Hindistan Keşmir'deki Pakistan mevzilerine saldırdı... İslamabad iki savaş uçağının düşürüldüğünü açıkladı

Bir Hint askeri Keşmir'in Srinagar kentindeki karakolunda barikat kuruyor (AFP)
Bir Hint askeri Keşmir'in Srinagar kentindeki karakolunda barikat kuruyor (AFP)
TT

Hindistan Keşmir'deki Pakistan mevzilerine saldırdı... İslamabad iki savaş uçağının düşürüldüğünü açıkladı

Bir Hint askeri Keşmir'in Srinagar kentindeki karakolunda barikat kuruyor (AFP)
Bir Hint askeri Keşmir'in Srinagar kentindeki karakolunda barikat kuruyor (AFP)

Hindistan, Pakistan'da ve Keşmir'in İslamabad yönetimindeki bölümünde kendisine karşı saldırıların planlandığı dokuz bölgeye hava saldırısı düzenlediğini açıklarken, Pakistan ilk belirlemelere göre en az üç kişinin öldüğünü ve 12 kişinin yaralandığını, Hint medyası ise Hindistan saldırısında 12 “teröristin” öldüğünü ve 55 kişinin yaralandığını bildirdi.

Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, ülkesinin Hindistan tarafından gelen her türlü savaş eylemine güçlü bir karşılık verme hakkına sahip olduğunu söyledi. Pakistan, Hindistan'ın üç noktaya füze ateşlediğini söyledi ancak Hindistan hükümetinden yapılan açıklamada saldırıların niteliğine ilişkin ayrıntı verilmedi.

Hindistan hükümetinden yapılan açıklamada “Kısa bir süre önce Hindistan silahlı kuvvetleri, Hindistan'a yönelik terörist saldırıların planlandığı ve uygulandığı Pakistan ve Pakistan işgali altındaki Cammu ve Keşmir'deki terörist altyapıyı hedef alan 'Sindoor Operasyonu'nu başlattı. Eylemlerimiz odaklanmış, ölçülü ve gerilimi azaltıcı nitelikteydi.

Hiçbir Pakistan askeri tesisi hedef alınmamıştır. Hindistan hedeflerin seçiminde ve infaz biçiminde büyük bir itidal göstermiştir.”

Hindistan ordusunun X platformu üzerinden yaptığı ikinci bir açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Pakistan, Keşmir'in Hindistan'a ait kısmında Pimper Gali ve Poonch Rajouri bölgelerine yaptığı topçu atışlarıyla ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etmiştir. Uygun ve planlı bir şekilde karşılık verilmiştir.”

Pakistan ordu sözcüsü Geo TV'ye yaptığı açıklamada Pakistan'ın yanıtının sürdüğünü söyledi ancak ayrıntı vermedi. Pakistan devlet televizyonu, güvenlik yetkililerine dayanarak, Pakistan hava kuvvetlerinin iki Hint savaş uçağını düşürdüğünü bildirdi. Pakistan ordusu, Hindistan'ın Pakistan'daki üç bölgede gerçekleştirdiği hava saldırılarına karşılık verme sözü verirken, bir sözcü İslamabad kontrolündeki Keşmir'deki iki şehre ve Hindistan sınırındaki Pencap eyaletindeki üçüncü bir şehre atıfta bulunarak üç kişinin öldüğünü ve 12 kişinin yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları patlamaların ardından Pakistan Keşmir'inin başkenti Muzafferabad'da elektriklerin kesildiğini söyledi. Görgü tanıkları ve Keşmir'in Hindistan kısmındaki iki sınır karakolunda görevli bir polis memuru, yüksek sesli patlamalar, ağır topçu ateşi ve tepelerinde uçan uçaklar duyduklarını söyledi.

Bu gelişme, geçtiğimiz ay Hindistan'ın Keşmir bölgesinde Hindu turistlere yönelik bir saldırının ardından iki nükleer komşu arasındaki gerilimin arttığı bir dönemde meydana geldi. Hindistan 26 kişinin ölümüne neden olan saldırının arkasında Pakistan'ın olduğunu iddia etti ve misilleme sözü verdi. Pakistan saldırıyla herhangi bir ilgisi olmadığını ve Hindistan'ın bir saldırı planladığına dair istihbarata sahip olduğunu söyledi. Hindistan'ın saldırılarının ardından ordu, X platformunda yaptığı bir paylaşımda “adaletin yerini bulduğunu” söyledi.



Yeni Emeviler

Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
TT

Yeni Emeviler

Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Husam İytani

Arap-İslam tarihinde gelip geçen hanedanlar ve devletler arasında Emeviler, Arap kimliğini canlandırma projesinin bayrağını taşıyacak aday olarak öne çıktı. Beşşar Esed ve rejiminin devrilmesinden sonra Emeviler’den daha fazla bahsedilir oldu. Öyle ki, bazıları Emevi politikası ve kültürünün propagandasını yapmaya başladı.

Bu projenin bayrağını taşımak için neden Emevilerin tercih edildiğini anlamak zor değil. Bu sebep de Esed rejimi, Hizbullah, Irak’ta otoritenin büyük bir bölümü ile Yemen'deki Husiler'in içinde yer aldığı azınlık ittifakını oluşturan “direniş ekseni”nin sonunu duyurmaktan başka bir şey değil. İran önderliğindeki eksen gücünün zirvesinde iken, Lübnan’da (Avncı) Özgür Yurtsever Hareket de destekçi sıralarında oturuyordu.

Ancak “yeni Emeviler” meselenin sadece Maşrık’ın (Levant) kaderini belirleme konusunda Arap kontrolünün yeniden sağlanması meselesinden ibaret olmadığını, aynı zamanda bu görevi Sünni Arap Müslümanların üstlenmesine, direniş ekseninin başını çeken mezhep ve dini grupların, son dönemde yaşadıkları yenilgiler ve Esed rejiminin çökmesiyle bir kenara itilmesine kadar uzandığını söylemekten kaçınıyorlar.

Ancak “tarihi” Emeviler belirsiz bir tercih gibi görünüyor. En azından bunu söyleyebiliriz.  Zira Emeviler hakkında sahip olduğumuz bilgilerin büyük çoğunluğunun devletin yıkılmasından sonra yazıldığı ve onlara karşı açıkça düşman bir tavırdan geri kalınmadığı konusunda görüş birliği vardır. Onlar hakkında elimizdeki en eski kitap, Emeviler döneminin sonlarında doğup Abbasiler döneminin başlarında kitabını yazan Halife bin Hayyat'ın kitabı olabilir. Emevi devletinin bir asır bile sürmediğini, yöneticilerinin bir yandan fetihlerle, diğer yandan da iç ve kabileler arası savaşlarla meşgul olduklarını da belirtmeden geçmeyelim. Öte yandan modern arkeoloji ve nümizmatik, Emeviler hakkında şu anda dolaşımda olanlardan farklı bilgiler sunmaktadır. Emevi tarihiyle ilgili dolaşımda olan anlatılar arasındaki çelişkilerin ayrıntılarına girmeden, Ürdün’deki Kusayr Amre’de keşfedilenler, Emevi tarihi hakkında bütün bilinenleri sorgulamak için yeterlidir.

Emeviliği canlandırmak, geçmişi geleceğe rehber kılan bir rüya haline getiren Baas ideolojisiyle aynı kaynaktan besleniyor

Dini açıdan Emevi Halifeliğinin Sünni mezhebine mensubiyeti, sadece Şiiliğin kurucusu olarak görülen İmam Ali bin Ebu Talib ile yaşadığı ihtilaf üzerinden tespit edilmektedir. Bu ise Sünnilik ve Şiiliğin ancak daha sonraki dönemlerde iki ayrı mezhep olarak ortaya çıktığı gibi bazı gerçekleri göz ardı etmektedir. Emevilerin, mutlak ve monarşik yönetimi meşrulaştırmak için Cebriyye’yi bir devlet doktrini olarak benimsedikleri doğrudur; ancak Emeviler dönemi bir bütün olarak belirli fıkıh akımlarının ortaya çıkışına tanık olmamıştır. Bunların çıkışı Abbasiler dönemine kadar ertelenmiştir.

Dini- fıkhi açıdan durum bu şekildedir. Öte yandan mevcut kaynaklara dayanırsak, Emevi imparatorluk projesinin devletlerin devamlılığı için yeterli unsurlara dayanmadığını görüyoruz. Emeviler dönemindeki fetihlerin hızı bizi şaşırtsa da örneğin, “Endülüs’ten Sind’e kadar uzanan” halifeliğin, sadece fetihlerden elde edilen ganimetlerin dağıtımının esas alındığı bir vergi sistemine dayandığını görürüz. Ancak kaynakların tükenmesi, Yezid bin Velid'in “kesintici” diye adlandırılmasına neden olan maaşlarda yaptığı kesintiler gibi devletin askerlerine karşı yükümlülüklerini yerine getirme gücünün azalması, bunun isyan ve hoşnutsuzluk hareketlerini körüklemesi sebebiyle bu fetihler de durdu.

Burada önemli olan, romantik milliyetçiliği andıran, basit bir canlandırma eğilimi ve çocuksu bir tarih anlayışı taşıyan imparatorluk projesi, bugün Suriye'de gördüğümüz türden, kuruluşu büyük engellerle karşı karşıya olan bir devletin sloganı olmaya uygun mudur?

Açıktır ki, Emeviliği yeniden canlandırmayı siyasi bir fikir olarak ortaya atanlar, bu sloganın, Endülüs ve Sind’de dalgalanan Emevi devletinin bayraklarıyla sınırlı görünen anlamını benimsemekle yetinmektedirler. İsrail tankları ülkenin güneyinde ilerlerken, devletin yeniden birleşme ve iç uzlaşı umutları şu ana kadar parlak görünmezken, ekonomide kayda değer bir iyileşmenin görülmediği bir dönemde, fetih övgüleri söylemenin anlamını hesaba katmadıkları açıktır.

Bu söylediklerimiz, mirasa, (hayali bile olsa) tarihe ya da toplumun beklenti ve hayallerine yönelik bir saldırı değildir. Bilakis söylenmesi gereken, bizi o devirlerden, köprülerin altından çok suların aktığı bin iki yüz yılı aşan bir zamanın ayırdığıdır. Geçmişe dönmenin çoğu zaman tarihe nesnel olarak bakıldığında hiçbir temeli olmayan yanılsamalara yatırım yapmak olduğudur. Dahası bu, Emeviliği canlandırmanın, geçmişi geleceğe rehber kılan bir rüya haline getiren Baas ideolojisiyle aynı kaynaktan beslendiğini göstermektedir. Baas Partisi’nin sonu ise kötü bir şekilde devrilene kadar geçmişi, bugünü ve geleceği mahveden Irak ve Suriye Baası olarak ikiye bölünmek oldu.

O halde yeni Emevilerin, okul kitapları, müfredat ve Feyruz'un seslendirdiği Said Akl’ın şiirleri çıkarıldığında, bu sloganlarından geriye ne kalacağını kendilerine sormaları daha iyi olmaz mı?

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.