Mali ordusu, El Kaide teröristlerinin üslerini imha etti

Ordu, Rusya'nın Afrika Kolordusu ile iş birliği içinde operasyonlar yürüttü

Rusya'nın Afrika Kolordusu, Mali ordusu ile ortak operasyonların videolarını yayınladı. (Yerel medya)
Rusya'nın Afrika Kolordusu, Mali ordusu ile ortak operasyonların videolarını yayınladı. (Yerel medya)
TT

Mali ordusu, El Kaide teröristlerinin üslerini imha etti

Rusya'nın Afrika Kolordusu, Mali ordusu ile ortak operasyonların videolarını yayınladı. (Yerel medya)
Rusya'nın Afrika Kolordusu, Mali ordusu ile ortak operasyonların videolarını yayınladı. (Yerel medya)

Mali ordusu, El Kaide bağlantılı Nusratu’l İslam ve’l Müslimin örgütüne yönelik ‘karşı saldırı’ olarak nitelendirdiği geniş çaplı bir askeri operasyon başlatarak terör örgütünün beş üssünü imha ettiğini ve örgüte ‘önemli’ kayıplar verdirdiğini açıkladı.

dfgthy
Mali ordusu, ülkenin batısında teröristlere ait 5 üssün imha edildiğini duyurdu. (Yerel medya)

Silahlı Kuvvetler Enformasyon ve Halkla İlişkiler Dairesi tarafından yapılan açıklamada, “Mali silahlı kuvvetlerinin halkı korumak ve silahlı terörist gruplarla mücadele etmek amacıyla başlattığı geniş çaplı karşı saldırı kapsamında cumartesi günü ülkenin batısındaki beş terörist üssü hedef alan hava saldırıları gerçekleştirildi” denildi.

Açıklamada, Mali silahlı kuvvetlerinin ‘kurumları istikrarsızlaştırmak ve güvenlik durumunu kötüleştirmek isteyen teröristlerin girişimlerini etkisiz hale getirmek için hassas saldırılar gerçekleştirdiği’ belirtildi.

Üsler yakıldı

Ordu tarafından yapılan açıklamada, hava saldırılarının Mali'nin batısındaki Didieni şehrinin yaklaşık 40 kilometre batısında, Moritanya ve Senegal sınırlarından çok uzak olmayan Baoule ormanının eteklerindeki iki üssü imha ettiği kaydedildi.

Ordu ayrıca, Sandari'nin 20 kilometre kuzeyindeki diğer iki üssün yanı sıra Kayes bölgesindeki Ouro'nun 40 kilometre kuzeyindeki Bafara yakınlarında Moritanya ve Senegal sınırlarına yakın beşinci bir üssü de imha etti.

El Kaide bağlantılı Nusratu’l İslam ve’l Müslimin'in silahlı bir fraksiyonu olan Macina Kurtuluş Cephesi bu bölgelerde faaliyet gösteriyor.

Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: “Teröristlerin istikrarı sağlamaya çalıştığı bu üsler yerle bir edildi. Mali ordusu, bölgenin güvenliğini sağlamak üzere tarama ve imha operasyonlarına devam etmektedir.”

İstihbarat çalışması

Mali ordusu, El Kaide milislerine karşı yürüttüğü operasyonda, yerel sakinlerin bilgi sağlama ve bölgelerindeki şüpheli hareketleri bildirme konusunda yaptığı ‘iş birliğini’ övdü.

Diğer yandan ordu, uçaklarının pazar günü Moritanya sınırına yakın Nara bölgesindeki Bali şehrinin 11 kilometre güneybatısındaki bir bölgede hareket halindeyken patlayıcı ve silah yüklü bir aracı bombaladığını ve içindeki kişilerin öldüğünü duyurdu.

Ordu, aracın bombalanması ve içindekilerin ortadan kaldırılmasının ‘silahlı terörist gruplar tarafından planlanan bir saldırıyı önlediğini’ bildirdi.

Bombalamanın ‘terörist grupların niyetlerini gösteren istihbarat bilgilerine dayanarak’ gerçekleştirildiğini kaydeden ordu, “Dikkatli ve uzun süreli gözetleme sayesinde kuvvetlerimiz, daha önce teröristler tarafından hain bir saldırıda kullanılmak üzere kaçırılan bu sivil aracı tespit edip imha etmeyi başardı” dedi.

Ordu tarafından yapılan açıklama şu ifadelerle son buldu: “Kuvvetlerimizin uyanıklığı, tehdidin gerçekleştirilemeden tespit edilip etkisiz hale getirilmesini mümkün kıldı. Askerlerimizin profesyonelliğini ve kararlılığını takdir ediyor ve halkı koruma konusundaki tam kararlılığımızı yineliyoruz.”

Söz konusu operasyonlar Mali'nin güney ve orta kesimlerinde El Kaide saldırılarının arttığı, El Kaide savaşçılarının orduya ait, bazıları başkent Bamako'ya yakın askeri üsleri ele geçirerek onlarca Malili askeri öldürdüğü ve büyük miktarda teçhizat ve silah kaybettiği bir döneme denk geliyor. Bu durum Rus Wagner Grubu'nun Mali'deki görevlerinin sona ermesi ve Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlı Afrika Kolordusu’nun resmi görevlerinin başlamasıyla aynı zamana denk gelse de kaynaklar Afrika Kolordusu’nun ülkede çok sayıda eski Wagner savaşçısını içerdiğini doğruladı.

Afrika Kolordusu, Mali topraklarındaki ilk operasyonlarını geçtiğimiz günlerde gerçekleştirmiş ve ülkenin batısındaki terörist üslerini bombalayarak hedef almıştı.



Trump ve İran: Karar anı mı, geri çekilme mi?

ABD Başkanı Donald Trump'ın Dini Lider Ali Hamaney'e verdiği iki aylık süre dolmak üzere (Independent Arabia)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Dini Lider Ali Hamaney'e verdiği iki aylık süre dolmak üzere (Independent Arabia)
TT

Trump ve İran: Karar anı mı, geri çekilme mi?

ABD Başkanı Donald Trump'ın Dini Lider Ali Hamaney'e verdiği iki aylık süre dolmak üzere (Independent Arabia)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Dini Lider Ali Hamaney'e verdiği iki aylık süre dolmak üzere (Independent Arabia)

John Bolton

Dünyanın, İran'ın bir kez daha ustaca müzakerelerde başarılı olup olmayacağını, yapabilecekleri sınırlı Batılı politikacıların sabrını tüketip, nükleer programını devam ettirip ettiremeyeceğini öğreneceği ana yaklaştığı konusunda şüphe yok. 5 Haziran'da Donald Trump, İran'ın ABD ile nükleer müzakerelerde “kasıtlı olarak ayak sürttüğünü” belirtti. Trump’ın Dini Lider Ali Hamaney'e verdiği iki aylık süre doldu veya dolmak üzere.

Bir karar alma anı yakın fakat Trump'ın hangi yöne gideceğine dair henüz net bir gösterge yok. İsrail'in tek taraflı veya ABD ile koordinasyon halinde İran nükleer programına karşı askeri müdahalesini kabul edecek mi? Yoksa Wall Street'te TACO (her zaman geri adım atıyor anlamına gelen Trump Always Chickens Out’un kısaltması) diye adlandırılan bir anlaşmanın yeni bir bölümüne mi tanıklık edeceğiz? Aslında, Trump'ın kendisi bile henüz net bir cevaba sahip olmayabilir.

Trump, Barack Obama'nın kusurlu 2015 anlaşmasından daha iyi diye sunacağı bir nükleer anlaşmayı pazarlamaya bahse girebilir, ancak bu riskli bir iç siyasi kumar. Esasında Tahran'ın şu ana kadar kaydettiği önemli ilerleme bir yana, Obama'nın anlaşmasına benzeyen ve İran'ın uranyum zenginleştirme kapasitesini koruyan bir anlaşmayı kabul etmesi, onu rakiplerine karşı siyasi olarak savunmasız bırakacaktır. Uluslararası koalisyon temelli düzenlemeler aracılığıyla da olsa Tahran'ın herhangi bir biçimde zenginleştirmeye devam etmesine izin verirse, Obama'dan daha iyi ve başarılı olduğu, İran'ın nükleer emellerini etkili bir şekilde dizginlediği iddiaları anında kaybolacak ve geçersiz olduğu kanıtlanacaktır.

Trump'ın İran'a karşı geri adım atıyormuş gibi görünme riski, anlaşma “geçici”, “zaman olarak sınırlı” gibi terimlerle kamufle edilse veya bir formülle süslense bile var olmaya devam ediyor. Kötü kamufle edilmiş bir anlaşma, er ya da geç ortaya çıkacak olan apaçık bir aldatmacadır ve o zaman bunun Trump'a siyasi maliyeti ciddi ve uzun süreli olacaktır. Bir anlaşmaya varmak için gösterdiği aşırı heyecan, çoğu konuda her zamanki tereddütlerine rağmen Kongre'deki Cumhuriyetçileri bile net bir talebin arkasında toplanmaya yöneltti: İran için hiçbir koşulda zenginleştirme söz konusu olamaz. Trump'ın güç kullanmak istemediğine dair ısrarına rağmen, bu konu için belirlediği çerçeve, siyasi ve askeri gerçeklerle birlikte, yakında onu gerçek seçeneklerden mahrum bırakabilir.

Bu bağlamda haberler Ortadoğu'daki petrol üreticisi ülkelerin, ABD ile İran arasında bir anlaşmayı kolaylaştırmak için perde arkasında sessizce çalıştıklarına işaret ediyor. Körfez Arap ülkeleri, İran'ın nükleer programını barışçıl bir şekilde sonlandırmayı destekleyip desteklemedikleri sorulduğunda doğal olarak olumlu yanıt vereceklerdir. Ancak gerçek onlara daha hassas bir soru dayatıyor: İran ile bir çatışma tehdidi kaçınılmazsa, Tahran kullanılabilir bir nükleer silah edinmeden önce mi, yoksa sonra mı bunu yapmak daha iyidir?

Daha derinlemesine bakıldığında, tek bir makul cevap var gibi görünüyor: Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri eğer İran nükleer tehdidi altında yaşamaya istekli değillerse ya da nükleer silaha sahip olma konusunda Tahran'ın çok gerisinde başlayacakları tam kapsamlı bir silahlanma yarışına girmek istemiyorlarsa, nükleer silah edinmeden önce daha iyidir.

Arap Yarımadası devletleri liderlerinin, İsrail veya ABD’nin nükleer programı hedef alması halinde, İran'ın misilleme saldırılarının hedefi olabilecekleri konusunda endişelerini dile getirmeleri şaşırtıcı değil. Tahran'ın bakış açısına hakim olan yabancı ve düşmanca dünya görüşü göz önüne alındığında, bu liderler kendilerini onun hedefleri arasında bulmaktan korkuyorlar.

ABD de bu endişeyi paylaşıyor, zira o da Ortadoğu'da konuşlanmış güçlerinin doğrudan saldırıya uğramasından, İran'ın terör örgütlerine ve sınır-ötesi suç şebekelerine verdiği desteği artırabileceğinden korkuyor. Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan aktardığı analize göre İsrail'e gelince, endişesinin kaynağını tahmin etmeye gerek yok: Tahran ve Hizbullah başta olmak üzere vekilleri, mümkün olan her yolla yanıt vermeye çalışacaklardır.

Ancak İran'ın yanıtına dair değerlendirmeler, Tahran'ın olası eylemlerini listelemekle sınırlı olmamalı, zira bu, çok çeşitli potansiyel tehditlere gereksiz ağırlıkla gerçeklik kazandırır ve bu da aslında İran'ın işine yarar. Gerçek şu ki, Tahran bugün 1979 İslam Devrimi'nden bu yana en zayıf stratejik konumda; Hamas ve Hizbullah gibi silahlı vekilleri tamamen ortadan kaldırılmamış olsa da sert darbeler aldılar. Suriye'de Beşşar Esed rejimi devrildi, Husiler önemli ölçüde zayıfladı ve İran'ın kendisi, nükleer programının bazı unsurlarının hasar görmesine ilave olarak, balistik füze üretim tesislerinde feci kayıplar yaşadı. Bilhassa hayatta kalmasını tehdit eden iç meydan okumalar gölgesinde, böylesine kırılgan durumda olan bir rejim, dört veya altı yeni tarafla çatışma karşısında dayanabilir mi?

Bu gerçek ışığında, İran tehditleri büyük ölçüde içi boş görünüyor. Bu nedenle, Amerikan ve Körfez çıkarları her zamankinden daha fazla kesişiyor ve Washington'un İran'a yönelik savunma ve caydırma stratejisini Körfez ortaklarının savunma ve caydırma stratejisiyle bütünleştirmesini, mevcut savunma anlaşmaları çerçevesinde güçlerine koruma sağlamasını gerektiriyor.

Birçok kişi İsrail'in açık Amerikan onayı olmadan İran nükleer programına karşı kesin bir eylemde bulunmayacağına inanıyor, ancak bu yanlış. Singapur ve çoğu Körfez ülkesi gibi coğrafi olarak küçük bir ülke olan İsrail, nükleer silahların oluşturduğu varoluşsal tehdidi çok iyi biliyor. Sadece birkaç nükleer bomba onu haritadan tamamen silmek için yeterli olabilir. İsrail benzer durumlarda sıklıkla tek başına hareket etti; 1981'de Irak’ın nükleer tesisini yerle bir etti, 2007'de Suriye'deki bir nükleer tesisi hedef aldı ve 2024'te Parçin askeri üssünde, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından hiçbir zaman denetlenmemiş olan ve İran'ın nükleer programıyla bağlantılı bir yeri vurdu.

İran'ın oluşturduğu varoluşsal tehdit karşısında İsrail, uluslararası pozisyonlara bakmaksızın gerekli gördüğü şeyi yapacaktır. Özellikle Binyamin Netanyahu, “izin istemektense af dilemek daha iyidir” şeklindeki Amerikan atasözünü çok iyi bilir. Eğer İsrail harekete geçmekten kaçınırsa, suçlayacağı tek kişi kendisi olacaktır.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.