ABD, Türkiye’nin ve Şera’nın çıkarına olacak şekilde SDG'yi terk eder mi?

John Bass, Suriye'nin bölgesel ve uluslararası sistemlere yeniden entegre edilmesinin önemini vurguladı.

ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)
ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)
TT

ABD, Türkiye’nin ve Şera’nın çıkarına olacak şekilde SDG'yi terk eder mi?

ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)
ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)

Independent Arabia

ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Vekili John Bass, on yılı aşkın bir süredir devam eden Suriye krizinin çözümüne yönelik uluslararası çabalar çerçevesinde, Suriye'nin geleceği ve siyasi geçiş sürecine ilişkin yoğun görüşmelerde bulunmak üzere Ankara'yı ziyaret etti. Görüşmelerde bölgenin istikrarının sağlanması ve DEAŞ’ın yeniden ortaya çıkmasının engellenmesi de dâhil olmak üzere güvenlik ve stratejik bazı konular ele alındı.

Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre ABD'nin Suriye'deki askeri varlığının amacının DEAŞ'ın geri dönüşünü engellemek ve bölgedeki güvenliğin istikrarını sağlamak olduğunu belirten Bass, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve çeşitli bağlantılara sahip Kürt gruplara atıfta bulunarak ABD askerlerinin Suriye’deki varlığının silahlı gruplar tarafından komşu ülkelerin güvenliğine zarar verecek şekilde istismar edilmemesini sağlamak için müttefikleriyle koordinasyon içinde çalıştığını söyledi.

Bass, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bölgedeki ortaklarımıza güven vermek ile varlığımızın herhangi bir düşmanca ya da tırmandırıcı faaliyet için bahane olmamasını sağlamak arasında hassas bir denge kurmanın öneminin farkındayız.”

ABD’li yetkili ayrıca, Washington’ın ABD askerlerinin Suriye'deki varlığının bölgesel gerilimleri arttırmadan siyasi geçişi destekleyici nitelikte kalmasını sağlamak için stratejilerini sürekli olarak değerlendirdiğini de sözlerine ekledi.

cdfvgthy
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Bass arasında daha önce yapılan bir görüşmeden (ABD Dışişleri Bakanlığı)

Basına sızan bilgilere göre Ankara, ABD'den Suriyeli Kürt grupları desteklemekten vazgeçmesini ve onlara özyönetim gibi istisnai ayrıcalıklar tanımadan Suriye’de kapsamlı bir çözüme dahil olmalarının sağlamasını isterken Washington, Ahmed eş-Şera liderliğindeki Şam'daki geçici yönetim ile Mazlum Abdi liderliğindeki SDG arasında bir diyaloğun başlatılmasını destekliyor.

Ülkesinin SDG'ye PKK üyeleri gibi yabancı terör örgütü üyeleri konusunda yaptığı baskıyla ilgili bir soruya Bass, “Suriye'nin ne bugün ne de gelecekte yabancı terör örgütleri ya da yabancı teröristler için güvenli bir sığınak olmaması gerektiği konusunda Türk hükümetiyle hemfikiriz” dedi.

Yaptırımlar hafifletiliyor

Körfez ülkelerinin Suriye'deki geçici hükümete yönelik desteğiyle ilgili olarak Bass, “Körfez'deki ortaklarımızla Şam'daki geçici hükümete, halka temel hizmetleri sunabilmesini sağlamak üzere nasıl yardım sağlayabileceğimiz konusunda yapıcı görüşmelerde bulunduk” ifadelerini kullandı.

Söz konusu yardımın memur maaşlarının ödenmesi ile elektrik ve enerji sağlanmasına yönelik desteği de içerdiğini belirten Bass, bu desteğin sadece Suriye halkının acılarını hafifletmeyi değil, aynı zamanda siyasi geçiş süreci çerçevesinde geçici hükümeti istikrara kavuşturmayı da amaçladığını vurguladı.

ABD’nin yaptırım rejimlerini siyasi sürece zarar vermeden insani çabaları destekleyecek şekilde uyarlamaya çalıştığını vurguladı.

ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump’ın yeni yönetimi Beyaz Saray'a girmek üzereyken, Suriye dosyasına yönelik politikalarına ilişkin bir beklenti hakim. Bass, yeni yönetimin ABD'nin Suriye'deki varlığının geleceği ve Washington'ın bölgesel istikrarı desteklemedeki rolüne ilişkin kritik kararlarla karşı karşıya kalacağını belirtti.

ABD’li yetkili, sözlerine şöyle devam etti:

“Her ABD yönetimi bölgedeki stratejik çıkarları ile insani yardım çabalarına verilen destek arasında denge kurmakta zorlanır. Suriye, içinden çıkılmaz çatışmaların çözümüne yönelik uluslararası kararlılık açısından bir turnusol kâğıdı niteliğindedir.”

Bass, Trump’ın ekibinin yaptırım politikalarını yeniden değerlendirmesi ve uluslararası ve bölgesel çabaların uyumlu olmasını sağlamak için komşu ülkelerle temasları artırması gerekeceğini açıkladı.

Suriye'nin bölgeyle yeniden bütünleşmesi

Bass, bazı bölge ülkelerinin Şam'daki mevcut hükümete verdiği destekle ilgili olarak “Bölgedeki ortaklarımıza her türlü desteğin istikrarı sağlamaya yönelik olmasının ve bölünmeleri güçlendirmemesinin önemini açıkça ifade ettik” dedi.

Washington'ın siyasi bir geçişe katkıda bulunacak ve Suriye halkının acılarını hafifletecek adımlar atılmasını teşvik ettiğini söyleyen Bass, “Mevcut hükümete verilecek her türlü desteğin, Suriye'deki durumu dengelemeye yardımcı olacak pratik tedbirlere yönelik bir taahhütle birlikte yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı. ABD’li yetkili, Washington’daki yeni yönetimin, çabaların sürdürülebilir bir siyasi çözüme ulaşılmasını sağlamaya yönelik olması için baskı yapmaya devam edeceğini de sözlerine ekledi.

Suriye'nin bölgesel ve uluslararası sistemlerle yeniden bütünleşmesinin, uzun vadeli istikrarın sağlanması için geniş bir iş birliği gerektirdiğini söyleyen Bass, “Washington, güvenliği arttırmak ve siyasi geçiş sürecini desteklemek arasında bir denge kuran çözümler sunmak için komşu ülkelerle birlikte çalışıyor” şeklinde konuştu.

Suriye'deki zorlukların bölgesel ve uluslararası iş birliği olmadan çözülemeyeceğini söyleyen Bass, “Bir sonraki aşamanın başarılı olması için ortaklarımızla birlikte çalışmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

El-Hol Kampı, DEAŞ’lı mahkumlar ve İsrail

Suriye'nin ve bölgenin karşı karşıya olduğu önemli güvenlik sorunlarından biri de el-Hol Kampı ve DEAŞ’lı mahkûmlar. el-Hol Kampı’nın on binlerce kadının ve çocuğun feci koşullarda yaşadığı bir yer olması nedeniyle bu konunun en önemli önceliklerden biri olduğunu belirten Bass, bu kampın aynı zamanda terör örgütlerine üye kazandırma kaynağı olarak istismar edilme riski taşıdığını söyledi. ABD’li yetkili, uluslararası toplumun, buradaki mahkumların topluma kazandırılması ve ailelerin toplumlarıyla yeniden bütünleşmeleri de dahil olmak üzere uzun vadeli çözümler sağlamak için birlikte çalışması ve gelecekteki tehditleri önlemek için sıkı güvenlik adımları atması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Suriye'de bulunan tüm yabancı teröristlerin ülkeyi terk etmesi gerektiğini vurgulayan Bass, “Bu insanların büyük bir kısmı geldikleri ya da vatandaşı oldukları ülkelere geri dönmeli. Bu geri dönüş ise söz konusu hükümetlerin, bu kişilerin eylemlerinden dolayı kanun önüne çıkarılmalarını sağlayacak süreçleri başlatmalarıyla gerçekleşmeli” diye konuştu. Bass, sadece DEAŞ’lı mahkûmları değil, SDG saflarındaki yabancı unsurları da bu kapsamda görüyor.

Ancak SDG ile ilgili sorun, yabancı unsurların ötesinde, siyasi kolunun ABD’nin arkasına saklandığı ve Şam’daki yeni yönetimin bu karmaşık dosyayı yönetemeyeceği ya da güvenliğini sağlayamayacağı varsayımıyla DEAŞ’lı mahkumları koz olarak kullandığı ayrıcalık taleplerine kadar uzanıyor.

Öte yandan Suriye ile İsrail arasındaki ilişkilere değinen Bass, “İki taraf arasında süregelen gerilimin ele alınmasının öneminin farkındayız. Gerginliğin azaltılmasının bölgede kapsamlı bir istikrarın sağlanmasına yönelik önemli bir adım olduğuna inanıyoruz” dedi.

Washington'ın Suriye'nin vekâlet savaşları için bir arena haline gelmesini önleme çabalarını desteklediğini açıklayan Bass, “Bölgeyi daha fazla tehlikeye maruz bırakmadan güvenliğini sağlayacak bir denge için bölgedeki ortaklarımızla birlikte çalışmaya kararlıyız” şeklinde konuştu.

Suriye'nin istikrara kavuşturulmasının uluslararası iradeyle birlikte çaba da gerektirdiğini ifade eden Bass, Kaosun yeniden başlamaması ve aşırılık yanlısı grupların hedeflerine ulaşmak için bu durumdan faydalanmaması için hep birlikte çalışmalıyız” ifadelerini kullandı.



Uçurumun eşiğinde Türkiye ve Suriye Kürtlerinin geleceği

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Uçurumun eşiğinde Türkiye ve Suriye Kürtlerinin geleceği

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Rüstem Mahmud

Son dönemdeki dönüşümler, ister başkent Şam'daki “meşru” merkezi iktidar otoritesi üzerindeki nüfuzu ve siyasi hegemonyası, isterse Suriye'yi kontrol eden silahlı gruplar üzerindeki hegemonyası yoluyla olsun, Türkiye'nin Suriye'de önemli bir siyasi aktör haline gelmesini sağladı.

Bu durum, Türkiye'nin ulusal güvenliğine tehdit olarak gördüğü Kürtlerin yoğunlukta olduğu YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) için siyasi ve güvenlik açısından bir meydan okuma teşkil ediyor. Türk dış politikasının açıkça ifade ettiği gibi, Ankara, Irak Kürdistan Bölgesi'ne benzer şekilde, Suriye'nin tam egemenliği altında dahi, Kürt bir siyasi/coğrafi/egemenlik deneyiminin ortaya çıkmasını engellemeye var gücüyle çalışıyor.

Buna karşılık, çekirdeğini Kürtlerin oluşturduğu, YPG ve onlara yakın Kürt siyasi güçler, Suriye dosyasıyla bağlantılı ve Suriye denkleminde devamlılıklarını sağlayacak bir siyasi/güvenlik koruma şemsiyesi oluşturabilecek üç aktif faktöre güveniyorlar.

Başta ABD olmak üzere Batılı güçler terörle mücadeleyi ve terör örgütü DEAŞ’ın geri dönüşünü engellemeyi Suriye'deki önceliklerinin başında görüyorlar. Bu nedenle, SDG’nin rolünün sürdürülmesi ve güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Siyasetçilerin ve Başkan seçilen Donald Trump'ın başkanlık ekibi üyelerinin ifadelerine göre, ABD, kendisini Suriye'de askeri olarak kalmak zorunda görüyor. Nitekim ABD güçlerinin, 2020 yılında çekildikleri tüm bölgeleri kapsayan Suriye'nin kuzeydoğusunda gerçekleştirdiği yeniden konuşlanma süreci bunu açıkça ortaya koyuyor.

Aynı şekilde Kürt siyasi güçleri de Şam'daki yeni yönetim ile ortak bir siyasi alan bulma arayışında olup, mümkün olan en kısa sürede siyasi uzlaşıya varmayı hedefliyorlar. Böylelikle Türkiye’ye bağlı ve Türkiye tarafından yönetilen milis güçler ve Suriye Milli Ordusu ile açık bir askeri çatışma ihtimalini uzaklaştırmayı, bu uzlaşının Suriye’deki Kürtlerin geleceğine yönelik bir siyasi ve güvenlik örtüsü teşkil etmesini amaçlıyorlar.

Bu konuda ilk sinyaller gelmeye başladı ama asıl soru; Türk örtüsüne “alternatif” bir Arap, uluslararası veya BM örtüsü olması ya da Suriye’nin demokratik /seçimli bir yönetim aşamasına girmesi ve yeni otoritenin tüm bölgelerden yerel Suriyeli müttefiklere sahip olması durumunda, yeni yönetimin Türkiye'nin dayatmaları olmadan siyasi ve güvenlik açısından ne ölçüde özgür hareket edebileceğidir.

Türkiye, SDG ile PKK arasında tam bir ayrışma talep ediyor. Kürt siyasal taleplerinin coğrafi/egemen nitelikte olmaması, eşit yurttaşlık, bazı kültürel haklar gibi doğal hakların sınırlarını aşmamasını istiyor

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı nalize göre SDG de dahil olmak üzere Suriye Kürtleri, bu iki hususun yanı sıra, Türkiye içinde Türkiye devleti ile PKK arasındaki “barış sürecini” merakla takip ediyorlar. Bu süreç giderek daha da istikrarlı bir şekilde ilerleyerek, Türkiye ile Suriye Kürtleri arasında iletişim ve mutabakat için bir kaldıraç, Türkiye’nin onlarla sıfır toplamlı bir denklem üzerinden iletişim kurmasını engelleyen bir araç haline geliyor.

Türkiye, ABD buna siyasi veya güvenlik desteği sağlamayacağı için artık Fırat Nehri'nin doğusuna net bir kara harekatı düzenleyemeyeceğini bildiğinden, işler zamanla yarışıyor gibi görünüyor. Bu nedenle Türkiye Suriye'deki vekilleri aracılığıyla baskı yapıyor. Suriye'deki Kürt durumunun gelişmesi ve meşru/anayasal bir karakter kazanması ihtimali konusundaki endişelerine karşı garanti olarak, ABD'ye SDG  güçlerinin sahada uygulaması gereken bir dizi siyasi ve güvenlik talebi sunuyor.

Türkiye, SDG’nin PKK’dan tamamen ayrılmasını, PKK unsurlarının Suriye'den çekilmesini ve iki taraf arasındaki her türlü siyasal, ideolojik ve örgütsel bağların koparılmasını talep ediyor. Kürt siyasi taleplerinin coğrafi/egemen nitelikte olmamasını, eşit yurttaşlık, bazı kültürel haklar gibi doğal hakların sınırlarını aşmamasını istiyor.

SDG bu tür talepleri reddetmiyor ve Türkiye'nin geleceğin Suriyesi'nde Suriye Kürtlerini siyasi olarak koruma, kendi bölgelerine askeri harekat düzenlememe veya diğer Suriyeli silahlı grupları buna teşvik etmeme sözü vermesi koşuluyla, Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit olarak gördüğü her şeyi kapatmaya ve durdurmaya hazır olduğunu açıklıyor.