Suriye'deki yeni yönetimin lideri Şera'nın SDG liderliğiyle yaptığı görüşmede ‘sadece askeri konular’ ele alındı

SDG'nin siyasi kanadından bir yetkili Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada kendi bölgelerinde ‘yeşil bayrağın’ göndere çekileceğini söyledi

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, Aralık 2024’ün başında Halep'in muhaliflerin kontrolüne geçmesinin ardından düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, Aralık 2024’ün başında Halep'in muhaliflerin kontrolüne geçmesinin ardından düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Şera'nın SDG liderliğiyle yaptığı görüşmede ‘sadece askeri konular’ ele alındı

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, Aralık 2024’ün başında Halep'in muhaliflerin kontrolüne geçmesinin ardından düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, Aralık 2024’ün başında Halep'in muhaliflerin kontrolüne geçmesinin ardından düzenlediği basın toplantısında (Şarku’l Avsat)

Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) siyasi kanadı Suriye Demokratik Konseyi'nden (SDK) bir yetkili, SDG liderliğinin Şam'da yeni Suriye yönetimiyle gerçekleştirdiği toplantılarda sadece askeri konuların ele alındığını söyledi. Bu görüşmeleri olumlu olarak nitelendiren yetkili, geçen yılın sonunda yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera'nın Şam'da askeri grupların liderleriyle yaptığı genişletilmiş toplantıya SDG'nin katılmamasının ardından iki tarafın operasyonel koordinasyonu ele aldığını kaydetti.

SDK'nin Washington'daki temsilciliğinin Başkanı Bessam İshak, Şarku’l Avsat’a telefon aracılığıyla verdiği demeçte, SDG Genel Komutanlığı'nın geçtiğimiz pazartesi günü Şam'da yeni Suriye yönetimiyle yaptığı toplantılarda ‘sadece askeri konuların ele alındığını ve koordinasyon mekanizması ile ortak meselelerin görüşüldüğünü’ söyledi.

İshak, “Suriyeli muhalif güçlerin geçen yılın sonunda kuzeydeki Halep kentine girmesinden bu yana SDG komutanları, kamplarda ve Tel Rıfat bölgesinde yaşayan Kürt unsurları ve diğer grupları güvence altına almak ve Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahalleleri sakinlerini korumak için Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) ile doğrudan ve sürekli temas halindeydi” diyerek koordinasyon ve iş birliği mekanizmasının başından beri yürürlükte olduğunu ifade etti.

İshak sözlerini şöyle sürdürdü: “8 Aralık'tan bu yana SDG liderliği ve Saldırganlığı Caydırma Operasyonu odası doğrudan temas halinde; tüm askeri hususlar, sahadaki gelişmelerle ilgili konular ve saha düzenlemeleriyle ilgili her şey koordine ediliyor.”

SDG liderliği ile Şera arasındaki görüşmeler, Suriye'nin kuzeyinde Kürt milisler ile Türkiye destekli silahlı gruplar arasında çatışmaların yaşandığı bir dönemde, Devlet Başkanı Beşşar Esed'in 8 Aralık'ta devrilmesinden bu yana yapılan ilk görüşmeler olma özelliğini taşıyor. Türkiye destekli gruplar, Halep'in doğu kırsalındaki Ayn el-Arap (Kobani) kentini kuşatırken, aynı coğrafi bölgedeki Münbiç kentinin ve stratejik Tel Rıfat kasabasının kontrolünü de ele geçirdiler. Suriye'nin bu şehirleri artık Türkiye'nin operasyon alanının bir parçası.

İshak, Şera'nın Suriyeli silahlı gruplarla yaptığı toplantılar ve SDG'nin toplantılara katılmamasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “SDG lideri, Şera'nın muhalif grupların liderleriyle yaptığı toplantıya kendi askeri durumu nedeniyle katılmadı. Ancak kendisiyle yaptığı son görüşme resmiyet kazandı ve duyuruldu; bu da iki taraf arasındaki sorunların diyalog yoluyla çözüldüğüne dair olumlu bir gösterge.” Görüşmenin herhangi bir sorun yaşanmadan dostane bir şekilde gerçekleştiğini kaydeden İshak, SDG kontrolündeki tüm bölgelerde yeşil Suriye bayrağının (Özgür Suriye'nin bayrağı) göndere çekileceğini bildirdi.

ABD ve Uluslararası Koalisyon güçleri tarafından desteklenen Kürt ve Arap güçlerinden oluşan SDG, kuzeyde Rakka vilayetinin merkezi Tabka kenti ile Fırat Nehri'nin batısındaki el-Hafsa ve Miska kasabalarının yanı sıra Haseke vilayetinin tamamı ve Deyrizor vilayetinin kuzey doğu kırsalını kontrol ediyor.

Esed rejiminin düşmesinden bu yana SDG'nin Fırat Nehri'nin batısında Irak Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) ve İranlı milislerin elindeki bölgelere doğru ilerlediğini söyleyen İshak, ‘bu bölgelerin güvenliğinin sağlandığını ve ardından yeni yönetime teslim edildiğini’ vurguladı. İshak sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Sürekli koordinasyonun sağlandığı ilk andan itibaren, özgür Suriye bayrağını sadece yeni yönetimin bölgelerinde değil, Fırat'ın doğusu da dahil olmak üzere tüm Suriye topraklarında göreceğiz. Bunun Türkiye’nin kontrolü altındaki diğer bölgeleri de kapsamasını umuyoruz.”



DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?

DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
TT

DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?

DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)

Analistler, terör örgütü DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin’in kınayla boyanmış turuncu sakalıyla, resmi olarak bu unvana sahip olmasa da muhtemelen örgütün en güçlü adamı haline geldiğini düşünüyorlar.

DEAŞ, örgütün liderinin Ebu Hafs el-Haşimi el-Kureyşi olduğunu iddia etse de gözlemciler bu takma ismi taşıyan gerçek biri olup olmadığını sorgularken muhtemelen örgütü Somali'den yönetmekle sorumlu olan Abdulkadir Mumin dikkati çekiyor.

Uluslararası Radikalleşme ve Siyasi Şiddet Araştırmaları Merkezi’nden (International Centre for the Study of Radicalisation and Political Violence/ICSR) Tore Hamming, Mumin’in DEAŞ’ın küresel ağındaki en önemli, en güçlü ve en fazla kontrole sahip ismi olduğunu söyledi.

Hamming, liderlerin teker teker öldürüldüğü bu karanlık örgütte Mumin’in şimdiye kadar hayatta kalmayı başaran birkaç üst düzey isimden biri olduğunu ve bunun da ona örgüt içinde bir tür statü kazandırdığını belirtti.

Somali'nin örgüt için önemi

Mumin’in ABD tarafından birkaç ay önce düzenlenen saldırıda öldürüldüğü sanılıyordu, ancak öldüğüne dair herhangi bir kanıt elde edilemediği için hayatta olduğu ve faaliyetlerine devam ettiği düşünülüyor. Somali'nin mali nedenlerden ötürü örgüt için önemli olduğunu belirten Hamming, buradan Kongo, Mozambik, Güney Afrika, Yemen ve Afganistan'a para gönderdiklerini, dolayısıyla iyi bir mali modele sahip olduklarını vurguladı.

h67u8ı
DEAŞ liderlerinin her zaman Arap kökenli oldukları biliniyor (Reuters)

Bu mali faaliyetlere ilişkin hiçbir bilgi yok, çünkü bu miktarları tahmin etmek bile imkansız. Paranın bir yerden başka bir yere giderken izlediği güzergahları tam olarak belirlemek de öyle.

Mumin’in DEAŞ liderliğine uzanan yolculuğu

Yarı özerk Puntland bölgesinde doğan Mumin, bir süre İsveç'te yaşadıktan sonra İngiltere'ye yerleşti. 2000'li yılların başında Londra ve Leicester'da camilerde ve internette dolaşan videolarda radikal bir vaiz olarak tanınan Mumin, Somali'ye döndüğünde İngiliz pasaportunu yaktı ve El Kaide ile bağlantılı eş-Şebab örgütü lehine propaganda yapmaya başladı. Ardından 2015 yılında DEAŞ saflarına geçti.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre kimliğinin gizli tutulması şartıyla konuşan Avrupalı bir istihbarat yetkilisi, DEAŞ'ın küçük bir bölgeyi kontrol etmesine karşın geniş bir kitleye hitap ettiğini ve para dağıttığını söyledi. Aynı yetkili, geçtiğimiz mayıs ayında Mozambik'te DEAŞ’ın Faslı ve Afrikalı üyelerinin bir terör saldırısı gerçekleştirdiğini aktardı.

Yetkiliye göre Mumin ayrıca Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde (KDC) faaliyet gösteren DEAŞ bağlantılı Ugandalı örgüt Müttefik Demokratik Güçler’i (ADF) finanse etti. Şu an ADF’nin bin ile bin 500 arasında üyesi olduğunun tahmin edildiğini belirten yetkili, ADF üyelerinin Mumin'in yardımıyla radikalleşme, silah ve finansman arayışını sonlandırıp silahlı saldırılara başladıklarını kaydetti.

İdeolojide değişim

Bazı gözlemcilere göre Mumin, DEAŞ’ın lider kadrosunda halife olarak görülüyor, ancak resmi olarak biat etmesi, kökleri Ortadoğu'ya dayanan, Suriye ve Irak'ta 2014 yılından 2019 yılına kadar süren bir halifelik kuran DEAŞ içinde ideolojik bir değişim anlamına gelecek.

Aşırıcılıkla Mücadele Projesi (The Counter Extremism Project/CEP) adlı düşünce kuruluşunun direktörü Hans-Jakob Schindler, Mumin’in DEAŞ’ın başına geçmesinin DEAŞ destekçileri ve sempatizanları arasında bir kargaşaya neden olacağını değerlendirdi.

Fakat Horasan Vilayeti ve Batı Afrika Vilayeti gibi DEAŞ'a bağlı grupların liderlerinin operasyonel faaliyetleri örgütün liderliğini istemelerine neden olabilir. Somalili olan Mumin, DEAŞ’ın geleneksel liderlik kriterlerini karşılamasa da coğrafi konumu ona bazı avantajlar sağlıyor.

Afrika Boynuzu

ABD’nin West Point Askeri Akademisi’ne bağlı CTC Sentinel - Combating Terrorism Center’a göre Afrika Boynuzu örgüte Arap Maşrık (Levant) bölgesindeki istikrarsızlıktan koruma ve daha fazla hareket özgürlüğü sağlamış olabilir. Merkez, bu liderlik özelliklerinin, mali kaynakları savaşı kazanmanın anahtarı olarak gören terör örgütü El Kaide’nin eski lideri Usame bin Ladin'inkilerle örtüştüğünü vurguladı.

Mumin'in emrindeki militan sayısı az olmasına rağmen liderlik piramidinin tepesine yükselmesi, DEAŞ içindeki değişimleri de yansıtıyor. Hamming’e göre bu değişimlerden ilki halifenin artık DEAŞ'deki en önemli figür olmaması, ikincisinin ise örgütün aslında Afrika'ya doğru kademeli bir stratejik kayma arayışında olması. Kimliğinin gizli tutulmasını isteyen Avrupalı istihbarat kaynağı ise Avrupa'ya ulaşan şiddet görüntülerinin yüzde 90'ının Afrika'dan geldiğini söyledi. Ancak CTC Sentinel'e göre örgütün liderliği Ortadoğu'da kalmaya devam ettiğinden ‘her şey aynı kalıyor’.