Kaani, 7 Ekim operasyonunun perde arkasını anlattı: Heniyye operasyonun zamanlamasından haberdar değildi

DMO Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani, Nasrallah'ın Aksa Tufanı’nın ardından yaşanacakları erkenden planlamaya başladığını söyledi

 İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani (Mehr Haber Ajansı)
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani (Mehr Haber Ajansı)
TT

Kaani, 7 Ekim operasyonunun perde arkasını anlattı: Heniyye operasyonun zamanlamasından haberdar değildi

 İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani (Mehr Haber Ajansı)
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani (Mehr Haber Ajansı)

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani, Hamas'ın 2023 yılında gerçekleştirdiği 7 Ekim operasyonu hakkında yeni ayrıntılar açıkladı. Kaani, İsmail Heniyye dahil hareketin üst düzey liderlerinin operasyonun tam zamanını bilmediklerini doğruladı.

Devlet televizyonu tarafından yayınlanan bir röportajda Kaani, “7 Ekim operasyonu başladığında Lübnan'a giriyordum ve Hasan Nasrallah ile bu konuyu nasıl gündeme getireceğimi, ne yapmamız veya yapmamamız gerektiğini düşünüyordum. Ancak konuşmaya başlamadan önce, ilk andan itibaren tamamen düşüncelere dalmış olduğunu fark ettim” dedi.

Kaani şöyle devam etti: “Ne biz, ne Nasrallah, ne de Hamas'ın ana liderleri operasyonun tam zamanını önceden bilmiyorduk. İsmail Heniyye Irak'a uçmak için havaalanına gidiyordu ve yolda operasyonun başladığını öğrendi.”

 Hamas'ın önde gelen liderlerinden İsmail Heniyye, Gazze şehrinde düzenlenen bir basın toplantısında (Arşiv – Reuters)Hamas'ın önde gelen liderlerinden İsmail Heniyye, Gazze şehrinde düzenlenen bir basın toplantısında (Arşiv – Reuters)

Operasyona ilişkin gizemi ve kafa karışıklığını artıran Kaani, ‘o andan sonra Nasrallah'ın Aksa Tufanı sonrası dönem için erken planlama yapmaya başladığını’ doğruladı.

İsmail Heniyye, Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı ve en önde gelen siyasi liderlerinden biriydi. Temmuz 2024'te, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın göreve başlama törenine katılmak üzere Tahran'ı ziyaret ettiği sırada konutunu hedef alan bir saldırı sonucu suikasta kurban gitti.

Hedef alınan diğer liderlerin aksine, İsrail bugüne kadar Heniyye'in suikastı hakkında kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmadı ve Kaani'nin adı da hiçbir İsrail hedef listesinde yer almadı.

Kaani'nin açıklamaları, Hamas'ın Gazze Şeridi'nden başlattığı ve İsrail'de yüzlerce kişinin ölümüne ve eşi görülmemiş bir savaşın patlak vermesine yol açan saldırıdan önce yaşanan belirsizliği vurguluyor.

İsrail, İran'ı Gazze Şeridi ve Lübnan'da kendisine karşı operasyonlar planlamak veya finanse etmekle defalarca suçladı. Ancak Tahran genellikle doğrudan müdahil olduğunu reddediyor ve ısrarla desteğinin siyasi olduğunu vurguluyor.



Emperyalizmin farklı biçimlerde geri dönüşü

 Garton Ash, “Avrupa'nın yeni imparatorluk türlerine karşı koyabilmek için liberal bir imparatorluk kurması gerektiğini” savunuyor (Sosyal medya)
Garton Ash, “Avrupa'nın yeni imparatorluk türlerine karşı koyabilmek için liberal bir imparatorluk kurması gerektiğini” savunuyor (Sosyal medya)
TT

Emperyalizmin farklı biçimlerde geri dönüşü

 Garton Ash, “Avrupa'nın yeni imparatorluk türlerine karşı koyabilmek için liberal bir imparatorluk kurması gerektiğini” savunuyor (Sosyal medya)
Garton Ash, “Avrupa'nın yeni imparatorluk türlerine karşı koyabilmek için liberal bir imparatorluk kurması gerektiğini” savunuyor (Sosyal medya)

Hepsi emperyalist. Biçimleri ne kadar farklı olursa olsun, bir emperyalist ile diğeri arasında hiçbir fark yok. “Küresel Güney”deki güçler arasında pratikte var olmayan bir şey, yani “iyi” ve “kötü” emperyalizmler arasındaki ayrım üzerine süregelen tartışma anlamsız. Küçük ve orta ölçekli ülkelerin emperyalistler arasındaki oyunda artık bir role sahip olmalarına gelince, bu geçmişte mümkün olmayan bir ayrıcalık. Emperyalizmler arasındaki nüfuz, pazar ve tesis yarışına gelince, bu eski yarışın yeni araçlarla devamı niteliğinde.

Resim göründüğü kadar basit değil. 19. yüzyıl ve öncesindeki emperyalizmler 20. yüzyılda sona erdi ve 21. yüzyılda ya da en azından bu yüzyılda 19. yüzyıl politikalarına geri döndüler. Bazıları askeri güç ve aynı eski formülle geri döndü. Diğerleri ise teknoloji, yapay zekâ ve finansal gücü kullanarak yeni bir formda geri döndü.

Ölümünden yıllar önce, Mısırlı solcu düşünür Semir Emin, ABD, Fransa, Almanya, İngiltere ve Japonya'nın ulusal emperyalizmlerine alternatif olarak ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Japonya’dan oluşan “kolektif emperyalizm” hakkında bir makale yazmıştı. Emin, her şeyin tek bir ülkede değil “dünyada üretildiği”, sanayinin birçok ülkeden gelen parça ve malzemelere dayandığı “küreselleşmiş bir üretim”den bahsediyordu. “Egemen ekonomik oligarşi, kolektif emperyalizm üçlüsündeki egemen tekellerle aynı saftadır” diyordu.

Yakın zamanda ise Alasdair Roberts, “Süper Güçler: 21. Yüzyılın İmparatorlukları” başlıklı bir kitap yayınladı. Kitabında Rusya'ya atıfta bulunmadan, dört modern süper gücün “Çin, Hindistan, ABD ve AB” olduğunu belirtiyor. 2050 yılına kadar dünya nüfusunun yüzde 40'ının bu dört ülkede yaşayacağını öngörüyor. Bunların “imparatorluk olmayabileceğini ama emperyal sorumlulukları olduğunu ve tarihte bu kadar ağır bir yük taşıyan rejimler” olmadığını öne sürüyor.

Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ülkesinin “emperyal emelleri” olmadığı iddiasını kabul edersek, o zaman soru şudur: 700 bin Rus askeri Ukrayna'da ne yapıyor? Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ülkesine ve Rusya'ya “Küresel Güney ülkelerini birleştirme” görevini veriyorsa, bu göreve ne ad vereceğiz? Bu, ikili Amerikan ve Avrupa emperyalizmi karşısında ikili küresel Güney emperyalizminin liderliğinden başka bir şey midir? Portekizlilerin, İspanyolların, Hollandalıların ve Belçikalıların imparatorluk dönemlerine duydukları özlemi atlatıp atlatmadıklarını kesin olarak belirlemek zor. Ancak İngilizlerin, Fransızların, Japonların ve Almanların imparatorlukların yokluğuna uyum sağlayamadıklarını söylemek kolay. Ruslar, Çinliler ve Amerikalılar ise açıkça emperyalizmi uyguluyorlar.

Gürcistan'ın bazı kısımlarını, Kırım'ı ve Ukrayna'nın dört bölgesini işgal eden Rusya, önünde “kutsal bir görev” olduğunu belirtiyor: Rusya liderliğindeki Avrasya projesini hayata geçirmek. Başkan Jimmy Carter'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Profesör Zbigniew Brzezinski, “Rusya, Ukrayna olmadan imparatorluk olmaktan çıkar” diye yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Kont Nikolay Troçki’nin temelini attığı ve bugün Putin'in ilham kaynağı olduğu söylenen Aleksandr Dugin tarafından da benimsenen Avrasyacılık, jeopolitik ve ideolojik bir projedir. Dugin’e göre “Dört kara medeniyeti -Çin, Rusya, Hindistan ve İran- geçmişte İngiltere ve Fransa, günümüzde ise ABD olmak üzere üç deniz, aristokrat ve Atlantik medeniyetiyle ebedi bir çatışma içindedir.”

Çin, emperyal emellerini “Kuşak ve Yol” projesi aracılığıyla gerçekleştiriyor. Altyapıya odaklanıyor gibi görünen bu proje kapsamında şimdiye kadar 150'den fazla ülkeyle anlaşmalar imzalandı. Bunun en basit örneği, Çin'in şu anda Afrika ve Asya'da çok sayıda limanda faaliyet göstermesidir; bunların en önemlileri Angola'daki Cayo, Sri Lanka'daki Hambantota, Ekvator Ginesi'ndeki Bana, Pakistan'daki Gwadar, Kamerun'daki Kribi, Kamboçya'daki Ream, Pasifik Okyanusu'ndaki Espiritu Adası'ndaki Luganville, Mozambik'teki Nacala ve Moritanya'daki Nuakşot limanlarıdır.

ABD ise ikili emperyalizm uyguluyor; dünya genelindeki 800 askeri üssünün yanı sıra, dolar üzerinden bir ekonomik ve finansal hakimiyeti bulunuyor. Harvard Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Profesörü Timothy Garton Ash'e göre AB ise “imparatorluk sonrası bir imparatorluk”tur. Nasıl mı? “O, tek bir milletin egemenliğinde olmayan, hukukla yönetilen, aynı zamanda liberal ve bilhassa Putin'in Ukrayna'yı işgal ederek Rus İmparatorluğu'nu yeniden kurma girişiminden sonra, otoriter olan bir Avrupa imparatorluğu”dur.

Dahası Garton Ash, “Avrupa'nın yeni imparatorluk türlerine karşı koymak için liberal bir imparatorluk üretmesi ve çöken Rus imparatorluğunun geri dönmesini ve bir Çin imparatorluğunu önlemek için Amerikan imparatorluğuyla stratejik ortaklık kurması gerektiğine” inanıyor. Bu, Çin ve Rusya'nın “sınırsız ortaklık” çerçevesinde planladığının tam aksidir. Tarihçi Gerund Snade'in dediği gibi, ABD ise “NATO aracılığıyla davet üzerine bir imparatorluktur.” Yale Üniversitesi’nden tarihçi Timothy Snyder’e gelince “Özgürlüğe Giden Yol” adlı kitabında, AB ile Putin yönetimindeki Rusya arasındaki çatışmanın “entegrasyon veya imparatorluk” arasında bir seçim olduğunu belirtiyor. Ancak entegrasyon bir devletin sonu değil, gelişmiş bir süreçtir.

Şi'nin “Çin Rüyası” sloganı, Amerikan başkanlarının “Tepe üstündeki şehir” ve “Vazgeçilmez bir devlet” sloganları, Putin'in Çarlık Rusyası dışişleri bakanı Aleksandr Gorçakov'dan ödünç aldığı “Rusya öfkelenmez, hazırlanır” sloganı ve Narendra Modi'nin Hindistan'daki “Vishvaguru” yani “dünyanın öğretmeni” sloganı arasında, küçük devletler büyük güçler arasında önemli roller oynuyor. “21. Yüzyılın İmparatorlukları” kitabına göre, “Büyük güçler, geniş toprakları ve çeşitli halkları yöneten hem imparatorluk hem de devlet unsurlarına sahip melez oluşumlardır.”

Brookings Enstitüsü'nden Robert Kagan'ın “hegemonya emperyalizmden farklıdır, çünkü hegemonya başkalarının nüfuz altına girmeye zorlanmasıdır; emperyalizm ise bir amaç veya hedeften ziyade bir koşul veya durumdur” şeklindeki açıklamasını kabul etmek zor. Hegemonya, emperyalizmin yalnızca yumuşak bir biçimidir. Emperyalizm ise biçimi ne olursa olsun, halklara karşı acımasızdır. “Dünya devleti”ne gelince bu, sağlam bir siyasi gerçekliğe toslayan filozofların hayalidir. “Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre” toplumu ise Marksizm adına yöneten 70 yıllık bir iktidarın ardından doğmadı, aksine sonunda çöken totaliter bir sistemde doğdu.

Sorun şu ki, Robert Tucker'ın “emperyalizmin cazibesi” dediği şey, özgürlüğün cazibesinden daha güçlü olmaya devam ediyor. Rus düşünür Aleksandr Yakovlov'un dediği gibi, emperyalizm “şaşırtıcı bir şekilde büyüyor ancak o kadar çelişkilerle dolu ki, 70 Karl Marx bile onu analiz edemez.”

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.


Bilim insanları eski bir Anadolu geleneğinin peşine düştü: Karınca yoğurdu

Geleneksel tarifte, ılık süte 4 kırmızı orman karıncası eklenerek mayalanmaya bırakılıyor (David Zilber)
Geleneksel tarifte, ılık süte 4 kırmızı orman karıncası eklenerek mayalanmaya bırakılıyor (David Zilber)
TT

Bilim insanları eski bir Anadolu geleneğinin peşine düştü: Karınca yoğurdu

Geleneksel tarifte, ılık süte 4 kırmızı orman karıncası eklenerek mayalanmaya bırakılıyor (David Zilber)
Geleneksel tarifte, ılık süte 4 kırmızı orman karıncası eklenerek mayalanmaya bırakılıyor (David Zilber)

Bilim insanları eski bir Anadolu yöntemiyle karıncaları kullanarak yoğurt yaptı. 

Danimarkalı mikrobiyolog Leonie Jahn, Kopenhag'daki iki Michelin yıldızlı Alchemist restoranında Bulgarların eski bir yoğurt tarifiyle ilgili deneyler yapıldığını öğrendiğinde merakı uyanmış. Dünyanın En İyi 50 Restoranı listesinde 5. sırada yer alan Alchemist, kendini "kısmen bilim laboratuvarı" diye tanımlıyor.

Danimarka Teknik Üniversitesi'nden Jahn, restoranda yapılan yoğurtların içine karınca konduğunu duyunca bu yöntemi derinlemesine araştırmaya karar vererek çeşitli kurumlardan araştırmacılarla işbirliği yaptı.

Münih Üniversitesi'nde doktora öğrencisi olan Türkiye ve Bulgaristan yurttaşı Sevgi Mutlu Sirakova'yla iletişime geçince, "karınca yoğurdunun" bölgede çok eskiye dayanan bir geçmişi olduğunu öğrendi.

Bulguları hakemli dergi iScience'ta dün (3 Ekim) yayımlanan çalışmaya göre sütün fermente edilerek peynir ve yoğurt elde edilmesi yaklaşık 9 bin yıl öncesine, bugünkü Türkiye ve Bulgaristan'a dayanıyor.

Mutlu Sirakova yüksek lisans tezinde bu konuyu araştırırken, büyüdüğü Yeni Mahalle (Nova Mahala) köyünde yoğurt yapımında karıncaların kullanıldığını öğreniyor. 

Yeni çalışmada Mutlu Sirakova, Jahn ve diğer bilim insanları, köyü ziyaret ederek bu tarifi denedi. Araştırmacılar 4 kırmızı orman karıncasını ılık süt dolu küçük bir kaba koydu. Kabı kapatıp karınca yuvasına gömdüler ve bir gece orada bıraktılar.

Ertesi gün kısmen katılaşmış karışımdan böcekleri çıkarıp tadına baktılar. Makaleye göre "hafif ekşimsi ve hafif otsu bir tada" sahipti.

Jahn ve ekibi, Danimarka'daki benzer bir orman karıncası türünü kullanarak laboratuvar ortamında bu süreci tekrarladı ve karıncaların neyi değiştirdiğini anlamaya çalıştı. Ekip, daha fazla enzim ve mikroorganizma salınması için bu sefer karıncaları ezdi.Karıncaların salgıladığı çeşitli asit ve enzimlerin birlikte çalışarak sütü koyulaştırdığını tespit ettiler. Bunlar arasında karıncaların savunma mekanizması olarak ürettiği formik asit ve bağırsaklarında yaşayan bakterilerin ürettiği laktik ve asetik asit türleri de var.

Yoğurdun mayalanma sürecinde çeşitli mikroorganizmalar rol oynayabiliyor. Ancak araştırmacılar, 1900'lü yılların başında laboratuvarda yoğurt üretilmeye başlandığından beri genellikle sadece iki tür laktik asit bakterisi kullanıldığını söylüyor.

Sirakova "Çeşitliliği canlı tutmak son derece önemli" diyor.

Bilim insanları, sunduğu farklı bileşenlerden dolayı karınca yoğurdunun farklı bir tadı olduğunu söylüyor. Çalışmanın ortak yazarı Nabila Rodríguez Valerón şöyle diyor: 

Bir mikroorganizma belirli bir aroma bileşiği üretir ancak örneğin karıncaların taşıdığı tüm mikroorganizmalar gibi birçok farklı bileşik kullanınca, ekşi maya, miso veya soya sosundaki gibi bir bileşim ortaya çıkıyor.

Alchemist'te servis edilen dondurma, mascarpone peyniri ve kokteyl gibi çeşitli ürünlerde bu yoğurt kullanılıyor. Çalışmanın yazarı Veronica Marie Sinotte, denediği kokteyl için "Kesinlikle inanılmaz" diyerek ekliyor:

Karıncaların verdiği asit limonumsu bir tat yaratıyor ama bu limondan daha karmaşık bir aroma.

Bilim insanları uygun koşullarda yapılmadığında sağlık riskleri yaratabileceği için bu tarifin evde denenmemesi gerektiğinin altını çiziyor. 

Ayrıca kırmızı orman karıncalarının nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olduğu için onları öldürmeyi yanlış bulduklarını da belirtiyorlar. 

Sinotte, "Bu karıncalar ekosistemlerin önemli bir parçası" diyerek ekliyor: 

Dolayısıyla, belki de bu karıncalardaki bakterilerden bazılarını toplayıp diğer yiyecekleri nasıl mayalayacaklarını görebileceğimizi düşünebiliriz.

Independent Türkçe, New York Times, CNN, iScience


Lübnan'ın doğusunda İsrail'e ait bir İHA düştü

 Güney Lübnan’da İsrail insansız hava aracının (İHA) hedef aldığı bir arabanın enkazı etrafında toplanan Lübnanlılar (AFP)
Güney Lübnan’da İsrail insansız hava aracının (İHA) hedef aldığı bir arabanın enkazı etrafında toplanan Lübnanlılar (AFP)
TT

Lübnan'ın doğusunda İsrail'e ait bir İHA düştü

 Güney Lübnan’da İsrail insansız hava aracının (İHA) hedef aldığı bir arabanın enkazı etrafında toplanan Lübnanlılar (AFP)
Güney Lübnan’da İsrail insansız hava aracının (İHA) hedef aldığı bir arabanın enkazı etrafında toplanan Lübnanlılar (AFP)

İsrail'e ait bir insansız hava aracı (İHA) bugün Lübnan'ın doğusundaki Hermel bölgesinde düştü.

Şarku’l Avsat’ın Lübnan Ulusal Haber Ajansı’ndan (NNA) aktardığına göre İsrail'e ait bir İHA, Vadi Fisan bölgesinde düştü ve Lübnan ordusu olay yerine intikal etti.

İsrail'in 27 Kasım'da yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının şartlarına uymaması ve güçlerinin Lübnan'ın güneyinde neredeyse her gün hava saldırıları düzenlemeye devam etmesi dikkat çekiyor.

Hizbullah ile İsrail arasında bir yıldan fazla süren savaşın ardından ABD'nin arabuluculuğuyla varılan 2024 anlaşması, Hizbullah'ın sınırdan çekilmesini, askeri yapısının sökülmesini, silahların devletin elinde sınırlandırmasını ve İsrail'in çatışma sırasında işgal ettiği noktalardan çekilmesini öngörüyordu. Ancak İsrail, beş stratejik tepenin üzerinde kuvvetlerini tutmaya devam etti ve Hizbullah üyeleri ve tesislerini hedef aldığını söylediği saldırıları sürdürdü.