Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun İsrail'e, ‘işgal altındaki Filistin topraklarındaki yasadışı varlığını’ 12 ay içinde sona erdirme gerekliliğine ilişkin Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) danışma görüşüne uyması çağrısında bulunduğu kararının üzerinden tam bir yıl geçmesine rağmen, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun hükümeti bu kararı görmezden gelmeye devam ediyor. Bu arada, dünyanın dört bir yanındaki ülkeler iki devletli çözümü hayata geçirmek için önemli adımlar attı.
Filistin devletini tanıma niyetini açıklayan ülkelerin sayısı arttı. Suudi Arabistan ve Fransa tarafından temsil edilen iki devletli çözüm girişiminin önümüzdeki hafta ivme kazanması ve yaklaşık 15 ülkenin daha Filistin devletini tanıması bekleniyor.
İsrail’in, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana BM ve uluslararası sistemin en güçlü aracı olan BM Güvenlik Konseyi'nin kararları da dahil olmak üzere uluslararası meşruiyet kararlarına uymayı reddetmesi ilk kez olmuyor.
İsrail, BM Güvenlik Konseyi tarafından çıkarılan birçok bağlayıcı kararı ve UAD ve BM Genel Kurulu dahil olmak üzere uluslararası örgüt içindeki ve dışındaki diğer organlar tarafından çıkarılan daha fazla sayıda bağlayıcı olmayan kararı ve tutumu görmezden geldi.
‘Olağanüstü bir fırsat’
Ancak New York'taki diplomatlara göre, İsrail'in söz konusu kararlara uymaması, uluslararası toplumun ‘birikmiş eylemlerinin’ önemini azaltmıyor, çünkü onlar ‘dünya ülkelerinin çoğunluğunun aradığı hedef olan Filistin halkına kendi kaderini tayin hakkı verilmesi için belirleyici anın er ya da geç geleceğine’ inanıyorlar.
Birçok ülke, Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi'ndeki savaşı acımasızca sürdürmesinden öfke duyuyor. Bu savaş, ‘Hamas'ı ortadan kaldırmak’ sloganı altında, açlık, susuzluk ve sürekli bombardıman yoluyla Filistinlilere yönelik bir ‘soykırım’ olarak tanımlanmaktadır ve şu ana kadar 65 binden fazla Filistinlinin hayatına mal olmuştur. Batı Şeria'da yasadışı yerleşim birimlerinin artan inşasından ve yerleşimci şiddetinin artmasından bahsetmiyoruz bile.
Bazı diplomatlar, dünya liderlerinin bu ay BM Genel Kurulu'nun 80. oturumunun üst düzey toplantıları için New York'ta bir araya gelmesiyle ‘daha dinamik bir ortamın’ ortaya çıkabileceği konusunda umutlu. Bunu, yaklaşık 15 ülkenin daha Filistin devletini tanıması da dahil olmak üzere önemli adımların duyurulması için ‘olağanüstü bir fırsat’ olarak görüyorlar.
Şu anda, uluslararası örgütün 193 üyesinden 149'u Filistin devletini tanıyor.
Buna, ABD Başkanı Donald Trump yönetimini Washington'un İsrail'e koşulsuz desteğini sınırlandırmaya ve Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkının tanınmasını sağlamaya ikna etmek için küresel çapta yürütülen çabalarla ilgili önemli tartışmalar da eşlik edecek.
‘Yasadışı’ statünün tarihi
UAD 19 Temmuz 2024'te, ‘İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında varlığını sürdürmesinin yasadışı olduğunu’ teyit eden bir danışma görüşü yayınladı.
UAD, İsrail'in ‘bu yasadışı varlığı mümkün olan en kısa sürede sona erdirmek, tüm yeni yerleşim faaliyetlerini derhal durdurmak ve işgal altındaki Filistin topraklarından tüm yerleşimcileri tahliye etmekle yükümlü’ olduğunu bildirdi.
UAD, ‘tüm devletlerin bu yasadışı varlığın yol açtığı durumun yasallığını tanımama yükümlülüğü olduğu’ değerlendirmesinde bulundu. UAD tarafından yapılan açıklamada, “BM, özellikle de danışma görüşünü talep eden BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi, İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarındaki yasadışı varlığının bir an önce sona erdirilmesi için gerekli yöntem ve araçları değerlendirmelidir” denildi.
Bir yıl önce BM Genel Kurulu, İsrail'i 18 Eylül 2024 tarihinden itibaren ‘en geç 12 ay içinde’ Filistin topraklarındaki ‘yasadışı varlığını derhal sona erdirmeye’ çağıran bir karar kabul etmişti.
Karar ayrıca yeni yerleşim yerlerinin inşasının durdurulmasını, İsrail tarafından el konulan arazi ve mülklerin iadesini ve Filistinli mültecilerin geri dönüşünü talep ediyordu.
Ayrıca, üye devletlere, silahların Filistin topraklarında kullanılabileceğine dair ‘makul’ gerekçeler varsa, İsrail'e silah ihracatını durdurmak için önlemler almaları ve işgal altındaki topraklarda ‘İsrail'in yasadışı varlığının sürdürülmesine’ katkıda bulunan kişilere yaptırımlar uygulamaları çağrısında bulunuldu.
Bu, Filistin Yönetimi'nin BM'de ek haklar ve ayrıcalıklar elde etmesinden bu yana resmi olarak sunulan ilk karardı. Bu haklar arasında Genel Kurul salonunda BM üyeleri arasında bir koltuk ve karar tasarısı önerme hakkı da bulunuyor.
Trump yönetiminin, Filistin heyetinin mevcut oturuma katılmasını engellemek amacıyla heyet üyelerine vize vermeme veya daha önce verilmiş vizeleri iptal etme kararının ardından, Genel Kurul bugün, Devlet Başkanı Mahmud Abbas da dahil olmak üzere Filistin heyetinin üyelerinin mevcut teknik imkanlar aracılığıyla oturuma katılmalarına izin veren yeni bir karar tasarısını oylamaya karar verdi.
Bu, ABD'nin aldığı önlemlere rağmen Filistin'in sesinin bu oturumda duyulmaya devam edeceği anlamına geliyor.