Değeri 500 milyon dolar... Rusya en pahalı uçaklarını Ukrayna'dan uzaklaştırıyor

Bu hamle, geçen hafta Rus stratejik bombardıman uçaklarını imha eden sürpriz İHA saldırısının ardından geldi

Moskova'daki Zafer Günü geçit töreni sırasında Kızıl Meydan üzerinde uçan Rus jetleri (Reuters)
Moskova'daki Zafer Günü geçit töreni sırasında Kızıl Meydan üzerinde uçan Rus jetleri (Reuters)
TT

Değeri 500 milyon dolar... Rusya en pahalı uçaklarını Ukrayna'dan uzaklaştırıyor

Moskova'daki Zafer Günü geçit töreni sırasında Kızıl Meydan üzerinde uçan Rus jetleri (Reuters)
Moskova'daki Zafer Günü geçit töreni sırasında Kızıl Meydan üzerinde uçan Rus jetleri (Reuters)

Rusya, geçtiğimiz pazar günü Ukrayna'nın insansız hava araçlarıyla (İHA) düzenlediği sürpriz saldırıda stratejik bombardıman uçaklarının hasar görmesinin ardından en değerli savaş uçaklarını ülkenin doğusundaki bir hava üssüne taşıdı.

Uydu görüntüleri, iki Tupolev Tu-160'ın cephe hattından 4 bin mil uzağa, sadece hava ve deniz yoluyla ulaşılabilen Anadyr Hava Üssü’ne nakledildiğini gösterdi.

Alaska'ya yaklaşık 410 mil uzaklıktaki Çukotka Yarımadası'nda yer alan üs, Soğuk Savaş sırasında Rusya'yı olası ABD saldırılarına karşı savunmak için inşa edilmişti.

Şarku’l Avsat’ın The Telegraph'tan aktardığına göre Tupolev Tu-160 süpersonik bombardıman uçakları nükleer silah taşıyabiliyor ve yaklaşık 500 milyon dolarlık birim fiyatlarıyla Rus envanterindeki en pahalı uçaklar. Buna karşılık, ABD bombardıman filosunun temel dayanağı olan B-52 Stratofortress'in değeri yaklaşık 94 milyon dolar.

frgthyu
Rusya'nın İrkutsk bölgesindeki bir hava üssüne düzenlenen İHA saldırısının ardından imha edilen Tupolev Tu-95'leri gösteren uydu görüntüsü (Reuters)

Tupolev Tu-160, yüksek fiyatının yanı sıra nadir bir uçak. Rusya'nın sadece 16 adet operasyonel uçağa sahip olduğuna inanılıyor ve bunlardan bazılarının pazar günkü saldırılarda hasar gördüğü belirtiliyor.

Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü'nde (RUSI) kıdemli bir hava gücü araştırmacısı olan Prof. Dr. Justin Bronk, Anadyr Hava Üssü’nden gelen görüntülerin Moskova'nın İHA saldırısı riskini en aza indirmeye çalıştığını gösterebileceğini söyledi.

Örümcek Ağı Operasyonu olarak adlandırılan 1 Haziran saldırıları, dün saldırıları detaylandıran bir video yayınlayan Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU) tarafından 18 ay süren titiz bir planlamanın sonucuydu.

Videonun alt yazısına göre ajanlar ‘ucuz İHA’ları’ Rus güvenlik servisinin ‘takibi altında’ Rusya'ya soktu.

İHA’lar kamyonların arkasına monte edilen modifiye edilmiş ahşap kabinlerin içine yerleştirildi ve daha sonra sürücüler tarafından hedeflerine yakın bir yere sürüldü. Görünüşe göre sürücüler kargolarından habersizlerdi.

Hava üslerine yaklaştıktan sonra kabinler, İHA’ları fırlattı.

Videoda, “Her şey titizlikle planlanmıştı… Her şey aynı anda ve üç farklı bölgede 117 İHA’nın katılımıyla gerçekleşti. SBU’nun amacı tüm Rusya'yı abluka altına almaktı” denildi.

SBU beş havaalanına saldırmayı planlamıştı, ancak İHA’lar Rusya'nın doğusundaki bir üsse giderken erken patladıkları için sadece dördü vuruldu.

U7I8O9
Ukrayna'nın Rusya'daki bir üsse düzenlediği İHA saldırısının ardından imha edilen Tupolev Tu-95'leri gösteren uydu görüntüsü (EPA)

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov dün yaptığı açıklamada, Rusya'nın nükleer caydırıcılığının ‘önemli ölçüde zarar görmediğini’ ve zarar gören teçhizatın ‘onarılabileceğini’ kaydetti.

Ancak uzmanlar, Ukraynalı yetkililerin 7 milyar dolar zarara yol açtığını tahmin ettiği saldırının ardından Rusya'nın toparlanmasının yıllar alacağını söyledi.

Operasyonda çok sayıda Tu-95 ve Tu-22 bombardıman uçağının imha edildiğine inanılıyor.



İsrail'in İran'a yönelik saldırıları rejimi devirmeyi başarabilecek mi?

(foto altı) Tahran semalarındaki uçaksavarlar (Reuters)
(foto altı) Tahran semalarındaki uçaksavarlar (Reuters)
TT

İsrail'in İran'a yönelik saldırıları rejimi devirmeyi başarabilecek mi?

(foto altı) Tahran semalarındaki uçaksavarlar (Reuters)
(foto altı) Tahran semalarındaki uçaksavarlar (Reuters)

İsrail'in İran'a yönelik sürpriz saldırısının açık bir hedefi var: ‘Tahran'ın nükleer programını sekteye uğratmak ve nükleer silah yapmak için ihtiyaç duyduğu süreyi uzatmak.’ Ancak saldırıların boyutu, İsrail'in seçtiği hedefler ve bizzat siyasetçilerin sözleri daha uzak bir hedefe işaret ediyor: ‘Rejimi devirmek.’

Uzmanlar, dün erken saatlerde gerçekleştirilen saldırıların sadece İran'ın nükleer tesislerini ve füze fabrikalarını değil, aynı zamanda ülkenin askeri komuta zincirindeki önemli kişileri ve nükleer bilim adamlarını da hedef aldığını söyledi. Saldırıların İran'a hem ülke içinde hem de bölgedeki müttefikleri arasında duyulan güveni sarsmayı amaçladığı ve bunun da İran yönetimini istikrarsızlaştırabileceği belirtiliyor.

Başkan George W. Bush'un eski üst düzey yetkililerinden ve şu anda Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü'nde çalışan Michael Singh Reuters'a yaptığı açıklamada, “İsrail'in bu saldırıyı gerçekleştirmesinin nedenlerinden birinin, rejim değişikliğini görmeyi umması olduğu varsayılıyor. İsrail, İran halkının ayaklandığını görmek istiyor” dedi. Singh, ilk tur saldırılarda sınırlı sayıda sivilin ölmesinin daha büyük bir hedefe işaret ettiğini belirtti.

 İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail savaş uçaklarının İran'ın nükleer tesislerini ve hava savunma sistemlerini bombalamaya başlamasından kısa süre sonra bir video konuşması yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, doğrudan İran halkına seslenerek şunları söyledi: “Yaklaşık 50 yıldır size baskı uygulayan rejim, ülkemizi, İsrail devletini yok etmekle tehdit ediyor.”

İsrail'in amacının İran'ın nükleer ve balistik füze faaliyetlerinden kaynaklanan tehdidi ortadan kaldırmak olduğunu belirten Netanyahu, “Biz amacımıza ulaşıyoruz ve aynı zamanda sizin de özgürlüğünüze kavuşmanızın yolunu açıyoruz. Rejim kendisini neyin vurduğunu ya da neyin vuracağını bilmiyor. Hiç bu kadar zayıf olmamıştı. Bu sizin ayağa kalkma ve sesinizi duyurma şansınız” ifadelerini kullandı.

Ancak İsrail'in benzeri görülmemiş saldırısının yarattığı hasara rağmen, İsrail'e karşı on yıllardır süren düşmanlık, Tahran'da sadık bir güvenlik gücü tarafından desteklenen yerleşik dini liderliği devirmek için yeterli halk desteğinin harekete geçirilip geçirilemeyeceği konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Singh, İran'da muhalefeti birleştirmek için hangi koşulların gerekli olacağını kimsenin bilmediğini kaydetti.

Dünkü saldırı, İsrail'in uzun vadeli olarak tanımladığı operasyonun ilk aşaması. Uzmanlar, İsrail'in tek başına İran'ın nükleer programını ortadan kaldırma kapasitesine sahip olmasa bile, Tahran'ın nükleer bombaya doğru yürüyüşünü geciktirmek için İran'ın kilit nükleer altyapısını hedef almaya devam edeceğini tahmin ediyor.

İran, nükleer programının sadece sivil amaçlı olduğunu söylüyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ise geçen hafta Tahran'ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ettiği sonucuna vardı.

İsrail'in ilk saldırıları, askeri ve bilimsel kurumlardaki üst düzey isimlerin hayatını kaybetmesine neden oldu, İran'ın hava savunma sisteminin büyük bir kısmını yok etti ve Natanz Nükleer Tesisi'ndeki yer üstü uranyum zenginleştirme tesisini vurdu.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre Washington'daki İsrail Büyükelçiliği tarafından yapılan açıklamada, “Demokratik bir devlet olarak İsrail devleti, ulusal politikalarını şekillendirmenin ve kendi hükümetlerini seçmenin her ülkenin halkına ait olduğuna inanıyor... İran'ın geleceği sadece İran halkı tarafından belirlenebilir” denildi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın yönetimi İsrail saldırılarına izin verdi ve müttefikinin İran'ın saldırıya karşılık olarak ateşlediği füze yağmurunu püskürtmesine yardımcı oldu, ancak Tahran'da rejim değişikliği arayışında olduğuna dair hiçbir işaret vermedi.

Ne Beyaz Saray ne de İran'ın New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) misyonu konuyla ilgili yorum taleplerine henüz yanıt vermedi.

İran'ın Natanz Nükleer Tesisi’nin uydu görüntüsü (AFP)İran'ın Natanz Nükleer Tesisi’nin uydu görüntüsü (AFP)

Amaç nükleer programı bitirmek mi?

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini çökertmek için önünde halen uzun bir yol var. Askeri analistler, İran'ın dört bir yanına dağılmış iyi tahkim edilmiş tesisleri tamamen etkisiz hale getirmenin imkânsız olabileceğini söylüyor.

İsrail hükümeti, İran'ın nükleer programının askeri bir harekatla tamamen yok edilemeyeceği konusunda uyardı. İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi, bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bir nükleer program askeri yollarla yok edilemez. Ancak yine de askeri bir harekât, ABD ile nükleer programı engelleyecek bir anlaşma için gerekli koşulları yaratabilir.”

İsrail istihbarat servisi Mossad'ın eski kıdemli analistlerinden ve şu anda İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nde (INSS) araştırmacı olan Sima Shine, “İsrail, ABD'nin müdahalesi olmadan nükleer projeyi tek başına ortadan kaldıramayabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Tahran'ın nükleer programını sekteye uğratmak İsrail'in çıkarına olsa da rejimin altını oyma umudu İsrail'in neden İranlı bazı üst düzey askeri figürlerin peşine düştüğünü açıklayabilir ve bu da İran güvenlik kurumunu kafa karışıklığı ve kaosa sürükleyebilir.

Shine, “Bu insanlar çok önemliydi; çok fazla bilgiye ve işlerinde çok fazla deneyime sahiptiler ve rejimin istikrarı, özellikle de güvenlik istikrarı için çok önemliydiler. İdeal bir dünyada İsrail bir rejim değişikliği görmeyi tercih ederdi, buna şüphe yok” şeklinde konuştu.

Ancak ABD'nin Ortadoğu'dan sorumlu eski ulusal istihbarat yetkilisi yardımcısı olan ve şu anda Atlantik Konseyi adlı düşünce kuruluşunda çalışan Jonathan Panikoff böyle bir değişikliğin riskli olabileceğini söyledi.

Zira İsrail, İran yönetimini devirmeyi başarırsa, yerine gelecek yeni yönetimin İsrail'le çatışma konusunda daha militan davranmayacağının garantisi yok.

Panikoff, “İsrail'de pek çok kişi yıllardır İran'daki rejim değişikliğinin yeni ve daha iyi bir güne yol açacağı, mevcut teokratik rejimden daha kötü bir şey olmayacağı konusunda ısrar ediyor... Ancak tarih bize her zaman daha kötüsünün olabileceğini söylüyor” değerlendirmesinde bulundu.