Pragmatizm Rusya-Suriye ilişkilerini yeniden tanımlamaya yeter mi?

Şara'nın Rusya ziyareti, Şam ile Moskova arasında güven inşası için temkinli bir başlangıç oldu

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, Moskova'daki Büyük Kremlin Sarayı'nda yaptıkları görüşmede tokalaşırken, 15 Ekim 2025 (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, Moskova'daki Büyük Kremlin Sarayı'nda yaptıkları görüşmede tokalaşırken, 15 Ekim 2025 (AFP)
TT

Pragmatizm Rusya-Suriye ilişkilerini yeniden tanımlamaya yeter mi?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, Moskova'daki Büyük Kremlin Sarayı'nda yaptıkları görüşmede tokalaşırken, 15 Ekim 2025 (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, Moskova'daki Büyük Kremlin Sarayı'nda yaptıkları görüşmede tokalaşırken, 15 Ekim 2025 (AFP)

Samir İlyas

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın Moskova ziyareti ve Kremlin'in yakın misafirlere ayrılmış salonlarından birinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından sıcak bir şekilde karşılanmasının sembolizmi ve önemi konusunda herkes hem fikir olurken uzun bir düşmanlık geçmişi ve Suriye'de karşı cephelerde savaşmış iki taraf arasında tartışılan konularda somut bir ilerleme kaydedilip kaydedilmediğine ilişkin değerlendirmelerde görüş ayrılıkları vardı.

İdlib mağaralarından çıkan ‘isyancı’ liderin iktidarını sağlamlaştırma hırsı, Şara’yı düşmanlıkları bir kenara bırakıp Kremlin'e yaklaşmaya itti. Kremlin, eski rejime siyasi, askeri ve ekonomik destek vererek Suriyelilere uzun süredir ihanet ediyor ve onların acılarını uzatıyordu. Yıkılmış bir ülkeyi yeniden inşa etmek, güvenliği sağlamak ve dış müdahale ve baskılara karşı birliğini korumak gibi devasa zorlukların ortasında Şara, vesayet dayatmadan karşılıklı çıkar temelinde istikrara katkıda bulunacak Rusya’nın yeni bir rolü üzerine bahis oynuyor. Şara, sabırlı bir politikanın istenen sonuçları elde etmesine ve Kremlin'e uzanan uzun merdiveni tırmanmasına yardımcı olmasını umuyor.

Öte yandan önemli jeopolitik konumu ve Sovyetler Birliği döneminden beri Moskova ile uzun süredir devam eden tarihi bağları nedeniyle Suriye’yi kaybetme korkusu, Kremlin’i Şara için sıcak bir karşılama ve onu Yeşil Salon'da ağırlayarak abartılı bir şekilde kutlamaya sevk etti. Bu konuk, bir yıldan kısa bir süre öncesine kadar Rusya ordusu için değerli bir aranan isim olarak görülüyordu. Şara’nın o dönem lideri olduğu Heyet-u Tahrir eş-Şam (HTŞ) halen Rusya'nın terörist örgütler listesinde yer alıyor. 7 Ekim 2023 olaylarının ardından Rusya'nın bölgedeki rolünün azalması, İran eksenindeki müttefiklerinin önemli ölçüde zayıflaması ve Beşşar Esed rejiminin çarpıcı şekilde düşüşünün yanı sıra ABD’nin Gazze konulu Şarm eş-Şeyh Zirvesi’ne hiçbir Rus temsilciyi davet etmemesinin de gösterdiği üzere Ortadoğu’yu yeniden düzenleme çabalarında Rusya’nın rolü tamamen görmezden geliniyor gibi görünüyordu. Bölgesel değişiklikler çerçevesinde, yeni rejimle ilişkilerin yeniden kurulmasına bahis oynamak, Rusya yönetiminin Doğu Akdeniz'den tamamen çekilmesini ve bölgedeki ülkelerle siyasi ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi açısından Rus varlığının sağladığı tüm kazanımları kaybetmesini önlemek için zorunludur. Ayrıca Tartus Deniz Üssü ve Hmeymim Hava Üssü’nün, Rusya'nın Afrika'daki yayılmacı hedeflerine ulaşmak için lojistik merkezler olarak oynadıkları önemli rol de göz ardı edilemez.

Açıklamalar, Beşşar Esed’in kaderinin tüm siyasi, ekonomik, askeri ve istihbarat alanlarında gelecekteki iş birliğini araştırmaya engel teşkil etmediğine işaret ediyor.

Henüz somut bir ilerleme kaydedilmemiş olsa da Şara'nın Moskova ziyareti, Beşşar Esed rejiminin düşüşünden sonra Şam ve Moskova arasında güvenin yeniden tesis edilmesine yönelik temkinli bir başlangıç niteliğindeydi. Şam ve Moskova arasındaki ihtilaflı konuların son derece karmaşık olduğu unutulmamalı. Bu konular arasında Suriye’deki Rus askeri üslerinin geleceği, önceki ekonomik ve askeri anlaşmaların akıbeti, önceki rejimden miras kalan borçlar, Esed ve bazı üst düzey subaylar ile eski yetkililerin teslim edilmesiyle ilgili geçiş dönemi adaleti dosyası yer alıyor. Bu yetkililerin bir kısmı insani sığınma hakkı tanındıktan sonra Moskova’da ikamet ediyor.

dfgty
Suriye Devlet Başkanı Şara, Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmek üzere Moskova'daki Büyük Kremlin Sarayı'na girerken, 15 Ekim 2025 (AFP)

İki liderin görüşmesinin başındaki resmi açıklamalara yeniden bakıldığında yüksek hassasiyetli konuların kamuoyuna açıklanmaması konusunda bir uzlaşı olduğu görülüyordu. Görüşme, tarihi ilişkiler ve ikili çıkarlarla sınırlı kaldı ve gelecekteki iş birliği için önemli noktalar belirlendi.  Açıklamalar, görüşmenin öncesindeki beklentilerin aksine, Kremlin'den birkaç kilometre uzaklıkta yaşayan devrik Devlet Başkanı ve mülteci Esed'in kaderinin, iki tarafın heyetleri arasındaki görüşmede de görüldüğü üzere siyasi, ekonomik, askeri ve istihbarat alanlarında gelecekteki iş birliğinin önünde bir engel teşkil etmediğini ortaya koydu. Esed'ın kaderi, Moskova ile Şam arasındaki ilişkilerin gelişmesine gerçek bir engel teşkil etmeyecek gibi görünüyor. Mevcut Suriye yönetimi, iktidarı korumak, iç durumu kontrol etmek ve yaşam ve ekonomik koşulları iyileştirmek gibi daha acil sorunlarla karşı karşıya. Yeni Şam yönetimi, Moskova'nın ülkenin geleceğinde olumlu bir rol oynamaya istekli olmasının, Esed'e insani sığınma hakkı tanıyan Putin için büyük bir utanç kaynağı olan Esed'in iadesi konusunu gündeme getirmekten çok daha iyi olduğuna karar vermiş olabilir.

Rusya ile Suriye arasındaki ilişkileri yeni temeller üzerine inşa etmek her iki taraf için de acil bir ihtiyaç olsa da ABD ve Avrupa'nın tepkilerinden duyulan endişeler bu konuda en büyük engellerden birini oluşturuyor.

Açıklanan konuların yanı sıra Rusya’nın Genelkurmay Askeri İstihbarat Servisi (GRU) Başkanı Igor Kostyukov’un toplantılara katılması, iki tarafın Rusya ve Orta Asya'dan kişilerin de dahil olduğu radikal terör örgütleriyle mücadeleyi ve bu örgütlerin üyelerinin geldikleri ülkelere dönmelerini ve radikal fikirlerini yaymalarını veya Rusya'da terör eylemleri gerçekleştirmek üzere yeni üyeler kazanmalarını önlemeyi tartıştıklarını ortaya koyuyor. Bu da Devlet Başkanı Putin’in terörün Rusya’nın şehirlerine yayılmasını önlemek için Suriye'deki teröristleri hedef alarak 2015 yılındaki askeri müdahalesini meşrulaştırmak için belirlediği bir hedefti. Diğer yandan, Suriye’deki yıllarca süren müdahalesi sırasında biriktirdiği geniş arşiv ve Suriye ordusu subayları ve İran güçleriyle uzun süredir devam eden ilişkileriyle GRU, Esed’in kaçışından sonra ülkeyi terk etmeme kararı alan eski rejimin kalıntılarının hareketlerini frenlemek için Şam'daki yeni rejime yardımcı olabilir. İki taraf arasındaki istihbarat koordinasyonu, yeni hükümeti reddeden veya yeni devlete katılmak istememelerini haklı çıkarmak için ülkeyi istikrarsızlaştırmaya çalışan güçlerin bireysel terörist operasyonlarını veya hareketlerini engellemede rol oynayabilir.

cdfrgt
Rus askeri araçların Suriye’nin batısındaki Lazkiye ilinde Rusya tarafından kiralanan Hmeymim Hava Üssü’ne girişi sırasında yukarıda asılı duran Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bir fotoğrafı, 29 Aralık 2024 (AFP)

Çeçenistan ve Dağıstan gibi Rus cumhuriyetlerinden ve Özbekistan ve Tacikistan gibi Orta Asya ülkelerinden binlerce savaşçının Suriye'de ayrı gruplar halinde savaştığı biliniyor. Yüzlerce savaşçı HTŞ’ye katılırken, bazıları daha küçük, daha radikal örgütlerde kaldı veya DEAŞ saflarında savaştı. Öte yandan, Moskova'da bulunan rejim subaylarının bu bahar kıyı şeridinde bir isyanı koordine ettiği ve bunun talihsiz olaylara ve ciddi ihlallere yol açtığı iddia edildi.

Şara’nın ziyaretinin sonucunu değerlendirmek için henüz erken olsa da her iki tarafın da yeni aşamaya uygun olarak imzalanan anlaşmalarda değişiklik yapılmasına kapıyı açık bıraktığı ve Şara’nın bu konuda taahhüdünü açıklaması dikkati çekti. Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, 18 Ekim'de Suriye devlet kanalı el-İhbariyye'ye verdiği röportajda, “Rusya ile ilişkiler kademeli olarak ilerliyor ve yeni anlaşmalar imzalanmadı, eski rejimle imzalanan anlaşmalar ise eski halleriyle kabul edilmediğinden askıya alınmış durumda” ifadelerini kullandı. Bu, değişen bölgesel ve uluslararası gerçeklik içinde iki taraf arasındaki güven sınırlarını test etmek ve çıkarları yeniden tanımlamak için bir temel olarak görülebilir.

Suriye'nin dış politikasının bugün kutuplaşma ve ittifaklardan kaçındığını, tüm taraflarla diyalog, açıklık ve dengeli iş birliği peşinde olduğunu vurgulayan Şeybani, Şam'ın, ulusal egemenliği koruma ve herhangi bir türden bağımlılık veya bağımlılığın geri dönüşüne izin vermeme ilkesi çerçevesinde, Rusya meselesini rasyonel ve ihtiyatlı bir şekilde ele aldığını da sözlerine ekledi.

Şeybani’nin açıklamaları, Suriye'nin yeni politikasının temelini oluşturan zıt kavramları ifade ediyor. Bu politika, siyasi ittifaklardan ziyade ulusal çıkarlar temelinde diğer ülkelerle ortaklıklar kurmayı amaçlayan dengeli bir açıklık ve pragmatizm üzerine kurulu. Ancak, kutuplaşma ve ittifaklardan kaçınmak ile tüm taraflarla diyalog ve iş birliği içinde olmak arasında bir denge kurmak pratikte zor görünüyor.

Rusya-Suriye ilişkilerinin yeni temeller üzerinde yeniden inşa edilmesi her iki taraf için de acil bir ihtiyaç olsa da ABD ve Avrupa'nın tepkilerinden duyulan endişeler, özellikle askeri ve ekonomik alanlarda Suriye-Rusya ilişkilerinin yeniden inşasının önündeki başlıca engellerden biri.

ABD ve Avrupa ülkeleri, Suriye'nin özellikle petrol, doğalgaz, maden ve bankacılık sektörlerinde olmak üzere Moskova'ya uygulanan yaptırımları atlatmak için bir arka kapı haline gelmesinden endişe ediyor.

Askeri alanda Şam, savaş yıllarında zarar gören ve önceki rejimin çöküşünden sonra İsrail tarafından büyük ölçüde tahrip edilen savunma yeteneklerini yeniden inşa etmek için Rusya, Çin ve Türkiye ile iş birliği yapmak zorunda. Bu alanda ABD veya Avrupa Birliği (AB) ülkelerine güvenmenin imkansızlığı göz önüne alındığında, Batı'nın Suriye'ye herhangi bir gelişmiş savunma sistemi veya askeri teknoloji sağlaması ihtimali yok ve herhangi bir güvenlik müdahalesi, Suriye'nin egemenliğinin özünü etkileyecek siyasi koşullara bağlı olacak.

Rusya ve Çin’e yönelme, geleneksel ittifaklardan çok ulusal güvenlik ihtiyaçları ve caydırıcılığın yeniden tesis edilmesi tarafından belirlenen tek gerçekçi seçenek. Bu yüzden Batı’nın hassasiyetlerini kışkırtmamak veya bölgesel istikrarı tehdit etmemek için bu ortaklıkların yönetilmesinde ihtiyatlı davranılması gerekiyor. Bu bağlamda, Ukrayna'daki savaş nedeniyle Rusya’nın öngörülebilir gelecekte Suriye'nin tüm askeri ihtiyaçlarını karşılama isteği ve kabiliyetine sahip olduğu konusunda mutlak bir kesinlik yok.

Bu açıdan İsrail, Suriye'nin savunma kapasitesinin yeniden inşasına ilişkin Batı'nın tutumunun en önemli belirleyicilerinden biri olarak öne çıkıyor. Washington ve Avrupa başkentleri, bir dereceye kadar İsrail'in taleplerini dikkate almaya kararlı ve Trump yönetimi, İsrail'in işgal altındaki Suriye Golan Tepeleri'ni ilhakını tanıdı. ABD aynı zamanda Suriye'nin füze yetenekleri ya da hava savunma sistemlerinin niteliksel gelişimini sınırlamak için AB ülkeleriyle birlikte çalışıyor. Bu durum, Suriye'nin ihtiyaçlarını karşılayan askeri alanda ABD veya Batı ile herhangi bir iş birliği yapmasını neredeyse imkansız hale getiriyor.

Ekonomik açıdan, meşru hükümetin yeniden yapılanma ve ekonomik toparlanma için Amerika Birleşik Devletleri veya Avrupa Birliği'ne güvenme olasılığı, açık yapısal engellerle karşı karşıya. ABD ve Batı'nın meşru hükümete karşı nispeten açık tutumu ihtiyatlı olmaya devam etmekte, yaptırımlar henüz tamamen kaldırılmamış ve Batı'nın yatırımları, kısa vadede gerçekleştirilmesi zor olan köklü siyasi reformlara bağlı olmaya devam ediyor.

Öte yandan, Batı'nın yaptırımları nedeniyle Rusya'ya ekonomik ve yatırım konularında güvenilemez. Geçtiğimiz eylül ayında Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak başkanlığındaki Rus heyetinin Şam'ı ziyareti sırasında Moskova, enerji sektörünün ve insani yardım alanının yeniden inşasına katılmayı teklif etti. Putin ve Şara arasında yapılan son görüşmelerin sonuçlarına göre Rusya Suriye’ye buğday, ilaç ve gıda tedarik etme ve petrol sahalarında çalışma olasılığını değerlendirmeyi kabul etti.

Söz konusu alanlar durumu iyileştirmek için yetersiz olsa da, ABD ve Avrupa ülkeleri, Suriye'nin özellikle petrol, doğalgaz, maden ve bankacılık sektörlerinde olmak üzere Moskova'ya uygulanan yaptırımları atlatmak için bir arka kapı haline gelmesinden endişe ediyor. Bu bakımdan Şam ile Moskova arasındaki her türlü ekonomik veya askeri yakınlaşma yakından takip ediliyor. Ancak Suriye'nin Rusya ile ilişkilerinin güçlenmesi, Çin'i Suriye'deki yeniden inşa projelerine fon sağlamaya ve belirli sektörlere yatırım yapmaya teşvik ediyor.

Yukarıda belirtilen tüm bu karmaşık durumlar, meşru hükümeti oldukça zor bir duruma sokuyor. Hükümet, ortaklıklarını çeşitlendirmeye ve herkese açılmaya çalışırken, aynı zamanda uluslararası güç dengesi ile gerçekçi bir şekilde başa çıkmak zorunda kalmakta ve bu da ona sadece sınırlı bir marj alanı bırakıyor. Şam'ın güvenlik gereklilikleri, egemenlik şartları, yeniden yapılanma ve ekonomik toparlanma arasındaki bu hassas dengeyi korumadaki başarısı, şüphesiz Doğu ve Batı ile gelecekteki ilişkilerinin şeklini belirleyecek. Bu, Suriye’nin yeni politikasının izolasyon olmadan bağımsızlığı ve bağımlılık olmadan açıklığı ne ölçüde başarabileceğini gösterecek. Şeybani’nin bahsettiği denklemi gerçekleştirmenin zorluğu da burada yatıyor.

Moskova’daki Putin-Şara görüşmesi, Suriye-Rusya ilişkilerinde ‘karşılıklı ihtiyaç’ başlıklı yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor

Şara'nın ziyareti, karşılıklı çıkarlar temelinde Rusya-Suriye ilişkilerinde yeni bir başlangıca işaret ediyor. Yeni Suriye yönetiminin, meşruiyetini güçlendirmesi ve ekonomik ve güvenlik sorunlarını çözmesi gerekiyor. Bu noktada Moskova, en azından söz konusu sorunların hafifletilmesine yardımcı olabilir. Putin'in Şara ile yaptığı görüşmeler, Esed rejiminin düşüşünden sonra itibarını kurtarmak ve Rusya'nın Ortadoğu'da hâlâ var olduğunu göstermek için bir fırsat teşkil ediyor. Ancak, Rusya’nın İsrail’in güneydeki tekrarlanan saldırılarını sınırlamada önceki rolünü oynayacağı pek olası görünmüyor, zira Şam’daki iktidar değişikliğinden önce Rusya'nın güney Suriye'deki varlığı İsrail'in çıkarlarına hizmet ediyordu ve Rus devriyelerinin başlıca görevi güney Suriye'de İran yanlısı grupların yayılmasını önlemekti.

İsrail, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde askeri üsler kurmasından korktuğu için Tartus Deniz Üssü ve Hmeymim Hava Üssü’nü açık tutmayı tercih etse de Avrupa'nın tutumu yeni hükümete yardımın Rusya ile ilişkilerin kesilmesine bağlı olduğunu gösteriyor. Bunun yanında ABD de Moskova ile kazandığı nüfuzu paylaşmaya gerek duymuyor. Eğer Trump yönetimi çekilmeye karar verirse, Rusya'nın Suriye bölgesindeki boşluğu doldurmasını istemiyor.

sdfr
Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya’nın Moskova kentinde gerçekleşen görüşmelerinin ardından düzenlenen basın toplantısında tokalaşırken, 31 Temmuz 2025 (Reuters)

Görüşmenin basına açık olan kısmında açıklamalarda bulunan Suriye Devlet Başkanı Şara, “Suriye'nin bağımsızlığını, egemenliğini, birliğini, toprak bütünlüğünü ve güvenlik istikrarını sağlayarak, bu ilişkilerin doğasını yeni bir şekilde yeniden tesis etmek ve tanımlamak istiyoruz” diye konuştu.

Putin'in konuşması ve ardından Rus yetkililerin yaptığı açıklamalar da Şara'ya teorik olarak istediklerinin verildiğine işaret eder nitelikteydi. Zira Putin, Suriye Halk Meclisi seçimlerine övgüde bulunurken ülkesinin ayrılıkçı hareketleri reddettiğini ve Suriye topraklarının birliği ve bütünlüğünü desteklediğini teyit etti.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Moskova’daki toplantı, karşılıklı ihtiyaçların ön plana çıktığı Suriye-Rusya ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılmasını simgeliyor. Ancak ilişkilerin yeniden kurulması, ne kadar zor olursa olsun, sadece geçmişi geride bırakmakla bağlantılı değil, aynı zamanda bölgesel ve uluslararası gerçeklerin Suriye’deki duruma etkisi ve Rusya’nın Ukrayna'daki beka savaşıyla meşgul olurken Ortadoğu'ya yönlendirebileceği stratejik kaynakların miktarı gibi faktörlerle de bağlantılı olmaya devam ediyor.



Gazze dosyasında yeni temaslar: Hamas yeni bir müzakere turu istiyor

Filistinliler, Gazze şehrindeki Şati mülteci kampında İsrail bombardımanı sonucu kısmen yıkılan bir evin enkazı arasında kurbanları arıyor (Reuters)
Filistinliler, Gazze şehrindeki Şati mülteci kampında İsrail bombardımanı sonucu kısmen yıkılan bir evin enkazı arasında kurbanları arıyor (Reuters)
TT

Gazze dosyasında yeni temaslar: Hamas yeni bir müzakere turu istiyor

Filistinliler, Gazze şehrindeki Şati mülteci kampında İsrail bombardımanı sonucu kısmen yıkılan bir evin enkazı arasında kurbanları arıyor (Reuters)
Filistinliler, Gazze şehrindeki Şati mülteci kampında İsrail bombardımanı sonucu kısmen yıkılan bir evin enkazı arasında kurbanları arıyor (Reuters)

ABD’nin, İsrail’in Gazze Şeridi’nde gerçekleştirdiği ve Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın önde gelen isimlerinden Raid Saad’ı hedef alan son operasyona ilişkin açıklamaları, Hamas’ı ikna etmedi. Hareket, Washington’un saldırıdan haberdar olup olmadığı ve bunun ateşkesi ihlal sayılıp sayılmayacağı konularında yapılan değerlendirmeleri yeterli bulmadı.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hamas kaynakları, ABD açıklamalarındaki çelişkilerin saldırının sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını ifade etti. Hareketin üst düzey kadrolarının, ABD’nin Gazze’de ateşkese yönelik ihlalleri sürekli gerekçelendirerek İsrail’e siyasi alan açtığı değerlendirmesinde bulunduğu kaydedildi.

gfe
Gazze Şehri sahilindeki yerinden edilmiş insanlar kampında bir kadın ve çocuk çadırlarının önünde duruyor. (AP)

Buna rağmen Hamas’ın, önümüzdeki dönemde Mısır ya da Katar’da dolaylı bir müzakere turu düzenlenmesi için çaba gösterdiği belirtildi. Kaynaklar, Gazze’deki durum ve ikinci aşamaya geçiş sürecinin sorunsuz ilerlemesini temin etmeye yönelik olarak arabulucularla temasların sürdüğünü aktardı.

Kaynaklara göre, arabulucular ile Hamas liderliği arasındaki görüşmeler, kimi zaman doğrudan toplantılar, kimi zaman da telefon temasları yoluyla devam ediyor. Kahire, Doha ve İstanbul’da ikili ya da üçlü formatlarda toplantılar yapıldığı, bazı görüşmelerin tek bir arabulucu tarafıyla gerçekleştirildiği, tüm sürecin ise arabulucular arasında tam bir koordinasyonla yürütüldüğü kaydedildi.

Açıklamalarda, İsrail ve ABD’den temsilcilerin de katılımıyla dolaylı bir müzakere turu düzenlenmesine yönelik açık bir arayış bulunduğu vurgulandı. Bunun, Başkan Donald Trump yönetiminin İsrail üzerinde baskı kurmasına ve istikrarı hedefleyen planının ilerletilmesine katkı sağlayabileceği ifade edildi.

rgty
 Gazze Şehri sahilinde, Filistinliler son günlerde yağan şiddetli yağmurlar nedeniyle hasar gören çadırlarını onarmaya çalışıyor (AP)

Kaynaklar, temasların yalnızca “direnişin silahı” meselesine odaklanmadığını; yeniden imar, “ertesi gün” senaryosu kapsamında Gazze’nin yönetimi ve teknokratlar komitesinin görevleri, Refah Sınır Kapısı’nın açılması, kuşatmanın tamamen kaldırılması, Gazze’den çekilme, uluslararası güç dosyası gibi başlıkların da ele alındığını belirtti. Hamas liderliğinin Gazze dışına çıkarılması konusunun ise yapılan görüşmelerin gündeminde olmadığı ve olmayacağı vurgulandı.

Mevcut temasların müzakerelerde bir durgunluk anlamına gelmediğini kaydeden kaynaklar, Gazze’ye ilişkin temel dosyaların geleceğine dair pek çok fikrin taraflar arasında paylaşıldığını, Hamas ile Filistinli gruplar arasında da sürekli iç temasların sürdüğünü söyledi. Kahire’de yakın dönemde bir ulusal diyalog toplantısı düzenlenmesi için çabaların arttığı, ay sonu ya da gelecek ay başında daha geniş kapsamlı hareketlilik beklendiği ifade edildi.

“Hamas, ikinci aşamaya ilişkin ABD’den yeni bir adım mı bekliyor?” sorusuna yanıt veren kaynaklar, ABD temaslarının sürekli olduğunu ve Trump yönetimi tarafından arabulucular aracılığıyla, mevcut görüşmelerin başarısını garanti altına almaya yönelik mesajlar iletildiğini aktardı. Bu kapsamda, direnişin silahları, uluslararası güç ve Gazze’nin yönetimi gibi dosyaları kolaylaştırabilecek fikir ve önerilerin ele alındığı belirtildi.

Kaynaklar, Hamas’ın Filistinli gruplarla mutabakat içinde, “adil” olan ve Filistinlilere geleceklerine dair açık haklar tanıyan tüm önerilere açık olduğunu vurguladı. Bu çerçevede, herhangi bir tarafın “manda” ya da başka bir işgal biçimi dayatmasına izin verilmemesi, İsrail’in tek taraflı şekilde aktivist ve liderleri hedef almasının önüne geçilmesi, ateşkes kurallarının yeniden dayatılmaması ve çekilme sürecinin tamamlanmasının engellenmemesi gerektiği ifade edildi.

dd
Gazze Şehri sahilinde, son birkaç gündür yağan şiddetli yağmurlar nedeniyle hasar gören çadırlarının arasında Filistinliler duruyor (AP)

Öte yandan, eski BM Ortadoğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un, Trump’ın ilerleyen dönemde açıklaması beklenen “Barış Konseyi”nin yürütme kurulunun başına getirileceği iddialarına da değinen kaynaklar, Hamas liderliğine bu yönde doğrulanmış bir bilginin ulaşmadığını söyledi. Tony Blair’in görevden dışlanmasının ardından birçok ismin gündeme geldiğini belirten kaynaklar, Hamas’ın 2017-2019 yılları arasında kuşatma ve “Büyük Dönüş Yürüyüşleri” döneminde Mladenov ile Gazze içinde ve dışında temaslar yürüttüğünü, taleplerini iyi bildiğini kaydetti. Ulusal, Arap, İslami ve uluslararası mutabakat sağlanması ve Filistinlilerin haklarının gözetilmesi koşuluyla, Hamas’ın Mladenov ile çalışmasına itirazı olmadığı ifade edildi.

Hamas’ın, ABD yönetiminin silah konusundaki yaklaşımını değiştirebileceği beklentisine dayandığı, bu kapsamda silahların kullanılmasının dondurulması ya da zarar görmeden, üzerinde uzlaşılan bir tarafa devredilmesi gibi önerilerin gündeme geldiği belirtildi.

Bu beklentinin, ABD’nin ulusal güvenlik stratejisinde Ortadoğu’nun “uzun süreli askeri taahhüt” değil “ortaklık alanı” olarak tanımlanmasına dayandığı ifade edildi. Kaynaklar, Trump dönemindeki ABD’nin, etkili ortaklar olabildikleri takdirde rakiplerine de alan tanıyabileceği ve Washington’un kimin yönettiğinden ziyade işlevsel ortaklıkla ilgilendiği değerlendirmesini yaptı.

Hamas kaynakları, hareketin Filistin davasına hizmet edecek şekilde herkesle çalışmaya açık olduğunu ve şu aşamada bölgedeki ilişkilerini genişletmeye odaklandığını sözlerine ekledi.


Sel, soğuk ve abluka: Gazze’de insani felaket derinleşiyor

Şiddetli yağışlar nedeniyle meydana gelen sel sularının içinde kalmış bir arabayı iten yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
Şiddetli yağışlar nedeniyle meydana gelen sel sularının içinde kalmış bir arabayı iten yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
TT

Sel, soğuk ve abluka: Gazze’de insani felaket derinleşiyor

Şiddetli yağışlar nedeniyle meydana gelen sel sularının içinde kalmış bir arabayı iten yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
Şiddetli yağışlar nedeniyle meydana gelen sel sularının içinde kalmış bir arabayı iten yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Gazze Şeridi bugün yerinden edilmiş halkın acılarını daha da artıran yeni bir felaket yaşadı. Şiddetli yağışlar, bölgedeki en büyük hastaneyi ve binlerce Filistinlinin kaldığı çadırları sular altında bırakırken, dün akşam saatlerinden bu yana etkili olan fırtına nedeniyle yüzlerce çadır da yerinden sökülerek savruldu.

6ju
Şiddetli yağmurların ardından Gazze şehrinde sel suları içinde yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Sel felaketi, Gazze’nin yalnızca birkaç gün önce, 14 Filistinlinin hayatını kaybetmesine ve yaklaşık 53 bin çadırın zarar görüp sular altında kalmasına yol açan Byron adlı kutup kökenli alçak basınç sisteminin etkisinden çıkmasının ardından yaşandı. Gelişmeler, zaten ağır olan insani krizi daha da derinleştirirken, milyonlarca sivili yeni risklerle karşı karşıya bırakıyor.

En büyük hastane sular altında kaldı ve sağlık hizmetleri aksadı

Medya organlarının aktardığına göre, yağmur suları Gazze kentindeki Şifa Tıp Kompleksi’nin bazı bölümlerine, özellikle de acil servis bölümüne sızdı. Bu durum, devam eden saldırılar ve sağlık koşullarındaki ciddi bozulma ortamında yaralı ve hastaların kurtarılması açısından hayati öneme sahip olan bu birimde faaliyetlerin neredeyse tamamen durmasına yol açtı.

cdfgrth
Gazze şehrindeki şiddetli yağmurların ardından sel sularının içinden geçmeye çalışan bir araç (AFP)

Şihab Haber Ajansı’na konuşan görgü tanıkları, suların hastanenin koridorlarına ve muayene odalarına dolduğunu, tıbbi personelin ise elektrik kesintileri ve felaketle başa çıkmak için gerekli imkânlardaki ciddi yetersizlikler nedeniyle hastaları daha güvenli alanlara taşımaya çalıştığını aktardı.

sa
Gazze şehrinde bir aracın kasasında seyahat eden Filistinli bir aile (AP)

Şifa Tıp Kompleksi, Gazze Şeridi’nin en büyük hastanesi konumunda bulunuyor. İsrail’in yürüttüğü imha savaşı sırasında ağır yıkıma uğrayan hastanenin bazı binaları, Sağlık Bakanlığı tarafından son iki ayda onarılmaya çalışıldı. Ancak hasarın büyüklüğü ve imkân yetersizliği, özellikle işgalin tıbbi malzeme ve ilaç girişini engellemesi nedeniyle, hastanenin normal şekilde yeniden faaliyete geçmesini zorlaştırıyor.

defrgt
Gazze şehrindeki bir çadır kampının önünde yağan yağmur altında koşturan çocuklar (AP)

Yerinden edilmiş insanların çadırlarındaki trajedi tekrarlanıyor

Yerinden edilmiş kişilerin durumu iyi değil. Şiddetli yağışlar, Gazze’nin farklı bölgelerinde yüzlerce çadırın sular altında kalmasına, bazılarının ise savrulmasına yol açtı. Özellikle alçak kesimler, geniş su ve çamur birikintilerine dönüşerek yaşam koşullarını daha da zorlaştırdı.

dfe
Gazze şehrinde su basmış bir çadırda bulunan yerinden edilmiş bir Filistinli kadın (Reuters)

Gazze’de yerinden edilmiş kişilerin çadırlarının sular altında kalmasıyla yaşanan trajedi yeniden tekrarlandı. Yağmur suları, kentin farklı noktalarında çadırları ve sokakları kapladı.

Yüz binlerce yerinden edilmiş kişi, soğuktan ve sel sularından koruma sağlamayan yıpranmış çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Kışlık malzemeler ve ısınma imkânlarının neredeyse tamamen yokluğu, insani krizi daha da ağırlaştırıyor.

sdefr
Gazze şehrinde sular altında kalmış bir sokakta yürüyen yerinden edilmiş bir Filistinli (Reuters)

Gazze kentindeki Şeyh Rıdvan Mahallesi’nde, Ebu’l Kumsan ailesine ait bir ev, daha önceki bombardımanlarda zarar gören temellerinin şiddetli yağışlarla su altında kalması sonucu çöktü. Kentin güneybatısındaki Tel el-Heva Mahallesi’nde ise alçak basınç sistemine eşlik eden şiddetli rüzgârlar nedeniyle bir duvarın bir çadırın üzerine yıkılması sonucu çok sayıda yerinden edilmiş kişi yaralandı.

sxadfr
Gazze şehrinde yerinden edilmiş Filistinlilerin kaldığı bir çadır kampından (AFP)

Hamas ve uluslararası toplumdan uyarılar

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım, yeni bir alçak basınç sisteminin gelmesiyle insani felaketin daha da kötüleştiğini belirterek, yerinden edilmiş kişilerin çadırlarının hava koşullarından koruma sağlamadığını vurguladı.

sdfrgt
Gazze şehrindeki bir hırdavatçı dükkanında yağmurdan korunurken yemek ısıtan Filistinliler (AP)

Kasım, barınmaya uygun malzemelerin Gazze’ye sokulması yönündeki önceki uyarıların uluslararası toplumdan hiçbir karşılık bulmadığını ve İsrail’in uyguladığı ablukayı kırmakta aciz kalındığını söyledi. Ayrıca, savaşın durdurulmasına ilişkin anlaşmanın arabulucuları ve garantör ülkelerinin yanı sıra Arap Birliği ile İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT), Gazze halkını kaçınılmaz bir felaketten kurtarmak için acilen harekete geçme çağrısında bulundu.

xcdf
Gazze şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AP)

Sağlık Bakanlığı yetkilileri, şiddetli yağışların bir bebeğin dondurucu soğuk nedeniyle hayatını kaybetmesine yol açtığını, ayrıca yerinden edilmiş ailelerin barındığı yüzlerce çadırın sular altında kaldığını bildirdi.

Gazze Şeridi'ndeki hükümet medya ofisi, 12 kişinin öldüğünü veya kaybolduğunu, en az 13 binanın çöktüğünü ve 27 bin çadırın sular altında kaldığını bildirdi.

asd
Gazze şehrinde savaşta hasar görmüş binalarla dolu bir sokakta yürüyen Filistinliler (AP)

Yerinden edilmiş insanlar ve yeni çadırlara duyulan ihtiyaç

Birleşmiş Milletler (BM) ve Filistinli yetkililer, Gazze’de yaklaşık 1,5 milyon yerinden edilmiş kişi için en az 300 bin yeni çadıra ihtiyaç bulunduğunu bildirdi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ise 4 binden fazla kişinin yüksek risk taşıyan kıyı bölgelerinde yaşadığını, bunlardan bininin denizden gelen şiddetli dalgalardan doğrudan etkilendiğini açıkladı.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM), inşaat ve barınma malzemelerinin girişinin engellenmesi nedeniyle yüz binlerce yerinden edilmiş kişinin boğulma riskiyle karşı karşıya kalabileceği uyarısında bulundu. Örgüt ayrıca, özellikle molozlarla dolu alçak bölgelerde, kanalizasyon ve atık yönetiminin yokluğu nedeniyle hastalıkların yayılma tehlikesine dikkat çekti. Bu alanlarda yaklaşık 795 bin kişinin sel riski altında yaşadığı belirtildi.


Doha’daki toplantı, Gazze Şeridi ve savaş sonrası güvenlik mühendisliği

İsrail güçlerinin çekilmesinden sonra Gazze'de yıkılmış binaların yakınında yer alan yerinden edilmiş kişiler için kurulan çadırların havadan bir fotoğrafı, Ekim 2025 (Reuters)
İsrail güçlerinin çekilmesinden sonra Gazze'de yıkılmış binaların yakınında yer alan yerinden edilmiş kişiler için kurulan çadırların havadan bir fotoğrafı, Ekim 2025 (Reuters)
TT

Doha’daki toplantı, Gazze Şeridi ve savaş sonrası güvenlik mühendisliği

İsrail güçlerinin çekilmesinden sonra Gazze'de yıkılmış binaların yakınında yer alan yerinden edilmiş kişiler için kurulan çadırların havadan bir fotoğrafı, Ekim 2025 (Reuters)
İsrail güçlerinin çekilmesinden sonra Gazze'de yıkılmış binaların yakınında yer alan yerinden edilmiş kişiler için kurulan çadırların havadan bir fotoğrafı, Ekim 2025 (Reuters)

Omar Harkous

Katar'ın başkenti Doha’da 16 Aralık Salı, yani bugün ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) daveti üzerine 25'ten fazla ülkenin temsilcilerinin bir araya geleceği bir toplantı düzenlenecek. Toplantıda, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki çatışmayı sona erdirme planının ‘ikinci aşamasının’ kaderini belirlemek üzere Uluslararası İstikrar Gücü’nün (UİG) ana hatları çizilecek.

Plan, geçtiğimiz ekim ayında varılan ateşkesi sürdürülebilir güvenlik ve siyasi düzenlemelere dönüştürmeyi amaçlıyor.

Toplantı, sahada ve siyaset sahnesinde karmaşıklığın hâkim olduğu bir atmosferde gerçekleşiyor. İlk aşama, büyük çaplı çatışmaları durdurmayı ve rehineler ile tutukluların takasını sağlamayı başardıysa da Gazze, Şeridin kuzeyini, doğusunu ve güneyini batıdan ayıran İsrail’in ‘sarı çizgisi’ ile fiilen bölünmüş durumda.

Washington, Hamas’ın silahsızlandırılması, Türkiye'nin rolü ve Trump'ın bizzat başkanlık edeceği ‘barış konseyinin’ yapısı konusunda tartışmalar sürerken, güvenlik boşluğunu doldurmak için uluslararası bir gücün konuşlandırılmasını istiyor.

Doha toplantısı, ‘teorik diplomasiden operasyonel planlamaya’ geçişin bir dönüm noktası. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 17 Kasım 2025’te ‘Trump planına’ uluslararası meşruiyet kazandıran 2803 sayılı kararı kabul etmesinin ardından, ABD artık somut bir uygulama mekanizması sunmakla yükümlüdür. Operasyon odasına dönüşen toplantı, dosyanın dışişleri bakanlıklarının koridorlarından generallerin haritalarına taşınmasıyla birlikte bir sonraki aşamanın askeri ve güvenlik niteliğini yansıtıyor.

Operasyon odası

Toplantı, Uluslararası İstikrar Gücü için operasyon konseptine odaklanırken, ABD katılımcı ülkelerden sağlanacak asker sayısı, silahlanma angajman kuralları ve finansman konusunda somut taahhütler talep ediyor.

Toplantının yeri olarak Doha'nın seçilmesi ise bazı anlamlar taşıyor. Bunların başında Hamas ile önemli bir arabulucu rolü oynayan Katar’ın, Gazze’yi yönetmek üzere Hamas'ın yerini alması beklenen gücün askeri planlamasına ev sahipliği yapması geliyor ve Doha'nın siyasi etkisi ile Washington ile olan stratejik ilişkisi arasındaki dengeyi yansıtıyor.

Toplantıya, tarafların çatışan çıkarlarının mozaiğini temsil eden ve ‘heterojen’ olarak tanımlanan bir listede 25’ten fazla ülke katılıyor. Bu ülkelerin başında da katılımcı ülkelerden asker sayısı, silahlanma, angajman kuralları ve finansman konusunda somut taahhütler almaya çalışan ABD geliyor. Toplantıya katılan Arap ülkeleri arasında ise Katar, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yer alıyor, ancak farklı gündemler de mevcut.

Sahadaki ana garantör olmak isteyen Türkiye, İsrail'in güçlü muhalefetine rağmen toplantıya katılıyor. En önde gelen katılımcı olarak tanımlanan Endonezya, barış gücü olarak 20 bin asker göndermeyi teklif ediyor. Avrupa Birliği (AB) de yeniden yapılanma için ayrılan fonlarının yeni bir çatışma dalgasına gitmemesini sağlamak için ‘finansör ve gözlemci’ olarak toplantıya katılıyor.

Dört çelişki

Doha'daki toplantıda tartışılacak en önemli konular, ertelenemeyecek dört temel çelişki söz konusu.

Bunların ilki, (Endonezya ve Pakistan gibi) İsrail'i tanımayan Müslüman ülkeler ordularının, İsrail ordusu ile yakın güvenlik koordinasyonu gerekliliklerini nasıl yerine getireceğini ele alacak bir komuta ve kontrol yapısı. ABD’nin buna ortak gücün komutasını ABD’li bir generale verme önerisinde bulundu. ABD, bu generalin ‘emniyet valfi’ görevi görmesini ve tüm taraflarca kabul edilebilir bir figür olmasını sağlamayı planlıyor.

İkincisi, İsrail için en tartışmalı konu olan angajman kuralları. Reuters'a konuşan ABD'li yetkililer, UİG’nin Hamas ile savaşmayacağını, bunun Lübnan'ın güneyinde Birlemiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) tarafından oynanan role benzer olduğunu söyledi.

Üçüncüsü, coğrafi konuşlanma konusu, yani UİG’nin ilk olarak hangi bölgeleri ele geçireceğinin belirlenmesi. Veriler, gücün, tampon ve deneme bölgesi olarak hizmet etmek üzere, İsrail ordusunun ‘sarı hattın’ doğusundan çekildiği bölgelerden başlayacağını gösteriyor.

Dördüncü ise lojistik finansmanı. Katılımcılar, yüzde 83'ü tahrip olmuş bir bölgede uluslararası askeri bir güç için askeri üslerin inşası ve askeri saha operasyonlarının maliyetlerini hangi ülkelerin karşılayacağını tartışıyor.

Toplantıya, tarafların çatışan çıkarlarının mozaiğini temsil eden ve ‘heterojen’ olarak tanımlanan bir listede 25’ten fazla ülke katılıyor.

Askeri analiz

Trump yönetimi ‘Önce Amerika’ sloganını öne sürerek dış taahhütlerini azaltmak istese de, Gazze'deki gerçekler farklı bir denklem dayatıyor. Washington’ın istikrar gücü komutanlığına bir Amerikan general atama planı, farklı sonuçlar doğuruyor. Bunlardan ilki, İsrail'e tüneller ve kaçakçılıkla ilgili istihbarat bilgilerinin ciddiye alınacağına dair güvence vermek ve katılımcı ülkelere İsrail’in değil ABD’nin himayesi altında faaliyet gösterebilmeleri için siyasi destek sağlıyor.

fgthy
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan Netzarim Koridoru’nu kullanarak Gazze şehrine giden Filistinliler, 11 Ekim 2025 (AFP)

ABD’li yetkililer, sahada ABD askeri bulunmayacağını ısrarla söylüyorlar. Bu da ABD'nin rolünün komuta, kontrol, iletişim ve istihbaratla sınırlı olacağı, devriye görevleri, doğrudan çatışmalar ve sahadaki risklerin ise ortak ülkelerin omuzlarına bineceği anlamına geliyor.

Türkiye... iki adım geriden

NATO üyesi Türkiye, UİG’de vazgeçilmez bir ortak olarak kendini gösteriyor, ancak İsrail Türkiye’nin katılımına karşı çıkıyor.

Anlaşmazlık ideolojik ve operasyonel nitelikte. Zira İsrail, AK Parti iktidarındaki Türkiye'yi Hamas'ın destekçisi olarak görüyor ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Gazze'deki varlığının kalıcı bir etkiye dönüşmesinden korkuyor.

Öte yandan Washington, Türkiye'yi NATO yeteneklerine sahip güçlü bir lojistik ortak olarak görüyor ve İsrail ordusuyla doğrudan sürtüşmeyi azaltmak için Türkiye'yi operasyonların deniz veya hava unsurlarına entegre etmeye çalışabilir.

Trump'ın planı ve yönetim yapısı

Mevcut hamleler, Trump’ın ‘Barış ve Refah Bildirgesi’ne dayanıyor. Bu bildiri, Rusya ve Çin'in çekimser kalmasıyla BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilmiş ve Gazze'yi kökten yeniden şekillendirmeyi amaçlayan 20 maddeden oluşuyor.

gthyj
ABD Başkanı Donald Trump, Gazze savaşını sona erdirmek için Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen zirveye katılımı sırasına, 13 Ekim 2025 (Reuters)

Doha’daki zirveden sonra yürürlüğe giren planın ikinci aşaması, Hamas'ın askeri altyapısının yok edilmesi ve yeniden silahlanmasının önlenmesi, İsrail ordusunun işgal ettiği bölgelerden kademeli olarak çekilmesi ve sivil idarenin uluslararası denetim altında çalışan apolitik (teknik) bir Filistin komitesine devredilmesini öngörüyor. Ayrıca, Hamas'ın fonlardan yararlanmamasını sağlamak için yeniden yapılanma ‘Gazze Barış Kurulu’ tarafından denetlenecek. Planın en tartışmalı yeniliklerinden biri, Donald Trump’ın bizzat başkanlık edeceği ve geçiş döneminde Gazze’yi denetleyecek en yüksek otorite olarak tasarlanan Gazze Barış Kurulu. Dikkatler, Barış Kurulu ile birlikte çalışacak ve Jared Kushner ve Steve Witkoff gibi Trump'a yakın isimlerin yanı sıra bağışçı ülkelerin temsilcilerini de içerecek bir Uluslararası Yürütme Konseyi’nin kurulmasına çekildi. Bu değişiklik, Trump yönetiminin konuyu ‘gayrimenkul anlaşması’ ve yatırım geliştirme zihniyetiyle yönetme arzusunu yansıtıyor.

Planın en tartışmalı yeniliklerinden biri, Donald Trump'ın bizzat başkanlık edeceği Gazze Barış Kurulu.

Sarı Hat ve aşiretler

Uluslararası istikrara yönelik zorluklar, Gazze'nin mevcut haritasına bakmadan anlaşılamaz. Sarı Hat sadece hayali bir çizgi değil, yaşam koşulları ve güvenlik açısından tamamen farklı iki bölgeyi ayıran bir ateş duvarıdır. Yeşil bölge (İsrail kontrolü altında), Gazze Şeridi’nin yüzölçümünün yüzde 53 ila 58'ini oluşturuyor.

Bu bölge, doğudaki tarım arazilerini, Beyt Hanun ve Beyt Lahiya şehirlerini, Gazze şehrindeki Şucaiyye ve ez-Zeytun mahallelerinin büyük bir bölümünü kapsamakta ve güneyde Philadelphi (Selahaddin) Koridoru’na kadar uzanıyor. Bu bölgeler neredeyse tamamen nüfussuz ve yıkılmış durumdadır ve İsrail bunları ‘güvenlik tampon bölgesi’ olarak görüyor. Kırmızı bölge (Hamas/aşiretlerin kontrolü altında), hizmetlerin çöktüğü ve Hamas'ın silahlı klanlarla nüfuz mücadelesi verdiği, yaklaşık iki milyon Filistinlinin yaşadığı bir bölgedir.

frgt
Gazze şehrinin ed-Derec Mahallesi’nde İsrail'in hava saldırısında yıkılan binaların enkazı arasında kurtarılabilir eşyaları arayan Filistinliler, 16 Temmuz 2025 (AFP)

İsrail, Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki kontrolünün zayıflaması ve Filistin Yönetimi'nin yokluğunun yarattığı güvenlik boşluğunda yardımların dağıtımını ve yerel güvenliğin sağlanmasını üstlenmeleri için Gazze’nin ileri gelen ailelerinin liderleriyle ‘aşiretleri harekete geçirme’ stratejisine yöneldi. Ancak bu strateji kanlı sonuçlara yol açtı. Refah'taki Halk Güçleri lideri Yasir Ebu Şebab'a düzenlenen suikast ve İsrail ile iş birliği yapılmasını önlemekle görevli Hamas İç Güvenlik Teşkilatı’nın üst düzey yetkilisi Ahmed Zemzem'e düzenlenen suikast buna örnek olarak gösterilebilir. Zemzem suikastını, Hamas karşıtı bir milis grup olan Halk Güçleri üstlendi.

Sonuç olarak, UİG sadece Hamas ve İsrail ile karşı karşıya kalmayacak, aynı zamanda kendini aşiretler arası kan davaları ve değişen sadakatlerin oluşturduğu bir ‘mayın tarlasının ortasında bulacak ve bu da ‘Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlama’ görevini zorlaştıracak.

Silahlar depolara mı kaldırılacak imha mı edilecek?

Dikkat çekici bir gelişme olarak Hamas, uzun vadeli bir ateşkesin çerçevesinde silahlarını üçüncü bir tarafın denetimi altındaki depolara kaldırma konusunu görüşmeye hazır olduğunu açıkladı. Bunun karşılığında, liderlerinin hedef alınmayacağı ve İsrail'in geri çekileceği garantisi verilmesi şartıyla, silahları kullanmayacağına dair taahhütte bulundu. Bu hamle, Hamas’ın gelecekte askeri yapısını ‘dondurmak’ ve silahlarını teslim etmekten kaçınmak için yaptığı bir girişimdi.

v
New York’ta BMGK’nın, İsrail'in Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaşı sona erdirme önerisini görüştüğü toplantıdan bir kare, 17 Kasım 2025 (AFP)

Ancak İsrail, silahların depolara kaldırılması önerisini reddediyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Trump’ın planının amacının silahsızlanma olduğunu, silahların depolara kaldırılması olmadığını savunuyor.

İsrail, uluslararası güçler ayrıldıktan veya koşullar değiştiğinde depolanan silahların kolaylıkla geri alınabileceğinden endişe ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD, Trump'ın planıyla İsrail'in tutumunu destekliyor ve ‘askeri altyapının imha edilmesini’ istiyor. Bu da Doha’daki toplantının karşı karşıya olduğu bir ikilem. UİG, Hamas'la savaşmayacaksa, onu silahlarını teslim edip imha etmeye nasıl zorlayacak? Bu çelişki, ikinci aşamadaki en büyük boşluk olarak karşımıza çıkıyor.

Gelecek senaryolar

Doha’daki toplantı sadece geçici bir durak değil, aynı zamanda Washington’ın bu bölgede bir güvenlik sistemi kurma yeteneğini test edeceği bir an. UİG’nin kurulmasında başarılı olunursa, Gazze'de nispeten bir istikrar sağlanabilir. Ancak Haması’ı silahsızlandırma görevi ile ona karşı savaşmama kuralı arasındaki çelişki, Sarı Hat ile nüfus patlamasının gerçekliği arasındaki uçurum ve İsrail'in Türkiye'nin rolünü reddetmesi gibi çok büyük zorluklar söz konusu.

Senaryolar farklı görünse de Gazze Şeridi’nin tamamına veya sadece İsrail’in kontrolündeki bölgeye uluslararası bir güç konuşlandırılması ve yardımların yoğun bir şekilde Gazze Şeridi’ne girmesine izin verilmesi veya İsrail ordusunun her bir zerreyi kontrol etmesi gibi zorlu gerçeklerle çelişiyor.

Öte yandan Ateşkesin çökmesi ve askeri saldırıların yeniden başlaması, Gazze'yi kaos ve yoksulluğa sürüklemesi, UİG’nin iki devletli çözümle başlayan barışa yönelik net bir adımın aksine, gerçek bir yetkisi olmayan sembolik bir uluslararası yapı olarak kalması korkusu tüm varlığıyla kendisini hissettirmeye devam ediyor.