Dişileri kontrol etmenin, alfa erkek babunlara maliyeti ortaya çıktı

"Bu büyük bir sürpriz oldu"

Alfa erkek babunlar, doğurgan dişileri yakından takip ediyor (Susan Alberts / Duke Üniversitesi)
Alfa erkek babunlar, doğurgan dişileri yakından takip ediyor (Susan Alberts / Duke Üniversitesi)
TT

Dişileri kontrol etmenin, alfa erkek babunlara maliyeti ortaya çıktı

Alfa erkek babunlar, doğurgan dişileri yakından takip ediyor (Susan Alberts / Duke Üniversitesi)
Alfa erkek babunlar, doğurgan dişileri yakından takip ediyor (Susan Alberts / Duke Üniversitesi)

Alfa erkek babunların, dişileri korumak için harcadıkları çaba yüzünden strese girdiği tespit edildi. Bu stres yaşam sürelerini bile kısaltıyor olabilir.

Daha önce yapılan çalışmalarda, babun topluluklarına liderlik eden alfa erkeklerin diğer erkeklerden daha yüksek stres seviyelerine sahip olduğu bulunmuştu. Ancak bu stresin kaynağı tam olarak belirlenmemişti. 

Duke ve Stony Brook üniversitelerinden araştırmacıların yeni çalışmasında bu soru cevaplanmaya çalışıldı. 

Bilim insanları, Kenya'daki Amboseli Babun Araştırma Projesi kapsamında 204 erkek babundan toplanan 14 yıllık davranış kayıtlarını inceledi. Ekip ayrıca hayvanların hormon seviyesinin zaman içindeki değişimini daha iyi anlamak adına dışkılarını analiz etti.

Proceedings of the Royal Society B adlı hakemli dergide 22 Ocak'ta yayımlanan makaleye göre, alfa babunlar, glukokortikoid hormonunu diğer erkeklerden yüzde 6 daha fazla salgılıyor. 

Daha önceki çalışmalarda da yüksek çıkan bu ve benzeri hormonlar, zorlu durumlarda enerjiyi artırmak için salgılanıyor.

Çalışmaya liderlik eden Susan Alberts, insanlarda bu tepkinin toplantıya geç kalmaktan maraton koşmaya kadar her türlü zorlukta harekete geçtiğini söylüyor.

Alberts ve ekip arkadaşları daha önceki çalışmalarda saptanmayan bir şey de keşfetti: Alfa erkeklerde T3 adı verilen tiroid hormonu seviyeleri daha düşüktü. Bilim insanları bunun, alfa erkeklerin aldıklarından daha fazla kalori yaktığı anlamına geldiğini belirtiyor.

Uzun zamandır babunlar üzerine çalışan ve yeni araştırmada yer alan Laurence Gesquiere "Alfa olmanın enerji bakımından bazı önemli sonuçları var" diyor.

Ancak stres ve enerji kaybının kavgalardan kaynaklanmadığı ortaya çıktı. Stres ve tiroid hormonlarının, alfaların diğer erkeklerle ne sıklıkta kavga ettiğine göre değişmediği gözlemlendi.

Gesquiere, "Bu büyük bir sürpriz oldu" diyor.

Araştırmacılar bunun erkekler arasındaki kavgaların hormonal bir tepki tetikleyemeyecek kadar kısa ya da önemsiz olmasından kaynaklanabileceğini düşünüyor. 

Bunun yanı sıra alfa erkeklerin zirveye ulaşınca eskisi kadar saldırgan davranmasına gerek kalmaması da bu durumu açıklayabilir. Alfalar sadece kaşını kaldırarak ya da dişlerini göstererek diğer erkekleri korkutup kaçırabiliyor.

Ancak bilim insanlarına göre şaşırtıcı bulguların açıklaması, alfa erkeklerin eşlerini korumak ve izlemek için harcadıkları vakitte gizli. Ekip hem stres hem de tiroid hormonlarının, alfaların dişilere ayırdıkları zamanla doğrudan ilişkili olduğunu buldu. Alberts, şöyle açıklıyor:

Esasen bir hak iddia ediyorlar; diğer erkeklerin erişimini engelliyorlar.

Araştırmacı, alfa erkeklerin dişileri kontrol etmeye harcadığı zamanın, diğer ihtiyaçlarını sürekli kesintiye uğrattığını söylüyor.

Örneğin bir alfa babun yiyecek aramaya başladığında, eşi kalkıp uzaklaşınca erkek de işini bırakıp onu takip ediyor. Alberts, bu durumun epey sık gerçekleştiğini belirtiyor.

Araştırmacılar makalede şöyle yazıyor: 

Yüksek rütbeli olmanın erkeklere çiftleşme ve yavru sayısı açısından faydaları olsa da analizimiz, bu statünün aynı zamanda maliyetler de getirdiğini gösteriyor.

Daha önce yapılan çalışmalarda stresin, babunların yaşlanmasını hızlandırdığı, hatta genel yaşam sürelerini kısaltabildiği bulunmuştu.

Independent Türkçe, Popular Science, Phys.org, Proceedings of the Royal Society B



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news