İsrail, Gazze'deki seçilmişlerin ve ileri gelenlerin ailelerini öldürüyor

Çünkü bu kişiler, Hamas yerine Gazze Şeridi'ndeki yerel yönetimleri yönetmek için İsrail'le iş birliği yapmayı reddetti

İsrail'in dün Gazze şehrine düzenlediği hava saldırısının ardından yoğun dumanın içinden geçen bir Filistinli (EPA)
İsrail'in dün Gazze şehrine düzenlediği hava saldırısının ardından yoğun dumanın içinden geçen bir Filistinli (EPA)
TT

İsrail, Gazze'deki seçilmişlerin ve ileri gelenlerin ailelerini öldürüyor

İsrail'in dün Gazze şehrine düzenlediği hava saldırısının ardından yoğun dumanın içinden geçen bir Filistinli (EPA)
İsrail'in dün Gazze şehrine düzenlediği hava saldırısının ardından yoğun dumanın içinden geçen bir Filistinli (EPA)

ABD yönetimi ile Arap ve İslam ülkeleri savaş sonrası Gazze Şeridi'nin geleceğini tartışırken, İsrail, Gazze Şeridi'nin bazı bölgelerinde kurduğu ve desteklediği silahlı gruplara benzer şekilde, belirli bölgelerde faaliyet gösteren yerel oluşumların kurulması ve yönetilmesinde kendisiyle iş birliği yapmayı reddeden Gazzeli aileleri hedef almaya başladı.

Son birkaç gün ve saat içinde İsrail, Gazze şehrindeki tanınmış ailelere yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. Daha sonra, bu ailelerin önde gelenleri ve büyüklerinin, İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet’in (Şabak) ‘yaşadıkları bölgelerde yerel işleri ve insani yardımı yönetmek üzere kurulacak organların oluşturulması ve yönetimine katılma’ teklifini reddettikleri ortaya çıktı.

dfv
Gazze şehrinde dün meydana gelen İsrail hava saldırısı sırasında Filistinliler (EPA)

Gazze şehrindeki güvenlik ve saha kaynakları Şarku’l Avsat'a, Şin-Bet görevlilerinin, Gazze Şeridi'ni büyük aileler tarafından kontrol edilen yerel bölgelere bölmeyi amaçlayan İsrail projesinde çalışmak üzere, şehirdeki evlerinde kalan Bekr ve Dağmeş ailelerinin önde gelen üyeleriyle temasa geçtiklerini söyledi. Bu projenin amacı, Hamas ve direnişle savaşmak, İsrail'e ücretsiz güvenlik bilgileri sağlamak ve bu konuda İsrail'in siyasi hedeflerine hizmet etmek, böylece İsrail'in daha sonra geri çekilmesini ve Gazze Şeridi'ni yönetecek herhangi bir Filistin hükümetinin kurulmasını engelleyerek, Filistin devletinin geleceği için herhangi bir temel oluşturulmasını önlemekti.

Kaynaklara göre bu aileler, Şin-Bet görevlileriyle iş birliği yapmayı reddettikten sonra, İsrail güçleri bu ailelerin üyelerine ait evlere bir dizi saldırı düzenledi.

Kaynaklar, İsrail ordusunun Gazze şehrinin güneyindeki es-Sabra mahallesinde Dağmeş ailesine karşı bir katliam gerçekleştirdiğini, bir evde 30 kişiyi öldürdüğünü ve en az 20 kişinin halen enkaz altında olduğunu, kurtarma ekiplerinin bu kişileri kurtaramadığını belirtti.

Kaynaklar, İsrail ordusunun dün şafak vakti, Gazze şehrinin batısındaki eş-Şati Mülteci Kampı’nın güneyinde Bekr ailesine ait bir evi bombaladığını, altı aile üyesini öldürdüğünü ve 11 kişiyi yaraladığını bildirdi. Öğle saatlerinde ise İsrail ordusu, aileye ait olduğu bilinen çok katlı bir evi bombalayarak birçok çocuğu yaraladı ve şehrin batısındaki Gazze limanı yakınlarında boş bir binayı daha bombaladı.

dfgt
Aileleriyle birlikte Gazze şehrinden ayrılıp güneye gelmek zorunda kalan iki Filistinli çocuk, 27 Eylül 2025 (Reuters)

Bekr ailesinin önde gelen bir üyesi Şarku’l Avsat'a, İsrail istihbaratının ailenin diğer önde gelen üyeleriyle temasa geçerek, Hamas unsurlarının temizlendiği eş-Şati Mülteci Kampı’nı kontrol etmek için silahlı bir grup kurmalarını istediğini söyledi. Ailenin bu plana katılmayı kategorik olarak reddettiğini doğruladı.

Güvenliği nedeniyle ismini vermek istemeyen aile üyesi, temas kurulduğu andan itibaren ailenin misillemeye maruz kalacağını anladığını ve şu anda da bunun gerçekleştiğini söyledi. Bu nedenle aile, hemen bir toplantı düzenleyerek, özellikle kadın ve çocukların şehrin güneyindeki bölgeden ayrılmalarını ve Gazze Şeridi'nin güneyine kaçmalarını istedi.

Bekr ailesi, Gazze Şeridi'nin en büyük ailelerinden biri ve balıkçılık sektöründe önemli bir rol oynuyor. Aile mensupları arasında, savaş sırasında ve öncesinde suikasta kurban giden bazı El Fetih ve İslami Cihat Hareketi liderleri de bulunuyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan aile üyesi, ailenin kararının, işgalle her türlü iş birliğini reddeden milliyetçi bir tutumdan kaynaklandığını ve amacının Hamas'ı veya başka herhangi bir örgütü desteklemek olmadığını açıkladı.

dfv
Gazze şehrinden ayrılıp Gazze Şeridi’nin güneyine giden Filistinliler, 26 Eylül 2025 (EPA)

Şarku’l Avsat, Dağmeş ailesinin hiçbir büyük üyesine ulaşamadı.

İsrail son zamanlarda, bu ailelerden güvenlik veya suç geçmişi olan ve şu anda doğu Refah, doğu Han Yunus, Gazze şehrinin doğusu ve Gazze Şeridi’nin kuzeyi dahil olmak üzere çeşitli bölgelerde faaliyet gösteren bireylerden oluşan silahlı grupların oluşturulmasına güveniyor.

Birçok aile, Yaser Ebu Şebab, Rami Halas, Husam el-Astal ve diğerleri gibi bu gruplarla çalışan aile üyelerini reddetti. Hamas, bu silahlı gruplara mensup militanlara defalarca pusu kurmayı başardı, bazılarını öldürdü ve yaraladı, hatta bazılarını güvenlik etkisinin halen devam ettiği bölgelerde halkın gözü önünde kasten tutuklayıp infaz etti.

İsrail'in bu hamlesi, Gazze Şeridi'ni bölme girişimidir. Bu plan, Yoav Gallant'ın İsrail Savunma Bakanlığı'nın başına geçtiği savaşın ilk yılından sonra uygulanmaya çalışılmıştı. Ancak Hamas, liderleri uyarmayı ve tehdit etmeyi başardı ve o dönemde İsrail ile iş birliği yapmaya çalışan en az iki ismi öldürdü. Bu da planın başarısız olmasına neden oldu.

ABD yönetimi, Arap, İslam ve diğer ülkelerle iş birliği içinde, Filistin Yönetimi sorumluluklarını üstlenip Mısır'da eğitim gördükten sonra kendi polis gücünü konuşlandırıncaya kadar, Arap katılımı ve Arap ordularından bir güvenlik gücünün varlığıyla Gazze Şeridi'ni yönetmek üzere geçici bir komite kurma planını bir kez daha değerlendiriyor.

Son günlerde Şarku’l Avsat'a konuşan bazı Hamas kaynaklarına göre hareket, iktidarı bırakmak da dahil olmak üzere Gazze Şeridi'nin geleceği ile ilgili tüm önerileri olumlu bir şekilde değerlendirmeye açık.

Aslında, ABD dahil birçok taraf arasında, geçici bir ateşkes olsa bile, İsrail'in Gazze Şeridi'nden kademeli olarak çekilmesi ve geçici yönetim komitesine iktidarın devredilmesi için kapsamlı bir planın uygulanmasının önünü açacak bir anlaşmaya varılabileceğine dair bir iyimserlik var. Bu, reformlar gerçekleştirildikten sonra Filistin Yönetimi'nin geri dönüşünün önünü açacak.



Trump, Filistin ve askıdaki kırmızı çizgiler

Trump, Beyaz Saray'daki ofisinde, 25 Eylül 2025 (Reuters)
Trump, Beyaz Saray'daki ofisinde, 25 Eylül 2025 (Reuters)
TT

Trump, Filistin ve askıdaki kırmızı çizgiler

Trump, Beyaz Saray'daki ofisinde, 25 Eylül 2025 (Reuters)
Trump, Beyaz Saray'daki ofisinde, 25 Eylül 2025 (Reuters)

Brian Katulis

ABD'nin Ortadoğu politikasının odak noktası, New York'taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu koridorlarından başkent Washington'a kayıyor. ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile son sekiz ayda dördüncü kez bir araya geliyor.

Trump, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, göçmenlik konusundaki sert tutumu ve iklim değişikliğine ilişkin şüpheci yaklaşımı da dahil olmak üzere, dünya görüşünün merkezinde yer alan bir dizi konuyu vurguladı. Ancak, dünyanın karşı karşıya olduğu en karmaşık sorunları ele almak için gerçekçi ve pratik bir plan sunmayı başaramadı.

Ancak en dikkat çekici olan Trump’ın BM Genel Kurul oturumlarının oturum aralarında Arap ve İslam ülkelerinin liderleriyle yaptığı toplantıydı. Öte yandan Trump’ın İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etme olasılığıyla ilgili açıklaması, Trump ile Netanyahu arasında yapılacak olan toplantının önünü açtı.

Trump’ın öngörülemez tutumlar sergileme eğilimi ve uluslararası sahnede sözleri ile eylemleri arasında sürekli görülen çelişkiden duyduğu gurur göz önüne alındığında, Trump’ın önümüzdeki haftalarda Ortadoğu meselelerinde izleyeceği yön hakkında ipuçları içermesine rağmen, tek bir toplantıya veya kamuoyuna yaptığı açıklamaya güvenmek zor. Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan akatardığı analize göre  Trump’ın Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine yapacağı ziyaretin, geçmişte koordinasyon eksikliği ve bazı çelişkilerin görüldüğü ABD'nin bölgeye yönelik politikasında bir dönüm noktası olması bekleniyor.

Trump'ın ikinci barış planının sinyalleri

Trump, New York'tan Washington’daki Beyaz Saray'a döndükten sonra bu hafta yaptığı bir açıklamada, “İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesine izin vermeyeceğim” dedi ve vurgulu bir şekilde “Yeter artık. Buna bir son verme zamanı geldi” diye ekledi.

Bu noktada iki önemli hususu hatırlatmak gerekiyor. Bunlardan birincisi, ABD başkanları geçmişte geleneksel olarak ‘kırmızı çizgiler’ belirlemişler, ancak taahhütlerini yerine getirmekte defalarca başarısız olmuşlardır.

Bunun en belirgin örneklerinden biri, Suriye’deki iç savaşının başlangıcında eski ABD Başkanı Barack Obama’nın, Esed rejiminin kimyasal silah kullanmasının ‘kırmızı çizgi’ oluşturacağını ve bu durumun ‘büyük sonuçlar’ doğuracağını, bunun da kendisini bu kanlı çatışmaya ABD'nin doğrudan askeri müdahalesi konusundaki tutumunu yeniden gözden geçirmeye itebileceğini söylemesiydi.

Ancak eski Suriye rejimi, Obama yönetiminin açık ve etkili bir şekilde tepki vermemesi üzerine, kendi halkına karşı defalarca kimyasal silah kullandı. Bu durum, Ortadoğu’da ABD'nin bölgedeki rolü ve hedefleri konusunda duyulan tereddüt ve belirsizliğin boyutuna dair net göstergeydi.

Trump, çeşitli konularda net politikalar veya pratik adımlar eşlik etmeden açıklamalar yapardı.

İkinci olarak Trump, çeşitli konularda net politikalar ortaya koymadığı ve pratik adımlar atmadığı açıklamalar yapma alışkanlığıyla biliniyor. Tutumlarında sık sık ani değişiklikler yapıyor. Geçtiğimiz hafta Ukrayna savaşıyla ilgili olarak, ikinci başkanlık döneminin ilk aylarındaki açıkladıklarının tam tersi bir tutumla, Kiev'in Rusya'ya kaptırdığı tüm toprakları geri alabileceğini iddia etmesi bunun bir örneği oldu.

Trump’ın ikinci dönemindeki Rusya’nın Ukrayna'ya karşı savaşına yönelik açıkladığı tutumları ve politikaları, geçtiğimiz yıl yürüttüğü seçim kampanyası sırasında verdiği, savaşı bir günde sona erdirebileceği yönündeki vaatleriyle hiçbir şekilde örtüşmüyor. Bu durum, özellikle sık sık sergilediği tereddütler göz önüne alındığında, tekrarlanan vaatlerinin inandırıcılığını zedeliyor ve ilhakla ilgili açıklamalarını, özellikle de politika değişikliği ile desteklenmediği takdirde, anlamsız kılıyor.

Eylemler sözlerden daha anlamlı olduğu için, Trump'ın bu hafta bir dizi Arap ve Müslüman liderle bir araya gelerek Gazze için bir barış planının ana hatlarını sunması, İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesine karşı yaptığı açıklamadan daha önemli olabilir.

dfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, BM Genel Kurul oturumunda yaptığı konuşma sırasında, 26 Eylül 2025 (AFP)

Bu toplantı, Fransa, Suudi Arabistan ve diğer ülkelerin Filistin Devleti'ni tanımak için bir oturum düzenlediği ve Trump yönetimi tarafından reddedilen aynı hafta gerçekleşti. 21 maddeden oluştuğu ve özellikle Gazze savaşının ardından İsrailliler ile Filistinliler arasındaki bir sonraki aşamanın ana hatlarını ele aldığı söylenen plan, Trump ve Netanyahu arasında yapılacak toplantı da dahil olmak üzere, Ortadoğu’daki bazı önemli ülkenin katılımını sağlamak için bir temel olarak, bu korkunç savaşın sona ermesi umutlarını canlandırmaya ve kalıcı bir barış anlaşmasının yolunu açmaya yardımcı olabilir. Bu, bu korkunç savaşın sona ermesi umutlarını canlandırmaya ve kalıcı bir barış anlaşmasının yolunu açmaya yardımcı olabilir.

Sonu olmayan savaş tehlikesi

Trump ile Netanyahu arasındaki görüşmenin sonucu ne olursa olsun, Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te yeni bir gerçeklik şimdiden şekillenmeye başladı.

Gazze’de İsrail ordusu, Hamas’ın geri kalanını ortadan kaldırmak ve İsrail'i tehdit etme kabiliyetini zayıflatmak amacıyla operasyonlarını sürdürürken, bu operasyonların insani bilançosu her geçen gün yükseliyor. Bu operasyonlar, çatışmayı nasıl sona erdireceğine ve bu bölgeleri kim yöneteceğine ve bölge sakinlerinin temel ihtiyaçlarını kim karşılayacağına dair önemli sorulara net ve kamuoyuna açık cevaplar verilmeden yürütülüyor.

Bu savaşı sona erdirmek için bölgesel aktörlerin desteklediği net bir siyasi vizyonun bulunmaması durumunda, İsrail, 2000’li yılların başlarında ABD'nin Irak ve Afganistan'da yaşadıklarına benzer şekilde, uzun süreli bir savaşa sürüklenme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Dolayısıyla Trump'ın ekibinin somut bir plan hazırladığına dair haberler oldukça önemli bir gösterge olabilir.    


Katz, Hamas silah bırakmayı ve rehineleri iade etmeyi reddederse Gazze'yi yok etmekle tehdit etti

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (Reuters)
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (Reuters)
TT

Katz, Hamas silah bırakmayı ve rehineleri iade etmeyi reddederse Gazze'yi yok etmekle tehdit etti

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (Reuters)
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, İsrail ordusu Gazze şehrinin yarısından fazlasını kontrol altına alıp silahlı grupların altyapısını tahrip ederken, Hamas'a silahlarını bırakıp rehineleri salıvermesi konusunda uyarıda bulundu.

Şarku’l Avsat’ın Jerusalem Post’tan aktardığına göre, Katz sosyal medya platformu X'te yaptığı bir paylaşımda, savaşın devam etmesi halinde Gazze Şeridi'ndeki Hamas üyelerini vahim sonuçlarla tehdit etti.

Paylaşımda, “Eğer Hamas tüm rehineleri serbest bırakmaz ve silahlarını teslim etmezse, Gazze yok edilecek ve Hamas ortadan kaldırılacak” ifadesi yer aldı.

Katz, “Savaşın tüm hedefleri gerçekleştirilene kadar durmayacağız” dedi.

DF
Gazze'deki askeri operasyon devam ederken Gazze’de ilerleyen bir İsrail tankı (Reuters)

Katz, uyarısının İsrail ordusunun Gazze şehrindeki operasyonlarını yoğunlaştırdığı ve 750 binden fazla sakinin Gazze Şeridi'nin güneyine tahliye edildiği bir dönemde geldiğini belirtti.

İsrail haber sitesi Ynet dün kaynaklara dayanarak, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze savaşını sona erdirme planının şartlarının İsrail için ‘kabul edilebilir ve uygun’ olduğunu bildirdi.

Site, İsrail'in Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme planının uygulanabilir olduğuna inandığını kaydetti. Ancak kaynaklar, planın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Trump ile görüşmeden önce değiştirmek istediği bazı hükümler içerdiğini ifade etti.

Times of Israel, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için ABD'nin planına göre ‘acı verici ve önemli tavizler’ vermek zorunda kalabileceğini bildirdi.

Times of Israel, söz konusu tavizlerin, İsrail'in savaşla ilgili ilan ettiği politikayla, özellikle de savaşın sona ermesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ndeki rolünün genişletilmesiyle çelişebileceğini kaydetti.


Moldova yol ayrımında: AB mi Rusya mı?

Moldova, 2022'de Ukrayna'yla birlikte AB üyeliği sürecinde "aday ülke" statüsü almıştı (AP)
Moldova, 2022'de Ukrayna'yla birlikte AB üyeliği sürecinde "aday ülke" statüsü almıştı (AP)
TT

Moldova yol ayrımında: AB mi Rusya mı?

Moldova, 2022'de Ukrayna'yla birlikte AB üyeliği sürecinde "aday ülke" statüsü almıştı (AP)
Moldova, 2022'de Ukrayna'yla birlikte AB üyeliği sürecinde "aday ülke" statüsü almıştı (AP)

Rusya'nın nüfuzunu artırmaya çalıştığı Moldova'da yarın parlamento seçimi düzenlenecek.

Moldova Merkez Seçim Komisyonu'nun verilerine göre, 1 milyon 98 bini yurtdışında olmak üzere toplamda 3 milyon 299 bin seçmen yarın sandığa gidecek.

Moldova Parlamentosu'ndaki 101 sandalye için 14 siyasi parti, 4 siyasi blok ve 4 bağımsız aday yarışacak.

Seçim mücadelesinin iktidardaki Avrupa Birliği (AB) yanlısı Eylem ve Dayanışma Partisi'yle (PAS) Sosyalistler, Komünistler ve Moldova'nın Geleceği partilerinden oluşan Vatansever bloku arasında geçmesi öngörülüyor.

Nüfusu 3 milyonu bulmayan Moldova'daki Kamu Politikaları Enstitüsü'nün anket çalışmasında PAS'ın yüzde 49,6, sosyalist ve komünistlerin oluşturduğu blokun yüzde 24,1, Bizim Parti'nin yüzde 9,2 ve üç partili Alternativa blokunun yüzde 8,6 oy alarak parlamentoya girmesi bekleniyor.

PAS'ın çoğunluğu kaybetmesiyle koalisyon hükümeti oluşabileceği de belirtiliyor. Guardian'ın analizinde böyle bir senaryoda küçük partilerin önemli rol oynayacağına dikkat çekiliyor.

PAS'ın genel başkanı Igor Grosu, seçimin önemine dair şunları söylüyor:

Bu seçimin sonuçları, ülkenin sadece 4 yılını değil, uzun vadeli geleceğini belirleyecek.

PAS'ın seçimde çoğunluğu elde etmesi halinde Grosu'nun başbakan olarak atanması muhtemel görülüyor. Analizde, Grosu'nun Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu ve Başbakan Dorin Recean'a yakın isimlerden biri olduğuna işaret ediliyor.

Moldova'da iktidar doğrudan seçilen cumhurbaşkanıyla Parlamento tarafından atanan başbakan arasında paylaşılıyor. Cumhurbaşkanı dış politika ve güvenlikle ilgili konulara odaklanırken, başbakan ve kabine de iç siyaseti yürütüyor.

PAS'ın farkla kaybetmesi halinde, 2016-2020'de Moldova Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Kremlin yanlısı Igor Dodon başbakan olabilir. Moldova Sosyalist Partisi'nin lideri Dodon, yolsuzluk suçundan Mayıs 2022'de 30 gün ev hapsine mahkum edilmişti.

Kimliğinin paylaşılmamasını isteyen bir Avrupalı diplomat, seçimin AB yanlısı Maya Sandu için bir test olacağını söylüyor:

Pazartesi günü Moldova'nın nasıl bir ülke olacağını kimse bilmiyor.

Rusya'nın seçimlere müdahale etmeye çalıştığına yönelik iddialar da gündemden düşmüyor.

Moldova polisi, seçim öncesinde "Rusya destekli darbe" planlandığı iddiaları üzerine geçen hafta 250 baskın düzenlemiş, 70'ten fazla kişiyi gözaltına almıştı. Operasyonun ardından Cumhurbaşkanı Sandu, Moskova'nın seçimleri etkilemek için "milyonlarca euro harcadığını" savunmuştu.

Reuters'ın çarşamba günü yayımladığı analizde de Kremlin'in, kilise cemaatini PAS'a karşı oy kullanmaya teşvik etmeleri amacıyla Moldova'daki Ortodoks rahipleri maaşa bağladığı öne sürülmüştü.

Moskova ise Moldova'nın içişlerine karıştığı iddialarını defalarca reddetmişti.

Öte yandan Rusya Dış İstihbarat Servisi de bu hafta yayımladığı açıklamada, NATO birliklerinin Romanya'da konuşlandırıldığını, muhalefetin seçimleri kazanması halinde ülkenin "işgal edileceğini" savunmuştu.

Independent Türkçe, Guardian, BBC