Sudan Başkanlık Sarayı ‘Zorla Çıkış'ın laneti

Saray enkazını geri alan Burhan acı sarmalı sona erdirebilecek mi?

Gordon Paşa dönemindeki eski başkanlık sarayı (Getty)
Gordon Paşa dönemindeki eski başkanlık sarayı (Getty)
TT

Sudan Başkanlık Sarayı ‘Zorla Çıkış'ın laneti

Gordon Paşa dönemindeki eski başkanlık sarayı (Getty)
Gordon Paşa dönemindeki eski başkanlık sarayı (Getty)

Sudan'ın İngiliz Genel Valisi General Charles Gordon, 1885 yılında Nil Nehri kıyısında bulunan başkanlık sarayında Mehdici bayrak taşıyıcısı Mursal Hamouda ‘ tarafından atılan bir kurşunla öldürülmüş, ardından öfkeli ’Ensar kılıçlarıyla başını keserek süngülerine asmış, böylece Sudan devrimlerinin anası “Mehdici devrimin” zaferi ve 26 Ocak 1885'te Sudan'da ilk ulusal hükümetin doğuşu ilan edilmiştir.

O tarihten bu yana Saray, Sudan egemenliğinin bir sembolü olarak kaldı ve ülkenin cumhurbaşkanları, General Gordon'un ülkeyi yönettiği ve 1885'teki son savaşını izlediği bu yerden, 2023'te Hızlı Destek Güçleri'nin kontrolü ele geçirmesine ve yaklaşık bir yıl önce yöneticisi Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Burhan'ı ülkenin doğusuna sürmesine kadar bakmaya devam etti. Sudan sahnesinde tarihi referanslar mı var yoksa Gordon Sarayı'na giren cumhurbaşkanlarının çoğunun zorla çıkarıldığı gibi bir lanet mi?

Gordon'un koltuğunda ezheri

İsmail el-Ezheri Sudanlı milliyetçi ve siyasetçi. 1954-1956 yılları arasında Sudan'ın ilk başbakanı olarak görev yaptı. Ezheri, General İbrahim Abboud liderliğindeki Kasım 1958 darbesiyle devrildi. Abboud 6 yıl boyunca sarayda kaldı, ancak iktidarını deviren Ekim 1964 halk devrimi ve kellesini talep eden göstericilerin sesleri altında sarayı terk etti.

fgthy
İsmail el- Ezherî, Sudan'ın bağımsızlıktan sonraki ilk devlet başkanı (1956-58) (Getty)

İkinci Demokrasi sırasında İsmail el- Ezherî Ekim 1964 devriminden sonra Egemenlik Konseyi Başkanlığı görevini üstlendi. Ezherî, General Cafer Numeyri'nin Mayıs 1969'daki darbesiyle tekrar devrildi.  Numeyri, 16 yıl boyunca Gordon'un koltuğunda kaldı, ancak  Nisan 1985'teki bir halk devrimiyle görevden uzaklaştırdı.

Mirgani Numeyri'nin yerine geçti

Nisan 1985 devriminin ardından Egemenlik Konseyi'nin başına seçilen ve birkaç ay boyunca Gordon Sarayı'ndaki masasında oturan Ahmed el-Mirgani, Haziran 1989'da General Ömer el-Beşir liderliğindeki Ulusal Kurtuluş Devrimi'nin darbesiyle bu görevden zorla uzaklaştırıldı.

sdfrg
Cumhurbaşkanı Mareşal Cafer Numeyri (1969-84) (Getty)

Ömer El Beşir, Sudan'ın en uzun süre görev yapan devlet başkanıdır. Ülkeyi yaklaşık otuz yıl boyunca yönetmiş ve bu süre zarfında eski tarihi sarayı “ inşa ettirmiş ‘ ve modern mimari tarzda yeni bir saray inşa ettirmiştir ki bu sarayın o dönemde bir ’ Çin hediyesi ” olduğu söylenmiştir!

Çin'in hediyesi Sudan'ın Gordon'un sarayına alternatif ve “paralel” bir başkanlık sarayı hediye etmesi, tarihin hala günümüzde devam ettiğinin bir göstergesidir, çünkü General Gordon Sudan'a gelmeden önce Çin'i ve Çinlileri tahkir etmişti. Çin'de  bundan dolayı Gordon'a ait  izi silmek için bir sarayı yapımını finanse etti.

El Beşir zorla görevden alındı

Hakkında ağır suçlamalar bulunan Beşir Aralık 2019'da gerçekleşen devrimle “yeni ve eski” sarayından zorla çıkarılarak hapse atıldı.

dfrg
Sudan'ın devrik Devlet Başkanı Ömer El Beşir 22 Şubat 2019 tarihinde başkent Hartum'daki başkanlık sarayında ulusa sesleniyor (AFP)

El Beşir'i deviren devrimden sonra, ordu komutanı Korgeneral Abdülfettah el Burhan Egemenlik Konseyi'nin başına, Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Muhammed Hamdan Daklu da (Hamideti) yardımcılığına seçildi. Ofisleri “Çin Sarayı ‘nda birbirine bitişikti, ancak ’komşu laneti” iki adama devredildi ve aralarında savaş çıktı ve ikincisi birincisini sarayından kovdu. Ancak Hamideti de saray'da çok kalamadı. Enkazı haline sarayı Burhan tekrar savaşarak geri aldı.

Çin Sarayı'nın hikayesi

26 Ocak 2015 tarihinde Devlet Başkanı Ömer El Beşir yeni sarayının açılışını yaptı ve yönetim eski başkanlık sarayından (Gordon Paşa Sarayı) yeni ve lüks “Çin” binasına taşındı. El Beşir yeni başkanlık sarayının açılış tarihini keyfi olarak seçmedi; 130 yıl önce aynı tarihte Sudan'ın İngiliz Genel Valisi General Charles Gordon'un öldürülmesinin yıldönümü olan ve Hartum'un Kurtuluşu günü olarak bilinen güne denk getirmeyi tercih etti.

İngilizler, “Tanning” olarak bilinen Çinli köylü isyanını bastırmayı başaran General Gordon'u Sudan'daki Mehdist devrimi bastırması için İngiliz kolonisi Çin ‘den getirmiş, ancak Mehdist devrimciler onu sarayının merdivenlerinde ’öldürmüştür.

swdefr
Başkan General İbrahim Abboud, bağımsızlıktan sonraki ikinci başkan (1856-64) (Getty)

Çinli devrimciler,  “kötü şöhretli” generalin Sudan'da öldürülmesini bir manevi ödül  olarak gördü.

Sarayın ihtişamı

Üç katlı sarayın en üst katı Devlet Başkanınına, ikinci katı ise Devlet Başkan Yardımcılarına tahsis edilmiş olup, 10 toplantı odası, 7 resepsiyon salonu, idari, kontrol ve medya ofisleri, bodrum kat otoparkı ve 14 asansörden oluşmaktadır.

 Bakan Salah Wensi'nin açılış gecesi yaptığı konuşmada sözünü ettiği ultra lüks binanın gerçek maliyeti bilinmiyor. Tüm Afrika'da eşi benzeri olmayan en büyük ve en prestijli saray. Ancak Başkanlık Sarayı Müzesi Müdürü ve Halkla İlişkiler Departmanı Müdürü Abdülnassır Ser al-Şattam maliyetin 40-45 milyon dolar civarında olduğunu belirtiyor.

ı8o9
Hartum'daki Başkanlık Sarayı 1925 (Getty)

2007 yılında eski Çin Devlet Başkanı Hu Jintao'nun ziyareti sırasında Sudan'ın yeni başkanlık sarayının inşası için bir anlaşma imzalanmıştı. O dönemde basında çıkan haberlerde Çin'in sarayın inşasını yüzde 40 hibe ile finanse edeceği, Sudan hükümetinin de kalan miktar için Çin'den kredi alacağı belirtilmişti ancak Sudanlı yetkililer açılışta sarayın tamamen “Çin hibesi” ile inşa edildiğini açıkladı: İmzanın atıldığı andan inşaatın tamamlanmasına kadar geçen sürede Sudan-Çin ilişkileri çok gelişti ve güçlendi, bu da sarayın inşasını tam bir Çin hibesi haline getirdi.

Muhalefetin görüşü

Sarayın gerçek maliyeti ne olursa olsun, o dönemde Sudan muhalefeti ülkenin ekonomik koşulları ışığında yeni bir başkanlık sarayının inşasını yersiz bir “lüks ve önceliklerin yanlış hesaplanması” olarak görüyordu. Ulusal Uzlaşı Güçleri İttifakı sözcüsü Bekri Yusuf Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte “Muhalefetin, rejimin sarayı inşa ederek vermek istediği mesaj konusunda kafası karışık” dedi.Yusuf, "Sudan'ın uluslararası ilişkileri geriliyor ve sadece sınırlı sayıda uluslararası yetkili ülkeyi ziyaret ediyor, eğer açık ilişkiler olsaydı, rejimin ülkenin imajını güzelleştirmek istediğini söylerdik, ancak bu bile yok" dedi.

 Bakan Wensi sarayın açılışında yaptığı konuşmada, eski sarayın 190 yıl önce inşa edildiğini, bunun da eskimeye ve yıpranmaya yol açtığını ve yenilenme ihtiyacının Sudanlıların iradesini temsil edecek yeni başkanlık sarayının inşasını gerektirdiğini söyledi.

Arap-İslam tarzı... Yoksa Çin porseleni mi?

Başkanlık Müzesi müdürü teknik olarak sarayı, tarihi yorumlamak ile geleceğe olan inancı somutlaştırmak, Sudan iradesini temsil etmek ile kültürel kimliği ifade etmek arasında harmanlanan, ataların anısını ve sömürgeciliğe karşı direnişlerinden ve bağımsızlık bayrağını yükseltmelerinden ilham alınabilecek şeyleri ihmal etmeyen mimari bir yenilik olarak görüyor. El Beşir'in yeni sarayı geniş, kavisli kapı ve pencereleriyle Arap-İslam mimari tarzını, onu süsleyen kubbesiyle de Türk ve modern mimari tarzını harmanlıyor.

Sarayının Çin'den Sudan'a taşınmış bir Çin porselen sarayına benzediğini ifade eden Beşir, "Tüm özellikleri Sudan'a ait değil, üstündeki kubbe bile Sudan'ın piramit şeklindeki kubbelerinden farklı" dedi.

Tarihi ağaçların kesilmesi

Sarayın halkla ilişkiler departmanı sarayın tarihi bahçesine yapılan müdahaleyi reddetse de Abdülhafız yüz yıldan daha eski olan tarihi ağaçların kesilmesini şiddetle kınayarak eski sarayı sevdiğini belirtmişti. Sarayın inşası, tefrişi ve dekorasyonu ülkenin kültürel zenginliğinin ve çeşitliliğinin özelliklerini bir araya getirirken, resimler ve saray salonlarının isimleri (Taka, Jebel Marra, Bajrawiya ve Kanana) bu çeşitliliği yansıtıyor ve Mavi ve Beyaz Nil'e bakan manzarası ona nefes kesici bir görünüm kazandırıyor.

Gordon'un Eski Sarayı

Cumhuriyet Sarayı Halkla İlişkiler Departmanına göre, Gordon Sarayı ya da başkanlık sarayı olarak kalacak olan eski başkanlık sarayı, İngiliz valisi General Charles Gordon'un 1885'te merdivenlerinde Mehdist devrim destekçileri tarafından öldürülmesiyle başlayan zengin bir tarihe sahiptir. Aynı zamanda ülkenin bağımsızlığının ilk kutlamalarına tanıklık etmiş ve ilk Sudan Cumhurbaşkanı İsmail El Ezheri, 1 Ocak 1956'da bağımsızlık bayrağını direğine çekerek “Mısır ve İngiliz” ikili yönetiminin bayraklarını indirmiştir.

Lobileri ulusal dönemde siyasi olaylara ve çatışmalara tanıklık etmiştir; bunlardan en önemlisi Temmuz 1971 darbesi sırasında eski Cumhurbaşkanı Cafer Numeyri'nin kısa bir süreliğine gözaltına alınmasıdır. Eskiden Victoria Caddesi olarak bilinen Saray Caddesi güneyden Hartum'un merkezinde son bulurken, eskiden içinden geçen Nil Caddesi kuzeyden paralel olarak uzanmaktadır.

zcvfbg
1930'larda Hartum'daki Başkanlık Sarayı (Getty)

Başkanlık Sarayı ilk olarak 1832 yılında eski Alwa krallığının başkenti Soba'nın kalıntılarından getirilen çamur ve tuğlalardan inşa edilmiş ve o zamanlar “Saraya al-Hakamdar”, daha sonra “Genel Vali Sarayı” olarak adlandırılmış, Sudan'ın bağımsızlığından sonra ise dünyanın dört bir yanındaki ülkelerdeki başkanların karargahlarının isimlerine uygun olarak “Cumhuriyet Sarayı” olarak adlandırılmıştır.

1972 yılında Başkan Numeyri, Binbaşı Haşim El Atta'nın kendisine karşı gerçekleştirdiği darbenin başarısız olmasının ardından saraya “Halk Sarayı” adını vermiş ve Nisan 1985'te Numeyri rejimini deviren halk ayaklanmasının ardından sarayın adı Cumhuriyet Sarayı olarak değiştirilmiştir. Sarayın üçlü direği ve Gordon'un öldürüldüğü merdiven eski sarayın en ünlü simgeleridir. Merdiven, İrlandalı ressam George William tarafından General Gordon'un ölümünü tasvir eden bir tabloya dönüştürülmüştür ve bu tablo İngiltere'nin Leeds şehrinin müzesindedir.

Tüm bu yüküyle “ordu”, liderinin bir yıldan uzun bir süre isteksizce terk ettiği Cumhuriyet Sarayı'na geri dönüyor, ancak bu ne o zarif yeni saray, ne de o antika tarihi saray, çünkü savaş burayı yıktı ve bir saray kalıntısına dönüştürdü, bu yüzden toplar, mermiler, savaşçılar ve marşlar “Gordon'un Sarayı” içinde bir yerlerde saklı bir “laneti” ortadan kaldırdı mı? Yoksa eski, yenilenmiş tarihine mi dönüyor?



Libya’nın yurtdışında dondurulmuş fonlarının çözülmesine yönelik olası gizli anlaşmalar

Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
TT

Libya’nın yurtdışında dondurulmuş fonlarının çözülmesine yönelik olası gizli anlaşmalar

Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)

Zayed Hediyye

Libya'da Abdulhamid ed-Dibeybe’nin başbakanı olduğu Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) son aylarda karşı karşıya kaldığı siyasi ve ekonomik krizler devam ederken UBH ile ABD yönetimi arasında yapılan anlaşmalara ilişkin uluslararası basında art arda çıkan haberler UBH’nin sıkıntılarını daha da arttırdı. Bu anlaşmalar arasında Washington'da dondurulan Libya fonlarının, ABD'ye bu fonların bir kısmının verilmesi karşılığında çözülmesini amaçlayan bir anlaşma da yer alıyor.

Bu anlaşmanın onaylanması halinde bu hamle, Temsilciler Meclisi'nin (TM) yeni bir bütçe vermeyi reddetmesi ve Libya’nın doğu kampının ABD ve Türkiye gibi Libya sahnesindeki önde gelen ve etkili olan uluslararası tarafların teveccühünü kazanmayı başarması sonucu UBH’nin son dönemde rakiplerine karşı gerilediği ekonomik ve siyasi düzeylerdeki konumunu iyileştirmesine katkı sağlayacak.

Washington için cazip bir anlaşma

Anlaşmanın ayrıntıları, İngiltere merkezli Middle East Eye haber sitesi ve diğer uluslararası basın kaynakları tarafından hazırlanan ve UBH ile Trump yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan ve 30 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen fonlarına ilişkin gizli müzakerelerden bahseden bir haberde ortaya çıktı.

Söz konusu habere göre taraflar arasındaki görüşmeler geçtiğimiz nisan ayı sonlarında Katar'ın başkenti Doha'da gerçekleşti. ABD Başkanı Trump'ın Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos ile UBH Başbakanı Dibeybe’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı ve kuzeni İbrahim ed-Dibeybe’nin bir araya geldiği görüşmede, Libya'nın, Washington'ın dondurulan fonların çözülmesinde rol oynaması karşılığında, dondurulan fonların bir kısmını belirli ABD kuruluşlarına verme planı ele alındı.

Şarku’l Avsat’ın Middle East Eye'den aktardığı kaynaklara göre plan Trump'ın ekibinin ciddi ilgisini çekmiş ve planın uygulanmasına yönelik mekanizmaların takibi için iç görüşmeler çoktan başladı. Ancak bu durum, bazı tarafların dondurulmuş Libya fonlarını bir sonraki aşamada siyasi olarak değerlendirme niyetleri hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Libyalı yetkililerden yalanlama

Öte yandan Libya Yatırım Otoritesi (LIA), fonların serbest bırakılmasına ilişkin olarak basında yer alan haberleri yalanladı. Bu iddiaların doğruluktan yoksun olduğunu ve güvenilir kaynaklara ya da yetkili makamlar tarafından yayınlanan resmi raporlara dayanmadığını vurgulayan LIA, tüm yatırım portföylerinin ve egemen fonlarının Denetim Bürosu ve İdari Kontrol Dairesi gibi yerel kuruluşların yanı sıra akredite sahibi uluslararası denetçiler de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlar tarafından periyodik izlemeye tabi tutulduğunu ve hesaplarının uluslararası kabul görmüş yönetişim, açıklama ve şeffaflık standartlarına uygun olarak düzenli olarak gözden geçirildiğini kaydetti.

Libya’dan hamleler

ABD son zamanlarda Libyalı kurumların ve önde gelen resmi şahsiyetlerin Libya’nin ABD bankalarında dondurulmuş fonlarının serbest bırakılmasına yönelik hamleleri için aktif bir arena haline geldi. Libyalı resmi kaynakların tahminlerine göre bu fonlar Libya'nın yurtdışındaki toplam fonlarının yüzde 25'inden fazlasını oluşturuyor ve yaklaşık 200 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bu hamlelerden en öne çıkanı, birkaç gün önce İngiltere merkezli Africa Confidential dergisinin sayfalarında yayınlanan ve Libya Devlet Varlıklarının Geri Kazanımı ve Yönetimi Ofisi (LAROM) eski Başkanı Muhammed el-Menseli'nin ‘çalıntı’ olarak nitelendirilen ve 50 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen Libya’nın yurtdışındaki fonlarını kurtarmaya yönelik hamlelerinin ardından ABD makamları tarafından tutuklanmasının hangi koşullarda gerçekleştiğinden bahseden tartışmalı bir haberde ortaya çıktı.

Africa Confidential haberinde, Muhammed el-Menseli'nin geçtiğimiz yıl aralık ayında Washington'da Dışişleri, Adalet ve Hazine bakanlıkları yetkilileriyle bir araya geldiğini ve Muammer Kaddafi rejimi tarafından ABD’deki gizli hesaplara kaçırılan paraları Libya'nın geri alma niyetini kendilerine bildirdiğini aktardı. Habere göre Menseli bundan sadece birkaç hafta sonra 7 Ocak'ta izinsiz eylemlerde bulunduğu ve çifte vatandaşlığa sahip olduğu gerekçesiyle tutuklandı.

Libya’nın fonları onlarca yıldır dondurulmuş durumda

Libya'nın yurtdışında dondurulan fonları, 2011 yılında Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana ülkenin karşı karşıya kaldığı en çetrefilli konulardan biri. Zira o tarihten bu yana göreve gelen hiçbir hükümet bu dosyayı yerinden oynatmayı başaramadı. Libya’nın yurtdışındaki fonları, 17 Şubat 2011'deki halk ayaklanmasını bastırmakla suçlanmasının ardından Kaddafi rejimine yaptırım uygulanmasını öngören 1973 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı kapsamında dondurulmuştu.

Libya’nın dondurulmuş fonları, eski rejimin yurtdışında doğrudan veya dolaylı olarak sahip olduğu tüm finansal varlıkları, fonları ve ekonomik kaynakları kapsıyor. Resmi verilere göre yurt dışındaki bankalarda bulunan dondurulmuş fonlar, varlıklar ve tahviller de dahil olmak üzere 200 milyar dolar tutarında olduğu tahmin ediliyor.

Bu fonların yüzde 37’si Avrupa’da, yüzde 33’ü Kuzey Amerika’da, yüzde 23’ü Afrika’da, yüzde 6’sı Ortadoğu’da ve yüzde 1’i Güney Amerika bulunuyor.

Devasa yatırımlar

Dondurulan fonlar arasında şimdiki adı Libya Yatırım Otoritesi olan Libya Yatırım Fonu'na ait yatırımlar da yer alıyor. Libya'nın egemen varlık fonu, ülkenin fazla petrol gelirlerini yönetmek ve yatırım yapmak için 2006 yılında kuruldu. Kaddafi döneminde 100 milyar dolardan fazla kaynak tahsis edilen fon, tarım, emlak, finans, petrol ve gaz gibi çeşitli alanlardaki yatırımları yönetiyor ve gelirlerinin milyarlarca dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bazı ülkeler geçtiğimiz yıllar boyunca, Libya'nın dondurulmuş fonlarına, bu fonlardan faydalanmak amacıyla göz dikti. Bazıları yasadışı yollardan ve Libya'ya karşı tazminat davaları açarak bu fonları elde etmeye çalıştı, ancak tüm bu girişimler başarısız oldu.

LIA Direktörü Ali Mahmud Reuters'a yaptığı açıklamada, LIA’nın 70 milyar dolarlık fonlarının aktif yönetiminin on yılı aşkın bir süre sonra ilk kez BMGK tarafından bu yılın sonlarına kadar onaylanmasını beklediğini söyledi. Mahmud, LIA'nın mart ayında sunduğu yatırım planının kasım ya da aralık ayında BMGK tarafından onaylanacağından emin olduğunu da sözlerine ekledi.

LIA’nın dört bölümden oluşan planının ilk bölümünün oldukça basit olduğunu belirten Mahmud, bu bölümde fonların dondurulduğu yıllar boyunca biriken fonların tahvil ödemeleri olarak yeniden yatırılmasının planladığını ifade etti.

Birçok hedef

Bingazi Üniversitesi'nde ekonomi ve siyaset bilimi profesörü olan Ali Cuma, UBH’nin bu olası anlaşmayla sadece bir değil, birkaç hedefe ulaşmayı amaçladığını düşünüyor.

Prof. Cuma, Dibeybe hükümetinin Libya'nın yurtdışındaki fonlarının kontrolünü yeniden ele geçirme çabasının öncelikle ekonomik sıkıntısını çözmeyi ya da hafifletmeyi amaçladığını, zira hükümetin şu anda TM başta olmak üzere çeşitli taraflarca kendisine dayatılan iç siyasi ve mali baskı nedeniyle kamu harcamalarını karşılayamadığını söyledi.

Prof. Cuma, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Bu teklif aynı zamanda ABD ve pragmatik tutumlarıyla tanınan yeni başkanı Donald Trump ile ilişkileri geliştirmeyi ve Libya'nın doğu kampının son haftalarda nispeten başarılı olduğu Washington'a karşı üstünlük sağlama çabalarının önünü kesmeyi amaçlıyor.”

Ancak birçok tarafın bu sızıntıları mali kazançlar karşılığında ulusal egemenliğin bir kısmının teslim edilmesi olarak istismar etmeye çalışacağı için anlaşmanın Dibeybe ve UBH üzerindeki olumsuz etkisi konusunda uyaran Prof. Cuma, Dibeybe hükümetinin bu hamlesinin, dondurulmuş fonların geri alınması ile ulusal egemenliğin korunması arasında bir denge kurma becerisi açısından gerçek bir sınav niteliği taşıdığını, fakat mevcut aşamada bu iki zıt kutbu bir araya getirmenin oldukça zor olduğunu vurguladı.