Lübnan İsrail'in 'normalleşme tekliflerini' görmezden geliyor

Beyrut müzakerelerin teknik niteliği konusunda ısrarcı, Tel Aviv “siyasallaşma” için bastırıyor

Güney Lübnan'da İsrail ile sınır kasabası Ramiye'de UNIFIL devriyesi (AFP)
Güney Lübnan'da İsrail ile sınır kasabası Ramiye'de UNIFIL devriyesi (AFP)
TT

Lübnan İsrail'in 'normalleşme tekliflerini' görmezden geliyor

Güney Lübnan'da İsrail ile sınır kasabası Ramiye'de UNIFIL devriyesi (AFP)
Güney Lübnan'da İsrail ile sınır kasabası Ramiye'de UNIFIL devriyesi (AFP)

Lübnan, İsrail'in ilişkileri normalleştirme ve İsrail'in topraklarından çekildiğini doğrulayacak teknik görüşmeleri siyasi görüşmelere dönüştürme tekliflerini görmezden geldi. Tel Aviv, Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın dün açıkladığı üzere ordusunun Lübnan'ın işgal altındaki noktalarında “uzun ve belirsiz bir süre” kalacağını duyurarak, Beyrut'a baskı yapıyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre İsrail, Lübnanlı müzakereciyi, beş üyeli komiteyle sınırlı teknik müzakerelerin ötesine geçen, üç temel görevi olan bir siyasi anlaşmaya çekmek amacıyla, Lübnanlı müzakereci üzerinde baskı politikası uygulamaya devam ediyor: İsrail'in son savaşta işgal ettiği beş noktadan çekilmesi, 2006'dan beri sıkışıp kalan 13 sınır noktası olan kara sınırlarının belirlenmesi ve İsrail'in elinde bulunan Lübnanlı tutukluların serbest bırakılması.

Lübnan bu önerileri resmen reddederek, masada olmadıklarını teyit etti ve İsrail'in işgal ettiği noktalardan çekilmesinde ısrar etti.



Saldırılar Netanyahu'yu hazırlıksız yakalarken Hamas, “Trump'ın mayınlarından” çekiniyor

Dün Kudüs'teki bir otobüs durağında meydana gelen saldırının olay yerinde polis memurları ve kurtarma ekipleri. Netanyahu olay yerini inceledi (AP)
Dün Kudüs'teki bir otobüs durağında meydana gelen saldırının olay yerinde polis memurları ve kurtarma ekipleri. Netanyahu olay yerini inceledi (AP)
TT

Saldırılar Netanyahu'yu hazırlıksız yakalarken Hamas, “Trump'ın mayınlarından” çekiniyor

Dün Kudüs'teki bir otobüs durağında meydana gelen saldırının olay yerinde polis memurları ve kurtarma ekipleri. Netanyahu olay yerini inceledi (AP)
Dün Kudüs'teki bir otobüs durağında meydana gelen saldırının olay yerinde polis memurları ve kurtarma ekipleri. Netanyahu olay yerini inceledi (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün iki büyük saldırıya maruz kaldı. İlki Kudüs'te yedi İsraillinin öldürüldüğü silahlı bir saldırıydı, ikincisi ise İsrail ordusunun Gazze'nin kuzeyinde Hamas'ın düzenlediği saldırıda dört askerinin öldürüldüğünü açıklamasıydı.

Netanyahu ve hükümet yetkilileri hiç vakit kaybetmeden, büyük bir güvenlik ihlali olarak değerlendirilen saldırının gerçekleştiği, hükümetin merkezinin bulunduğu Kudüs'e gittiler. Silahlı iki kişi, Kudüs yakınlarındaki Ramot Yerleşimi Kavşağı’nda bir yolcu otobüsüne ateş açtı. Polis tarafından yapılan açıklamada saldırganların etkisiz hale getirildikleri bildirildi. Netanyahu, “Şunu açıkça belirtmek isterim ki, bu olaylar terörle mücadele kararlılığımızı daha da güçlendiriyor” diyerek savaşlarına devam edeceğinin sinyalini verdi.

Hamas ve İslami Cihad hareketleri, saldırıyı üstlenmedi, ancak övdü. Dün akşam itibariyle, soruşturmalar faillerin bağlantılarını ortaya çıkarmadı. Filistin Yönetimi’nden yapılan açıklamada “Filistinli ve İsrailli sivillere yönelik her türlü saldırı’ kınandı. Açıklamada, ‘kaynağı ne olursa olsun, her türlü şiddet ve terörizmi reddetme’ çağrısı yapıldı.

Öte yandan Hamas kaynakları, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Gazze'deki savaşı sona erdirmek için kendilerine sunduğu fikirlerin ‘ortadan kaldırılması gereken birçok mayınlı madde’ içerdiğini belirtti. Aynı kaynaklar, kendilerine sunulanları sert bir tutum sergilemeden ele almaya açık olduklarını vurguladı.

Diğer taraftan İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, “Bugün Gazze semalarına güçlü bir kasırga vuracak” diyerek tehdit etti.


Rakiplerin ortadan kaldırılması, Irak seçimleri ve İran modelinden çıkan tehlikeli dersler

Bağdat'ın Karh bölgesindeki Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu genel merkezlerinden birinde kapalı bir oy sandığı, 23 Aralık 2023 (AFP)
Bağdat'ın Karh bölgesindeki Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu genel merkezlerinden birinde kapalı bir oy sandığı, 23 Aralık 2023 (AFP)
TT

Rakiplerin ortadan kaldırılması, Irak seçimleri ve İran modelinden çıkan tehlikeli dersler

Bağdat'ın Karh bölgesindeki Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu genel merkezlerinden birinde kapalı bir oy sandığı, 23 Aralık 2023 (AFP)
Bağdat'ın Karh bölgesindeki Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu genel merkezlerinden birinde kapalı bir oy sandığı, 23 Aralık 2023 (AFP)

Akil Abbas

Irak kamuoyu, ülkedeki tüm seçim işlerini yürütmekle sorumlu anayasal kurum olan Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nun, önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerinde aday olmaya hak kazanamayan adaylara ilişkin açıklamalarıyla çalkalanıyor. Bu hafta itibarıyla, yaklaşık 8 bin adaydan 620'den fazlası diskalifiye edildi. Irak'ta bugüne kadar kaydedilen en yüksek oran.

Bu kararlar, Aday Uygunluk İnceleme Komitesi tarafından Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nun Komisyon Üyeleri Kurulu'na sunulan önerilerle değerlendirilmeye başlıyor. Kurul, Komite'nin önerilerini onayladığında (ki genellikle onaylar), bu öneriler uygulanabilir kararlar haline gelir. Hakkında diskalifiye kararı alınan aday, daha sonra yargı sisteminin bir parçası olan ve Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu ile bağlantısı olmayan Seçim Yargı Otoritesi’ne itiraz edebilir. Otorite, Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’nun kararını onaylayıp diskalifiye edilen adayın itirazını reddederse, karar kesinleştirilir.

Diskalifiye kararlarının nedenlerinin çok azı, gerekli belgelerin eksikliği gibi idari nitelikteyken bazıları, Irak devletinde kronikleşmiş ve kökleşmiş kaos ve kötü yönetimi ortaya koyuyor. Örneğin, eski İletişim Bakanı Muhammed Tevfik Allavi, lise diploması olmadığından değil, devletin kurumsal eksiklikleri nedeniyle lise mezunu olduğunu kanıtlayamadığından seçim yarışından diskalifiye edildi. Allavi, 1980 yılında Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun. Allavi, Irak devleti tarafından arşivleri kaybolan Bağdat'taki Frank Ayni Okulu'ndan ortaokul diplomasına sahip.

Akademik kalitesiyle tanınan Frank Ayni Okulu, 1940'ların başlarında özel bir Yahudi okulu olarak kuruldu. Burada Iraklı Müslüman ve Hıristiyan öğrenciler de eğitim gördü. Dönemin monarşi yönetimi okulun verdiği diplomaları tanıdı. Daha sonra 1958 yılında kurulan cumhuriyet döneminde de tanınmaya devam etti. 1970'lerde Baas Partisi hükümeti okulu kapatmaya karar verdi ve okulun arşivleri hükümet tarafından saklanacaktı, ancak bazı nedenlerden dolayı (belki de o dönemde Irak'ta Yahudilere karşı ulusal ve dini düşmanlığın dalgası bağlamında kasıtlı olarak imha edildiğinden) bu arşivler kayboldu. Sonuç olarak, bu akademik açıdan seçkin okulun hiçbir mezunu, bu okuldan mezun olduğunu kanıtlayamıyor.  

2003 yılından sonra çıkarılan tüm Irak seçim kanunları, adayların Baas Partisi üyesi olmadıklarını, Hesap Verebilirlik ve Adalet Komisyonu'ndan bu yönde resmi bir onay alarak kanıtlamaları gerektiğini öngördü.

Irak Temsilciler Meclisi tarafından 2023 yılında kabul edilen seçim yasası değişikliği, seçime katılan her seçim ittifakının listesindeki adayların yüzde 80'inin lisans derecesine, yüzde 20'sinin ise hazırlık sertifikasına sahip olması gerektiğini öngörüyor.

Ancak en endişe verici olan, Irak yasalarına aykırı bir şekilde alınan bu diskalifiye kararlarının çoğunun açıkça ideolojik nitelikte olmasıdır. Seçim yasasına göre bir adayın seçimlere katılmasını veya üst düzey bir hükümet görevini üstlenmesini engelleyen iki neden var. Bunların ilki, adayın hukuki terimlerle ‘iyi hal ve davranıştan’ yoksun olmasıdır. Bu durum, rüşvet, zimmete para geçirme, uyuşturucu kaçakçılığı, gasp ve fuhuş gibi Irak yasalarına göre onursuz kabul edilen suçlarla ilgili nihai mahkeme kararıyla doğrulanır. İkinci neden ise, adayın 2008 tarihli Baas Partisi'nden Arındırma Yasası hükümlerine tabi olmasıdır. Bu yasa, eski Baas Partisi üyelerinin başta Cumhurbaşkanlığı, Temsilciler Meclisi ve Bakanlar Kurulu olmak üzere Yargı Konseyi, bakanlıklar, güvenlik kurumları ile Dışişleri ve Maliye Bakanlıklarında bölüm üyesi veya üstü, yani sıradan üyelikten daha yüksek rütbeli olan devlet görevlerinde bulunmasını veya bu görevleri icra etmesini yasaklıyor. Karmaşık ve zor bir karar dışında kimse bu durumdan olmasa da bu mümkün ve bunun örnekleri daha önce de oldu. Yasanın 12. maddesine göre Bakanlar Kurulu, yetkili bakanın talebi ve ilgili kurumla koordineli olarak, kamu yararı gereklilikleri çerçevesinde bu yasanın kapsadığı kişilerin işe iadesi için istisnai durumları değerlendirme ve bu konuda uygun kararı alma hakkına sahiptir. Karar, ancak Temsilciler Meclisi'nin onayı ile yürürlüğe girer.

hyjuı
Bağdat'ın Karkh bölgesindeki merkezlerinden birinde elektronik sayımı doğrulamak için oyları elle sayan Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nun bir çalışanı, 23 Aralık 2023 (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Baas Partisi'nden Arındırma Yasası süreci seçimlere de uzanıyor. Zira 2003 yılından bu yana yürürlükte olan tüm Irak seçim kanunları, adayların Baas Partisi üyesi olmadıklarını, Hesap Verebilirlik ve Adalet Komisyonu'ndan bu yönde resmi bir onay alarak kanıtlamaları veya partinin destekçisi olmadıklarını kanıtlamaları gerektiğini şart koşuyor. Anayasa ile yasaklanmış olan bu destekçilik, hükümet veya sivil kurumlar ya da bireyler tarafından Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nun Siyasi Partiler Departmanı’na, Baas Partisi'ni desteklemekle suçlanan adaylar hakkında yapılan şikayetler yoluyla gerçekleştirilir. Bölüm bu şikayetleri uygun bulursa, bunları Aday Uygunluk İnceleme Komitesine havale eder. Komite suçlamaların geçerliliğinden emin olursa, Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’na adayın seçimlere katılma hakkını elinden alması tavsiyesinde bulunuyor.

Denetim Komitesi, yasal dayanağı olmayan belirsiz şikayetlere dayanarak adaylara karşı haksız diskalifiye önerileri yayınladı.   

Sorun, yasada öngörülen prosedürlerde değil. Çünkü bu prosedürler totaliter veya diktatörlük rejiminden demokratik rejime geçişte birçok geçiş dönemi adaleti deneyiminde yaygın olarak görülüyor. Irak'taki prosedürler bu bakımdan (her ne kadar Irak'taki geçiş dönemi, diğer ülkelerdeki benzer dönemlere kıyasla haksız nedenlerle çok daha uzun sürmüş olsa da) uluslararası standartlarla uyumlu. Asıl sorun, bu prosedürlerin siyasallaştırılması ve yorum ve uygulamalarının keyfi olarak genişletilmesi. Örneğin, bazı adaylar, aleyhlerine açılan davalar mahkeme kararıyla sonuçlanmamış, aksine mahkemeler tarafından reddedilmiş olmasına rağmen, ‘iyi hal, itibar ve davranış’ gerekçesiyle diskalifiye edildi. Bu durum, bir kişiye karşı dava açılması, onun iyi karakterini, itibarını ve davranışlarını lekelen bir suistimalin yeterli kanıtı olarak kabul edilerek yapılır. Burada, genellikle zayıf argümanlara ve yanlış iddialara dayanan kötü niyetli davalar, 2003 sonrası Irak'ta siyasi şantaj araçlarından biridir. Siyasi partiler genellikle destekçilerinden, kendilerine karşı çıkan siyasi veya kamuoyunda tanınmış kişilere karşı dava açmalarını isterler. Örneğin, silahlı grupları sürekli eleştirdiği için tanınmış bir siyasiye karşı yaklaşık 2 bin kötü niyetli dava açılmış ve bu davalar, resmi görevlerinin sona ermesiyle birlikte kendilerine sağlanan yasal korumanın da sona ermesi nedeniyle mahkemelerde takip etmek zorunda kaldığından görevinden ayrıldıktan sonra hayatını cehenneme çevirmiştir.

dfgthy
Irak'ın Bağdat kentinde hükümet karşıtı protestoların dördüncü yıldönümünü anmak için düzenlenen mitinge katılan Iraklı bir protestocu, 1 Ekim 2023 (Reuters)

Örneğin Denetim Komitesi, el-Bedil Seçim İttifakı Başkan Yardımcısı ve milletvekili Seccad Salim hakkında, yasal dayanağı olmayan belirsiz şikayetlere dayanarak adaylara haksız diskalifiye tavsiyelerinde bulundu ve bunlar diskalifiye için yeterli gerekçe olarak kabul edildi. Salim'e göre Denetim Komitesi, Halk Seferberlik (Haşdi Şabi) Güçleri Güvenlik Müdürlüğü tarafından sunulan ve isimleri belirtilmeyen ‘bir grup vatandaş’ tarafından imzalanmış, diktatörlüğün geri dönüşünü talep ettiği için adaylığının reddedilmesini talep eden bir sayfalık şikâyet nedeniyle onu seçimlerden men etti! Aynı keyfilik, Baas Partisi'ni desteklediği gerekçesiyle adaylıktan çıkarılan milletvekili adayı Zafer el-Ani'nin durumunda da görüldü. Oysa Irak Temsilciler Meclisi 2010 yılında, Ani ve eski milletvekili Salih el-Mutlak'ı Baas Partisi'nden Arındırma Yasası hükümlerinden muaf tutarak seçimlere katılmalarına ve o dönemde birer milletvekili koltuğu kazanmalarına izin vermişti. Ancak bu kez Denetim Komitesi, Ani'nin attığı tweetleri gerekçe göstererek Baas Partisi'ni destekleyen açıklamalar yaptığını öne sürdü. Ancak, bu tweetlerin Baas Partisi’ne davet eden, geri dönüşünü talep eden, hatta olumlu bir şekilde bahseden herhangi bir içerik barındırmaması, aksine yalnızca İran’ın Irak'taki nüfuzunu ve bu nüfuzun en önemli dayanaklarından biri olarak görülen Iraklı silahlı grupları eleştiren tweetler olması dikkati çekti. Ani davası, tıpkı Salim davası gibi, karar için Seçimler için Yargı Ayrımcılık Otoritesi'ne havale edildi.

Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’nun eylemlerini savunanlar, onun silahlı grupların siyasi kanatları da dahil olmak üzere Koordinasyon Çerçevesi güçlerinden çok sayıda adayı, Baas Partisi ile bağlantıları veya iyi hal ve davranış şartını yerine getirmemeleri gerekçesiyle de dışladığını söylüyor. Gerçekte, bu adayların diskalifiye edilmesi, kararın haklı olup olmadığına bakılmaksızın, gerçek bir fark yaratmıyor. Bu diskalifiyenin çoğu tanınmayan, sadık ancak etkisiz adayları hedef aldığı ve Koordinasyon Çerçevesi için büyük bir tehdit oluşturabilecek etkili muhalefet adaylarının diskalifiyesini meşrulaştırmak amacıyla yapıldığı ortada.

İran’daki seçimlerde, Anayasayı Koruyucular Konseyi adayları inceler ve İslam Devrimi'nin değerlerine yeterince sadık olmadığını düşündüğü adayları diskalifiye ederek, gerçek muhaliflerin Şura Meclisi’ne girmesini engeller.

Cevap, seçim komisyonunu siyasi ve idari olarak domine eden Koordinasyon Çerçevesi’nin, yaklaşan seçimlerin sonuçları ve bu temelde kurulabilecek Temsilciler Meclisi hakkındaki endişelerinde yatıyor. Koordinasyon Çerçevesi bu diskalifiyelerle ciddi bölünmeler, zayıf etkinlik ve az sayıda muhalif ve cesur milletvekili tarafından gündeme getirilebilecek kamuoyu baskısı olmadan gerekli yasaları ve anlaşmaları geçirmek için uzlaşı veya parlamento çoğunluğu oluşturmada zorlukları olan mevcut parlamentodan farklı bir parlamento oluşturmayı amaçlıyor. Koordinasyon Çerçevesi önümüzdeki dönemin hem dışarıda hem de içeride kendileri için birçok zorluk getireceğinin farkında. 7 Ekim'den sonra bölgede yaşanan gelişmeler, ‘direniş ekseninin’ dağılması, Suriye'deki müttefiklerinin (Beşşar Esed rejimi) kaybı ve İran'ın bölgedeki nüfuzunun azalmasıyla görüldüğü gibi, dış müttefiklerini büyük ölçüde zayıflatmış olması dış zorluklardır. İçeride ise Mukteda es-Sadr destekçilerinin seçimlere katılmayı reddederek parlamentonun dışındaki muhalefete geçmesi ve parlamentodaki diğer siyasi güçlerle ittifak kurma olasılığı endişe yaratıyor. Koordinasyon Çerçevesi, bu güçleri, Sadr Hareketi ile birlikte kendisine karşı güçlü bir parlamento-halk ittifakı kurmadan önce dışlayarak bunun olmasını önlemeye çalışıyor.

dfgthy
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) yapılan parlamento seçimleri sırasında seçim listesinde isimlerini kontrol eden Kürt seçmenler, 20 Ekim 2024 (AFP)

Bu yüzden Koordinasyon Çerçevesi, ideolojik açıdan kendisine sadık ve kurumsal olarak disiplinli bir parlamento oluşturma arzusunda. Bu parlamento, tıpkı mevcut parlamentoda olduğu gibi skandallara yol açamayacak veya yeter sayıyı bozamayacak marjinal, resmi bir muhalefetle birlikte az sayıda nüfuz sahibi lider tarafından kontrol edilmeli. Koordinasyon Çerçevesi, yaklaşan zorluklara yanıt olarak anlaşmaları hızlı bir şekilde geçirmek için ‘uyumlu’ bir parlamentoya ihtiyaç duyuyor. Bunun için de anlaşmalarına karşı kamuoyunu harekete geçirebilecek güçlü muhalif milletvekillerinin dışlanması gerekiyor.

Bu çabada yaşanan en büyük kayıplardan biri, zaten kırılgan ve birçok Iraklı arasında güvenilirliğini yitirmiş olan Irak demokrasisinin, İran seçimlerinde olduğu gibi ideolojik kontrol yoluyla daha da zayıflatılması. İran’daki seçimlerde, Anayasayı Koruyucular Konseyi adayları inceler ve İslam Devrimi'nin değerlerine yeterince sadık olmadığını düşündüğü adayları diskalifiye ederek, gerçek muhaliflerin Şura Meclisi’ne girmesini engeller. Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin bu tutumu, kabul veya reddedilme kriterini ideolojik sadakat haline getirirken, adil seçimler, halkın temsilcilerini seçtiği fikirlerin serbest rekabetine dayanır. Irak'ın Aday Uygunluk İnceleme Komitesi’nin tutumu ise yasal gibi görünen ancak esasen ideolojik yöntemler kullanılarak gerçekleştirildiğinden İran modelinden çok da farklı değil.

Irak ile İran arasında sorun olan Koordinasyon Çerçevesi ittifakı yıllarca Irak’ın meşru çıkarları pahasına hayatta kalmaya devam etti, ancak İran seçim modelini Irak'ta uygulanabilecek bir öğrenme kaynağı olarak görmek, ona tehlikeli bir yeni boyut ekliyor. Bu yeni boyutun temelinde Koordinasyon Çerçevesi’nin Iraklı muhaliflerini kurumların dışındaki yeni muhalefet biçimlerine itmesi ve bunun kurumların içinden gelen muhalefetten daha zararlı olması yatıyor.


Suudi Arabistan Veliaht Prensi, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı adına Şura Meclisi'nde yıllık kraliyet konuşmasını yapacak

İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (Şarku’l Avsat)
İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı adına Şura Meclisi'nde yıllık kraliyet konuşmasını yapacak

İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (Şarku’l Avsat)
İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (Şarku’l Avsat)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz adına, yarın Şura Meclisi'nin dokuzuncu döneminin ikinci yılını açmak üzere yıllık kraliyet konuşmasını yapacak.

Suudi Arabistan Şura Meclisi Başkanı Şeyh Dr. Abdullah bin Muhammed bin İbrahim Al Şeyh, Şura Meclisi’nin, meclisin yasama ve denetim görevlerini en iyi şekilde yerine getirmesini sağlayan bilge liderliğin sürekli desteği ve ilgisi ile sağlam rehberliğinden duyduğu büyük takdir ve gururu dile getirdi.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın İki Kutsal Caminin Hizmetkârı adına yıllık konuşmayı yapma nezaketini takdir ettiğini belirten Al Şeyh, yıllık kraliyet konuşmasının herkesin büyük ilgiyle beklediği önemli bir ulusal olay olduğunu vurguladı.

Şura Meclisi Başkanı, yıllık kraliyet konuşmasının ‘Suudi Arabistan’ın iç ve dış politikasını özetlediğini ve bilge liderliğin inşa ve kalkınma sürecini sürdürme konusundaki kararlılığını yansıtan vizyon ve talimatlar içerdiğini, Krallığın bölgesel ve uluslararası düzeydeki statüsünü ve önemli rolünü vurguladığını, siyasi ve ekonomik ağırlığını ve insanlık ilkelerini yayma misyonunu yansıttığını’ belirtti.

Al Şeyh, “Şura Meclisi, Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu'nun hedefleri doğrultusunda, kraliyet konuşmasının kalkınma ve büyüme temellerinden ilham almayı sabırsızlıkla bekliyor. Meclis, çalışmaları ve kararlarıyla, Krallıkta çeşitli alanlarda gerçekleşen büyük dönüşümlere ciddi ve etkili bir şekilde katkıda bulunmayı amaçlıyor” ifadelerini kullandı.

Al Şeyh, Şura Meclisi'nin dokuzuncu döneminin ilk yılında gerçekleştirilen verimli çalışmalara da değindi. Şura Meclisi, bu dönemde 41 oturumda 462 karar alarak ulusal öneme sahip çeşitli konuları görüştü. Bu, kapsamlı kalkınma sürecini desteklemek için gösterilen çabaların boyutunu yansıtıyor. Al Şeyh, Şura Meclisi'nin uzman komitelerinin geçtiğimiz yılda toplam 315 oturumdan oluşan bir dizi yoğun toplantı düzenlediğini ve bu toplantılarda, 248 yetkilinin katılımıyla, hükümet kurumlarının yıllık raporları da dahil olmak üzere gündemlerindeki bir dizi konuyu tartıştıklarını, böylece şeffaflık ilkesini pekiştirdiklerini kaydetti.

Şura Meclisi Başkanı, meclisin parlamento diplomasisinin geçtiğimiz yıl çeşitli biçimlerde farklı faaliyetlerini sürdürdüğünü, 146 iç ve dış parlamento diplomasi faaliyeti kaydedildiğini ve aktif bir varlık gösterdiğini belirtti. Al Şeyh, bu katılımların ve toplantıların parlamento ilişkilerinin güçlendirilmesine ve deneyimlerin paylaşılmasına katkıda bulunduğunu ifade etti.

Al Şeyh, Suudi Arabistan’ın her düzeydeki hızlı gelişiminin (ekonomik çeşitlilik, teknolojik ilerleme, büyük projelerde rönesans ve insani kalkınma) Krallığın çeşitli düzeylerdeki varlığını güçlendiren ve haklı davaların yanında durma, stratejik ortaklıklar kurma ve bölgede ve dünyada istikrar ve kalkınmaya doğru ilerleme konusundaki tam kararlılığını teyit eden dengeli ve etkili bir dış politika ile birleştiğini bildirdi.

Al Şeyh, bu başarıların, bilge liderliğin sürekli ve devam eden desteğinin doğrudan bir yansıması olduğunu ve Şura Meclisi’nin, devletin genel politikasını özetleyen kraliyet konuşmasında yer alan direktifler rehberliğinde, önümüzdeki dönemde rolünü güçlendirmesi için bir teşvik olduğunu açıkladı.

Şura Meclisi Başkanı Al Şeyh, açıklamasının sonunda, Yüce Allah'tan, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a ülke ve onun ilerlemesi için iyi olan her adımda başarı vermesini diledi.