Rusya’nın Batı’ya karşı “gölge savaş” yürüten özel casusluk teşkilatı

Batılı istihbaratçılar, teşkilatla ilgili çeşitli iddialar ileri sürüyor

SSD'nin faaliyet gösterdiği iddia edilen Moskova'daki üs binası (AFP)
SSD'nin faaliyet gösterdiği iddia edilen Moskova'daki üs binası (AFP)
TT

Rusya’nın Batı’ya karşı “gölge savaş” yürüten özel casusluk teşkilatı

SSD'nin faaliyet gösterdiği iddia edilen Moskova'daki üs binası (AFP)
SSD'nin faaliyet gösterdiği iddia edilen Moskova'daki üs binası (AFP)

Batılı istihbarat kaynakları, Rusya’nın özel bir casusluk birimi kurduğunu iddia ediyor. 

Kimliklerinin açıklanmaması kaydıyla Wall Street Journal’a (WSJ) konuşan ABD’li ve Avrupalı istihbarat yetkilileri, “Özel Görevler Teşkilatı” (SSD) diye adlandırılan birimin Rus askeri istihbaratına bağlı olduğunu savunuyor. 

Batı’ya karşı “gölge savaş” yürüten birimin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Şubat 2022’de verdiği Ukrayna savaşı emrinin ardından bir yıl sonra kurulduğu aktarılıyor. 

Haberde, SSD’nin Rusya’nın en büyük istihbarat teşkilatı olan Federal Güvenlik Servisi’den (FSB) bazı yetkileri devraldığı savunuluyor. 

Ayrıca yeni teşkilatın, Batılı istihbarat kaynaklarının 2018’de Britanya’daki Rus çifte ajan Sergey Skripal ve kızı Yuliya’nın zehirlenmesi olayından sorumlu tuttuğu Birim 29155’i de bünyesine kattığı ileri sürülüyor. 

Kaynaklar, SSD’nin üç temel görevi olduğunu söylüyor: Yabancı ülkelerde cinayet ve sabotaj operasyonları düzenlemek, Batılı şirketlere ve eğitim kurumlarına sızmak ve yabancı ajanları işe alıp eğitmek. Teşkilatın, Ukrayna ve Sırbistan gibi ülkelerden ajan devşirme faaliyetleri yürüttüğü de öne sürülüyor. 

SSD’nin bunlara ek olarak Rus özel harekatçılarına eğitim verdiği de savunuluyor. 

Teşkilatın başında Albay General Andrey Vladimiroviç Averyanov ve yardımcısı Korgeneral İvan Sergeyeviç Kasiyanenko’nun yer aldığı iddia ediliyor.

Çeçen savaşlarında görev yapan Averyanov, 2014’te bir mühimmat deposunu havaya uçurmak için düzenlenen ve iki kişinin ölümüne yol açan operasyonda rol oynadığı gerekçesiyle Çek polisi tarafından aranıyor. Putin, Kırım'ın ilhakına katılmasının ardından kendisine Rusya'nın en büyük onuru olan Rusya Kahramanı madalyasını vermişti.

Kasiyanenko’nun ise Skripal ve kızı Yulia'ya yönelik suikast operasyonunu planladığı savunuluyor. Skripal ve Yulia’ya yönelik 2018’de düzenlenen saldırıda çifte ajan ve kızı, hastanede gördüğü tedavinin ardından kurtarılmış, Kremlin ise suikast iddialarını yalanlamıştı. 

Bunlara ek olarak Kasiyanenko’nun paralı asker şirketi Wagner’in Afrika’daki faaliyetlerini devraldığı iddia ediliyor. Wagner’in kurucusu Yevgeni Prigojin, 2023’te öldürülmüştü.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, BBC



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.