Moskova ve Şam arasında Rus askeri üslerinin korunması için müzakereler yapılıyor

Görüşmelerde, doğalgaz sahaları ile limanlara yatırım yapılması, Rusya’nın sivillerin bombalanmasındaki rolü nedeniyle özür dilemesi olasılığı konuları ele alınırken, Esed'in teslim edilmesi talebi görüşülmedi.

Bir Rus askeri, Rusya'nın Suriye'deki  Hmeymim Askeri Üssünde bulunan karadan havaya füze sistemlerinin yanında duruyor (AFP)
Bir Rus askeri, Rusya'nın Suriye'deki  Hmeymim Askeri Üssünde bulunan karadan havaya füze sistemlerinin yanında duruyor (AFP)
TT

Moskova ve Şam arasında Rus askeri üslerinin korunması için müzakereler yapılıyor

Bir Rus askeri, Rusya'nın Suriye'deki  Hmeymim Askeri Üssünde bulunan karadan havaya füze sistemlerinin yanında duruyor (AFP)
Bir Rus askeri, Rusya'nın Suriye'deki  Hmeymim Askeri Üssünde bulunan karadan havaya füze sistemlerinin yanında duruyor (AFP)

İnci Mecdi

Wall Street Journal gazetesi, Rusya'nın Suriye'deki askeri üslerini korumak ve ülke içindeki ekonomik varlığını genişletmek için geçici Suriye hükümetiyle bir anlaşma yapmayı hedeflediğini açıkladı.

 

Amerikan gazetesine konuşan kaynaklar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 14 yıllık iç savaş boyunca Esed rejimini desteklemesine rağmen, Moskova ile Şam'daki yeni yönetim arasında bir yakınlaşma yaşandığından bahsettiler. Rusya, Suriye kıyılarındaki askeri üslerini, Suriye'nin yeni yöneticilerinin elindeki mevziler de dahil olmak üzere muhalif hedefleri vurmak için kullanmıştı. Beşşar Esed ve ailesine de ülkeden kaçtıktan sonra Moskova'da insani gerekçelerle sığınma hakkı tanındı.

İki taraf arasındaki özel müzakereler, milyarlarca dolar nakit ve gaz sahaları ile limanlara yatırımlar da dahil olmak üzere bir dizi konuyu kapsıyor. Moskova'nın sivillerin bombalanmasındaki rolü nedeniyle özür dilemesi, hatta yeni Suriye yönetiminin Esed'i teslim etmesini talep etmesi bile olası. Ancak görüşmeler hakkında bilgi sahibi Avrupalı ​​ve Suriyeli yetkililer, Rus tarafının eski cumhurbaşkanının iadesi talebini görüşmeyi reddettiğini belirtti.

Görüşmeler, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev’in ocak ayında ülkeye gelmesiyle başladı. Görüşmeler hakkında bilgili kişiler, Rus yetkililerin niyetinin Hmeymim Hava Üssü ile Tartus'taki Rus Deniz Üssünün geleceğini müzakere etmek olduğunu ancak görüşmelerin kısa sürede daha geniş ekonomik bağları da kapsayacak şekilde genişlediğini söyledi.

İki taraf arasındaki ilişkilerin düzeldiğine dair ilk somut işaretlerden biri olarak, Rusya geçen ay Şam'daki Merkez Bankası’na resmi kur üzerinden 23 milyon dolar değerinde Suriye para birimi gönderdi. Suriyeli ve Avrupalı ​​yetkililer gazeteye, Moskova'nın, nakit sıkıntısı çeken Suriye ekonomisi için diğer ülkelerin yaptırımlardan korktukları için basmayı reddettiklerinde banknotları bastığını söyledi. Kaynaklar, Katar'ın, Washington'dan Suriye'de iktidarda olan eski cihatçılara yönelik ABD yaptırımlarının kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin açıklama gelene kadar, daha önce yeni rejimle görüştüğü mali yardımı sunmaktan kaçındığını belirtti.

Gözlemciler, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Suriye konusundaki belirsiz tutumunun, Rusya'ya sadece varlığını sürdürmesi için değil, aynı zamanda onu güçlendirmesi için de beklenmedik bir fırsat sunduğunu düşünüyor. Ukrayna'daki savaş nedeniyle kendisi de ABD ve Avrupa'nın yaptırımlarına maruz kaldığından Moskova, Suriye'deki yeni rejimi destekleyen diğer ülkelerle aynı kaygılara sahip değil. Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü'nden meslektaşımız Anna Borshchevskaya, “Rusya'nın Suriye ile müzakerelerdeki avantajı, onunla çalışmakta herhangi bir ahlaki kaygının kendisini engellememesidir. Uzlaşmaya gerek kalmadan kararları uygulamaya koyabilir. Asıl soru, Batı'nın Rusya'ya bağımlılık nedenlerini azaltmak için Suriye'ye karşı nasıl bir tavır takınacağıdır” dedi.

Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal gazetesinden aktardığı analize göre Rusya ile Suriye arasında varılan kapsamlı anlaşmanın, iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendiren birçok bağı yeniden tesis edeceğini belirtiyor. Esed döneminde Suriye, Rusya'ya en sadık ülkelerinden biriydi, Rusya da Suriye'nin en büyük ticaret ortaklarından biriydi. O dönemde Rus şirketlerinin Suriye'deki yataklardan petrol çıkarma ve doğalgazı işleyerek ihraç etme gibi milyarlarca dolarlık yatırımları vardı.

Rusya ile Suriye'nin yeni liderleri arasındaki geçici ilişki, Putin ile Ahmed eş-Şara'nın siyasi, ticari ve ekonomik ilişkileri ele aldıkları, buna ek olarak Rusya'nın “Suriye'deki sosyal ve ekonomik durumu iyileştirmeye” hazır olduğunu ilettiği ilk telefon görüşmesini gerçekleştirmelerinin ardından ivme kazandı. Kremlin'den yapılan açıklamada, Moskova'nın telefon görüşmesinden birkaç gün sonra banknotlarla dolu uçağı gönderdiği belirtildi.

Putin'in Şara ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından Suriye Devlet Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, Putin'in Dışişleri Bakanı'nı Moskova'ya davet ettiği belirtildi. Şam açıklamasında ayrıca, Rusya Devlet Başkanı'nın, Rusya ile Esed Suriyesi arasında imzalanan anlaşmaların şartlarını görüşmeye hazır olduğunu belirttiği ifade edildi. Görüşmeler hakkında bilgili kaynaklar, bunun yeni Suriye hükümetinin temel taleplerinden biri olduğunu söylüyor.

Söz konusu sözleşmeler, askıya alınan Tartus Limanı’nın inşasında yeni bir fazın başlatılmasını ve denizdeki doğalgaz yataklarının, Palmira bölgesindeki fosfat madenlerinin ve hidrokarbon sahalarının geliştirilmesini, ayrıca Suriye'nin merkezindeki Humus şehrinde bir gübre fabrikasının inşa edilmesini kapsıyor.

Wall Street Journal gazetesi, Suriye'nin Rusya'ya yönelme motivasyonlarının bir kısmının, Heyet Tahrir eş-Şam'a destek vermede aktif rol oynayan Türkiye’nin dışında müttefiklerini çeşitlendirme isteğinden kaynaklandığını aktarıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esed'in devrilmesinden birkaç gün sonra Türk yetkilileri Şam'a göndermiş ve ordusunu ülkenin kuzeyindeki bazı bölgelere konuşlandırmıştı.



İran Dışişleri Bakanlığı: Washington müzakere ve diplomasi konusunda ciddi değil

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi (İran Dışişleri Bakanlığı)
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi (İran Dışişleri Bakanlığı)
TT

İran Dışişleri Bakanlığı: Washington müzakere ve diplomasi konusunda ciddi değil

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi (İran Dışişleri Bakanlığı)
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi (İran Dışişleri Bakanlığı)

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi bugün yaptığı açıklamada, Avrupa Troykası'nın (Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık) ön koşullarının nükleer müzakerelerde ciddiyet ve iyi niyet eksikliğini yansıttığını söyledi. Bekayi, Tahran'ın eylemlerinin, ABD ve Avrupa'nın nükleer anlaşmaya uymamasına bir yanıt olduğunu ifade etti.

Basın toplantısında, Washington'un iyi niyet göstermediğini ve İran'a yasadışı baskı uygulamaya çalıştığını ifade eden Bekayi, Avrupa Troykası’nın ABD ve İsrail'in talebi üzerine snapback mekanizmasını devreye soktuğunu belirtti.

Snapback mekanizması terimi, İran ile Batılı güçler arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın süresinin dolacağı ekim ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin İran'a yaptırımları otomatik olarak yeniden uygulamaya koymasını ifade ediyor.

Çin ve Rusya dün, İran'ın, 10 yıl önce İran'ın nükleer programına kısıtlamalar getirilmesi karşılığında yaptırımları hafifleten nükleer anlaşmayı ihlal etmekle suçladığı Avrupa Troykası'nın Tahran'a yönelik yaptırımları yeniden uygulama kararını reddetmesini destekledi.

Çin ve Rusya dışişleri bakanları tarafından imzalanan ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi tarafından X platformunda yayınlanan mektupta, üç Avrupa ülkesinin bu hamlesinin ‘yasal açıdan hatalı’ olduğu belirtildi.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı

Bekayi, iki tur görüşmenin ardından İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile iş birliğini yeniden başlatma konusunda herhangi bir karar almadığını, ‘ancak iletişimin halen devam ettiğini’ söyledi. Bekayi, UAEA müfettişlerinin şu anda İran'da bulunmadığını ifade etti.

İran, UAEA'yı, 31 Mayıs'ta yayınlanan ve UAEA Yönetim Kurulu'nun İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ettiğini ilan etmesine yol açan raporuyla, geçtiğimiz haziran ayında İsrail ve ABD'nin nükleer tesislerine saldırılarının önünü açmakla suçluyor.

Geçtiğimiz ay İran parlamentosu, UAEA ile iş birliğini askıya alan bir yasayı onayladı.


Kuzey Kore lideri özel treniyle Çin'e gidiyor

Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, Çin'e giden trende (Reuters)
Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, Çin'e giden trende (Reuters)
TT

Kuzey Kore lideri özel treniyle Çin'e gidiyor

Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, Çin'e giden trende (Reuters)
Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, Çin'e giden trende (Reuters)

Kuzey Kore devlet medyası, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'un, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesini anma törenine katılmak için bugün erken saatlerde özel treniyle Çin sınırını geçtiğini bildirdi.

Devletin yayın organı Rodong Sinmun gazetesi bugün, Kim'in dün Pyongyang'dan Çin'e doğru yola çıktığını ve bu sabah erken saatlerde Çin sınırını geçtiğini ifade etti.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Kim'in yarın Pekin'de Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Masud Pezeşkiyan gibi liderlerle birlikte askeri geçit törenine katılması bekleniyor.

Rodong Sinmun gazetesi, Kim'in yardımcılarıyla birlikte koyu yeşil renkteki trenin içindeki bir masada fotoğraflarını yayınladı. Tren, Kim'in daha önce diğer ülkelere seyahat etmek için kullandığı kurşun geçirmez trene benziyordu.

Kore Merkez Haber Ajansı (KCNA), Kim'in Çin'e geçmeden önce, kıtalararası balistik füze motorlarında kullanılmak üzere karbon fiber kompozit malzemeler üzerinde araştırma yapan bir laboratuvarı ziyaret ettiğini bildirdi.


Trump'ın Ukrayna planı: Barış karşılığı toprak tavizinin yeni versiyonu

Görsel: Nash Weerasekera/Al Majalla
Görsel: Nash Weerasekera/Al Majalla
TT

Trump'ın Ukrayna planı: Barış karşılığı toprak tavizinin yeni versiyonu

Görsel: Nash Weerasekera/Al Majalla
Görsel: Nash Weerasekera/Al Majalla

Robert Ford

Amerikan diplomasisinde, çoğu insanın özünde iyi olduğu ve liderler bir araya geldiğinde, mantık ve akıl yoluyla anlaşmazlıklarını çözebilecekleri varsayımı üzerine kurulu uzun geçmişe sahip bir gelenek vardır. Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna'daki savaş hakkındaki düşüncesi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında acil bir zirvenin düzenlenmesi için baskı uyguladığından bu yaklaşımın açık bir örneği olarak görülüyor.

Zelenskiy, 19 Ağustos'ta Beyaz Saray'ı ziyaret ettiğinde yeni bir takım elbise giydi ve Melania Trump'a Ukrayna'nın çocuklarına gösterdiği ilgi için teşekkür eden bir mektup verdi. Bu durum, Başkan Trump’ı memnun etti.

Zelenskiy, Rusya’nın Ukrayna şehirlerine yönelik yoğunlaşan insansız hava aracı (İHA) saldırılarına karşı koymak için ABD hava savunma sistemlerine çaresizce ihtiyaç duyduğundan Trump'ı kızdırmak istemiyor.

Putin de Alaska'da Trump'ı kızdırmak istemediğinden Ukrayna tarafıyla zirve fikrini reddetmedi. Çünkü bunun Rusya’nın kötüleşen ekonomisine yeni yaptırımlar getirmesinden çekiniyor ve Trump'ın Zelenskiy ile görüşmeye olan ilgisinin devam etmesinin ABD'nin yaptırımları sıkılaştırmasını engelleyeceğini biliyor.

Ancak, yakın gelecekte iki lider arasında bir görüşme yapılması beklenmiyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da dahil olmak üzere Rus yetkililer, herhangi bir görüşmenin gerçekleşmesi için öncesinde bir hazırlık sürecinin yapılması gerektiğini belirttiler.

Trump, savaşın köklerinin toprak anlaşmazlığında yattığına inanırken, Zelenskiy ve Putin savaşı Ukrayna'nın bağımsız ve egemen bir devlet olarak varoluş mücadelesi olarak görüyor.

Rusya daha fazla Ukrayna toprağı alır mı?

Lavrov, çözülmesi gereken sorunlar arasında Ukrayna'nın Rusya'ya toprak tavizi vermeyi kabul etmesinin de olduğunu düşünüyor. Ruslar bu tutumlarını ilk olarak 6 Ağustos'ta Moskova'da Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff’a, ardından 15 Ağustos'ta Alaska'da Trump'ın kendisine ilettiler. Rusya, Ukrayna güçlerinin halen kontrolünde olan Donetsk bölgesinin geri kalan kısmı üzerinde kontrol sahibi olması karşılığında ateşkes önerdi.

Cephe hattı Ukrayna'nın dört bölgesine yayıldığından Trump ve Witkoff, Rusya'nın teklifini bir taviz olarak değerlendiriyor. Çünkü Donetsk ve diğer üç bölgede çatışmalar sona erecek ve Ukrayna şehirlerine yönelik bombardıman durdurulacak. Ancak Trump ve Witkoff, başlangıçta Zelenskiy ve Avrupa ülkelerinin ateşkesin, Rusya ordusunun Herson ve Zaporijya bölgelerinin büyük kısmını, Luhansk'ın tamamını ve Donetsk'in büyük bölümünü kontrol ettiğini kabul etmek olarak değerlendireceğini fark etmemişlerdi. Donetsk'in halen Ukrayna ordusunun kontrolü altında olan ve Putin'in talep ettiği bölgenin geri kalan yüzde 30'unda yaklaşık 250 bin Ukraynalı sivil yaşıyor. Bu yüzden Ukrayna, Putin'in teklifinden sadece ateşkes elde edecek.

sdf
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Alaska'da hatıra fotoğrafı çektirdi, 15 Ağustos 2025 (AFP)

Ukrayna yasalarına göre herhangi bir toprak devri halk referandumuna sunulmalı. Bu da Zelenskiy'nin Donetsk’in geri kalanını Moskova'ya devretmeyi kabul etmesi halinde ağır bir siyasi bedel ödeyeceği anlamına gelir. Ayrıca, bu kurtarılmış bölge güçlü bir savunma hattına sahip. Bundan dolayı eğer Rusya’nın kontrolüne girerse. Rus ordusuna başkent Kiev'i daha fazla tehdit edebileceği bir konum sağlayacak.

Trump, savaşın köklerinin toprak anlaşmazlığında yattığına inanırken, Zelenskiy ve Putin, savaşı Ukrayna'nın bağımsız ve egemen bir devlet olarak varoluş mücadelesi olarak görüyor. Ancak Zelenskiy, Rusya’nın 2014’teki ve 2022’de başlayıp halen devam eden saldırılarının ardından Putin'in herhangi bir barış anlaşmasına uyacağına artık inanmıyor.

Zelenskiy ve Avrupalı liderler, 19 Ağustos'ta Beyaz Saray'da yapılan toplantıda Trump'a sert bir şekilde karşı çıkmak yerine, çoğu zaman güvenlik garantilerini müzakere ettiler.

Peki ya Ukrayna’nın güvenliği ne olacak?

Trump'ın çerçevesinin ikinci kısmı, Ukrayna’ya yeterli güvenlik garantileri sağlamak, Zelenskiy ve Avrupa ülkelerine Putin'in Ukrayna'ya tekrar saldırmaya cesaret edemeyeceği konusunda güvence vermek amacıyla hazırlandı. Fransa ve İngiltere, barış anlaşması çerçevesinde Rusya'yı caydırmak için Ukrayna'ya ortak bir askeri güç göndereceklerini kamuoyuna açıkladı. Ancak, bu öneri, kısmen ABD'nin katılımının belirsizliği nedeniyle çok az ilerleme kaydetti ve Avrupalıların ayrıntılı planlar hazırlamasını imkânsız hale getirdi.

Trump, 15 Ağustos'ta Alaska'da, 13 Ağustos'ta yapılan ortak telefon görüşmesinde kararlaştırılan, önce ateşkesi desteklemeyi ve ardından toprak transferleri konusunda müzakerelere girmeyi öngören tutumundan geri adım attığında, Zelenskiy ve Avrupalı liderler arasında hayal kırıklığı hissedilir derecede belirgindi. Bu yüzden 19 Ağustos'ta Beyaz Saray'da yapılan toplantıda Trump'a sert bir şekilde karşı çıkmak yerine, çoğu zaman güvenlik garantilerini müzakere ettiler. Trump, somut taahhütlerde bulunmayı reddetse de ABD'nin askeri müdahale fikrine açık göründüğü için memnun kaldılar.

Trump, ertesi gün 20 Ağustos'ta Ukrayna'da konuşlu yabancı askeri güçlerin bir parçası olarak Ukrayna’ya Amerikan kara birlikleri göndermeyeceğini açıkladı. Ne Trump'ın siyasi tabanı ne de Başkan Yardımcısı JD Vance başta olmak üzere yönetiminin üst düzey yetkilileri, Ukrayna'da askeri müdahale istemiyor.

ABD Dışişleri Bakanı Rubio, 21 Ağustos'ta, güvenlik paketinin hazırlanmasında Avrupalı güvenlik yetkililerine ABD'nin düzenlemelere katılacağını, ancak bu çabayı Avrupa'nın yönlendirmesi gerektiğini söyledi. CNN'in aktardığına göre Rubio herhangi bir somut taahhütte bulunmaktan kaçındı. Buna karşın ABD basınında yer alan haberlere göre Avrupalı askeri yetkililer Washington'ın en azından istihbarat, gözetleme ve lojistik alanlarında destek sağlamasını istiyorlar. Bu alanlar, Avrupa ordularının önemli zayıflıklarının olduğu alanlardır.

ABD’li uzmanlar, Washington'ın sınır boyunca Rusya ordusunun hareketlerini izlemek için insansız hava araçları (İHA) göndermeyi kabul etmesini bekliyor.

Ancak böyle bir anlaşma, Avrupa ülkelerinin kara kuvvetleri ve muharebe hava birimleri sağlamasını gerektirecek ve bu da hükümetlerinin zor kararlar almasını gerektirecek büyük ve maliyetli bir proje olacak.

Washington, Ukrayna ve Avrupa ülkeleri arasındaki görüşmeler, Avrupa liderliğindeki askeri güç meselesi ile birlikte Rusya'nın üçüncü bir saldırısı durumunda Ukrayna'yı desteklemek için ABD ve Avrupa başkentlerinin kamuoyuna verdikleri taahhüdü de içeriyor. Trump bu taahhüdün NATO'yu kapsamayacağı konusunda ısrarcı olmasına rağmen, Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 5’inci maddesinde yer alan taahhüde benzer bir taahhüt öneriliyor.

Zelenskiy, Avrupalı liderlere daha fazla güveniyor olsa da “Avrupalılar, Amerika'nın doğrudan desteği olmadan Ukrayna'yı büyük çaplı bir Rus saldırısına karşı savunmak için savaşa girecek mi?” şeklindeki zor soruyu sorması gerektiğini de biliyor.

Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 5’inci maddesi, ittifakın bir üyesi saldırıya uğradığında, diğer üye devletlerin ‘askeri güç kullanımı da dahil olmak üzere gerekli gördükleri önlemleri alacaklarını’ belirtiyor. Bu ifade kasıtlı olarak belirsiz bırakıldı. Çünkü eski Başkan Harry S. Truman, 1948 yılında Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Senato'yu, Avrupa'yı savunmak için ABD askerlerini konuşlandırma taahhüdünü içeren bir antlaşmayı kabul etmeye ikna edebileceğine inanmıyordu. O dönemde etkili olan Dışişleri Bakanı Dean Acheson, Senato'ya, anlaşmanın başka bir üye saldırıya uğradığında ABD’nin otomatik olarak savaşa gireceği anlamına gelmediğini garanti etti.

Zelenskiy, Trump'ın ilk döneminde, Avrupa'yı askeri olarak savunmak için 5’inci madde kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirme konusunda pek istekli olmadığını biliyor. Ayrıca Trump'ın bağımsız bir devlet olarak Ukrayna'ya duygusal veya siyasi bir bağlılığı olmadığını da biliyor. Zelenskiy, Avrupalılarla ateşkesin önceliği konusunda anlaşmaya vardıktan sadece birkaç saat sonra Trump'ın tutum değişikliğine bizzat tanık oldu. Ayrıca, Trump’ın Ukrayna ve Rusya Özel Temsilcisi Keith Kellogg'un, Rusya'nın tutumunu destekleme eğiliminde olan Steve Witkoff kadar etkili olmadığını da belirtti.

fd
Görsel: Nash Weerasekera/Al Majalla

Zelenskiy, Fransa Cumhurbaşkanı Emmenuel Macron, İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Almanya Başbakanı Friedrich Merz gibi Avrupalı liderlere daha fazla güveniyor olsa da “Avrupalılar, Amerika'nın doğrudan desteği olmadan Ukrayna'yı büyük çaplı bir Rus saldırısına karşı savunmak için savaşa girecek mi?” şeklindeki zor soruyu sorması gerektiğini de biliyor. Bu sorunun cevabı sadece Ukrayna'nın geleceği için değil, aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) ve ABD’nin geleceği için de önemli.

Trump bir anlaşmanın yapılmasını sağlayabilir mi?

Trump, 15 Ağustos’ta Alaska’da yaptığı konuşmada “Anlaşma sağlanana kadar hiçbir anlaşma olmayacak” dedi. Yani anlaşmanın tüm unsurlarının tek bir paket olarak kabul edilmesi gerektiğini kastediyordu. Moskova, güvenlik görüşmelerini yakından takip ediyor ve ‘kırmızı çizgiler’ olarak nitelendirdiği hususları yineliyor. Moskova, uzun süredir Batı güçlerinin Ukrayna'ya konuşlandırılmasını reddediyor ve Ukrayna ordusunun küçültülmesini talep ediyor.

Witkoff, Rusya’nın Alaska toplantısında 5’inci maddeye benzer bir düzenlemeye razı olduğunu belirtti. Ancak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov 21 Ağustos'ta, ABD, Fransa, İngiltere ve Çin'in de aralarında bulunduğu bir grup ülkenin güvenlik garantisi veren taraflar olması gerektiğini açıkladı. Ancak Kiev, ordusunun büyüklüğünün belirlenmesinde Rusya'nın yer almasının yanı sıra Çin'e çok taraflı güvenlik garantilerinin uygulanması konusunda veto hakkı vermeyi de reddediyor.

Tüm bunların yanı sıra Ukrayna güvenlik düzenlemeleri konusunda dostlarından destek ararken, Lavrov aynı gün Rusya’nın Ukrayna’nın gelecekteki güvenliği ile ilgili müzakerelere dahil edilmesini talep etti. Moskova'nın katılmadığı müzakerelerin hiçbir sonuca varmayacağı konusunda uyarıda bulundu.

Trump, Alaska'da Putin ile yaptığı zirve toplantısı ve yedi üst düzey Avrupalı liderin Beyaz Saray'a yaptığı ziyaret gibi büyük etkinliklere olan sevgisiyle tanınıyor, ancak barış anlaşması müzakereleri farklı bir görev. Trump, 20 Ağustos'ta Fox News'e verdiği röportajda, Ukrayna'daki savaşı sona erdirmenin beklediğinden daha zor olduğunu itiraf etti.

Washington'da, Moskova ve Kiev'deki inatçı ortaklarla karşı karşıya olan ve hassas diplomatik fırsatları değerlendirme konusunda deneyimsiz bir ekibe güvenen sabırsız bir başkan var.

Basında 21 ve 22 Ağustos tarihlerinde yer alan haberlerde, Trump’ın Putin ve Zelenskiy arasında ABD'nin arabuluculuğu olmadan bir toplantı düzenlemek için Moskova ve Kiev arasında doğrudan bir anlaşma bekliyor olabileceğini gösteriyor. Ancak, böyle bir anlaşmanın gerçekleşme olasılığı çok düşük, özellikle de Trump sabırlı bir adam olmadığı ve zorluklar arttıkça, daha önce Gazze ve İran ile nükleer müzakerelerde yaptığı gibi, bu girişimi de terk edebileceği için. Öte yandan Rubio, nihai anlaşmanın temel taşlarından biri olan Ukrayna'nın güvenlik düzenlemeleri konusunda Avrupalılarla iş birliğini sürdürebilir.

Trump, Dışişleri Bakanı Rubio'ya güveniyor, ancak Rubio aynı zamanda Ulusal Güvenlik Konseyi'nin başkanlığını da yürütüyor. Rubio’nun ABD'nin dış politikasından genel olarak sorumlu olması da karmaşık Ukrayna müzakerelerine ayırabileceği zamanı sınırlıyor. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre bunun yanında Rubio’nun Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi'nde Avrupa işlerinden sorumlu iki yardımcısı da gerekli deneyime sahip değiller. Biri diplomatik deneyimi sınırlı olan eski bir Wall Street finansçısı, diğeri ise emekli olduktan sonra iş dünyasına atılan ve müzakereler veya Avrupa’nın güvenlik meselelerinde neredeyse hiç deneyimi olmayan eski bir özel harekat subayı.

Witkoff'a gelince, Gazze, İran'ın nükleer programı ve Ukrayna meselelerini kararsız bir şekilde ele alması, yeteneklerinin sınırlarını açıkça ortaya koydu. Tecrübeli diplomatların olmadığı bir ortamda, ABD’nin Ukrayna'ya herhangi bir müdahalesine şiddetle karşı çıkan Başkan Yardımcısı Vance ve Savunma Bakan Yardımcısı Colby gibi diğer isimler nüfuz kazanıyor.

Washington'da, Moskova ve Kiev'deki inatçı ortaklarla karşı karşıya olan ve hassas diplomatik fırsatları değerlendirmekte deneyimsiz bir ekibe güvenen sabırsız bir başkan varken muhtemel sonuç şu: Savaş devam edecek.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.