Küresel ticaret savaşının kazananı Brezilya mı olacak?

Brezilya'daki Paranagua Limanı, ülkenin tarım ürünleri ihracatını gerçekleştirdiği en önemli noktalardan (Reuters)
Brezilya'daki Paranagua Limanı, ülkenin tarım ürünleri ihracatını gerçekleştirdiği en önemli noktalardan (Reuters)
TT

Küresel ticaret savaşının kazananı Brezilya mı olacak?

Brezilya'daki Paranagua Limanı, ülkenin tarım ürünleri ihracatını gerçekleştirdiği en önemli noktalardan (Reuters)
Brezilya'daki Paranagua Limanı, ülkenin tarım ürünleri ihracatını gerçekleştirdiği en önemli noktalardan (Reuters)

Brezilya, ABD Başkanı Donald Trump’ın getirdiği gümrük vergileriyle başlayan ticaret savaşından kazançlı çıkabilir. 

Wall Street Journal’ın (WSJ) analizinde, Trump’ın vergi kararından etkilenmek istemeyen Çinli alıcıların, Brezilya üretimi malları stoklamaya başladığı belirtiliyor. 

Çinli alıcıların, pamuktan tavuğa ve soya fasulyesine kadar birçok ürüne büyük ilgi gösterdiği ifade ediliyor. Bunun, Brezilya ve Çin arasında son yıllarda önemli ölçüde artan ticari ilişkileri yansıttığı belirtiliyor. 

Sığır eti, demir ve petrol bakımından zengin Brezilya, Çin'in geniş nüfusunun ihtiyaç duyduğu hammaddelere sahip. Çin ise Latin Amerika'nın en büyük ekonomisinin başlatmak istediği altyapı çalışmaları için gerekli sermayeyi elinde bulunduruyor. 

Bunlara ek olarak Brezilya yönetimi hem ABD’ye hem de Trump’ın gümrük vergilerinden etkilenen diğer ülkelere ihracatı artırmayı hedefliyor. Latin Amerika ülkesi, Asya dışındaki en büyük ayakkabı üreticisi konumunda. Çin malı ayakkabılar yerine ABD’ye kendi ürünlerini göndermek istiyor. 

Trump’ın bugün yeni gümrük vergileri getirmesi bekleniyor. Bu listede büyük ihtimalle Brezilya da yer alacak ancak Çin’in daha yüksek gümrük vergileriyle karşılaşması nedeniyle Latin Amerika ülkesi yine de avantajlı konumda kalıyor. 

Sao Paulo merkezli APCE danışmanlık şirketinin baş ekonomisti André Perfeito, Brezilya realinin son dönemde güçlenmesini küresel ticarete ilişkin iyimserliğe bağlıyor: 

Trump ticareti yeniden şekillendiriyor ve bu da fırsatların önünü açıyor.

Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, geçen hafta Japonya’ya yaptığı ziyarette Başbakan İşiba Şigeru’yla sığır eti ticaretinin önünü açacak bir anlaşma imzalamıştı. Japonya halihazırda sığır etinin yaklaşık yüzde 40’ını, 2019’da imzalanan anlaşma çerçevesinde ABD’den ithal ediyor. Ancak Trump’ın otomobil ithalatına yüzde 25 gümrük vergisi uygulama kararının bu anlaşmayı zora sokabileceğine dikkat çekiliyor. 

Brezilya lideri, gümrük vergileri nedeniyle ABD Başkanı’nı eleştirerek şunları söylemişti: 

Trump, dünyanın şerifi değil sadece ABD Başkanı. Himayeci ekonomi politikalarını aşıp serbest ticaretin gelişmesini sağlamalıyız.

Brezilya, ABD’ye önemli miktarda çelik de ihraç ediyor, Trump’ın yabancı ülkelerden çelik ve alüminyum ithalatına getirdiği gümrük vergilerinden de olumsuz etkilendi. Lula da Silva yönetimi, vergilerin çelik üreticileri üzerindeki etkisini azaltmak için Trump yönetimiyle müzakerelere odaklanmış durumda. 

Diğer yandan Brezilya, bir süredir Çin’le ilişkilerini de geliştiriyor. Lula da Silva, kasımda Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’i ağırlamış, 2023’te de Pekin’i ziyaret etmişti. 

Brezilya Ulaştırma Bakanı Renan Filho, ikili ilişkilerin öneminde dikkat çekerek şunları söylüyor: 

Çin hem uluslararası uzmanlığa hem de yatırım yapma kapasitesine sahip.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Japan Times



Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe