İngiltere göçmenler için ikamet prosedürlerini sıkılaştırıyor

Hibe desteği entegrasyon ve dil yeterliliğiyle bağlantılıdır

İngiltere İçişleri Bakanı Shabana Mahmood, İşçi Partisi'nin Liverpool'daki yıllık konferansında (AFP)
İngiltere İçişleri Bakanı Shabana Mahmood, İşçi Partisi'nin Liverpool'daki yıllık konferansında (AFP)
TT

İngiltere göçmenler için ikamet prosedürlerini sıkılaştırıyor

İngiltere İçişleri Bakanı Shabana Mahmood, İşçi Partisi'nin Liverpool'daki yıllık konferansında (AFP)
İngiltere İçişleri Bakanı Shabana Mahmood, İşçi Partisi'nin Liverpool'daki yıllık konferansında (AFP)

İngiltere İçişleri Bakanı Shabana Mahmood, göçmenlere daimi ikamet izni verme prosedürlerinde yapılan değişiklikleri duyurdu ve İngiltere'ye yerleşmek isteyen yabancıların uyum sağlamaları, sosyal güvenlik sistemine katkıda bulunmaları, İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşmaları, sosyal yardım talep etmemeleri, sabıka kaydının temiz olması ve toplum yararına çalışma yapmaları gerekeceğini belirtti.

Shabana'nın bu yeni göçmenlik kurallarını iktidardaki İşçi Partisi'nin yıllık konferansında açıklaması planlanıyordu ve hükümet bu değişiklikler hakkında bu yılın ilerleyen dönemlerinde istişarelerde bulunacak.

Shabana, göç sorununun ele alınmaması durumunda İşçi Partisi'nin "bizden uzaklaşacağı... ve Reform Partisi lideri Nigel Farage'ın sahte vaatlerine başvuracağı" konusunda uyardı.

İşçi Partisi politikasındaki bu değişiklik, şu anda anketlerde önde olan aşırı sağcı Reform Partisi'nin, kalıcı oturma hakkını tamamen ortadan kaldıracağını ve göçmenlerin beş yılda bir vize başvurusunda bulunmasını gerektireceğini duyurmasının ardından geldi. Başbakan Keir Starmer bu planı "ırkçı ve ülkeyi parçalayacak" olarak nitelendirdi.



Kuzeydoğu Suriye'de artan gerilim: Beklenen bir çatışma mı yoksa yeni bir baskı dalgası mı?

 Muharip birlikler, hükümetin kontrolündeki bölgeler ile Kürt Özerk Yönetimi kontrolündeki bölgeler arasındaki cephe hatlarına konuşlandırılıyor (Independent Arabia)
Muharip birlikler, hükümetin kontrolündeki bölgeler ile Kürt Özerk Yönetimi kontrolündeki bölgeler arasındaki cephe hatlarına konuşlandırılıyor (Independent Arabia)
TT

Kuzeydoğu Suriye'de artan gerilim: Beklenen bir çatışma mı yoksa yeni bir baskı dalgası mı?

 Muharip birlikler, hükümetin kontrolündeki bölgeler ile Kürt Özerk Yönetimi kontrolündeki bölgeler arasındaki cephe hatlarına konuşlandırılıyor (Independent Arabia)
Muharip birlikler, hükümetin kontrolündeki bölgeler ile Kürt Özerk Yönetimi kontrolündeki bölgeler arasındaki cephe hatlarına konuşlandırılıyor (Independent Arabia)

Mustafa Rüstem

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın BM Genel Kurulu toplantısına katılıp “tarihi” olarak nitelendirilen ve yeni, birleşik bir Suriye çağrısı yapan bir konuşma yapmasının ardından New York'tan dönmesiyle birlikte, ülkenin kuzeydoğusu meselesi yeniden ön plana çıktı. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrolündeki bölgelerde artan gerilim, beklenen bir gelişmenin habercisi.

Doğu kırsalı

Ülkenin kuzeyindeki Halep şehri, Suriyelilerin resmi açılışta Cumhurbaşkanlarının da hazır bulunmasını beklediği sanatsal bir kutlama eşliğinde Halep Kalesi’nin yeniden ziyarete açılışına sahne oldu. Ancak tüm bu beklentilerin aksine, Şara, valilik binasında hükümet ve askeri yetkililerin yanı sıra, hükümetin kontrolündeki bölgeler ile Kürt Özerk Yönetimi'nin kontrolü altındaki bölgeler arasındaki cephe hatlarında konuşlu muharip timlerin komutanlarının da katıldığı acil toplantılar düzenledi.

Doğu Halep kırsalında, özellikle de rejimin 8 Aralık 2024'te devrilmesinden bu yana SDG kontrolünde olan Deyr Hafer kentinde yaşanan gerginliklere paralel olarak, Türk ordusundan konvoyların harekete geçtiği, helikopterlerin Kuveyris Havalimanı üzerinde uçtuğu ve Suriye ordusunun Tişrin Barajı eksenindeki SDG mevzilerini topçu ateşiyle hedef aldığı yönünde haberler geliyor.

Türkiye'nin müdahalesi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre siyasi işler ve uluslararası ilişkiler araştırmacısı Firas Burzan, Şara'nın New York ziyaretinin sonuçlarının SDG'ye karşı olası bir tırmandırma ile doğrudan bağlantılı olduğuna inanmıyor. Zira ziyaret öncesinde ilişkiler, Mart ayındaki anlaşmanın uygulanması, askeri yığınak ve hükümetin son tarihlere dair imalarıyla bağlantılı bir gerginlik yaşamıştı. Hükümetin imaları, müzakere sürecindeki çıkmazı aşmak için kararlı bir askeri müdahaleye başvurulabileceğine işaret ediyordu. Ne var ki ziyaretin olumlu sonuçlarının da daha fazla baskı uygulaması için Şam'a olan güveni artıracağına şüphe yok.

Burzan, “Son Trump-Erdoğan görüşmesinin sonuçları ve ABD'nin Ankara Büyükelçisi'nin Irak ve Suriye'deki ABD askeri varlığıyla ilgili değişikliklerden sonra gelen açıklamaları göz önüne alındığında” Türkiye'nin askeri harekâta katılma olasılığını dışlamıyor. Ancak, zamanlama olarak askeri müdahalenin, SDG ile müzakereler için belirlenen tüm sürelerin dolmasından sonra, yani muhtemelen yıl sonundan önce gerçekleşmeyeceğini de belirtiyor.

Burzan, mevcut sahneyi, ABD'nin Irak'tan (ve dolayısıyla Suriye'den) çekilmesi ve İran'ın geri çekilmesi kapsamında Türkiye'nin yürüttüğü stratejik yeniden konumlanma ışığında yorumluyor. İran’ın geri çekilmesi, Türkiye'nin bölgesel meselelere derinlemesine müdahil olmadan hem güvenlik hem de stratejik olarak doldurmaya çalışacağı bir boşluk yarattı. Burzan, “Öte yandan, Batı'nın Rusya ile ilişkilerinde artan gerginlik, Türkiye'nin Batı nezdindeki jeopolitik değerini artırıyor” dedi.

ghyju
Türk ordusu konvoyları ilerliyor ve helikopterler Kuveyris Havalimanı üzerinde uçuyor (Independent Arabia)

Şara ve Mazlum Abdi arasında Şam'da Mart ayında imzalanan anlaşma uyarınca SDG'nin orduya entegrasyonu geciktirmesi karşısında Ankara'nın sabrının tükendiği açık. SDG, Kürt Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile birlikte Özerk Yönetim’in kontrolündeki kuzeydoğu Suriye bölgesine nüfuzunu dayatıyor, petrol, gıda ve su kaynaklarını kontrol ediyor; bu durum hem Ankara'yı hem de Şam'ı rahatsız ediyor.

Bu arada Türkiye, SDG'yi yeni Suriye ordusuna entegre etmek için çabalıyor ve gözlemciler, anlaşmanın uygulanmaması halinde askeri müdahaleye başvurmaktan başka çaresi kalmayacağını öngörüyorlar. Bu, tampon bölgeyi tamamlamak ve Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile 1980'lerden beri süren uzun bir savaşın ardından güney sınırındaki tehditleri sona erdirmek için tarihi bir fırsat.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha önce yaptığı bir açıklamada entegrasyonun gerekliliğini vurgulamıştı. Erdoğan, ülkenin kuzeydoğusundaki kamplarda tutulan DEAŞ tutuklularının akıbetini görüşmek üzere Türkiye, Suriye, Irak ve ABD temsilcilerinden oluşan bir komitenin kurulduğuna işaret etmişti. Bu kamplar, Deyrizor şehrinin doğu kırsalında örgütün son kalesi olan Baguz kentinin düştüğü Mart 2019'dan beri SDG tarafından yönetiliyor.

SDG, Kürtler, Araplar, Asuriler, Süryaniler, Türkmenler, Ermeniler, Çerkezler ve diğerlerinden oluşan çok etnikli ve çok dinli bir ittifak. Pentagon'a göre Araplar SDG'nin yüzde 60'ını oluştururken, diğer kaynaklar bu oranın daha düşük olduğuna inanıyor. Bu arada Araplar, YPG’nin SDG komutanlığına ve bölgeye hakim olması nedeniyle Kürt bileşen ile bir çatışma içinde. SDG, Ekim 2015'te uluslararası koalisyon güçlerinin desteğiyle DEAŞ’a karşı mücadele etmesi için kuruldu.

Bu bağlamda, Şam ile SDG arasındaki anlaşmazlık konusu, yeni Suriye ordusuyla ilişkilerinin geleceği, özerk yönetimin geleceği ve siyasi sistemin niteliği (merkezi veya ademi merkeziyetçi) olmaya devam ediyor. Suriye'nin kuzeydoğusundaki Özerk Yönetim Dış İlişkiler Eşbaşkanı İlham Ahmed, SDG komutanı Mazlum Abdi'nin veya SDG subaylarından birinin Savunma Bakanlığı veya Genelkurmay Başkanlığı görevlerini üstlenmesi yönünde bir teklifte bulundu.

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, gergin atmosfere rağmen, bu yıl sonundan önce merkezi ve kapsayıcı bir Suriye hükümetinin kurulacağını tahmin ediyor. Bu hükümet, ABD'nin Kürtler ve diğer gruplara desteğiyle tüm bileşenlerin ve azınlıkların haklarını güvence altına alacak. Barrack, “federalizmin Suriye krizine uygun bir çözüm olmadığını” da ima etti.

Güç gösterisi

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ise Halep şehrinde Suriye Geçiş Hükümeti yetkilileri ile Milli Ordu’ya bağlı fraksiyonların liderlerinin katıldığı toplantılar yapıldığını bildirdi. Bu toplantılar, SDG'nin doğu Halep kırsalındaki cephe hatlarında olası bir askeri harekâtını önlemek amacıyla ve güç gösterisi için tanklar ve toplar da dahil olmak üzere ağır araçlar ve silahlarla donatılmış askeri birliklerin konuşlandırılmasıyla sonuçlandı.

Hükümet güçlerinin bu hamlesi, SDG'nin şeker fabrikasında konuşlu kamikaze İHA'lar, roketatarlar ve uzun menzilli toplara sahip olduğu bilgisinin alınmasının ardından geldi. Özel olarak görüştüğümüz sahadan kaynaklar, Rakka-Halep otoyolu üzerinde, doğu Halep kırsalında bulunan ve SDG kontrolündeki bölgeleri otoyola bağlayan Deyr Hafer geçişinin kapatıldığını bildirdi.

Başka bir bağlamda, Deyrizor kırsalının doğusundaki Abriha kentinin belediye binasındaki askeri mevzilerine makineli tüfeklerle, kimliği belirsiz silahlı kişiler tarafından gerçekleştirilen yeni bir silahlı saldırıda dört SDG mensubu öldürüldü. İki taraf arasında çıkan çatışmada saldırganlardan biri de öldürüldü. Yine makineli tüfekli silahlı kişiler, Muheymida köyünde bir SDG askeri aracına saldırarak üç kişiyi yaraladı. Ayrı bir olayda, saldırganlar doğu Deyrizor kırsalındaki Ebu Hamam köyüne bir el bombası attılar, ancak herhangi bir can kaybına neden olmadılar.


Netanyahu: İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin çoğu bölgesinde kalmaya devam edecek... Ben Filistin devletinin kurulmasını kabul etmedim

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşuyor. (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşuyor. (EPA)
TT

Netanyahu: İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin çoğu bölgesinde kalmaya devam edecek... Ben Filistin devletinin kurulmasını kabul etmedim

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşuyor. (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşuyor. (EPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bugün yaptığı açıklamada, dün Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmede Filistin devletinin kurulmasına onay vermediğini söyledi.

Netanyahu dün gece Telegram hesabında paylaştığı bir videoda şunları söyledi: “Hayır, kesinlikle hayır. Anlaşmada böyle bir şey yoktu. Filistin devletine şiddetle karşı olduğumuzu açıkça belirttik.”

Beyaz Saray tarafından açıklanan 20 maddelik planda şöyle deniyor: “Gazze Şeridi'nin yeniden inşası ilerledikçe ve Filistin Yönetimi'nin reform programı ciddiyetle uygulandıkça, Filistin halkının arzuladığı gibi, kendi kaderini tayin etme ve bir Filistin devleti kurma yolunda güvenilir bir yol için koşullar olgunlaşabilir.”

Netanyahu, paylaşımının devamında, “Tüm rehinelerimizi sağ salim geri getireceğiz, ancak İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin çoğu bölgesinde kalmaya devam edecek” dedi.

hyju
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)

Netanyahu dün ABD Başkanı ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Trump'ın Gazze Şeridi için hazırladığı barış planını desteklediğini açıkladı. Trump, Netanyahu'ya, savaşın derhal sona erdirilmesini ve 7 Ekim 2023'ten beri Gazze Şeridi'nde tutulan rehinelerin serbest bırakılmasını öngören planı kabul ettiği için teşekkür etti. Planda, ömür boyu hapis cezasına çarptırılanlar da dahil olmak üzere İsrail tarafından tutulan yüzlerce Filistinli mahkûmun serbest bırakılmasına değinildi. Plana göre, Donald Trump'ın başkanlık ettiği ve eski Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair'in de üyeleri arasında yer aldığı bir ‘barış konseyinin’ denetimi altında Gazze Şeridi'nin işlerini yürütmek üzere Filistinli teknokratlar ve uluslararası uzmanlardan oluşan bir komite kurulacak.

İsrail'in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise Trump'ın açıkladığı ve Netanyahu'nun onayladığı barış planını eleştirdi. Smotrich bugün X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, planı ‘diplomatik bir başarısızlık’ ve ‘Hamas'ın İsrail'e düzenlediği ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı tetikleyen 7 Ekim saldırısından alınan tüm derslerin göz ardı edilmesi’ olarak nitelendirdi. Smotrich, “Benim tahminime göre, bu plan da gözyaşlarıyla sonuçlanacak. Çocuklarımız tekrar Gazze Şeridi'nde savaşmak zorunda kalacak” ifadelerini kullandı.

Trump, açıklamasını ‘Ortadoğu barışı için tarihi bir gün’ olarak nitelendirerek, savaşı sona erdirme planının uygulanmasını İbrahim Anlaşmaları'nın genişletilmesiyle ilişkilendirdi ve planın Ortadoğu liderlerinden ‘büyük destek’ gördüğünü belirtti.

Trump, Ortadoğu ülkeleri ve Avrupa liderlerinin ölüm ve yıkımı sona erdirmek ve güvenlik, barış ve refahın yeni bir dönemini başlatmak için verdikleri desteği övdü; Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, Ürdün, Türkiye, Endonezya ve Pakistan'a selamlarını iletti.


Von der Leyen: AB, Trump'ın Gazze barış önerisine katkıda bulunmaya hazır

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen (AFP)
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen (AFP)
TT

Von der Leyen: AB, Trump'ın Gazze barış önerisine katkıda bulunmaya hazır

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen (AFP)
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen (AFP)

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen bugün, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'nde yaklaşık iki yıldır süren savaşı sona erdirmeyi amaçlayan barış önerisini memnuniyetle karşıladı.

Von der Leyen X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda şunları yazdı: “ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme taahhüdünü memnuniyetle karşılıyorum. Tüm tarafları bu fırsatı hemen değerlendirmeleri için teşvik ediyorum. AB katkıda bulunmaya hazır.”

Von der Leyen, “Çatışmalar, Gazze halkına acil insani yardım sağlanması ve tüm rehinelerin derhal serbest bırakılmasıyla sona ermelidir” dedi.

ABD Başkanı Donald Trump dün, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için resmi olarak planını sundu. Plan, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nden kademeli olarak çekilmesi ve Hamas'ın silahlarının imha edilmesi gibi birkaç maddeyi içeriyordu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da bu şartları kabul etti.

Trump, açıklamasını ‘Ortadoğu barışı için tarihi bir gün’ olarak nitelendirerek, savaşı sona erdirme planının uygulanmasını İbrahim Anlaşmaları'nın genişletilmesiyle ilişkilendirdi ve planın Ortadoğu liderlerinden ‘büyük destek’ gördüğünü belirtti.