazı YZ modellerinin çift kullanımlı olması, tıbbi araştırma ya da çevrenin izlenmesi gibi faydalı amaçlar için tasarlanmış araçların zararlı kullanımlar için yeniden tasarlanabileceği anlamına geliyor. Bu çift kullanımlılık paradoksu, özellikle YZ'nin silah haline getirilebilecek organizmaların tasarlanmasına yardımcı olabileceği sentetik biyoloji gibi alanlarda endişeleri artırıyor.

YZ, fizik ve yaşam bilimlerindeki araştırmalar üzerinde önemli bir etkiye sahip ve bunu hem beklenen hem de beklenmeyen şekillerde yapmaya devam edeceğine şüphe yok. YZ'nin neden olduğu bu etkiler, yararlanıcıların niyetine ve kullanılan verilerin kalitesine bağlı olarak kullanılabilecek iki ucu keskin bir kılıç.

Yapay zekanın kullanım alanları, bilimsel araştırmaların hızlandırılması ve kimyasal ya da biyolojik silah üretiminde olası kullanımıyla sınırlı değildir. Bu teknoloji aynı zamanda yüksek maliyetli geleneksel laboratuvarlara ihtiyaç duymadan kimyasal deneyler yapmak için de kullanılabilir.

YZ, tüm alanlarda araştırma yapmanın hızını ve kolaylığını artırırken maliyetini büyük ölçüde düşürdü. ABD İç Güvenlik Bakanlığı Kitle İmha Silahlarıyla Mücadele Ofisi (CWMD) Sekreter Yardımcısı Mary Ellen Callahan, sohbet robotu ChatGPT kullanmayı, hızlı ve doğru bir şekilde elde edilebilecek bilgiler ve veriler içerdiği için fen bilimlerinde lisans derecesi almaya benzetti.

YZ'nin biyolojik ve kimyasal araştırmaları desteklemedeki muazzam potansiyeli nedeniyle, bu alanlarda uzmanlaşmış büyük ölçekli dil modellerinin geliştirilmesine de acil ihtiyaç duyuluyor. Örneğin, bilim insanları geçtiğimiz şubat ayında, biyoloji alanındaki ilk kapsamlı ve uzmanlaşmış YZ çekirdek modelini oluşturmak için bir proje başlattı. Projenin amacı, biyomedikal ve çevre bilimlerindeki araştırmaları hızlandırmak için üretken yapay zekayı moleküllerden tüm organizmalara kadar farklı biyoloji seviyelerine bağlamak olarak belirlendi.

Bu, bilimi seven ve bilimle uğraşan herkes için çok iyi bir haber olsa da aynı zamanda korkutucu. Çünkü bu veriler ve araştırmalar çevrimiçi olarak ulaşılabilir. Bu da onları kötü amaçlar için kullanmak isteyen insanların eline geçmesini mümkün kılıyor.

Son yıllarda YZ, kimya ve biyolojinin kesiştiği noktada araştırmalar hız kazanırken bazen yeni teknolojilere ilişkin mevzuatlar ve düzenlemeler göz ardı edildi. YZ modelleri ve bilimsel uygulamalar için mevcut veriler giderek daha etkili hale geldikçe, bilimi ve teknolojiyi kötü amaçlar için kullanmak isteyen insanlar için de bir araç haline gelebilir. YZ teknolojilerinin insan gözetimi, özellikle fiziksel ve yaşam bilimleriyle kesiştiklerinde, savunmasızlığı ele almak, bilginin kullanımını uygun şekilde yönlendirmek ve risk değerlendirmesine dayalı bağlamı korumak için gerekiyor.

Bulut laboratuvarları

YZ’nin bu alandaki kullanımları sadece bilimsel araştırmaların hızını arttırmak ve kimyasal ya da biyolojik silah üretiminde kullanılma olasılığı ile sınırlı değil. Bu teknoloji aynı zamanda yüksek maliyetli geleneksel laboratuvarlara ihtiyaç duymadan kimyasal deneyler yapmak için de kullanılabilir.

Sayıları giderek artan teknoloji şirketleri, artık bulut laboratuvarları olarak bilinen uzaktan hizmetler sunuyor. Bu laboratuvarlar sanal bir çalışma ortamı yaratarak deneylerin geleneksel laboratuvarlardaki malzeme ve ekipmanlar yerine sanal olarak yapılmasına ve neredeyse aynı sonuçların elde edilmesine olanak sağlıyor.

Bu laboratuvarlar aracılığıyla deneylerin uzaktan simüle edilmesi, kimyasal ve biyolojik deneyler için gerekli ekipmana sahip laboratuvarlar kurmak için gereken büyük finansman engelinin üstesinden gelirken bu laboratuvarlara her yerden erişme imkanı veriyor.

Teknolojinin ilerlemesi sadece zaman alıcı ve yoğun emek gerektiren bilimsel araştırmalar için tehlike oluşturmuyor, aynı zamanda sonuçların uzaktan ve sorunsuz bir şekilde elde edilmesini de sağlıyor. Çeşitli nedenlerle biyolojik silahlar da dahil olmak üzere silah üretiminde teknolojinin kullanımına ilişkin endişeler giderek artıyor. Öncelikle dark web aracılığıyla anonim kalmak mümkün olabilirken bu da bazı kişilerin ya da tarafların bu teknolojileri kötü niyetli amaçlar için kullanmasına izin veriyor. Ayrıca, bu bilgilerin sıradan insanlar tarafından kolayca erişilebilir olması, kullanımına ilişkin endişeleri körüklüyor.

Şirketler bulut laboratuvarlarını en son teknolojiyle güvence altına almaya çalışsalar bile, özellikle devletler tarafından desteklenen terörist gruplar tarafından bu bilgileri elde etmeyi amaçlayan siber saldırılara karşı savunmasızlar.

YZ’nin gelişmeye devam edeceği ve karşılaştığı zorlukların daha da karmaşıklaşacağı gerçeğini görmezden gelemeyiz.

Ülkeler, bağlayıcı olan ve olmayan mevzuatlar çıkararak teknolojinin hızlı ilerleyişine ayak uydurmaya çalışıyor. Fakat bu alanda, bu bilgilere yetkisiz erişimi engelleyecek yeterli ve etkili bir mevzuat bulunmuyor. Bu durum, YZ'nin kötü niyetli kullanım olasılığını tüm olasılıklara açık bırakıyor.

Teknolojiyi korumak yerine ileriye taşımak

YZ geliştiricisi şirketlerin çoğu, YZ'nin kötü amaçlarla kullanılmasını nasıl engelleyebilecekleri konusunda araştırmalara yatırım yaptıklarını iddia ederek güvenlik konusunda bilinçli bir imaj çizmeye çalışıyor. Ayrıca, YZ uygulamalarını hızla paraya dönüştürmek amacıyla büyük dil araçlarının geliştirilmesini hızlandırmak için araştırmalara yatırım yapıyorlar. Ancak bu iki hedef arasında büyük çelişkiler söz konusu.

YZ güvenliğinin sağlanması demek üretimin ve inovasyonun yavaşlatılması demek değilse de YZ tabanlı ürünlerin ve uygulamaların güvence altına alınmasının ciddiyeti bu şirketlerin yönetim kurullarına bağlı.

Şirketlerin uygulamalarını kötü amaçlı kullanıma ya da siber saldırılara karşı güvenliğini sağlama konusunda ne kadar ciddi olduklarını ortaya koyan birçok husus var. Bunlardan en önemlisi şeffaflık. YZ tabanlı uygulama üretmek için veri kullanma ve büyük dil modelleri besleme süreci, bir şirketin ciddi olup olmadığını ve YZ’nin güvenli bir şekilde kullanımına yatırım yapıp yapmadığını ya da yalnızca finansal kazançlarla ilgilenip ilgilenmediğini analiz etmede büyük bir önem taşıyor.

Yukarıda bahsi geçen raporun yayınlandığı ay, OpenAI şirketinde şu an ve eskiden çalışan bazı isimler, şeffaflığa ilişkin tedbirlerin ortaya koyulamaması, hükümetlerin güçlü yasalarla bu çalışmaları takip etmemesi ve YZ tabanlı uygulamaların kötü niyetli ve zararlı kullanımlarını önlemek için gerekli önlemlerin alınmaması tehlikesine karşı uyaran bir mektup yayınlandılar.

Mektupta, teknoloji camiasında YZ baş döndürücü hızıyla ilgili endişeler dile getirildi. Sektördeki çoğu şirket, YZ’yi besleyen verilerin ve bilgilerin nasıl kullanıldığı ve daha da önemlisi bu bilgilere kimin erişme hakkına sahip olduğu konusunda kamuoyunun bilmediği pek çok iç politikaya sahip.

Mektubu imzalayanlar, şeffaflığın olmayışını ve çalışanların yanlış uygulamalardan şikayet edebilecekleri adil bir sistemin bulunmadığının altını çizerken YZ'nin yol açtığı ve açabileceği zararı en aza indirmek için çeşitli önerilerde bulundular.

Mektup, bu hayati alanda faaliyet gösteren tüm şirketlere yapıcı eleştiri için uygun bir ortam yaratmaları ve çalıştıkları şirketin politikalarını eleştirmeye karar verdiklerinde çalışanlarını cezalandırmamaları çağrısında bulunuyor. Ayrıca, şeffaflığı sağlamak ve bu sektörde çalışanları kapalı kapılar ardında olanları açıklamaya teşvik etmek amacıyla şirket içi politikaları eleştirmek isteyen çalışanlar için güvenli ve anonim bir yol tanımlanması gerektiğini vurguluyor. Bu bir ortamın sunulması, YZ uygulamalarının nasıl yönetileceğine dair yolları aydınlatacağı ve tüm taraflar arasında, insanlığı teknolojik saldırılardan korumak ya da hiç değilse zararını mümkün olduğunca en aza indirmek için sonunda etkili bir mevzuata dönüşecek iyi uygulamalar bulmak için tartışmaları teşvik edeceği kesin.

YZ’nin gelişmeye devam edeceği ve karşılaştığı zorlukların daha da karmaşıklaşacağı gerçeğini görmezden gelemeyiz. Dolayısıyla siber güvenlik alanındaki araştırmaları güçlendirerek, erken uyarı sistemleri geliştirerek ve tespit ve müdahale teknolojilerine yatırım yaparak bu zorluklarla başa çıkmaya hazır olmalıyız. Teknoloji kullanımında etik sorumluluğa dayalı yeni bir küresel kültür inşa etmeye çalışmalıyız. Zira YZ’nin başlıca amacı insan hayatını yok etmek değil, geliştirmektir.

YZ iki ucu keskin bir kılıçtır. İnsanlığı yeniliklerle, sağlık ve sosyal gelişmelerle dolu parlak bir geleceğe doğru götürebileceği gibi, uygun şekilde kontrol edilmediği takdirde bir kitle imha aracı olma potansiyeline de sahip. Hükümetler, kuruluşlar ve bilim insanları, bu teknolojinin insanlığa karşı değil, insanlığın yararına kullanılmasını sağlamaktan sorumlular. Uluslararası iş birliği ve titiz ve şeffaf politikaların geliştirilmesi sayesinde bir yandan YZ’nin biyolojik ve kimyasal silahların geliştirilmesinde kullanılma riskini en aza indirirken diğer yandan da faydalarını en üst düzeye çıkarabiliriz.



“Onaylıyorum”dan imparatorluklara dijital kimliğin çöküşü: Veriler kimin, bedelini kim ödüyor?

Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)
TT

“Onaylıyorum”dan imparatorluklara dijital kimliğin çöküşü: Veriler kimin, bedelini kim ödüyor?

Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)

Yaklaşık 12 yıl önce Amerikalı yıldız Scarlett Johansson’ın ‘Her’ adlı filmde bir yapay zekâ sistemine kadın sesiyle hayat vermesi, izleyici için insan ile makine arasındaki geleceğe dair romantik bir hikâyeden ibaretti. Ancak aradan geçen on yılı aşkın sürenin ardından Johansson, kendisine ‘ürkütücü biçimde benzeyen’ bir sesin ticari bir yapay zekâ ürününde kullanıldığını açıkladı. Johansson, yakın çevresindeki kişilerin dahi gerçek ses ile kopyalanmış sesi ayırt edemediğini söyledi.

Yaşananlar, yalnızca sanatsal bir anlaşmazlık ya da seslendirme haklarına ilişkin bir tartışma olarak görülmedi. Olay, seslerin, yüzlerin ve insani özelliklerin artık sahiplerine ait olmaktan çıktığını, bireylerin iradesi dışında çıkarılabilen, dolaşıma sokulabilen ve çoğaltılabilen birer meta haline geldiğini gösteren dönüm noktası olarak değerlendirildi.

dfv

ABD Başkanı Donald Trump, yapay zekâ ile üretilen mahrem görüntüleri hedef alan yeni bir yasayı imzaladı. Yasa, söz konusu içeriklerin platformlardan kaldırılmasını zorunlu kılıyor ve bunların yayılmasına yönelik yaptırımları ağırlaştırıyor. Düzenleme, teknik sektöre yönelik bir müdahaleden ziyade, zararın artık teorik olmadığının ve yapay zekânın laboratuvarların ötesine geçerek insanların hayatına, itibarına ve kişisel güvenliğine doğrudan etki ettiğinin siyasi düzeyde kabulü olarak yorumlandı.

vfgh
Dijital gölge ekonomi, insanların verilerinin karaborsada alınıp satılması nedeniyle insanlık için bir tehdit haline geldi. (Shutterstock)

Bu noktadan itibaren daha geniş bir soru gündeme geliyor: Ses, görüntü ve davranışsal veriler devasa bir ekonomik yapının hammaddesine dönüşmüşken, bunların kaderi üzerinde söz hakkı kime ait? Bu değerden kim kazanç sağlıyor? Kötüye kullanım durumunda bedeli kim ödüyor?

Şarku’l Avsat, bu dosya çalışmasıyla ‘dijital gölge ekonomi’ olarak tanımlanabilecek yapının izini sürdü. Veri toplama süreçlerinden satış aracılarına, yapay zekâ modellerinin eğitilmesinden deepfake, şantaj ve dolandırıcılığa kadar uzanan bu zincirin, yüz ve ses ‘mülkiyeti’ konusunda küresel ölçekteki hukuki boşluk nedeniyle yanıtsız sorular yarattığına dikkat çekildi.

* Gölgelerde çılgınca işleyen bir ekonomi

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (UNCTAD) raporu, bu dönüşümün arka planını ortaya koyuyor. Küresel gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yaklaşık yüzde 75’ini temsil eden 43 ekonomide, şirketler arası e-ticaret hacmi 2016’da 17 trilyon dolar seviyesindeyken, 2022’de 27 trilyon dolara yükseldi. Bu, altı yıl gibi kısa bir sürede yaklaşık yüzde 60’lık bir artış anlamına geliyor.

Ancak asıl büyüme, ticaretin ötesinde ortaya çıkan devasa veri akışında yaşanıyor. Akıllı telefonlar, saatler, otomobiller, kameralar ve akıllı evler dahil internete bağlı her cihaz; konum, davranış, görüntü ve ses verilerinin potansiyel bir toplama noktası hâline geliyor. Bu süreç, kullanıcılara ‘kişiselleştirme’ ve ‘kolaylık’ olarak sunulurken, perde arkasında önemli bir aktör öne çıkıyor: ‘Veri simsarları (Data Brokers)’. Bu kişi ve şirketler, bireylere ait büyük miktarda bilgiyi toplayarak kapalı ya da yarı kapalı piyasalarda yeniden satışa sunuyor.

Piyasa araştırmalarına göre veri simsarları pazarı 2024 itibarıyla 250 ila 280 milyar dolar büyüklüğe ulaştı. Grand View Research, Market Research Monitor ve SNS Insider gibi platformların raporları, yıllık büyüme oranının yüzde 7’nin üzerinde seyrettiğini ve pazarın on yıldan kısa sürede yarım trilyon doları aşabileceğini gösteriyor. Ancak uzmanlara göre asıl risk, pazarın büyüklüğünden çok, insanın bu sistem içinde nasıl fiyatlandırıldığı.

ABD Kongresi’nin resmi internet sitesinde yayımlanan bir oturum kaydı, ‘dijital kimliğin’ ne kadar ucuzladığını ortaya koyan çarpıcı bir örnek sunuyor. Oturumda, veri simsarları sektörünün ‘herhangi bir kişiye ait, ne kadar hassas olursa olsun bilgileri, isim başına 7,9 sent karşılığında satabildiği’ ifade edildi. Aynı kayıtlarda, cinsel saldırı mağdurlarına ait listelerin dahi aynı fiyatla ticarete konu edildiği belirtildi.

asdfrg
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)

Veri mülkiyetine ilişkin başka bir kongre oturumunda ise Financial Times’a dayandırılan tahminler paylaşıldı. Buna göre bazı veri listelerinin kişi başına ‘finansal değeri’ bir sentin dahi altına düşebiliyor. Örneğin otomobil satın alanlara ait listeler isim başına yaklaşık 0,0021 dolar, sağlık verisi listeleri ise yaklaşık 0,26 dolar seviyesinde fiyatlandırılıyor.

Bu düşük meblağlar, milyarlarca kaydın toplanması ve çok katmanlı aracılar üzerinden yeniden satılmasıyla birlikte milyarlarca dolarlık bir gelire dönüşüyor. Interpol kaynaklarına göre veriler, ‘pazarlama kaydı’ olmaktan çıkıp suç piyasasında istismar edilebilir bir kimliğe dönüştüğünde -kimlik hırsızlığı, siber saldırı, şantaj, ses ve video sahteciliği gibi alanlarda- değerleri katlanarak artıyor.

* ‘Ücretsiz hizmet’… En büyük yanılsama

G&K şirketinde yönetim bilimleri ve bilgi teknolojileri danışmanı olan Asım Celal, kişisel verilerin son yirmi yılda geçirdiği dönüşümü tek bir cümleyle özetliyor: “Platformlar size ücretsiz bir hizmet sunmaz; sizden bilgilerinizi satın alır.”

Celal, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, veri ihlali ve ticaretinin artık teknolojinin yan ürünü olmaktan çıktığını, pazarlama ve ekonomik karar alma süreçlerinin temel kapılarından biri hâline geldiğini söyledi. Buna göre şirketler, kullanıcıların satın alma alışkanlıklarını, ilgi alanlarını ve günlük davranışlarını bu yolla analiz ediyor; ardından onları yüksek hassasiyetle hedefleyebiliyor ya da ürünü bizzat bu davranış kalıplarına göre yeniden tasarlıyor.

Bu modelde değer, yalnızca abonelikte ya da görünen kullanıcı sayısında değil, kullanıcıların sürekli veri üretebilme kapasitesinde yatıyor. Kullanıcı gezinir, tıklar, izler, durur, yeniden dener; her hareket kaydedilir, analiz edilir ve bütüncül bir dijital profile dönüştürülür. Böylece örtük bir denklem ortaya çıkar: Ücretsiz gibi görünen bir hizmet karşılığında, kesintisiz bir bilgi aktarımı.

Teknolojik gelişim ve yapay zekâ alanında uzman olan Hişam en-Natur’a göre bu denklem, modern dijital ekonominin özünü oluşturuyor. En-Natur, “Kullanıcısı olmayan bir şirketin değeri sıfırdır” ifadesinin, teknolojinin değersizliğinden değil, verinin asıl yakıt olmasından kaynaklandığını vurguladı.

En-Natur, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, mevcut tabloyu ‘algoritmalar savaşı’ olarak nitelendirdi. Şirketlerin, insanı daha iyi anlayan ve davranışlarını daha isabetli öngörebilen daha akıllı ve hızlı modeller geliştirmek için rekabet ettiğini belirtti. Çünkü veriyi önce toplayan ve analiz eden, kârda ve piyasa hâkimiyetinde de öne geçiyor.

* Büyük bir Arap bloğu yasama yetkisini bekliyor

Bu dönüşüm, Arap dünyasında dikkat çekici bir paradoksu da ortaya koyuyor. Uluslararası yayınlarda yer alan araştırmalara göre, Arap ülkelerinde internet ve sosyal medya kullanıcılarının sayısı, Avrupa Birliği’ndeki (AB) kullanıcı sayısına yaklaşmış durumda ve büyüme oranları daha yüksek seyrediyor. Bu tablo, bölgenin sayısal büyüklük ve etkileşim açısından ciddi bir dijital kitle oluşturduğunu gösteriyor.

dfgth
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)

Ancak Asım Celal’e göre bu kitlenin asıl belirleyici unsurdan (birleşik ve etkili bir yasal çerçeve) yoksun olduğu görülüyor. Celal, büyük teknoloji şirketlerinin kullanıcı sayısından ziyade, uygulanabilir yasalar, yaptırımlar ve kısıtlamalardan etkilendiğini vurguladı. AB’nin, dil ve kültür çeşitliliğine rağmen, veri koruma alanında katı kurallar getirmeyi başardığını; bu sayede şirketlerin ya politikalarını değiştirmek ya da yüz milyonlarca euroya varan cezalarla karşı karşıya kalmak zorunda kaldığını hatırlattı.

Buna karşılık, Arap ülkelerinin çoğunda parçalı ve etkisi sınırlı düzenlemeler yürürlükte bulunuyor. Bu durum, kullanıcıların oluşturduğu ekonomik ağırlığın somut bir etki gücüne dönüşmesini engelliyor. Celal, bazı Körfez ülkelerinde olduğu gibi yapay zekâ ve teknoloji alanındaki yatırımların ekonomik açıdan önemli olduğunu, ancak tüketicinin korunması için tek başına yeterli olmadığını belirtti. Ona göre, şirketlerin çıkarları üzerinde gerçek baskı kurabilecek ortak ve bağlayıcı bir hukuki çerçeve olmadan bu yatırımların etkisi sınırlı kalıyor.

* Küresel uyum sözleşmesi

Bu denklemin merkezinde, kullandığımız her site ve uygulamada karşımıza çıkan küçük bir buton yer alıyor: ‘Onaylıyorum / Kabul ediyorum’. Uzmanlara göre bu ifade, devasa bir tuzağın kapısını aralıyor. Asım Celal, yaşananın hukuki anlamda özgür bir rıza olmadığını, temel hizmet sözleşmelerine benzeyen bir ‘dayatma sözleşmesi’ niteliği taşıdığını belirtti. Buna göre kullanıcı, uzun ve karmaşık şartları kabul etmek ya da hizmetten tamamen mahrum kalmak dışında gerçek bir seçeneğe sahip değil.

cdfg
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)

Uluslararası Teknoloji Yönetimi Birliği yönetim kurulu üyesi olan Dr. Muhammed Azzam ise daha ileri bir değerlendirmede bulundu. Azzam’a göre teknoloji, bireylerle devletler ve şirketler arasında ‘yeni bir dijital toplumsal sözleşme’ dayatmış durumda.

Azzam, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, tabloyu daha sert bir ifadeyle tanımladı. Büyük teknoloji platformlarının ‘modern çağın imparatorluklarına’ dönüştüğünü savunan Azzam, gücün artık geleneksel devletlerin değil, veriye sahip şirketlerin elinde toplandığını ileri sürdü.

* Gizli oyuncu

Büyük platformlar verileri açık biçimde toplarken, veri simsarları bu süreci gölgede yürütüyor. Bilgi teknolojileri uzmanı Eşref el-Amayira, bu aracıların farklı kaynaklardan çok büyük miktarda veri topladığını ve bunları çoğu zaman kullanıcının bilgisi ya da itiraz edebilme imkânı olmaksızın reklamcılara, şirketlere ve başka taraflara yeniden sattığını belirtti.

El-Amayira, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, asıl riskin burada yattığını vurguladı. Kullanıcının, işlem yaptığı platformu bildiğini ancak verilerini daha sonra satın alan aracıdan, bu verilerin hangi amaçlarla kullanılacağından haberdar olmadığını ifade etti. Etkili denetim mekanizmalarının yokluğunda, söz konusu verilerin ticari kullanımın ötesine geçerek siyasi, güvenlik amaçlı ya da organize suç faaliyetlerine yönlendirilebileceğine dikkat çekti.

Hişam en-Natur ise sorunun, bireysel veriler karşılığında ödenen düşük meblağlardan ziyade, ortaya çıkan kümülatif etki olduğunu savundu. En-Natur’a göre tek başına değersiz görünen bir fotoğraf, bir ses kaydı ya da bir konum bilgisi; binlerce başka sinyalle birleştirildiğinde, reklamların yönlendirilmesinde, yapay zekâ modellerinin eğitilmesinde ya da son derece ayrıntılı davranış profillerinin oluşturulmasında büyük bir değere dönüşüyor.

* Yapay zekâ geçmişi yutuyor

Uluslararası araştırmalar, 2024 itibarıyla küresel veri hacminin 150 zettabaytı aştığını, yani trilyonlarca gigabayta eşdeğer devasa bir büyüklüğe ulaştığını ortaya koyuyor. Bu veriler, son yıllarda tıp, eğitim ve analitik alanlarında yüksek doğrulukta hizmetler sunan yapay zekâ modellerinin eğitiminde temel girdi hâline geldi. Uzmanlar, yapay zekânın artık yalnızca metinlerle sınırlı kalmadığını, yüzler ve seslerin de yeni değer ve risk kaynakları haline geldiğini vurguluyor.

Uluslararası raporlar, deepfake içeriklerin yüzde 98’inin pornografik nitelikte olduğunu ve mağdurların yüzde 99’unun kadın olduğunu ortaya koyuyor. DeepTrace ve Home Security Heroes’un verilerine göre, bu tür içeriklerin sayısı 2019-2023 arasında yüzde 550’den fazla arttı.

Ocak 2024’te, şarkıcı Taylor Swift, geniş çapta yayılan sahte fotoğraflarıyla çarpıcı bir örnek oldu; bu durum, X platformunun Swift’in ismiyle aramaları geçici olarak kısıtlamasına yol açtı.

Ancak Muhammed Azzam, etik ve hukuki soruların hâlâ yanıtlanmadığını vurguluyor. Azzam’a göre, bireyler geçmiş verilerinin kullanımına itiraz etme hakkına sahip mi? Platformlar, geçmişte sosyal medya bağlamında üretilmiş içerikten herhangi bir karşılık ödemeden faydalanabilir mi?

Azzam, yapay zekânın yeni suçlar icat etmediğini, ancak mevcut suçlara daha hızlı ve etkili araçlar sunduğunu belirtiyor. Buna kimlik hırsızlığı, sahtecilik, deepfake ve şantaj gibi alanlar da dahil.

* Veri ve organizasyon?

Bu karmaşık tablo içinde kullanıcı davranışları da değişiyor. Bilgi teknolojileri uzmanı Eşref el-Amayira, birçok kişinin daha güvenli veya daha az müdahaleci olduğunu düşündükleri platformları tercih ettiğini, bu algının kimi zaman kısmi veya gerçek garantilerle desteklenmediğini belirtti. El-Amayira, siyasi kriz dönemlerinde kullanıcıların belirli platformlardan uzak durması gibi örnekler vererek, takip veya sorumlu tutulma korkusunun kullanım alışkanlıklarını nasıl etkilediğini gösterdi.

sddfv
Dijital gölge ekonomi, insanların verilerinin karaborsada alınıp satılması nedeniyle insanlık için bir tehdit haline geldi. (Getty Images)

Ancak uzmanlar, bu bireysel dönüşümün tek başına yeterli olmadığını vurguluyor. El-Amayira ve diğer gözlemcilere göre, gerçek güç artık yalnızca veri toplamakta değil; veriyi düzenleme, koruma ve kötüye kullanım durumunda sorumluları hesap verebilir hâle getirme kapasitesinde yatıyor. Yani etkili bir hukuki ve denetleyici çerçeve olmadan, kullanıcı davranışlarındaki değişim tek başına yeterli korumayı sağlayamıyor.

* Yüzlerimizin sahibi kim?

Sonuç olarak, yüzünüz, sesinizin bir örneği veya günlük davranışlarınızın bir parçası birkaç sent karşılığında satılabilir. Ancak bu küçük miktarlar, milyarlarca insanın verisi bir araya geldiğinde ve yapay zekâ modellerinde yeniden işlendiğinde, ekonomik değeri trilyonlarca dolara ulaşabiliyor.

Ancak bu ticaretin gerçek bedeli yalnızca maddi değil. İtibarınız zarar görebilir, işinizi kaybedebilir veya sizin bilginiz dışında verilerinizden öğrenen bir algoritma yüzünden sizin adınıza kararlar alınabilir.

Artık dosyaların kopyalanması gibi yüzler ve sesler de kopyalanabilir hale gelmişken, soru sadece gizliliği nasıl koruyacağımız değil; insanı, dijital gölge ekonominin küçük bir kalemi hâline gelmekten nasıl koruyacağımızdır.


Hackerlar WhatsApp hesaplarını bu yöntemle ele geçiriyor

1 Aralık 2025'te Almanya'nın batısındaki Frankfurt am Main'de bir akıllı telefon ekranında görünen ABD merkezli anlık mesajlaşma yazılımı WhatsApp'ın logosu (AFP)
1 Aralık 2025'te Almanya'nın batısındaki Frankfurt am Main'de bir akıllı telefon ekranında görünen ABD merkezli anlık mesajlaşma yazılımı WhatsApp'ın logosu (AFP)
TT

Hackerlar WhatsApp hesaplarını bu yöntemle ele geçiriyor

1 Aralık 2025'te Almanya'nın batısındaki Frankfurt am Main'de bir akıllı telefon ekranında görünen ABD merkezli anlık mesajlaşma yazılımı WhatsApp'ın logosu (AFP)
1 Aralık 2025'te Almanya'nın batısındaki Frankfurt am Main'de bir akıllı telefon ekranında görünen ABD merkezli anlık mesajlaşma yazılımı WhatsApp'ın logosu (AFP)

Güvenlik araştırmacıları, hackerların WhatsApp'ın şifrelemesini kırmadan mesajlaşma uygulamasındaki hesapları ele geçirmenin yolunu bulduğu uyarısını yapıyor.

GhostPairing (Hayalet Eşleştirme) diye adlandırılan bu dolandırıcılık yöntemi, WhatsApp kullanıcılarını hesaplarını saldırganın kontrolündeki cihaza bağlamaya ikna etmek için uygulamanın kendi özelliklerinden yararlanıyor. Böylece saldırgan, mesajlara, fotoğraflara, videolara ve sesli mesajlara gerçek zamanlı erişim sağlıyor.

Hesabın kontrolüne sahip olan hacker, daha fazla ele geçirme saldırısı gerçekleştirmek için kurbanın kişilerine mesaj gönderebiliyor.

Bu saldırıda hedefe, güvenilir bir kişiden geliyormuş gibi görünen bir mesaj gönderiliyor.

Mesajdaki bağlantı, genellikle kullanıcının fotoğrafını gösterdiğini iddia ederek, kurbanı telefon numarasını girmesini isteyen sahte bir Facebook giriş sayfasına yönlendiriyor.
 

sxdfer
Bir "GhostPairing" saldırısında tuzaklı WhatsApp mesajı böyle görünebilir (Avast/ Ekran görüntüsü)

Sayfa fotoğraf yerine kurbanın uygulamaya girmesi gereken bir kod göstererek WhatsApp'ın cihaz eşleştirme özelliğini başlatıyor.

Bu hamle, farkında olmadan bilinmeyen bir cihazın hesaba bağlanmasına izin vererek, saldırgana parola veya diğer kimlik doğrulama bilgilerine ihtiyaç duymadan tam erişim sağlıyor.

Bu dolandırıcılık, siber güvenlik firması Avast'ın araştırmacıları tarafından ortaya çıkarıldı. Araştırmacılar, hızla yayılmasına olanak tanıyan bir "kartopu etkisi" yarattığı için saldırının özellikle endişe verici olduğunu belirtiyor.

Avast Güvenlik Uzmanı Luis Corrons, The Independent'a, "Bu saldırı türü siber suçlarda giderek artan bir değişimi vurguluyor: İnsanların güvenini ihlal etmek, güvenlik sistemlerini ihlal etmek kadar önemli" diye konuştu.

Dolandırıcılar, QR kodları, eşleştirme istemleri ve rutin görünen 'telefonunuzda doğrulayın' ekranları gibi tanıdık mekanizmaları kötüye kullanarak kişileri erişimi kendileri onaylamaya ikna ediyor. GhostPairing gibi dolandırıcılıklar güveni, kötüye kullanım aracı haline getiriyor. Bu sadece WhatsApp'a özgü bir sorun değil. Hızlı, düşük görünürlüklü cihaz eşleştirmesine dayanan tüm platformlar için uyarı işareti.

Avast, dolandırıcılığı ayrıntılarıyla anlatan blog yazısında, kişilerin farkına bile varmadan bu saldırının kurbanı olmuş olabileceğini belirtti.

WhatsApp kullanıcıları, Ayarlar'a gidip "Bağlı Cihazlar"ı seçerek hesaplarına hangi cihazların erişimi olduğunu kontrol edebilir. Tanınmayan cihazlar derhal kaldırılmalıdır.

Independent, cevap hakkı için WhatsApp'la iletişime geçti.

Corrons, "Avast olarak bunu, kimlik doğrulama ve kullanıcı niyetine bakış açımızda bir dönüm noktası olarak görüyoruz" dedi.

Saldırılar daha manipülatif hale geldikçe, güvenlik yalnızca kullanıcıların kasıtlı olarak yaptıklarını değil, aynı zamanda kandırılarak yaptırıldıklarını da hesaba katmalı. GhostPairing, güven otomatik hale geldiğinde istismar edilebilir hale geldiğini gösteriyor.

Independent Türkçe


Alman mühendis, uzaya seyahat eden ilk tekerlekli sandalye kullanıcısı oldu

Alman mühendis Michaela Benthaus, New Shepard roket kapsülünden inerken (Reuters)
Alman mühendis Michaela Benthaus, New Shepard roket kapsülünden inerken (Reuters)
TT

Alman mühendis, uzaya seyahat eden ilk tekerlekli sandalye kullanıcısı oldu

Alman mühendis Michaela Benthaus, New Shepard roket kapsülünden inerken (Reuters)
Alman mühendis Michaela Benthaus, New Shepard roket kapsülünden inerken (Reuters)

Alman mühendis Michaela Benthaus, kısa süreli bir yolculuk kapsamında Blue Origin şirketine ait bir uzay aracıyla seyahat ederek, uzaya çıkan ilk tekerlekli sandalye kullanıcısı oldu.

Milyarder Jeff Bezos’a ait şirket, New Shepard roketini yeni bir yarı yörünge görevi için Texas’taki üslerinden saat 08:15’te fırlattı.

scdfgt
Alman mühendis Michaela Benthaus, seyahatini organize etmek ve sponsor olmak için yardım eden SpaceX'in emekli yöneticisi Hans Koenigsmann ile birlikte (AP)

Avrupa Uzay Ajansı’nda (ESA) havacılık, uzay ve mekatronik mühendisi olan Benthaus, yaklaşık 10 dakika süren yolculukta beş uzay turistiyle birlikte atmosfer ile uzay arasındaki sınırı belirleyen Karman hattını geçti.

defrt
Alman mühendis Michaela Benthaus, 15 Aralık Pazartesi günü bir prototip uzay kapsülünün içinde (AP)

Benthaus, dağ bisikleti kazası sonucu omurilik yaralanması geçirdiği için tekerlekli sandalye kullanıyor.

Blue Origin şirketinin paylaştığı bir videoda Benthaus, “Yaşadığım kazadan sonra, dünyamızın hâlâ engelli bireylere kapalı olduğunu fark ettim” dedi.

Benthaus ayrıca, “Eğer kapsayıcı bir toplum olmak istiyorsak, yalnızca istediğimiz alanlarda değil, her alanda kapsayıcı olmalıyız” ifadesini kullandı.

Tamamen otomatik çalışan roket, uzaya doğru fırlatıldı ve ardından uzay turistlerini taşıyan kapsül roketten ayrılarak Texas çölüne yumuşak bir iniş yaptı.

Bu, Blue Origin’in yıllardır New Shepard roketiyle yürüttüğü uzay turizmi programı kapsamında gerçekleştirdiği 16. insanlı uçuş oldu; uçuşun maliyeti ise açıklanmadı.

NASA’nın yeni başkanı Jared Isaacman, Benthaus’u X platformunda paylaştığı bir gönderiyle tebrik ederek, “Milyonlarca insana gökyüzüne bakmaları ve nelerin mümkün olduğunu hayal etmeleri için ilham verdiniz” dedi.

Blue Origin ile uzaya çıkanlar arasında şarkıcı Katy Perry ve Star Trek dizisinde Kaptan Kirk karakterini canlandıran aktör William Shatner da bulunuyor.

v
New Shepard roket kapsülünün inişinden sonra Michaela Benthaus (AP)

Özel uzay şirketleri, uzay yolculuklarını tanıtmak ve rekabet avantajlarını sürdürmek için ünlü ve öne çıkan kişileri kullanıyor.

Virgin Galactic, benzer bir uzay uçuşu deneyimi sunuyor.

Blue Origin’in de Elon Musk’a ait SpaceX ile yörüngesel uzay yolculukları pazarında rekabet etme hedefleri bulunuyor.

Bu yıl, Bezos’un şirketi, New Shepard’dan daha gelişmiş dev roketi New Glenn ile mürettebatsız iki yörüngesel uçuş gerçekleştirmeyi başardı.