Mısır, ABD’den ayrılmadan Çin ve Rusya'ya yaklaşıyor

Washington'un yörüngesinden uzaklaşma

 Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)
TT

Mısır, ABD’den ayrılmadan Çin ve Rusya'ya yaklaşıyor

 Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)

Amr İmam

ABD Başkanı Donald Trump, ilk yurtdışı durağı olarak Ortadoğu'yu seçti. Mayıs ortasında gerçekleştirdiği gezi kapsamında Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret ederek askeri, ekonomik ve bilimsel anlaşmalara imza attı. ABD'nin Ortadoğu'daki en büyük askeri tesisi olan Katar'daki el-Udeid Hava Üssü'nü ziyaret etti.

Trump'ın gezi turunda Mısır yer almadı. ABD Başkanı bu bölge turuna hazırlanırken, Washington'un en yakın geleneksel müttefiklerinden biri olan Mısır'ın Devlet Başkanı, Moskova'daki Kızıl Meydan'da düzenlenen 9 Mayıs Zafer Günü geçit töreninde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in yanında duruyordu.

Bundan kısa bir süre sonra Mısır Hava Kuvvetleri komutanları, Kahire'de Çin devlet savunma şirketi CATIC ile iş birliğinin 45. yıl dönümünü ve en önemli ürünlerinden biri olan Chengdu J-10 savaş uçağının ithalatı ile birlikte Mısır hava filosuna son katkılarını kutladılar.

Bunlar orta ağırlıkta, tek motorlu, çok rollü uçaklar olarak tanımlanıyorlar ve geçtiğimiz yılın eylül ayında, ülkenin en önemli havacılık teknolojisi etkinliği olan Mısır Uluslararası Hava Fuarı’nın açılış törenine katılarak Mısır'da ilk kez görücüye çıkmışlardı. Nisan ayının ortasında PLA (Çin Halk Kurtuluş Ordusu) Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar, Mısır Hava Kuvvetleri ile benzeri görülmemiş bir ortak hava tatbikatına katılmak üzere Mısır’daki hava üssüne geri döndüler.

Uluslararası ilişkilerde denge

Bu gelişmeler tesadüfi mi, daha geniş bir bağlamdan izole mi, yoksa ittifaklarda derin bir değişimi mi temsil ediyor? Arap dünyasının nüfusunun yaklaşık üçte birini barındıran ve bölgenin en güçlü ordusuna sahip olmakla övünen Mısır, şüphesiz ki Washington'un yörüngesinden uzaklaşıp, ABD'nin stratejik rakipleri olan Rusya ve Çin'in yörüngesine girmeye başladı. Kahire'nin bu iki güçle bağları derinleştikçe, hedefleri yalnızca silah anlaşmaları veya askeri teknoloji elde etmenin ötesine geçip, kapsamlı stratejik ortaklıklar kurmak veya uluslararası ilişkilerinde denge sağlamak hedeflerine uzanıyor.

Mısır, son on yılda hem Rusya hem de Çin ile stratejik bağlar kurdu, ekonomisinin geniş sektörlerini bu ülkelerin yatırımlarına açtı ve ikili ticarette yerel para birimlerinin kullanımını kolaylaştırdı. Dolayısıyla bu bağlar yeni değil, ancak uluslararası ve bölgesel dönüşümler ışığında giderek önem kazanıyor.

Mısır hava filosunda Rus savaş uçakları yer alıyor. Kaldı ki Kahire daha önce Moskova'dan hava savunma sistemleri de satın almıştı. Rusya ayrıca ülkenin batı bölgesinde büyük bir nükleer santral inşa ediyor ve Süveyş Kanalı yakınlarında büyük bir sanayi merkezi kuruyor. Ayrıca, Rus malları Mısır pazarlarına akıyor.

Rus yemeklik yağları ve gıda ürünleri yerel mağazalarda yaygınlaştı. Giderek daha fazla Mısırlı Rusça öğrenmeye yönelirken, çok sayıda öğrenci yüksek öğrenimlerini tamamlamak için Rus üniversitelerine kayıt yaptırmayı düşünüyor.

Aynı zamanda Çin, Mısır genelinde Yeni İdari Başkent de dahil olmak üzere milyarlarca dolarlık altyapı projelerini ilerletiyor. Çinli onlarca şirket Süveyş Kanalı yakınlarındaki özel sanayi bölgesine yatırım yaparken, Çin tüketim malları da ülke geneline yayılıyor.

Mısır'ın başkentinde analistler, ABD'nin artık güvenilir bir müttefik olmadığına inanıyor. ABD’nin son dönemdeki tutumları da bu izlenimin güçlenmesine katkıda bulundu

Derin kökler

Mısır'ın başkenti Kahire'deki analistlere göre, Mısır politikasındaki bu değişimin temelinde, Kahire'de ABD'nin artık güvenilir bir müttefik olmadığı yönündeki inancın artması yatıyor. ABD'nin son dönemdeki tutumları da bu izlenimin güçlenmesine katkıda bulundu. Başkan Trump'ın Mısır'dan Gazze Şeridi sakinlerini mülteci olarak kabul etmesini veya Yemen'de Husilere yönelik ABD saldırılarının maliyetini üstlenmesini istemesi, bu tutumlara örnek verilebilir. Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi de bu yılın Şubat ayında, Beyaz Saray’da Başkan Trump'a yapacağı ziyareti erteleme kararı alarak ülkesinin Washington'dan uzaklaşma isteğini gösterdi.

Ancak Trump'ın Gazze'yi kontrol edip, sakinlerini kovarak bir Riviera’ya dönüştürme niyetinin dillendirildiği bir dönemde, bu politika değişikliği, Washington'un Gazze'ye yönelik bombardımanlarını sürdüren, Mısır'a istikrarsızlık ihraç etmeye çalışan İsrail'e yönelik taraflı tutumunun bağlamından ayrı düşünülemez.

Kahire'de bu hamleler, Washington ile ilişkilerde tekrarlanan uzun hayal kırıklıkları zincirinin son halkası sayılıyor. Sisi, Ağustos 2013'te o dönemde savunma bakanı iken Kahire'de Washington Post'a verdiği bir röportajda, ABD'nin Mısır halkından vazgeçtiğini söylemiş ve “Mısırlılar bunu asla unutmayacak” diye vurgulamıştı. Sisi bu sözleri ile 2011 yılında başlayan, Şubat ayında Hüsnü Mübarek rejiminin devrilmesi, ardından gelen huzursuzluk ve Haziran 2013'te İslamcı cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin devrilmesine kadarki olaylara ilişkin eski ABD başkanı Barack Obama yönetiminin tutumlarına atıfta bulunuyordu.

Mısır dış politikasının izlediği mevcut seyir ve ittifaklar kurmadaki öncelikleri, Sisi'nin o dönemdeki açıklamalarının geçerliliğini yansıtıyor.

Kahire'nin değişen öncelikleri: Washington

Mısır'daki büyük olayların ardından geçen yıllarda ABD, Kahire, İsrail ve Gazze Şeridi ile sınırı olan Sina Yarımadası'nda DEAŞ’ın yerel koluna karşı savaş yürüttüğü dönemde dahi Mısır arenasından çekilişini derinleştirmeye devam etti. Bahsi geçen askeri operasyon 2014 yılında başladı, ancak Washington'un verdiği karşılık askeri teçhizatı, mali yardımı ve yedek parça sevkini engellemek şeklinde oldu.

Mısır'ın 1979'da İsrail ile barış anlaşmasını imzalamasından bu yana aldığı yıllık askeri ve ekonomik yardımlar defalarca ertelendi, hatta Washington bu yardımları iptal etmekle tehdit etti. Dahası ABD, Çin'in Kuşak ve Yol Projesi’ne karşı bir girişim olarak Hindistan'ı bir ticaret koridoru aracılığıyla Ortadoğu ve Avrupa'ya bağlama planını önerdiğinde, temsil ettiği stratejik öneme rağmen, Mısır’ı kasten görmezden gelip Süveyş Kanalı'nı ihmal etti.

sdefrgt
2024 BRICS Zirvesi’nde liderlerin grup fotoğrafı (AFP)

Mısır dış politikasındaki değişimin amacı, Washington ile ilişkileri tamamen kesmek değil; aksine Kahire'nin uluslararası ilişkilerini yeniden dengeleme çabalarını yansıtıyor

Başkan Trump'ın son dönemdeki tutumu, özellikle yardımları kesme tehditleri, Kahire'nin gözünde uzun ihmal geçmişine bir yenisini daha ekliyor. Ancak Mısır dış politikasındaki değişimin amacı, Washington ile ilişkileri tamamen kesmek değil; aksine, Kahire'nin uluslararası ilişkilerini yeniden dengeleme ve kendisine bağımsızlık payı sağlayacak alternatifler keşfetme çabalarını yansıtıyor. Çin ve Rusya'nın askeri teçhizat da dahil olmak üzere sundukları teklifler, Batılı, özellikle de Amerikan teçhizatına göre daha verimli ve düşük maliyetli alternatifler sunuyorlar. Daha da önemlisi, bu anlaşmalar genellikle siyasi şartlara bağlı olmaksızın gerçekleşiyor. Moskova ve Pekin iç egemenlik konusunda nadiren şartlar koşuyorlar.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Mısır'ın dış politikadaki dönüşümü, özellikle Obama ve Biden yönetimlerinin bölgeden kademeli olarak çekilmesiyle birlikte Washington’un bölgeyi giderek stratejik bir yük olarak görmesi karşısında, Çin ve Rusya'nın bölgedeki artan emelleri ile örtüşüyor.

Çin için Mısır, Kuşak ve Yol Girişimi'nin önemli bir halkası olup, Afrika'ya ve daha geniş Arap dünyasına açılan bir kapı niteliğinde. Rusya ise Mısır'ı, özellikle Rusya'daki son gelişmeler ve Moskova'nın bölgedeki en yakın müttefiki Beşşar Esed rejiminin çöküşünün gölgesinde, Akdeniz ve Kuzey Afrika'da önemli bir stratejik dayanak olarak görüyor.

Bugün ABD'nin Trump'ın ticaret ve ekonomik çıkarlara odaklanma perspektifiyle bölgeye geri dönmesiyle Mısır bölgesel bir istisna olarak öne çıkıyor. Bu, yakın gelecekte ABD Başkanı ile daha fazla gerginlik yaratabilecek ve ikili ilişkileri daha da zorlaştırabilecek bir tutum.

Ancak Mısır politikasındaki değişim, büyük güç rekabetindeki değişen dinamiklerin basit bir yansıması olmaktan ziyade, ABD politikasındaki değişimin ve Kahire'nin seçeneklerini genişletme arzusunun bir yansıması olarak görülmelidir.



Cannes'ın galibi İranlı yönetmen, Oscar yarışına dahil olabilecek mi?

İran Yeni Dalgası'nın en etkili isimlerinden 64 yaşındaki Cafer Penahi, daha önce Altın Aslan ve Gümüş Ayı ödüllerini de kazanmıştı (Reuters)
İran Yeni Dalgası'nın en etkili isimlerinden 64 yaşındaki Cafer Penahi, daha önce Altın Aslan ve Gümüş Ayı ödüllerini de kazanmıştı (Reuters)
TT

Cannes'ın galibi İranlı yönetmen, Oscar yarışına dahil olabilecek mi?

İran Yeni Dalgası'nın en etkili isimlerinden 64 yaşındaki Cafer Penahi, daha önce Altın Aslan ve Gümüş Ayı ödüllerini de kazanmıştı (Reuters)
İran Yeni Dalgası'nın en etkili isimlerinden 64 yaşındaki Cafer Penahi, daha önce Altın Aslan ve Gümüş Ayı ödüllerini de kazanmıştı (Reuters)

İranlı muhalif yönetmen Cafer Penahi, Cannes Film Festivali'nin en büyük ödülü Altın Palmiye'nin bu yılki kazananı oldu.

Penahi, İran hükümeti tarafından hapse atıldığı dönemde yaşadıklarından ilham alan Yek Tasadef Sadeh (Sadece Bir Kazaydı) adlı filmiyle bu ödüle layık görüldü. Film, 2023'te cezaevinden tahliye edilmesinin ardından çektiği ilk yapım olma özelliğini taşıyor. Yönetmen, yasaklara rağmen yıllardır film çekmeye devam ediyordu.

En kişisel filmi 

Penahi'nin şimdiye kadarki en kişisel filmi diye nitelendirilen İran-Fransa-Lüksemburg ortak yapımı Sadece Bir Kazaydı, cezaevinde işkenceye maruz kalan 5 karakterin, kendilerine bu işkenceyi yapan kişiyi teşhis ettiğine inanmasıyla gelişen olayları konu alıyor.

Geçen hafta yaptığı açıklamada Penahi, "İlk kez hapse girdiğimde hücremde tek başımaydım. Beni gözleri bağlı şekilde, önümde bir duvarın olduğu ve arkamdan bir sesin geldiği o yere götürürlerdi. Saatlerce süren sorgularda, o adamın sesini dinleyerek onun kim olduğunu hayal ederdim. Bir gün bu sesi bir filmde ya da yazıda yeniden var edeceğimi biliyordum" dedi.

Altın Palmiye'yi aldıktan sonra ailesine ve çalışma arkadaşlarına teşekkür eden Penahi, "Şu an tüm İranlılara, farklı görüşte olan herkese bir şey söylemek istiyorum. Bütün sorunlarımızı ve fikir ayrılıklarımızı bir kenara bırakalım. En önemli şey ülkemiz ve onun özgürlüğüdür" ifadelerini kullandı.

Oscar yarışına katılabilir mi?

Bu zafer, Amerikan yapım ve dağıtım şirketi Neon için de art arda 6. Cannes zaferi anlamına geliyor. Stüdyo, daha önce Anora, Bir Düşüşün Anatomisi (Anatomy of a Fall), Hüzün Üçgeni (Triangle of Sadness), Titane ve Oscar'da büyük başarı yakalayan Parazit (Gisaengchung) filmleriyle Altın Palmiye'yi kazanmıştı.

Penahi'nin Cannes'daki bu büyük zaferi sonrası, birçok sinema çevresinde "Bu film Oscar yarışına katılabilir mi?" sorusu gündeme geldi. Son yıllardaki Cannes birincilerinin Oscar'da da ses getirmesi bu beklentiyi güçlendiriyor. Ancak İran yönetiminin, Penahi'nin ödüllü dramasını En İyi Uluslararası Film kategorisinde aday göstermek üzere Oscar'a göndermesi pek olası görünmüyor.

Penahi'nin ülkesindeki antidemokratik baskılara karşı açık tavrı ve filmde İran ceza sistemiyle ilgili sert eleştiriler, resmi kurumların böyle bir adım atmasını neredeyse imkansız kılıyor.

"İnsanlık adına güçlü bir söz"

Deadline eleştirmeni Pete Hammond tarafından "insanlık adına güçlü bir söz" diye tanımlanan film, haksız yere hapse atılmış işçi sınıfı karakterlerin kendilerine işkence eden gardiyana karşı intikam arayışını anlatıyor.

İran, geçmişte Bir Ayrılık (Jodaeiye Nader az Simin) ve Satıcı (Forooshande) filmleriyle yönetmen Asgar Ferhadi'ye iki Oscar kazandırmıştı. 

Muhalif yönetmenler İran'ın Oscar aday belirleme sürecinde hiçbir zaman değerlendirmeye alınmıyor. Geçen yıl Cannes'da Jüri Özel Ödülü'nü kazanan Kutsal İncirin Tohumu'nun (Dane-ye anjir-e ma'abed) yönetmeni Muhammed Resulof, Oscar yarışına Almanya adına katılmıştı. 

Fransa ihtimali

Penahi'nin filminin Fransa tarafından aday gösterilmesiyse pek mümkün görünmüyor. Çünkü Fransa'da bu kategori için yarışan çok sayıda güçlü yapım var ve bu hakkın Fransızca olmayan bir filme ayrılması zor. Yapımcılar arasında Lüksemburg merkezli Bidibul Productions'ın da olması ise farklı bir seçenek yaratabilir.

Ayrıca Akademi'nin, Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin mülteci sporcular için oluşturduğu özel takım benzeri, sürgündeki sinemacılara özel bir En İyi Uluslararası Film kategorisi oluşturması gerektiği de tartışılıyor.

Her ne kadar Penahi, Paris'te yaşayan kızının yanında yaşamayı düşünmediğini, ülkesini terk etmek istemediğini daha önce açıklamış olsa da Sadece Bir Kazaydı'nın ödül sezonunda önemli yapımlardan biri olacağı şimdiden konuşuluyor.

Independent Türkçe, Deadline, Guardian