Atina saldırısını yeni örgüt üstlendi

12 Nisan 2025 Cumartesi günü bir işçi, Yunanistan'ın başkenti Atina'da cuma gecesi meydana gelen ve sınırlı hasara yol açan ancak yaralanan olmayan bir bomba patlamasının ardından ülkenin ana demiryolu şirketi Hellenic Train genel merkezinin önündeki alanı temizliyor (AP)
12 Nisan 2025 Cumartesi günü bir işçi, Yunanistan'ın başkenti Atina'da cuma gecesi meydana gelen ve sınırlı hasara yol açan ancak yaralanan olmayan bir bomba patlamasının ardından ülkenin ana demiryolu şirketi Hellenic Train genel merkezinin önündeki alanı temizliyor (AP)
TT

Atina saldırısını yeni örgüt üstlendi

12 Nisan 2025 Cumartesi günü bir işçi, Yunanistan'ın başkenti Atina'da cuma gecesi meydana gelen ve sınırlı hasara yol açan ancak yaralanan olmayan bir bomba patlamasının ardından ülkenin ana demiryolu şirketi Hellenic Train genel merkezinin önündeki alanı temizliyor (AP)
12 Nisan 2025 Cumartesi günü bir işçi, Yunanistan'ın başkenti Atina'da cuma gecesi meydana gelen ve sınırlı hasara yol açan ancak yaralanan olmayan bir bomba patlamasının ardından ülkenin ana demiryolu şirketi Hellenic Train genel merkezinin önündeki alanı temizliyor (AP)

Yunanistan'ın ana demiryolu işletmecisi Hellenic Train'in Atina'daki ofisi yakınlarında patlayan bombanın sorumluluğunu yeni bir aşırılık yanlısı örgüt üstlendi.

Bu örgüt şubat başında Çalışma Bakanlığı yakınlarına yerleştirilen bir başka bombanın da sorumluluğunu üstlenmişti.

Cuma akşamı meydana gelen patlamada sınırlı hasar oluşurken kimse yaralanmadı. Failler patlamadan yaklaşık 40 dakika önce iki medya kuruluşunu arayarak patlamayı önceden haber vermişti.

Pazar günü Athens.indymedia.org internet sitesinde yayımlanan uzun yazıda, kendilerini Devrimci Sınıf Mücadelesi diye adlandıran failler, devlete karşı silahlı mücadelenin bir parçası olduğunu söyledikleri eylemlerinin nedenlerini açıkladı.

Devrimci Sınıf Mücadelesi bombalama eylemlerini "Filistin halkına ve onların kahramanca direnişine" adadı ve geçen yıl Atina'nın merkezindeki bir apartman dairesinde monte ettiği patlayıcının infilak etmesi sonucu hayatını kaybeden Kyriakos Xymitiris'i andı.

sdfrgt
Yunanistan'ın ana demiryolu işletmesi Hellenic Train'in logosu, 12 Nisan 2025 Cumartesi günü şirketin genel merkezinde böyle görünüyor. Cuma gecesi Atina'da patlayan bomba sınırlı hasara yol açtı ancak kimse yaralanmadı (AP)

Patlama aynı zamanda 2023'te meydana gelen Yunanistan'ın en kötü demiryolu faciasının kamuoyunda yarattığı büyük öfke sürerken yaşandı. Yük treniyle zıt yönlere giden yolcu treninin yanlışlıkla aynı raya girmesi sonucu 57 kişi ölmüş ve düzinelerce kişi yaralanmıştı.

Ölümcül kaza, güvenlik sistemleri de dahil Yunanistan'ın demiryolu sistemindeki ciddi eksiklikleri gözler önüne sermiş ve kazanın ikinci yıldönümü vesilesiyle kurbanların yakınlarının ülkenin muhafazakar hükümetine karşı başlattığı kitlesel protestoları tetiklemişti.

Devrimci Sınıf Mücadelesi, manifesto niteliğindeki açıklamasında kazayı, proletaryanın kapitalistler tarafından işyeri kazaları şeklinde "öldürülmesi"yle ilişkilendirdi.

Yunanistan'ın 1970'lere kadar uzanan uzun bir siyasi amaçlı şiddet geçmişi var. Yerel aşırılık yanlısı örgütler genellikle hasara yol açan ancak nadiren yaralanmalara neden olan küçük çaplı bombalama eylemleri gerçekleştiriyor.

En çok 1980'ler ve 1990'larda aktif olan örgütler tasfiye edilirken, yeni küçük örgütler ortaya çıktı. Yetkililer bunları yeni nesil yerel aşırılıkçılar diye adlandırıyor.

Radikal örgüt, "Henüz kan kurumamışken, (tren) kazasını insan hatasına ve 'Yunan devletinin kronik eksikliklerine' bağladılar. Aslında sermaye için daha fazla hareket özgürlüğü, daha fazla özelleştirme ve devlete ait kalan altyapıya yeni saldırılar talep ettiler" dedi.

Yolcu ve yük treni işletmecisi Hellenic Train, bir zamanlar devlete ait Hellenic Railways'in bir yan kuruluşuydu. Şirket bölündü ve 2017'de İtalyan Ferrovie dello Stato Italiane'ye satıldı. Hellenic Railways, tren istasyonları da dahil demiryolu altyapısının mülkiyetini ve bakım sorumluluğunu elinde tutuyor.

Polis, bir ya da iki kişinin güvenlik kameralarındaki görüntüleri ve olası cep telefonu konuşmaları da dahil ipuçlarını takip ettiğini açıkladı.

Independent Türkçe



İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
TT

İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)

Hasan Fahs

Tahran ve Moskova arasında pozisyon ve hedeflerde bir ayrışma veya uzaklaşma olduğunu düşündüren atmosfere ve Rusya'nın ihaneti, İsrail saldırılarına karşı koymak için gerekli desteği sağlamayı reddetmesi nedeniyle İran sokaklarını saran hayal kırıklığı hissine rağmen, iki taraf arasında perde arkasında yaşananlar bu hissin ve görüntüye dayalı tutumların ötesine geçiyor. Zira Tahran'ın düşüşü, her şeyden önce Moskova'yı kuşatma, hatta devirme yolunun artık açık olduğu anlamına geliyor. Bu durum, özellikle Rus mevkidaşı Vladimir Putin'in tutumundan duyduğu derin rahatsızlığı dile getiren Başkan Trump başta olmak üzere, ABD yönetiminin tutumlarındaki tırmandırma ile birlikte netleşmeye başladı. Trump son olarak Washington'un bunların bedelini ödemeyeceğini vurgulayarak, Ukrayna'ya silah sevk etme kararı ile birlikte Rusya'ya yönelik vergileri artırma kararı aldı.

Tahran'ın düşmesi, ikinci olarak, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi’ne trajik bir şekilde son verecek ve Trump'ın Çin'i kuşatma ve ekonomik ve siyasi emellerine nokta koyma hedefini daha gerçekçi ve ulaşılabilir kılacaktır. Zira İran toprakları, Batı Asya’daki kara bağlantısı projesindeki en önemli ve jeo-ekonomik bağlantıyı oluşturuyor. Buradan yola çıkarak, Çin'in Şanghay İşbirliği Örgütü Dışişleri Bakanları Konferansı kapsamında Çin'in başkenti Pekin'de İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasında bir görüşme gerçekleşmesini kolaylaştırma çabası anlaşılabilir. Bu görüşme, Arakçi'nin Çinli mevkidaşı Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı ön görüşmenin akabinde, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile yaptığı görüşmenin ardından gerçekleşti.

Rus bakanın belirli bir tutum benimsememe konusundaki ısrarı -veya başka bir deyişle, İran-Amerikan nükleer krizi konusunda açık ve net bir tavır beyan etme konusundaki isteksizliği- ile Lavrov'un Rusya'nın barışçıl nükleer enerji hakkı konusunda İran'ın yanında durduğu açıklaması göz önüne alındığında, Lavrov, ülkesinin İran'ın kendi topraklarında zenginleştirme faaliyetlerinde bulunma hakkı talebine ilişkin tutumunu bir şekilde belirsiz bıraktı. Bu durum, Moskova'nın bu ilişkiyi, Washington ile yaşanan krize çözümler ve çıkış yolları sunmak için kullanmasına olanak tanıyor. En azından İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoku ve Rusya'ya nakledilerek İran'ın gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere elektrik üretimi için yakıta dönüştürülmesi olasılığı konusunda.

Ancak, her iki yöndeki bu ikili görüşmeler, yeni bir diplomatik çerçeve oluşturabilir. Söz konusu çerçevenin de 16 Ekim'de, BM Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararının sona ermesinden, 7. Bölüm kapsamında İran'a karşı uluslararası yaptırımların yeniden devreye alınmasına yönelik “tetik mekanizmasının” çökmesinden önceki üç ay boyunca, bir sonraki aşamanın şekillenmesine katkıda bulunması bekleniyor.

Her iki tarafın, yani Amerikalılar ile İranlıların, bu sefer doğrudan müzakere masasına döneceğine şüphe yok. Bu nedenle, her iki taraf da müzakere masasına oturmadan önce gücünü pekiştirecek kartları toplamaya çalışıyor. Washington askeri eyleme başvurmakla tehdit ederken ve askeri seçeneğe geri dönebileceğini deklare ederken, aynı zamanda Güvenlik Konseyi'ne başvurma ve tetik mekanizmasını aktifleştirme hakkına sahip olan Avrupa “troykası”ndaki (üçlüsü) müttefiklerinin nüfuzuna güveniyor.

Buna karşılık, Tahran'ın elindeki seçeneklerden biri, bir ay önce 13 Haziran'da şafak vaktinde düzenlenen saldırıda olduğu gibi hazırlıksız yakalanmamak için olası bir askeri çatışmaya hazırlık seviyesini yükseltmektir. Tahran ayrıca, Avrupa üçlüsünün Washington ile koordinasyon halinde başvurabileceği herhangi bir kararı engellemek için diplomatik seçeneği de aktifleştirecektir. Yani hem Moskova'yı hem de Pekin'i 5 Ağustos'tan önce nükleer anlaşmadan çekildiklerini açıklamaya ikna etmek için çalışması gerekecektir. Bu durumda iki ülke, 2015 anlaşmasına bağlı kalmaları halinde kaybettikleri veto haklarını geri kazanacak, böylece Washington ve üçlünün alabileceği herhangi bir karara karşı bu hakkı kullanabileceklerdir.

Tahran, eşzamanlı füze kabiliyetlerini yeniden değerlendirerek askeri hazırlıklarının seviyesini yükseltiyor ve bu kabiliyetleri müzakere masasında görüşmeye zorlayabilecek herhangi bir baskıyı kabul etmeyi reddediyor. Bununla birlikte bakım ve muharebe kabiliyetleri açısından, gelişmiş SU-35 savaş uçaklarının kendi istediği koşullar altında tedariki konusunda Moskova ile yaşadığı mevcut anlaşmazlığı, ihtiyaçlarını karşılayabilecek Çin savaş uçaklarına yönelerek aşmaya çalışıyor. Zira Çin'in koşulları daha az karmaşık ve daha dinamik. Bu hazırlıklar veya Tahran'ın deyimiyle “parmağını tetikte tutmak”, özellikle de güçlü bir konumda olduğunu hissettiği için diplomatik sürece geri dönmeyi reddettiği anlamına gelmiyor. Eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in, rejimin ve İran'ın tarihindeki bu kritik anda Dini Lider'in diplomasinin rolü hakkındaki sözlerini tekrarlaması, İran rejiminin diplomatik ve siyasi seçeneği destekleme ve askeri seçeneğe geri dönme ihtimalini savuşturma arzusunun birçok göstergesini taşıyor olabilir. Zarif'in de dediği gibi, Dini Lider diplomatik çabaları İran’ın gücünün temel taşlarından biri olarak nitelendirdi ve bunlara başvurmanın diğer tüm seçeneklerin veya güç yapılarının yokluğu veya kaybı anlamına gelmediğini belirtti. Çünkü “diplomasiyle elde edilebilecek bir şey savaşla elde edilmemelidir ve diplomatik seçenek kesinlikle daha az maliyetlidir.” Bakan Arakçi de tüm temaslarında, Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS ülkeleri ve hatta Avrupa üçlüsündeki mevkidaşlarıyla yaptığı çeşitli toplantı ve istişarelerde bu seçeneğe bağlı kalıyor. Washington ile müzakere masasına dönme olasılığını, Güvenlik Konseyi ve Avrupa üçlüsü tarafından İran nükleer tesislerine yönelik ABD-İsrail ortak saldırısının açıkça kınanmasına ilave olarak, yaptırımların yeniden uygulanması seçeneğinin, yani “tetik mekanizmasının” geri çekilmesi koşuluna bağlıyor. Zira tetik mekanizmasının aktifleştirilmesi “troyka” ülkelerini müzakerelerin dışında bırakabilir. Bu durum da İran'ı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve müfettişleriyle iş birliğini askıya alma kararının ardından tansiyonu daha da yükseltecek adımlar atmaya zorlayabilir.

Arakçi'nin belirgin sert tutumu, İran'ın müzakereler konusunda isteksiz olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, İran’ın müzakerelere güçlü bir konumda katılmaya çalıştığını gösteriyor. Çünkü İran, herkese güç ve kudrete sahip olduğunu ve bu gücü kullanabileceğini kanıtladığına, ABD-İsrail saldırısına verdiği yanıtla da bunu gösterdiğine inanıyor. Dolayısıyla, diplomatik fırsat, bu gücü ve elde ettiği başarıları pekiştirmek için en uygun yol ve en etkili mekanizmadır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.