Yüzyılın Anlaşması ile Trump'ın Filistin'e ilişkin yeni planı arasındaki fark nedir?

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede (AFP)
TT

Yüzyılın Anlaşması ile Trump'ın Filistin'e ilişkin yeni planı arasındaki fark nedir?

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk döneminin sonunda medyada Yüzyılın Anlaşması olarak bilinen ve Kudüs'le ilgisi olmayan sembolik bir askerden arındırılmış Filistin devleti karşılığında İsrail-Arap siyasi ve ekonomik normalleşmesini öngören plan ile ikinci döneminin başında Gazze Şeridi'ni kontrol etmek, halkını sürmek, normalleşme karşılığında yeniden inşa etmek ve Batı Şeria'nın işgalini genişletmek için yeni bir plan sunması arasında beş yıl geçti.

İlk plan, o dönemde ABD başkanlık yarışının başlaması ve Joe Biden'ın yeni başkan olarak gelmesiyle başarılı olamadı. Her iki plan da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun huzurunda, uluslararası Arap tepkisinin ortasında sunuldu.

Şarku’l Avsat'ın konuştuğu Arap kaynaklara göre, ‘iki plan arasında pek bir fark yok; zira her iki plan da adil çözümleri kabul etmeden İsrail'i kesinlikle desteklemeyi taahhüt ediyor.’ Yeni planın farkı ise ‘etnik temizlik ve Gazze Şeridi'ndeki Amerikan işgali’.

Kaynaklar, geniş ve etkili bir Arap hareketinin, bir Arap zirvesinin ve uluslararası seferberliğin, başarısızlıkla sonuçlanan ilk anlaşmada olduğu gibi söz konusu planı engellemesini bekliyor.

İlk girişim

Kudüs üzerinde hiçbir yetkisi olmayan, askerden arındırılmış bir Filistin devletine ilişkin yaklaşık üç yıl süren medya sızıntılarının ardından Trump, 28 Ocak 2020'de Washington'da Netanyahu ile birlikte düzenlediği basın toplantısında Filistinlilerin yer almadığı barış planını açıkladı. Bu planın bir Filistin devletini içereceğini, ancak Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak kalacağını söyledi ve birçok ülkenin bu devletteki yeni projeler için 50 milyar dolar sağlamaya katılacağına işaret etti.

xcdvfgt
Gazze Şeridi'ne yardım taşıyan kamyonlar (Reuters)

O dönemde Netanyahu, Trump'ın planının direnişi silahsızlandırmayı ve Ürdün Vadisi, Batı Şeria yerleşimleri ve diğer bölgelerde İsrail yasalarını uygulamayı içerdiğini açıkladı.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise o dönemde “Kudüs satılık değildir… Bu komplo anlaşması geçmeyecektir” demişti. Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt da 1 Şubat 2020 tarihinde düzenlediği basın toplantısında ‘ABD planının oy birliğiyle reddedildiğini’ açıkladı.

İkinci girişim

Beş yıl sonra ABD Başkanı, Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında, ülkesinin Gazze Şeridi'nin kontrolünü üstleneceğini ve ABD yönetiminin İsrail'in Batı Şeria üzerindeki egemenliğini göz önünde bulundurarak ‘önümüzdeki dört hafta içinde’ yeniden inşa sürecini denetleyeceğini açıkladı.

Trump, 25 Ocak'ta Mısır ve Ürdün'ün Gazzelileri kabul etmesini önermesinden günler sonra, iki milyondan fazla Filistinlinin yaşadığı Gazze Şeridi'nin Ortadoğu'nun Rivierası’na dönüşeceğini öngörerek Filistinlilerin Gazze Şeridi'nden taşınmasını umduğunu ifade etti.

Trump, geçtiğimiz pazartesi günü bir gazetecinin İsrail'in Batı Şeria'nın bazı bölümlerini ilhak etmesini destekleyip desteklemediği yönündeki sorusunu yanıtlamayı reddetti, ancak İsrail'in ‘çok küçük bir toprak parçası’ olduğunu söyledi. Diğer yandan Temsilciler Meclisi'ndeki Cumhuriyetçiler, ABD hükümet belgelerinde Batı Şeria teriminin kullanılmasını yasaklayan yasa tasarıları sundular.

Temel farklılıklar

Şarku’l Avsat'a konuşan eski Başbakan Muhammed Iştiyye, iki plan arasında radikal bir fark görmediğini belirtti. Iştiyye, ‘Filistin halkının Trump'ın kiracısı olmadığını, ancak Trump’ın onların tahliyesini talep ettiğini ve Filistin topraklarının sadece satılacak ya da satın alınacak bir mülk değil, bir kimlik, karargâh, aidiyet ve vatan olduğunu’ vurguladı.

ABD’li stratejik ilişkiler uzmanı Irina Tsukerman, “Yüzyılın Anlaşması, egemenlik konusunda önemli kısıtlamalara tabi olan ve Filistinlilerden önemli tavizler isteyen gelecekteki bir Filistin devletini öneriyordu. Yeni plan ise sadece Hamas'ın kontrolü, insani meseleler ve güvenlik kaygıları gibi kendi zorluklarıyla karşı karşıya olan Gazze Şeridi'ne odaklanıyor” ifadelerini kullandı.

Tsukerman, yeni planda hedeflenen müdahalenin, tüm Filistin topraklarını kapsayan daha geniş bir barış anlaşmasının müzakere edilmesini içeren anlaşmadan ziyade, doğrudan Gazze Şeridi'ndeki yönetimin yeniden yapılandırılmasını amaçladığına inanıyor.

axsdefrt
Gazze Şeridi neredeyse tamamen yerle bir olmuş durumda (AFP)

Yüzyılın Anlaşması, ekonomik teşvikler, İsrail için güvenlik garantileri ve uluslararası aktörlerle çok taraflı müzakerelerin bir kombinasyonu üzerinde çalışıyordu. Trump'ın doğrudan baskısının Gazze Şeridi'ndeki statükoyu hızla değiştirmeye odaklanacağını öngören Tsukerman'a göre Gazze planı, yüksek baskı taktikleri ve cesur talepler kullanan daha agresif bir yaklaşım içeriyor. Bu da acil güvenlik ya da siyasi sonuçlar uğruna daha geniş kapsamlı barış müzakerelerini bir kenara itebilir.

Yüzyılın Anlaşması’nın ‘küresel diplomatik bir bağlamda tasarlandığını, Gazze planının ise küresel uzlaşıdan ziyade doğrudan eyleme odaklandığını’ vurgulayan Tsukerman’a göre ‘Yüzyılın Anlaşması tüm çatışmanın geniş çaplı müzakere edilmiş bir çözümüydü. Gazze Şeridi'ne yönelik yeni plan ise muhtemelen Gazze Şeridi'ndeki zorlukları hedef alan daha odaklı bir müdahale olacak.’

Ürdün'deki Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Müdürü Cevad el-Hamed ise ‘Yüzyılın Anlaşması ile Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki nüfusun yerinden edilmesine ilişkin mevcut planı arasında temel bir uyum olduğu’ görüşünde. El-Hamed, ‘ABD'nin Filistinlilerin haklarını tanımadığını, İsrail'i desteklemek için çalıştığını ve ticari anlaşmalar zihniyetiyle düşündüğünü’ ifade etti.

El-Hamed'e göre ‘direnişin konumu ve İsrail ordusuna karşı kazandığı zafer artık 2020 anlaşmasından farklı… Arap, İslami ve uluslararası ret daha büyük ve daha hızlı.’

Tasfiyeden suça

Filistin Ulusal Girişim Hareketi Genel Sekreteri Mustafa el-Bergusi, “Yüzyılın Anlaşması Filistin davasını tasfiye etmek ve Batı Şeria'nın bir kısmını ilhak etmekti. Yeni plan ise bir savaş suçu ve ilhakın ardından Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın etnik temizliğe tabi tutulmasıdır” dedi.

Filistinli tarihçi Abdulkadir Yasin, Trump'ın yeni planını Yüzyılın Anlaşması'nın bir uzantısı olarak değerlendirirken, Suudi siyasi analist Mubarek el-Ati ‘yeni planın da önceki gibi İsrail'i desteklediğini’ ileri sürdü.

Axios haber sitesi dün Trump'a yakın bir kaynağın ‘Gazze girişiminin iki ay önce üzerinde çalıştığı kendi fikri olduğunu’ söylediğini aktardı. Yeni plan Filistinlilerin reddi ve Arap, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Umman ve Batı'nın yerinden edilmeyi reddeden ve bir Filistin devletinin kurulmasında ısrar eden tutumlarıyla karşılaştı.

Planın akıbeti ne olacak?

Bu reddedilme ışığında Tsukerman, İsrail-Filistin çatışmasında herhangi bir planın başarısını tahmin etmenin çok zor olduğuna inanıyor.

dcfevrgtyhju
ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi'nin kontrolünü ele geçirme niyetini açıkladı. (Reuters)

Yüzyılın Anlaşması, kısmen büyük tavizler verdiği ve Filistin ulusal isteklerini yeterince ele almadığı için Filistinlilerin yaygın desteğinden yoksundu. Kilit aktörler kuşkucu olmaya devam ederse Gazze'ye yönelik yeni plan da önemli engellerle karşılaşabilir.

Birçok Arap devletinin ve halklarının Filistin davasına derinden bağlı olduğu biliniyor. Yeni planın Filistinlilerin temel haklarını zayıflattığı ya da tavizleri arttırdığı düşünülürse, güçlü Arap, Filistinli ve bölgesel muhalefet planın başarılı olmasını engelleyebilir.

Iştiyye'ye göre, Filistin halkı nasıl 1954'teki önceki yeniden yerleşim projelerini ve onun ardıllarını başarısızlığa uğrattıysa ve nasıl Yüzyılın Anlaşması’nı düşürdüyse, bu proje de düşecektir. Iştiyye, bu öneriyi reddeden Suudi, Ürdünlü, Mısırlı ve tüm Arap ve uluslararası tutumları övdü.

Bergusi, Trump'ın planının geçmesini engellemek için Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün ve diğer Arap ülkelerinin yanı sıra Filistin halkının tutumuna güveniyor. Bergusi, Trump'ın planında başarılı olmasının Filistin halkının yok edilmesi anlamına geleceğini ve bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını vurguladı.

xzscdfrgthy
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Beyaz Saray'da düzenledikleri basın toplantısında soruları yanıtladı. (AFP)

Yasin'e göre Trump, bölgedeki hassas konularla çok hafif bir şekilde ilgileniyor ve söylediklerinin boyutlarının farkında değil. Yasin, ‘Trump'ın yine başarısız olacağı ve Filistin direnişinin bu projeleri reddetmesi ışığında yeni planının ölü bir mektup olacağı’ öngörüsünde bulundu.

El-Ati, Trump'ın planlarını reddeden Arap ortak tutumunu övdü. Trump'ın ilk döneminde Yüzyılın Anlaşması’nı reddetmeyi başaranların, (özellikle Suudi Arabistan, bölgedeki büyük siyasi, ekonomik ve dini ağırlığıyla Trump'ın karşısına çıktığı için) ikinci dönemde de bunu engelleyebileceğine inanan el-Ati, Arap tutumunun daha koordineli hale geleceğini ve bu konuda bir Arap zirvesi ve uluslararası toplumla geniş istişareler göreceğimizi umuyor.



Mısır'da uzlaşma çabaları sürerken Kahire'deki gruplar toplantısının ertelenmesinin ardındaki üç neden

Gazze şehrine yönelik İsrail hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrine yönelik İsrail hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)
TT

Mısır'da uzlaşma çabaları sürerken Kahire'deki gruplar toplantısının ertelenmesinin ardındaki üç neden

Gazze şehrine yönelik İsrail hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrine yönelik İsrail hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)

Ateşkes anlaşmasının seyrine paralel olarak, Filistinli grupların katılacağı kapsamlı bir diyalog toplantısının Kahire’de yapılması bekleniyor. Bu süreçte özellikle El Fetih ve Hamas hareketleri arasında görüş ayrılıkları sürerken, İsrail’in Gazze Şeridi’nde 10 Ekim’de başlayan ateşkes anlaşmasından bu yana ihlalleri devam ediyor. Öte yandan Mısır, anlaşmanın tamamen uygulanması yönünde açık ve net taleplerini dile getiriyor.

Medya sızıntılarına göre geçen hafta sonunda yapılması beklenen toplantı henüz gerçekleşmedi. Şarku’l Avsat’a konuşan Filistin uzmanlarına göre, bu durumun devam etmesi, İsrail’in ihlalleri sürerken, anlaşmanın seyrine zarar veriyor. Uzmanlar, Kahire’nin yakın zamanda Filistin ulusal birliğini sağlama sürecinde daha büyük ve önemli bir rol üstlenmesini ve taraflar arasındaki anlaşmazlık noktalarında uzlaşma sağlanması hâlinde toplantının yapılmasını umuyor.

Dün Şarku’l Avsat’a konuşan Filistinli bir kaynağa göre, geçen hafta sonu yapılması planlanan toplantının ertelenmesinin birkaç nedeni var. Bu nedenler esas olarak Gazze Yönetim Komitesi’nin oluşturulması ve bölgede polis teşkilatının kurulmasıyla ilgili iki Filistin içi anlaşmazlık etrafında dönüyor. Ayrıca, komite ve başkanıyla ilgili Amerikan istişarelerinin sonuçlarının beklenmesi de başka bir etken. Kaynak, ‘Kahire ve tüm gruplarla, özellikle de grupların son toplantısına katılmayan El Fetih ile yoğun istişarelerin sürdüğünü ve yoğun baskı altında toplantının yakında gerçekleştirilebileceğini’ doğruladı.

Arap ve Filistinli yetkililer, 2 Kasım'da Amerikan gazetesi Washington Post'a yaptıkları açıklamalarda, Hamas liderliğindeki sekiz Filistinli grubun, geçen hafta sonu Kahire'de düzenlenen toplantıda Gazze Şeridi'nin geçiş yönetiminin temel unsurları üzerinde anlaşmaya varmak için çalıştığını bildirdi.

Filistinli gruplar, El Fetih’in katılmadığı ve geçtiğimiz 24 Ekim’de Kahire’de yapılan bir toplantıda, ‘Gazze Şeridi’nin yönetiminin, bağımsız kişilerden oluşacak geçici bir Filistinli komiteye devredilmesi ve tüm Filistinli güçler ile grupların ulusal bir strateji üzerinde uzlaşmak üzere acil bir toplantı düzenlemesi’ konusunda anlaşmaya vardılar.

Toplantının ardından, Gazze Şeridi'ni yönetecek komitenin başkanlığı konusunda anlaşmazlıklar ortaya çıktı. İsrail medyası, grupların Emced eş-Şava'yı idari komitenin başkanlığına atamayı kabul ettikleri bilgisini sızdırdı.

sdf
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı arasında oturan Filistinli bir çocuk (AFP)

Buna karşılık El Fetih o dönemde bu karara çekinceli yaklaştı. Hareketten bir kaynak geçen hafta Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Filistin Sağlık Bakanı Dr. Macid Ebu Ramazan, Gazze Şeridi idari komitesinin başkanlığı için adaylar arasında yer almaya devam ediyor. Kendisi hem Filistin hükümetinde bakan olarak görev yapması hem de Gazze halkından biri olması, ayrıca yüksek düzeyde yetkinliği ve sahadaki tecrübesi sayesinde bu sorumluluğu üstlenmeye uygun bir ulusal figür.”

Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Yürütme Komitesi üyesi Vasıl Ebu Yusuf’a göre, beklenen Filistin ulusal diyalog toplantısının önemi herkes tarafından kabul edilmekte. Mısır’ın bu toplantıya ev sahipliği yapmasının da büyük bir önemi var. Zira bu, Filistin halkının haklarını, temel ilkelerini, iradesini, siyasi ve coğrafi birliğini koruyacak bir stratejinin hayata geçirilmesi açısından son derece önemli.

Ebu Yusuf, “Bu konunun başarıya ulaşması için sadece toplantının düzenlenmesi değil, bu diyaloğun da başarılı olması gerekiyor. Bu nedenle, Filistin halkını bölünmeden koruyan bu stratejiyi destekleyen bir tutum belirlemek amacıyla bazı taraflarla istişareler yapılıyor” dedi.

Filistinli siyasi analist Eymen er-Rakab, Mısır’ın, Filistin çabalarını birleştirecek ve El Fetih’i anlaşmazlıkları aşmaya ikna edecek bir öneri yönünde harekete geçmesini bekliyor. Er-Rakab ayrıca, gerek Yönetim Komitesi gerekse polis teşkilatının kurulması ya da Washington’daki istişarelerle ilgili ortaya çıkan engellerin tümünün aşılabileceğini ve Filistinliler arası bir düzenlemeye gidilebileceğini ifade etti.

xdfrgt
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı üzerinde yürüyen Filistinli bir kız çocuğu (AFP)

Er-Rakab, Kahire'nin bu ay yapılması beklenen yeniden inşa konferansı öncesinde Filistinliler arasında uzlaşma sağlanması için önümüzdeki dönemde çabalarını yoğunlaştıracağını ve bunun uzun süredir ertelenen ikinci aşamanın başlaması için önemli bir fırsat olacağını umuyor.

Kahire'nin çabaları sürerken, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğini sağlamak ve bölgede güvenlik ve istikrarı temin etmek için Gazze ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesi gerektiğini yineledi. Abdulati, bu açıklamayı dün yapılan iki ayrı telefon görüşmesi sırasında (biri Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, diğeri ise Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile) dile getirdi.

Ateşkes, 10 Ekim'de yürürlüğe girdiğinden bu yana birçok zorlukla karşılaştı. ABD'nin arabuluculuğunda imzalanan anlaşma, Hamas'ın silahsızlandırılması ve İsrail güçlerinin Gazze'den çekilme takvimi gibi çetrefilli sorunları henüz çözemedi.

Ebu Yusuf’a göre, henüz başlamamış olan ikinci aşama, Filistin’in meşru temsilcisi olan FKÖ çerçevesinde birleşik bir Filistin tutumunu gerektiriyor. Bu da İsrail’i, özellikle çekilme ve yeterli insani yardımın girişine izin verme konusundaki taahhütlerine uymaya zorlamak için önemli. Ebu Yusuf, Mısır’ın ikinci aşamaya geçilmesi yönündeki tekrarlanan çağrısının büyük önem taşıdığını, bunun İsrail ihlalleri karşısında anlaşmanın sürdürülme olasılığını güçlendirdiğini vurguladı.

Er-Rakab, Kahire'nin ciddi, ısrarlı ve yoğun çabalarının Filistinliler arasında yakınlaşmaya yardımcı olacağını ve bunun da yakında ikinci aşamaya yol açacağını umuyor. Er-Rakab bunun, özellikle El Fetih olmak üzere tüm grupların Mısır'ın çabalarına uyum sağlamasına bağlı olduğunu belirtti.


İsrail, Lübnan'da sivillerin tarafsızlığı politikasını ihlal ediyor

Lübnan'ın güneyindeki Şeba kasabasında vatandaşlar ve Lübnan Kızılhaçı üyeleri, İsrail'e ait insansız hava aracının (İHA) hedef aldığı bir aracın enkazını inceliyor (EPA)
Lübnan'ın güneyindeki Şeba kasabasında vatandaşlar ve Lübnan Kızılhaçı üyeleri, İsrail'e ait insansız hava aracının (İHA) hedef aldığı bir aracın enkazını inceliyor (EPA)
TT

İsrail, Lübnan'da sivillerin tarafsızlığı politikasını ihlal ediyor

Lübnan'ın güneyindeki Şeba kasabasında vatandaşlar ve Lübnan Kızılhaçı üyeleri, İsrail'e ait insansız hava aracının (İHA) hedef aldığı bir aracın enkazını inceliyor (EPA)
Lübnan'ın güneyindeki Şeba kasabasında vatandaşlar ve Lübnan Kızılhaçı üyeleri, İsrail'e ait insansız hava aracının (İHA) hedef aldığı bir aracın enkazını inceliyor (EPA)

İsrail'in son birkaç gündür Lübnan'da gerçekleştirdiği saldırılar, "sivilleri hedef almama" ilkesinin ihlal edildiğini ortaya koydu ve kara savaşının manzarasını bir kez daha yeniden şekillendirdi.

İsrail ordusu dün, Şeba Çiftlikleri bölgesini ve Baraachit kasabasını hedef alan hava saldırıları düzenledi. İsrail insansız hava araçları (İHA) ayrıca, Aitaroun ve Blida kasabaları arasında bulunan Kilo 9 bölgesindeki bir ekskavatöre üç adet bomba attı.  

İsrail hava saldırıları, yerleşim bölgelerindeki araçları hedef aldı, evleri ve sivillerin toplandığı yerleri vurdu. Uzmanlara göre bu saldırılar, "Tel Aviv'in Hizbullah'a verilen halk desteğinin maliyetini artırma girişimleriyle bağlantılı stratejik bir tercihi" yansıtıyor; bu, "sivilleri etkisiz hale getirme" ilkesinden vazgeçmek anlamına gelse bile.

Emekli Tuğgeneral Said Kazha, "İsrail'in sarsılmaz hedefinin Hizbullah'ı ve İran'dan Irak, Yemen ve Filistin'e, hatta Lübnan'a kadar uzanan direniş eksenini denetim altına almak" olduğuna inanıyor.

İsrail'in "her şeyden önce kuzeydeki yerleşimcilerin güvenliğini sağlamayı amaçladığını" belirten Mısır Dışişleri Bakanı, İsrail'in "savaşçılar, silah ve mühimmat depoları da dahil olmak üzere askeri hedefler olarak gördüğü yerlere, bunlar yerleşim yerlerinde bulunsa bile, hedefli saldırı taktiği uyguladığını" belirtti.

Bu arada Mısır, "Lübnan'ın egemenliğine, birliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik her türlü ihlali tamamen reddettiğini" teyit etti ve "Lübnan ve bölgenin güvenliğini ve istikrarını korumak için gerginliğin azaltılmasının ve sükunet yolunun önceliklendirilmesinin önemini" vurguladı. Bu açıklama, dün Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ile Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam arasında, gerginliği azaltmaya yönelik devam eden çabaları ele alan bir telefon görüşmesi sırasında geldi.


Tahran'ın gelecek ay "suyun bitmesi" öncesindeki son umudu yağmur

İranlılar, Tahran'daki bir sokak çeşmesinden su içiyor (AFP)
İranlılar, Tahran'daki bir sokak çeşmesinden su içiyor (AFP)
TT

Tahran'ın gelecek ay "suyun bitmesi" öncesindeki son umudu yağmur

İranlılar, Tahran'daki bir sokak çeşmesinden su içiyor (AFP)
İranlılar, Tahran'daki bir sokak çeşmesinden su içiyor (AFP)

İranlı yetkililer dün, 10 milyonluk nüfusa sahip başkent Tahran'da "eşi benzeri görülmemiş" kuraklık kriziyle mücadele etmek amacıyla su kesintisi yapmayı planladıklarını duyurdu.

Yerel basın, geceleri evlere su verileceğini bildirirken, Enerji Bakanı Abbas Ali Abadi dün devlet televizyonunda vatandaşları "israfı durdurmak" için "zor olsa bile" su kesintisine katlanmaya çağırdı.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan da "yıl sonundan önce yağmur yağmazsa" Tahran'ın su sıkıntısı nedeniyle boşaltılması gerekebileceği konusunda uyardı.

Devlet televizyonu, Pezeşkiyan'ın perşembe günü yaptığı açıklamada, "Suyu karneye bağlasak ve aralık ayı başında yağmur yağmazsa suyumuz bitecek ve Tahran'ı boşaltmak zorunda kalacağız" dediğini ancak sakinlerin nasıl tahliye edileceğine dair bir açıklama yapmadığını belirtti.

Tahran Su Şirketi Başkanı Muhsin Ardakani'ye göre, başkente su sağlayan rezervuarlardaki su seviyeleri son yılların en düşük seviyesine düştü. Bölgesel Su Şirketi Başkanı Behzad Parsa da Tahran'a su sağlayan ana rezervuardaki suyun "sadece iki hafta yetecek kadar" olduğunu vurguladı.