Esed sonrası Suriye: Son 100 güne bir bakış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Esed sonrası Suriye: Son 100 güne bir bakış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Hayed Hayed

Şara’nın girişimlerinin hızı ve ortaya çıkardığı sonuçlar farklı tepkilere yol açtı.

Suriye'de geçici hükümetin ilk üç aylık dönemi sona ererken, ülke kritik bir dönüm noktasında bulunuyor. Ahmed eş-Şara liderliğindeki geçici hükümet, ülkeyi siyasi bir geçiş sürecine yönlendirmek için bir dizi adım attı, ancak çabaları eleştiri ve incelemeden kaçamadı.

Geçişin zor olacağı elbette bekleniyordu, ancak geçici hükümetin somut iyileştirmeler yapamaması yenilenen huzursuzluklara yol açmış olabilir. Suriye'nin geleceği, Şara’nın bu krizleri ne kadar etkili yöneteceğine bağlı. Ülkeyi istikrara ve refaha kavuşturmak için önündeki en iyi fırsat, hukukun üstünlüğünü savunan ve Suriye halkının beklentilerini karşılayan şeffaf, kapsayıcı ve katılımcı bir hükümet kurmak olabilir.

Siyasi geçişe doğru tartışmalı bir süreç

Şara'nın konuşması birçok Suriyelinin umutlarına dokundu ve daha parlak bir geleceğe dair özlemlerini tazeledi. İktidara geldiği günden bu yana eylemleri, kamuoyunu rahatlatmak ve tartışmalı geçmişiyle ilgili endişeleri gidermeye yönelik açık bir çaba kapsamında, yasal ve usul kurallarına uyma konusunda bilinçli bir gayrete işaret etti. Bu bağlamda attığı en dikkat çekici adımlardan biri, tek taraflı bir otorite kurmak yerine, Esed rejimini deviren devrimci güçler üzerinden meşruiyet elde etme yoluna gitmesi oldu. Şara, düzenli bir geçişin temellerini oluşturma çabalarının bir parçası olarak, bir diyalog konferansı düzenlemek üzere bir komite kurma girişiminde bulundu ve böylece geniş çaplı bir ulusal tartışmanın kapısını açtı. Ayrıca, hazırlandıktan sonra yeni bir yasama organı ve geçiş hükümeti için yasal dayanak teşkil edecek bir anayasa bildirgesi hazırlamak üzere ikinci bir komiteyi görevlendirdi.

Geçici hükümetin yapısı ve performansına yönelik eleştiriler giderek yaygınlaşıyor ve yoğunlaşıyor. Bu eleştirilerin başında Heyet Tahrir el-Şam'a bağlı isimlerin devlet kurumları üzerindeki hakimiyeti geliyor

Ancak bu girişimlerin hızı, uygulanma biçimi ve ortaya çıkardığı sonuçlar farklı tepkilere yol açtı. Bazıları bunları tarihi başarılar olarak değerlendiriyor ve kurumsal istikrarın sağlanması için hızlı hareket edilmesi gerektiğini savunuyor. Ancak bazıları bu süreci aceleci, yüzeysel ve anlamlı bir siyasi dönüşüm sağlamaktan ziyade Şara'nın otoritesini pekiştirmeye yönelik olarak görüyor. Özellikle Ulusal Diyalog Konferansı, aceleyle düzenlendiği gerekçesiyle sert eleştirilere maruz kalmıştı. Acele edilmesi sürecin içerikten ziyade görünüşe öncelik verdiğine dair şüpheler uyandırdı.

Öte yandan Anayasa Bildirgesi de Suriye halkının bazı kesimlerinde kaygılara yol açtı. Çünkü net hesap verebilirlik mekanizmaları veya yürütme, yasama ve yargı organları arasında bir denge ve denetim temeli olmaksızın başkana geniş yetkiler veriyor. Eleştirenler, bu yönetişim sorunlarının yanı sıra bildirgenin Suriye'nin çeşitli toplumsal ve siyasal tablosunun gerçekliğini yansıtmadığını da savunuyor. Ancak Şara taraftarları, bunun aksine, düzenli ve etkili bir geçişi sağlamak için başkanlık yetkilerinin geniş tutulmasının gerekli olduğunu savunuyorlar. Şara'nın siyasi hamlelerine yönelik desteğin veya muhalefetin kesin düzeyini ölçmek zor olsa da, çabalarının pek çok kişinin umduğu birliği sağlamadığı aşikar.

Gergin yönetim

Eleştiriler hükümetin yapısıyla sınırlı kalmıyor, hükümetin kötü performansına da değiniyor. Birçok Suriyeli, özellikle de daha önce rejimin kontrolü altında olan bölgelerde yaşayanlar için öncelik siyasi temsil değil, hükümetin temel hizmetleri sağlayamaması. Ülkenin dört bir yanından gelen tanıklıklar, su ve elektrik gibi hayati hizmetlerin, Esed yönetiminin son yıllarına kıyasla iyileşmek yerine daha da kötüleştiğini gösteriyor.

Suriye lirasının dolara karşı geçici olarak değer kazanmasıyla birlikte ilk iyileştirmeler, satın alma gücünün artmasına katkıda bulundu.Ekonomik iyimserlikle ihtiyatın bir arada olduğu bir hava yaydı

Sınırlı kaynaklar, devam eden yaptırımlar ve uluslararası desteğin yokluğu hükümetin bu zorluklarla başa çıkma kabiliyetini sınırlamış olsa da, yerine getirilmeyen vaatler halkın hayal kırıklığını daha da artırdı. Zira yetkililer, maaşlarda yüzde 400 artış ve elektrik kesintisi sorununa hızlı çözüm gibi önemli iyileştirmeler vaat etmişti. Ancak bu yüksek beklentiler karşılanmayınca genel hayal kırıklığı daha da arttı.

Memnuniyetsizlik piramidinin tepesinde, on binlerce kamu sektörü çalışanını etkileyen toplu işten çıkarmalar yer alıyor. Bazı işten çıkarmalar - kurumlardaki idari personelin yolsuzluğu, devamsızlık veya fazla personel bulunması gibi - gerekçelerle haklı görülebilirken, bu sorunun ölçeği ve yaşanma hızı, pek çok insanı alternatif bir iş veya mali yardımdan mahrum bıraktı. Öte yandan, kamu kurumlarındaki yeniden yapılandırma, temel bürokratik hizmetlerin askıya alınmasına yol açarak günlük yaşamı daha da zorlaştırdı. Geçici hükümet yakın zamanda işten çıkarılan bazı çalışanları yeniden işe alırken, bazı devlet kurumlarını da yeniden faaliyete geçirdi. Bu önlemler, vatandaşların kaygılarının etkili ve kapsamlı bir şekilde giderilmesinde henüz yetersiz kaldılar.

İlk kazanımlar mali çalkantılarla yok oldu

Esed'in devrilmesinden hemen sonra geçici hükümet, özellikle ticaret ve yakıt tedarikinde mütevazı ekonomik kazanımlar elde etti. Yetkililer, birçok ithalat kısıtlamasını hızla kaldırdı ve gümrük vergilerini düşürdü, bunun sonucunda daha uygun fiyatlarla daha fazla yabancı mal akışı sağlandı. Ülkeyi yıllardır etkisi altına alan yakıt sıkıntısı krizinde de, benzin ve dizel yakıtın daha bulunabilir hale gelmesiyle birlikte nispeten bir rahatlama görüldü. Akaryakıt fiyatları, daha önce uygulanan sübvansiyonlu fiyatlara göre yüksek seyretse de, uzun süredir akaryakıt arzının ana kaynağı olan karaborsa fiyatlarının önemli ölçüde altında kaldı.

Bu ilk iyileşmeler ve Suriye Lirası'nın dolara karşı geçici olarak değer kazanması, satın alma gücünün artmasına ve bir miktar temkinli ekonomik iyimserliğin oluşmasına katkıda bulundu.

Ancak bu kazanımlar kısa sürede kayboldu ve asıl sorun hükümetin döviz kurunu istikrara kavuşturamamasıydı, bu da birkaç gün içinde yüzde 30'un üzerine çıkan aşırı bir oynaklığa yol açtı. Döviz kurundaki dalgalanma piyasaları olumsuz etkileyerek yaygın bir belirsizlik ortamı yarattı.

Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden 100 gün geçmesine rağmen Suriye hâlâ bir dönüm noktasında. Şara, ülkeyi istikrar ve refaha yönlendirmekte önemli bir rol oynuyor

Krizin temelinde, Merkez Bankası'nın uyguladığı kısıtlayıcı politikalarla daha da kötüleşen Suriye Lirası likiditesindeki ciddi sıkıntı yer alıyor. Bu kısıtlamalar işletmeler ve yardım kuruluşları için de geçerli olduğundan, bunların faaliyetleri ciddi şekilde aksadı. Maaş ödemelerinin gecikmesi ve toplu işten çıkarmaların yanı sıra, bu önlemler birçok Suriyeliyi tasarruflarını harcamak veya borç batağına düşmek zorunda bıraktı.

Uluslararası yaptırımlar gibi dış etkenlerin ve Esed rejiminden miras kalan mali çöküşün bunda önemli bir rolü bulunsa da, birçok Suriyeli, geçici hükümeti krizi etkili bir şekilde yönetememekten sorumlu tutuyor.

Artan şiddet ve istikrarsızlık

Güvenlik durumu da ekonomiden daha iyi değil. Suriye'deki güvenlik durumu başlangıçta istikrarlı görünse de, daha sonra önemli ölçüde kötüleşti. Başlangıçta yaygın huzursuzluğun önlenmesinde ordu ve güvenlik güçleri içindeki disiplinin önemi büyüktü. Ancak geçici hükümet güçlerine yönelik saldırılar arttı. Karşılıklı şiddet ve insan hakları ihlallerinin yanı sıra adam kaçırma ve soygun gibi suç faaliyetlerinde önemli bir artış olduğu bildiriliyor.

Bu zorluklar, eski rejimin güvenlik yapılarının toptan dağıtılması, geçici hükümetin, daha önce Esed'in kontrolü altında olan bölgelerde kontrolünü güçlendirememesi ve ekonomik sıkıntıların giderek artması da dahil olmak üzere çeşitli nedenlerden kaynaklanıyor. Eski rejim yetkililerinden anlamlı bir biçimde hesap sorulmaması ve adalet sürecinin gecikmesi durumu daha da kötüleştirdi. Bu da hukukun üstünlüğünü ve daha geniş anlamda istikrarı sağlama çabasını zayıflattı. Lazkiye'de son dönemde yaşanan ve koordineli saldırılarda 13'ten fazla güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiği gerginlik, yeni yönetimin güvenlik alanında karşılaştığı en ciddi meydan okumayı temsil etti. Hükümet askeri isyanı hızla bastırsa da, insan hakları ihlallerini ele alma ve daha fazla huzursuzluğu önleme becerisi konusunda endişeler devam ediyor.

Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden 100 gün geçmesine rağmen Suriye hâlâ bir dönüm noktasında. Şara ülkeyi istikrar ve refaha yönlendirmekte önemli bir rol oynuyor, ancak bunu başarabilmesi, vaatlerini kapsayıcı ve katılımcı bir şekilde yerine getirmesine bağlı. Bu vaatler yerine getirilmezse, ayrışmalar derinleşecek, gerginlikler tırmanacak ve Suriye belki de bir kez daha şiddetli karışıklıklarla karşı karşıya kalacaktır.

Ancak şunu da açıkça belirtmek gerekir ki, ne Şara ne de herhangi bir lider tek başına tüm bunları başaramaz. Suriye'ye iç içe geçmiş krizleri aşabilmesi için adil bir şans tanınmasında bölgesel ve uluslararası desteğin önemi büyüktür. Suriye'nin yeniden inşası için yaptırımların kaldırılması ve insani yardımlar dışında yardımların sunulması elzem olacaktır.

Kısacası, Suriye'nin geleceği belirsizdir ve şimdi yapılacak tercihler yalnızca Suriye'nin gidişatını değil, aynı zamanda daha geniş ölçüde bölgenin istikrarını da belirleyecektir.



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.