İran istihbarat servisinin yükselişi ve çöküşü

Suriye, İsrail'in Tahran'ın nüfuzunu kırması için stratejik bir hedefti

 İran Devrim Muhafızları’na bağlı Sepah haber kanalı tarafından 13 Haziran'da Telegram'da paylaşılan bir fotoğrafta, başkente sabahın erken saatlerinde düzenlenen İsrail hava saldırılarının ardından Tahran'da yanan hasarlı bir bina görülüyor
İran Devrim Muhafızları’na bağlı Sepah haber kanalı tarafından 13 Haziran'da Telegram'da paylaşılan bir fotoğrafta, başkente sabahın erken saatlerinde düzenlenen İsrail hava saldırılarının ardından Tahran'da yanan hasarlı bir bina görülüyor
TT

İran istihbarat servisinin yükselişi ve çöküşü

 İran Devrim Muhafızları’na bağlı Sepah haber kanalı tarafından 13 Haziran'da Telegram'da paylaşılan bir fotoğrafta, başkente sabahın erken saatlerinde düzenlenen İsrail hava saldırılarının ardından Tahran'da yanan hasarlı bir bina görülüyor
İran Devrim Muhafızları’na bağlı Sepah haber kanalı tarafından 13 Haziran'da Telegram'da paylaşılan bir fotoğrafta, başkente sabahın erken saatlerinde düzenlenen İsrail hava saldırılarının ardından Tahran'da yanan hasarlı bir bina görülüyor

Kemal Allam

Apple'ın “Tehran" dizisinin üçüncü sezonunda, yabancı bir nükleer gözetmen ile İranlı nükleer bilimciler arasında güven meselesi yüzünden yaşanan hararetli tartışmanın döndüğü bir sahne yer alıyor. Yabancı gözetmen onlara İran'ın en iyi bilim insanlarının “yabancı hükümetler tarafından öldürüldüğünü” söylüyor. Dizi sadece Batı'da popüler olmakla kalmadı, aynı zamanda İran'da da yaygın bir popülerlik kazandı ve hem siviller hem de güvenlik görevlileri olmak üzere birçok İranlı, dizinin kendi gerçekliklerini yansıttığını gördü. Kurgusal bir dizi olmasına rağmen, İran ile Batı arasında yaklaşık 50 yıldır süren istihbarat savaşını anlamak için bir giriş niteliğinde. Bu savaşta Tahran Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve hatta Afganistan gibi arenalarda ABD'yi açıkça geride bırakırken, Latin ve Orta Amerika gibi uzak yerlerde ise Batılı istihbarat servislerini aldatabildi.

İran'ın güvenlik alanındaki hakimiyetinin, ABD'nin Maşrık (Levant) ve Yemen'de kendisine karşı mücadele çabalarının sekteye uğradığı ve Afganistan'daki en uzun savaşında başarısızlığa dönüştüğü bir dönemde, 2018 ve 2019 yıllarında zirveye ulaştığı söylenebilir. Ancak bugün İran güvenlik devletinin çöküşüne tanık olduğumuz bir zamanda, temel bir soru ortaya çıkıyor; bu çöküş nasıl gerçekleşti? Cevap basit: Mossad. Donald Trump'ın emriyle gerçekleştirilen Kasım Süleymani suikastı hariç İsrail tek başına, daha önce en çok korkulan güvenlik kurumlarından biri olarak kabul edilen İran Devrim Muhafızları’na tüm bileşenleriyle birlikte nüfuz ederek, tamamen çökmesine neden olabildi. İranlıların, İngiltere'nin MI6'sı, ABD’nin CIA'sı ve Rusya’nın FSB’si gibi kurumlara karşı psikolojik ve operasyonel üstünlük sağladıklarını kesin bir şekilde söyleyebilirim. Ancak bu İran güvenlik hegemonyasını sistematik ve titiz bir şekilde dağıtma süreci tek başına Mossad'ın başarısıydı.

İnsanlar, 7 Ekim 2003'te, İranlı bir istihbarat ajanının, Kanadalı-İranlı bir kadın fotoğrafçının öldürülmesi suçundan yargılandığı mahkeme binasının dışında İran Dini Lideri Ali Hamaney'in portresinin önünde duran İranlı askerleri izliyor (AFP)İnsanlar, 7 Ekim 2003'te, İranlı bir istihbarat ajanının, Kanadalı-İranlı bir kadın fotoğrafçının öldürülmesi suçundan yargılandığı mahkeme binasının dışında İran Dini Lideri Ali Hamaney'in portresinin önünde duran İranlı askerleri izliyor (AFP)

Şam'ın düşüşü ve Tahran'daki yankıları

Tahran, Beşşar Esed'in 8 Aralık'taki devrilişini tam olarak özümseyemedi, özellikle de önceki haftalarda ve aylarda Hizbullah'ın uğradığı çöküşün etkisinden henüz kurtulamamış olduğu için. Rejimin devrilişi, “İran'ın Vietnam'ı” olarak tanımlanabilecek uzun bir yolculuğun sonunun başlangıcını işaret ediyordu. İran, Baasçı devleti kurtarma çabasında en iyi ve en zeki kadrolarını, özellikle de Kasım Süleymani'yi harcadı. Her şeyi bitiren son ve talihsiz uçuşunda uçağı Şam'dan kalkmıştı. Bu istihbarat Suriye içinden sızdırılmış veya İsrail'e ve oradan da ABD'ye ulaşmış olabilir. Süleymani, Lübnan'dan Afganistan'a kadar çeşitli alanlarda İran istihbaratının seviyesini yükseltmişti.

Süleymani önce ABD'nin Taliban'ı yenmesine yardım etti, sonra denklemi ters çevirdi ve Taliban'ın ABD'yi yenmesine yardım etti. “Gölge lider” olarak bilinen görünmez bir hayaletti

Süleymani önce ABD'nin Taliban'ı yenmesine yardım etti, sonra denklemi ters çevirdi ve Taliban'ın ABD'yi yenmesine yardım etti. “Gölge lider” olarak bilinen görünmez bir hayaletti. Sonra, tüm imparatorluklarda olduğu gibi, Tahran kibre kapıldı. Süleymani de gölgeden çıkıp açıktan görünmeye başladı, videolarda, posterlerde ve başkanlık saraylarında görüldü, ta ki Bağdat Havaalanı'nda saldırıya uğrayana kadar. Oluşturduğu ağlar sınırlarını aştı ve ifşa oldu.

Suriye'de, Devrim Muhafızları mensuplarının Suriyeli askerlerle alay ettiğini ve onlara kötü davrandığını gösteren videolar ortaya çıktı. Suriye askeri ve güvenlik yetkililerinin Devrim Muhafızları'ndan nasıl uzaklaşmaya başladıklarına, Rusya ve BAE ile iş birliği yapmayı tercih ettiklerine bizzat tanık oldum. 2016'dan itibaren Hizbullah liderlerini hedef alan gizemli suikastlar da gerçekleşti. Bunlar arasında Suriyeliler ve İranlılar arasında bir iç çatışmaya neden olduğu söylenen Mustafa Bedreddin suikastı da vardı. Yaklaşık on yıl önce, Şam'da yaşarken, Hizbullah’ın en önemli komutanlarından olan Bedreddin'in damadı İmad Muğniye, bir ilk olan girişimle, başkentin lüks bir semtinde gün ortasında suikasta uğramıştı.

Bir işçi, Halep kırsalındaki Nubl'da bir benzin istasyonundaki Beşşar Esed, Hafız Esed, Hasan Nasrallah ve Ali Hamaney'in posterlerini yırtıyor 11 Aralık 2024 (Reuters)Bir işçi, Halep kırsalındaki Nubl'da bir benzin istasyonundaki Beşşar Esed, Hafız Esed, Hasan Nasrallah ve Ali Hamaney'in posterlerini yırtıyor 11 Aralık 2024 (Reuters)

Bugün, İran'ın dağılmasıyla birlikte, gücünün ana direğini oluşturan Suriye ekseninin, İsrail açısından Tahran'ın etkisini kırmak için stratejik bir hedef olduğu açıklık kazandı. John Nixon'un “Saddam'ı Sorgulama” kitabında dikkate değer bir not bulunuyor. Amerikalı gardiyanlar ve müfettişler Suriye veya Hafız Esed’in adı geçtiğinde Saddam'ın çok öfkelendiğini fark etmişler. Onu en çok öfkelendiren Esed ailesinin Irak'ı yenmesi için İran'a verdiği destek ve Arap Maşrık bölgesine yönelik planlarını başarısızlığa uğratmasıymış. Aynı şekilde, İsrailliler de Suriye’nin dağıtılmasının İran'ı vurmanın yolu olduğunu fark ettiler. Tahran Lübnan, Irak ve Suriye ile meşgul olurken, iç cephesi korumasız bırakıldı.

İsrail saldırılarının şu anki aşamasında gerçekleşen suikastlar ve daha önce Şam ve Bağdat'ta gerçekleşen benzerleri, sızıntılar aracılığıyla düzenlendi. Bilgiler, casuslukla mücadele operasyonları ve sızdırmalar, en yüksek seviyelerdeydi.

Devrilme-kibir ve aşırı genişleme

Jerusalem Post gazetesindeki yakın tarihli bir başyazı, İsrail ve Batı'nın İran rejiminin karşılaştığı büyük zorluklarla birlikte, yarı bağımsız bölgeler oluşturmak için Beluç, Azeri, Kürt ve Arapları nasıl kullanabileceğini ele aldı. Elbette, ABD ve İsrail tarafından planlananların son biçimini belirlemek için henüz erken, ancak İsrail ve istihbarat servisleri artık potansiyel müttefikleri ortadan kaldırmak için İran'ın kendi istihbarat savaşı araçlarını kullanıyor. Şarku’l Avsat’ın al Majalladan aktardığı analize göre bu araçlar İran Devrimci Muhafız’larına sızmaya, rejimin güvenlik sistemini içeriden çökertmeye katkıda bulundular. İsrail saldırılarının mevcut aşamasında meydana gelen tüm suikastların yanı sıra daha önce Şam ve Bağdat'ta gerçekleşen suikastlar, sızıntılar aracılığıyla düzenlendi. Bilgiler, casuslukla mücadele operasyonları ve sızdırmalar, sahada ve en yüksek seviyelerdeydi. Bunların hepsi İran istihbaratının üstünlüğü efsanesinin yıkılmasına katkıda bulundu.

İran'ın geleneksel askeri gücü, Irak ile savaşın sona ermesinden ve akabinde uygulanan yaptırımlardan beri seçkin ve özgün değildi. Medyadaki propagandaya rağmen, Türkiye veya Pakistan gibi, füze veya savaş uçağı üretiminde üstünlüğü ile bilinmiyordu. Aksine, onun üstünlüğü, kendisinden daha büyük askeri güçlerin üstesinden gelmesini sağlayan zekâsında ve stratejik becerilerinde gizliydi. Bugün ise İsrail'in bir zamanlar çok sağlam olan Devrim Muhafızları kalesine nüfuz etmeyi başarmasından sonra, İran güvenlik devletinin son bölümü yazıldı.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.