Arap ve uluslararası toplum, İsrail'in Katar'ın egemenliğini ihlal etmesini kınadı

Genç bir adam, Doha'daki İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlara bakıyor (AFP)
Genç bir adam, Doha'daki İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlara bakıyor (AFP)
TT

Arap ve uluslararası toplum, İsrail'in Katar'ın egemenliğini ihlal etmesini kınadı

Genç bir adam, Doha'daki İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlara bakıyor (AFP)
Genç bir adam, Doha'daki İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlara bakıyor (AFP)

Körfez, Arap ve uluslararası ülkeler ve kuruluşlar, dün öğleden sonra başkent Doha'da Hamas siyasi büro üyelerinin ikamet ettiği konut binalarını hedef alan İsrail saldırısını kınadı.

Katar Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, bu suç niteliğindeki saldırının tüm uluslararası hukuk ve normların açık bir ihlali olduğunu ve Katar vatandaşlarının ve ülkesinde yaşayanların güvenliği ve emniyeti için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtti.

Bakanlık, Katar'ın bu saldırıyı şiddetle kınadığını ve İsrail'in bu pervasız davranışına, bölgesel güvenliğe yönelik müdahalelerine ve kendi güvenliği ile egemenliğini hedef alan herhangi bir eyleme müsamaha göstermeyeceğini ifade etti.

Suudi Arabistan

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı,Doha'ya tam dayanışma ve destek verdiğini teyit ederek, Katar'ın alacağı her türlü önlemi desteklemek için tüm imkanlarını kullanacağına söz verdi.

Suudi Arabistan, İsrail'in uluslararası hukuk ve normları açıkça ihlal eden suç eylemlerine devam etmesinin vahim sonuçları olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, uluslararası toplumu bu günahkar saldırganlığı kınamaya ve bölgenin güvenliğini ve istikrarını baltalayan İsrail'in ihlallerine son vermeye çağırdı. 

Kuveyt

Kuveyt Dışişleri Bakanlığı ise İsrail'in bu acımasız saldırısının tüm uluslararası hukuk ve normları açıkça ihlal ettiğini, bölgenin güvenliği ve istikrarına ciddi bir tehdit oluşturduğunu ve uluslararası güvenlik ve barışı doğrudan baltaladığını vurguladı.

Kuveyt, Güvenlik Konseyi'ni uluslararası güvenlik ve barışı korumakla yükümlü olduğu sorumluluklarını yerine getirmeye ve İsrail'in bölge ülkelerine yönelik sistematik saldırılarını durdurmak için ciddi ve etkili adımlar atmaya çağırarak tutumunu yineledi.

Kuveyt, Katar'ın güvenliğini, istikrarını ve egemenliğini korumak ve vatandaşlarının ve sakinlerinin güvenliğini sağlamak için aldığı önlemlere tam destek verdiğini ifade etti.

BAE

BAE Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayid, bu pervasız saldırının Katar Devleti'nin egemenliğine açık bir ihlal, uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler Şartı'na ciddi bir ihlal ve bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarı tehdit eden sorumsuz bir tırmanış olduğunu teyit etti.

BAE'nin Katar ile tam dayanışma içinde olduğunu ve Katar'ın güvenliğini ve vatandaşlarının ve sakinlerinin emniyetini koruyacak her şeye sarsılmaz desteğini ifade eden Şeyh Abdullah bin Zayid, askeri gerilimin derhal durdurulması gerektiğini vurguladı.

Şeyh Abdullah bin Zayid, bu tür gerilimi artırıcı eylemlerin devam etmesinin bölgesel güvenliği baltalayacağını ve bölgeyi, uluslararası barış ve güvenlik açısından feci sonuçlar doğuracak tehlikeli yollara sürükleyeceği uyarısında bulundu.

Uluslararası topluma, özellikle de Güvenlik Konseyi'ne, İsrail'i caydırmak ve bu barbarca İsrail saldırılarını durdurmak için yasal ve ahlaki sorumluluklarını üstlenmeleri çağrısında bulunan Şeyh Abdullah bin Zayid, bu saldırgan yaklaşımın devam etmesinin, bölgeyi daha fazla gerginlik ve tırmanışa itecek, güvenlik ve istikrarın sağlanması şansını zedeleyecek pervasız bir davranış olduğunu vurguladı.

Şeyh Abdullah bin Zayid, caydırıcı ve kararlı bir uluslararası duruşun yokluğunda bu tür pervasız saldırıların sürdürülmesinin bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barış açısından son derece tehlikeli sonuçlar doğuracağı ve hoş görülemeyecek veya kabul edilemeyecek bir gerçeği pekiştireceği konusunda uyardı.

Umman

Umman Sultanlığı, "İsrail'in Katar topraklarına yönelik vahşi saldırısını ve siyasi suikast ve ihanet suçlarını uluslararası hukukun açık bir ihlali ve devlet egemenliğinin apaçık ihlali” olarak değerlendirdi. Bu aynı zamanda bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden ve onu barış yolundan uzaklaştıran tehlikeli bir tırmanıştır.

Sultanlık yaptığı açıklamada, "Katar Devleti'nin bu kışkırtıcı saldırganlığa karşı aldığı tüm önlemleri" desteklediğini ifade ederek, uluslararası toplumu İsrail'i caydırmak ve bölgedeki güvenlik ve barış kurallarını ihlal etmesini engellemek için ahlaki ve siyasi sorumluluklarını üstlenmeye ve yasal yetkilerini kullanmaya” çağırdı.

Bahreyn

 Bahreyn ise Katar'ın güvenliğini, egemenliğini ve vatandaşlarının ve sakinlerinin emniyetini korumak için attığı tüm adımlarda Katar'la tam dayanışma içinde olduğunu ifade etti. Bölgesel barış ve güvenliğin korunması için sükunet ve gerginliğin azaltılması çağrısında bulundu.

Dünya İslam Birliği

Dünya İslam Birliği aynı bağlamda, Dünya İslam Birliği Genel Sekreteri ve Müslüman Alimler Derneği Başkanı Dr. Muhammed el-İsa, İsrail işgal hükümetinin devletlerin egemenliğini ve tüm uluslararası hukuk ve normları ihlal eden barbarca davranışlarını kınadı. Uluslararası toplumu, bu suç teşkil eden uygulamalara karşı derhal ve kararlı bir şekilde harekete geçmeye çağırdı.

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK)

Körfez İşbirliği Konseyi Genel Sekreteri Casim el-Budeyvi, Körfez ülkelerinin Körfez ülkelerinin Katar ile tam bir dayanışma içinde olduğunu ve bu alçakça ve korkakça eyleme karşı alacağı her türlü önlemi destekleyeceğini vurgulayarak, bu hain saldırının Birleşmiş Milletler başta olmak üzere dünya ülkeleri tarafından onaylanan tüm BM ve uluslararası yasa ve anlaşmaları ihlal ettiğini ve parçaladığını belirtti.

Uluslararası toplumun derhal harekete geçerek, İsrail işgal güçlerini vahşi ve ağır suçlarından sorumlu tutması ve bölgenin güvenliğini ve istikrarını bozan ve istikrarsızlaştıran tüm uygulamalarından caydırması gerektiğini ifade etti.

El-Budeyvi, bölgesel ve uluslararası anlaşmazlık ve çatışmaların çözümü ve kan dökülmesinin durdurulması için çatışan tarafların birçoğunun tanık olduğu değerli ve önemli arabuluculuk çabalarına ve bölgede ve dünyada güvenlik ve istikrarı artırmak için sürekli çaba sarf edildiğine işaret etti.

Doha'nın Hamas siyasi bürosunun müzakere heyetini ağırlamasının, ateşkesin sağlanması, Gazze'deki krizin sona erdirilmesi ve tutukluların serbest bırakılması için yapılan çabaların bir parçası olduğunu ve bu sayede Filistin halkının acılarının hafifletilmesine katkıda bulunulduğunu açıkladı.

Filistin

Mahmud Abbas döneminde Filistin Devlet Başkan Yardımcısı olan Hüseyin eş-Şeyh, saldırının uluslararası hukukun ve Katar Devleti'nin egemenliğinin ciddi bir ihlali olduğunu ve bölgedeki güvenlik ve istikrara tehdit oluşturduğunu söyledi. Bu gerilimin derhal sona erdirilmesinin önemini vurgulayan eş-Şeyh, devam etmesinin yalnızca bölge üzerinde değil, tüm dünya üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracağı uyarısında bulundu. Filistin sorununun çözümünün adil ve kapsamlı bir barışta yattığını vurguladı.

Arap Birliği

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Geyt, saldırının, Gazze'ye yönelik savaşın başlangıcından bu yana Mısır ve ABD ile birlikte ateşkes arabuluculuğu yapmaya çalışan ve İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü imha savaşını sona erdirmek için önemli ve samimi çabalar sarf eden Katar Devleti'nin egemenliğine yönelik açık ve tamamen kabul edilemez bir ihlal teşkil ettiğini belirtti.

Arap Birliği'nin, Katar'ın egemenliğinin bu bariz ihlaline karşı ve egemenliğini korumak ve güvenliğini muhafaza etmek için aldığı her türlü önlemi desteklediğini ifade etti.

Ebu Geyt, İsrail'in davranışlarının yerleşik tüm uluslararası normları ve yerleşik uluslararası hukuk ilkelerini ihlal ettiğini vurgulayarak, yasayı hiçe sayan ve utanç verici eylemlerinin sonuçlarına kayıtsız kalan İsrail'e karşı uluslararası toplumun ciddi bir sorumluluk taşıdığını söyledi.

Mısır

Mısır, "Filistinli liderlerin Katar'ın başkenti Doha'da ateşkes anlaşmasına varma yollarını görüşmek üzere bir araya geldiği toplantıyı hedef alan ve uluslararası hukuku ve devletlerin egemenliğine ve topraklarının kutsallığına saygı ilkelerini açıkça ihlal eden" saldırgan eylemi güçlü bir şekilde kınadığını belirtti.

Mısır, bu saldırının tehlikeli bir emsal teşkil ettiğini ve kabul edilemez bir gelişme olduğunu ve Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması için arabuluculuk çabalarında önemli rol oynayan kardeş Katar Devleti'nin egemenliğine doğrudan bir saldırı teşkil ettiğini ifade etti.

Mısır Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Mısır, bu gerilimin uluslararası alanda sükûneti sağlama çabalarını baltaladığına ve tüm bölgede güvenlik ve istikrarı tehdit ettiğine inanıyor.

Açıklamada, uluslararası topluma "bu bariz İsrail ihlaliyle ilgili hukuki ve ahlaki sorumluluklarını üstlenmesi, İsrail saldırganlığını durdurmak için derhal harekete geçmesi ve sorumluları hesap vermeye çağırması, böylece İsrail'in her zamanki dokunulmazlığına bir yenisinin daha eklenmemesi" çağrısı yapıldı.

Lübnan

Lübnan hükümeti, Başbakan Nevvaf Selam'ın X’te yaptığı açıklamasında, “bu saldırının Katar Devleti'nin egemenliğine açık bir ihlal ve uluslararası hukuk ve normlara apaçık aykırılık teşkil ettiğini” belirtti.

Lübnan hükümeti, “bu bariz saldırı karşısında kardeş Katar Devleti, liderleri, hükümeti ve halkıyla tam dayanışma içinde olduğunu” teyit etti. Uluslararası topluma, “tüm bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden İsrail'in tekrarlanan saldırılarına son vermek” için sorumluluklarını yerine getirme çağrısını yineledi.

Ürdün

Ürdün Kralı II. Abdullah bin Al Hüseyin ise Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Sani ile yaptığı telefon görüşmesinde, dün Doha'da Hamas liderlerini hedef alan “korkakça İsrail saldırısını” kınadı.

Kraliyet Sarayı tarafından yapılan açıklamada, Kral Abdullah'ın görüşme sırasında “uluslararası hukuku ihlal eden, başkent Doha'ya yönelik korkakça İsrail saldırısını kınadığını” belirterek “Ürdün'ün Katar'daki kardeşlerine olan desteğini ve dayanışmasını” teyit ettiği belirtildi.

Kral, “bu ihlallere karşı uluslararası desteğin harekete geçirilmesi ve bunları durdurmak için acil eylemde bulunulması gerektiğini” vurgulayarak, “Katar'ın güvenliği Ürdün'ün güvenliğidir” dedi ve “Ürdün'ün Katar'ın güvenliğini, istikrarını ve egemenliğini zedeleyen her türlü eylemi reddettiğini” vurguladı.

Irak

Irak Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, saldırıyı “kardeş ülke Katar'ın egemenliğine ve topraklarına yönelik açık bir ihlal teşkil eden ve ülkenin güvenliği ve istikrarını tehdit eden alçakça bir eylem” olarak nitelendirdi.

Bakanlık, bu saldırının “işgalci varlığın Filistin halkını sistematik olarak öldürme ve yerinden etme politikasının devamı” bağlamında gerçekleştiğini ve “bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barışı daha fazla gerginlik ve tırmanışa maruz bıraktığını” vurguladı.

Dışişleri Bakanlığı, Irak'ın Katar Devleti hükümeti ve halkının yanında durma konusundaki kararlı tutumunu ve egemenliğini etkileyen veya ulusal güvenliğini tehdit eden her türlü saldırıya karşı tam destek vereceğini yineledi.

Bakanlık ayrıca, uluslararası toplumun bu saldırgan uygulamalara son vermek için sorumluluklarını üstlenmesi gerektiğini vurguladı.

Fas

Fas Dışişleri Bakanlığı, Fas'ın Katar Devleti ile "güvenliğini, toprak bütünlüğünü ve vatandaşlarının ve sakinlerinin huzurunu tehdit edebilecek her türlü duruma karşı" tam dayanışma içinde olduğunu teyit etti.

Cezayir

Cezayir Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, " İsrail işgalinin çok yönlü saldırılarını genişletmesi ve Gazze'ye yönelik saldırıları sona erdirmek için müzakere ekibini hedef alması, işgalcinin barışa eğilimli olmadığını, pervasızlığının ve kibrinin sınır tanımadığını ve dünya ülkelerinin bağlı olduğu en temel değerleri, kuralları ve normları umursamadığını tüm dünyaya kanıtlamaktadır" ifadelerini kullandı.

Açıklamada ayrıca: “Bu son derece tehlikeli durumda, uluslararası toplum, İsrail işgalcisini caydırmak, Filistinlilere karşı işlediği suçlara son vermek ve tüm bölgeyi sonsuz bir güvensizlik ve istikrarsızlık sarmalına sürükleyen gerilimin yükselişini durdurmak için tüm sorumluluklarını üstlenmenin acil gerekliliğini anlamalıdır” denildi ve uluslararası topluma “İsrail işgalcisini caydırmak ve Filistinlilere karşı işlediği suçlara son vermek için sorumluluklarını tam olarak üstlenme” çağrısı yaptı.

Suriye

Suriye Dışişleri Bakanlığı, bu saldırıyı uluslararası hukuka ve Katar Devleti'nin egemenliğine açık bir ihlal ve bölgedeki güvenlik ve istikrarı zedeleyecek tehlikeli bir tırmanış olarak değerlendirdi. Bunun, İsrail işgalinin uluslararası hukuk ve normları defalarca hiçe saydığının bir yansıması olduğunu belirtti.

Suriye, Katar Devleti, liderleri, hükümeti ve halkıyla tam dayanışma içinde olduğunu teyit ederek, uluslararası toplumun bölgesel ve uluslararası barışı tehdit eden bu tür saldırgan uygulamalara karşı açık ve kararlı bir tutum sergilemesi gerektiğini vurguladı.

Birleşmiş Milletler

Uluslararası düzeyde, BM Genel Sekreteri António Guterres, İsrail'in Doha'daki Filistinli Hamas liderlerini hedef alan hava saldırılarını, Katar'ın egemenliğine yönelik “bariz bir ihlal” olarak nitelendirerek kınadı.

Guterres gazetecilere şunları söyledi: “Ateşkesin sağlanmasında ve tüm rehinelerin serbest bırakılmasında çok olumlu bir rol oynayan Katar'da İsrail'in saldırı düzenlediğine dair haberler aldık. Katar'ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne yönelik bu açık ihlali kınıyorum.”

Vatikan

Papa Leo, İsrail'in Katar'a yönelik saldırısının sonuçları konusundaki endişelerini dile getirdi. Şarku’l Avsat’ın İtalyan haber ajansı ANSA’dan aktardığına göre, Papa Leo, "Şu anda çok ciddi bir haber var: İsrail, Katar'daki bazı Hamas liderlerine saldırıyor. Durum çok ciddi" ifadelerini kullandı. Leo, "İşlerin nasıl gelişeceğini bilmiyoruz. Gerçekten ciddi" diye vurguladı.

Türkiye

Türkiye Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, saldırının İsrail'in “bölgede yayılmacı politikalar ve terörizmi bir devlet politikası olarak benimsediğini gösterdiğini belirterek, “ateşkes görüşmeleri sürerken Hamas müzakere heyetini hedef alması, İsrail'in barışa ulaşmayı değil, savaşı sürdürmeyi amaçladığını gösteriyor” ifadesini kullandı.

Türk Dışişleri Bakanlığı şöyle devam etti: “Bu durum, İsrail'in bölgede yayılmacı politikalar ve terörizmi resmi politika olarak benimsediğinin açık bir kanıtıdır.”

İran

İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi ise devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, "Bu son derece ciddi suç eylemi, tüm uluslararası kural ve düzenlemelerin açık bir ihlali ve Katar'ın ulusal

Fransa

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İsrail'in Doha'ya saldırısının “sebebi ne olursa olsun kabul edilemez” olduğunu belirterek, Katar ve Emir Şeyh Tamim bin Hamad Al Sani ile dayanışma içinde olduğunu ifade etti. Macron, X hesabında savaşın bölgeye yayılmasına izin verilmemesi gerektiğini belirtti.

İngiltere

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, İsrail'in Doha'ya saldırısının Katar'ın egemenliğini ihlal ettiğini ve bölgede daha fazla gerilimi artırma riski taşıdığını söyledi. Starmer X'te yaptığı paylaşımda, “Öncelik, derhal ateşkesin sağlanması, rehinelerin serbest bırakılması ve Gazze'ye yardımın büyük ölçüde artırılması olmalıdır. Uzun vadeli barış için tek çözüm budur” ifadelerini kullandı.

İrlanda

İrlanda Başbakan Yardımcısı Simon Harris, saldırıyla ilgili olarak, "Doha'dan şehre yönelik İsrail hava saldırıları olduğuna dair gelen haberlerden derin endişe duyuyorum" dedi. Harris, Katar'ın ateşkes sağlanması ve tüm rehinelerin serbest bırakılmasında çok olumlu bir rol oynadığını belirtti.

"Bölgeyi daha fazla istikrarsızlaştırma tehdidinde bulunacak şiddetin daha da tırmanmasına ihtiyacımız yok" diyen Harris, "En önemli önceliklerimiz Gazze'de kalıcı ateşkes, tüm rehinelerin serbest bırakılması, yaygın insani yardım erişimi ve iki devletli çözüme giden bir yol haritasıdır" diye vurguladı. İrlanda Başbakan Yardımcısı, tüm tarafları itidal göstermeye, gerilimi azaltma, diyalog ve diplomasiye katılmaya çağırdı.



Gazze ateşkesi: Sarı Ölüm Hattı ve belirsiz bir kader

Gazze Şeridi'nin doğu kesimindeki Şucaiyye Mahallesi’nde, Sarı Hat içinde bulunan bir İsrail askeri üssündeki nöbetçi kulübesinden görülen yıkılmış binalar, 5 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze Şeridi'nin doğu kesimindeki Şucaiyye Mahallesi’nde, Sarı Hat içinde bulunan bir İsrail askeri üssündeki nöbetçi kulübesinden görülen yıkılmış binalar, 5 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Gazze ateşkesi: Sarı Ölüm Hattı ve belirsiz bir kader

Gazze Şeridi'nin doğu kesimindeki Şucaiyye Mahallesi’nde, Sarı Hat içinde bulunan bir İsrail askeri üssündeki nöbetçi kulübesinden görülen yıkılmış binalar, 5 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze Şeridi'nin doğu kesimindeki Şucaiyye Mahallesi’nde, Sarı Hat içinde bulunan bir İsrail askeri üssündeki nöbetçi kulübesinden görülen yıkılmış binalar, 5 Kasım 2025 (Reuters)

Salem el-Rayyes

9 Ekim'de, ABD Başkanı Donald Trump hem Hamas hem de İsrail'in önerilen 20 maddelik planı kabul etmesinin ardından, bir ateşkes ve rehine takası anlaşmasına varıldığını duyurdu. Bu duyurunun akabinde, şartların uygulanmasına başlandı ve öncelikle İsrail ordusu Gazze Şeridi şehirlerinin derinliklerinden Sarı Hat'ın gerisindeki ilk çekilme bölgesine çekildi. Böylece bazı Filistinliler evlerine dönmeye başlarken, binlercesi bundan mahrum kaldı.

Trump'ın planı, uygulaması anlaşmanın üç aşamasına yayılmış, belirli bir zaman çizelgesi içermeyen aşamalı bir geri çekilme haritası dayatıyordu. Sarı Hat, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin doğusunda, güneyinde ve kuzeyinde gerçekleştireceği ilk geri çekilişi ve ardından yeniden mevzileneceği alanları belirliyor. Bu alanlar halihazırda Gazze Şeridin 365 kilometrekarelik yüzölçümünün yüzde 50'sinden fazlasını işgal etmiş durumda. Ordunun uygulamakla yükümlü olduğu ikinci geri çekilmenin, ikinci aşamanın uygulanmasıyla başlaması gerekiyor. İsrail, bu aşama başlamadan önce hem canlı hem de ölü tüm rehinelerin kendisine teslim edilmesini şart koşuyor. Üçüncü aşama ise ordunun 1967'den beri olduğu gibi Gazze Şeridi'nin uluslararası alanda tanınan sınırlarının dışına çekilmesini gerektiriyor.

İsrail'in ilk çekilmeyi uygulayarak, ateşkese rağmen 2 milyondan fazla Filistinliyi çadırlarda ve barınaklarda yaşamaya zorladığı, sınır kapılarını, yardımları ve Gazze’ye girecek malları kontrol ederek günlük yaşamları üzerinde denetim kurduğu doğru ama tek kriz bu değil. Bu problem ve kontrol dayatması ile baskı, belirli bir zaman dilimine bağlı olmayan anlaşma maddelerinin uygulanması konusunda doğrudan veya dolaylı olarak dayatılan krizlere yol açtı.

Nitekim İsrail'in anlaşmanın ilk aşamasının ilk üç haftasında maddelerin uygulanmasını kontrol ederek kendisine göre manipüle ettiği ve uyarladığı görülüyor. İsrail'in ihlalleri ve oyalama taktikleri olmasaydı, Hamas'ın 20 canlı İsrailli rehineyi, ardından da 28 rehinenin daha cenazesini teslim etmesi gerekiyordu. Gerçekten de Hamas, canlı rehineleri aynı gün, ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden 72 saatten kısa bir süre sonra iki parti halinde teslim etti. İsrail ise cezaevlerindeki yaklaşık 200 Filistinli tutsağı serbest bıraktı.

Anlaşmanın yürürlüğe girdiği ilk günden itibaren ve hatta müzakereler sırasında, Hamas ve diğer Filistinli direniş örgütlerinin temsilcileri iki amaçla Gazze Şeridi'ne ağır ekipman girişini talep ettiler. İlki, savaşta yıkılan evlerin enkazı altından ve İsrail hava saldırılarının hedefi olan yeraltı tünellerinden İsrailli rehinelerin cenazelerini çıkarmaktı. Rehine takası aşamasını tamamlayıp ikinci aşamaya geçmek için bu en önemli hedefti. İkinci olarak, sonraki aşamalarda ekipmanların enkaz kaldırma faaliyetlerinde, Filistinli kurbanların enkaz altından çıkarılmasında ve yolların temizlenmesinde kullanılması amaçlanıyor.

Sahadaki gerçeklere dayatılan verilerin gölgesinde ve İsrail'in oyalama taktikleri ile ablukası, ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçiş için kesin bir takvimin olmaması göz önüne alındığında, Gazzeliler kaderlerinin ne olacağını ve evlerine ne zaman dönebileceklerini sorguluyorlar

Canlı rehinelerin serbest bırakılmasının ardından, Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin Kassam Tugayları, ellerindeki İsrailli rehinelerin cenazelerini, teslim alıp teslim etme sürecinde aracı kurum olan Uluslararası Kızılhaç Komitesi'ne teslim etmeye başladı. Kassam, İsraillilerin cenazelerine ulaştıkça, Uluslararası Kızılhaç Komitesi'ne peş peşe gruplar halinde teslim ediyor. Ancak, İsrail'in ekipman girişini reddetmesi ve izin vermeyip geciktirmesi nedeniyle, Kassam Tugayları bazı cenazelerin enkaz altından veya tünellerden çıkarılmasını geciktiren sorunlar ve krizlerle karşılaştı.

1 Kasım itibarıyla İsrail, gruplar halinde 18 rehineyi teslim aldı. Bunlar arasında, İsrail'in kabul etmediği bir cenaze de vardı. Kassam Tugayları ise cenazenin İsrail iş birlikçilerinden birine ait olduğunu söylüyor. Öte yandan direniş örgütlerinin elinde halen 11 rehinenin cenazesi bulunuyor ve teslim etme, Filistinli cenazeler ile takas hazırlıkları kapsamında bu cenazelere ulaşmaya ve çıkarmaya çalışıyorlar. İsrail'in, bazı gecikmelerden sonra ABD, Mısır, Katar ve Türkiye'den arabulucuların baskılarının akabinde, sınırlı sayıda ekipman ve Mısırlı teknik ekibin girişine, kazı ve enkaz kaldırma çalışmalarına yardımcı olmasına izin verdiği doğru. Ancak, diğer krizler devam ediyor.

Hamas ve direniş liderleri, yaptıkları çeşitli açıklamalarda, bazı cenazelerin ordunun konuşlandığı Sarı Hat’ın ötesinde ve kırmızı askeri bölgeler olarak belirlenen bölgelerde bulunduğunu belirttiler. Bu bölgelerde arama çalışmalarının yapılması için anlaşmanın ilk aşamasında İsrail'in ikinci kez geri çekilmesi gerekiyor ve İsrail bunu reddediyor. Ancak Kızılhaç ve ordu arasındaki koordinasyonun ardından, İzzeddin Kassam Tugayları'nın gölge biriminden ekiplerin, Kızılhaç’tan bir ekip eşliğinde cenazelerin tutulduğu bölgelere girmesine, sahada cenazelerin yerini tespit etmesine izin vermeyi yakın zamanda kabul etti.

Bu kolay olmadı çünkü öncesinde İsrail, evleri, yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını ve sokaklardaki arabaları hedef alan iki ayrı hava saldırı dalgası gerçekleştirdi. Gazze Sağlık Bakanlığı'na göre bu saldırılar sonucunda yarısı kadın ve çocuklardan oluşan 200'den fazla Filistinli hayatını kaybetti. Bu saldırılar, ordunun, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta ve kontrolü altındaki bölgelerde Filistinli direniş savaşçıları tarafından iki ayrı silahlı saldırıya maruz kaldığı iddiasının ardından düzenlendi. Ordu, direnişçilerle yaşanan çatışmalarda bir subay ve bir askerin öldürüldüğünü ve yaralıların da olduğunu duyurdu.

dfvbg
Sarı işaret, İsrail güçlerinin Gazze şehrinden ateşkes anlaşması kapsamında geri çekildiği Sarı Hat’ı gösteriyor, 2 Kasım 2025 (Reuters)

Kassam Tugayları, her saldırıda, çatışmalardan kendisinin sorumlu olmadığını ve İsrail kontrolü nedeniyle Refah'taki gruplarıyla irtibatının aylardır kopuk olduğunu, keza hiçbir üyesinin akıbetini, varsa kimlerin hâlâ hayatta olduğunu bilmediğini açıklayan açıklamalar yayınladı. Dolayısıyla burada asıl sorun, İsrail'in Gazze Şeridi'nin yarısından fazlası üzerindeki kontrolünün devam etmesinde yatıyor. Bu kontrol, birkaç gün önce İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın Sarı Hat boyunca sarı beton bloklar konuşlandırmasıyla daha da güçlendi. Katz, ilmiği daha da sıkmak ve Filistinlilere ayrılan alanı daha da daraltmak için yeni sınırlar dayatır gibi, Gazzelileri bu bloklara yaklaşmamaları konusunda uyardı.

Sarı Hat’ın ötesindeki bölgenin kaderi

Sahadaki gerçeklere dayatılan verilerin gölgesinde ve İsrail'in oyalama taktikleri ile ablukası, ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçiş için kesin bir takvimin olmaması göz önüne alındığında, Gazzeliler kaderlerinin ne olacağını ve evlerine ne zaman dönebileceklerini sorguluyorlar. Bu dönüşün yakın olmasını umuyorlar. Sarı Hat'ın ötesindeki bölgenin kaderi ve orada neler olup bittiği de merak konusu; zira İsrail ile iş birliği yapmakla suçlanan bir dizi Filistinli silahlı grup hâlâ bu bölgede konuşlu ve aktif.

Soykırım savaşının son aylarında, Gazze'de yaklaşık beş yerel silahlı grup ortaya çıktı ve bunlar Hamas ve üyelerine karşı faaliyet gösterdiklerini defalarca ilan ettiler. Birçok İsrailli ve uluslararası medya kuruluşu, Refah'ın doğusunda faaliyet gösteren Yaser Ebu Şebab örgütü gibi bu örgütlerin, İsrail ile Batı Şeria'daki Filistin Otoritesi de dahil olmak üzere diğer taraflardan lojistik destek aldığını bildirdi. Ancak söz konusu örgütler, destekçilerini açıkça belirtmezken, İsrail ordusu üyelerinin faaliyet göstermesine, silah taşımasına, silahlı eylemlerde bulunmasına izin veriyor.

Kassam Tugayları başta olmak üzere Filistin direnişi, kendi unsurlarına karşı eylemlerde bulunan herkesi, orduyla iş birliği yapanları, kaosa katkıda bulunanları ve soykırım sırasında yardımları çalarak Gazze'yi yardımdan mahrum bırakanları cezalandıracağına söz verdi. Bunlar direnişin bahsi geçen örgütlere yönelttiği suçlamalar. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığına göre bu arada İsrail onlara koruma ve güvenlik sağlamaya devam ediyor, askerleri de evleri yakıp yıkmaya, Sarı Hat boyunca yoğun bir şekilde ateş açmaya, topçu ateşi ile hedef almaya devam ederek, ateşkes anlaşmasını hiçe sayıyor.

Hem konumu hem de İsrail'in ileri bir tarihte tamamen geri çekilmesi ile sonuçlanması beklenen ateşkes anlaşmasına rağmen, ardında devam eden yıkım ve tahribat sebebiyle, Gazzelilerin “ölüm hattı” olarak adlandırdığı Sarı Hat'ın kaderi belirsizliğini koruyor.

ABD merkezli haber sitesi Axios, yakın zamanda ABD'nin Gazze'de bir Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) kurmaya yönelik planını açıkladı. Bu güç, İsrail ordusunun Sarı Hat ötesine kademeli olarak çekilmesini ve çatışmaların yeniden başlamasını önlemeyi amaçlıyor ve Mısır, Türkiye, Katar, Endonezya ve Azerbaycan gibi ülkelerin kendisine katılması bekleniyor. ISF ayrıca, anlaşmanın bir sonraki uygulama aşamasına hazırlık olarak, Mısır ve Ürdün'ün katılımıyla Filistin polisinin eğitimini de denetleyecek. Öte yandan İsrail, sahada kendisi kontrol sahibi olamayacağından bu uluslararası güçten duyduğu endişelerini dile getiriyor ve Türkiye'nin bu güce katılmasına karşı çıkıyor.

xcsvf
Gazze şehrindeki limanın çevresinde yaşanan çatışmalardan zarar görmüş bölgede yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı çadırlar, 20 Ekim 2025 (AFP)

Planların sunulması ve tartışılması devam ederken, Gazze Şeridi ve sakinlerinin geleceğine dair Amerikan ve İsrail planları dayatılırken hem konumu hem de İsrail'in tamamen geri çekilmesiyle sonuçlanması beklenen ateşkes anlaşmasına rağmen, ardında devam eden yıkım ve tahribat sebebiyle, Gazzelilerin “ölüm hattı” olarak adlandırdığı Sarı Hat'ın kaderi belirsizliğini koruyor. Keza İsrail'in Sarı Hat'ı önümüzdeki yıllarda kalıcı bir gerçeklik olarak sağlamlaştırmayı planlayıp planlamadığı da bilinmiyor. Zira İsrail, ilk aşamada gerçekleşmesi gerektiği gibi, Filistinlilerin Gazze Şeridi'ne giriş ve çıkışına izin vermek için geri çekilip, Mısır ile Refah Sınır Kapısı’nı açmaktan kaçındı. Aksine oyalanarak kapının kaderini de belirsiz bıraktı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Abdulati: Sudan krizine kapsamlı bir çözüm bulmak için tüm taraflarla iletişim halindeyiz

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesi sırasında (Mısır Dışişleri Bakanlığı – Facebook)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesi sırasında (Mısır Dışişleri Bakanlığı – Facebook)
TT

Abdulati: Sudan krizine kapsamlı bir çözüm bulmak için tüm taraflarla iletişim halindeyiz

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesi sırasında (Mısır Dışişleri Bakanlığı – Facebook)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesi sırasında (Mısır Dışişleri Bakanlığı – Facebook)

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati bugün yaptığı açıklamada, Mısır’ın Sudan krizine kapsamlı bir çözüm bulma çabalarını güçlendirmek amacıyla tüm bölgesel ve uluslararası taraflarla iletişim halinde olduğunu bildirdi.

Abdulati, Port Sudan’da Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesi sırasında, Mısır’ın Sudan hükümetine tam desteğini ifade etti. Mısır’ın El-Faşir’de yaşanan ihlaller ve katliamları kınadığını vurgulayan Abdulati, Sudan’daki istikrarın sağlanması için Mısır’ın çabalarını sürdürdüğünü ve hem ikili hem de bölgesel ve uluslararası platformlarda, özellikle de Uluslararası Dörtlü kapsamında, ateşkesin sağlanması ve Sudan halkının çektiği acıların sona erdirilmesi için aktif bir şekilde çalıştığını belirtti.

Abdulati, Mısır’ın Sudan krizine kapsamlı bir çözüm bulunması yönündeki çabaları güçlendirmek için tüm bölgesel ve uluslararası taraflarla temaslarını sürdürdüğünü, bu çabaların Sudan halkının haklarını korumayı ve ülkeye güvenlik ile istikrar getirmeyi hedeflediğini vurguladı.

Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan açıklamada, görüşmede su güvenliği konusunun da ele alındığı belirtildi. Toplantıda, Nil Nehri’nin iki alıcı ülkesi olarak Mısır ve Sudan’ın ortak tutumu vurgulanırken, Doğu Nil Havzası’nda uluslararası hukuka tam olarak uyulmasının önemi ve Nil Nehri üzerinde tek taraflı uygulamalara karşı kesin tutum sergilendiği kaydedildi.


Trump ile Şera arasında gerçekleşen görüşmeyle eş zamanlı olarak Suriye’ye yönelik yaptırımların askıya alınma süresi uzatıldı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve ABD Başkanı Donald Trump, 10 Kasım 2025'te Beyaz Saray'da bir araya geldi. (Suriye Cumhurbaşkanlığı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve ABD Başkanı Donald Trump, 10 Kasım 2025'te Beyaz Saray'da bir araya geldi. (Suriye Cumhurbaşkanlığı)
TT

Trump ile Şera arasında gerçekleşen görüşmeyle eş zamanlı olarak Suriye’ye yönelik yaptırımların askıya alınma süresi uzatıldı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve ABD Başkanı Donald Trump, 10 Kasım 2025'te Beyaz Saray'da bir araya geldi. (Suriye Cumhurbaşkanlığı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve ABD Başkanı Donald Trump, 10 Kasım 2025'te Beyaz Saray'da bir araya geldi. (Suriye Cumhurbaşkanlığı)

ABD Hazine Bakanlığı, Sezar Yasası kapsamında Suriye’ye uygulanan yaptırımların 180 gün süreyle askıya alındığını duyurdu. Açıklama, ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’nın Beyaz Saray’daki görüşmesiyle eş zamanlı olarak yapıldı. Bakanlık, yeni kararın 23 Mayıs’ta yürürlüğe giren önceki muafiyetin yerini aldığını bildirdi.

Şera dün Beyaz Saray’da Trump ile bir araya geldi. Görüşme, Suriye’nin uluslararası izolasyonunu sona erdirme yönünde yoğun çabalar harcadığı kritik bir yılın sonunda gerçekleşti. Geride kalan yıl, Şera için geçiş döneminde dönüm noktası niteliği taşıdı. Kısa bir süre öncesine kadar silahlı muhalif bir grubun lideri olan Şera, geçen yılın sonunda uzun yıllar ülkeyi yöneten Esed rejiminin devrilmesine öncülük etti.

t5y6
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, 10 Kasım 2025'te Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile el sıkışırken (Suriye Cumhurbaşkanlığı)

Suriye Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’nın Beyaz Saray’da bir görüşme gerçekleştirdiği bildirildi. Görüşmeye, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da katıldı. Açıklamaya göre taraflar, Suriye ile ABD arasındaki ikili ilişkileri ve bu ilişkilerin geliştirilmesi için atılabilecek adımları ele aldı. Ayrıca ortak öneme sahip bölgesel ve uluslararası konular da gündemdeydi. Bu ziyaret, bir Suriye liderinin Beyaz Saray’a yaptığı ilk resmi ziyaret olma özelliği taşıyor. Şera ve Trump, bundan altı ay önce, mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın arabuluculuğunda Riyad’da ilk kez bir araya gelmişti. O görüşmede Trump, Suriye’ye yönelik onlarca yıldır süren Amerikan yaptırımlarını kaldırma niyetini açıklamıştı.

Suriye liderinin Beyaz Saray’a gelişi ise alışılmış lider ziyaretlerinden farklı, sessiz bir şekilde gerçekleşti. Gazetecilerin göremediği yan kapıdan binaya giren Şera, Batı Kanadı’nın ana girişinde kameraların önüne çıkmadı.

sdfr
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmek üzere Beyaz Saray'a geldi, 10 Kasım 2025. (EPA)

Beyaz Saray’daki tarihi görüşme, Şera’nın Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararıyla terör listelerinden çıkarılmasından sadece günler sonra gerçekleşti.

Sezar Yasası’nın kısmi askıya alınması

Görüşme sırasında, ABD Hazine Bakanlığı 2019 tarihli Sezar Yasası kapsamındaki yaptırımların 180 gün süreyle askıya alındığını duyurdu. Bakanlık, yaptırımların Rusya ve İran ile yapılan işlemler ile bu ülkelerden yapılan mal, teknoloji, yazılım, para ve hizmet transferlerini kapsadığını belirtti.

Şera’nın Washington’a gelişiyle birlikte, ABD’nin Sezar Yasası’yla bağlantılı yaptırımları kaldırma yönündeki olumlu görüşmelerine dair haberler sızdı. Trump, Suriye’ye başarı şansı tanıyacaklarını, yabancı yatırımları çekeceklerini, ülkeyi yeniden inşa edeceklerini ve Ortadoğu’da barış ve refahı destekleyeceklerini taahhüt etti. Yetkililer, Trump’ın Kongre’yi, Sezar Yasası yaptırımlarının tamamen kaldırılması için harekete geçmeye teşvik edeceğini ifade etti.

Görüşme iki saatten uzun sürdü. Toplantı sonrası Şera, Beyaz Saray’dan çıkarken Beyaz Saray önünde toplanan Suriyeli topluluğu selamlamak için aracından indi.

Fox News, bir Amerikalı yetkiliye dayandırdığı haberinde, yönetimin Kongre’yi Sezar Yasası’nı tamamen kaldırmaya zorlayacağını ve bunun Suriye’de ekonomik büyümeyi destekleyeceğini bildirdi. Yetkili, Trump yönetiminin yasanın tamamen kaldırılmasını desteklediğini ve bu adımın başkanın yaptırımların kaldırılmasına ilişkin açıklamasıyla uyumlu olduğunu açıkladı. Yetkili ayrıca, Sezar Yasası'nın yürürlükten kaldırılmasının, ABD şirketlerinin ve bölgedeki ülkelerin Suriye'de faaliyetlerini sürdürebilmeleri için gerekli olduğunu belirtti.

Yetkili, Hazine, Dışişleri ve Ticaret bakanlıklarının yaptırımların kaldırılmasıyla ilgili adımları ve yatırımcılar için uyum kurallarını ortak şekilde duyuracağını söyledi. Ayrıca ABD’nin, Suriye’nin Washington’daki büyükelçiliğini yeniden faaliyete geçirmesine izin vererek terörle mücadele, güvenlik ve ekonomik iş birliğini güçlendireceğini bildirdi.

Suriye, DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na katılıyor

Bir Amerikalı yetkiliye göre, Şera’nın Washington ziyareti sırasında, ülkesinin DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılacağı açıklanacak. Yetkili, Suriye’nin ABD ile örgütün kalıntılarını yok etme ve yabancı savaşçı akışını durdurma konularında iş birliği yapacağını belirtti.

Suriye’nin ittifaklarının evrimi

43 yaşındaki Şera, Suriye yönetimini geçen yılın sonunda devraldı. Şera’nın liderliğindeki silahlı muhalif gruplar, kuzeybatıdaki kontrol noktalarından hızlı bir saldırı başlatarak, sadece birkaç gün içinde Beşşar Esed’i devirdi (8 Aralık 2024).

O günden bu yana Suriye, İran ve Rusya gibi Esed’in başlıca müttefiklerinden uzaklaşarak hızlı bir şekilde yeni ittifaklar kuruyor. ABD, Suriye ile İsrail arasında olası bir güvenlik anlaşması için arabuluculuk yapıyor. Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre ABD, Şam’da bir hava üssünde askeri varlık oluşturmayı planlıyor.

Trump, Beyaz Saray’da gazetecilere yaptığı açıklamada, Suriye dosyasında ‘büyük ilerleme’ kaydedildiğini söyledi. Trump, “Bence Şera iyi bir iş çıkarıyor. Bölge karmaşık, kendisi güçlü bir lider ama çok iyi anlaştık” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz mayıs ayında Riyad’daki görüşmenin ardından Trump, Suriye’ye uygulanan tüm yaptırımları kaldıracağını açıklamıştı. Ancak en sert yaptırımlar, yani Sezar Yasası, yalnızca Kongre kararıyla kaldırılabiliyor.

Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı, yasanın 2025 sonuna kadar kaldırılmasını açıkça destekliyor. Ancak uzmanlar, mevcut ABD hükümetinin kapanmasının süreci etkileyebileceğini belirtiyor. Şera’nın, yasanın kaldırılması için güçlü bir şekilde baskı yapması bekleniyor. Zira bu adım, savaşla harap olmuş Suriye’de uluslararası yatırımların canlanmasına katkı sağlayacak. Dünya Bankası, yeniden inşanın 200 milyar dolardan fazla maliyet gerektireceğini öngörüyor.

Suriye’nin sosyal dokusu da son dönemde zorlu sınavlardan geçti. Esed’in devrilmesinin ardından yaşanan şiddet olaylarında 2 bin 500’den fazla kişi hayatını kaybetti. Bu durum iç savaşın yaralarını derinleştirdi ve yeni yetkililerin tüm Suriyelileri yönetme kapasitesi konusunda soru işaretleri yarattı.