Libya yeniden 'kanlı bir iç savaşın' eşiğinde

Halkın taleplerini desteklemek için BM’nin müdahalesi acil ve gerekli hale geldi

Libya'nın başkenti Trablus’ta silahlı milisler arasında çıkan çatışmaların ardından bir kontrol noktasında nöbet tutan Libyalı askerler, 15 Mayıs 2025 (AFP)
Libya'nın başkenti Trablus’ta silahlı milisler arasında çıkan çatışmaların ardından bir kontrol noktasında nöbet tutan Libyalı askerler, 15 Mayıs 2025 (AFP)
TT

Libya yeniden 'kanlı bir iç savaşın' eşiğinde

Libya'nın başkenti Trablus’ta silahlı milisler arasında çıkan çatışmaların ardından bir kontrol noktasında nöbet tutan Libyalı askerler, 15 Mayıs 2025 (AFP)
Libya'nın başkenti Trablus’ta silahlı milisler arasında çıkan çatışmaların ardından bir kontrol noktasında nöbet tutan Libyalı askerler, 15 Mayıs 2025 (AFP)

Tarık el-Megerisi

Libya’nın ulusal krizi, 2020 yılında iç savaşın sona ermesinden bu yana istikrarlı bir şekilde kötüleşti. Kısa bir süre önce başkent Trablus’ta silahlı çatışmaların yeniden yaşanmasıyla ülke yeni bölünme, tehlike ve bozulma haline sürüklenmeye başladı.

Şiddetin aniden patlak vermesi pek çok kişiyi şaşırtmış olsa da daha geniş çaplı savaş hiçbir zaman gerçekten yatışmadı.

Birleşmiş Milletler (BM) Libya'nın siyasi geçiş sürecini kontrol altına alamaz ve rakip grupların pençesinden kurtaramazsa, şiddetin yeniden tırmanması kaçınılmaz hale gelecek ve etkileri ülke sınırlarını aşacak. Bu durum Akdeniz'den Sahel bölgesine kadar istikrarı tehdit ediyor. Ancak BM'nin her hareketinin Libya'daki rakip güçler tarafından tepkiyle karşılandığı bir ortamda, arzu edilen istikrarı sağlamaya yönelik herhangi bir müdahalenin başarılı olabilmesi için BM’nin daha kararlı ve etkili bir uluslararası desteğe ihtiyacı olacak.

 ‘Savaş, siyasetin başka araçlarla uzantısından başka bir şey değildir’ ünlü bir söz vardır. Libya’daki durum, bu sözün en açık örneğidir. Libya'daki çatışmalar, geçtiğimiz birkaç yıl boyunca Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) aracılığıyla Trablus'u yöneten Dibeybe ailesi ile Bingazi'de askeri bir rejim kuran ve bunu gizlemeyen Hafter ailesi olmak üzere ülkenin iki fiili yöneticisi arasındaki hararetli iktidar mücadelesi etrafında dönüp durdu. Libya’daki durumun karmaşıklığına son beş yılda başka faktörler de katkıda bulunurken, iki taraf arasındaki bu yüksek riskli çatışma yanlış yorumlamalara maruz kaldı. Bazıları bunu yeni sömürgecilik için ideal bir araç ve bölünmüşlük ve kaos durumundan faydalanmak için bir fırsat olarak gördü. Bazıları ise Libya halkının zenginliği pahasına geleneksel pazarlık yoluyla çözülebilecek ‘kabul edilebilir’ bir durum olarak görerek ciddiyetini en aza indirmeyi tercih etti.

Öte yandan bu son çatışmaların ani ve beklemedik şekilde başlaması, özellikle diplomatların tipik rollerine dönmesiyle çatışmalara ilişkin açıklamaların yanlışlığını herkese hatırlatmak için bir uyarı görevi görmeli. Zira söz konusu açıklamalarda çatışmalar daha az kanlı siyasi çatışmalar düzeyine indirgeniyor.

Çatışmaların başlamasından sadece 24 saat sonra, tırmanan şiddetin şoku hala havadayken, Libya ordusunun tarafsız birlikleri kırılgan bir ateşkese aracılık etti.

Azalan siyasi nüfuzu ile devletin mali durumu üzerindeki kontrolünü kaybetmek arasında kalan Başbakan Abdulhamid ed-Dibeybe’nin endişeleri krizin merkezindeydi. Dibeybe’nin kontrolü son bir yıldır zayıflarken, muhaliflerinin onu iktidardan uzaklaştırma tehditleri de arttı. Öte yandan Dibeybe, Trablus'taki konumunu güçlendirmek için bir kampanya başlattı ve hükümetini korumada kilit bir müttefikken şantaj aracına dönüşen Özel Caydırıcı Güç’ü hedef alarak kendi şartlarını dayattı. Çünkü Dibeybe, kritik bir noktada, bu silahlı grupların beşinci kola dönüşebileceğini ve ezeli rakibi Halife Hafter tarafından dikte edilen bir adayın başa geçmesine kapı açabileceğinin farkına varmıştı.

Dibeybe, Türkiye tarafından eğitilen ve donatılan Savunma Bakanlığı'na bağlı 444. Tabur'un yanı sıra memleketi Misrata'dan gelen birliklere güveniyordu ve, ‘Baba’ (Godfather) filmindeki bir ‘Michael Corleone sahnesi’ olarak tanımlanabilecek olayı gerçekleştirdi. ‘Gıneyve’ adıyla da bilinen ve Trablus'un en önde gelen milis gruplarından İstikrarı Destekleme Birimi liderlerinden biri olan Abdulgani Kikli, bir toplantı için geldiği binadan bir daha hiç ayrılmadı. 444. Tabur, birkaç dakika içinde İstikrarı Destekleme Birimi’nin stratejik kalelerine saldırdı ve güvenlik boşluğundan faydalanarak buraları kontrol altına aldı.

wefrty6
Libya Başbakanı Abdülhamid ed-Dibeybe, Libya'nın Trablus kentindeki Seçim Komisyonu merkezinde cumhurbaşkanlığı seçimleri için adaylık belgelerini teslim ettikten sonra konuşurken, 21 Kasım 2021 (Reuters)

Dibeybe ertesi gün yeni bir eşiği aşarak kendi komutası dışındaki tüm silahlı grupların feshedildiğini ve üslerine el konulduğunu duyurdu. Ancak Dibeybe, Michael Corleone'nin aksine savaşı sadece bir muhalif bitirdi. 444. Tabur yeni emirleri yerine getirmek üzere Trablus’a doğru ilerlerken, başta stratejik öneme sahip Mitiga Uluslararası Havalimanı’nı kontrol eden Selefi eğilimli Özel Caydırıcı Güç olmak üzere diğer gruplar buna karşılık verdi. Çatışmalara Libya'nın batısındaki Dibeybe karşıtı silahlı grupların da katıldı. Başkent Trablus, ilkel insansız hava araçlarının (İHA) da kullanıldığı yıkıcı çatışmaların yaşandığı bir geceye tanık oldu.

Çatışmaların başlamasından sadece 24 saat sonra, özellikle Libya'nın batısındaki temas hatları ve merkezde Halife Hafter yönetimindeki güçlerle çatışmaların yaşandığı bölgeler boyunca hızla yayılan şiddet olaylarının şoku henüz atlatılamamışken, Libya ordusunun tarafsız birlikleri kırılgan bir ateşkese arabuluculuk yaptı. Bu gelişmeye Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi’nin krizi kontrol altına almak amacıyla Dibeybe tarafından çıkarılan idari emirleri iptal etme kararı alması eşlik etti.

Kanlı gecenin ardından sokaklara dökülen Trablus sakinleri, duyarsızlıklarını kırarak Dibeybe ve hayat şartlarının kötüleşmesinden sorumlu tuttukları siyasilere karşı sloganlar attı.

Trablus sakinleri kanlı gecenin ardından duyarsızlıklarını kırıp sokaklara dökülerek kötüleşen yaşam koşullarından sorumlu tuttukları Dibeybe ve siyasilere karşı sloganlar attı. Ancak silah sesleri kesilir kesilmez çatışma siyasi arenaya kayarken Dibeybe’nin muhalifleri (İstikrarı Destekleme Birimi’nin destekçileri ve hedef alınan milisler) halkın öfkesinden faydalanarak kendi gündemlerine hizmet edecek kukla bir başbakan atamakta gecikmedi.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre paralı protestocuları taşıyan otobüslerin ortaya çıkması ve protestoların yönünü tek bir talebe, Dibeybe’nin istifasına çevirmesiyle durum şaşırtıcı bir hal aldı. Bu gergin atmosferde, protestocular yanan lastiklerle şehrin yollarını kapatırken, silahlı kişiler gece boyunca başbakanlık binasına saldırdı. Kriz, Özel Caydırıcı Güç’e bağlı iki bakanın hükümetten istifa etmesiyle son buldu. Bu hamle, Dibeybe’nin konumunu savunulamaz olarak göstermek ve uluslararası toplumu Dibeybe’nin görevden alınmasına yönelik talepleri benimsemeye zorlamak için tasarlanmıştı.

7ı8
Trablus'un Şehitler Meydanı'nda UBH’nin istifası talebiyle düzenlenen bir gösteri sırasında Libya bayrakları ve pankartlar taşıyan protestocular, 17 Mayıs 2025 (AFP)

Olaylar şaşırtıcı bir şekilde Dibeybe karşıtlarının aşırı şiddet kullanmasıyla tersine döndü. Barışçıl gösteriler sırasında polis güçlerine yapılan acımasız saldırılar ve vatandaşların normale dönmeye çalıştığı anlarda ana yolların kapatılması, halkın muhaliflere olan sempatisinin yok olmasına yol açtı. Krize doğrudan müdahil olmasına rağmen Dibeybe’nin, muhaliflerinin gösterileri bastırmasından ve muhalif milletvekillerine karşı işkence ve fiziksel ortadan kaldırma da dahil olmak üzere en ağır ihlalleri gerçekleştirmesinden faydalanarak kendisini yabancı diplomatlara ılımlı bir yönetici olarak sunabilmesi ise ayrı bir ironiydi.

Dibeybe’yi protestocuların taleplerini görmezden gelmekle eleştiren Akile Salih'in TM’yi Bingazi'deki geçici bir merkezden yönetirken sergilediği tutumdaki bariz çelişki gözlemcilerin gözünden kaçmadı.

Öte yandan halktan destek görmeyen TM Başkanı Akile Salih, tartışmalı bir hamleyle yeni bir başbakan atamak için bir süreç başlattı. Protestoların Dibeybe’ye karşı halkın yaygın tepkisini yansıttığını iddia eden Salih,  her zamanki gibi yeterli sayıda milletvekilini harekete geçirmeyi başaramadı ve katılım birkaç kişiyle sınırlı kaldı. Süreç yasal ve mantıksal temellerden tamamen yoksundu, çünkü fiilen kalan milletvekili sayısının çok üzerinde bir yeter sayısına ulaşılması gerekiyordu. Bu da Salih’in hamlesini temelde çalışamaz hale getiriyordu.

Dibeybe’yi protestocuların taleplerini görmezden gelmekle eleştiren Akile Salih'in Tobruk'taki asıl binası üç yıl önce protestocular tarafından yakılan TM’yi Bingazi'deki geçici bir merkezden yönetirken sergilediği tutumdaki bariz çelişki gözlemcilerin gözünden kaçmadı.

tyu7
Yayınlanan bu fotoğrafta LUO komutanı Halife Hafter, Libya'da açıklanmayan bir yerde ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Michael Langley (resimde yok) ile bir görüşürken (Reuters)

Bir yandan anayasal meşruiyetten yoksun olan Salih yeni bir başbakan dayatmaya çalışırken ve diğer yandan Dibeybe, sürecin yozlaştığını gerekçesiyle başbakanlık görevini bırakmazken bu siyasi çatışmanın ihmal edilmesinin kaçınılmaz olarak iç savaşa kanlı bir dönüşe yol açacağı açık hale geldi. 2022 petrol anlaşması ve son Merkez Bankası anlaşması da dahil olmak üzere 2020'den bu yana yapılan tüm uzlaşı girişimleri, Libya'nın zenginliği ve ekonomisinin temelleri, savaşan köpekleri asıl kavgalarından uzaklaştırmak için değerli et parçaları atmaya benzer kırılgan anlaşmalarla çarçur olurken, en yüksek fiyata satılan geçici sırt sıvazlamalara dönüştü.

Libyalılar, birbiri ardına düzenlenen protesto yürüyüşleri ve öfkeli kalabalıklar içinde yozlaşmış iktidar yapılarını mutlak surette reddettiklerini teyit ederek kolektif duruşları hakkında hiçbir şüpheye yer bırakmadılar. Ülkenin doğusundaki Halife Hafter ve Akile Salih’ten batısındaki Abdulhamid ed-Dibeybe’ye kadar, vatandaşlar artık rejimin simaları arasında, hepsinin paylaştığı yolsuzluk derecesi ve kolektif olarak halk meşruiyetinden yoksun olmaları dışında bir ayrım yapmıyor.

Libya'nın istikrara kavuşmasında hayati çıkarları olan bölgesel ve uluslararası güçler karşısında BM'nin etkili ve koordineli bir uluslararası iş birliği olmaksızın alternatif bir yol önermesi mümkün değil, hatta daha da zor.

BM, 2020 yılında savaşın sona ermesinden sonra Berlin Süreci ülkeleriyle iş birliği içinde, öncelikli olarak ateşkesin sağlanmasına odaklanarak Libya'yı siyasi bir geçiş sürecine doğru yönlendirme sorumluluğunu üstlendi. Ancak bu taahhütler, tarafların tamamının ağır ihmali yüzünden hayata geçirilemedi. Krizin ülkeyi sardığı bugün, bu tarihi an yeni bir dar çıkar çatışmasının arenasına dönüşmeden önce BM’nin müdahalesi, halkın taleplerini desteklemek için acil ve gerekli hale geldi.

Ancak sahadaki eylemler söylemin ötesine geçiyor. Son çatışamalar, BM Danışma Komitesi'nin kapsamlı bir siyasi sürece ilişkin vizyonunu sunmadan önce çalışmalarını sekteye uğratmaya yönelik sistematik bir girişimden fazlası değil. Bu girişim, Dibeybe’nin görevden alınmasının hızlandırılması, UBH’nin imajını zedelemeyi amaçlayan bir hareketle milletvekili İbrahim el-Dersi'nin Hafter'in hapishanelerinde işkence gördüğüne dair görüntülerin sızdırılması ve Hafter ailesiyle yeni anlaşmalara hazırlanmak için Dibeybe’nin konumunu sağlamlaştırmayı amaçlayan bu kanlı raund gibi çeşitli şekillerde gerçekleşti.

Bu durum, BM'nin etkin ve koordineli bir uluslararası iş birliği olmaksızın alternatif bir yol öneremeyeceğini ve hatta daha da zor bir yol izleyebileceğini teyit ediyor. Avrupa ülkelerinden Afrika ve Arap coğrafyasından komşularına kadar Libya'nın istikrarında hayati çıkarları olan bölgesel ve uluslararası güçler, bir yandan BM'ye cesur bir liderlik rolü üstlenmesi için doğrudan baskı yaparken, diğer yandan da BM kararlarının uygulanmasını sağlamak için siyasi ve askeri koruma sağlayacak çift yönlü bir strateji benimsemeliler. Bu strateji, siyasi süreci engelleyen herkese hedefe yönelik yaptırımlar (mal varlıklarının dondurulması ve seyahat yasakları) uygulanmasını, savaş suçlularının Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) sevk edilmesini ve yasadışı gruplara mali kaynakların kesilmesi ve Libya halkının zenginliklerinin yağmalanmasının durdurulması için Merkez Bankası'nın hareketlerinin ve uluslararası mali sistemler aracılığıyla petrol satışının sıkı bir şekilde izlenmesini öngören sıkı tedbirler alınmasını da içermeli.

Diplomasi genellikle Libya'nın egemenliğini ihlal etmek istemediği gerekçesiyle bu tür kararlı adımlar atmaktan çekinir. Ancak geçtiğimiz haftalar, Libya'nın gerçekten egemen karara sahip bir ülke olmadığını ortaya çıkardı. Hükümet başkentini kontrol edemiyor, meclis yeterli çoğunluğa ulaşamıyor ve milletvekillerini koruyamıyor, siyasi kurumlar halk tarafından nefret ediliyor ve hiçbir grup Libya toprakları üzerinde otoritesini genişletemiyor, hatta sınırlarını güvence altına dahi alamıyor. Gerçekte böyle bir uluslararası müdahale, Libya'nın çökmekte olan egemenliğinin son kalıntılarını koruyabilir ve bölgeyi istikrara kavuşturabilir. Fakat Libya örneğinde, Libyalı taraflar kontrolü yeniden ele geçirmeden ve ülke istikrarsız, öngörülemez ve kontrol edilemez savaş sarmalına geri dönmeden önce harekete geçmek için zaman daralıyor.



ABD Senatörü Sanders: İsrail çocukları aç bırakıyor ve Gazze Şehrini yok ediyor

ABD Senatörü Bernie Sanders (AFP)
ABD Senatörü Bernie Sanders (AFP)
TT

ABD Senatörü Sanders: İsrail çocukları aç bırakıyor ve Gazze Şehrini yok ediyor

ABD Senatörü Bernie Sanders (AFP)
ABD Senatörü Bernie Sanders (AFP)

Önde gelen ABD'li Demokrat Senatör Bernie Sanders bugün yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını eleştirerek, İsrail'in çocukları sistematik olarak aç bıraktığını ve Gazze Şehrini bombalar ve buldozerlerle yok ettiğini söyledi.

Sanders, ABD Başkanı Donald Trump ve Kongre'yi İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Amerika'daki İsrail yanlısı lobi gruplarından biri olan Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi'ne (AIPAC) karşı durmaya çağırdı.

 Gazze Şehri'ndeki bir binayı bugün hedef alan İsrail bombardımanının ardından yangın ve duman (AP)Gazze Şehri'ndeki bir binayı bugün hedef alan İsrail bombardımanının ardından yangın ve duman (AP)

Sanders, İsrail'in Gazze'deki zulmünün bedelini büyük ölçüde Amerikan vergi mükelleflerinin ödediğini vurgulayarak, İsrail'e askeri yardımın kesilmesini ve Gazze Şeridi'ndeki “etnik temizlik”in sona erdirilmesini talep etti.


Nur Adamları, kıyı bölgesinde çatışmaları yeniden alevlendiren Suriyeli grup

Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)
Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)
TT

Nur Adamları, kıyı bölgesinde çatışmaları yeniden alevlendiren Suriyeli grup

Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)
Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)

Mustafa Rüstem

Bu yıl mart ayında Suriye’de kıyı bölgesinde yaşanan olaylar, arkalarında kanlı çatışmalar bıraktı. Kendisine eşlik eden ve yeni otoritenin “bireysel” olarak nitelendirdiği ihlaller de ardında sivillerin ruhlarında derin yaralar açtı. Söz konusu olaylar, Genel Güvenlik güçlerine yönelik tekrarlanan suikast ve saldırıların ardından, güvenlik güçlerinin yanıt olarak eski rejimin kalıntılarıyla bağlantılı grupların peşine düşmesinden sonra çatışmaların alevlenmesiyle başlamıştı. Bugün ise çatışmayı yeniden alevlendiren yeni bir silahlı grup ortaya çıktı.

Cevad Tugayları

Suriye'nin batısında bulunan ve Lazkiye ile Tartus vilayetlerini kapsayan kıyı bölgesindeki karmaşık durumu daha da karmaşıklaştıran bir gelişme yaşandı ve kendisine Ricalu'n Nur (Nur Adamları) adını veren, Cevad Tugayları lakaplı yeni bir silahlı grup ortaya çıktı. Grup, hükümet güçlerini hedef alan faaliyetlerini duyurdu ve ilk operasyonunu bir video ile belgeledi.

Nur Adamları grubu, 2 Ağustos'ta kendi açıklamalarını ve konuşmalarını içeren resmi bir sayfa oluşturdu. Bunlardan ikisi ayrı açıklamalardı. İlk açıklama, 14 Ağustos'ta bir Genel Güvenlik aracının hedef alınmasının ardından video olarak yayınlandı. İkinci video açıklaması ise 1 Eylül'de yayınlandı ve bir hükümet tesisine yönelik saldırıyı belgeliyordu. Güvenlik ve askeri işler uzmanı Albay Muhsin Hamdan, “bu askeri örgütün medyada bir yankı oluşturmanın ötesine geçmediğini ve sahada bir etkiden, haritaları yeniden çizme gücünden yoksun olduğunu” kesin bir biçimde belirtti. Nur Adamları grubu ve eylemleri, kendi kuluçka merkezine yönelik ve Genel Güvenlik veya yeni otorite ile iş birliği yapılmaması yönünde uyarıda bulunan bir bildirgeden başka bir şey değil” diye ekledi.

Yeni grubun duyurusu, kıyıda bir bölgesel yönetim kurma çağrısıyla eş zamanlı olarak geldi (Independent Arabia)Yeni grubun duyurusu, kıyıda bir bölgesel yönetim kurma çağrısıyla eş zamanlı olarak geldi (Independent Arabia)

Kimliği bilinmiyor

Silahlı grubun kıyı bölgesinde yaşayan Suriyelilere hükümet ile iş birliği yapmamaları konusunda uyarılarda bulunma konusundaki istekliliği ve gayreti belirgin. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre gözlemciler bunu, “Sahil Kalkanı” olarak bilinen grupların körüklediği mart ayındaki kanlı olaylardan bu yana var olan anlaşmazlığı derinleştirme girişimi olarak değerlendiriyor. Bahsi geçen kanlı olaylar, Sahil Kalkanı gruplarının, isyan eden ve silahlanıp yeni otoriteye direnmeyi tercih eden rejim kalıntılarını takip ederken, Cebele'de bir güvenlik güçleri konvoyunu hedef alarak 16 askeri öldürmelerinin ardından yaşanmıştı. Lazkiye'den yerel bir kaynak, Nur Adamları grubunun, Mikdad Fatiha liderliğindeki Sahil Kalkanı grubunun aksine hala bilinmediğine inanıyor. “Kimliği bilinmeyen herhangi bir gruba şüpheyle yaklaşılması gerektiğini, amaçları muhtemelen halk ile hükümet arasındaki uçurumu derinleştirmek, hatta son kıyı çatışmalarından beri var olan uçurumun kapanmamasını sağlamak olduğunu” belirtiyor.

Nur Adamları ve Lazkiye ilindeki diğer aktif grupların rolünü araştıran bir saha kaynağı, bazı silahlı grupların hükümet güçlerine yaklaşmamaları veya onlarla iş birliği yapmamaları için sivilleri korkuttuğunu ortaya koydu. Bu arada, bir videoda, silahlı bir gruba katılmadığı için kıyı bölgesinin kırsalında bir adamın aşağılandığı görülüyordu. Yeni otoriteye karşı çıkan askeri grubun doğuşu, Suriye genelinde sahada görülen karmaşık bir gerçekliğin ortasında geldi. Suriye Demokratik Güçleri (SDG), merkezi olmayan yönetim seçeneğine bağlı kalmaya devam ederken, kendisine bir de güney Suriye'de Süveyda'daki Dürzi toplumu eklendi. İsrail'in hava saldırıları ve çatışma hatlarına yönelik baskınları da devam ediyor.

Meyhub ve kafa kesme

Bu arada, silahlı grup gerilla savaşı prensibiyle faaliyet gösteriyor ve sınırlı sayıda kişiyle pusular kuruyor. Askeri gözlemciler, üyelerinin “eski askeri ve güvenlik kurumlarının mensupları olabileceğine ve onların saflarında görev yapmış olabileceğine” inanıyor. Zira ordu personeli ve gönüllüler çeşitli uzmanlık alanlarında eğitim aldı ve birçoğu geçen yıl aralık ayında rejimin devrilmesinin akabinde işten çıkarıldıktan sonra artık görevde değil. Nur Adamları grubu, ağustos ortasında Lazkiye kırsalında Genel Güvenlik Kuvvetleri'ne ait bir aracın hedef alındığı eylemin videosunu Facebook'ta paylaşmıştı. Operasyona beş kişi katılmış, gözetleme, izleme, patlatma ve belgeleme faaliyetlerinde bulunmuşlardı. Bu yeni kurulan milis grupların net bir talep açıklamaması, eylemlerinin kıyı şeridinde meydana gelen ihlallere “misilleme” olarak nitelendirilmesine neden oldu. Şeyh Salih el-Mansur'un yeni otorite tarafından yargılanmadan gözaltına alınmasına misilleme olarak yapılan eylemlerden bahseden açıklamalar yapıldı. Nur Adamları yayınladığı açıklamada, tutuklamayı keyfi olarak nitelendirdi ve Şeyh Mansur'un sağlığının kötüleşmesi nedeniyle yetkilileri sağlığından sorumlu tutarak, derhal serbest bırakılmasını talep etti. Grup ayrıca videoya eşlik eden kayda göre, “Beşşar Meyhub ve arkadaşları” için düzenlenen eylem hakkında da bir duyuruda bulundu. Beşşar Meyhub adlı gencin, yabancı bir savaşçı tarafından öldürüldüğü, kafasının kesilip bir arabanın kaputuna yerleştirildiği ve mahallede dolaştırıldığı aktarılmıştı. İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada bunu yalanlayarak bir “iddia” olarak nitelendirmişti. Bakanlık açıklamasına, üyeleri arasında genç Meyhub'un da bulunduğu bir terör hücresinin görüntülerini de ilave etti. Böylece Meyhub'un hayatta olduğu ve İç Güvenlik Bakanlığı'nın onu bir hapishaneye naklettiği ortaya çıktı.

Nur Adamları’nın eylemleri, Suriye Sahili Ulusal Buluşması’nın kıyıda bir yönetim kurma projesini duyurmasıyla aynı zamana denk geldi ve bu durum, Beşşar Esed sonrası dönemde bölünme veya ademi merkeziyetçiliğe yönelik milliyetçi söylemin artışına işaret ediyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.


Bağdat'ta bir din adamının hayatını kaybetmesinin ardından öfkeli tepkiler

 Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)
Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)
TT

Bağdat'ta bir din adamının hayatını kaybetmesinin ardından öfkeli tepkiler

 Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)
Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)

Irak'ın başkenti Bağdat'ta bir din adamının camide saldırıya uğraması sonucu hayatını kaybetmesi, dini ve siyasi çevrelerde yaygın bir öfkeye yol açtı ve Irak hükümetini üst düzey resmi bir soruşturma başlatmaya sevk etti.

Bağdat'ın tanınmış imam ve vaizlerinden Abdussettar el-Karguli, güvenlik kaynaklarının ‘başkentin güneyinde bulunan Dora semtindeki Kerim en-Nasır Camii'nde fiziksel saldırı’ olarak açıkladığı olayın ardından dün hayatını kaybetti. Raporlara göre saldırı, dini bir harekete bağlı olduğu düşünülen bir grup tarafından gerçekleştirildi.

Ne oldu?

Görgü tanıkları ve kaynakların ifadelerine göre, olay cami içinde Cuma hutbesini kimin vereceği konusunda çıkan bir tartışma sırasında meydana geldi.

Irak'taki camileri denetleyen resmi kurum olan Sünni Vakfı'nın hazırladığı programa göre el-Karguli, yerel olarak el-Medhaliyyin olarak bilinen bir hareketin başka bir vaiziyle dönüşümlü olarak vaaz veriyordu.

Ancak başka bir vaiz, bölgenin dışından getirildiği bildirilen yaklaşık 30 kişilik bir grupla birlikte camiye geldi ve el-Karguli'nin minbere çıkmasını engelleyerek onu caminin içindeki bir odada alıkoydu.

Şarku’l Avsat’ın sağlıkçı kaynaklardan aktardığına göre el-Karguli fiziksel saldırıya uğramış. Bu da özellikle kronik kalp problemleri olduğu için hayatını kaybetmesine yol açan şiddetli bir kalp krizine neden olmuş.

Bağdat'ın tanınmış imam ve vaizlerinden Abdussettar el-Karguli’nin sosyal medyada paylaşılan fotoğrafı (Facebook)Bağdat'ın tanınmış imam ve vaizlerinden Abdussettar el-Karguli’nin sosyal medyada paylaşılan fotoğrafı (Facebook)

Tepkiler

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, olayla ilgili acil soruşturma başlatılmasını ve İçişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Ajansı temsilcilerinin de dahil olduğu bir komite kurulmasını emretti.

Sudani yaptığı açıklamada, hükümetin ‘olaya karıştığı veya ihmalkâr davrandığı kanıtlanan herhangi bir tarafı sorumlu tutmaktan çekinmeyeceğini’ belirterek, ‘hoşgörü ve barış içinde bir arada yaşama değerlerini pekiştirmenin ve her türlü kışkırtma ve dini nefreti reddetmenin’ önemini vurguladı.

Sünni Vakfı Divanı ise olayı ‘suç eylemi’ olarak nitelendirerek, olayla ilgisi olan bir dizi kişinin gözaltına alındığını doğruladı ve ‘önemli bir dini ve ulusal görevi yerine getiren’ imamların ve vaizlerin korunması çağrısında bulundu.

Irak'ın en önde gelen Sünni dini kurumlarından biri olan Irak Fıkıh Konseyi, Irak'ın üç liderinden olaya müdahale etmelerini ve olaydan sorumlu vaizi yargılamalarını istedi.

Bağdat'ta bir emniyet mensubu (AFP)Bağdat'ta bir emniyet mensubu (AFP)

Siyasi suçlamalar

Bağdat'ın el-Azamiyye bölgesindeki İmamlar ve Vaizler Konseyi Başkanı Mustafa el-Bayati olayı şiddetle kınadı. El-Bayati, saldırının arkasında ‘siyasi destekli haydutlar’ olduğunu iddia ederek, bu grupların ‘günden güne artan bir tehdit oluşturduğunu’ belirtti.

El-Bayati, siyasi partileri, camilerde aşırılıkçı grupların etkisini önlemeye yönelik önceki güvenlik kararlarının uygulanmasını engellemekle suçladı. Yaşanan olayın ‘toplumda çatışmayı körükleyen aşırılıkçı gruplara karşı siyasi gevşeklik ve kararlılık eksikliğinin sonucu’ olduğunu ifade etti.

Gözlemcilere göre söz konusu olay, Irak'taki dini kurumlar içinde camilerde nüfuz mücadelesi veren farklı gruplar arasındaki çatışmayı ortaya çıkardı ve bu çatışma Irak seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte artmaya başladı.

Yıllardır Bağdat ve diğer vilayetlerdeki camiler, seçimlerde yarışan partilerden siyasi destek aldıkları yönündeki suçlamalar arasında, dini grupların nüfuzlarını genişletme girişimlerine tanık oluyor.

Olay, Irak Başbakanı’nın aşırılıkçı dini ve siyasi grupların faaliyetlerine dolaylı bir atıfta bulunarak, ‘ülkeyi çatışma ve istikrarsızlığa sürüklemek isteyen sorunlu sesler’ konusunda uyarıda bulunmasından sadece birkaç gün sonra meydana geldi.