Çin, Trump ve Ortadoğu

İsrailliler ve Filistinliler arasında ASEAN modelinin uygulanmasını isteyenler hayalperesttirler ve durumun ciddiyetini kavrayamıyorlar

Trump, Beyaz Saray'ın Devlet Yemek Salonu'nda Cumhuriyetçi senatörler için düzenlenen bir akşam yemeğinde konuşuyor, 18 Temmuz 2025 (AFP)
Trump, Beyaz Saray'ın Devlet Yemek Salonu'nda Cumhuriyetçi senatörler için düzenlenen bir akşam yemeğinde konuşuyor, 18 Temmuz 2025 (AFP)
TT

Çin, Trump ve Ortadoğu

Trump, Beyaz Saray'ın Devlet Yemek Salonu'nda Cumhuriyetçi senatörler için düzenlenen bir akşam yemeğinde konuşuyor, 18 Temmuz 2025 (AFP)
Trump, Beyaz Saray'ın Devlet Yemek Salonu'nda Cumhuriyetçi senatörler için düzenlenen bir akşam yemeğinde konuşuyor, 18 Temmuz 2025 (AFP)

Nebil Fehmi

Bir hafta önce, Changhua Üniversitesi ve Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Merkezi tarafından düzenlenen, Kral Faysal İslam Araştırmaları Merkezi’nin şekillendirilmesine ortak olduğu uluslararası bir konferansa katıldım. Konferansa, Çin Komünist Partisi Başkan Yardımcısı başta olmak üzere üst düzey Çin katılımının yanı sıra, eski başbakanlar ve dışişleri bakanları da dahil olmak üzere 15'ten fazla uluslararası yetkili katıldı. Konferans, birçok uluslararası siyasi, ekonomik, sosyal, güvenlik ve teknolojik konuyu sistematik ve ilgi çekici bir şekilde ele aldı.

Çin'i anlamak, başkalarının seslerine kulak vermek ve bazı oturumlarda tartışmalara Arap sesini  ve anlatısını katmak açısından zengin ve faydalı bir deneyimdi. Konferanstan daha fazla ayrıntı ve müzakere gerektiren birkaç gözlemle ayrıldım. Bunların başında, daha sofistike bir sunum ve bağımsız bir yazı gerektiren ayrıntılara girmeden, kaydedilmesinin ve vurgulanmasının önemli olduğuna inandığım bir dizi gözlem geliyor.

İlk gözlemim, Donald Trump'ın şahsen var olmasa da çoğu oturum ve sunumlarda var olduğuydu. İkisi birbirinden ayrılamaz olsa da Amerikan politikalarından önceki kişiliğine bile güçlü bir vurgu vardı. Amerika Birleşik Devletleri'nin ağırlığı ve etkisi, Trump'a yönelik uluslararası ilginin başlıca caydırıcısı ve teşvik edicisidir. Amerikan Başkanının, daha önce müzakere tarzıyla ilgili kitabında övündüğü bir metodolojiye dayanarak, kişiliğini ve bununla ilişkili soruları ve dalgalanmaları uluslararası hesaplara dayatmayı başardığına inanıyorum. Böylelikle temel özellikleri kendisine olan benzersiz kişisel sadakatleri olan yetkililer atamadan önce, genellikle bağımsız ve nesnel pozisyonlara sahip olduğu varsayılan Amerikan kurumlarının pozisyonlarının ötesinde, ülkelerin hesaplarına önemli bir kişisel unsur kattı. Konferansta Amerikalı katılımcıların sayısının dikkat çekici biçimde çok sınırlı olmasına rağmen, Trumpizm'e yönelik hem olumlu hem de olumsuz ilgi oldukça dikkat çekiciydi.

Konferansa dair ikinci önemli gözlem, Çin'in Trump, ABD ve dünyayla ilişkilerinde artan kendine güvenidir. Çinlilerin en önemli gözlemleri, Trump'ın ilk döneminde ve Biden’ın başkanlığı sırasında iki Amerikan partisinin Çin'e yönelik tutumunun olumsuz bir yönelime sahip olduğuydu. Çin, Amerikan çıkarları için en önemli stratejik meydan okuma ve ulusal güvenliği için bir tehdit olarak görülüyordu. Bunlar, uzlaşmaya varılması zor alanlardır. Ancak Trump'ın yeni döneminde, Başkan, daha geniş anlaşma fırsatı sunan ticaret ve ekonomi konularına odaklanıyor. Çinli yetkililer, bu denkleme iyi hazırlandıklarını, bu nedenle gümrük ve vergi savaşından önemli ölçüde zarar görmeyeceklerini vurguladılar.

Çinli yetkililer, ikinci Trump yönetiminin uygulamalarının siyasi çekişmeler, ticari tehditler ve gümrük tarifeleri ile başladığını, ardından Cenevre ve Londra'da Amerikalı ve Çinli yetkililer arasında yapılan görüşmelerde ekonomik ve ticari konularda diyalog aşamasına geçtiğini de belirttiler. Şimdi Trump'ın Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in daveti üzerine Pekin'de gerçekleştirmeyi arzuladığı zirve için hazırlıklar sürüyor.

Genel olarak Çin'de ekonomik görüşmelerin zorlu olduğu hissi var, ancak yine de görüşmeler olumlu bir şekilde gelişiyor. Çinliler iki ülkenin ulusal güvenlik uzmanlarının yeni dönemde henüz bir araya gelmediklerine ve bunun ilişkilerde önemli bir boşluk bıraktığına dikkat çekiyorlar. Trump'tan ziyareti sırasında “Tek Çin” politikasına desteğini vurgulaması, Çin'in toprak birliğinin barışçıl yollarla tamamlanmasını kabul etmesini istiyorlar. Ayrıca Çin'in ABD’nin en büyük ticaret ortağı ilan edilmesini talep ediyorlar. Bunlar, Çin'in ABD ile ilişkilerinde kendisine ne kadar güvendiğini yansıtan iddialı talepler. Bunu başarmak için de Çin'in önerileri arasında iki ülkenin ulusal güvenlik kurumları arasındaki iletişimin etkinleştirilmesinin yanı sıra araştırma merkezleri, STK'lar, üniversiteler ve öğrenciler de dahil olmak üzere kültürel temasların ve ilişkilerin genişletilmesi de yer alıyor.

Arap dünyasının özel ilgi göstermesi gereken üçüncü önemli gözleme gelince, Çinli katılımcılar ve resmi olarak Arap-İsrail barışını destekleyenler, Filistin-İsrail anlaşmazlığının derinliğinin ve genel olarak İsrail'in, özellikle de mevcut hükümetinin yaklaşımlarının tehlikesinin yeterince farkında değiller. Hem de Çin'in kapsamlı Arap-İsrail barışını, yani işgalin sona erdirilmesini ve Filistinlilerin bağımsız bir devlet ile kaderlerini tayin etmelerine izin verilmesini destekleyen tutumuna rağmen.

Bazı Çinli akademisyenlerin ASEAN grubunun ve üye devletlerinin çatışmaları barışçıl yöntemler ve diyalog yoluyla çözme konusundaki deneyimlerine ve diyaloglarına defalarca atıfta bulunmaları dikkatimi çekti. Bu durum beni, Arap dünyasının yıllar içinde, çoğu Mısır ve Suudi Arabistan'ın başını çektiği, birçok barış girişimi sunduğunu belirtmeye yöneltti. Buna karşılık İsrail'in tek bir girişimde bile bulunmadığını ve hatta ilk barış anlaşmasından veya 2002 Beyrut Arap Zirvesi kararlarından bu yana hiçbir Arap girişimine olumlu yanıt vermediğini açık ve net bir şekilde ifade ettim.

Arap dünyasının, 1990'ların başında Madrid Barış Konferansı'nın sonuçlarından biri olan çok taraflı müzakerelerden bu yana bölgesel güvenlik konusundaki birçok görüşmeye olumlu yanıt verdiğini belirttim. Yıllar içinde Ortadoğu'da bölgesel bir güvenlik örgütü kurmanın kavramları ve gereklilikleri üzerine çok sayıda yazı ve öneriye kişisel olarak katkıda bulunduğumu, dolayısıyla, bu konuda çok sayıda ve çeşitli Arap deneyimleri ve fikirleri bulunduğunu anlattım.

Aynı zamanda Ortadoğu'da İsrailliler ve Filistinliler arasında ASEAN deneyiminin uygulanmasını talep edenlerin hayalperest olduklarını ve İsrail'in tutumunun ciddiyetini kavrayamadıklarını da son derece açık bir şekilde belirttim. Bunun nedeni, ASEAN ülkelerinin bir arada yaşamanın gerekliliğini ve önemini kabul etmesi, mevcut sağcı İsrail hükümetinin ise Filistin kimliğini tamamen reddetmesidir. İsrailli yetkililer, Filistinlilerin önündeki seçeneklerin, Gazze'de tanık olduğumuz gibi zorla göç ettirilmek ve bir kasırgayla yüzleşmek veya siyasi hakları olmayan vatandaşlar olarak İsrail egemenliği altında yaşamaya devam etmek olduğunu açıkça belirttiler. Bu tutumlar, İsrail-Filistin çatışmasının bölgesel bir güvenlik sistemi tartışmasını anlamsız ve son derece tehlikeli kılan, varoluşsal ve sıfır toplamlı bir çatışma olduğu anlamına geliyor

Bunu teyit eden ve yinelenen göstergeler arasında, Batı Şeria'nın Ürdün Nehri'ne ilhak edilmesi yönündeki bazı çağrılar, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin büyük bir kısmına İsrail egemenliğini dayatma planları geliştirildiğine dair söylentiler ve Filistinlilerin çıkarları ile Arap ulusal güvenliği pahasına İsrail perspektifinde bir Ortadoğu güvenlik sisteminin formüle edilmesi yer alıyor. Bütün bunlar, güçlü bir Arap duruşu, açık ve kesin bir itiraz gerektiriyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independet Arabia’dan çevrilmiştir.



İsrail ordusunun tahliye emirleri, çoğunluğu şehirde kalmaya devam eden Gazze sakinlerini ‘tedirgin ediyor’

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
TT

İsrail ordusunun tahliye emirleri, çoğunluğu şehirde kalmaya devam eden Gazze sakinlerini ‘tedirgin ediyor’

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Reuters)

İsrail ordusu bugün yeni bir saldırı başlatmadan önce Gazze şehri ve çevresindeki tüm sakinlere tahliye emri verdi. Bu emir, İsrail'in Hamas'ın kalan rehineleri serbest bırakmaması ve teslim olmaması halinde Gazze Şeridi'nde hava saldırılarını ve kara operasyonlarını ‘yıkıcı bir fırtına’ ile yoğunlaştıracağı uyarısının ardından geldi.

Kentin bir milyon sakini, İsrail hükümetinin Hamas’a ölümcül bir darbe vurmak için plan hazırlamasının ardından haftalardır şiddetli bir saldırı bekliyordu.

Tahliye emirleri Gazze şehri sakinleri arasında panik ve kargaşaya neden oldu. Bazıları güneye gitmekten başka çareleri olmadığını söylerken, büyük çoğunluk gidecek başka güvenli bir yer olmadığı için şehirde kalacaklarını belirtti.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Gazze şehri ve tüm mahallelerinde, doğudaki Eski Şehir ve et-Tuffah'tan batıdaki denize kadar yaşayan tüm sakinlere acil bir çağrı… İsrail ordusu Hamas'ı yenilgiye uğratmaya kararlı ve Gazze Şeridi'nin tamamında olduğu gibi Gazze şehri bölgesinde de büyük bir güçle harekete geçecek.”

Adraee, paylaşımının devamında, “Güvenliğiniz için derhal er-Reşid ekseni üzerinden el-Mevasi'deki insani yardım bölgesine doğru gidin... Bu bölgede kalmak çok tehlikeli” ifadelerine yer verdi.

Bir milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze şehrinin kontrolü, yaklaşık iki yıldır süren savaşı sona erdirmek için ateşkes sağlanma çabalarını zorlaştırıyor.

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı ise bugün, binlerce hasta ve yaralının hayatını tehdit eden insani bir felaket uyarısında bulundu. Bakanlık, uluslararası topluma, Birleşmiş Milletler'e (BM), insan hakları ve insani yardım kuruluşlarına acil bir çağrıda bulunarak, ‘hastanelerin ve sağlık personelinin korunması ve Gazze Şeridi'nde onlara güvenli erişim yollarının açılmasını’ istedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün akşam, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırma niyetini açıklamasından saatler sonra, Gazze sakinlerine bir uyarıda bulunarak derhal şehri terk etmeleri çağrısında bulundu. Netanyahu, “Gazze sakinlerine sesleniyorum: Bu fırsatı değerlendirin ve beni dikkatle dinleyin: Uyarıldınız. Hemen bölgeden ayrılın” dedi.

Netanyahu, İsrail güçlerinin şu anda saflarını düzenleyerek Gazze şehrinde kara harekâtı için toplandığını bildirdi.

İsrail Başbakanı yaptığı konuşmada, ordunun iki gün boyunca Gazze şehrinde Hamas tarafından kullanılan 50 binayı bombaladığını doğrulayarak şöyle dedi: “İki gün içinde 50 terörist kulesini yok ettik ve bu, Gazze şehrindeki yoğun kara operasyonunun sadece başlangıcı. Sakinlere şunu söylüyorum: Uyarıldınız. Hemen burayı terk edin. Tüm bunlar sadece bir başlangıç… Bu, ana operasyonun ve şu anda saflarını düzenleyip Gazze şehrine girmek için toplanan kuvvetlerimizin kara harekâtının başlangıcı.”

Hamas ise İsrail Başbakanı’nın Gazze şehri sakinlerine yaptığı uyarı ve şehri terk etmeleri yönündeki talebinin ‘zorla yerinden edilme suçunun alenen işlenmesi’ anlamına geldiğini ve ‘uluslararası hukuk ve sözleşmelere açık ve eşi görülmemiş bir meydan okuma’ olduğunu bildirdi. Hamas, ‘bu acımasız suçlar karşısında, başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere tüm BM kurumlarının sessizliği ve güçsüzlüğünü’ eleştirdi. Hamas söz konusu kurumları ikiyüzlülükle suçladı.

Altı çocuk annesi 55 yaşındaki Ummu Muhammed, “Geçen hafta boyunca süren bombardımana rağmen buradan ayrılmayı reddettim. İnatçı davrandım ve ayrılmadım, ama şimdi kızımın yanına taşınacağım” ifadelerini kullandı.

Gazze sakinleri, Ekim 2023'te savaş başladığından bu yana birkaç kez yerlerinden edildi ve kıtlığa yol açan kötüleşen insani krizin ortasında Gazze Şeridi’nin kuzeyi ile güneyi arasında gidip geldi.

‘Fırtına’

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Hamas son rehinelerini serbest bırakmaz ve teslim olmazsa ordunun operasyonunu ‘fırtına’ düzeyine çıkaracağını söyledi.

Gazze şehrinin kontrolü, yaklaşık iki yıldır süren savaşı sona erdirmek için ateşkes sağlanması çabalarını zorlaştırıyor.

İsrail'in Gazze Şeridi'nin en büyük kent merkezini kontrol altına alma planını uygulamasına engel olmak için ateşkes sağlanması yönündeki arabuluculuk çabalarına umut bağlanmıştı.

Görüşmelere yakın bir yetkili Reuters'a, Katar'ın dün Doha'da yapılan görüşmelerde hareketin liderlerine, ABD'nin Gazze Şeridi'nde ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için önerdiği son anlaşmaya ‘olumlu yanıt vermeleri’ için baskı yaptığını belirtti.

Hamas, Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasına varmak için Amerikan tarafından bazı öneriler aldığını ve bu önerileri geliştirmek için arabulucularla görüşmelerde bulunduğunu açıkladı.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar dün, İsrail'in, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'nde ateşkes önerisini kabul ettiğini söyledi.

Uluslararası eleştiri

Söz konusu saldırı, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarına tepki gösteren bazı Avrupa ülkelerinin, bu ay BM Genel Kurulu'nda Filistin devletini tanıyacaklarını duyurmasının ardından gerçekleşti. İsrail ise bu kararı reddetti.

Uluslararası eleştirmenler, tüm bölgedeki silahların imha edilmesini ve güvenlik kontrolünün sağlanmasını içeren İsrail planının, açlık tehlikesiyle karşı karşıya olan 2,2 milyon bölge sakininin insani durumunu daha da kötüleştirebileceğini söylüyor.

Netanyahu defalarca, İsrail'in silahlarını bırakmayı reddeden Hamas'ı yenmek ve görevi tamamlamak dışında başka seçeneği olmadığını ifade etti. Hamas ise ısrarla bağımsız bir Filistin devleti kurulması halinde silahlarını bırakacağını savunuyor.

İsrail ordusu, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerine saldırmasıyla savaşın başlamasından bu yana Gazze Şeridi'nin yüzde 75'ini kontrol altına aldı. İsrail’in resmi verilerine göre, söz konusu saldırıda bin 200 kişi öldü ve 251 kişi rehin alınarak Gazze Şeridi’ne götürüldü.

İsrailli yetkililer, Gazze Şeridi'nde kalan 48 rehineden 20'sinin halen hayatta olduğunu söylüyor.

Gazze Şeridi'ndeki sağlık yetkilileri, İsrail'in saldırıları sonucunda 64 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybettiğini, Gazze Şeridi'nin neredeyse tüm nüfusunun yerinden edildiğini ve bölgenin büyük bir kısmının enkaza dönüştüğünü belirtti.


ABD Savunma Bakanı Porto Riko'ya sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (EPA)
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (EPA)
TT

ABD Savunma Bakanı Porto Riko'ya sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (EPA)
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (EPA)

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, dün Porto Riko'ya sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Washington, Karayipler'deki uyuşturucuyla mücadele operasyonları kapsamında askeri varlığını artıracağını duyurdu.

Hegseth ayrıca, Savunma Bakanlığı'nın X hesabında yayınladığı bir videoya göre, Washington'ın uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele etmek için Karayipler'e gönderdiği deniz araçlarından biri olan USS Eugene G. Garmendiz savaş gemisini de ziyaret etti.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre videoda bakanın gemideki askeri personele hitap ederek, uyuşturucuyla “Amerikan halkının zehirlenmesini durdurmaya” yardımcı olduklarını söyledi.

Bakana bu ziyaretinde ABD Genelkurmay Başkanı General Dan Caine eşlik etti ve ABD toprağı olan Karayip adasında Vali Jennifer Gonzalez-Colón tarafından karşılandılar.

González-Colón, ziyaretin “ABD yönetiminin, ulusal güvenliği sağlamak ve bölgedeki uyuşturucu kartelleri ile mücadele etmek konusunda Porto Riko'nun stratejik önemini kabul ettiğini” yansıttığını söyledi ve Venezüella Devlet Başkanı Nicolás Maduro'yu bu kartellerin lideri olmakla suçladı.

Beyaz Saray, muhalefetin meşruiyetini sorguladığı seçimlerde 2024 yazında yeni bir dönem için seçilen Maduro'yu uyuşturucu kaçakçılığına karışmakla suçluyor ve tutuklanmasına yol açacak bilgiler için 50 milyon dolara kadar ödül koydu.

Maduro ise eşinin iki erkek kardeşinin daha önce New York'ta kokain kaçakçılığından hüküm giymiş olmasına rağmen, uyuşturucu kaçakçılığıyla herhangi bir ilgisi olduğunu reddediyor.

Amerika Birleşik Devletleri, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele kampanyası kapsamında Porto Riko'ya savaş gemileri ve savaş uçakları göndererek, Karayipler'deki askeri varlığını güçlendirdi. Maduro bu hamleleri “düşmanca” eylemler olarak nitelendirerek eleştirdi.

Washington, geçen hafta Karayipler'de uyuşturucu yüklü bir tekneyi hedef alan askeri saldırı düzenledi ve Başkan Trump'a göre 11 “uyuşturucu kaçakçılığı yapan terörist” öldürüldü.

Bu operasyon, daha önce bölgedeki uyuşturucu operasyonlarında polise güvenen Washington'ın yaklaşımında bir değişim olduğunu gösteriyor. ABD yetkilileri, uyuşturucu kartellerine yönelik saldırıların devam edeceğini vurguladı.


Rapor: Katar, Hamas'ı ABD'nin Gazze'de ateşkes önerisini kabul etmeye çağırdı

Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'ndan silahlı biri Han Yunus'ta (DPA)
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'ndan silahlı biri Han Yunus'ta (DPA)
TT

Rapor: Katar, Hamas'ı ABD'nin Gazze'de ateşkes önerisini kabul etmeye çağırdı

Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'ndan silahlı biri Han Yunus'ta (DPA)
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'ndan silahlı biri Han Yunus'ta (DPA)

Bilgi sahibi bir kaynak Reuters haber ajansına, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani'nin dün Doha'da yapılan görüşmelerde, Hamas liderlerine Gazze Şeridi'nde ateşkes ilan edilmesi ve rehinelerin serbest bırakılmasına yönündeki son ABD önerisine "yanıt vermeye" çağırdığını söyledi.

Kaynak, Katar başbakanının Hamas'a, arabulucular aracılığıyla iletilen, ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılmasına yönelik son ABD önerisine yanıt vermesini istediğini ifade etti.

Hareket dün, Gazze'de ateşkes anlaşmasına varmak için ABD tarafından bazı öneriler aldığını ve bu önerileri geliştirmek için arabulucularla görüşmelerde bulunduğunu duyurdu.