Sudan ve Afrika'nın Sudanlaştırılması: Dış güçler ve değişen ittifaklar

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla
TT

Sudan ve Afrika'nın Sudanlaştırılması: Dış güçler ve değişen ittifaklar

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla

Sergey Eldinov

21. yüzyılın ikinci on yılı, hemen dünyadaki herkesin bir şekilde etkilendiği savaş dönemi olarak tanımlanabilir.

Bazılarının sadece bir iç çatışma olarak göstermeye çalıştığı Sudan'daki savaşı ele alalım. Bu savaşın büyüklüğüne ve uluslararası toplumun büyük bir kısmının müdahil olmasına rağmen, modern dünya onun önemini ve ciddiyetini halen hafife almaya devam ediyor.

Gerçek şu ki, Sudan'daki çatışma her açıdan tüm bölge için insani bir felakete dönüştü. Krizi ölüm ve yerinden edilmiş kişi sayısıyla ölçecek olursak Sudan’daki savaşın şimdiye kadar 150 binden fazla insanın ölümüne neden olduğunu söylemek yeterli olur. Zorunlu yerinden edilenlerin sayısı ise yaklaşık 13 milyon. Açlık ve hastalıkları saymazsak bile, 3,5 milyondan fazlası çocuk olmak üzere yaklaşık 30 milyon kişi insani yardıma muhtaç durumda. Tüm bu rakamlar, Sudan'daki savaşı modern dönemdeki birçok savaştan çok daha büyük ve Ukrayna'daki savaşla karşılaştırılabilir boyuta getiriyor.

Sudan’da hükümet ve Orgeneral Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki Geçici Egemenlik Konseyi tarafından temsil edilen Sudan Silahlı Kuvvetleri ile Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) liderliğindeki paramiliter grup Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında 2023 yılının nisan ayından bu yana ülkenin stratejik bölgeleri üzerinde iktidar ve kontrol için yıkıcı bir mücadele yaşanıyor.

Aralıksız ve yoğun bir şekilde devam eden çatışmaların sürdüğü ortamda genel durum giderek kötüleşiyor. Yargısız ve toplu infazlar, etnik temizlik, yağma ve diğer ciddi insan hakları ihlalleri artıyor. Ayrıca, çatışma, otoritenin parçalanmasına ve küçük silahlı grupların ortaya çıkmasına neden olarak, özelde Sudan'ı ve daha geniş çapta bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.

Uluslararası toplum, çeşitli derecelerde bu çatışmaya dahil oldu. Bazı ülkeler açıkça çatışmaya dahil olurken, diğerleri tarafsız olduklarını açıkladı. Ülkelerin çoğu askeri teçhizat ve silah tedariki, askeri eğitmenler gönderilmesi, paralı askerlerin katılımının kolaylaştırılması, insani yardım sağlanması, mültecilerin barındırılması ve yardım malzemelerinin gönderilmesi suretiyle aktif olarak savaşa müdahil olmuş durumdalar. Sudan'ın komşuları olan ve arabuluculuk rolü oynaması beklenen Etiyopya, Eritre ve Kenya ise çatışmaya dahil oldular.

Rusya ile Sudan arasındaki yakın ilişkiler Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Öyle ki Sudan, Rusya’yı Sovyetler Birliği'nin meşru halefi olarak tanıyan ilk ülkelerden biriydi.

Bu ikiyüzlülük, mülteci akını nedeniyle ciddi zorluklarla karşı karşıya olan Çad'ın politikasını da şekillendirdi. Öte yandan diğer ülkeler pasif katılım tuzağına düşerek çatışmanın tüm yükünü üstlendi. Bu tür dolaylı katılımın en belirgin örneği olarak Güney Sudan’ı gösterebiliriz.

Sudan'daki çatışma, uluslararası ilişkilerde benzersiz bir durum olmasının yanında, tamamen zıt dış politikalara sahip koalisyonları bir araya getiren çelişkili ittifaklara yol açtı. Bu arada ABD, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere birçok ülke, Rusya'nın Afrika kıtasındaki nüfuzunu genişletmesini engellemeye kararlı olarak net bir tavır sergiliyor.

HDK lideri Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) Sudan'ın başkenti Hartum'da katıldığı bir toplantıda, 8 Haziran 2022 (AFP)HDK lideri Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) Sudan'ın başkenti Hartum'da katıldığı bir toplantıda, 8 Haziran 2022 (AFP)

Rusya’nın siyasi ve stratejik çıkarları

Rusya, Sudan çatışması konusunda açık ve tutarlı bir tavır sergiliyor. Rusya’nın önde gelen yetkilileri tarafından yapılan birçok açıklamaya göre Moskova Sudan Silahlı Kuvvetleri'ni ve Orgeneral Abdulfettah el-Burhan başkanlığındaki Geçici Egemenlik Konseyi'ni tam olarak destekliyor.

Bu görüş, Rusya Dışişleri Bakanlığı Afrika Ülkeleri Dairesi Direktörü Anatoly Bashkin tarafından, Afrika kıtasına yönelik hükümet yanlısı bir Rus medya platformu olan African Initiative ile yapılan röportajda dile getirildi. Bashkin, röportajda Rusya'nın Sudan'daki Geçici Egemenlik Konseyi'ni ülkenin en yüksek meşru otoritesi olarak gördüğünü ve ülkenin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasını desteklediğini söyledi. Ancak aynı zamanda, krize diplomatik çözümler bulmaya odaklanılması gerektiğini düşünüyor ve karşıt taraflar arasında diyaloğu kolaylaştırmaya hazır olduğunu belirtiyor.

Rusya ile Sudan arasındaki yakın ilişkiler Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Öyle ki Sudan, Rusya’yı Sovyetler Birliği'nin meşru halefi olarak tanıyan ilk ülkelerden biriydi. Sovyetler Birliği’nin Afrika ülkeleri politikası, günümüz Rusya politikasının bir modeli olarak hizmet ediyor.

Rusya'nın petrol ürünleri ihracatı projeleri, özellikle 2011 yılında Güney Sudan'ın ayrılmasıyla ortaya çıktı. Bu ayrılık, kuzeydeki altyapıyı korurken, petrol sahalarının çoğu güneyde kaldı.

Sovyetler Birliği ve daha sonra Rusya ile eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer Hasan el-Beşir arasındaki ilişkiler güçlendi ve Beşir liderliğindeki Sudan, kıtanın en büyük Rus askeri teçhizat ithalatçılarından biri haline geldi. Beşir ile yapılan iş birliği, Moskova'nın Afrika'daki nüfuzunu güçlendirme stratejisinin bir parçasıydı. Rusya'nın, Darfur’daki çatışma sırasında savaş suçları ve etnik temizlik suçlamalarıyla Beşir hakkında tutuklama emri çıkaran Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) 2008 tarihli kararını reddettiğini hatırlıyoruz. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre o dönemde Beşir, 2009 yılında Rusya'yı ‘sadece bir dost olarak değil, adaleti arayan ve kriz zamanlarında müttefiklerini terk etmeyen bir ülke’ olarak tanımlamıştı.

Rusya, bölgedeki ana hedefinin orada bir deniz üssü kurmak olduğunu gizlemiyor. Bu hedef Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Sovyetler Birliği, Somali'nin Mogadişu kentindeki askeri üssünü kaybetmişti. Kızıldeniz'de bir deniz üssü, Rusya'nın Akdeniz ile Hint Okyanusu arasındaki en yakın geçiş noktası olan Bab’ul-Mendeb Boğazı'nı izlemesine olanak tanıyacak. Bu boğaz, Körfez'den ABD ve Avrupa Birliği'ne (AB) petrol sevkiyatlarının geçtiği bir güzergâhta ye alıyor.

Beşir, 2017 yılının Kasım ayında Moskova'ya yaptığı ziyaret sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve dönemin Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile Sudan'da bir askeri tesis kurulması olasılığını görüştüğünü açıkladı. Ayrıca Su-30 ve Su-35 savaş uçakları ile S-300 füze savunma sistemleri satın almakla ilgilendiğini de belirtti.

Rusya'nın başkenti Moskova’da bulunan Kremlin'de düzenlenen bir toplantı sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin eski Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir ile tokalaşırken, 14 Temmuz 2018 (Reuters)Rusya'nın başkenti Moskova’da bulunan Kremlin'de düzenlenen bir toplantı sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin eski Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir ile tokalaşırken, 14 Temmuz 2018 (Reuters)

Port Sudan'daki lojistik üssünün sadece bir tedarik merkezi olması değil, aynı zamanda ekonomik projeleri ve Rusya'nın kıtadaki nüfuzunu artırmak için bir araç olması bekleniyor. Sudan sadece stratejik bir konuma sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda doğal kaynaklar, su ve verimli tarım arazileri açısından da zengin bir ülke.

Rusya merkezli madencilik şirketi Kush, 2017 yılında Sudan Maden Bakanlığı ile altın arama çalışmaları yapmak üzere bir anlaşma imzaladı. Rosatom da nükleer santral inşa etmek üzere bir mutabakat zaptı imzaladı.

Rusya'nın petrol ürünleri ihracatı projeleri, özellikle 2011 yılında Güney Sudan'ın ayrılmasıyla ortaya çıktı. Bu ayrılık, kuzeydeki altyapıyı korurken, petrol sahalarının çoğu güneyde kaldı. İş adamı Yevgeny Prigojin’e ait (Rus paramiliter grup Wagner'in Sudan'daki paravan şirketi) M Invest gibi Rus şirketleri de altın madenciliği için imtiyazlar elde etti.

Sudan’ın eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, 2017 şubatında Sudan ve Rusya'nın Sudan ordusunun savaş hazırlığını artırmak için ortak bir program hazırladığını açıkladı. Beşir, bu hazırlığın ‘Sudan'a zarar vermeyi amaçlayan her türlü saldırıyı püskürtme konusunda ordunun yeteneklerini güçlendireceğini’ vurguladı.

Mareşal Hafter ve Dagalu, komşu ülkelerdeki silahlı grupların liderleri olmakla kalmayıp, Sudan çatışmasından önce Rusya'nın aracılık ettiği yakın askeri, lojistik ve ekonomik ittifakla birbirleriyle yakın ilişki içindeler.

Rus paramiliter grup Wagner, 2017 yılının aralık ayında Sudan'da konuşlanarak özel kuvvetler ve HDK gibi hükümet yanlısı paramiliter oluşumlar da dahil olmak üzere düzenli orduya savaş taktikleri, ağır silah ve topçu kullanımı ve stratejik yerlerin ve kritik altyapının korunması konularında eğitim verdi.

Rusya’nın askeri varlığının güçlenmesi, Sudan'ı Rusya'nın Orta Afrika Cumhuriyeti'ne doğru nüfuzunu genişletmek için bir platform haline getirdi. Orta Afrika Cumhuriyeti, şu ana kadar Rusya'nın güvenlik ihracatının başarılı olduğu tek ülke. Sudan, 2019 yılının şubat ayında Orta Afrika Cumhuriyeti hükümeti ile birkaç silahlı grup arasında, ülkede yıllardır süren iç çatışmayı sona erdirmek için imzalanan Hartum Anlaşması'nın imzalanmasına ev sahipliği yaptı.

Rusya'nın Beşir iktidarının düşüşüne müdahale etmemesi, Beşir'in yerine geçen Burhan'ın Sudan'da askeri yönetimin geleneğini sürdüreceği ve dış politikada sürekliliği sağlayacağına olan inancıyla açıklanabilir. Rusya'ya göre liderlikteki nominal değişiklik siyasi istikrarın temel ilkesini değiştirmedi. Rusya, silahlı güç ve güvenlik aygıtına dayanan geleneksel rejimleri destekleme politikasını sürdürüyor.

Sudan Ordusunun Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Port Sudan'da düzenlenen kamu hizmeti konferansında, 29 Nisan 2025 (AFP)Sudan Ordusunun Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Port Sudan'da düzenlenen kamu hizmeti konferansında, 29 Nisan 2025 (AFP)

Sivil yönetimin kısa sürmesi ve Muhammed Hamdan Dagalu’nun Geçici Egemenlik Konseyi'ndeki yükselişi, Rusya’nın deniz üssü meselesinin uzun süre ertelenmesine neden oldu. Port Sudan'da bir deniz üssü kurulmasına ilişkin nihai karar, Sudan Dışişleri Bakanı Ali Yusuf Şerif tarafından geçtiğimiz şubat ayında yapılan duyurusuna kadar açıklanmadı. Bunun karşılığında Rusya’dan Sudan’a 2024 yılından bu yana artarak devam eden, ancak ayrıntıları açıklanmayan askeri yardımlar yapılıyor.

Port Sudan'da kurulması planlanan deniz üssü, özellikle Suriye'nin Tartus kentindeki deniz üslerini kaybetme olasılığı göz önüne alındığında, Rusya için giderek daha önemli hale geliyor.

Rusya'nın Hamideti ve lideri olduğu HDK’ya organize destek sağladığına dair söylentiler gerçeği yansıtmıyor. Hamideti’nin Beşir rejiminin 2019 yılında düşmesinden sonra Orgeneral Burhan’ın yardımcısı olarak görev yaptığı süre boyunca Moskova'ya yaptığı ziyaretler ve Rus yetkililerle yaptığı görüşmeler, görevinin kapsamı dahilinde kaldı.

Hamideti, Sudan’daki ve bölgedeki nüfuzuna rağmen alışılmadık bir figür olmaya devam ettiğinden Rusya’nın siyasi modelindeki davranışları öngörülemezliğini koruyor. Hamideti, egemen etnik gruptan veya geleneksel sosyal elit kesimden biri değil. Kendini bir reformcu olarak tanıtan Hamideti, sivil yönetime geçişten bahsediyor. Bu anlamda Hamideti’nin Beşir sonrası Sudan siyaset sahnesinde kilit bir oyuncu olarak Rusya'ya dayatıldığı söylenebilir.

Wagner'in kurucusu Yevgeniy Prigojin ile de benzer bir dinamik gelişti. Prigojin’in Hamideti ile olan yakın ilişkileri sadece bir hükümet yetkilisi ve güvenlik hizmetlerinin başkanı olarak değil, aynı zamanda önde gelen bir iş adamı olarak da vardı ve bu ilişkiler ancak 2019 yılındaki askeri darbeden sonra aktif ortaklığa dönüştü.

Ancak Rusya’nın silah ve askeri teçhizatının bir kısmının Libya üzerinden ve Hamideti’nin yakın müttefiki olan Mareşal Halife Hafter aracılığıyla HDK'ya ulaştığına dair önemli bir uyarı söz konusu. Gerçek şu ki, Mareşal Hafter ve Dagalu, komşu ülkelerdeki silahlı grupların liderleri olmakla kalmayıp, Sudan çatışmasından önce Rusya'nın aracılık ettiği yakın askeri, lojistik ve ekonomik ittifakla birbirleriyle yakın ilişki içindeler. Bu ittifak, Libya Ulusal Kongresi'nden önce, 2019-2020 yıllarında Trablus'a yapılan başarısız yürüyüş sırasında kurulmuş olabilir.

Sudan'daki kabileler arasındaki gerilimler, 1881 ile 1899 yılları arasında yaşanan Mehdi ayaklanmasına kadar uzanan derin tarihi köklere sahip. Jaalin kabilesi İngiltere-Mısır güçlerinin yanında yer alırken, isyancılar çoğunlukla Baggara kabilesinin üyelerinden oluşuyordu.

Öte yandan Libya'daki Rus güçlerinin Hafter ve Hamideti arasındaki lojistik yaşam hattını doğrudan yönettiği iddiaları abartılı iddialardan ibaret.

Bu, Rusya’nın Sudan'daki politikasıyla çelişmiyor. Moskova, Libya'daki Mareşal Hafter'e verdiği destek nedeniyle, Libya toprakları üzerinden HDK'ya Rus silahlarının akışına göz yummak zorunda kaldığı için yaklaşımını dengelemek zorunda kalıyor. Ancak bu durum, Rusya'ya Sudan'daki çatışmanın her iki tarafı üzerinde istenmeyen bir ikili etki gücü kazandırıyor.

Diğer birçok ülke gibi Rusya da Sudan'daki mevcut çatışmanın siyasi gerçeklerini anlamıyor ya da anlamak istemiyor. Ancak bu durum Rusya’nın siyasi spekülasyonlara ve demagojik söylemlere girişmesini engellemedi. Oysa ülkeler ve uluslararası kuruluşlar için çalışan birçok uzman ve araştırma ekibi, Sudan’daki durum hakkında güvenilir bilgilere sahipti, sahip olmaya devam ediyor.

Sudan'daki çatışma, tarihi olarak sömürge dönemine dayanan ve bugün halen çözülmemiş sorunlardan oluşan karmaşık bir yapıya sahip. Sebepleri, toprak ve kaynakların kontrolü için rekabet eden iki karşıt güç arasındaki çatışmadan çok daha derin. Etnik grupların ekonomik çıkarları üzerindeki rekabetin veya demokratik sivil bir hükümete geçiş olasılığının ötesine geçiyor. Bu aynı zamanda, eski rejimin modern dönemdeki gerçeklere ayak uyduramamasını ve etkili bir şekilde işleyememesini açıklayabilir.

Güney Sudan'ın 2011 yılının temmuz ayında ayrılması bile bu sorunları çözmedi. Sudan Cumhuriyeti, Afrika için oldukça Araplaşmış, Arap dünyası için ise oldukça Afrikalılaşmış karmaşık, çok etnikli bir ülke olmaya devam ediyor.

HDK'nın kontrolüne geçen Zemzem Mülteci Kampı’ndan kaçan mülteciler, Sudan'ın batısındaki Darfur bölgesinde geçici bir kampta dinleniyorlar, 13 Nisan 2025 (AFP)HDK'nın kontrolüne geçen Zemzem Mülteci Kampı’ndan kaçan mülteciler, Sudan'ın batısındaki Darfur bölgesinde geçici bir kampta dinleniyorlar, 13 Nisan 2025 (AFP)

Mevcut çatışmanın nedeni açık görünebilir, çünkü tarihte istikrarlı ikili liderlik örnekleri çok fazla bilinmiyor. Farklı grupları temsil eden iki liderin barış içinde bir arada yaşaması son derece nadir. Özellikle de her ikisi de askeri geçmişe sahipse. Bu tıpkı aynı mağarada iki aslanın bulunmasına benziyor.

Bazı uzmanlara göre bunun daha derin bir açıklaması var, o da kabilecilik. Sudan'da kabile yapıları, toplumu sosyal sınıflara ayırmada güçlü bir faktör olmaya devam ediyor. Ülkenin 50 milyonluk nüfusu, 400 dil ve lehçe konuşan yaklaşık 600 etnik gruptan oluşuyor. Kabilelere olan aidiyetler, nüfusun büyük bir kısmının kimliğini şekillendirmeye devam ediyor.

Sudan'daki kabileler arasındaki gerilimler, 1881 ile 1899 yılları arasında yaşanan Mehdi ayaklanmasına kadar uzanan derin tarihi köklere sahip. Jaalin kabilesi İngiltere-Mısır güçlerinin yanında yer alırken, isyancılar çoğunlukla Baggara kabilesinin üyelerinden oluşuyordu. Ancak ülkedeki mevcut savaşın nedeni iki etnik grup arasındaki bir çatışmaya indirgenemez.

‘Sudanlaşma’ terimi, başlangıçta sömürge sonrası Sudan'da yönetim yapılarının kurulması sürecini ifade etmek için kullanılıyordu. Bu süreçte, İngiltere-Mısır sömürge yönetimi büyük ölçüde Jaalin kabilesi üyeleri tarafından değiştirildi. Bu durum, sosyal sınıf farklılıklarını daha da derinleştirdi ve güneydeki ve Arap olmayan etnik grupları marjinalleştirdi.

Afrika kıtasındaki çoğu çatışmanın olduğu gibi, Sudan’daki savaşın da askeri bir çözümü bulunmuyor. Her iki tarafın da askeri zaferi, çatışmanın temel nedenlerini ortadan kaldırmaz.

Sonuç olarak, Jaalin kabilesi, Rizeigat kabilesi dahil olmak üzere diğer birçok kabilenin gözünde, özellikle sömürge sonrası olumsuz biçimiyle merkezi hükümetin otoritesini temsil etmeye başladı.

Bugün Sudanlaşma terimi, siyasi analizlerde, devletin kültürel ve geleneksel değerlerini dayatarak ana etnik grubun hakimiyetini güçlendirmeye çalıştığı bir senaryoyu tanımlamak için kullanılıyor. Bu bağlamda, Sudan’daki savaşın, Afrika’daki diğer birçok çatışmadan çok da farklı olmadığı söylenebilir, zira bu savaş esasen merkez ile çevre arasındaki bir çatışma. Ulusal kimliği tam olarak oluşmamış ülkelerde keskin sosyal farklılıklar etnik bir karakter kazandığında sıklıkla çatışmalar ortaya çıkar. Çevre bölgelerde hızla artan nüfus, kaynak dağılımından dışlandığında, sosyal hareketlilik ve hatta temel geçim kaynaklarından mahrum bırakıldığında, sadece mevcut durumu kabul etmeyi reddetmekle kalmayıp aynı zamanda eskisi gibi varlıklarını sürdürmeleri imkânsız hale gelir ve tek yol silahlı protestoya başvurmak olur.

HDK'nın belkemiğini oluşturan Rizeigat kabilesi üyeleri, büyük ölçüde marjinalleştirilmiş azınlıkların ve sosyal eşitlik arayışındaki egemen olmayan etnik grupların çıkarlarını temsil ediyor. İronik olan ise Rizeigatların siyasi gücünün, hükümetin yanında savaştıkları Darfur çatışmasındaki kanlı rolleri sayesinde artmış olması. Bu seçim Rizeigat kabilesi için ideolojik bir tercih değildi, daha çok o dönemde sosyal barışa, yani marjinalleşmeden kurtulmaya giden tek yoldu.

Afrika kıtasındaki çoğu çatışmanın olduğu gibi, Sudan’daki savaşın da askeri bir çözümü bulunmuyor. Her iki tarafın da askeri zaferi, çatışmanın temel nedenlerini ortadan kaldırmaz. Tek geçerli seçenek, düşmanlıkların sona erdirilmesi ve eşitlik temelinde kapsayıcı bir hükümetin kurulmasını amaçlayan müzakere sürecinin başlatılması.

Eğer kapsayıcı bir hükümet kurulamazsa, çatışma herkesin herkese karşı savaşına dönüşme tehlikesi taşır. Bu durumda, gerçek Sudanlaşma tek bir grubun hegemonyasının pekiştirilmesi olarak değil, devletin her biri özel bir savaş ağası tarafından yönetilen ve sadık silahlı oluşumlar tarafından desteklenen izole kabile bölgelerine bölünmesi şeklinde ortaya çıkar. Bu bölgeler, halkın sömürülmesine dayanan bağımsız bir savaş ekonomisi içinde faaliyet gösterir ve bu sürece hak ve özgürlüklerin tamamen yitirilmesi eşlik eder.

Daha da kötüsü, bu sorun Sudan ile sınırlı kalmayıp, bölgedeki birçok ülkeye yayılacaktır. Bu durum, yerel krizlerin kolayca sınır ötesi çatışmalara dönüşmesine neden olan bir domino etkisi olarak tanımlanabilir. Bu karmaşık durumu çözmek çok zor bir görev olabilir, ancak Sudanlaşma tehdidi artık görmezden gelinemez veya inkar edilemez olduğundan son derece önemli bir görev.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Madagaskar Devlet Başkanı, Z Kuşağı protestolarının ardından ülkeyi terk etti

Madagaskar Devlet Başkanı Andry Rajoelina (Reuters)
Madagaskar Devlet Başkanı Andry Rajoelina (Reuters)
TT

Madagaskar Devlet Başkanı, Z Kuşağı protestolarının ardından ülkeyi terk etti

Madagaskar Devlet Başkanı Andry Rajoelina (Reuters)
Madagaskar Devlet Başkanı Andry Rajoelina (Reuters)

Madagaskar muhalefet lideri Siteny Randrianasolonayku ve diğer yetkililer bugün, ülkenin Cumhurbaşkanı Andry Rajoelina'nın, gençlerin hükümet aleyhine haftalarca süren protestolarının ardından ülkeden kaçtığını söylediler.

Parlamentodaki muhalefet lideri Reuters'e, Rajoelina'nın ordu birliklerinin darbe düzenleyip protestoculara katılmasının ardından dün Madagaskar'ı terk ettiğini söyledi. “Cumhurbaşkanlığı personeli ile iletişime geçtik ve onun ülkeyi terk ettiğini doğruladılar.” Rajolina'nın şu an nerede olduğu bilinmiyor. Daha önce Rajolina'nın bugün 16:00 GMT'de ulusa sesleneceğini açıklayan cumhurbaşkanlığı ofisi, yorum taleplerine yanıt vermedi.

Madagaskar polisi başkent Antananarivo'daki protestoculara göz yaşartıcı gaz attı (Reuters)Madagaskar polisi başkent Antananarivo'daki protestoculara göz yaşartıcı gaz attı (Reuters)

Bir askeri kaynak Reuters'e, Rajolina'nın dün Fransız askeri uçağıyla ülkeyi terk ettiğini söyledi. Fransız radyosu, Rajolina'nın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir anlaşmaya vardığını duyurdu. Kaynak, dün bir Fransız askeri uçağının Madagaskar'daki Saint Mary havaalanına indiğini belirtti. Kaynak şöyle devam etti: “Beş dakika sonra bir helikopter geldi ve bir yolcuyu askeri uçağa taşıdı” diyerek, bu yolcunun Rajoelina olduğunu ifade etti

Eski Fransız sömürgesindeki protestolar 25 Eylül'de su ve elektrik kesintileri nedeniyle patlak verdi, ancak yolsuzluk, kötü yönetim ve temel hizmetlerin eksikliği gibi daha geniş çaplı şikayetler nedeniyle hızla bir ayaklanmaya dönüştü. Rajoelina, 2009 darbesinde iktidarı ele geçirmesine yardımcı olan elit birimin desteğini kaybettikten sonra giderek daha daha fazla izole oldu. CABSAT birimi (idari ve teknik subaylar birliği), protestoculara ateş açmayı reddettiğini belirtti ve birkaç gün önce başkent Antananarivo'daki protestoculara katıldı.


Sisi: Mısır, Etiyopya'nın sorumsuz yaklaşımı karşısında seyirci kalmayacak

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (DPA)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (DPA)
TT

Sisi: Mısır, Etiyopya'nın sorumsuz yaklaşımı karşısında seyirci kalmayacak

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (DPA)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (DPA)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi bugün yaptığı açıklamada, Mısır'ın su konusunda ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğunu ve bu durumun su ihtiyacının yüzde 98'inden fazlasını Nil Nehri'nden karşılayan 100 milyondan fazla Mısırlının hayatını etkilediğini söyledi.

Sisi, 8. Kahire Su Haftası'nın açılış oturumunda yayınlanan video konuşmasında, Mısır'ın yıllık yağış miktarının 1,3 milyar metreküpten fazla olmaması ve kişi başına düşen yıllık su miktarının yaklaşık 500 metreküp olması nedeniyle, küresel susuzluk sınırının yarısı kadar olan su kıtlığı yaşayan ülkeler arasında yer aldığını açıkladı.

Mısır Cumhurbaşkanı, ülkesinin Etiyopya ile 14 yıl süren zorlu müzakereler boyunca adil bir diplomatik yol izlediğini ve bu süre zarfında Büyük Etiyopya Hedasi (Rönesans) Barajı konusunda tüm tarafların çıkarlarını gözeten ve haklar ile yükümlülükler arasında denge kuran bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varmak için samimi çabalar gösterdiğini belirtti.

Büyük Etiyopya Hedasi (Rönesans) Barajı (AFP)Büyük Etiyopya Hedasi (Rönesans) Barajı (AFP)

Mısır’ın Etiyopya'nın belirlediği hedefleri karşılayan birkaç ‘mantıklı teknik alternatif’ sunduğunu söyleyen Sisi, “Ancak bu çabalar, siyasi irade eksikliği ve bir gerçeği dayatma girişimi ile açıklanabilecek uzlaşmazlıkla karşılandı” dedi.

Sisi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Etiyopya, son birkaç gün içinde barajın disiplinsiz yönetimi nedeniyle, Nil havzasının aşağısında kalan ülkelere herhangi bir bildirimde bulunmadan ve bu ülkelerle koordinasyon kurmadan düzensiz su akışı gerçekleştirerek zarar verdi.”

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, geçtiğimiz ağustos ayında Nil Nehri üzerine inşa edilen Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nı ziyaret ederken (Facebook sayfası)Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, geçtiğimiz ağustos ayında Nil Nehri üzerine inşa edilen Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nı ziyaret ederken (Facebook sayfası)

Mısır Cumhurbaşkanı şöyle devam etti:

“Diplomasi yolunu seçen Mısır, bu seçimin hiçbir zaman zayıflık veya geri çekilme işareti olmadığını vurgulasa da Etiyopya'nın sorumsuz yaklaşımı karşısında seyirci kalmayacak ve çıkarlarını ve su güvenliğini korumak için tüm önlemleri alacaktır.”

Sisi, ‘ülkesinin, uluslararası normları ve anlaşmaları hiçe sayan Nil Nehri üzerinde alınan tek taraflı önlemleri kategorik olarak reddettiğini’ vurguladı.

Büyük Etiyopya Rönesans Barajı açılış töreninde Etiyopya bayrağı şeklinde aydınlatıldı, 9 Eylül 2025 (Etiyopya Haber Ajansı)Büyük Etiyopya Rönesans Barajı açılış töreninde Etiyopya bayrağı şeklinde aydınlatıldı, 9 Eylül 2025 (Etiyopya Haber Ajansı)

Sudan'da yağan şiddetli yağmurlar ve bu ay Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'ndan akan büyük miktarda su nedeniyle Nil Nehri ve Sudan barajlarında su seviyeleri yükseldi, geniş tarım arazileri sular altında kaldı ve Nil kıyısındaki altı eyalete bağlı şehir ve kasabalar selden etkilendi.

Sudan'ın doğusunda meydana gelen sel nedeniyle Kızıldeniz Eyaleti'nde sular altında kalan bir bölge (Arşiv- AFP)Sudan'ın doğusunda meydana gelen sel nedeniyle Kızıldeniz Eyaleti'nde sular altında kalan bir bölge (Arşiv- AFP)

Bu ay, özellikle Mısır’ın Buhayra ve Menufiye illerinde bulunan bazı köyler, Nil Nehri'nin su seviyesinde eşi benzeri görülmemiş bir yükselme yaşadı. Bu durum, nehir kıyısındaki arazilerin, tarım arazilerinin ve bazı evlerin su altında kalmasına neden oldu.

Nehir havzasında bulunan alçak araziler ‘Tahr en-Nehr’ olarak bilinir ve bu araziler, su seviyesinin artmasıyla sel baskınlarına maruz kalmaya meyillidir.

Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın açılışını simgeleyen anıtın açılışı (Etiyopya Haber Ajansı)Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın açılışını simgeleyen anıtın açılışı (Etiyopya Haber Ajansı)

Geçtiğimiz hafta Tarh en-Nahr bölgesindeki bazı köyleri su basmasından Etiyopya'yı sorumlu tutan Mısır, bunu ‘Addis Ababa'nın tek taraflı eylemlerine’ bağladı. Daha önce de bu konuda uyarıda bulunan Mısır, Nil Nehri'nde alınan önlemler konusunda aşağı havza ülkeleriyle (Mısır ve Sudan) koordinasyon kurulması gerektiğini vurguladı.

Büyük Etiyopya Rönesans Barajı, Nil Nehri'nin ana kolu üzerine inşa edildi. Etiyopya, barajın işletilmesini kendi su çıkarlarına zarar vermeyecek şekilde düzenleyen bağlayıcı bir yasal anlaşma talep eden Mısır ve Sudan'ın tüm itirazlarına rağmen 9 Eylül'de projeyi resmen açtı.


Madagaskar Devlet Başkanı: "Darbe" girişimi sürüyor

Madagaskar'ın başkenti Antananarivo'da gösteriler sırasında protestocular bir askeri aracın yanından geçiyor (Reuters)
Madagaskar'ın başkenti Antananarivo'da gösteriler sırasında protestocular bir askeri aracın yanından geçiyor (Reuters)
TT

Madagaskar Devlet Başkanı: "Darbe" girişimi sürüyor

Madagaskar'ın başkenti Antananarivo'da gösteriler sırasında protestocular bir askeri aracın yanından geçiyor (Reuters)
Madagaskar'ın başkenti Antananarivo'da gösteriler sırasında protestocular bir askeri aracın yanından geçiyor (Reuters)

Madagaskar Cumhurbaşkanlığı bugün yaptığı açıklamada, Afrika ülkesinde "yasadışı ve zorla iktidarı ele geçirme" girişiminin sürdüğünü, ancak herhangi bir kanıt sunulmadığını belirtti. Bu açıklama, askerlerin geçen ay başlayan protesto hareketine katılmasından bir gün sonra geldi.

Cumhurbaşkanı Andry Rajoelina yaptığı açıklamada, "Cumhurbaşkanlığı, ulusu ve uluslararası toplumu, Anayasa ve demokratik ilkelere aykırı olarak, şu anda ulusal topraklarda yasadışı ve zorla iktidarı ele geçirme girişiminin devam ettiği konusunda bilgilendirmek ister" ifadelerini kullandı.

 Madagaskar Devlet Başkanı Andry Rajoelina 6 Ekim 2025 (Reuters)Madagaskar Devlet Başkanı Andry Rajoelina 6 Ekim 2025 (Reuters)

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre, Antananarivo yakınlarındaki CAPSAT (İdari ve Teknik Personel Birliği) askeri birliği, protestoculara karşı itaatsizlik ve “ateş etmeme” çağrısı yaptıktan sonra askerler dün Madagaskar'ın başkentindeki binlerce protestocuya katıldı.

Bu çağrı, aynı üssün 2009 yılında, mevcut Cumhurbaşkanı Andry Rajoelina'yı iktidara getiren halk ayaklanması sırasında yaptığı isyanı hatırlatıyor.

Madagaskar'ın başkenti Antananarivo'da elektrik kesintilerine karşı düzenlenen gösterilerde protestocular slogan atıyor (Reuters)Madagaskar'ın başkenti Antananarivo'da elektrik kesintilerine karşı düzenlenen gösterilerde protestocular slogan atıyor (Reuters)

Antananarivo dün, 25 Eylül'de başlayan protestoların en büyüğü olan, Z Kuşağı hareketinin su ve elektrik kesintilerini protesto etmek için çağrıda bulunduğu gösterilere tanık oldu. Gösteriler daha sonra rejimin devrilmesi çağrılarına dönüştü.

Askerler, kalabalığın tezahüratları eşliğinde göstericilere katıldı ve yürüyüşün başkentte belediye binası önündeki 13 Mayıs Meydanı'na doğru devam etmesini sağladı.

Başkent Antananarivo'daki protestolar sırasında bir protestocu Madagaskar bayrağı elinde bir askeri aracın üzerine çıkıyor (Reuters)Başkent Antananarivo'daki protestolar sırasında bir protestocu Madagaskar bayrağı elinde bir askeri aracın üzerine çıkıyor (Reuters)

Dün akşam, yeni Başbakan Rufin Zavisambo, "kararlı " hükümetin gençler, sendikalar ve ordu da dahil olmak üzere tüm güçlerle iş birliği yapmaya ve onları dinlemeye hazır olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Milletler'e göre, protestoların 25 Eylül'de başlamasından bu yana en az 22 kişi öldü ve 100'den fazla kişi yaralandı. Ancak Cumhurbaşkanı Rajoelina, "vandallar ve yağmacılar" olarak nitelendirdiği sadece 12 kişinin öldüğünü söyledi.