Hamaney, General Kasım Süleymani'nin ölümünün beşinci yıldönümü töreninde konuşma yaptı (Liderin web sitesi)
İran lideri Ali Hamaney, Suriye'deki ABD güçlerini tehdit ederek üslerinin varlığını sürdürmesinin “imkânsız” olduğunu söyledi.
İran'ın bölgesel stratejisinin mimarı General Kasım Süleymani'nin ölümünün beşinci yıldönümü münasebetiyle düzenlenen törende konuşan Hamaney, Suriye'nin “kaos içinde olduğunu ve topraklarının yabancı güçler tarafından işgal edildiğini” söyledi: Bir yanda Amerika, diğer yanda Siyonist varlık ve üçüncü olarak da bazı mütecaviz ülkeler. “Suriye halkı er ya da geç işgalcilere karşı zafer kazanacak ve Yemen, Filistin ve Lübnan'daki direniş devam edecek” dedi. Suriye'deki ABD üslerinin “art arda inşa edilmesini” eleştiren Hamaney sözlerini şöyle sürdürdü: “Saldırgan, ulusun topraklarını terk etmelidir, aksi takdirde kovulacaktır, bu nedenle ABD askeri üsleri Suriyeli gençlerin ayakları altında çiğnenecektir.”
Hamaney ülkesinin bölgesel stratejisini savunarak, Süleymani'nin, ABD'nin 2001'deki Afganistan ve 2003'teki Irak işgallerinden bu yana ABD güçlerine karşı muharip güçlerin eğitilmesi ve nitelikli hale getirilmesindeki rolüne atıfta bulundu ve “ABD'nin İran'a karşı bir komplosunu bozduğunu” belirtti. Süleymani'nin stratejisinin Suriye, Lübnan ve Irak'ta “ulusal güçleri ve gençleri” kullanarak, “direniş cephesini canlandırmak” olduğunu söyledi.
Bu arada Kudüs Gücü komutan yardımcısı General İrec Mescidi, ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın beş yıl önce Süleymani'nin öldürülmesi emrini verdiği için “sorumlu tutulması gerektiğini” söyledi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bugün yaptığı açıklamada, Suriye'deki terör örgütü YPG'nin varlığının ortadan kaldırılmasının an meselesi olduğunu söyledi.
Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre Fidan, Ankara'nın YPG'nin Suriye'deki varlığını sürdürmesine izin verecek herhangi bir politikayı kabul etmeyeceğini belirtti.
Ürdünlü mevkidaşı Eymen es-Safadi ile ortak bir basın toplantısı düzenleyen Fidan, “Bölgedeki her türlü oyunu görecek durumdayız. Sadece görecek durumda değil, aynı zamanda bozacak durumdayız.” dedi.
Suriye'nin kuzeyinde Türkiye destekli gruplar ile Ankara'nın terör örgütü PKK’nın uzantısı olarak gördüğü YPG'nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında çatışmalar yaşanıyor.
Ancak Washington, 2019'da Suriye'de DEAŞ'la savaşan bu güçleri, DEAŞ’ın bölgede yeniden ortaya çıkmasını önlemek için ‘elzem’ olarak görüyor. Batı'nın Suriye'deki SDG savaşçılarına vereceği desteğe karşı uyarıda bulunan Fidan, “Bölgede emelleriniz farklıysa, DEAŞ'ı bahane ederek, PKK'yı güçlendirerek başka bir politikaya hizmet edilmek isteniyorsa, ona da geçit yok” ifadelerini kullandı.
Fidan sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye'de ve bölgede DEAŞ tehdidine karşı birlikte neler yapabileceğimizi görüştük. DEAŞ, Müslüman toplumlar için bir zehirdir. Dinimizi kullanarak sınırsız şiddet uygulayarak, vahşice insanların öldürülmesi, terör yoluna gidilmesi, toplumların ve devletlerin bu yolla ifsat edilmesi, istikrarsızlığın ve kaosun oluşturulması bizim sessiz kalacağımız bir durum değildir.”
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) bugün Halep'in doğusundaki Münbiç kırsalında yer alan Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü ekseninde Türkiye yanlısı Suriye Milli Ordusu (SMO) birlikleri ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında, Türk insansız hava araçları (İHA) tarafından desteklenen yeni çatışmalar ve topçu atışları yaşandığını bildirdi.
SDG'ye ait bir İHA’nın Karakozak Köprüsü yakınlarındaki mevzilerini hedef alması sonucu 4 SMO mensubu hayatını kaybederken, aynı eksende bir SDG üyesi de topçu ateşi sonucu öldü.
Öte yandan, bir Türk İHA’sının SDG'ye ait bir askeri aracı hedef alması sonucu araç sürücüsü ağır yaralanarak tedavi için hastaneye kaldırıldı.
Bombardımanın Münbiç kırsalındaki cephelerde temkinli bir sükunetin hâkim olmasından saatler sonra yeniden başlaması dikkat çekti.
SOHR, çatışmaların başlamasından bu yana her iki taraftan 285 kişinin öldürüldüğünü belgeledi.
SDG'nin daha önce ABD arabuluculuğunda bir ateşkes ilan ettiğini, ancak karşılıklı ihlallerin ve yoğun bombardımanın devam etmesi nedeniyle anlaşmanın başarısız olduğunu, bunun da ölü ve yaralı sayısının artmasına ve her iki tarafın ateşi arasında kalan sivillerin trajedisinin derinleşmesine yol açtığını belirtmek gerekiyor.