Libya'daki Tuaregler, ‘kimlik’ nedeniyle seçimlere katılımdan ‘dışlanmaktan’ şikayetçi

Bir BM komitesi adaylık ve oy verme işlemlerini ‘kimlik’ sahipleriyle sınırlandırdı

Libya Tuareg Kabileleri Sosyal Konseyi üyelerinin katıldığı Zintan'daki bir önceki toplantıdan (Konseyin resmi sayfası)
Libya Tuareg Kabileleri Sosyal Konseyi üyelerinin katıldığı Zintan'daki bir önceki toplantıdan (Konseyin resmi sayfası)
TT

Libya'daki Tuaregler, ‘kimlik’ nedeniyle seçimlere katılımdan ‘dışlanmaktan’ şikayetçi

Libya Tuareg Kabileleri Sosyal Konseyi üyelerinin katıldığı Zintan'daki bir önceki toplantıdan (Konseyin resmi sayfası)
Libya Tuareg Kabileleri Sosyal Konseyi üyelerinin katıldığı Zintan'daki bir önceki toplantıdan (Konseyin resmi sayfası)

Libya'nın güneyindeki Tuareg kabilelerinin üyeleri, yasama seçimlerine katılma konusunda ‘dışlandıklarını’ düşündükleri için giderek daha fazla şikâyetçi oluyorlar. Bu durum, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından görevlendirilen bir Libya komitesi tarafından yayınlanan ve aday olma ve oy kullanma hakkını ‘kimlik’ sahipleriyle sınırlayan tavsiyelerin arka planında yer alıyor.

Tuareg kabile üyelerinden oluşan Sosyal Konsey tarafından yayınlanan bir açıklama ‘hayal kırıklığı’ olarak nitelendirdikleri durumu yansıtıyordu. Libya Tuareg Yüksek Konseyi tarafından da benimsenen görüşe göre, komitenin sonuçları ‘siyasi katılımlarının reddi, anayasal bildirgenin açık bir ihlali ve adalet ve eşitlik ilkelerinin ihlali’ olarak nitelendirildi.

Yerel aktivistlere göre Tuaregler, merhum Devlet Başkanı Muammer Kaddafi rejiminden bu yana vatandaşlık hakları ve anayasal seçimlere katılmalarını sağlayacak ve ‘okul kaydı, çocuk ve ebeveyn yardımları, Hac, Umre ve yurtdışında tedavi’ gibi diğer hizmet haklarına izin verecek ‘ulusal kimlik kartları’ verilmesini talep ediyor.

Libya makamları bu soruna geçici bir çözüm bulmak amacıyla 2014 yılından bu yana Tuareglere geçici ‘kimlik numaraları’ vermeye karar verdi. Ancak Tuaregler bunu tüm Libyalılar gibi ‘kimlik numaralarına’ tam olarak sahip olma haklarının verilmesinde bir gecikme olarak görüyor.

Tuareg Yüksek Konseyi Başkanı Mulay Gadidi, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Komite, çalışmalarının sonuçları ortaya çıkana kadar bizimle iletişim kurmadı ve çektiğimiz acılarla ilgili gerçeği bilmek için zahmet etmedi… Bundan sonraki adımlarımız, sorunlarımızı ele almaktan sorumlu yetkili Libya makamlarının yanıtlarına bağlı” ifadelerini kullandı.

Tuareg sorunlarıyla ilgilenen bir aktivist olan Hatice Andidi, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, ‘komitenin ulusal sayılarla ilgili ciddi çözümler sunmadığını ve bunları 2020 Cenevre Forumu'nda verdiği sözleri yerine getirmeyen yürütme makamına havale ettiğini’ söyledi.

Libya'daki Tuareg unsurunun sayısına ilişkin resmi bir tahmin bulunmamakla birlikte Mulay Gadidi, sayılarının Gat ve Ubari de dahil olmak üzere Libya'nın güneyindeki bazı şehirlerde yoğunlaşan yaklaşık 14 bin aile olduğunu tahmin ediyor.

Öte yandan, komiteden bir kaynak Şarku’l Avsat'a ‘herhangi bir komitenin ulusal kimlik kartı olmayanların katılımını onaylamasının imkânsız olduğunu’ söyledi ve ‘kolay çözümün bu kişiler hakkında karar verecek bir hükümet komitesi oluşturmak ve onlara ulusal bir kimlik numarası vermek olduğuna’ inandığını belirtti.

Komitenin sonuçlarından duyulan memnuniyetsizlik sadece Tuareglerle sınırlı kalmadı; Libya'da sayıları 500 bin civarında olduğu tahmin edilen ve Cebel Nufuse, Zuvara ve hatta Trablus bölgelerinde yaşayan Amazighleri de kapsadı.

Yüksek Amazigh Konseyi Başkanı Hadi Berkik'e göre komite, ‘tüm kültürel bileşenlerin parlamentoda temsil edilmesi ana meselesini göz ardı etti.’

Berkik, “Ülkenin bileşenleri arasında bir denge kurulabilmesi için pozitif temsilin yerli bileşenlere de teşmil edilmesi gerekmektedir ve bu da ancak coğrafi bölgelerin ve seçim bölgelerinin yeniden dağıtılmasıyla mümkün olacaktır” dedi.

Berkik, anayasa sürecine ilişkin olarak, komitenin ‘kusurlu anayasa taslağını referanduma zorlamak, taslağı değişikliğe açmak ya da yeni bir anayasa oluşturmak’ gibi tüm önerileri sunduğunu söyledi.

Komite daha önce Libya'nın kültürel bileşenleri olan Amazigh ve Tuareglerin parlamentodaki temsil oranlarının, yoğunlaştıkları bölgelerin coğrafi dağılımı da dikkate alınarak yüzde 15'ten az olmayacak şekilde arttırılması için anayasal bildirgenin ve parlamentoda temsil hükümlerinin değiştirilmesini tavsiye etmişti.

Geçtiğimiz mart ayında Şarku’l Avsat'a konuşan Berkik, BM misyonu tarafından üyelerin seçiminde kullanılan mekanizma nedeniyle komitenin çalışmalarına çekince koyduğunu açıkladı.

“Komitenin çalışmalarını kısıtlayan bir referans noktasının dayatılmasını” eleştiren Berkik, 2015 es-Suheyrat Anlaşması, 6+6 Ortak Komitesi’nin yasaları ve Temsilciler Meclisi'nin (TM) anayasa bildirgesinde yaptığı 13. değişikliğe atıfta bulunarak bunun ‘siyasi çıkmazı yeniden canlandırmaya devam ettiğini’ belirtti.

Komite, BM Güvenlik Konseyi kararı uyarınca BM misyonu tarafından oluşturuldu ve şubat ile mayıs ayları arasında tartışmalı anayasal ve yasal konularla ilgili yirmiden fazla toplantı yaptı.



(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
TT

Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığına bağlı Genel Güvenlik Teşkilatı mensubu bir kişinin, Palmira’da (Tedmur) ABD-Suriye ortak devriyesini hedef alan saldırının faili olduğu açıklandı. Yetkililer, saldırının ardından aynı teşkilattan 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve soruşturma sürecinin başlatıldığını bildirdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik kaynağı, Tedmur saldırısını gerçekleştiren kişinin yaklaşık 10 aydır Genel Güvenlik Teşkilatında görev yaptığını, farklı şehirlerde çalıştıktan sonra Tedmur’a atandığını söyledi. Kaynak, olayın hemen ardından 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını ifade etti.

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Babba da saldırganın Genel Güvenlik güçlerine mensup olduğunu ve daha önce yapılan bir güvenlik değerlendirmesi doğrultusunda görevden uzaklaştırılmasının planlandığını belirtti. Babba, resmi televizyona yaptığı açıklamada, saldırganın “tekfirci veya aşırı fikirler taşıyabileceğine” dair bir değerlendirme yapıldığını ve bu doğrultuda hakkında karar alınmasının gündemde olduğunu söyledi.

Sözcü, Badiye bölgesindeki iç güvenlik komutanlığının 5 binden fazla personelden oluştuğunu ve personelin haftalık değerlendirme mekanizmasına tabi tutulduğunu, gerekli görüldüğünde idari ve güvenlik tedbirleri alındığını kaydetti.

Önceki yönetimin devrilmesinin ardından iç güvenlik ve polis teşkilatlarında yaşanan çöküş nedeniyle yeni yönetimin güvenlik açığını kapatmak amacıyla geniş çaplı gönüllü alımına gittiği hatırlatıldı.

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi günü yaptığı açıklamada saldırıya karşılık verileceğini belirterek, olayın Suriye makamlarının tam kontrolünde olmayan ve “son derece tehlikeli” olarak nitelendirdiği bir bölgede meydana geldiğini söyledi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), saldırıyı gerçekleştiren kişinin öldürüldüğünü, üç ABD askerinin ise yaralandığını açıkladı. CENTCOM, askeri heyetin Tedmur’da DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlara destek kapsamında bulunduğunu bildirdi.

Suriye yönetimi, Tedmur’da meydana gelen saldırının bir terör saldırısı olduğunu belirterek, ABD hükümeti ve halkına başsağlığı mesajı gönderdi. Açıklamada, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın geçen ay Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye’nin DEAŞ’la mücadele kapsamında uluslararası koalisyona resmen dahil olduğu kaydedildi.

Suriye çölünde 2015–2016 yıllarında etkisini artıran DEAŞ, bu dönemde Tedmur’u kontrol altına alarak tarihi mirasa büyük zarar verdi ve siviller ile askerleri hedef alan infazlar yaptı. Örgüt, Rusya destekli Suriye güçleri ile ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun operasyonları sonucunda bölgeden çıkarılırken, 2019’dan itibaren geniş alanlardaki varlığını kaybetti. Ancak çöl bölgelerinde faaliyet gösteren hücreleri hâlen saldırılar düzenliyor.

ABD güçleri Suriye’de ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde ve Ürdün sınırı yakınındaki Tanf Üssü’nde konuşlu bulunuyor. Washington, askeri varlığının temel amacının DEAŞ’la mücadele ve yerel müttefiklere destek olduğunu vurguluyor.