İsrail hükümeti sığınağa girdi, esir takası gündemden düştü

Yemen Başbakanı Ahmed Galib er-Rehavi ve Hamas’ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde’nin öldürülmesine ve Gazze'deki operasyonların genişlemesine misilleme olarak Husilerin ve Hamas’ın roketli saldırılar düzenlemesi bekleniyor

Netanyahu ve hükümetindeki bakanlar, Hamas ile kısmi bir anlaşma önerisini değerlendirmeyi reddettiklerini açıkça ifade ettiler (AFP)
Netanyahu ve hükümetindeki bakanlar, Hamas ile kısmi bir anlaşma önerisini değerlendirmeyi reddettiklerini açıkça ifade ettiler (AFP)
TT

İsrail hükümeti sığınağa girdi, esir takası gündemden düştü

Netanyahu ve hükümetindeki bakanlar, Hamas ile kısmi bir anlaşma önerisini değerlendirmeyi reddettiklerini açıkça ifade ettiler (AFP)
Netanyahu ve hükümetindeki bakanlar, Hamas ile kısmi bir anlaşma önerisini değerlendirmeyi reddettiklerini açıkça ifade ettiler (AFP)

Emel Şehade

İsrailliler pazar sabahına İsrail'in İran'a saldırısının ardından yaşanan dönemi ve güvenlik gerginliğinin aniden artmasını anımsatan savaş benzeri bir atmosferle uyandılar. İsrailli siyasi ve askeri yetkililer, Gazze ve Yemen'e yönelik olağanüstü saldırıların yanı sıra içerideki protestoların ve siyasiler ile ordu arasındaki anlaşmazlıkların tırmandığı bir dönemde, İsrail Hava Kuvvetleri'nin Yemen'e düzenlediği ve atanmış hükümetin Başbakanı Ahmed Galib er-Rehavi ile bazı bakanların ölümüne yol açan saldırılara misilleme olarak İsrail'in yoğun bir roket saldırısına maruz kalacağını öngören güvenlik raporlarının ardından Yemen füzelerinin tehdidinden korunmak için Aksa Tufanı Operasyonu’ndan sonra başlayan savaşın başlarında kurulan siperlere geri dönülmesi kararı aldılar. Öte yandan Gazze'ye yönelik saldırılar daha da yoğunlaştı ve Hamas'ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde’yi hedef alan bir operasyonda binalar ve yerleşim alanları bombalandı. Ebu Ubeyde öldürüldü, onlarca kişi yaralandı. Bunun yanında Gazze şehrine ateş hattı uygulandı ve işgal için şehir sakinlerinin tahliyesinin tamamlanması yönünde ilerleme kaydedildi.

Kuzey cephesinde, özellikle Lübnan sınırındaki kasabalarda yaşayanlar, Lübnan ile ateşkes anlaşmasının imzalanmasından bu yana eşi benzeri görülmemiş büyük patlama sesleriyle uyandılar. Onlarca kişi patlamaların korkusuyla derhal güvenli yerler arayışına girdi. Daha sonra ordu aracılığıyla, bunların İsrail'in Hizbullah'ın kendisini saldırı kapasitesini güçlendirmek için kullandığını iddia ettiği altyapı ve tünelleri hedef alan saldırılar sonucu Lübnan'ın güneyinde meydana gelen patlamaların sesleri olduğu anlaşıldı.

Yemen'in hesabı İran'ınkine benziyor

İsrail, Yemen'e yönelik askeri operasyonun yoğunlaştırırken, hedeflerini Husilerin askeri altyapısını ve füze cephaneliğini yok etmekten suikastlara çevirdi. Tüm bunlar, İsrail'in Husilere karşı savaşı kazanmanın çok zor olduğunu kabul eden raporlarına rağmen gerçekleşti, çünkü bu savaş İsraillilerin ‘gerilla savaşı’ olarak adlandırdığı bir yapıda gerçekleşiyor.

Bir rapora göre İsrail Hava Kuvvetleri, Husilerin askeri faaliyetlerinin niteliği ve füzelerin bilinmeyen yeraltı tesislerinde saklandığı gerekçesiyle Husilerin füze cephaneliğini imha edemeyecekti. Ancak, hükümet ve İsrail'in Güvenlik İşleri İçin Küçültülmüş Bakanlar Kurulu (KABİNET) toplantılarının yapıldığı yerin değiştirilmesine ilişkin karar alınmadan önce, Savunma Bakanı Yisrael Katz Yemen'e yönelik gerilimin dozunu yüksek tutarak yaptığı açıklamada, İsrail Hava Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırıların ‘Yemen'deki Husi terör örgütünün üst düzey güvenlik ve siyasi liderlerini hedef almada’ başarılı olduğunu övünerek söyledi. Katz, operasyonu ordunun ‘cesur ve parlak’ bir hamlesi olarak nitelendirdi.

Yemen'in yönetiminin ‘Tahran yönetimi gibi olduğunu’ söyleyen Katz, düzenlenen operasyonun başlangıç olmadığını, daha geniş ve daha yoğun operasyonların geleceğini belirtti.

İsrailli Bakan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Husiler İsrail'i tehdit eden ve zarar verenlerin birçok kez acı çekeceğini zor yoldan öğrenecekler ve bu operasyonların ne zaman sona ereceğini belirlemeyecekler. Karar verdik ve tüm alanlarda ‘seni öldürmek için ayağa kalkan varsa, onu önce sen öldür’ şeklindeki tek bir net mesajla saldırgan bir politika uygulamaya devam edeceğiz.”

Tevrat'ta geçen bir terim kullanarak, Mısır'da yaşanan on beladan biri olarak Mısırlıların tüm ilk doğan oğullarının öldüğü belanın geleceği uyarısında bulunan Katz, “İşte buradayız, uyarıyı yerine getiriyoruz. Husi başbakanı ve bakanların çoğunu ve diğer üst düzey yetkilileri ortadan kaldırdık, birçok kişi de yaralandı” dedi.

Anlaşma arayışı yok

Bir yandan Katz'ın tehditlerinin, diğer yandan patlama seslerinin körüklediği savaş ortamında İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ni işgal etme planını başlatmasıyla Gazze, İsrail için en büyük tehdit olmaya devam ediyor. Öte yandan Gazze Şeridi’nde tutulan İsrailli rehinelerin kurtarılması için düzenlenen protesto gösterilerinin organizatörleri, Rehine Aileleri Forumu ve İsrailli destekçileri yakın gelecekte bir anlaşmanın olacağına dair tüm umutlarını yitirirken protestolarını sürdürüyorlar.

Karar vericileri bir anlaşmaya varmaya ikna etme çabaları yoğunlaşırken İsrail güvenlik servislerinin başkanları tarafından siyasi liderlere sunulan bir güvenlik raporunda, Gazze'deki işgalin tırmanmasının halen tünellerde hayatta olan 20 rehine ve savaş sahasındaki askerler için tehlikelerine işaret edildi.

‘Gizli ve güvenli’ bir sığınakta düzenlenen KABİNET toplantısına katılmaya karar veren güvenlik kurumlarının başkanları, planlanan operasyonların Gazze'deki askerler ve rehinelerin hayatları için tehlike oluşturduğuna inanan Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'i destekleyen ortak bir tutum sergilediler. Sundukları raporda, hiçbir askeri operasyonun rehinelerin kurtarılmasını sağlamayacağı aksine plan dahilindeki çatışmaların ve operasyonların yoğunlaşmasının rehinelerin hayatlarını tehdit ettiğini belirttiler.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre güvenlik kurumlarının başkanları, acil bir anlaşma üzerinde çalışarak Gazze'nin işgaline alternatif bir çözüm önerdiler ve karar vericilerden İsrail'de gündeme getirilen ‘hükümet Hamas'ın iki haftayı aşkın bir süre önce verdiği yanıtı neden tartışmadı ve karar vericiler orduya gerçekleştirmesini tavsiye ettikleri askeri operasyon için ne gibi garantiler verdi?’ sorusunu yanıtlamalarını istediler.

Başbakan Binyamin Netanyahu ve hükümetindeki bakanlar, anlaşma için kısmi önerileri değerlendirmeyi reddettiklerini açıkça belirtirken savaşın İsrail'in şartlarına göre sona ermesi koşuluyla, hayatta olan ve ölen 48 rehineyi tek seferde iade edecek kapsamlı bir anlaşmayı görüşmeye hazır olduklarını açıkladılar.

Öte yandan İsrailli güvenlik yetkilileri, hükümetin ve bakanların, Gazze'yi işgal etmek için onaylanan plan çerçevesinde artan askeri operasyonların Hamas'ı önemli bir baskı altına alarak İsrail'in anlaşma şartlarını kabul etmeye zorlayacağı yönündeki görüşüne karşı çıktılar. Güvenlik yetkililerine göre bu tür bir düşünce ve savaşın sürdürülmesi, kaçırılanların ve askerlerin hayatlarıyla kumar oynamak anlamına geliyor.

Kabinet, Gazze'deki savaşın yanı sıra Fransa, İngiltere, Kanada ve Avustralya başta olmak üzere Batılı ülkelerin eylül ayında yapılması planlanan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantıları sırasında Filistin devletini tanıyacaklarına dair yaptıkları açıklamalara misilleme olarak İsrail'in atacağı adımları da görüştü.

Bakanların kamuoyu önünde açıkladıkları adımlar arasında Batı Şeria'daki toprakların ilhak edilmesi, Filistin Yönetimi'ne yaptırımlar uygulanması veya uluslararası muhalefete rağmen Kudüs'ün doğusundaki Han el-Ahmar köyünün yıkımına devam edilmesi yer alıyor.

Gazze cephesini sakinleştirmeye yönelik alternatifler

Bu arada İsrail ordusu, Hava Kuvvetleri’nin son suikastlarına karşı Yemen'in misillemede bulunması olasılığına karşı hazırlıklı olduğunu açıklarken, Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde’yi hedef alan operasyona misilleme olarak Gazze'den roketli saldırılar ve İsrail'in iç kesimlerinde saldırı eylemleri düzenlenmesi olasılığını da hesaba katıyor.

Ebu Ubeyde’yi hedef alan operasyon, İsrail istihbaratının doğrudan gözetiminde hassas bombalar ve büyük miktarda patlayıcı kullanılarak gerçekleştirildi. Güvenlik yetkilileri, Ebu Ubeyde’nin hareketlerini ve nerede olduğunu izlemeye yardımcı olan Gazze'deki bazı ajanların operasyonda önemli rol oynadığını ima etti. Ajanslara göre Ebu Ubeyde kısa bir süre önce kiraladığı ve ailesiyle birlikte taşındığı bir evde kalıyordu.

Ancak Gazzelilere göre operasyon er-Rimal Mahallesi’ndeki kalabalık nüfuslu bir binayı hedef alırken onlarca kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden oldu. Hamas, yaptığı açıklamada saldırıyı ‘tam anlamıyla bir savaş suçu ve yok etme savaşında bir tırmanış’ olarak nitelendirdi.

Suikast girişimi, Ebu Ubeyde’nin İsrailli askerlere karşı operasyonlar düzenleyeceği ve onları esir alacağı tehdidinde bulunmasının ve İsrail'in Gazze şehri ve diğer geniş bölgelere yönelik saldırılarının yoğunlaşması nedeniyle hayatta kalan esirlerin tehlikede olduğu uyarısında bulunmasının ardından gerçekleşti.

İsrail'de hazırlanan güvenlik operasyonlarına göre operasyon Ebu Ubeyde ve bir dizi aile üyesinin öldürülmesiyle başarılı oldu ve ordu liderleri bunu bir suikast olarak değerlendirdi. Hamas onun ölümünü doğrularsa, liderlik konumu ve ahlaki etkisi nedeniyle hareket için çifte darbe olacak. İsrailli askeri yetkililere göre Ebu Ubeyde, sadece Kassam Tugayları’nın sözcüsü değil, aynı zamanda önde gelen bir figür ve merkezi karar alıcılardan biriydi.

Öte yandan İsrail hükümetinin gizli ve güvenli bir yerde düzenlenen toplantısında Ebu Ubeyde’nin hedef alındığı operasyona değinen Netanyahu, operasyonun başarısıyla övündü. Netanyahu, İsrail'in resmi açıklamaları beklediğini ancak Hamas'ın suikastı duyurmakta gecikmesinin nedeninin ‘belki de onun adına konuşacak kimse kalmadığı için’ olabileceğini öne sürdü.

Savunma sistemleri bir kez daha devreye sokuldu

Netanyahu, İsrail’in son saldırılarının ardından askeri ve güvenlik kurumları tarafından tartışılan güvenlik değerlendirmelerine ve senaryolara göre Hava Kuvvetleri’nin önceliklerini yeniden düzenlediğini ve ani bir tırmanışa hazırlık olarak İsrail yapımı Arrow ve Amerikan yapımı Thaad savunma sistemleri dahil olmak üzere çeşitli bölgelere sistemler konuşlandırdığını açıkladı.

Gazze'deki rehinelerin karşı karşıya olduğu tehlike ve Gazze'de kaybolan cesetler nedeniyle Gazze sorununu en önemli öncelik olmaya devam ederken karar vericilere Gazze'nin işgaline ve hükümetin önerdiği kapsamlı anlaşmaya alternatifler sunuldu.

Eski Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı (yedek) General Giora Eiland, Hamas'ın kısmi ama acil bir esir takası konusunda üzerinde anlaşmaya vardığı önerinin kabul edilmesi çağrısında bulundu. İsrail'in bazı savaş hedeflerinden taviz vermesi karşılığında tüm esirlerin iade edilmesini öngören kapsamlı bir öneriyi kabul etmeyi, başka bir deyişle Hamas iktidarda kalsa bile savaşın sona ermesini kabul etmeyi öneren Eiland, Gazze şehrinin işgali için şu anda bir milyonluk nüfusunun tahliyesini beklendiğini belirterek “Bugüne kadar bu sayının sadece yüzde biri şehri terk etme çağrısına yanıt verdi” dedi.

Öyleyse, bu ara hedef nasıl gerçekleştirilebilir? Eiland, bu soruya iki alternatif önererek yanıt verdi. Eiland’a göre ya nüfusu tahliye etme şartını bırakıp, orada yüzbinlerce insan olsa bile önceden belirlenmiş bir takvime göre şehir işgal edilecek ya da şehri işgal etmeyip etkili bir abluka uygulanacak.

Eiland ‘uluslararası toplumun İsrail'in Gazze Şeridi'nde işgalci bir güç olduğu iddiasına nasıl karşı çıkılabilir? Böyle bir güç olarak, İsrail'in sadece nüfusa gıda sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda bölgedeki sivil altyapıyı yeniden inşa etme sorumluluğu da var mı?’ sorusuna verdiği yanıtta hükümeti savundu.

Eiland'a göre hükümetin halkın çoğunluğunun görüşüne, kaçırılanların ailelerinin tutumuna ve hatta ordunun tavsiyesine aykırı kararlar alması meşru. Ancak, hükümetin gerçek bir tartışma yapmadan böylesine önemli bir karar alması meşru değil. Çünkü böyle bir tartışma, başbakan tarafından desteklenmeyenler de dahil olmak üzere, uygulanabilir alternatiflerin sunulmasını gerektirir.

Eiland, karar vericilerin Gazze ile ilgili tartışmalarını şehrin işgalinin askeri boyutuna odaklamaları gerektiğini vurguladı.



Putin: Kiev ile müzakereler başarısız olursa, hedefimize askeri yollarla ulaşacağız

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Şanghay İşbirliği Örgütü'nün (ŞİÖ) Tianjin'deki zirvesine ve Pekin'deki askerî geçit törenine katılmak üzere Çin'e yaptığı ziyaretin ardından düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Şanghay İşbirliği Örgütü'nün (ŞİÖ) Tianjin'deki zirvesine ve Pekin'deki askerî geçit törenine katılmak üzere Çin'e yaptığı ziyaretin ardından düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
TT

Putin: Kiev ile müzakereler başarısız olursa, hedefimize askeri yollarla ulaşacağız

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Şanghay İşbirliği Örgütü'nün (ŞİÖ) Tianjin'deki zirvesine ve Pekin'deki askerî geçit törenine katılmak üzere Çin'e yaptığı ziyaretin ardından düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Şanghay İşbirliği Örgütü'nün (ŞİÖ) Tianjin'deki zirvesine ve Pekin'deki askerî geçit törenine katılmak üzere Çin'e yaptığı ziyaretin ardından düzenlediği basın toplantısında (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün yaptığı açıklamada, Kiev ile anlaşmaya varılamaması halinde Ukrayna ile çatışmanın devam edeceğini söyledi.

Putin, Çin'e yaptığı dört günlük ziyaretin sonunda düzenlediği basın toplantısında, “Ukrayna konusunda bir anlaşmaya varamazsak, hedeflerimizi askeri yollarla gerçekleştireceğiz” dedi.

72 yaşındaki Putin, zafere olan güvenini yineleyerek, “Rusya güçleri tüm cephelerde başarılı bir şekilde ilerliyor... Ukrayna Silahlı Kuvvetleri zor durumda” ifadelerini kullandı.

Rusya Devlet Başkanı ayrıca, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin müzakere yapma meşruiyetini sorguladı ve Zelenskiy'nin anayasal görev süresinin geçen yıl sona erdiği yönündeki argümanını yineledi.

Zelenskiy, anayasaya göre görev süresi sona erdikten sonra da görevde kalmasına izin veren sıkıyönetim altında Ukrayna'yı yönetmeye devam ediyor.

Putin, Zelenskiy ile diyaloğu ‘çıkmaz sokak’ olarak nitelendirdi, ancak aynı zamanda Rusya ve Ukrayna devlet başkanları arasında bir görüşme için baskı yapan ABD Başkanı Donald Trump'ı övdü.

Putin, yeni ABD yönetiminin tutumu sayesinde ‘tünelin sonunda ışık gördüğünü’ vurguladı ve “Mantık hâkim olursa, Ukrayna'daki çatışmada kabul edilebilir bir sonuca ulaşılabilir” dedi.

Putin, bu sonucun somut olarak neye benzeyeceğini belirtmedi, ancak Rusya'nın komşusu için güvenlik garantilerini doğrudan toprak talepleriyle ilişkilendirdiğini reddetti.

ABD Başkanı Donald Trump ise CBS News'e yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin henüz barış anlaşması imzalamaya hazır olmadığını, ancak ‘bir şeyler olacağını ve bunu başaracağını’ söyledi.

Trump, Putin ve Zelenskiy arasında doğrudan görüşme olasılığı konusunda belirsizlik artmasına rağmen, Rusya ile Ukrayna arasında barış anlaşması sağlanması için çabalarını sürdüreceğini vurguladı.

ABD Başkanı, Rusya, Ukrayna veya diğer savaşan ülkelerle yaptığı birçok diplomatik müzakerede izlediği yaklaşımın, liderleri bir odada bir araya getirip, onları derhal bir anlaşmaya varmaya zorlamak olduğunu söyledi.

sdfg
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Bu yaklaşımın hızlı bir çözüm aranırken bile sabır gerektirdiğini açıklayan Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiha, bu yılki diğer barış anlaşmalarında bu yaklaşımın meyvesini verdiğine inandığını belirtti. Sibiha dün, Avusturya, Vatikan, İsviçre, Türkiye ve üç Körfez ülkesi dahil en az yedi ülkenin, 3,5 yıldan fazla süredir devam eden savaşı sona erdirmek amacıyla Ukrayna ve Rusya devlet başkanları arasında bir toplantıya ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu açıkladığını ifade etti.


Washington Tahran'a kulaklarını kapatınca!

Laricani'nin paylaşımında, Washington ile müzakere yolunun kapanmadığı vurgulandı (Reuters)
Laricani'nin paylaşımında, Washington ile müzakere yolunun kapanmadığı vurgulandı (Reuters)
TT

Washington Tahran'a kulaklarını kapatınca!

Laricani'nin paylaşımında, Washington ile müzakere yolunun kapanmadığı vurgulandı (Reuters)
Laricani'nin paylaşımında, Washington ile müzakere yolunun kapanmadığı vurgulandı (Reuters)

Hasan Fahs

ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin İran rejimiyle ilişkilerde benimsediği ihmal stratejisi belirginleşmeye ve sonuçları ortaya çıkmaya başladı. Bu strateji, Trump'ın ABD savaş uçakları ve bombardıman uçakları tarafından gerçekleştirilen hava saldırısının temel hedeflerine ulaştığını ve İran'ın ana nükleer tesislerinin imha edildiğini açıklamasının ardından uygulama aşamasına girdi. Trump ayrıca, Tahran'ın, Washington tarafından daha önce belirlenen ve nükleer programın sona erdirilmesini, uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin durdurulmasını talep eden koşullar altında müzakere masasına dönmesinin yolunun artık açık olduğunu da belirtmişti.

Bu tutum haricinde, ABD Başkanı ve Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un açıklamalarında ve tutumlarında, Amerikan tarafının müzakerelere geri dönme veya müzakereleri yeniden başlatma konusundaki söylemlerinin açıkça azaldığı, hatta artık bu yönetimin endişe ve ilgi kaynağı olan konular arasında bunun öncelik taşımadığı belirtilebilir.

Tutumlarında çıtayı yükselten Tahran, Amerikan koşullarını, askeri saldırının sonuçlarını, tesislere verilen hasarı ve yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stokunun akıbetini ele alırken gerilimi tırmandırmayı tercih etti ve nükleer belirsizlik stratejisini benimsedi. Meclisten, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ve müfettişleriyle her türlü iş birliğini askıya alan bir yasa geçirdi. Gelecekteki herhangi bir iş birliğini, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nin değerlendirmelerine ve UAEA ile yeni bir iş birliği mekanizması oluşturma gerekliliğine bağladı. Ayrıca, topraklarında zenginleştirme hakkına ve müzakereler sırasında yeni bir saldırıya maruz kalmayacağına dair garantiler almaya olan bağlılığını da vurguladı. Bunun yanı sıra, Washington'un tesislerine verilen zarar için tazminat ödemesini talep etti.

Washington'un İran'ın tutum ve taleplerine kulaklarını kapatması, müzakere masasına dönme isteksizliğini veya rejime baskı yapma ve onu kuşatma politikasından vazgeçtiğini yansıtmıyordu. Nedeni de ABD'nin Batı Asya bölgesindeki hamlelerinin, Washington'un İran ile başa çıkmak için yeni mekanizmalara yöneldiğini, ekonomik ablukayı sıkılaştırma politikasını güçlendirdiğini, İran çevresinde yeni gerilim noktaları yarattığını, ekonomik baskılara karşı koymak için İran'ın etraftan dolaşma yollarını karmaşıklaştırdığını veya ortadan kaldırdığını ortaya koymasıdır. Ancak bu strateji, askeri seçenekten vazgeçtiği anlamına gelmiyor, zira Tel Aviv ile ortak saldırının askeri seçeneği bir tabu olmaktan çıkarmasının ardından, bu seçenek diğer seçenekler arasında daha da öne çıktı.

Bu yeni Amerikan stratejisi üç önemli dönüm noktası ile somutlaştı. İlki, Tahran’ın Kafkasya bölgesi ile ilgili yapılan bir duyuruyla yaşadığı şoktu. Beyaz Saray, bir yandan Azerbaycan'ın iki yakasını, diğer yandan Türkiye ve Orta Asya'daki Türk dünyasını birbirine bağlayan bir kara koridoruyla ilgili Ermenistan-Azerbaycan anlaşmasını duyurdu. Bu anlaşma, Tahran'ın ekonomik hedeflerine ve Rusya ile Çin'i uluslararası ticaret yollarına bağlayan bu bölgedeki kara koridorlarını kontrol etme emellerine doğrudan bir tehdit oluşturuyor.

Çok fazla dikkat çekmeyen veya olası yansımaları ile çok ilgilenilmeyen ikinci dönüm noktası ise, Pakistan Savunma Bakanı Asım Münir'in Washington'a ikinci ziyareti sırasında bir ABD-Pakistan anlaşmasının duyurulmasıydı. Anlaşma, ABD şirketlerinin Pakistan'ın Belucistan eyaletinde petrol arama ve çıkarma faaliyetlerine yatırım yapmasını içeriyor ve kendisine, Washington'un Ceyş el-Adl'ın (Adalet Ordusu) Pakistan kolunu terör örgütü deklare ettiği duyurusu eşlik etti.

ABD'nin Pakistan ile bu hamlesi, İslamabad'ın Çin'in yanında yeniden konumlanması veya ABD'nin bölgedeki çıkarları ve stratejisi için bir tehdit oluşturacak şekilde Tahran ile yakınlığını derinleştirmesi olasılığını doğrudan engellemeyi amaçlıyor. İkinci olarak, bu anlaşma, Adalet Ordusu’nun İran koluna faaliyet gösterme ve İran topraklarını hedef alma özgürlüğü tanıyarak İran'ı kuşatma döngüsünün tamamlanmasına katkıda bulunuyor. Son haftalarda artan güvenlik güçlerine yönelik eylemler de bunu gösteriyor. Anlaşma ayrıca, İran'ın Pakistan’ın Belucistan eyaletinden geçerek Hindistan'a uzanan bir doğalgaz boru hattı olan “Barış Boru Hattı”nı tamamlama hayalini ve kendisini Çin'e uzatma olasılığını da baltalıyor.

Üçüncü ve en önemli adım, Washington'un arzularını tamamlayıcı bir rol oynama mantığından ayrılmayan Avrupa Troykası'ndan geldi. BM Güvenlik Konseyi'nde, 2015 tarihli 2231 sayılı kararla dondurulan ekonomik yaptırımların yeniden hayata geçirilmesine olanak tanıyan “tetik mekanizmasını” İran’a karşı devreye sokma niyetini açıkladı.

Tahran, Avrupa hamlesinin önemini ve etkilerini küçümsemeye çalışsa da, kendisine uygulanan yaptırımlar dizisinde niteliksel bir değişiklik oluşturmadığını iddia etse de, müttefiki olan ülkelerin yaptırımların yeniden uygulanması durumunda nasıl davranacakları konusundaki endişesinden kurtulamadı. Zira İran'ın özellikle Çin ve Rusya ile deneyimleri cesaret verici değildi; Çin daha önce bu yaptırımlar uygulandığında İran'daki yatırımlarını çeken ilk ülke olmuştu. Bu arada Moskova, Çin ve Hindistan pazarlarında kendini İran'a güçlü bir alternatif olarak konumlandırarak, özellikle petrol ve gaz sektörlerindeki ekonomik nüfuzunu güçlendirmek için bu yaptırımlardan yararlanmıştı.

İran’ın bilhassa şu anda yeniden yüksek seviyelerde uranyum zenginleştirme faaliyetlerine geri dönme kozunu oynama imkânı yok. Meclisin, hükümeti Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) ile iş birliğini askıya alma yasası yerine, anlaşmadan çekilmeye zorlayan bir yasayı kabul etmesinin tehlikesinin de farkında. ABD'nin İran'a karşı ağırdan alma ve kulaklarını kapatma stratejisini benimseme politikasını pekiştiren bu gerçekler göz önüne alındığında, müzakereler ve nükleer dosya ile ilgililerin, Tahran'ın taviz vermeye istekli olduğuna dair çok sayıda işaret taşıyan mesajlar göndermekten ve onu geniş bir askeri ve ekonomik saldırı çemberinden çıkaracak seçeneğe yönelmekten başka çaresi yoktu.

Tahran'da kabul edilen seçeneğin, Washington ve Avrupa Troykası’na sunulan çözüm önerilerinin hızlandırılması olduğu anlaşılıyor. Bu öneriler, zenginleştirme hakkının tanınması karşılığında yüzde 20 zenginleştirme oranından vazgeçmek ile başladı, ardından topraklarında zenginleştirme hakkı korunurken yüzde 3,67 oranında zenginleştirmeye geri dönme, daha sonra da kendi topraklarında zenginleştirme hakkının onaylanması karşılığında nükleer faaliyetleri askıya alma olasılığı gibi seçenekleri kapsadı.  

Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Laricani'nin rejimin bu tünelden çıkıp müzakere sürecini yeniden canlandırma vizyonu çerçevesindeki tutumu, daha fazla komplikasyon ve hatta askeri müdahale tehdidi içeren, Washington'un kulaklarını kapama stratejisinin devam etmesini engellemek için, ABD yönetimini müzakerelere geri dönmeye teşvik etme girişimini açığa çıkarıyor. İran'ın bu çabaları, Laricani tarafından Washington ile müzakere yolunun kapanmadığını ve geri dönmek istemeyenin Washington’un kendisi olduğunu vurgulayan paylaşım ile dile getirildi. Bu, Tahran ve rejimin yüksek çıtalarından vazgeçmeye, ABD'nin zenginleştirme hakkını tanıması ile yetinmeye hazır oldukları, karşılığında da tüm bu tür faaliyetlerden her düzeyde vazgeçmek, İran ekonomisini ABD yatırımlarına açmak da dahil olmak üzere çeşitli düzeylerde yeni bir iş birliği aşamasına geçebilecekleri anlamına geliyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında 84 Filistinli hayatını kaybetti

Gazze Şeridi sınırındaki İsrail tankları (AFP)
Gazze Şeridi sınırındaki İsrail tankları (AFP)
TT

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında 84 Filistinli hayatını kaybetti

Gazze Şeridi sınırındaki İsrail tankları (AFP)
Gazze Şeridi sınırındaki İsrail tankları (AFP)

İsrail'in bugün şafak vaktinden itibaren Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine düzenlediği saldırılarda 84 Filistinli hayatını kaybetti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, sağlık kaynaklarına dayanarak, ‘şehitler arasında, işgal güçlerinin Han Yunus'un güneyinde bir grup vatandaşı hedef almasının ardından yardım bekleyen üç vatandaşın da bulunduğunu’ bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın WAFA’dan aktardığına göre işgal güçlerinin, Gazze Şeridi’nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki çadırlarını bombalaması sonucu yedi vatandaş yaşamını yitirdi. WAFA, ‘işgal uçaklarının Gazze'nin es-Sabra ve Tel el-Heva mahallelerinde yerinden edilmiş kişileri barındıran bir evi ve çadırı bombalaması sonucu üçü çocuk olmak üzere yedi vatandaşın yaşamını yitirdiğini, çok sayıda kişinin ise yaralandığını’ kaydetti.

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı ise bugün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nde açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının 131'i çocuk olmak üzere 370'e yükseldiğini ve son 24 saat içinde Gazze Şeridi'nde açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle üç yeni ölüm vakası daha kaydedildiğini belirtti.