Doğu ve Batı Libya arasında "ortak güç" oluşturmak için toplantı

Hafter'in oğlu, Sirte'de Misratalı liderlerle bir araya geldi

Hafter'in oğlu, Sirte'de Misrata Tugayları liderleriyle bir araya geldi (Libya Ulusal Ordusu)
Hafter'in oğlu, Sirte'de Misrata Tugayları liderleriyle bir araya geldi (Libya Ulusal Ordusu)
TT

Doğu ve Batı Libya arasında "ortak güç" oluşturmak için toplantı

Hafter'in oğlu, Sirte'de Misrata Tugayları liderleriyle bir araya geldi (Libya Ulusal Ordusu)
Hafter'in oğlu, Sirte'de Misrata Tugayları liderleriyle bir araya geldi (Libya Ulusal Ordusu)

Libya'daki askeri dengeleri yeniden şekillendirebilecek önemli gelişmede, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Genelkurmay Başkanı ve komutanı Mareşal Halife Hafter'in oğlu Korgeneral Halid Hafter, dün Sirte'de yaptığı sürpriz toplantıda, Misrata tugaylarının liderleriyle "ortak güç" oluşturma konusunda anlaşmaya vardığını duyurdu.

Ülkedeki askeri çatışmanın iki tarafı arasında ilk kez düzenlenen ve "nadir görülen" bu toplantıda Halid Hafter, "ülkenin geleceği ve istikrarının temel unsuru olan askeri kurumu birleştirmek için pratik ve somut adımlar atılması" gerektiğini vurguladı.

Ulusal Ordu Manevi Rehberlik Subayı Tümgeneral Halid El-Mahcub, toplantının terörizm ve yasadışı göçle mücadele konusunda "ortak bir güç" oluşturulmasıyla sonuçlandığını açıkladı.

Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne bağlı Terörle Mücadele Birimi, "Sirte toplantısına bazı üyelerinin katıldığı yönündeki söylentileri" yalanladı.



Irak seçimleri, Kürt hükümeti ve muhalefeti için bir dönüm noktası

Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin lideri Bafel Talabani destekçilerine hitap ediyor (partinin resmi medya platformu)
Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin lideri Bafel Talabani destekçilerine hitap ediyor (partinin resmi medya platformu)
TT

Irak seçimleri, Kürt hükümeti ve muhalefeti için bir dönüm noktası

Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin lideri Bafel Talabani destekçilerine hitap ediyor (partinin resmi medya platformu)
Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin lideri Bafel Talabani destekçilerine hitap ediyor (partinin resmi medya platformu)

Basim Fransis

Kürt muhalif güçlerin dağılması ve bazı liderlerinin tutuklanması nedeniyle seçimlerdeki şanslarının gerilediğine yönelik tahminlerin ortasında, Iraklı Kürtler, 11 Kasım'daki federal parlamento seçimlerine katılmaya hazırlanıyor. Bu durum, Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Bafel Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) yerel ve federal karar alma süreçlerindeki artan hakimiyetine dair göstergelerin öne çıktığı bir dönemde yaşanıyor. İki partinin de seçimlerde bölgedeki şehirlere ayrılan sandalyelerin çoğunu kazanması muhtemel.

Verilere göre, Kürt muhalefeti, Kürt denkleminde etkili bir aktör olmasını sağlayacak bir ittifak kuramamasının ardından zorluklarla karşı karşıya. Buna bir de Talabani'nin partisinin en büyük etkiye sahip olduğu Süleymaniye'de bazı liderlerinin tutuklanması eklendi. Bu liderler arasında, son Kürt parlamentosu seçimlerinde 15 sandalye kazanan ve federal parlamentoda dokuz sandalyesi bulunan Yeni Hareket Partisi Lideri Şasvar Abdulvahit de yer alıyor. Şiddetli bir silahlı çatışmanın ardından Talabani'nin partisinden ayrılan ve Kürt parlamentosunda iki sandalyeye sahip Halk Cephesi lideri Lahur Şeyh Cengi de tutuklandı.

Bu değişkenler, seçimlerin bir sonraki aşamasının iç krizler ve federal hükümetle ilişkilerin seyri açısından Kürt tarafına ne getireceği konusunda da soruları gündeme getiriyor. Aynı şekilde seçimler sonucunda Kürtlerin parlamentodaki etki ve ağırlığı, Kürt söyleminde her iki yöndeki değişiklikler, muhalefetin rolünün gerilemesinin, Erbil ve Süleymaniye'deki yetkililer arasındaki ilişkinin onarılmasına mı yoksa siyasi karar alma süreçlerinde daha fazla tekele mi yol açacağı hakkında da soru işaretleri yaratıyor.

cx
KDP Lideri Mesud Barzani, parti üyeleri ve liderleriyle bir seminerde (parti web sitesi)

Kürt medya kuruluşları tarafından yapılan kamuoyu yoklamalarının yanı sıra önceki seçim sonuçları, daha küçük partiler aleyhine iki geleneksel partinin en büyük kazananlar olacağını gösteriyor. Bu tahminlerde parlamentoda sandalyelerin paylaşımı ile ilgili seçim yasasında benimsenen Sainte-Laguë sistemi ile beklenen düşük katılım da hesaba katılıyor.

Buna göre Barzani'nin partisinin, Kürt bölgesine tahsis edilen 46 sandalyeden 27 ila yaklaşık 30'unu kazanarak Kürt seçim yarışında yeniden lider olması bekleniyor. Talabani'nin partisinin ise 18 ila 20 sandalye ile onu takip etmesi, cezaevinde olan ve en büyük muhalif güce liderlik eden Şasvar’ın partisinin ise beş ila 10 sandalye kazanması bekleniyor. İttihad-ı İslam ve Milli Pozisyon gibi geri kalan Kürt muhalif güçlerinin her birinin en fazla dört veya beş sandalye kazanabileceği tahmin ediliyor. İslami Adalet Grubu ile Lahur Şeyh Cengi’nin partisinin ise daha da az sandalye kazanması tahmin ediliyor.

Çifte geri dönüş

Muhalefetin etkisinde görülmesi beklenen gerilemenin geri dönüşleri, bunun Kürt siyasi sahnesine yansımaları, gelecekte Kürt arenası üzerindeki etkisi ve seçimlerden sonra Bağdat ile tartışmalı konuları yönetme stratejisi hakkında farklı yorumlar mevcut. Iraklı siyaset analisti Yasin Aziz, bu gerilemeyi “iki geleneksel partinin lehine sahayı önemli ölçüde boşaltmaya katkıda bulunan” belirleyici bir faktör olarak görüyor. Aziz, “Bağdat'taki Kürt muhalif güçlerin temsilinin istendiği kadar güçlü olmadığını ve iki partinin Kürt siyasi temsiline eskisinden daha fazla hakim olacağının açık olduğunu” da belirtiyor.

Aziz, bu gerilemenin ikili sonuçları olacağına inanıyor. “Bir yandan, muhalefet baskısının yokluğu nedeniyle iki partiyi daha dengeli bir aşamaya itebilir.” Öte yandan, “bu durum iki partinin Erbil ve Süleymaniye'deki otoritesini ve dolayısıyla Kürt siyasi karar alma süreçleri üzerindeki neredeyse mutlak tekelini güçlendirecektir.”

ty
KDP İkinci Başkan Yardımcısı ve Başbakan Masrur Barzani, bir projenin açılışında (parti web sitesi)

İki ana parti, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki (IKBY) çeşitli güç odaklarına ve kurumlara hakim durumda. 20. yüzyılın ortalarından bu yana birbirini takip eden Irak hükümetlerine muhalefette yer aldıklarından, 1992'den beri idari düzeyde geniş bir nüfuz ağına, güvenlik ve askeri aygıtlara sahipler ve çeşitli gelir kaynakları üzerinde kontrolü paylaşıyorlar. Bu durum, muhalefeti seçim yarışına girme konusunda eşitsiz bir konumda bırakıyor.

Bulanık bir gerçeklik

Yazar ve gazeteci Sartib Cevher ise daha karamsar bir bakış açısı sunarak, “bu ülkede demokrasi her düzeyde zayıf” diyor. Muhalefetin kendisinin “gerçek bir alternatif sunmadığını, net bir ajandası olmadığını ve medya faaliyetleriyle sınırlı kaldığını” belirtiyor. IKBY Parlamentosu’nun bir yıldan uzun süredir toplanmamasına rağmen, muhalefetin birleşik bir blok oluşturamamasının veya pratik bir tavır alamamasının, onu “çarpık siyasi gerçekliğin bir parçası” haline getirdiğine dikkat çekiyor. Bu gerçekliğin, sahte bir muhalefetin varlığını “uluslararası forumlarda demokratik bir görüntü vermek için” kullanan iktidar güçlerine hizmet ettiğini ifade ediyor.

Cevher, hem iktidarda hem de muhalefetteki Kürt siyasi güçlerin, gerçek reform programları önermek yerine “dar partizan çıkarlar” olarak adlandırdığı şeye odaklanmalarını eleştiriyor. Şunu da ekliyor: “Sloganlarında bir çelişki görüyoruz. Bölge genelinde bağımsızlığı vurguluyorlar, ancak kendisini üstlenen kişinin ülkenin birliğini korumaya yemin ettiği cumhurbaşkanlığı makamını kazanmak için yarışıyorlar.”

Bölgede yeni bir hükümetin kurulmasının federal seçimlerden sonraya ertelenmesinin, “tek bir sepette makamların paylaşımı konusunda pazarlık yapma arzusundan” kaynaklandığını, geleceğe yönelik bir vizyon benimsemek yerine kotalara dayanan önceki yaklaşımın devamı niteliğinde olduğunu ortaya koyuyor.

Göreceli bir uyuma doğru

Başka bir okuma, Bağdat'taki Kürt temsilini tüketen anlaşmazlık durumunun sona ermesine katkıda bulunabilecek herhangi bir faktörün, mutlaka daha uyumlu bir gerçekliğin önünü açacağını, ardından da IKBY’nin bütçedeki payı ve petrol, doğal gaz ve tartışmalı bölgelerin yönetimi konusundaki anlaşmazlık gibi temel konularda Bağdat ile müzakere pozisyonunu güçlendireceğini öne sürüyor. Dolayısıyla daha önce de sınırlı olsa bile, muhalefetin gücünün daha da azalması, iç çekişmelerin yoğunluğunu azaltabilir ve nihayetinde yürütme ve bölgesel konulara odaklanmaya elverişli bir ortam yaratabilir.

Bu bağlamda, Kürt akademisyen Ali Bakh, muhalefetin gerilemesinin olumlu bir yönü olabileceğine inanıyor, çünkü bu, “Bağdat'ın Kürtler arasındaki ihtilafları bölgenin konumunu zayıflatmak için kullanmasının ardından, Kürt karar alma süreçlerini birleştirme veya en azından söylemi kabul edilebilir bir ölçüde birleştirme sürecini kolaylaştıran bir faktör olabilir.”

sdfrt
Federal Parti lideri ve IKBY Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani (parti web sitesi)

Bakh, iki parti arasında 1998'de varılan ve yaklaşık on yıllık bir istikrar sağlayan uzlaşıyı yeniden canlandırmak için “yarı stratejik bir anlaşma” olduğuna işaret ediyor. “Veriler, bölgede göreceli bir siyasi istikrara tanık olacağımızı gösteriyor” diyor, ancak aynı zamanda bu istikrarın çoğulculuk pahasına gerçekleşeceği ve iki partinin Kürt siyasi karar alma süreçlerindeki hakimiyetini güçlendireceği konusunda uyarıyor.

Bakh, bölge yönetiminin “muhalefetin ayağını kaydırdıktan” sonra karşı karşıya kalacağı meydan okumanın “hizmet geliştirme ve sunma kapasitesinin kapsamı” olacağı sonucuna varıyor. Kürtlerin Bağdat’a yönelik söylemlerindeki belirgin değişime ve Mesud Barzani'nin 2018 ve 2021'deki seçim kampanyalarından farklı olarak mevcut seçim kampanyasına güçlü katılımına dikkat çekiyor ve bunun “bölgenin yeni bir vizyonla Bağdat'a gittiğinin” göstergesi olduğunu belirtiyor.

Gözlemciler ve seçim uzmanları, seçmenlerin oy kullanmalarının faydası konusunda duydukları hayal kırıklığı nedeniyle, seçimlere yönelik boykotun tekrarlanabileceği ve bunun küçük güçlere ve bağımsızlara hizmet etmeyeceği konusunda uyarıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre önceki deneyimler, seçim vaatlerinin yerine getirilmesi konusunda seçmenlerin beklentilerini karşılamadı ve seçmenler iktidarın yapısında ve hükümetin performansında gerçek bir değişiklik hissetmedi.

Önceki federal parlamento seçim dönemindeki katılım oranına geri dönersek, yüzde 36'yı geçmemişti, ancak 2024 Kürt parlamentosu seçimleri sırasında katılım oranı şaşırtıcı bir artışa tanık oldu ve yaklaşık yüzde 70'e ulaştı. Bu noktada seçmen katılım oranının, tüm seçme hakkına sahip olanlar hariç tutularak, yalnızca seçim komisyonunun biyometrik sistemine kayıtlı seçmenlere dayandığını da belirtmeliyiz.

Sonuç olarak, yaklaşan federal seçimler Irak'taki Kürt siyaseti için kritik bir dönüm noktası olacak. Bir yandan iki parti, makamlar konusunda yeni bir pazarlığa girerken, diğer yandan bölgenin stratejik çıkarları ile yolsuzluk, Bağdat ile devam eden anlaşmazlık nedeniyle gecikmiş maaşlar krizinden rahatsız olan Kürt halkının talepleri doğrultusunda siyasi çıkarlarını dengelemeleri gerekecek.


El-Faşir... BM acil müzakere çağrısında bulundu, Afrika Birliği ‘iddia edilen savaş suçlarını’ kınadı

Planet Labs tarafından sağlanan bu uydu görüntüsü, Sudan'ın el-Faşir kentinde bulunan Sudan Ordusu Altıncı Piyade Tümeni karargâhının çevresini gösteriyor. (AP)
Planet Labs tarafından sağlanan bu uydu görüntüsü, Sudan'ın el-Faşir kentinde bulunan Sudan Ordusu Altıncı Piyade Tümeni karargâhının çevresini gösteriyor. (AP)
TT

El-Faşir... BM acil müzakere çağrısında bulundu, Afrika Birliği ‘iddia edilen savaş suçlarını’ kınadı

Planet Labs tarafından sağlanan bu uydu görüntüsü, Sudan'ın el-Faşir kentinde bulunan Sudan Ordusu Altıncı Piyade Tümeni karargâhının çevresini gösteriyor. (AP)
Planet Labs tarafından sağlanan bu uydu görüntüsü, Sudan'ın el-Faşir kentinde bulunan Sudan Ordusu Altıncı Piyade Tümeni karargâhının çevresini gösteriyor. (AP)

Uluslararası toplum, Sudan'ın el-Faşir kentindeki çatışmaların sona ermesi için çağrıda bulunmaya devam ederken, Birleşmiş Milletler (BM) dün kentin kontrolünü ele geçirdiğini açıklayan Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ile ordu arasında acil müzakereler yapılması çağrısında bulundu. Bu arada Sudan Doktorlar Ağı, HDK'yi altı sağlık personelini ‘kaçırmakla’ suçladı.

Afrika Birliği

Afrika Birliği (AfB) Komisyonu Başkanı Mahmud Ali Yusuf bugün, el-Faşir'den bildirilen ‘zulüm’ ve ‘savaş suçlarını’ kınadı.

Yusuf, X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, ‘şehirden bildirilen şiddetin ve zulmün artmasından ciddi endişe duyduğunu’ ifade ederek, ‘etnik grupları hedef alan savaş suçları ve sivillerin öldürülmesi iddialarını’ kınadı.

Yusuf, ‘düşmanlıkların derhal durdurulması ve çatışmalardan etkilenen nüfusa hayat kurtaran yardımların ulaşabilmesi için insani yardım koridorlarının açılması’ çağrısında bulundu. Ayrıca, krize askeri bir çözümün mümkün olmadığını vurgulayarak, tüm tarafları diyaloga girmeye ve ‘kapsamlı bir barışçıl ve siyasi sürece bağlı kalmaya’ çağırdı.

Sağlık personelinin kaçırılması ve fidye talebi

Sudan Doktorlar Ağı bugün, HDK'nin Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'de altı sağlık personelini kaçırarak serbest bırakılmaları için fidye talep ettiğini açıkladı.

Kaçırılan kişilerden dördünün doktor, birinin eczacı ve birinin de hemşire olduğunu belirten Sudan Doktorlar Ağı, kaçırılan sağlık personellerinin kuşatma boyunca hastalara ve yaralılara hizmet vermeye devam ettiklerini açıkladı. Ağ, HDK'nin sağlık personellerinin ailelerine şantaj yaptığını ve her biri için 100 milyon Sudan cüneyhi fidye talep ettiğini doğruladı.

rgt
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri, Sudan'ın Darfur bölgesindeki el-Faşir sokaklarında kutlama yapıyor. (AFP)

Sudan Doktorlar Ağı, ‘bu adımın Darfur'da sağlık sisteminden geriye kalanları yok etmek ve insani yardım çalışanlarını sindirmek amacıyla organize bir suç eylemi’ olduğunu değerlendirdi ve kaçırılanların hayatları ve güvenliğinden HDK'nin tam olarak sorumlu olduğunu belirtti.

Ağ, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile tüm uluslararası sağlık ve insan hakları kuruluşlarına acil çağrıda bulunarak, sağlık personelinin derhal serbest bırakılması için hemen müdahale etmeleri ve bu suçtan sorumlu kişilerin hesap vermesini sağlamalarını talep etti. Ağ ayrıca, doğrudan sağlık personelinin hedef alınmasının, uluslararası insancıl hukukun açık bir ihlali olduğunu vurguladı.

HDK kontrolü ele geçirdi, ordu geri çekildi

HDK pazar günü, Sudan ordusunun kontrolü altında kalan Darfur'daki son büyük idari merkez el-Faşir'in kontrolünü tamamen ele geçirdiğini duyurdu.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan dün yaptığı açıklamada, şehirde bulunan tüm yetkililerin, şehrin maruz kaldığı yıkım ve sivillere yönelik sistematik katliam nedeniyle şehirden ayrılma gereği gördüklerini belirtti.

BM acil müzakere çağrısı yaptı

BM Genel Sekreteri Sözcüsü Stephane Dujarric, HDK'nin dün el-Faşir'i ele geçirmesinin ardından Antonio Guterres'in Sudan'daki çatışmaları sona erdirmek için acil müzakere çağrısı yaptığını duyurdu. Guterres, Sudan ordusu ve HDK'yi, Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra ile gecikmeden iletişime geçmeye ve müzakere yoluyla bir çözüme ulaşmak için hızlı ve somut adımlar atmaya çağırdı.

Dujarric, Guterres'in son zamanlarda çatışmaların artmasından ‘derin endişe duyduğunu’ ve uluslararası insani hukuk ihlallerini kınadığını belirtti. Guterres'in, zaten vahim olan insani durumu daha da kötüleştiren Sudan'a silah ve savaşçı akışının devam etmesinden derin endişe duyduğunu söyledi.

Dujarric, insani yardımın sivillere hızlı ve engelsiz bir şekilde ulaşması gerektiğini vurgulayarak, el-Faşir ve çevresinin 18 aydan fazla bir süredir ‘acıların yuvası’ olduğunu ve kıtlık, hastalık ve şiddetin her gün sivillerin hayatına mal olduğunu belirtti.

Uluslararası çabalar ve siyasi bir çözüm çağrısı

Uluslararası ateşkes çabaları kapsamında, Mısır Dışişleri Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada, Bakan Bedr Abdulati’nin ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Ortadoğu İşlerinden Sorumlu Danışmanı Masad Boulos ile telefon görüşmesi yaparak Sudan’daki gelişmeleri ele aldığını bildirdi.

İki taraf, ‘Sudan halkının yeteneklerini koruyacak ve güvenlik ve istikrar arzularını yerine getirecek şekilde’ acil ve kalıcı bir ateşkes sağlanmasının ve Sudan'ın birliğinin, toprak bütünlüğünün ve ulusal kurumlarının korunmasının önemini vurguladı.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Danışmanı Enver Gargaş ise X platformunda, Sudan ordusunun el-Faşir'i kaybetmesinin, iç savaşı sona erdirmek için tek seçeneğin siyasi yol olduğu gerçeğinin farkına varılması anlamına geldiğini vurguladı. Gargaş, Sudan'daki kritik insani durumun daha fazla gerilime dayanamayacağını belirtti.

Sudan ordusu ile HDK arasında, sivil yönetime geçiş için yapılacak seçimlerle sona ermesi gereken geçiş döneminde yaşanan iktidar mücadelesi nedeniyle Nisan 2023'te savaş çıktı.

Çatışma, milyonlarca Sudanlıyı yerinden etti ve nüfusun yarısından fazlasını açlık ve hastalıkla baş başa bıraktı.

HDK, Sudan'ın batısındaki sorunlu Darfur bölgesini kontrol ediyor ve Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’i 18 aydır kuşatma altında tutuyor. Ordu ise ülkenin doğu yarısını kontrol ediyor.


Ateşkes anlaşmasının ardından Gazze’de neler uygulandı, neler uygulanmadı?

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın kuzeyindeki ez-Zehra bölgesinde yerinden edilmiş Filistinliler evlerine dönerken plastik bir leğen taşıyan Gazzeli bir çocuk, 14 Ekim 2025 (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın kuzeyindeki ez-Zehra bölgesinde yerinden edilmiş Filistinliler evlerine dönerken plastik bir leğen taşıyan Gazzeli bir çocuk, 14 Ekim 2025 (AFP)
TT

Ateşkes anlaşmasının ardından Gazze’de neler uygulandı, neler uygulanmadı?

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın kuzeyindeki ez-Zehra bölgesinde yerinden edilmiş Filistinliler evlerine dönerken plastik bir leğen taşıyan Gazzeli bir çocuk, 14 Ekim 2025 (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın kuzeyindeki ez-Zehra bölgesinde yerinden edilmiş Filistinliler evlerine dönerken plastik bir leğen taşıyan Gazzeli bir çocuk, 14 Ekim 2025 (AFP)

Fayize Diyab

ABD Başkanı Donald Trump, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği ve büyük bir yıkıma yol açan korkunç saldırılara sahne olan Gazze Şeridi'nde iki yıl süren yıkıcı savaşın ardından bölgede yıllardır görülmemiş bir diplomatik baskı sayesinde, çatışan tarafları müzakere masasına oturtmayı başardı. Ancak ateşkesin bazı hükümlerinin hayata geçirilmesini engelleyen birtakım önemli zorluklar ve İsrail ile Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki ateşkes planını bozmasını önlemek için ABD ve bölgesel arabulucuların yoğun diplomatik baskı uygulamasını gerektiren bazı ihlaller söz konusu. Planın yürürlüğe girmesinin üzerinden iki hafta geçerken şimdiye kadar neler uygulandı ve neler uygulanmadı?

Birinci aşama ölen İsrailli rehinelerin cesetleri ile İsrail’in ateşkese yönelik ihlalleri arasında sıkışıp kalmış durumda.

Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden birkaç saat sonra, dikkatler ABD Başkanı Donald Trump tarafından açıklanan anlaşmanın ilk aşamasına çevrildi. Her iki tarafın da kabul ettiği ilk aşama, Gazze Şeridi'nde İsrail güçlerinin kararlaştırılan sınırlar içinde kısmi olarak yeniden konuşlandırılmasıyla birlikte, acil ve geçici bir ateşkes içeriyor. Ayrıca rehinelerin ve tutukluların takası, cesetlerin iadesi ve Gazze Şeridi'ne insani yardımın girmesine izin verilmesi de bu aşamaya dahil.

İsrail, Hamas’ın geriye kalan rehinelerin cesetlerini teslim etmede ‘oyalanmakla’ suçlarken İsrailli bir yetkili, Hamas’ın ‘ateşkes süresini uzatmak ve silahsızlanmasını gerektiren anlaşmanın ikinci aşamasına geçmekten kaçınmak için oyalanıp manevra yaptığını’ söyledi.

Hamas ve İsrail, ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana birbirlerini ateşkesi ihlal etmekle suçlasa ve son iki hafta içinde Gazze Şeridi'nde bazı ihlaller yaşansa da ateşkes anlaşması, uluslararası toplumun anlaşmanın çökmesini önlemek için gösterdiği çabalar sayesinde kuşatma altındaki bölgede halen geçerliliğini koruyor. Bu durum, ABD Başkanı Trump’ın, uçağının yakıt ikmali için Katar’ın başkenti Doha’ya indiği cumartesi akşamı Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani ile yaptığı görüşmenin ardından Gazze'de istikrarı sağlama çabalarının ilerleme kaydettiğini ve yakında Gazze Şeridi'ne uluslararası bir güç konuşlandırılacağını söylediği açıklamayla da uyumlu.

Öte yandan basında yer alan haberlere göre İsrail ordusu, ateşkes anlaşmasında öngörülen bir madde olan her gün 600 yardım kamyonunun Gazze Şeridi'ne girmesini engelliyor. Netanyahu, 19 Ekim'de Gazze'ye insani yardımı askıya aldığını duyurdu. Ancak, iki saat sonra ABD'nin baskısı altında kararından geri adım attı.

dfgt
ABD Başkanı Donald Trump, Şarm eş-Şeyh'te düzenlenen Gazze konulu zirvede imzaladığı bir belgeyi gösterirken, 13 Ekim 2025 (AFP)

Birleşmiş Milletler Filistin Mültecilerine Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) tarafından cumartesi günü yapılan açıklamada, İsrail'in yıkıma uğramış Gazze Şeridi'ndeki yerinden edilmiş aileler için barınak malzemeleri ve kışlık ihtiyaçlar taşıyan kamyonların girişini engellediğini duyurdu. UNRWA bugün yaptığı basın açıklamasında, kışın yaklaşmasıyla birlikte Gazze sakinlerine barınak ve ısınma imkânı sağlama ihtiyacının giderek arttığını doğruladı.

Rehine krizi

Anlaşmaya göre ateşkesin yürürlüğe girmesinden sonraki ilk 72 saat içinde tüm canlı ve ölü rehineler teslim edilecekti. Hamas, 13 Ekim'de Gazze Şeridi’nde tutulan 20 canlı rehineyi, İsrail'in hapishanelerinden bin 968 Filistinli mahkumu serbest bırakması karşılığında salıverdi. Bu mahkumların 250'si müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı ve bin 718'i savaş sırasında Gazze Şeridi'nde yakalanmıştı.

Ölen rehinelerin cesetlerinin iadesi konusunda Hamas, şu ana kadar öldürülen 28 rehineden 15'inin cenazesini teslim ederken, geri kalan 13 ceset ise yıkılmış Gazze Şeridi'nin çeşitli yerlerinde enkaz altında gömülü durumda. Hamas, cesetlerin yerini tespit etmek için araç ve yardım talebinde bulundu.

İsrail, Hamas’ın geriye kalan rehinelerin cesetlerini teslim etmede ‘oyalanmakla’ suçlarken İsrailli bir yetkili, Hamas’ın ‘ateşkes süresini uzatmak ve silahsızlanmasını gerektiren anlaşmanın ikinci aşamasına geçmekten kaçınmak için oyalanıp manevra yaptığını’ söyledi.

Trump, Hamas'a cesetleri bir an önce teslim etmesi için baskıyı artırdı. Cumartesi günü Hamas hakkında konuşan Trump, “Önümüzdeki 48 saat içinde ne yapacaklarını görelim” dedi.

Hamas'ın rehinelerin cesetlerini iade etmemesi halinde barış sürecine dahil olan diğer ülkelerin de harekete geçeceğini ifade eden Trump, bu cesetlerin bazılarına ulaşmanın zor olduğunu, ancak bazılarının ‘şu anda iade edilebileceğini’ belirtti.

Hamas, son günlerde cesetlerin çıkarılma sürecinin, özellikle iki yıl süren yıkıcı savaşın ardından Filistin topraklarında meydana gelen büyük yıkım nedeniyle karmaşık ve zaman alıcı olduğunu defalarca kez teyit ederken Netanyahu, 26 Ekim Pazar sabahı, ABD’nin baskısıyla, Gazze'deki rehinelerin cesetlerinin aranmasına yalnızca Mısır’dan bir ekibin katılımına izin verdi. Bu gelişme, Kahire'nin ateşkes anlaşmasını ihlal etmeme ve ateşkesi istikrara kavuşturmak için uluslararası çabaları engelleyebilecek herhangi bir tırmanıştan kaçınma konusundaki kararlılığını yansıttı.

“İsrail, sadece iki hafta içinde, Washington’ın ateşkesi başarıya ulaştırma kararlılığını teyit eden diplomatik bir kampanya kapsamında üst düzey ABD yetkililerinin olağanüstü ve yoğun ziyaretlerine tanık oldu.

İsrail sarı hatta çekildi mi?

İsrail ordusu, 10 Ekim'de ateşkes anlaşmasının ilk aşamasında öngörüldüğü üzere Gazze Şeridi'nin iç kesimlerinden ‘sarı hat’ olarak bilinen bölgeye çekildi. Bu çekilme, anlaşmanın ikinci aşaması uygulanana kadar İsrail'in Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 50'sini kontrol etmeye devam etmesini sağlayacak.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analiz göre Sarı hat Gazze'nin güneyindeki Refah, Han Yunus'un doğu bölgeleri, Gazze Şehri’nin doğusu ve Gazze’nin kuzeyindeki Beyt Lahiye ve Beyt Hanun ilçelerini kapsarken bu bölgelerin sakinleri evlerine geri dönemedi. Ancak Hamas'ın yaptığı açıklamaya göre İsrail sarı hattı ihlal etmeye devam ediyor. İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin güney, doğu ve kuzeyinde 600 ila bin 500 metre mesafede geçici geri çekilme hattı boyunca ateşli kontrol uygulayarak vatandaşların evlerine dönmelerini engelliyor.

sd
İsrail’in güneyindeki İsrail-Gazze sınırında, 12 Ekim'de İsrail ile Hamas arasında Gazze'de ateşkes sağlanmasının ardından bir İsrail askeri zırhlı personel taşıyıcısının yanında duruyor (Reuters)

Hamas, hedef alınan bölgenin 45 kilometrekarelik bir alanı kapsadığını ve bunun geçici çekilme hattının açık bir ihlali olduğunu, askeri araçların bu şeritte ilerlemeye devam ettiğini açıkladı. İsrail ordusu askerleri, geri çekilme haritalarında güvenli alanlar olarak belirlenmiş ve İsrail güçlerinin en az 250 metre gerisinde olması gereken sarı hat içinde bulunan bir dizi evde konuşlanmış durumda.

İkinci Aşama: Trump'ın planını uygulamak için aralıksız baskı

İki haftalık ateşkesin sağlanması ve Gazze Şeridi'nde savaşın patlak vermesinden bu yana en karmaşık ve hassas süreç olan ikinci aşamaya geçişe hazırlık için Bir yandan Trump yönetiminin, diğer yandan arabulucuların Mısır ve Katar'daki çabaları aralıksız olarak devam ediyor. Hamas’ın henüz kabul etmediği ikinci aşamanın, savaşın nihai sonucunu belirlemesi bekleniyor.

İsrail, sadece son iki hafta içinde Washington’ın ateşkesin başarıya ulaşması konusundaki kararlılığını teyit eden diplomatik bir kampanya kapsamında ABD'li üst düzey yetkililerin olağanüstü ve yoğun ziyaretlerine sahne oldu. Trump'ın Gazze'deki ateşkes anlaşmasının imzalanmasını denetlemek üzere İsrail'i ziyaretinin ardından Başkan Yardımcısı J.D. Vance, anlaşmanın uygulanmasını izlemek için İsrail'i ziyaret etti. Daha sonra Dışişleri Bakanı Marco Rubio, perşembe günü Tel Aviv'e geldi. Rubio, Trump yönetiminin üst düzey yetkililerinin bu hafta İsrail'e yaptıkları ziyaretlerin, İsrail ile Gazze arasındaki ateşkesin ardından yapılan çabaların Başkan Trump için bir öncelik olduğunu gösterdiğini vurguladı. Aynı şekilde Trump'ın damadı Jared Kushner ve özel temsilcisi Steve Witkoff da anlaşmanın hazırlıkları ve diplomatik bir gerçeklik haline getirilmesi için İsrail'e birçok ziyarette bulundu.

ABD, Mısır, Katar ve Türkiye ile iş birliği içinde, ülkedeki sınırlı askeri varlığın bir parçası olarak, anlaşmanın uygulanmasını denetlemek üzere İsrail'deki geçici karargâha yaklaşık 200 asker gönderdi.

Kushner, İsrail’e gitmek üzere ABD'den ayrılmadan önce CBS'nin ‘60 Minutes’ adlı programına verdiği röportajda İsrail liderlerine, savaşın sona erdiği mevcut aşamada İsrail'i Ortadoğu’ya daha geniş kapsamda entegre etmek istiyorlarsa, Filistin halkının başarılı olmasını ve daha iyi bir yaşam sürmesini sağlayacak bir yol bulmaları gerektiği mesajı vermeye çalıştıklarını ve bunun da onlara iletmeye çalıştıkları en önemli mesaj olduğunu söyledi.

Trump’ın son iki haftadır İsrail’e uyguladığı baskı, özellikle Washington’ın son birkaç aydır İsrail'in stratejik kararlarına defalarca kez müdahale etmesinden sonra hiç de şaşırtıcı değil. Trump geçtiğimiz haziran ayında İsrail Hava Kuvvetleri'ne İran hedeflerine saldırı için yola çıkan uçaklarını geri çekmesini emretti. Geçtiğimiz eylül ayında ise, Doha'daki Hamas liderlerini hedef alan başarısız bir baskının ardından Netanyahu'yu Katar'dan özür dilemeye zorladı. Birkaç gün sonra, İsrail'e Gazze'deki hava operasyonlarını durdurması talimatını kamuoyuna açıkladı.

ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) geçtiğimiz salı günü, anlaşmanın uygulanmasını izlemekle görevli, İsrail'de ‘Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi’nin açıldığını duyurdu. Önemli bir adım olan bu duyuru, Başkan Yardımcısı Vance'in ateşkes sonrasına ilişkin saha ve lojistik düzenlemeleri takip etmek amacıyla bölgeyi ziyaretiyle aynı zamana denk geldi. Vance, geçtiğimiz salı günü İsrail'in güneyindeki Kiryat Gat kentindeki Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'nde düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada, Hamas'a ‘silahlarını teslim etmezse sonuçlarına katlanmak zorunda kalacağı’ uyarısında bulundu.

Mısır’ın tatil beldesi Şarm eş-Şeyh'te barış planının imzalanmasından birkaç gün sonra, 2025 yılının Ekim ayı ortalarınnda faaliyete geçen Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi’nin kurulması, ABD güçlerinin doğrudan varlığı olmadan Gazze Şeridi'ne insani ve lojistik yardım akışını kolaylaştırmayı ve istikrar çabalarını desteklemeyi amaçlıyor.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth ABD’nin Mısır, Katar ve Türkiye ile iş birliği çerçevesinde, ülkedeki sınırlı askeri konuşlanmanın bir parçası olarak anlaşmanın uygulanmasını denetlemek üzere İsrail'deki geçici karargaha yaklaşık 200 asker gönderdiğini bildirdi.

dfrgt
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, 24 Ekim'de İsrail'in güneyindeki Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'ni ziyaret ederken (AFP)

Yedioth Ahronoth’a göre merkezde ABD, Birleşik Krallık, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) askerlerin yanı sıra ‘kimlikleri henüz açıklanmayan’ diğer ülkelerden askerler de bulunuyor.

Öte yandan, birkaç gün önce Mısır Genel İstihbarat Başkanı Tümgeneral Hasan Mahmud Reşad, İsrail'e yaptığı ziyaret dikkat çekiciydi. İsrail'in Gazze'ye savaş açmasından bu yana Mısırlı bir yetkilinin İsrail’e yaptığı bu ilk ziyaret sırasında Netanyahu ile bir araya gelen Tümgeneral Reşad, Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamaya göre ‘Mısır-İsrail ilişkileri ve iki ülke arasındaki barışın güçlendirilmesi’ konularını görüştü. Gözlemciler bu görüşmeyi, iki ülke arasındaki gerginliğin yatışmaya başladığının bir işareti olarak değerlendirdi.

Kahire'de “Gazze Şeridi’ni kim yönetecek?” sorusunun cevabı aranıyor

Kahire, kasım ayında Gazze'nin yeniden inşası konulu bir konferansa ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, Mısır’ın başkentinde bir araya gelen Filistinli gruplar, Gazze Şeridi’nin geleceği ile ilgili bir dizi siyasi ve idari adım üzerinde anlaşmaya vardı. Bu adımların en önemlisi, bağımsız isimlerden oluşan geçici bir Filistin komitesinin kurulması oldu. Mısır’ın başkentinde bir araya gelen Filistinli gruplar, Gazze Şeridi'nin geleceği ile ilgili bir dizi siyasi ve idari adım üzerinde anlaşmaya vardı. Bunların en önemlileri, Gazze Şeridi’nin işlerini yönetmek üzere Filistinli bağımsızlar isimlerden geçici bir komite kurulması ve ateşkesin izlenmesi için geçici Birleşmiş Milletler (BM) güçlerinin konuşlandırılmasına ilişkin bir BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı çağrısıydı.

Hamas'ın silahsızlandırılması konusu, Gazze Şeridi'nin ötesine uzanan güvenlik ve siyasi etkileri nedeniyle Trump'ın planının uygulanmasında en hassas mesele.

Katılımcılar tarafından yayınlanan ortak açıklamada, grupların ateşkes anlaşmasının uygulanmasına devam edilmesi yönündeki desteklerini teyit ettikleri belirtildi. Bu önlemler arasında İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nden çekilmesi, bölgeye uygulanan ablukanın tamamen kaldırılması, başta Refah geçişi olmak üzere tüm geçişlerin açılması, insani ve tıbbi yardımların girişine izin verilmesi ve Gazze Şeridi'nde normal yaşamı yeniden tesis edecek ve bölge sakinlerinin acılarına son verecek kapsamlı bir yeniden inşa sürecinin başlatılması yer alıyor.

Açıklamada, Gazze Şeridi’nden bağımsız teknokratlardan oluşacak ‘geçici komitenin’, 'şeffaflık ve ulusal hesap verebilirlik’ ilkeleri temelinde, bazı Arap ülkeleri ve uluslararası kurumlarla iş birliği içinde sivil ve hizmet işlerini üstleneceği belirtildi. Açıklamada ayrıca, yeniden inşa sürecinin finansmanı ve uygulanmasını denetlemek üzere uluslararası bir komite kurulacağı da kaydedildi.

Trump'ın geçtiğimiz eylül ayında sunduğu ve ilk aşaması tamamlanmak üzere olan plan, savaşın sona ermesinden sonra Gazze Şeridi'nde uluslararası barış gücü birliklerinin oluşturulmasını ve konuşlandırılmasını öngörüyor. Plana göre bu güç, İsrail ordusunun çekildiği bölgeleri güvence altına alacak, Gazze Şeridi'ne mühimmat girişini önleyecek, yardım dağıtımını kolaylaştıracak ve Filistin polis gücünü eğitecek.

Bu bağlamda ABD, Gazze Şeridi'nde ‘Uluslararası İstikrar Gücü’nün konuşlandırılmasına katkıda bulunabilecek ülkelerin listesini açıkladı. Bu listede iki Arap ülkesi yer aldı. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ‘birkaç ülkenin’ Gazze'ye konuşlandırılabilecek uluslararası istikrar gücüne katılmakla ilgilendiğini, ancak misyon ve angajman kuralları hakkında daha fazla ayrıntıya ihtiyaç duyduklarını söyledi.

dfrgt
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat’ın kuzeyinde yerinden edilmiş kişiler için kurulan bir kampta, bir çadırın arkasındaki delikten bakan çocuklar, 7 Ekim 2025 (AFP)

İsrail’den Katar’a seyahat eden Rubio, daha fazla ülkenin katılımını sağlamak için ABD'nin bu gücü destekleyen bir BM kararı çağrısında bulunabileceğini söyledi. Bu konuda ‘ABD'nin Katar, Mısır ve Türkiye ile görüşmelerde olduğunu’ belirten ve ‘Endonezya ve Azerbaycan'ın da misyonla ilgilendiğini ifade eden Rubio, uluslararası yetki konusunda ise “Bu güce katılmak isteyen birçok ülke, bu yetki olmadan bunu yapamaz” dedi.

Hamas’ın silahsızlandırılması

Hamas'ın silahsızlandırılması konusu, Gazze Şeridi'nin ötesine uzanan güvenlik ve siyasi etkileri nedeniyle Trump'ın planının uygulanmasında en hassas mesele.

Bu bağlamda Trump, hareketin silahsızlandırılması için “kesin bir zaman çizelgesi” olmadığını vurguladı, ancak uygulama mekanizmalarına ilişkin ayrıntılar vermeden ‘Hamas'ın bu aşamada üzerine düşeni yapması gerektiğini’ vurguladı. Fox News’e verdiği bir sonraki röportajda Trump, “Onlar kendilerinden bekleneni yapmazlarsa, biz yapacağız” diye ekledi.

İlk aşama sona ererken, anlaşmanın ikinci aşaması için siyasi ve operasyonel zemin hazırlamak üzere bölgesel ve uluslararası çabalar yoğunlaşıyor.

Diğer taraftan İsrail'in Gazze'deki en önemli stratejik hedefinin Hamas'ın tünellerini yok etmek ve hareketi tamamen silahsızlandırmak olduğunu vurgulayan İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, “Bana göre Hamas'ın tüm terör tünellerini yok ederek Gazze'yi silahsızlandırmak, Gazze'de zafer elde etmek için en önemli stratejik hedeftir” dedi.

Katz, İsrail ordusunun Hamas'a karşı büyük bir zafer elde etmeye devam ettiğini ve tünellerin yaklaşık yüzde 60'ının hala sağlam olduğunu belirterek, tünellerin imhasına odaklandığını kaydetti.

t
Gazze'deki İsrailli rehinelerin teslim edilmesi sırasında Hamas üyeleri, 13 Ekim 2025 (Reuters)

Hamas'ın silahsızlanma konusundaki tutumu hakkında çelişkili açıklamalar yapıldı. Reuters, Hamas liderlerinden Muhammed Nazzal'ın Hamas'ın geçiş döneminde Gazze'de güvenliği kontrol etmeyi planladığını söylediğini aktardı. Bu açıklama, Hamas’ın savaş sonrası düzenlemelerle ilgili niyetleri hakkında geniş çaplı bir tartışma başlattı. Ancak Hamas daha sonra resmi bir açıklamayla bu açıklamaları yalanladı.

Öte yandan ilk aşama sona yaklaşırken, Kahire, Washington ve bazı Avrupa ve Arap başkentleri arasında koordinasyonun artmasıyla birlikte, anlaşmanın ikinci aşaması için siyasi ve operasyonel zemin hazırlamak üzere bölgesel ve uluslararası çabalar yoğunlaşıyor.