İran'da su krizi: Başkenti taşımak zorundayızhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5193347-i%CC%87randa-su-krizi-ba%C5%9Fkenti-ta%C5%9F%C4%B1mak-zorunday%C4%B1z
İran'ın başkenti Tahran, iklim değişikliği nedeniyle son yıllarda su kıtlığı yaşıyor (Reuters)
İran su kıtlığından ötürü Tahran'dan başka bir şehri başkent yapmayı değerlendiriyor.
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, başta su krizi ve toprak çökmesi olmak üzere altyapı ve kaynak sorunları nedeniyle başkentin güneye taşınması gerektiğini söyledi.
Pezeşkiyan, Hürmüzgan eyaletinde dün yaptığı açıklamada, başka bir şehri başkent yapma teklifini Ayetullah Ali Hamaney'e sunduğunu söyledi.
Dini liderin herhangi bir yanıt verip vermediğine ilişkin bilgi paylaşmayan Pezeşkiyan, Tahran, Karal ve Kazvin şehirlerindeki su krizinin kolayca çözülemeyeceğini belirtti.
İran'ın su kaynaklarının neredeyse yüzde 25'i yaklaşık 10 milyon nüfuslu Tahran tarafından tüketiliyor.
Başkentteki barajlar şehrin su ihtiyacının yüzde 70'ini karşılarken, kalan yüzde 30'u da yeraltı sularından elde ediliyor. Ancak yağışların azalması ve buharlaşmanın artmasıyla barajlardaki su miktarı düşerken, yeraltı kaynaklarına bağımlılık da arttı.
Ülkedeki su kriziyle ilgili uzun süredir uyarı yapan Pezeşkiyan, yağışların yüzde 50 ila 60 oranında azaldığına dikkat çekerek, başkentin güneydeki Basra Körfezi'ne taşınması gerektiğini belirtti.
Dubai'nin karşı kıyısında yer alan Hürmüzgan'ın bunun için uygun bir bölge olduğunu söyleyerek, "Burası Basra Körfezi kıyısında ve açık denize doğrudan erişimi var. Ticaret ve ekonominin gelişmesi açısından büyük potansiyele sahip" dedi.
Başkent payesinin Tahran'dan alınması önerisi daha önce de gündeme gelmişti. Eski İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, çeşitli seçenekleri içeren planlar da hazırlamıştı.
2016'da İran Meclisi, başkentin taşınması önerisini incelemek için toplanmış ancak yüksek maliyet ve yönetimdeki muhafazakarların itirazları sonucu süreç durdurulmuştu.
Japonya'nın ilk kadın lideri, "Demir Leydi" mi olacak?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5193355-japonyan%C4%B1n-ilk-kad%C4%B1n-lideri-demir-leydi-mi-olacak
Japonya'nın ilk kadın lideri, "Demir Leydi" mi olacak?
Sanae, LDP'nin tabanından büyük destek alıyor (Reuters)
Japonya'da iktidardaki Liberal Demokrat Parti (LDP), görevi bırakacak Başbakan İşiba Şigeru'nun halefini ve yeni parti liderini belirlemek için yarın seçim düzenleyecek.
Temmuzda gerçekleştirilen Danışman Meclisi (Sangiin) seçim sonuçları, son 70 yılın 65'inde ülkeyi yöneten LDP'ye önemli bir darbe vurmuştu. Bunun ardından İşiba, başbakanlık ve LDP genel başkanlığından istifasını duyurmuştu.
İşiba yerine geçmek için yarışacak 5 aday var. Bunlar arasında öne çıkanlardan biri eski İçişleri Bakanı Sanae Takaiçi.
Reuters'ın analizinde, 64 yaşındaki Sanae'nin muhafazakar çizgisiyle destek topladığı belirtiliyor. "Demir Leydi" lakaplı siyasetçi, agresif devlet harcamalarıyla ekonomiyi canlandırmayı planlıyor.
2022'de öldürülen eski başbakan Şinzo Abe'ye yakın isimlerden biri olan Sanae, özellikle teknoloji, altyapı ve gıda gibi sektörlere büyük yatırımlar vadediyor.
Foreign Policy'nin analizindeyse siyasetçinin "ultramilliyetçi" tavrının, son dönemde Güney Kore ve Çin'le görece iyi ilişkilere sahip Tokyo yönetiminin dış politikasını yeniden belirleyebileceği yazılıyor.
Sanae'nin LDP liderliğini kazanması halinde, Meclis oturumunda Japonya'nın ilk kadın başbakanı olarak seçilmesi bekleniyor. LDP ve koalisyon ortağı Komeito son seçimlerde çoğunluğu kaybettiğinden, bazı muhalefet partilerinden destek almaları gerekiyor.
Yarışta öne çıkan bir diğer isimse eski Tarım Bakanı Şinciro Koyzumi. 44 yaşındaki siyasetçi, yarışta ipi göğüslemesi halinde Japonya'nın II. Dünya Savaşı sonrası dönemdeki en genç başbakanı olabilir.
Eski Japonya Başbakanı Cuniçiro Koyzumi'nin oğlu, artan yaşam maliyetlerinin daha rahat karşılanabilmesi için vergileri düşüreceklerini söylüyor.
Yarışta Kabine Baş Sekreteri Hayaşi Yoşimasa da en deneyimli bürokrat olarak rekabet ediyor. 64 yaşındaki politikacının, radikal değişikliklere gitmeyeceği ve çoğunlukla İşiba'nın programını devam ettireceği belirtiliyor.
69 yaşındaki eski LDP Genel Sekreteri Toşimitsu Motegi ve 50 yaşındaki eski Ekonomi Güvenliği Bakanı Takayuki Kobayaşi de yarışa katılan diğer adaylar arasında.
Ülkenin yeni lideri kim olursa olsun, hem LDP içindeki krizleri hem de göç, enflasyon, gümrük vergileri ve Çin'in Güney Çin Denizi'nde askeri tehdidini artırması gibi sorunları devralacak.
Independent Türkçe, Reuters, Foreign Policy, The Diplomat
Birleşik Krallık'ı şoke eden sinagog saldırısına dair tüm bilinenlerhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5193345-birle%C5%9Fik-krall%C4%B1k%C4%B1-%C5%9Foke-eden-sinagog-sald%C4%B1r%C4%B1s%C4%B1na-dair-t%C3%BCm-bilinenler
Birleşik Krallık'ı şoke eden sinagog saldırısına dair tüm bilinenler
Sinagog saldırısı, başta Yahudi cemaati olmak üzere Birleşik Krallık'ı yasa boğdu (Reuters)
Birleşik Krallık'ın (BK) Manchester şehrindeki sinagoga düzenlenen saldırının yankıları sürüyor.
Greater Manchester Polisi'nden yapılan açıklamada, dün yaşanan olayda saldırganın aracını sinagog önündeki kaldırıma sürerek yayaları ezmeye çalıştığı belirtildi.
Daha sonra saldırganın araçtan inip etraftakileri bıçaklayarak sinagoga girmeye çalıştığı aktarıldı. Kimliği Jihad al-Shamie olarak açıklanan zanlının, ibadethaneye girmeden polis tarafından vurularak öldürüldüğü ifade edildi. Ayrıca olayla ilgili üç kişinin daha gözaltına alındığı belirtildi, şüphelilerin kimliği açıklanmadı.
Yahudiliğin en kutsal bayramı olan Yom Kippur'da düzenlenen saldırıda iki kişi yaşamını yitirirken, üç kişi de ağır yaralandı. Polis ölen kişilerin kimliğini 53 yaşındaki Adrian Daulby ve 66 yaşındaki Melvin Cravitz olarak paylaştı. Öte yandan hayatını kaybeden kişilerden birinin, olaya müdahale sırasında polis tarafından vurulduğu duyuruldu. Greater Manchester Polisi'nin açıklamasında, Yahudi cemaatinden birinin polis kurşunuyla hayatını kaybetmesi "öngörülemez ve trajik" diye nitelendi.
Saldırganın üzerinde ve aracında el yapımı patlayıcılar bulunduğu aktarılıyor. Bomba imha ekipleri patlayıcıları uzaktan infilak ettirdi.
Tarihi 18. yüzyılın başlarına kadar uzanan Heaton Park İbrani Cemaati Sinagogu, Britanya'nın en büyük Yahudi cemaatlerinden birinin yaşadığı Crumpsall bölgesinde yer alıyor. Burası, Manchester'ın en büyük Müslüman nüfuslarından birinin yaşadığı Cheetham Hill'e de yakın.
Yetkililerin paylaştığı bilgilere göre 35 yaşındaki saldırgan, Suriye kökenli bir BK vatandaşı. Britanya medyasındaki haberlere göre Shamie, 2006'da vatandaşlık almış. Sinagoga yakın bir mahallede oturan zanlının daha önce sabıkası olmadığı ve terörle mücadele ekiplerinin takip listesinde yer almadığı belirtiliyor.
Komşuları, Jihad al-Shamie'yi "sıradan biri" olarak anlatıyor (Facebook/X)
Birleşik Krallık İçişleri Bakanı Shabana Mahmood, olayın ardında herhangi bir terör örgütü olup olmadığının henüz belirlenemediğini söyledi.
Diğer yandan saldırının yaşandığı günün akşamı Manchester'da Filistin'e destek yürüyüşü düzenlenmesi de tartışma yarattı. Mahmood, protestoları eleştirerek şunları söyledi:
Dün gece bu protestoların devam etmesini görmek beni çok hayal kırıklığına uğrattı. Bence bu davranış temelde Britanyalılara yakışmıyor. Onursuzca bir davranış.
Bakan, ayrıca BK'nin geçen ay Filistin devletini tanımasının antisemitizmi güçlendirdiği iddialarını reddetti.
Metropoliten Polis Teşkilatı da cumartesi günü Londra'da düzenlenmesi planlanan Filistin'e destek eyleminin iptal edilmesini istedi.
İngiliz Milletler Topluluğu Başhahamı Sör Ephraim Mirvis, olayın son dönemde yükselen antisemitizmin bir sonucu olduğunu söyledi.
BK Başbakanı Keir Starmer, saldırıyı kınayarak Yahudilerin ülkede güven içinde yaşaması için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söyledi. Olayı "terör saldırısı" diye niteleyen Starmer, saldırganın "Yahudileri Yahudi oldukları için, Britanya'yı da değerleri nedeniyle" hedef aldığını belirtti.
Kral III. Charles da "Yahudi toplumu için böylesine önemli bir günde Manchester'daki saldırıdan dolayı üzüntü ve şok içindeyiz" dedi.
İsrail lideri Binyamin Netanyahu da olayı "barbarca saldırı" diye niteleyip, "Britanya'daki Yahudi topluluğuyla yas tutuyoruz" ifadelerini kullandı.
Independent Türkçe, Guardian, BBC, Times of Israel, CNN
Hamas destekçilerini Trump’ın planından sonra nasıl bir gelecek bekliyor?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5193336-hamas-destek%C3%A7ilerini-trump%E2%80%99%C4%B1n-plan%C4%B1ndan-sonra-nas%C4%B1l-bir-gelecek-bekliyor
Hamas destekçilerini Trump’ın planından sonra nasıl bir gelecek bekliyor?
Gazze'de bir Hamas liderinin cenaze törenine katılan Hamas mensupları (Arşiv – Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'nde ateşkes ve iki yıldır süren savaşın sona erdirilmesi planı, Hamas mensupları, destekçileri ve çeşitli hükümet yapılarında çalışanlar arasında, yıllardır destekledikleri hareketin geleceği hakkında birçok soru işareti yarattı.
Onlarca yıldır kendilerini Filistinli gruplar konusunda uzman olarak gören birçok kişi, Hamas'ı siyasi, askeri, ekonomik, sosyal ve dini açıdan en organize yapı olarak değerlendirdi. Bu durum, Hamas’ın uzun süre Filistinliler arasında popülaritesini artırdı. Ancak Hamas, Gazze Şeridi’ni yönetme sürecinde, çoğu zaman tüm Filistinlileri temsil edebilecek bir yapı olarak hareket etme konusunda yetersizliğini gösterdi. Son savaş ve Hamas’ın bu savaşın ters etkilerini öngörememesi, hem halk hem de hareketin destekçileri üzerinde yeni bir gerçeklik oluşturdu. Bazılarına göre bu durum, Hamas’ın beklenmedik bir sona sürüklenmesine neden olan kararlarından ötürü halkın ondan daha da uzaklaşmasına yol açtı.
Savaşta liderlik
Devam eden savaş boyunca Hamas, siyasi, askeri, sosyal ve hatta hükümet olarak yapısının sorunsuz işleyişini sürdürmeyi başardı. Ancak 18 Mart'tan sonra, İsrail'in savaşı yeniden başlatması, hedefli suikastların artması ve daha odaklanmış saldırılarla birlikte, çeşitli görevlerle yükümlü lider ve aktivistleri yakalamak için operasyonların yoğunlaşması nedeniyle hareket bu avantajını kaybetmeye başladı.
Geçtiğimiz çarşamba günü İsrail’e ait bir insansız hava aracının (İHA) Gazze şehrine sis bombası atmasının ardından sığınacak yer arayan Filistinliler (EPA)
Hamas kaynakları Şarku’l Avsat'a, belirli görevleri yönetmesi gereken bazı yetkililerin, kişisel güvenlik endişeleri nedeniyle ilk kez sorumluluklarını terk ettiklerini, ancak görevlerine devam edenlere kıyasla sayılarının az olduğunu açıkladı. Güvenlik baskısının zorlukları, bu görevlere devam edenleri ortadan kaybolmaya zorladı ve bu da bazı alanlarda idari ve askeri işlerin yönetilmesini daha da zorlaştırdı.
Bu durumun başlıca nedeni, farklı zamanlarda ve farklı koşullarda suikasta kurban giden tanınmış üst düzey liderlerin bıraktığı boşluk ve İsrail'in savaşı sürdürme ısrarı nedeniyle kalanlar arasında oluşan güvensizlik hissi gibi görünüyor.
Nasıl düşünüyorlar?
İsrail'in geçtiğimiz mart ayında savaşı yeniden başlatmasından bu yana Hamas mensupları, destekçileri ve hükümet çalışanları her geçen ay kendilerini daha zayıf hissediyor. Bunun nedeni, maaşların ödenme oranlarının düşmesi. Ödemelerin eskisine göre daha düşük olduğu, yüzde 40'ın altına düştüğü ve eski ve hasarlı nakit paralarla yapıldığı gözlemleniyor.
İsrail'in perşembe günü Gazze şehrine düzenlediği bombardımanın ardından yükselen duman (EPA)
Bu durum, savaşı sona erdirecek veya önceki ateşkesi sürdürecek bir anlaşmaya varılamamasıyla aynı zamana denk geldi. Bu da siyasi, askeri ve mali durumun ne kadar karmaşık hâle geldiğine işaret ediyor. Aynı zamanda bu durum, Hamas’ın Gazze Şeridi’ni tam anlamıyla yönetme kapasitesini de sorgulanır hâle getirdi. Zira bölgede güvenlik boşluğu yayıldı, İsrail’e hizmet eden silahlı çeteler ortaya çıktı. Ayrıca, hem organize hem de organize olmayan çeteler tarafından yardım malzemelerinin çalınması ve yağmalanması olayları yaşandı.
Yeni ABD planıyla birlikte, Hamas destekçileri ve üyeleri ile hükümet çalışanları, hareketin iktidardaki geleceğinin, hatta önemli bir güç olarak kalma kabiliyetinin azaldığını anlıyorlar, ancak bu konudaki görüşleri karışık.
Gazze şehrinin bir mahallesinde yaşayan ve Ekonomi Bakanlığı'nda görevli bir memur olan C.A., ABD planının tehlikeli olduğunu belirtti. Hareketin birçok üyesi, gelecekte Gazze Şeridi'nde güvenliği sağlayacak güçlerin, Hamas’a üye oldukları için kendilerini tutuklayıp soruşturma açacağından gerçekten korkuyor.
1 Şubat 2025'teki esir takasından önce Hamas mensupları (EPA)
C.A. Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, bu korkuların sadece kendisine özgü olmadığını, savaşı sona erdirmek isteyen ancak kendilerini takip eden Arap veya uluslararası güçlerin kolay avı olmak istemeyen hareketin birçok üyesi tarafından da paylaşıldığını bildirdi.
Güvenlik gerekçesiyle adını açıklamayı reddeden bu kişiye göre, bu durum, birçok kişiyi kendi geleceğini düşünmeye itiyor. Bunların arasında, yurt dışına çıkma imkânını değerlendirme düşüncesi de var. Ancak, sahada askeri faaliyetlerde bulunan bazı aktivistlerin bu düşünceye karşı çıktığını belirtiyor. Bu kişiler, ileride hayatlarını kaybetme korkusuyla silahlarını bırakmaktan yana olmadıklarını ifade ediyorlar.
Bu arada, Gazze'nin batısındaki Hamas propaganda aygıtının liderlerinden biri Şarku’l Avsat'a, yeni durumun hareketin birçok üyesine ve destekçisine, 1990'larda öncelikle İsrail'i korumayı amaçlayan güvenlik anlaşmalarını hatırlattığını söyledi. Kendisinin ve savunma aygıtındaki ve başka yerlerdeki birçok yetkilinin, hareketin 1996 ve 1997 yıllarında Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin elinde yaşadığına benzer şiddetli bir tutuklama kampanyasına maruz kalmaktan gerçekten korktuğunu açıkladı.
Han Yunus sahilindeki mülteci kampında yürüyen Filistinli bir çocuk, 2 Ekim 2025 (AFP)
Üst düzey yetkili, Trump'ın planının henüz liderliğin alt kademelerine sunulmadığını, önceki birçok durumda olduğu gibi çeşitli düzeylerdeki liderlerin öneriler hakkında bilgilendirilmediğini söyledi. Bunun nedeni, Gazze Şeridi'ndeki üst düzey liderlerin, savaşı kalıcı olarak sona erdirecek bir anlaşmaya varmak için yurtdışındaki liderlerin uygun kararları almasına izin vermiş olması olabilir.
Belirsiz bir gelecek
Hamas hükümetinin birçok çalışanı ve siyasi, askeri ve idari kanatlarındaki üyeler, geleceğin belirsiz ve öngörülemez olduğu konusunda hemfikir. Bazıları, yayınlanan bilgilere göre planın en tehlikeli yönünün, silahlarını teslim etmeleri karşılığında ‘af’ verilme olasılığı ile ilgili olan kısım olduğunu düşünürken, diğerleri en tehlikeli konunun şu anda henüz bilinmeyen Arap ve uluslararası güç olduğunu düşünüyor. Ayrıca, şu anda göreve hazırlanmakta olan ve Filistin Yönetimi’ne bağlı polis gücünün, yeniden idari kontrolü devralma ihtimali de endişe kaynağı olarak görülüyor.
Hamas'ın kitlesel eylem aygıtından (festivaller, kutlamalar ve konferanslardan sorumlu organ) bir aktivist, durumun istikrarsız olarak tanımlanabileceğini ifade etti. Aktivistlerin geleceği hakkında birçok soru işareti olduğunu belirtirken, bu yıkıcı savaşa rağmen hareketin idari, yapısal ve örgütsel olarak çeşitli düzeylerde bütünlüğünü koruduğunu vurguladı.
Gazze Şeridi'ndeki tüm yıkıma ve halkın yaşadığı koşullara duydukları öfkeye rağmen, halkın içinde halen direniş silahlarına sarılanlar olduğunu ve yaşananların hareketin içinde ya da dışında bir yenilgi olarak nitelendirilemeyeceğini söyledi.
Aktivist, “Hamas hareketi hâlâ sağlam ve güçlü; şu anda yaşananlarla başa çıkabilecek kapasiteye sahip. Biz de bu hareketin içinde uzun yıllardır yer alan kişiler olarak hâlâ ona bağlıyız. Yaptığımız fedakarlıklardan vazgeçemeyiz. Bu, iki yıllık savaş sürecinin de ortaya koyduğu bir gerçek. Bu süreç, hareketin ne kadar sağlam kaldığını gösterdi ve İsrail'in iddia ettiği gibi Hamas’ı dağıtmayı başaramadığını ortaya koydu” dedi.
Bu ifadeler, hareketin birçok üyesi ve destekçisinin görüşlerini yansıtmıyor gibi görünüyor. Gazze şehrinden hareketin destekçisi olan ve kısa süre önce Gazze Şeridi'nin orta kesimine kaçan Muhammed Hamdan, Hamas liderliğinin, 20 İsrailli rehinenin hayatının bedelini ödeyen yorgun halkın durumuna duyarlı olmasını beklediğini söyledi.
Hamdan, hareketin Gazze Şeridi'ndeki yönetimi bırakıp başka bir Filistin kuruluşuna devretmesi için şimdi doğru zaman olduğuna inanıyor. Hamdan, hareketin birçok destekçisi ve hatta aktif üyesi gibi, güvenliklerinin garanti altına alınması ve tutuklanmayacakları veya başka türlü zulüm görmeyecekleri taahhüdüyle yönetimi Filistin Yönetimi'ne teslim edilebileceklerini ve böylece Filistin için yeni bir sayfa açılabileceğini belirtti.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة