BM'den Gazze'de savaş suçları uyarısı

İsrail, yardım dağıtım merkezinin yakınında onlarca kişiyi öldürdü... Netanyahu'nun yargılanması kritik aşamaya girdi

Filistinliler, dün Gazze'nin Rimal mahallesinde İsrail'in düzenlediği hava saldırısında yaralanan bir çocuğu taşıyor (EPA)
Filistinliler, dün Gazze'nin Rimal mahallesinde İsrail'in düzenlediği hava saldırısında yaralanan bir çocuğu taşıyor (EPA)
TT

BM'den Gazze'de savaş suçları uyarısı

Filistinliler, dün Gazze'nin Rimal mahallesinde İsrail'in düzenlediği hava saldırısında yaralanan bir çocuğu taşıyor (EPA)
Filistinliler, dün Gazze'nin Rimal mahallesinde İsrail'in düzenlediği hava saldırısında yaralanan bir çocuğu taşıyor (EPA)

Filistinlilerin Gazze'deki bir yardım dağıtım merkezinin yakınında toplandıkları sırada onlarca kişinin hayatını kaybetmesi üzerine, BM'den Gazze'de işlenen savaş suçlarına ilişkin uyarılar arttı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, dün yaptığı açıklamada, “Gazze'de az miktarda gıda yardımı almaya çalışan çaresiz sivillere yönelik ölümcül saldırılar kabul edilemez. Sivillere yönelik saldırılar, uluslararası hukuku ciddi şekilde ihlal etmekte ve savaş suçu teşkil etmektedir” dedi.

Türk’ün açıklamaları, Gazze Sivil Savunması'nın, binlerce kişinin Rafah'ın batısındaki el-Mevasi bölgesindeki bir ABD yardım merkezinin yakınında toplanması sırasında, İsrail'in açtığı ateş sonucu en az 27 Filistinlinin öldüğünü ve 90'dan fazla kişinin yaralandığını duyurmasının ardından geldi. Bu, pazar günü Rafah'ta 31 kişinin öldüğü ve 176 kişinin yaralandığı başka bir katliamın ardından iki gün içinde yaşanan ikinci olay.

Bu arada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yargılanması dün kritik bir aşamaya girdi: Yolsuzluk, güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçlamalarıyla yargılandığı üç davadan biri olan "hediye davası"nda karşı soruşturma aşamasına geçildi.



Gazze'nin işgalinden sonra ne olacak? İsrail korkunç bir sınavla karşı karşıya

 İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)
İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)
TT

Gazze'nin işgalinden sonra ne olacak? İsrail korkunç bir sınavla karşı karşıya

 İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)
İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)

Emel Şehade

Devlet Denetçisi Matanyahu Englman'ın raporunun yankıları gölgesinde ve Aksa Tufanı savaşının 700. günüyle aynı zamana denk gelen bu dönemde, İsrail toplumu, bir tartışmaya sahne oluyor. Tartışmanın konusu; ordunun bu dönemdeki başarıları ve karar vericilerin, İbrani devletinin 1948'deki kuruluşundan bu yana tarihindeki en uzun ve en tehlikeli savaş olarak kayda geçen bu uzun savaş döneminin sonuçlarından ders çıkarıp çıkarmadıklarıdır.

Devlet Denetçisi'nin raporu, bir yandan Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın artan tehditleriyle, diğer yandan da ordunun Gazze şehrini işgal etmenin tehlikesi hakkında artan uyarılarıyla aynı zamana denk geldi. Ordunun planına göre Gazze şehrini işgal etmek, saldırı ve çatışmaların yoğunlaşmasına yol açacak. Rapor ayrıca bazı güvenlik ve askeri uzmanları, iki yıla yaklaşan bu savaş hakkında araştırma ve incelemeler yapmaya sevk etti. Netanyahu’nun, İsrail'in yaşadığı durumdan, bu savaş sırasında savunma da dahil olmak üzere iç cepheyle ilgili her şeydeki başarısızlıklardan kendisini ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'i sorumlu tutan Devlet Denetçisi'ni hedef almakta haklı olup olmadığı da araştırılıyor.

İsrail'i neler bekliyor?

Cuma günü Gazze şehrindeki bir konut binasının bombalanmasıyla ilgili İsrail ve uluslararası gündeme damga vuran sahnelerden bu yana, Katz'ın Gazze'de cehennemin kapılarının açılmaya başladığını ima eden tehditleri eşliğinde, İsrail içi, bu operasyonda kendilerini neyin beklediği konusunda kafa karışıklığı ve endişe içinde. Zira Devlet Denetçisi raporuna göre, gerek hayatta kalan rehinelerin hayatlarına yönelik tehlikeler, gerekse çoğu bu savaş için eğitimsiz olan askerlere yönelik tehlikeler, dahası geri kalan cephelerin, tam bir hazırlıksızlık içinde olan, İsrail iç cephesini füzeleriyle bir kez daha tehdit etme tehlikesi bulunuyor.

Bu durum, eski Savunma Bakanı Ehud Barak'ın stratejik danışmanı Barak Sereh'in de belirttiği gibi, İsrail'i nereye gittiği konusunda hiçbir fikri olmadığı bir yol ayrımına getiriyor. Sereh “Siyasi kademenin Gazze şehrinin işgali ve yakın bir anlaşma için en ufak bir umut ışığı olmadan savaşın devam etmesiyle ilgili kararları giderek artan bir tehlike oluşturuyor. Dünya genelinde İsrail'e yönelik artan boykotlar ve İsrail içinde şiddetli gösterilerle birlikte siyasi bir tsunami yaşanıyor” diyor. Sereh, en tehlikelisi de “bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Her seferinde şu soru gündeme geliyor: Sırada ne var? Liderlik yanıt vermekten kaçınıyor ve bugünden sonra ne olacağı önemsiz ve ikincil bir mesele haline geliyor” diye ekliyor.

Sereh'e göre, “karar vericiler sonrasında ne olacağı, savaştan ne elde edeceğimiz, ertesi gün ne olacağı, hayatta kalan rehinelerin kaderinin ne olacağı ve İsrail'in bizi bekleyenlere hazır olup olmadığı sorularını cevaplamaktan korkuyorlar. Tüm bu sorular, Netanyahu hükümeti için duyulan korkudan kaynaklanan siyasi nedenlerle cevapsız kalıyor.” Sereh “Savaş ve İsrail'in yaklaşımları arasındaki tüm bu kafa karışıklığı bizi bu duruma, bu tehlikeli yol ayrımına getirdi” uyarısında bulunuyor.

 Netanyahu sorumluluktan kaçıyor

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Netanyahu liderliğindeki siyasi kadronun, kısmi rehine takası tekliflerini reddetmekte ve Gazze şehri ile Gazze Şeridi'nin merkezini işgal etme planını sürdürmekte inat etmesi, orduyu, rehinelerin aileleriyle görüşmeye ve onlara açıkça “çatışmanın tehlikeli olduğunu ve kısa sürede bitirilemeyecek bir savaş alanına dönüşecek bölgelerde yaşayan rehinelerin olup olmadığını bilmediğini” bildirmeye sevk etti.

Gazze'de, binanın havaya uçurulmasının ardından Katz, operasyonun ileri aşamasının başladığını duyurdu. Operasyon ilk aşamalarında tüm binaların yıkılmasını ve Gazze'nin dümdüz edilmesini içeriyor. Bu hedef aynı zamanda Gazzelilere evlerini terk edip güneye gitmeleri için baskı yapmanın bir yolu. Nüfusun en az yüzde 30'unun, yani yaklaşık 300 bin Filistinlinin evlerini terk etmeyi reddedeceği tahmini gerçekleşirse, ordunun çatışmada karşılaşabileceği zorluklar, saldırı planına önemli bir engel teşkil edecektir. Sakinler arasında yaşanması beklenen ölümler ve yaralanmalar sebebiyle gösterilecek uluslararası tepki de buna ekleniyor.

Bu değerlendirmeler karşısında Netanyahu geri adım atmayı reddediyor. Güvenlik ve askeri uzmanlara göre, pratikte, bu operasyonun olası sonuçları ve yansımaları konusunda sorumluluk almayı reddediyor; tıpkı savaşın başlangıcından bugüne kadar Devlet Denetçisi raporunun kendisine yüklediği sorumluluğu kabul etmediği gibi.

Ders Çıkarmak

Devlet Denetçisi raporunun vurguladığı temel başarısızlık, yalnızca savaşın başlangıcından bu yana geçen dönemde değil, aynı zamanda 2006'daki İkinci Lübnan Savaşı'ndan bu yana da dersler çıkarılmamış olmasıdır. İsrail hükümetlerinin hiçbiri ders çıkarmadı ve bu yılların çoğunda hükümete Netanyahu başkanlık ediyordu. Bugün, savaştan yaklaşık iki yıl sonra, hükümet önceki dönemden de ders çıkarmayı reddediyor.

IDF Operasyon Müdürlüğü'nün eski başkanı Israel Ziv, iki yıllık savaş hakkında bir araştırma yaptı ve bu süre zarfında savaşta önemli rol oynayan komutanlarla görüştü. İsrail'in Hamas'ı yenemeyeceği sonucuna vardı. Ordunun iki yıl içinde Hamas savaşçılarının yüzde 60'ını etkisiz hale getirdiğini tespit etti. Geriye kalan yüzde 40'lık kısım, yani 15 binden fazla savaşçı, İsrail ordusuna karşı bir güç oluşturuyor. Bunlara bir de Hamas’ın bünyesine kattığı yüzlerce yeni savaşçı ekleniyor. Ama Ziv, çoğunluğu 18 yaşın altında ve eğitimsiz gençler oldukları için yeni savaşçıları etkisiz bir güç olarak görüyor.

Ziv, ordunun Hamas liderliğinin yüzde 90'ını etkisiz hale getirmeyi başardığını ve bunun başlı başına mevcut çatışmalara devam etmeye gerek olmadığı anlamına geldiğini belirtiyor. “Karar vericiler tarafından 7 Ekim'in tekrarlanmasını önlemek için savaşın sürdürülmesinin gerekliliği konusunda öne sürülen tüm söylemler artık geçerli değil. Çünkü Hamas veya herhangi bir örgüt, böyle veya buna benzer bir saldırıyı gerçekleştirmek için kendini yeniden yapılandırmak istiyorsa, en az 10 yıla ihtiyacı olacaktır. Bu da, bugünden itibaren hazırlıklara başlar ve şu anda sahip olmadığı muharebe, askeri ve örgütsel kabiliyetlere sahip olursa mümkün. Ne var ki Hamas şu anda bunların hiçbirine sahip değil.”

İsrailliler için tehlike

Bu savaşın devam etmesinin bir diğer tehlikesi de, diğer cephelerin açık kalmasına neden olması ve İsrail'i, özellikle Yemen'den gelecek füze tehdidine maruz bırakmasıdır. Güvenlik uzmanları, özellikle Devlet Denetçisi raporunun çeşitli bölgelerde İsraillilerle başa çıkmadaki başarısızlıkları ortaya koymasının ardından, bu konuda uyardı.

Devlet Denetçisi, sivil savunmada ciddi bir örgütlenme ve yetkinlik eksikliğinin damga vurduğu Aksa Tufanı savaşının iki yılı boyunca sivil cephedeki tehlikeli boyuta dikkat çekti. Geçtiğimiz iki yılda olduğu gibi, bugün de, özellikle Gazze'ye ilk kez savaşmak üzere gönderilen askerlerin eğitimi veya işgal operasyonları için eğitilmemiş yedek askerler için hiçbir hazırlık yapılmadı.

Rapora göre, Netanyahu ve Smotrich, “merkezi bir organın kurulmaması ve birden fazla, koordineli olmayan iletişim merkezlerinin bulunması nedeniyle, sivil durum hakkında tam bir resmin yokluğun”ndan sorumlu.

Rapora göre, başarısızlıklar ve boşluklar İkinci Lübnan Savaşı'ndan bu yana devam ediyor. Raporda, “2006'dan bugüne, çoğunluğu Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümetleri dersler çıkarmadı ve iç cepheyi ele almak için önerilerde bulunmadı. 7 Ekim'den sonra İsrail'deki duruma rağmen, acil durumlarda sivil alanı yönetmek için tam yetkili tek bir organ atanmadı ve net operasyonel prosedürler ve esaslı kararlar alınmadı” ifadeleri yer aldı.

Devlet Denetçisi, siyasi tarafları bu başarısızlıkları gidermek için derhal harekete geçmeye çağırdı ve “ülkenin kapsamlı ve devam eden bir savaşın ortasında olduğunu” vurguladı. Raporda, 7 Ekim'den sonra sivil savunmayı yönetecek mekanizmalar kurma girişimlerinin başarısız olduğu da belirtildi. Ekonomik ve Sosyal Konsey, işletmelere tazminat, istihdam sorunları ve psikolojik hizmetler gibi acil ihtiyaçları ele almadı.

Devlet Denetçisi tarafından gündeme getirilen bu ve diğer hususlar, Aksa Tufanı savaşından 700 gün sonra İsrail gündemine hakim olmaya devam ediyor. Gazze işgalinin bir yıl daha sürmesi beklenirken, ekonomik durum kötüleşmeye devam ediyor, yaşam maliyeti artıyor ve İsrailliler kötüleşen ekonomik durum nedeniyle kendilerini daha az güvende ve emniyette hissediyor. Bu durum, İsrail'in son iki yılın en tehlikeli ve en kötü dönemine girdiğini gösteriyor.


Kızı, Michael Jackson'ı anlatan filme tepki gösterdi

Michael Jackson ve Debbie Rowe çiftinin tek kızı olan 1998 doğumlu Paris Jackson, 2020'de ilk solo albümü Witted'ı piyasaya çıkarmıştı (Chris Pizzello/AP)
Michael Jackson ve Debbie Rowe çiftinin tek kızı olan 1998 doğumlu Paris Jackson, 2020'de ilk solo albümü Witted'ı piyasaya çıkarmıştı (Chris Pizzello/AP)
TT

Kızı, Michael Jackson'ı anlatan filme tepki gösterdi

Michael Jackson ve Debbie Rowe çiftinin tek kızı olan 1998 doğumlu Paris Jackson, 2020'de ilk solo albümü Witted'ı piyasaya çıkarmıştı (Chris Pizzello/AP)
Michael Jackson ve Debbie Rowe çiftinin tek kızı olan 1998 doğumlu Paris Jackson, 2020'de ilk solo albümü Witted'ı piyasaya çıkarmıştı (Chris Pizzello/AP)

Michael Jackson'ın hayatını konu alan biyografik film Michael henüz vizyona girmeden tartışmaların odağı oldu. Tartışmaları bu kez alevlendiren isim ise "Popun Kralı" lakaplı ünlü şarkıcının kızı Paris Jackson... 

Jackson, filme hiçbir katkısının olmadığını vurgulayarak projeden tamamen uzak durduğunu açıkladı ve yapımın babasının hikayesini olduğundan daha olumlu göstererek gerçeği çarpıttığını öne sürdü.

"Bu benim sirkim değil"
Filmin oyuncularından Colman Domingo'nun "Paris ve erkek kardeşi Prince projeyi destekliyor" sözlerine Instagram'dan yanıt veren Jackson, ne sete gittiğini ne de yaratıcı sürece dâhil olduğunu net bir şekilde belirtti:

Bu projeye hiçbir katkım yok. ‘Sette yardımcı oldu' demeyi bıraksınlar, bu gerçekten tuhaf.

Jackson, senaryonun ilk halini okuduğunu, samimiyetsiz bulduğu yerleri işaretlediğini ancak geri bildirimlerinin dikkate alınmadığını söyledi. Projeden bu nedenle çekildiğini vurgulayarak, "Benim maymunlarım değil, benim sirkim değil" sözleriyle filmle bağının kalmadığını ifade etti.

"Hayran fantezisine hizmet eden bir kurgu"
Paris Jackson'ın en sert eleştirisi, filmin gerçeği yansıtmak yerine izleyicinin duymak istediği hayali bir tablo sunmasına yönelikti. Ona göre film, "hâlâ hayal dünyasında yaşayan" hayranları tatmin etmeye çalışıyor ve babasının hayatının "şekerle kaplanmış" bir versiyonunu sunuyor. Paris'in "şekerle kaplanmış" nitelemesi, Hollywood biyografilerinde gerçeğin parlatılarak bir efsaneye dönüştürülmesi tartışmasını yeniden gündeme getirdi.

2019'dan bu yana hazırlıkları süren Michael, yapımcı Graham King'le Michael Jackson mirasını yöneten John Branca ve John McClain'in iş birliğiyle çekiliyor. Yönetmen koltuğunda Antoine Fuqua otururken, başrolde Michael'ın yeğeni Jaafar Jackson yer alıyor. Kadroda ayrıca Miles Teller, Nia Long ve Kat Graham yer alıyor.

fgty
Ünlü sanatçının abisi Jermain Jackson'ın oğlu 29 yaşındaki Jaafar Jackson, ilk sinema filminde amcasını canlandırıyor (Lionsgate)

Film önce Nisan 2025'e, ardından Ekim 2025'e planlanmıştı. Ancak hukuki süreçler ve yeniden çekimler nedeniyle vizyon tarihi son olarak 24 Nisan 2026'ya ertelendi.

Biyopik tartışmaları yeniden alevlendi
Paris Jackson'ın çıkışı, hayranların bir star biyografisinden beklentileriyle gerçeklik arasındaki gerilimi gözler önüne seriyor. İzleyicinin duygusal beklentilerini önceleyen parlatılmış hikayelerle belgesel ciddiyetinde ilerleyen anlatılar arasındaki fark, biyografik yapımlarda her zamanki soruyu gündeme getiriyor: Önemli olan anlatının etkisi mi, yoksa gerçeğin kendisi mi?

Paris Jackson'ın yanıtı ise net: 

İhtiyacımız olan romantik bir efsane değil, yüzleşmekten kaçınmayan bir gerçeklik anlatısı.

Independent Türkçe, New York Post, The Daily Beast, People, India Times, Cinema Blend


Nolan'ın yeni filminde oynamayan Oscarlı aktör: Rahatladım

Oppenheimer, 96. Oscar ödüllerini En İyi Film dahil 7 Oscar'la tamamlamıştı (Universal)
Oppenheimer, 96. Oscar ödüllerini En İyi Film dahil 7 Oscar'la tamamlamıştı (Universal)
TT

Nolan'ın yeni filminde oynamayan Oscarlı aktör: Rahatladım

Oppenheimer, 96. Oscar ödüllerini En İyi Film dahil 7 Oscar'la tamamlamıştı (Universal)
Oppenheimer, 96. Oscar ödüllerini En İyi Film dahil 7 Oscar'la tamamlamıştı (Universal)

Christopher Nolan'ın 6 filminde oynayan Cillian Murphy, yönetmenin son projesi The Odyssey'de yer almamaktan mutlu görünüyor. 

Ünlü aktör, yeni filmi Steve'in yönetmeni Tim Mielants, senaristi Max Porter ve rol arkadaşları Tracey Ullman, Jay Lycurgo ve Simbi Ajikawo'yla birlikte Toronto Film Festivali için Kanada'ya gitti. 

49 yaşındaki yıldıza, Homeros'un klasik destanından uyarlanan son Christopher Nolan filmi hakkındaki görüşleri soruldu. 

İrlandalı aktör şaka yaparak "Bunu kaçırdığım için rahatladım" deyip ekledi: 

Hayır, izlemek için sabırsızlanıyorum. Dünya üzerinde The Odyssey'in üstesinden gelebilecek bir yönetmen varsa o da Christopher Nolan'dır. O benzersiz biri. Aktörlük hayatımda devasa bir rol oynuyor.

2023'teki Oppenheimer, hem başroldeki Murphy'ye hem de kamera arkasındaki Nolan'a Oscar getirmişti. 

Yıldız oyuncuya Peaky Blinders filmi sorulduğundaysa "Size bir şey söyleyemem" ifadesini kullandı. 

2013'ten 2022'ye kadar 6 sezon süren projenin filminin çekimleri 13 Aralık'ta tamamlanmıştı.

Senarist ve yönetmen Steven Knight, önceki aylarda "Film gerçekten akıl almaz derecede iyi oldu" demişti.

Netflix, filmin ne zaman izleyicilerle buluşacağını henüz açıklamadı.

Diğer yandan The Odyssey, 17 Temmuz 2026'da vizyona girecek. Film, İthaka Kralı Odysseus'un Truva Savaşı'nın ardından eve dönüş yolunda yaşadığı zorlu yolculuğu konu alıyor.

Oyuncu kadrosunda Matt Damon, Anne Hathaway, Tom Holland, Zendaya, Lupita Nyong'o, Robert Pattinson, Charlize Theron, Jon Bernthal, Benny Safdie, John Leguizamo, Elliot Page ve daha pek çok ünlü isim bulunuyor.

Yıldızlarla dolu uyarlamada Telemakhos'u canlandıran Holland, önceki günlerde verdiği bir röportajda senaryoyu "Hayatımda okuduğum en iyi metin" diye nitelendirmişti.

Ünlü yönetmenle çalışmaktan da bahseden oyuncu, "Nolan gerçek bir işbirlikçi. Ne istediğini çok iyi biliyor ama öyle bir ortam yaratıyor ki fikirlerinizi sunabiliyor, karakterlerinizi farklı şekillerde inşa edebiliyorsunuz" ifadelerini kullanmıştı.

Independent Türkçe, Variety, ScreenRant