Gazze bir yandan küresel ilgi azalırken ciddi bir açlık kriziyle karşı karşıya

Gazze uçurumun kıyısında

İsrail ordusunun ağır bombardımanlarının ve Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bazı mahalleler için tahliye emri vermesini ardından evlerinden kaçmaya çalışan Filistinliler, 18 Mart 2025 (Reuters)
İsrail ordusunun ağır bombardımanlarının ve Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bazı mahalleler için tahliye emri vermesini ardından evlerinden kaçmaya çalışan Filistinliler, 18 Mart 2025 (Reuters)
TT

Gazze bir yandan küresel ilgi azalırken ciddi bir açlık kriziyle karşı karşıya

İsrail ordusunun ağır bombardımanlarının ve Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bazı mahalleler için tahliye emri vermesini ardından evlerinden kaçmaya çalışan Filistinliler, 18 Mart 2025 (Reuters)
İsrail ordusunun ağır bombardımanlarının ve Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bazı mahalleler için tahliye emri vermesini ardından evlerinden kaçmaya çalışan Filistinliler, 18 Mart 2025 (Reuters)

Salim er-Reyyis

İsrail hükümeti, mart ayının başlarından bu yana Gazze Şeridi'ne açılan tüm sınır kapılarını kapatma kararı alarak insani yardım kamyonlarının ve yakıt tankerlerinin girişini tamamen engelledi. Ocak ayı ortalarında ateşkes anlaşması çerçevesinde imzalanan insani yardım protokolüne göre Gazze Şeridi'ne günde 600 kamyon insani yardım ve 50 tanker yakıt girişine izin verilmesi gerekiyordu. Ancak, anlaşmanın uygulanmasının ilk aşamasında ikinci aşamanın uygulanması için arabuluculuk yapan Mısır, Katar ve ABD’nin himayesinde Hamas ile müzakere masasına oturmayı erteleyen İsrail, ateşkesin ilk aşamansıın sona ermesinin hemen ardından ikinci bir emre kadar Gazze Şeridi’ne açılan tüm sınır kapılarını kapatma kararı aldı.

İnsani yardımların, temel gıda maddelerinin, sebzelerin, dondurulmuş etin, yakıtın ve tıbbi malzemelerin girişinin engellendiği bir ayı aşkın süre boyunca kriz daha da kötüleşti. Kötüleşen kriz, Gazze Şeridi'nde bir buçuk yıldan fazla bir süredir herhangi bir çözüm olmaksızın açlık, hastalık, öldürülme, tutuklanma ve yerinden edilme tehlikeleriyle karşı karşıya kalan 2,4 milyondan fazla insan için hayatın tüm yönlerini etkiledi. İsrail'in bombardımanları ve saldırıları altında günlük yaşamlarını sürdürmeye çalışan Gazzeliler, her gün yıkımların ve ölümlerin devam ettiği Gazze Şeridi’nde sınır kapılarının kapatılmasının etkisi nedeniyle insani bir felaket, yaklaşan bir kıtlık ve hastalıkların yayılması tehlikesiyle karşı karşıyalar.

İsrail'in sınır kapılarını kapattığını duyurmasının hemen ardından, tüccarlar ve satıcılar tarafından her türlü mal ve ürünün fiyatları kademeli olarak yükseltilmeye başladı. Bu durum, halen bazı gelir kaynaklarına sahip olan küçük bir grup insanın, kapanmanın uzun süre devam edeceğinden korkusuyla ürünleri satın alıp stoklamasına neden oldu.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre Gazze Şeridi'nin orta kesimlerinde yaşayan Mesud Selman, 7 Ekim 2023'te başlayan yok etme savaşı sırasında İsrail tarafından sınır kapılarının kapatılması krizinin ilk kez yaşanmadığını söyledi. Sınır kapılarının birçok kez kapatıldığını ifade eden Selman, “Haftalar süren her kapanışta, temel ürünlerin azalması ve fiyatların yükselmesi nedeniyle Gazzeliler, bu fiyatlardan alışveriş yapmak ve yaklaşık iki ay yetecek kadar satın almak zorunda kaldı” dedi.

Selman, sözlerini şöyle sürdürdü:

Sınır kapılarının kapatılmasının hemen ardından fiyatlar yükseldi, ben de bu fiyatlardan satın almak zorunda kaldım. Ancak dondurulmuş sebze ve et alamadım. Çünkü elektriğimiz ya da buzdolabımız yok ve onları nerede muhafaza edebilirim ki?

Gazze'deki Filistin Hükümeti Basın Ofisi'nin açıkladığı verilere göre İsrail ordusu 18 Mart'ta askeri saldırılarına yeniden başlamadan önce Gazze sakinlerinin yüzde 70'inden fazlası gelir kaynaklarını ve evlerini kaybetmiş ve yerlerinden edilmişti.

Savaş ve savaşın son bir buçuk yılda yol açtığı felaketler ve krizler sonucunda Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 80'i, İsrail'in yardım kamyonlarının girişine izin verdiği her an kendilerine gıda kolileri gönderen uluslararası yardım kuruluşlarına ve kurumlarına bağımlı hale geldi. Ancak sınır kapılarının sürekli kapalı olması nedeniyle depolanmış gıda miktarında sıkıntı yaşanıyor. Bu da birçok gıda dağıtım merkezini yerlerinden edilenlere sağladıkları günlük öğün sayısını azaltmaya zorlarken, bazıları da kapılarını kapatmak ve temel insani yardım hizmetlerini durdurmak zorunda kaldı.

Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 80'i, İsrail'in yardım kamyonlarının girişine izin verdiği her an kendilerine gıda kolileri gönderen uluslararası yardım kuruluşlarına ve kurumlarına bağımlı hale geldi.

Han Yunus'un batısındaki Mevasi bölgesine göç eden Fevziye Abdurrahman, kendisi ve çocuklarının her gün et ya da tavuk ve bir sebzeyle pişirilmiş pirinçten oluşan bir ana öğün aldıklarını, ancak sınır kapılarının kapatılmasıyla birlikte günlük öğünlerindeki et ve tavuk miktarının marketlerde bulunan ürünler tükenene kadar azaldığını ve en sonunda tamamen yok olduğunu söyledi. Al Majalla’ya konuşan Abdurrahman, “Her geçen gün sebze ve pirinç miktarı da azaldı. Artık ne beni ne de çocuklarımı doyuruyor. Doymadığımız zamanlar oluyor” ifadelerini kullandı.

Gazze Şeridi, Han Yunus'un batısındaki Mawasi bölgesinde çiftçiler tarafından yetiştirilen az miktardaki sebze ile yetinmeye çalışıyor, ancak herkes yeterli miktarda sebze satın alamıyor. Halen bulunabilen bazı sebzelerden satın almak için pazara giden Abdurrahman, “Domates, salatalık, patlıcan, kabak ve yeşil sebzelerden almak için pazara gittim, ancak fiyatlar çok yüksek. Hiçbir gelir kaynağım olmadığı, kocam vefat ettiği ve sadece hayırsever insanlardan ve derneklerden gelen yardımlarla geçindiğim için bu fiyatları karşılayamıyorum” dedi.

Yükselen yakıt fiyatları

Sınır kapılarının kapatılmasıyla başta yemek pişirmek için kullanılan tüp gaz olmak üzere çeşitli yakıt türlerinin girişinin engellenmesi Gazzelilerin günlük yaşamlarını çeşitli yönlerden etkileyen belki de en önemli ikinci konu. Bir litre benzinin fiyatı karaborsada yaklaşık 15 dolardan 90 ila 100 dolara yükseldi. Yakıt fiyatlarındaki artış, nüfusun yüzde 90'ından fazlasını etkileyen ciddi bir su krizine de yol açtı. Bu da elektrik jeneratörlerini yüksek fiyatlı yakıtlarla çalıştırmak zorunda olmaları ve mevcut istikrarsız mali durumları için çok pahalı olan bu yakıtları satın alamayıp su için ödeme yapamamalarından kaynaklanıyor.

Savaşın başlarından bu yana tek gelir kaynağını kaybeden Gazze şehrinden Beşir Sem’an, Al Majalla’ya ailesiyle birlikte gıda kolileri ve bir miktar nakit yardımla yaşadıklarını anlattı. Banyo, bulaşık, çamaşır yıkama ya da tuvalet gibi günlük kullanım ya da içme suyu için artık su satın alamayan Sem’an, bir bardak suyun yaklaşık 25 dolardan 100 doların üzerine çıktığını söyledi.

Yakıt krizi, özellikle de yemek pişirme için kullanılan tüp gaz, halk lokantalarının ve hayırseverler tarafından açılan yiyecek tezgahlarının çalışmalarını durdurmasına ve mart ayı sonlarında gaz ve un stoklarının tükenmesinin ardından Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından sübvanse edilen 25 fırının çalışmalarını askıya alınmasına neden oldu. WFP tarafından sübvanse edilen tek bir somun ekmek yaklaşık 60 sente, 25 kilogramlık bir çuval un ise 6 dolara satılıyordu. Ancak fırınların kapatılması ve faaliyetlerinin durdurulmasının ardından un fiyatı çuval başına 50 doların üzerine çıktı.

Yakıt yasağı krizinin yol açtığı felaketlerin ardı arkası kesilmiyor. Yakıt sıkıntısı nedeniyle sokakları açma ve molozları kaldırma çalışmaları da durdu. Bu da yüzlerce sokakta atıkların birikmesine, sivrisinek ve zararlı böceklerin yanında hastalıkların yayılmasına sebep oldu. Ulaşım ve iletişim sektörü, yüksek fiyatlar ve miktarların azlığı nedeniyle neredeyse durma noktasına geldi. Bir yerden başka bir yere ulaşım aracı bulmak zorlaştı. Bulunsa bile fahiş fiyatlar ulaşım ve iletişim alanlarını felç etti.

Gazze'deki Sağlık Bakanlığı, sınır kapılarının kapatılması ve yakıt girişinin engellenmesinin Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerindeki hastanelerde jeneratörlerin ve İsrail’in devam eden bombardımanları nedeniyle ölüleri ve yaralıları taşıyan ambulansların çalışmasını etkileyeceğine dair uyardı. Sağlık Bakanlığı Hastaneler Genel Müdürü Dr. Muhammed Zakut, bakanlığın tıbbi malzeme stokunun ve onlarca kalem tıbbi temel malzemenin azaldığı uyarısında bulundu. Bunun iki nedeni olduğuna dikkati çeken Zakut, bunlardan birincisinin sınır kapılarının kapatılmaya devam etmesi nedeniyle tıbbi malzeme taşıyan kamyonların girişinin engellenmesi, ikincisinin ise İsrail ordusunun tıbbi malzeme ve ilaç depolarını hedef almaya devam etmesi olduğunu söyledi. İsrail ordusu son olarak Refah kentinde yer alan Suudi Arabistan Kültür ve Miras Merkezi’ne bağlı olan ve tıbbi malzeme stokunun bulunduğu bir depoyu hedef almıştı.

Depolarda ve antrepolarda ilaçların yüzde 37'sinin stokları sıfırlanırken hastanelerde doktorların ameliyatlar, yoğun bakım ve acil servisler için daha önce görülmemiş düzeylerde ilaç tüketmek zorunda kalıyor.

Sağlık Bakanlığı depolarda ve antrepolarda ilaçların yüzde 37'sinin stoklarının sıfırlandığını ve hastanelerde doktorların ameliyatlar, yoğun bakım ve acil servisler için daha önce görülmemiş düzeylerde ilaç tüketmek zorunda kaldıklarını açıkladı.

Kanser hastaları ve kan hastalıkları için kullanılan ilaçların yüzde 54'ünün stoku tamamen tükenirken hastaların hayatları tehlikede. Bu durum doktorların hasta tedavilerini yarıda kesmek zorunda kalmalarına neden oluyor.

frgthy
İsrail'in Gazze'deki Şucaiyye Mallesi’nde bir eve düzenlediği saldırının ardından yıkılan evlerin arasında kalan Filistinliler, 9 Nisan 2025 (Reuters)

İsrail ordusunun sınır kapılarını kapalı tutmaya devam etmesinin ve gıda ve tıbbi malzemelerin girişini engellemesinin, Gazzeliler arasında, özellikle de çocuklar arasında yetersiz beslenmenin bir sonucu olarak anemi, gıda ve sağlık felaketi ve yakında bir kıtlığa yol açacağını söyleyen Zakut, “Yakıt krizi, suların kesilmesi, çöplerin sokaklarda birikmesi ve haşerelerin yayılması, tüm bunlar cilt ve akciğer hastalıklarının yayılabileceğine dair uyarı niteliğinde. Bu yüzden İsrail'in sağlık sistemini hedef almayı bırakması ve Gazze’ye tıbbi malzeme sağlanması için uluslararası eylem talep ettik ve talep etmeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.



Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
TT

Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)

Tayvan ordusu, Çin'in olası saldırılarına "merkeziyetsiz komuta sistemiyle" hızlı yanıt vermeyi planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre Tayvan Savunma Bakanlığı, Meclis'e bu hafta sunduğu raporda, ordunun "üst kademeden emir beklemeden merkezi olmayan bir komuta yapısıyla" hareket etmesi için çalışmalar yürütüldüğünü bildirdi.

Raporda, Çin'in adayı hazırlıksız yakalamak için askeri tatbikatları aniden Tayvan'a yönelik bir işgal operasyonuna dönüştürebileceği uyarısında bulunuluyor.

Savunma yetkilileri, Çin ordusunun neredeyse her gün ada çevresinde çeşitli tatbikatlar düzenlediğini, Tayvan Silahlı Kuvvetleri'ni "sürekli tetikte tutarak yıpratmayı amaçladığını" savunuyor.

Raporda, Tayvan ordusunun Çin'den gelebilecek ani bir saldırıya karşı hazırladığı acil durum planı hakkında şu bilgiler paylaşılıyor:

Düşman aniden bir saldırı başlatırsa, tüm birimler emir beklemeden 'dağıtılmış kontrol' uygulayacak ve 'merkezi olmayan' bir komuta sistemi altında savaş görevlerini yerine getirecek.

Diğer yandan bu prosedürün nasıl koordine edileceğine dair detay verilmiyor.

Savunma Bakanlığı'nın çalışmasında, Çin'in tatbikatlar aracılığıyla muhtemel işgal senaryolarına hazırlık yaptığı iddia ediliyor. Çin'e ait savaş gemilerinin Pasifik'teki alışıldık pozisyonlarının değiştirildiği, bunların Avustralya ve Yeni Zelanda'ya doğru konuşlandırıldığı aktarılıyor.

Çin Savunma Bakanlığı'ndan pazartesi günü yapılan açıklamadaysa Tayvan'ın "savaş çığırtkanlığı" yaptığı savunuldu. Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin "bağımsızlık için savaş" vurgusuyla halkı paniğe sürüklediği görüşü paylaşıldı.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

Ancak ABD Başkanı Donald Trump, Tayvan'ın kendilerine ödeme yapması gerektiğini savunarak Taipei yönetiminde soru işaretleri yaratmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Taipei Times


Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
TT

Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)

Ukraynalıların çoğu barış anlaşması kapsamında Rusya'ya büyük tavizler verilmesine karşı.

Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü'nün (KIIS) 547 kişinin katılımıyla yaptığı ankette, Ukraynalıların yüzde 75'inin Kiev yönetiminin büyük toprak tavizleri vermesine karşı çıktığı belirlendi.

Katılımcılar, ABD ve Avrupa Birliği'nden (AB) net güvenlik garantileri alınmadan anlaşma yapılmaması gerektiğini savunuyor. Ayrıca Rusya'nın Ukrayna ordusunun büyüklüğünün sınırlandırılması talebine de karşı çıkıyorlar.

Diğer yandan yüzde 72'lik kesim, cephedeki mevcut durumun korunduğu bazı tavizler içeren bir anlaşmaya sıcak bakıyor.

Kasım sonuyla aralık ortası arasında gerçekleştirilen ankette, Ukraynalıların yüzde 63'ünün savaşı sürdürmeye hazır olduğu aktarılıyor. Katılımcıların sadece yüzde 9'u savaşın 2026'nın başlarında sona ereceğine inanıyor.

ABD arabuluculuğunda gerçekleştirilen görüşmelerde ateşkese dair somut bir adım henüz atılmadı. Ankete göre Ukraynalıların sadece yüzde 21'i ABD'ye güveniyor. Bu oran geçen yıl aralıkta yüzde 41'di.

NATO'ya duyulan güven de aynı dönemde yüzde 43'ten yüzde 34'e düştü.

KIIS direktörü Anton Hruşetski, sonuçlar hakkında şunları söylüyor:

Güvenlik garantileri net ve bağlayıcı olmazsa Ukraynalılar bunlara güven duymaz. Bu da barış planının onaylanmasına yönelik genel istekliliği etkiler.

Hafta sonu Berlin'de düzenlenen toplantıda ABD'li ve Avrupalı yetkililer, Ukraynalı heyetle bir araya gelmişti.

Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, İtalya, Polonya, İskandinav ülkeleriyle AB yönetimi tarafından dün yapılan ortak açıklamada, Avrupa liderliğindeki Gönüllü Ülkeler Koalisyonu çerçevesinde oluşturulacak ve ABD tarafından desteklenen "çok uluslu bir Ukrayna gücü" kurulacağı duyurulmuştu.

Bu güç, Ukrayna savunma kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasına, hava sahasının güvenliğinin sağlanmasına ve denizlerin daha güvenli hale getirilmesine destek verecek.

Ayrıca Ukrayna için NATO'nun 5. maddesine benzer güçlü güvenlik garantileri içeren bir "barış paketi" üzerinde önemli ilerleme sağlandığı bildirilmişi.

ABD Başkanı Donald Trump da dünkü açıklamasında Ukrayna'nın talep ettiği güvenlik garantilerinin Avrupa'yla işbirliği içinde şekillendirildiğini vurgulayarak, "Savaşın yeniden başlamaması için güvenlik garantileri üzerinde çalışıyoruz" demişti.

Cumhuriyetçi lider, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'ye seçim çağrısı da yapmıştı. ABD Başkanı, Kiev'in "seçim düzenlememek için savaşı bahane ettiğini" öne sürmüştü.

Görev süresi geçen yıl sona eren Zelenski ise Batılı müttefiklerin güvenliği sağlaması halinde 90 gün içinde seçime gitmeye hazır olduğunu söylemişti.

Ancak KIIS anketine göre, Ukraynalıların sadece yüzde 9'u çatışmalar sona ermeden seçim yapılmasını istiyor.

Independent Türkçe, Reuters, NBC


Sırbistan'daki protestoların ardından Trump'ın damadı geri adım attı

Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
TT

Sırbistan'daki protestoların ardından Trump'ın damadı geri adım attı

Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)

Sırbistan yönetimi, ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı Jared Kushner'ın otel yapmasına yeşil ışık yaksa da ardından gelen protestolar ve bir bakana açılan dava, Belgrad'daki projenin iptaline neden oldu.

Pazartesi günü bir özel savcı, aralarında Kültür Bakanı Nikola Selaković'in de olduğu 4 kişi hakkında, Kushner'ın projesiyle bağlantılı olarak düzenlediği iddianameyi açıkladı. 

Organize Suçlardan Sorumlu Kamu Başsavcılığı'nın sitesinde yayımlanan açıklamada bu 4 kişinin görevin kötüye kullanılması ve belgede sahtecilikle suçlandığı bildirildi. 

Bunun üzerine Kushner'ın firması Affinity Partners hızlıca bir açıklama yayımlayarak Belgrad'ın merkezindeki otel ve apartman kompleksi projesinin iptal edildiğini duyurdu:

Anlamlı projeler ayrışmaya değil, birleşmeye neden olmalı. Sırbistan ve Belgrad halkına saygı göstererek başvurumuzu geri çekiyoruz.

Kushner'ın iki yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığı projenin 1999'daki Kosova Savaşı sırasında NATO'nun bombaladığı bir bölgede yapılması öngörülüyordu.

Lüks otel Trump markasını taşıyacağı için projede Cumhuriyetçi liderin oğulları Eric ve Donald Jr. tarafından yönetilen Trump Organization da yer alıyordu.

Ancak yarım milyar dolarlık proje, bombalanan Yugoslav Halk Ordusu karargahının yer aldığı anıt bölgesinde inşa edileceğinden ülkede büyük tartışma yaratmıştı. 

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, bölgenin kültürel koruma statüsünü geçen yıl kaldırmıştı. Ayrıca Kushner'ın firması Affinity Partners'la 99 yıllığına kira sözleşmesi imzalanmıştı. Bunun ardından ülkede büyük protestolar patlak vermişti. 

Vucic'in liderliğindeki Sırp İlerleme Partisi, çoğunluğu elinde bulundurduğu Parlamento'da geçen ay geçirdiği yasayla inşaatın önünü açmıştı. 

Muhalefetten hükümetin kararına sert tepkiler gelmişti. Merkez sol Özgür ve Adalet Parti'den parlamenter Marinika Tepic, Belgrad'ın "Donald Trump'ı memnun etmek uğruna ülkenin tarihini yok ettiğini" söylemişti. 

44 yaşındaki damat, ilk Trump döneminin aksine ABD yönetiminde yer almayacağını açıklasa da Gazze ve Ukrayna savaşlarındaki müzakerelerde önemli roller üstleniyor. 

Diğer yandan da çoğunlukla Ortadoğu yönetimlerinin fonladığı bir özel sermaye şirketi olan Affinity'nin başında. 

Şirket, dünyanın en büyük oyun şirketlerinden Electronic Arts'ın (EA) satışında da gündem oldu. 

Önceki aylarda sağlanan 55 milyar dolarlık anlaşmayla EA'i satın alan konsorsiyumda Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu'yla birlikte Affinity Partners ve bir başka özel sermaye şirketi olan Silver Lake de yer alıyor.

Netflix'in satın alması beklenen Warner Bros. için Paramount'un verdiği teklifte de Affinity'nin adı geçiyor. 

Independent Türkçe, New York Times, Wall Street Journal, AP