Rapor: Witkopf, yaşayan tüm İsrailli rehinelerin önümüzdeki hafta serbest bırakılmasını istiyor

İsrailli rehinelerin yakınları serbest bırakılmaları talebiyle protesto düzenledi (Reuters)
İsrailli rehinelerin yakınları serbest bırakılmaları talebiyle protesto düzenledi (Reuters)
TT

Rapor: Witkopf, yaşayan tüm İsrailli rehinelerin önümüzdeki hafta serbest bırakılmasını istiyor

İsrailli rehinelerin yakınları serbest bırakılmaları talebiyle protesto düzenledi (Reuters)
İsrailli rehinelerin yakınları serbest bırakılmaları talebiyle protesto düzenledi (Reuters)

Kanal 12 İsrail televizyonu dün, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu temsilcisi Steve Witkoff'un, hayatta kalan İsrailli rehinelerin önümüzdeki hafta serbest bırakılmasını sağlamaya çalıştığını bildirdi.

İsrail kanalı, bugün 3 rehinenin serbest bırakılmasının ardından, hayatta olduğuna inanılan 6 rehine kalacağını ve bunların ilk aşama sona ermeden serbest bırakılmasının planlandığını belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Kanal 12’den aktardığına göre ateşkes anlaşması bu altı kişinin 22 Şubat ve 1 Mart tarihlerinde serbest bırakılmasını öngörüyor, ancak Witkoff bu takvimi öne çekmek için çalışıyor.

Son birkaç gündür Hamas ve İsrail'in karşılıklı tehditleri, 15 aylık savaşın sonucunda harap olan Gazze Şeridi'nde ateşkesin devamına ilişkin şüpheleri arttırdı.

42 günlük anlaşma uyarınca, İsrailli rehinelerle Filistinli tutukluların altıncı takasının bugün yapılması gerekiyordu. Ancak Hamas, İsrail'i anlaşmanın uygulanmasını “engellemekle”, özellikle de kuşatma altındaki Gazze Şeridi'ne insani yardım girişini engellemekle suçlayarak ertelendiğini duyurmuştu.

Perşembe günü AFP'ye konuşan Filistinli kaynaklar, arabulucuların “yoğun görüşmeler gerçekleştirdiğini ve Gazze Şeridi'ne ‘karavan, çadır, yakıt, ağır teçhizat, ilaç ve hastane onarım malzemeleri’ girişine izin verecek insani yardım protokolünün şartlarını uygulamak için İsrail'den prensipte bir taahhüt aldıklarını” söyledi.

Ancak, özellikle mart ayı başında yürürlüğe girmesi beklenen ikinci aşama müzakerelerinin henüz başlamamış olması nedeniyle, anlaşmanın geleceği konusunda hala belirsizlik var.

Anlaşmanın şartlarına göre Gazze'de tutulan 33 rehine, İsrail hapishanelerindeki bin 900 Filistinli tutukluya karşılık mart ayı başına kadar serbest bırakılacak. Şu ana kadar 16 İsrailli ve 765 Filistinli tutuklu serbest bırakıldı.

İsrail ordusuna göre 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e düzenlediği saldırıda kaçırılan 251 kişiden 73'ü halen Gazze'de tutuluyor ve bunlardan 35'i hayatını kaybetti.

Ateşkesin ikinci aşamasında yaşayan tüm rehinelerin serbest bırakılması ve savaşın sona ermesi öngörülüyor. Anlaşmanın üçüncü ve son aşaması ise Birleşmiş Milletler tarafından 53 milyar dolardan fazla tutacağı tahmin edilen devasa bir proje olan Gazze'nin yeniden inşasına ayrılacak.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.