Rejimlerin zaferlerinden fraksiyonların zaferlerine

İsrail yaşamaya, yerleşmeye, gelişmeye ve bizi mekandan ve zamandan uzaklaştırmaya devam ediyor

7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de rehin tutulan ve 1 Şubat 2025'te serbest bırakılan ABD-İsrail vatandaşı Keith Siegel iki Hamas militanının ortasında duruyor. (Reuters)
7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de rehin tutulan ve 1 Şubat 2025'te serbest bırakılan ABD-İsrail vatandaşı Keith Siegel iki Hamas militanının ortasında duruyor. (Reuters)
TT

Rejimlerin zaferlerinden fraksiyonların zaferlerine

7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de rehin tutulan ve 1 Şubat 2025'te serbest bırakılan ABD-İsrail vatandaşı Keith Siegel iki Hamas militanının ortasında duruyor. (Reuters)
7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de rehin tutulan ve 1 Şubat 2025'te serbest bırakılan ABD-İsrail vatandaşı Keith Siegel iki Hamas militanının ortasında duruyor. (Reuters)

Macid Kayali

Arap siyasal düşüncesine ideoloji, kadercilik ve hayalcilik hâkimdir. Bu nedenle inat, büyüklenme, gerçeklerden kopuş ve büyük olduğuna inanılan davalara (örneğin Filistin, birlik, emperyalizme karşı mücadele) bağlılık gibi özellikler kendisine damga vurur. Büyük davalar birçok rejim tarafından yumuşak güç yoluyla toplumları üzerindeki hakimiyetlerini güçlendirme, manipülasyon, şantaj, aşırılık, despotluk ve yolsuzluğu örtbas etme amaçlarıyla istismar edildi. Eski Suriye rejiminin “Birlik, Özgürlük, Sosyalizm” sloganı ve Filistin davası ile İsrail'e karşı direnişi merkezi bir mesele olarak ele alması buna bir örnektir. Çünkü rejim, bunların hepsinden çok uzaktı. Üstelik bu sloganların pratikte, rejimlerin insani, ekonomik ve bilimsel kalkınmanın gerekliliklerinden ve vatandaşlık haklarını sağlamaktan kaçışlarını örtbas etmekten başka somut bir anlamı yoktu. Nekbe'den sonra lider olarak öne çıkan Arap rejimleri, Haziran 1967 savaşının sonucunu “gerileme” olarak nitelemişlerdi. Sanki gerçeği inkar etmek, onu gizleyebilir veya hafifletebilirmiş  gibi savaşı ikinci bir Nekbe ya da yenilgi olarak adlandırmayı veya tanımlamayı reddettiler. Bu gerilemenin neredeyse 60 yıldır devam ettiği biliniyor ve bunun nedeni, söz konusu rejimlerin, özellikle Mısır ve Suriye rejimlerinin, yenilgi gerçeğini örtbas etmek istemeleri, bunun sorumluluğunu üstlenmekten kaçınmaları ve kendisine yol açan gerçekliği gözden geçirmeye yönelik her türlü girişimi reddetmeleriydi. Çünkü bu inceleme mutlaka rejimlerin doğasını ve siyasi, ekonomik ve askeri tercihlerini de kapsayacaktı. Bu nedenle şu fikri benimsediler; İsrail Suriye ve Mısır'daki milli ve ilerici rejimleri devirme hedefine ulaşamadı, dolayısıyla bu rejimler devrilmedikleri için yenilmediler ve İsrail de kazanamadı.

sdcfergt
Filistin Kurtuluş Örgütü üyeleri, 5 Haziran 1967'de başlayan Arap-İsrail savaşından önce, Mayıs 1967'de gerçekleştirdikleri askeri tatbikatın ardından kutlama yapıyorlar (AFP)

O dönemde rejimler bulunan bu çözümden memnundu; ama İsrail, Filistin'in geri kalan kısmını (Batı Şeria ve Gazze) ve Arap topraklarını (Golan Tepeleri ve Sina Yarımadası) işgal ederek topraklarını üç kat büyütmüştü. Daha sonra Kudüs'ün tamamını ele geçirdi ve Siyonist ideolojinin bakış açısına göre İsrail Ülkesi ile İsrail Halkı’nı özdeşleştirdi, ayrıca doğal kaynakların, özellikle de Batı Şeria ve Golan’daki su kaynaklarının kontrolünü ele geçirdi. Dışarıdan bakıldığında bu savaş, uluslararası stratejilerde, özellikle de ABD'nin stratejilerinde İsrail'in Ortadoğu'da güçlü bir bölgesel devlet olarak konumunu güçlendirdi.

Bu savaşın belki de en önemli sonucu, bölgedeki çatışmanın İsrail'in varlığına, kuruluşuna ilişkin bir çatışmadan, bu varoluşun biçimine ilişkin bir çatışmaya dönüşmesiydi. Böylece başta Filistin’i kurtarma mücadelesi iken, İsrail’in 1967’de işgal ettiği toprakların yüzde 22’sinden çekilmesini sağlama mücadelesine dönüştü.

Rejimlerin bu metodolojisi şimdi fraksiyonlara  aktarılmış gibi görünüyor. Nitekim İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde benzeri görülmemiş bir vahşetle sürdürdüğü ve iki milyondan fazla Filistinliyi etkileyen korkunç bir felaketle sonuçlanan soykırım savaşı sırasında, birçok söylem siyasi tüketim amacıyla, savaşın felaketlerini örtbas etmek için ve moral yükseltme bahanesiyle desteklendi. Bunlar arasında mesela şunlar sayılabilir; “İsrail kazanamadıysa yenilmiştir, direniş yenilmediyse kazanmıştır”, “İsrail hedeflerini gerçekleştiremedi” ve “İsrail'in başarıları taktiksel, direnişin başarıları ise stratejiktir.”

Filistinlilerin işler normal giderse telafi etmeleri veya kapatmaları onlarca yıl sürecek kayıpları ile İsrail'in kayıpları arasında çok büyük bir uçurum var

Bütün bu söylemlerin, şu veya bu kesimi yaşananlardan sorumlu tutulmaktan kurtardığı  biliniyor. Ayrıca Filistin ulusal hareketinin, Filistin halkının topraklarındaki direnişini destekleyecek, İsrail'in onu tüketmek, yok etmek veya toprağından tamamen söküp atmak için bir fırsat olarak görebileceği seçeneklerden kaçınmasını sağlayacak mümkün, etkili ve sürdürülebilir bir mücadele stratejisinden yoksun olduğu gerçeğini de gizlemektedirler. Nitekim İsrail Gazze'yi yaşanmaz bir alana, oradaki Filistinlileri de kendisinin iznine tabi olan yardımlarla geçinen insanlara dönüştürerek bunu yaptı.

Ek olarak, yukarıda sayılanların hepsi Filistin ulusal hareketinin gerçeklik ve dünya algısındaki eksiklikleri ortaya koymaktadır. İsrail ile uzun süreli, derin ve karmaşık bir çatışmada zafer ve yenilginin anlamını tanımlayamaması ve kriterlerini belirleyememesi de bu eksikliklere dahildir. Buna karşılık İsrail, sadece askeri olarak değil, aynı zamanda ekonomik, teknik ve hatta dünyanın en önemli ülkeleriyle yakın ilişkileri nedeniyle siyasi olarak, hem içeride hem de dışarıda gelişmeye ve güçlenmeye devam edecek gibi görünüyor.

Bunları söyleme amacımız, büyüklenme, inat ve inkar zihniyetinin zararlı ve faydasız olduğunu, yanıltıcı sonuçlara yol açabileceğini vurgulamaktır. Zafer ile sebat ve direnme arasında büyük fark vardır; tıpkı saldırıları püskürtme gücü ile İsrail'e insani ve maddi kayıplar verdirme gücü arasında olduğu gibi. Ayrıca savaş ve mücadele isteği ile bunu sürdürebilme gücü arasında da fark vardır. Dolayısıyla kısa ve uzun vadede kayıpların anlamının tanımlanmasında farklılık vardır, çünkü Filistinlilerin işler normal giderse telafi etmeleri veya kapatmaları onlarca yıl sürecek kayıpları ile İsrail'in kayıpları arasında çok büyük bir uçurum var.

Hiç şüphe yok ki her Filistinli ve Arap bütün kalbiyle zaferi arzuluyor. Ancak meseleye akılcı bir bakış, İsrail'e kan kaybettirmekten ziyade Filistin halkına kan kaybettiren bir zaferin anlamını da sorgulamayı gerektiriyor

Ayrıca büyüklenme, inat ve inkar zihniyeti, İsrail'in bir süper gücün askeri cephaneliğine sahip olduğu, halkı ilk siren sesinde sığınaklara kaçsa bile, uçakları, tankları, topları, füzeleri ve ateş gücü olduğu için saldıranın, öldürenin ve yok edenin o olduğu gerçeğini örtbas edemiyor. Yine onun ekonomik gücünü, Batılı ülkelerden aldığı sınırsız desteği, hatta Çin, Hindistan ve Rusya dâhil bütün büyük ülkelerin ona göz yumduğu gerçeğini de örtmüyor.

İsrail'in direnişlerin zaferi nasıl yansıttıklarını umursamadığı aşikar, zira onun için önemli olan pratik sonuçtur. Yani Filistin halkını zayıflatmak, topraklarındaki varlığını sarsmak ve bu kapsamda tüm formlarıyla direnme gücünü zayıflatmaktır. Bundan sonra ne olacağını ise pek umursamıyor, çünkü bir savaşla bir başka savaş, bir ateşkesle bir başka ateşkes arasında yaşamaya alışmış. Hatta güçlü ve caydırıcı bir devlet imajını sürdürmek için bu şekilde yaşamaya devam etmeyi umursamıyor bile olabilir. Dahası İsrail'in kavramsal donanımı ve kendi gerçekliğine ve dünyaya ilişkin algıları, bizim kavramsal donanımımızdan ve içinde bulunduğumuz koşullara ve çevremizde olup bitenlere ilişkin algılarımızdan farklı olduğundan, içsel ve dışsal nedenlerle kasten böyle yaşıyor da olabilir.

axsdfrgt
7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de rehin tutulan ABD-İsrail vatandaşı Keith Siegel'in serbest bırakıldığı gün görüntülenen Hamas militanları, 1 Şubat 2025 (Reuters)

Hiç şüphe yok ki her Filistinli ve Arap bütün kalbiyle zaferi arzuluyor, ancak meseleye akılcı bir bakış, İsrail'e kan kaybettirmekten ziyade Filistin halkına kan kaybettiren ya da yeni bir Nekbe’ye yol açarak Filistinlileri topraklarından koparan bir zaferin anlamını da sorgulamayı gerektiriyor. Sloganlar gerçeklerin ve çıkarların, duygu ve istekler de gerçekliklerin ve olasılıkların yerine geçtiğinde, karmaşık ve girift gerçekliği görmek yerine zafer ve yenilgi gibi karşıt ikiliklere bakıldığında bu gerçekleşir. Bu nedenle İsrail, tüm fraksiyonların ve onlardan önce de rejimlerin bizim “zaferlerimiz” ile ilgili söylemlerine rağmen yaşamaya, yerleşmeye, gelişmeye ve bizi mekan ve zamandan uzaklaştırmaya devam ediyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



ABD'nin "Gazze gücü" projesi rezervasyonlarla kuşatılmış durumda

Hamas dün Gazze'de bir İsrail askerinin cesedini bulduğunu ve onu İsrail'e teslim etmeye hazır olduğunu duyurmasının ardından silahlı kişiler cesetleri taşıyor (Reuters)
Hamas dün Gazze'de bir İsrail askerinin cesedini bulduğunu ve onu İsrail'e teslim etmeye hazır olduğunu duyurmasının ardından silahlı kişiler cesetleri taşıyor (Reuters)
TT

ABD'nin "Gazze gücü" projesi rezervasyonlarla kuşatılmış durumda

Hamas dün Gazze'de bir İsrail askerinin cesedini bulduğunu ve onu İsrail'e teslim etmeye hazır olduğunu duyurmasının ardından silahlı kişiler cesetleri taşıyor (Reuters)
Hamas dün Gazze'de bir İsrail askerinin cesedini bulduğunu ve onu İsrail'e teslim etmeye hazır olduğunu duyurmasının ardından silahlı kişiler cesetleri taşıyor (Reuters)

Gazze'de en az iki yıl süreyle uluslararası bir güç kurulmasını öngören BM Güvenlik Konseyi kararının yapısı ve yetkileri konusundaki çekinceler askıda kaldı. Bazı taraflar önerinin hükümlerinin açıklığa kavuşturulmasını talep ederken, kaynaklar, anlaşmazlıkların Güvenlik Konseyi'nin güç hakkında bir karar almasını engelleyebileceği endişesini dile getirdi.

ABD, pazartesi günü Güvenlik Konseyi'nin birkaç üyesine Gazze'de uluslararası bir güç kurulmasını öngören bir karar taslağı gönderdi. Güç, 2027 yılı sonuna kadar Gazze Şeridi'ni yönetmek üzere geniş bir yetkiye sahip ve bu yetkinin uzatılma olasılığı da olacak. ABD'li bir yetkili, Axios'a yaptığı açıklamada, bu gücün "barışı koruma gücü değil, uygulama gücü" olacağını ve "Gazze Şeridi'nin silahsızlandırılmasını sağlayarak Gazze'deki güvenlik ortamının istikrarına katkıda bulunacağını" söyledi.

Arabulucu bir ülkeden bilgili bir kaynak Şarku'l Avsat'a, anlaşmazlıkların devam etmesi halinde Güvenlik Konseyi kararı olmadan Washington'un kararıyla bu güçlerin oluşturulma olasılığından endişe duyduğunu belirtti. Bu, İsrail'in tercih ettiği formül olup, arabulucu ülkeler veya garantörler tarafından kabul edilmemekte.

Konuyla ilgili bilgi sahibi Filistinli kaynaklar, Şarku'l Avsat'a, Filistin Yönetimi'nin Amerikan tasarısını Arap grubuyla görüşerek metinde değişiklik talep edeceğini söyledi.


Eritre Cumhurbaşkanı: Kızıldeniz'deki seyrüsefer güvenliğinden kıyısındaki ülkeler sorumlu

Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki, geçtiğimiz hafta Kahire'de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir arya geldi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki, geçtiğimiz hafta Kahire'de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir arya geldi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Eritre Cumhurbaşkanı: Kızıldeniz'deki seyrüsefer güvenliğinden kıyısındaki ülkeler sorumlu

Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki, geçtiğimiz hafta Kahire'de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir arya geldi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki, geçtiğimiz hafta Kahire'de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir arya geldi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki, Kızıldeniz bölgesinde askeri üslerin kurulmasına izin vermenin istikrarsızlık için bir bahane olduğunu ve bölgedeki halkların, dış güçlerin bu rolü üstlenmesine gerek kalmaksızın, bu hayati uluslararası su yolunda seyrüsefer güvenliğini sağlamaktan kendilerinin sorumlu olduğunu söyledi.

Afwerki dün akşam Mısır ziyareti sırasında Mısır’da yayın yapan ‘Kahire el-İhbariyye’ televizyon kanalına verdiği röportajda şunları söyledi:

“Kızıldeniz’e kıyısı olan ülkeler arasındaki entegrasyon son derece önemli. İş birliğini güçlendirmek için ortak mekanizmaların kurulması gerekiyor.”

Somali'nin kıyılarını koruma kabiliyetinin yanı sıra Eritre, Yemen, Cibuti ve Sudan'ın da kıyılarını koruma kabiliyetine sahip olduğunu vurgulayan Eritre Cumhurbaşkanı, bölgenin karmaşıklığının, yerel çabaları güçlendirmek yerine dış alternatiflere başvurmaktan kaynaklandığını belirtti.

Kızıldeniz'in jeopolitik öneminin, herhangi bir dış müdahaleyi haklı çıkarmayacağını ve Eritre ile Mısır'ın bu konudaki vizyonlarının tamamen uyumlu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Afwerki, “Devletler arasında yakınlaşan görüşler, hükümetlerin, cumhurbaşkanlarının veya siyasi partilerin tercihleri değil, bölgedeki halkların çıkarlarını yansıtmaktadır. Her hükümet, bu temel ilkeyi korumak ve bölgesel iş birliğinin güçlendirilmesine katkıda bulunmak için kendi yetenekleri konusunda net bir vizyona sahip olmalı” ifadelerini kullandı.

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afwerki, geçtiğimiz perşembe günü Mısır'ı ziyaret ederek Büyük Mısır Müzesi'nin açılışına katıldı. Cumhurbaşkanı Afwerki bu ziyaret kapsamında Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir araya geldi. Görüşmede, Kızıldeniz'in güvenliğini sağlamak ve bu hayati su yolundaki seyrüseferi etkilememek için iş birliğinin güçlendirilmesinin önemi vurgulandı.

Mısır Cumhurbaşkanı, bölgedeki güvenlik ve istikrarın pekiştirilmesine katkıda bulunmak için Mısır ile Eritre arasında ve komşu Arap ve Afrika ülkeleriyle koordinasyonun yoğunlaştırılması gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Afwerki, Kahire el-İhbariyye kanalına verdiği röportajda Afrika Boynuzu ülkelerinin, kendilerine bu konuda alan tanınırsa ve etnik veya kabile ayrımlarına ya da başarısız politikalara sürüklenmeden sorunları ele almak için bilinçli yaklaşımlar benimsenirse, sorunlarını yerel olarak çözebileceklerini vurguladı. Eritre Cumhurbaşkanı, bölge halklarının bu bölünmeler nedeniyle egemen kurumlara sahip devletler kurmakta zorluk yaşadıklarını ifade etti.

Afrika Boynuzu bölgesindeki ülkeler arasında ikili ve kolektif iş birliğinin büyüme, refah ve istikrarın sağlanması için gerekli olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Afwerki, Mısır ile Eritre arasındaki ilişkilerin, bölgedeki kriz ve kargaşa durumunu değiştirmek amacıyla entegrasyon ve kapsamlı iş birliğine yönelik özel stratejik ilişkiler olduğunu vurguladı.

Afwerki’nin bu açıklamalarından birkaç gün önce, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in Etiyopya parlamentosunda yaptığı konuşmada Nil Nehri havzası ülkeleri Etiyopya, Sudan ve Mısır arasında Büyük Etiyopya Rönesans Barajı konusunda iş birliği yapılması ve karayla çevrili ülkesine denize erişim sağlamak için Eritreye koordinasyon çağrısında bulundu.

Sudan’ın Darfur eyaletinin Faşir şehrinde kontrolün Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (HDK) geçmesinin ardından ülkedeki son gelişmelere de değinen Eritre Cumhurbaşkanı, Sudan'daki istikrar ve güvenliğin Afrika Boynuzu'nda denge ve güvenliğin sağlanması için hayati önem taşıdığını, buradaki herhangi bir karışıklığın komşu ülkelerdeki gerilimleri tırmandırabileceğini ve bölgesel güvenliği doğrudan etkileyebileceğini belirtti.


Gazze İstikrar Gücü... Yapısı ve görevleri konusundaki anlaşmazlıklar BM yetkisini tehdit ediyor

Gazze şehrinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arama çalışmaları sırasında Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) araçlarının yanında nöbet tutan Hamas mensupları (AFP)
Gazze şehrinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arama çalışmaları sırasında Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) araçlarının yanında nöbet tutan Hamas mensupları (AFP)
TT

Gazze İstikrar Gücü... Yapısı ve görevleri konusundaki anlaşmazlıklar BM yetkisini tehdit ediyor

Gazze şehrinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arama çalışmaları sırasında Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) araçlarının yanında nöbet tutan Hamas mensupları (AFP)
Gazze şehrinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arama çalışmaları sırasında Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) araçlarının yanında nöbet tutan Hamas mensupları (AFP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nde Gazze Şeridi'nde en az iki yıl süreyle uluslararası bir güç kurulmasına ilişkin karar taslağının kabul edilmesi için yürüttüğü faaliyetler sürerken, arabulucular ve garantörler arasında istişareler devam ediyor. Bu, Mısır, Katar, ABD ve Türkiye'nin arabuluculuğunda geçen ayın 10'unda yürürlüğe giren Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasının şartlarına uygun olarak gerçekleştiriliyor.

ABD medyasında dün yer alan bu istişareler, iki gün önce arabulucu Bishara Bahbah tarafından Şarku'l Avsat'a açıklanmıştı. Bahbah, BM Güvenlik Konseyi’nin yapısı ve görevleri konusunda dört anlaşmazlık olduğunu ve bunun özellikle beş daimî üye ülke olan Birleşik Krallık, Fransa, ABD, Rusya ve Çin arasında güçlere ilişkin karar taslağını destekleme konusunda zorluklara yol açabileceğini belirtti.

Mısır Dış İlişkiler Konseyi Başkanı ve eski Dışişleri Bakanı Muhammed el-Arabi, bu tahminlere katıldığını belirtti. Aynı görüş, Şarku’l Avsat’a ayrı ayrı demeç veren bir Amerikalı strateji uzmanı tarafından da teyit edildi. Her iki taraf da mevcut engeller ışığında sürecin biraz zaman alacağını öngördü.

Bu arada, arabuluculuk yapan bir ülkeden bilgi sahibi bir kaynak Şarku'l Avsat'a, anlaşmazlıklar devam ederse bu uluslararası güçlerin BM Güvenlik Konseyi kararı olmaksızın Washington'un kararıyla oluşturulmasının muhtemel olduğunu söyledi. Bu, İsrail'in tercih ettiği ancak arabuluculuk yapan ülkeler veya garantörler tarafından kabul edilmeyen bir formül.

Gazze anlaşması ilk aşamasında durma noktasında kalırken, Hamas rehine cesetlerinin tümünü teslim edemedi. Bu arada arabulucular, ikinci aşamaya geçilmesi için çaba gösteriyor. Söz konusu ikinci aşama, uluslararası güç de dahil olmak üzere güvenlik düzenlemelerini ve Gazze Şeridi’ni yönetmekle görevli bir yürütme komitesinin seçimi gibi idari düzenlemeleri kapsıyor.

Dört tartışma noktası

Axios internet sitesi dün, ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’nin bazı üyelerine, en az iki yıl süreyle Gazze Şeridi’nde bir uluslararası güç kurulmasına ilişkin karar taslağı gönderdiğini aktardı. Bu girişimin, BM Güvenlik Konseyi üyeleri arasında önümüzdeki günlerde yapılacak müzakerelere dayanacağı ve ilk birliklerin ocak ayı itibarıyla Gazze Şeridi’ne konuşlandırılmasının hedeflendiği belirtildi.

u7ı8
Gazze şehrinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arama çalışmaları sırasında Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) araçlarına yakın bir noktada nöbet tutan bir Hamas mensubu (AFP)

Pazar günü Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda Bahbah, Gazze anlaşmasının tarafları arasında devam eden istişarelerin ayrıntılarını açıkladı ve şunları söyledi: “İki haftadır, bu konuyla ilgili bir karar taslağının BM Güvenlik Konseyi'ne sunulması konuşuluyor, ancak görüş ayrılıkları nedeniyle bu konuda zorluklar yaşanıyor.” Bahbah, karar taslağının bu hafta veya önümüzdeki hafta BM Güvenlik Konseyi'ne sunulmasını bekliyor.

Karar taslağıyla ilgili dört anlaşmazlık noktasına değinen Bahbah, “Birinci anlaşmazlık, bu güçlerin rolüyle ilgilidir; İsrail, bu güçlerin BM barış gücü statüsünde olmasını istemiyor, sadece BM Güvenlik Konseyi’nin onayıyla kurulmasını istiyor. İkinci anlaşmazlık, Gazze anlaşmasının dayandığı Trump barış planının karar tasarısına dâhil edilmesi konusundadır; İsrail bunu istemiyor ve plana uluslararası bir statü kazandırılmasına karşı çıkıyor. Üçüncü anlaşmazlık, İsrail’in Türk güçlerinin Gazze Şeridi’ne gönderilmesini reddetmesiyle ilgilidir. Dördüncü anlaşmazlık ise, bazı tarafların bu güçlerin görev alanına Hamas’ın silahsızlandırılmasını da dâhil etmek istemesiyle ilgilidir; bu madde tasarıda yer alıyor, ancak Hamas ve diğer bazı taraflar bunu reddediyor” ifadelerini kullandı.

Axios internet sitesinin dün aktardığı karar taslağı, görünüşe göre İsrail’in bazı taleplerine de yanıt veriyor. Taslakta, uluslararası güvenlik gücünün ‘barışı koruma gücü değil, yaptırım gücü’ olması öngörülüyor ve bu gücün, ‘Gazze Şeridi’nin silahsızlandırılması sürecini güvence altına alarak Gazze’deki güvenlik ortamının istikrarına katkıda bulunması’ hedefleniyor.

Taslağa göre, uluslararası güvenlik gücü Gazze’nin İsrail ve Mısır sınırlarını güvence altına almak, sivilleri ve insani koridorları korumak, görevinde kendisine eşlik edecek yeni bir Filistin polis gücünü eğitmek ve geçiş süreci boyunca Gazze’de güvenliği sağlamakla görevlendirilecek. Bu geçiş döneminde İsrail, Gazze Şeridi’nden aşamalı olarak çekilecek. Ayrıca Filistin Yönetimi’nin, uzun vadede Gazze’nin kontrolünü üstlenmesini sağlayacak reformlar yapması öngörülüyor.

Söz konusu uluslararası güç katılımcı ülkelerden gelen askerlerden ve ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlığını üstleneceğini açıkladığı Gazze Barış Konseyi ile istişare edilerek oluşturulacak.

‘Başarı dönüşüm gerektirir’

Muhammed el-Arabi, BM Güvenlik Konseyi'ne bir karar taslağı sunmanın beş daimî üyenin onayını gerektirdiğini açıkladı. Sızan bilgilere göre, BM Güvenlik Konseyi'nin tam konsensüsünü sağlamak zor olacak ve şu ana kadar en çok Birleşik Krallık, Fransa ve ABD'nin desteğinin alınması muhtemel görünüyor.

El-Arabi, herhangi bir ülkede askeri bir gücün konuşlandırılmasının mutlaka BM Güvenlik Konseyi kararıyla desteklenmesi gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca, böyle bir gücün Gazze Şeridi’nde faaliyetlerine ilişkin bazı maddelerin, özellikle askeri varlığın ayrıntıları, yapısı, yetki kapsamı ve bu gücün çatışmalara müdahale edip etmeyeceği ya da yalnızca gözlemle mi yetineceği konularının, daimî üyelerden bazılarının veto hakkını kullanmasına yol açabileceği endişesini dile getirdi. Bunun da ‘güç oluşturulması sürecinde bir engel’ teşkil edebileceğini ifade etti.

Amerikalı stratejik ilişkiler uzmanı Irina Tsukerman da, Washington’un BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu karar taslağının bazı engellerle karşılaşacağını öngörüyor. Tasarının Fransa ve Birleşik Krallık tarafından desteklenmesi, ancak Rusya ve Çin tarafından reddedilmesi bekleniyor. Ayrıca Tsukerman’a göre Hamas da bu girişimin önünde bir engel oluşturuyor; çünkü söz konusu tasarının uygulanması, hareketin siyasal açıdan dışlanmasının başlangıcı anlamına gelecektir.

Tsukerman, ‘pratik başarı için bölgesel pozisyonlarda ve Hamas'ın davranışlarında bir değişiklik olması gerektiğini, ancak bu değişikliğin şu ana kadar Washington'un ulaşabileceği bir şey olmadığını’ vurguladı.

İstanbul toplantısı

İsrail’in istikrar gücünde Türk birliklerinin yer almasına karşı çıktığına dair haberler eşliğinde, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze anlaşması ve uluslararası güç konularını görüşmek üzere bir araya gelen çeşitli ülkelerin toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında, BM’nin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir güç gönderilmesine ilişkin karar üzerinde çalışmaların hâlen sürdüğünü belirtti. Fidan, Türkiye’nin ve bazı diğer ülkelerin, bu gücün tanımının içeriğine göre asker gönderip göndermeme kararını vereceklerini ifade etti.

El-Arabi, İstanbul toplantısında uluslararası vesayetin reddedildiğini ve açık yetkilere sahip bir Filistin gücünün kurulmasında ısrar edildiğini açıkladı. Bu durum, İsrail'in Türkiye'nin bu güce katılımını reddetmesi ve bu tür güçlere karşı temel muhalefetinin yanı sıra, beş ülkeden birinin bu gerekçeyle projeye itiraz etmesine neden olabilir, ki bu da işleri karmaşıklaştıracaktır.

El-Arabi, BM Güvenlik Konseyi'nin uluslararası güçler konusunda bir konsensüse varmasının muhtemelen zaman alacağını düşünüyor ve Mısır'ın bu tür kararların BM kararıyla alınmasını ‘kesinlikle tercih ettiğini’ belirtiyor.

Tsukerman'a göre İsrail’in itirazları ve Hamas’ın endişeleri ışığında, arabulucular (bunların arasında Mısır, Katar ve Türkiye de bulunuyor) bu sorunu karma modeller önererek gidermeye çalışacak. Ancak her öneri, bir taraf veya diğer tarafça şüpheyle karşılanıyor; bu durum da uzlaşmanın sağlanmasını bir süre geciktirecek.

Tsukerman, uluslararası gücün Gazze'ye başarılı bir şekilde konuşlandırılması halinde, bu gücün yerel aktörler tarafından yetkilendirilmesi ve kabul edilmesi şartıyla, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasının başlangıcı olacağı sonucuna vardı.