Tommy Robinson’ın ırkçılık ve suç geçmişi

Robinson’ın arkasında kim var?

Görsel: Eduardo Ramon
Görsel: Eduardo Ramon
TT

Tommy Robinson’ın ırkçılık ve suç geçmişi

Görsel: Eduardo Ramon
Görsel: Eduardo Ramon

Con Coughlin

Elon Musk'ın bu ayın başlarında Londra'da düzenlenen göçmen karşıtı bir gösteride boy göstermesi, Birleşik Krallık'ta düzensiz göçmenlerin sayısı ve etkisi konusunda son derece kutuplaşmış tartışmaları körükleyen İngiliz sağcı aktivist Tommy Robinson'ın artan nüfuzunun adeta bir kanıtıydı.

Musk, Robinson tarafından düzenlenen ve organizatörlerin tahminlerine göre 150 bin kişilik büyük bir kalabalığın katıldığı mitingde baş konuşmacıydı.

Göçmen karşıtlarının düzenlediği ‘Birleşik Krallık'ı Birleştirin!’ gösterisi sebebiyle Londra'nın merkezinde şiddetli çatışmalar yaşanırken en az yirmi beş kişi tutuklandı. Polis, güvenlik bariyerlerini aşmaya çalışan protestocuların fiziksel ve sözlü saldırılarına maruz kaldı. Şiddet olayları sırasında 26 polis memuru yaralandı.

Gerçek adı Stephen Yaxley-Lennon olan Robinson, kalabalığa hitap ederek, yasadışı göçle mücadele konusundaki fikirlerini tekrarlayan politikacıları eleştirdi ve İngiltere mahkemelerinin ‘yerel halkın’ haklarından çok, yasadışı göçmenlerin haklarına öncelik verdiğini iddia etti. Bu açıklamaların ardından, İngiltere Temyiz Mahkemesi, sığınmacıların Essex şehrinin Epping kasabasındaki bir otelde konaklamasını engelleyen mahkeme kararını bozdu.

Ancak etkinliğin en önemli olayı, ABD’li iş adamı Elon Musk’ın sürpriz bir şekilde canlı yayında kalabalığa hitap etmesi oldu. Birleşik Krallık'ta ‘kontrolsüz kitlesel göç’ olarak nitelendirdiği durumu kınayan Musk, Birleşik Krallık’ta ‘hükümet değişikliği’ çağrısında bulundu. Robinson ile yaptıkları sohbette “Harekete geçilmeli” diyen Musk, “Parlamento feshedilmeli ve yeni seçimler yapılmalı” ifadelerini kullandı.

Sohbet sırasında protestoculara ‘şiddet geliyor’ uyarısında bulunan Musk, “Ya savaşırsınız ya da ölürsünüz” dediği için İngiliz politikacılar tarafından sert bir şekilde eleştirildi.

“Etkinliğin en önemli anı, ABD’li iş adamı Elon Musk'ın sürpriz bir şekilde canlı yayında kalabalığa seslenmesi oldu. Musk, Birleşik Krallık'ta ‘kontrolsüz kitlesel göç’ olarak nitelendirdiği durumu kınadı ve ‘hükümet değişikliği’ çağrısında bulundu.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın sözcüsü bu eleştirilere yanıt vererek, “Birleşik Krallık adil, hoşgörülü ve saygılı bir ülkedir” dedi. Sözcü, ‘İngiliz halkının en son istediği şeyin bu tür tehlikeli ve tartışmalı söylemler olduğunu’ da sözlerine ekledi.

Musk'ın mitinge katılımı tartışma yaratırken son zamanlarda Musk’ın dünyanın en prestijli bilim kurumu olan Royal Society'den üyeliğinin iptal edilmesi yönünde artan çağrılara yol açtı.

Starmer hükümeti, bu yıl sayısı 30 bini aşan düzensiz göçmenlerin Birleşik Krallık'a akışını durdurmak için mücadele ederken Robinson, mitingteki kalabalık ve Musk gibi tanınmış bir konuşmacıyı çekebilme gücünün, onun uzun süredir sürdürdüğü göçmen karşıtı kampanyasının ivme kazandığının kanıtı olduğunu vurguladı.

Kalabalık aşırı sağcı sloganlar atarken, bazıları İngiltere bayrakları, Aziz Yorgi Haçı (Saint George's Cross) bayrakları ve İsrail bayrakları taşıyarak aşırı sağcı parti Ulusal Cephe'nin (NF) adını haykırdı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Robinson, aşırı sağcı bir aktivist olmasının yanı sıra, geçmişte Amerikan sağcı destekçilerinden finansal destek almış olan hüküm giymiş bir suçlu. Eski bir İngiliz Ulusal Partisi (BNP) üyesi olan Robinson, 2009 yılında İngiliz Savunma Ligi'ni (EDL) kurdu ve 2013 yılına kadar bu örgütün liderliğini yaptı.

Kalabalık aşırı sağcı sloganlar atarken, bazıları “Ulusal Cephe”nin adını haykırarak Birleşik Krallık, Aziz Yorgi Haçı ve İsrail bayrakları salladı.   

Robinson'ın siyasete olan ilgisi, memleketi Luton'da meydana gelen değişikliklerin farkında olmasından kaynaklanıyor gibi görünüyor. Takipçileri birçok terörist komploya karışmış olan aşırılık yanlısı İslamcı ağ ‘Al-Muhajiroun’ Luton'da güçlü bir nüfuz alanına sahipti. Bu yüzden Robinson ve destekçileri, polisin sokaklarında ‘radikal İslamcılık’ tehdidini ele almadaki başarısızlığı veya ihmali konusunda endişelenmeye başladı.

Robinson, 2012 nisanında aşırı sağcılık konusunu ele alan BBC programı The Big Questions'a katıldı. Program sırasında, İngiliz Müslüman yorumcu Mo Ansar onu kendisi ve ailesiyle akşam yemeğine davet etti. Bu davetin ardından on sekiz ay süren toplantılar yapıldı. Bu toplantılarda radikal İslam, aşırılık sorunu ve Müslümanların toplumdaki yeri tartışıldı. Bu toplantılar, BBC tarafından yayınlanan When Tommy Met Mo adlı belgesel filmde kayıt altına alındı.

gfhn
Londra'da aşırı sağ tarafından düzenlenen bir gösteriye katılan Tommy Robinson (AFP)

Robinson, 2015 yılında o yıl Avrupa'da göç krizinin doruk noktasında Dresden'de kurulan Alman göçmen karşıtı örgüt Pegida'nın İngiliz şubesi Pegida UK'ye katılarak İslam karşıtı protestolara geri döndü. Robinson, Pegida tarafından geçtiğimiz ekim ayında düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada ‘İslamcı teröristler’ olarak tanımladığı kişilerin mülteci kılığında ülkeye sızdıklarını iddia etti ve bunun karşı koyulması gereken bir tehdit olduğunu söyledi.

Robinson, 2017 ile 2018 yılları arasında Amerikalı Yahudi milyarder Robert Schellman'dan mali destek aldıktan sonra, Kanadalı Rebel News internet sitesine İngiliz muhabiri olarak katıldı. İslam dinine düşmanlığıyla tanınan kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan David Horowitz Freedom Center tarafından yönetilen ‘Schillman Fellowship’ adlı bu destek, Robinson'un kamuoyundaki imajını iyileştirmesini ve kendisini profesyonel bir ‘gazeteci’ olarak sunmasını sağladı. The Observer'da yer alan haberlere göre Robinson bu dönemde 85 bin sterlin aldı.

Robinson, son 20 yılda beş kez hapis yattı.

Robinson, son 20 yılda beş kez hapis cezasına çarptırıldı. İlk mahkumiyeti 2005 yılında, fiili saldırı, tutuklanmaya direnmeye çalışan görev dışı bir polis memuruna saldırı ve yerde yatarken kafasına tekme atma suçlarından oldu.

Ardından, 2013 yılında ABD’ye girmek için pasaport sahteciliği ve kullanımı suçlarından hapse atıldı. Robinson, 2019 yılında, mahkumiyetinden bir yıl önce bir çocuk cinsel istismar çetesinin yargılanmasına yasadışı müdahalesi nedeniyle mahkemeye itaatsizlik suçundan tekrar hapse atıldı.

Robinson'ın 2021 yılında, bir gazeteci ve onun hukuk ortağını taciz ettiği gerekçesiyle beş yıl boyunca onlara yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme kararı çıkarıldı. Ayrıca Huddersfield'da bir Suriyeli öğrenciye iftira attığı için de mahkum edildi. Ancak, tekrar suç işleyen Robinosn, bu defa mahkemeye itaatsizlikten bir başka hüküm giyerek 2024 yılının ekim ayında 18 ay hapis cezası aldı.

Bu ayki ‘Birleşik Krallığı Birleştirin!’ etkinliğinde kalabalığa hitap eden Robinson, “Saldırıya uğrayan ve ihlal edilen sadece İngiltere değil, tüm Batı ülkeleri aynı sorunla, yani kasıtlı ve organize bir istila ve gözlerimizin önünde gerçekleşen Avrupa vatandaşlarının yerini alma süreciyle karşı karşıya” ifadelerini kullandı.

Daha sonra BBC'ye olayla ilgili yorum yapan bir devlet bakanı, Robinson'un sözlerini ‘endişe verici’ olarak nitelendirdi. Öte yandan Ekonomi Bakanı Peter Kyle, barışçıl protestoların toplanma özgürlüğü ve ifade özgürlüğü dahil olmak üzere temel özgürlüklerin meşru bir şekilde kullanılması olduğunu vurguladı.

Bakan Kyle, bu tür anların, iktidarda olanların göçmenlik sorunu da dahil olmak üzere toplumu rahatsız eden derin endişeleri gidermek için daha fazla çaba sarf etmeleri için ‘acil çağrılar” olduğunu ekledi. Robinson gibi kişilerin ‘İngiliz toplumunda var olan endişe ve adaletsizlik duygularını istismar edebildiklerini’ belirten Ekonomi Bakanı, “Beni en çok endişelendiren, toplumumuzda ve diğer toplumlarda, özellikle demokratik olanlarda var olan bölünmeler. Şu anda bölünme artık sol ve sağ arasında değil” diye devam etti.

Kyle, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunun büyük bir kısmı, küresel finansal kriz ve bunun ülke çapındaki yerel topluluklar üzerinde yarattığı derin etkiye kadar uzanıyor ve o zamandan beri sosyal dokumuzu onarmayı henüz başaramadık.”

Birleşik Krallık Avam Kamarası’nda en uzun süre görev yapması ve Afrika kökenli ilk milletvekili olması nedeniyle ‘Meclisin annesi’ olarak bilinen deneyimli milletvekili Diane Abbott, aynı gün karşı yürüyüşe katıldı ve daha sonra o gün yaşadıklarını anlatan bir makale yayınladı.

Makalede şu ifadeler yer aldı:

“Bazı yorumcular, bu tür eylemlerin yalnızca marjinal grupların hoşnutsuzluğunun bir ifadesi olduğunu savunuyor. Ancak merak ediyorum: Bu yorumcular Londra'nın merkezinde bulunmuş ve Aziz Yorgi Haçı bayraklarını düşmanca bir tavırla taşıyan (neredeyse tamamı erkek olan) kalabalığı, bazılarının polis memurlarına saldırıp benim gibi insanlara tükürdüğünü kendi gözleriyle görmüş olsalardı, fikirlerini değiştirirler miydi?”

Robinson'un aşırı sağcı, göçmen karşıtı kampanyasının Birleşik Krallık'taki politikacıların büyük çoğunluğu tarafından geniş çapta kınandığına şüphe yok. Ancak, hareketin Elon Musk gibi önde gelen isimleri konuşmacı olarak çekebilme yeteneği, bunun İngiltere’nin siyasi ve sosyal manzarasında göz ardı edilemeyecek bir fenomen olduğunu kanıtlıyor.



İsrail basını: Muhalefet kanadından dört partinin liderleri seçimlere hazırlık için bir cephe oluşturma konusunda anlaştı

İsrail muhalefet partisi Yeş Atid'in lideri Yair Lapid (DPA)
İsrail muhalefet partisi Yeş Atid'in lideri Yair Lapid (DPA)
TT

İsrail basını: Muhalefet kanadından dört partinin liderleri seçimlere hazırlık için bir cephe oluşturma konusunda anlaştı

İsrail muhalefet partisi Yeş Atid'in lideri Yair Lapid (DPA)
İsrail muhalefet partisi Yeş Atid'in lideri Yair Lapid (DPA)

İsrail gazetesi Haaretz dün, İsrail muhalefetinden dört partinin liderlerinin önümüzdeki dönemde yapılacak olası seçimlere hazırlık amacıyla birleşik cephe oluşturma konusunda anlaşmaya vardıklarını bildirdi.

Gazete, cephenin görevinin bir sonraki hükümetin temel ilkelerini belirlemek, bir anayasa taslağı hazırlamak ve İsrail'in ‘Yahudi, demokratik ve Siyonist devlet’ kimliğini korumak olacağını yazdı.

Ön saflarda muhalefet partisi Yeş Atid'in lideri Yair Lapid, Yisrael Beiteinu Partisi’nin lideri Avigdor Lieberman, Yachad Partisi’nin lideri Gadi Eizenkot ve Demokratik Parti'nin lideri Yair Golan yer aldı.

İsrial gazetesi Haaretz, dört liderin son haftalarda birkaç tur görüşme yaptığını ve bir sonraki toplantıyı ekim ayı başlarında yapma konusunda anlaştıklarını belirtti.

Haaretz, Naftali Bennett ve Benny Gantz'ın yaklaşan toplantılara katılmalarının beklendiğini yazdı.


Taliban: Bagram Hava Üssü'nün ABD kontrolüne geri verilmesi konusunda anlaşmaya varılması ‘imkânsız’

ABD birliklerinin çekilme sürecinin son gününde Bagram Hava Üssü'nün dışındaki bir kontrol noktasında duran Afgan askerleri... 2 Temmuz 2021 (Reuters)
ABD birliklerinin çekilme sürecinin son gününde Bagram Hava Üssü'nün dışındaki bir kontrol noktasında duran Afgan askerleri... 2 Temmuz 2021 (Reuters)
TT

Taliban: Bagram Hava Üssü'nün ABD kontrolüne geri verilmesi konusunda anlaşmaya varılması ‘imkânsız’

ABD birliklerinin çekilme sürecinin son gününde Bagram Hava Üssü'nün dışındaki bir kontrol noktasında duran Afgan askerleri... 2 Temmuz 2021 (Reuters)
ABD birliklerinin çekilme sürecinin son gününde Bagram Hava Üssü'nün dışındaki bir kontrol noktasında duran Afgan askerleri... 2 Temmuz 2021 (Reuters)

Afganistan’daki Taliban hükümetinden bir yetkili, ABD Başkanı Donald Trump'ın Bagram Hava Üssü'nün ABD'ye iade edilmemesi halinde ülkeye belirsiz yaptırımlar uygulayacağı tehdidinde bulunmasının ardından, bugün Bagram Hava Üssü konusunda bir anlaşmaya varmanın ‘imkânsız’ olduğunu bildirdi.

Yerel basında yer alan açıklamalara göre, Taliban hükümetinin Genelkurmay Başkanı Fasihuddin Fitrat, “Son zamanlarda, bazıları Bagram Hava Üssü'nü geri almak için Afganistan ile müzakerelere başladıklarını söylediler” dedi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Fitrat, “Afganistan topraklarının bir santimetrekaresi üzerinde bile anlaşma yapılması imkânsız. Buna ihtiyacımız yok” ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı Donald Trump dün, Taliban'ın Bagram Hava Üssü'nü ABD'ye iade etmemesi halinde Afganistan'a belirsiz yaptırımlar uygulayacağı tehdidinde bulundu.

Trump, Truth Social platformunda şunları yazdı: “Afganistan, Bagram Hava Üssü'nü onu inşa edenlere, yani ABD'ye iade etmezse kötü şeyler olacak.”

Bu belirsiz tehdit, Trump'ın Birleşik Krallık’a yaptığı resmi ziyaret sırasında ABD'nin üssün kontrolünü geri alması fikrini ortaya atmasından birkaç gün sonra geldi.

Afganistan'ın en büyük hava üssü olan Bagram, 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Washington'un Taliban'a karşı savaşında önemli bir dayanak noktasıydı.

ABD ve NATO güçleri, Temmuz 2021'de kaotik bir şekilde Bagram'dan çekildi ve Taliban, Afganistan'ın büyük bir bölümünü kontrol altına aldıktan sonra tüm ülke üzerinde hakimiyetini sıkılaştırdı.

Trump, iktidara döndüğünden beri üssün terk edilmesini eleştirdi ve ABD'nin Afganistan'dan çekilmesini yönetme şekli nedeniyle selefi Joe Biden'ı suçladı. Beyaz Saray muhabirleri dün geç saatlerde, ABD Başkanı’na Bagram Hava Üssü'nü geri almak için ABD askerleri göndermeyi düşünüp düşünmediğini sordu. Trump ise şu yanıtı verdi: “Bu konuyu şu an konuşmayacağız. Ancak Afganistan ile görüşüyoruz ve o üssü geri istiyoruz. Geri vermezlerse, ne yapacağımı göreceksiniz.”


Analiz haber: Rusya’nın Estonya semalarında uçan savaş uçakları, Putin'in ABD ve NATO'ya gönderdiği bir mesaj

ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Alaska'nın Anchorage kentinde bir araya geldi, 15 Ağustos 2025 (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Alaska'nın Anchorage kentinde bir araya geldi, 15 Ağustos 2025 (Reuters)
TT

Analiz haber: Rusya’nın Estonya semalarında uçan savaş uçakları, Putin'in ABD ve NATO'ya gönderdiği bir mesaj

ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Alaska'nın Anchorage kentinde bir araya geldi, 15 Ağustos 2025 (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Alaska'nın Anchorage kentinde bir araya geldi, 15 Ağustos 2025 (Reuters)

ABD’li analist Max Boot, Batılı uzmanların geçen hafta en az 19 Rus insansız hava aracının Polonya hava sahasına girmesinin kaza mı yoksa kasıtlı mı olduğu konusunda hâlâ tartıştıklarını söylüyor. Cuma günü geldiğinde, üç Rus MiG-31 savaş uçağının Estonya hava sahasına alışılmadık derecede uzun bir süre (12 dakika) girdiğini ve NATO savaş uçakları olan İtalyan F-35'lerin onları durdurmak için acilen havalandığını bildirdi.

Alman Haber Ajansı DPA’nın aktardığına göre Estonya Dışişleri Bakanı Maagus Tsahkna, yazılı olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Rusya bu yıl Estonya hava sahasını dört kez ihlal etti, bu da başlı başına kabul edilemez bir durum. Ancak bugün üç savaş uçağının hava sahamızı ihlal ettiği bu olay, küstahlığıyla eşi benzeri görülmemiş bir olaydır.”

Ancak, Amerikan Dış İlişkiler Konseyi'nin Jane J. Kirkpatrick Ulusal Güvenlik Araştırmaları Vakfı'nın kıdemli üyesi, konsey tarafından yayınlanan bir raporda, Estonya olayının Polonya'ya yapılan saldırıdan sadece dokuz gün sonra meydana geldiğini (ve bir Rus İHA’sının Romanya üzerinde uçmasından sadece beş gün sonra), bu olayların sadece kazalar olmayabileceği, aksine Rusya'nın NATO'yu sindirmek için test ediyor olabileceği sonucunu pekiştirdi.

Ancak, Amerikan Dış İlişkiler Konseyi'nin (CFR) Jane J. Kirkpatrick Ulusal Güvenlik Araştırmaları Vakfı'nın kıdemli üyesi olan Boot, CFR tarafından yayınlanan bir raporda, Estonya olayının Polonya'ya yapılan saldırıdan sadece dokuz gün sonra meydana geldiğini (ve bir Rus insansız hava aracının Romanya üzerinde uçmasından sadece beş gün sonra) meydana geldiğini belirterek, bu olayların sadece kazalar olmayabileceği, aksine Rusya'nın NATO'yu sindirmek için test ediyor olabileceği sonucunu pekiştirdi.

Bu sonucu destekleyen kanıtlar bulunuyor. Boot'a göre 2023 ile 2024 yılları arasında Rusya'nın Avrupa'daki sabotaj operasyonları üç katından fazla arttı.

ABD gazetesi New York Times, geçtiğimiz hafta yetkililerin sadece geçtiğimiz yıl içinde Rusya ve diğer düşmanların Batı enerji sistemlerini bozduğunu, ulusal seçimlere müdahale ettiğini, kargo uçaklarına yangın çıkaran cihazlar yerleştirmeyi planladığını ve faillerin kimliklerini gizlemek için gizli saldırılarla sağlık hizmetleri ağlarına ve yasal kayıtlara sızdığını söylediğini aktardı.

Öte yandan Rusya’nın 28 Ağustos'ta Kiev'e düzenlediği ve 23 kişinin hayatını kaybettiği hava saldırısında Avrupa Birliği (AB) ve Bİrlişik Krallık’ın uluslararası eğitim ve kültürel fırsatlardan sorumlu en büyük organizasyonu British Council ofisleri de zarar gördü.

Bu saldırı, Avrupalı NATO liderleri arasında öfke ve endişe uyandırdı. Bu, bir veya iki münferit olay olabilir. Ancak Boot, “Tüm olaylar münferit miydi?” sorusunu sorup “Bu pek olası değil” diye ekledi.

Bu eylemler, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Avrupa'ya Ukrayna'ya verdiği desteği azaltması için bir mesaj gönderdiği şeklinde yorumlandı. Ancak Boot'a göre daha endişe verici başka bir olasılık daha var. O da Putin, Baltık cumhuriyetleri gibi üye ülkelere yönelik Rus saldırganlığına NATO'nun tepkisini test ediyor olabilir. Peki ABD liderliğindeki NATO üyesi diğer ülkeler onlara yardım edecek mi, etmeyecek mi?

Eğer Putin bunu öğrenmeye çalışıyorsa, aldığı ılık tepki endişe verici. NATO liderleri, cephe hattındaki ülkelerin hava sahasını savunmak için Eastern Guardian adlı yeni bir girişim başlattıklarını duyurdu. Danimarka buna iki F-16 ve bir fırkateyn, Fransa üç Rafale savaş uçağı ve Almanya dört Eurofighter Typhoon model avcı uçağı ile katkıda bulunuyor ve daha fazla katkı yapılması bekleniyor.

Ancak, ABD’nin tepkisi hayal kırıcıydı ve aslında hiç tepki vermedi. Başkan Donald Trump, Polonya hükümeti bunun kasıtlı bir provokasyon olduğunu ısrarla belirtmesine rağmen, Rusya’nın insansız hava araçlarının (İHA) Polonya'ya girmesinin kazara olabileceğini defalarca öne sürdü.

Trump, Rusya'nın eylemlerini kınamak yerine sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda “Rusya'yı Polonya hava sahasını insansız hava araçlarıyla ihlal etmeye iten nedir? Bu, sert bir uyarıdan çok bir komedyenin giriş konuşmasına benziyor” diye yazdı.

Fox News geçtiğimiz perşembe günü Trump'a insansız hava araçları (İHA) hakkında tekrar soru sorduğunda, Trump, Polonya'ya girişlerinin kazara olmuş olabileceğini yineledi, ancak “Yine de o kadar yaklaşmamaları gerekirdi” diye eklemeyi ihmal etmedi.

Trump, Birleşik Krallık ziyareti sırasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Putin'in barışa ulaşma çabalarına iş birliği yapmamasından duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi. Putin’in kendisini hayal kırıklığına uğrattığını ifade eden ABD Başkanı, “Yani, çok sayıda insanı öldürüyor ve öldürdüğünden daha fazlasını kaybediyor. Ancak bu ABD’yi etkilemiyor” dedi. Trump, Putin'i saldırganlığı nedeniyle cezalandırma niyetinde olmadığını da sözlerine ekledi.

Trump, 13 Eylül'de Truth Social üzerinden yaptığı paylaşımda harekete geçmemek için yeni bir bahane sunarak “Tüm NATO ülkeleri aynı fikirde olup aynı şeyi yapmaya başladığında ve tüm NATO ülkeleri Rusya'dan petrol almayı bıraktığında, Rusya'ya önemli yaptırımlar uygulamaya hazırım” diye yazdı. Trump ayrıca Avrupalıların “Çin'e yüzde 50 ile yüzde 100 arasında gümrük vergisi’ uygulamalarını umduğunu da ekledi.

Avrupa'nın Rusya'dan enerji ithalatı 2022 yılından bu yana yüzde 89 oranında azaldı. Avrupa, planlanandan bir yıl önce, 2026 yılı sonuna kadar Rusya'dan sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatını tamamen durdurmayı planlıyor. Macaristan ve Slovakya, Rusya'dan önemli miktarda petrol satın alan tek iki Avrupa ülkesi olmaya devam ediyor ve her iki ülke de Trump'ın popülist müttefikleri tarafından yönetiliyor.

Amaç, Putin'e saldırganlığını sona erdirmesi için baskı yapmaksa, ABD, Putin'e en yakın iki Avrupalı lider olan Macaristan Cumhurbaşkanı Viktor Orbán ve Slovakya Başbakanı Robert Fico'nun yaptırım kampanyasına katılmasını beklemeden yeni yaptırımlar uygulamalı.

Ancak Trump, Hindistan'a Rusya'dan petrol alımı nedeniyle yüzde 50 gümrük vergisi uygularken, göreve geldiğinden bu yana Moskova'ya herhangi bir ek yaptırım uygulamadı. Hatta Rusya'yı, diğer tüm ülkelere uyguladığı “karşılıklı” gümrük vergilerinden muaf tuttu.

Boot'a göre Putin'e Ukrayna'daki savaşı sürdürmenin ve saldırganlığını NATO üyesi komşu ülkelere yaymanın bedelini ödeyemeyeceği mesajını vermenin tek yolu olarak, Trump’ın Putin’e karşı sert bir tutum sergilemek istememesi nedeniyle, ABD Kongresi'nin onun onayını beklemeden harekete geçip Rusya’ya sert yaptırımlar uygulaması ve Ukrayna'ya ek askeri yardım sağlaması zamanı geldi.