Fransız sinemasının simgesi, hayvan haklarının sesi: Brigitte Bardot'ya veda

39 yaşında sinemayı tamamen bırakan Brigitte Bardot, kariyerinin zirvesindeyken kameraların önünden çekilen nadir dünya yıldızlarından biri oldu (AP)
39 yaşında sinemayı tamamen bırakan Brigitte Bardot, kariyerinin zirvesindeyken kameraların önünden çekilen nadir dünya yıldızlarından biri oldu (AP)
TT

Fransız sinemasının simgesi, hayvan haklarının sesi: Brigitte Bardot'ya veda

39 yaşında sinemayı tamamen bırakan Brigitte Bardot, kariyerinin zirvesindeyken kameraların önünden çekilen nadir dünya yıldızlarından biri oldu (AP)
39 yaşında sinemayı tamamen bırakan Brigitte Bardot, kariyerinin zirvesindeyken kameraların önünden çekilen nadir dünya yıldızlarından biri oldu (AP)

Fransız sinemasının 20. yüzyıl ortasındaki cinsellik algısını kökten değiştiren, ...Ve Tanrı Kadını Yarattı'yla (Et Dieu... Créa la Femme) bir dönemin simgesine dönüşen ve 39 yaşında oyunculuğu bırakarak hayatını hayvan haklarına adayan Brigitte Bardot, 91 yaşında hayatını kaybetti.

Ölüm haberini, Bardot'nun Paris'te kurduğu Brigitte Bardot Vakfı, bugün yaptığı açıklamayla duyurdu. Açıklamada Bardot'nun ne zaman ve hangi sebeple hayatını kaybettiğine dair ayrıntı verilmedi. Vakıf, "Prestijli kariyerini geride bırakarak hayatını ve enerjisini hayvanların savunulmasına adayan, dünyaca ünlü oyuncu ve şarkıcı Brigitte Bardot'nun kaybının derin üzüntüsünü yaşıyoruz" ifadelerini kullandı.

Brigitte Bardot, Fransa'da gişede başarısız olan 1956 yapımı filmi …Ve Tanrı Kadını Yarattı'nın bir yıl sonra ABD'de gösterime girmesinin ardından uluslararası bir yıldız haline geldi. O dönem New York Times yazarı Bosley Crowther, Bardot'yu "üstün bir ustalığın inkar edilemez bir ürünü" ve "görmeden inanamayacağınız bir fenomen" diye tanımlamıştı. Film eleştirmenleri yapımı zayıf bulsa da Bardot'nun etkisi tartışmasızdı.

Yaklaşık 28 filme ve üç evliliğe uzanan sinema kariyerinin zirvesinde Bardot, burjuva saygınlığının kabuğunu çatlatan bir Fransa'nın simgesiydi. Dağınık sarı saçları, dolgun fiziği ve meydan okuyan alaycılığıyla Fransa'nın en tanınan yıldızlarından biri haline geldi.

Bardot'nun sinemadaki varlığı, dönemin diğer "seks sembollerinden" farklıydı. Gençliği ve doğal cazibesinin yanı sıra, bastırılmamış arzusu ve bedensel özgüveniyle öne çıkıyordu. Filmin yönetmeni aynı zamanda eşi olan Roger Vadim'di. Çift kısa sürede boşansa da Vadim, Bardot'nun kamuoyundaki imajını şekillendirmeyi sürdürdü ve ilerleyen yıllarda onu 4 filmde daha yönetti.

1959'da Simone de Beauvoir, "Brigitte Bardot ve Lolita Sendromu" başlıklı yazısında Bardot'nun perdeye yansıyan erotik gücünü, ataerkil bakışa karşı feminist bir meydan okuma olarak yorumladı. Beauvoir'a göre bu meydan okuma başarısız olmuştu ama "asil bir başarısızlıktı".

Bardot'nun filmlerinin çoğu sinema tarihinde "ciddi" yapımlar arasında anılmadı. Kendisi de yıllar sonra verdiği bir röportajda, yalnızca 1960 yapımı La Vérité'yi gerçekten iyi bir film olarak gördüğünü söyleyecekti. 

Yine de Cici Gelin (La Mariée est Trop Belle) ve Babet Harbe Gidiyor (Babette S'en va-t-en Guerre) gibi komedilerle büyük bir izleyici kitlesine ulaştı; Jean-Luc Godard, Louis Malle ve Henri-Georges Clouzot gibi saygın yönetmenlerle çalıştı.

Bardot, Hollywood'a hiç yerleşmedi. ABD yapımlarında yalnızca küçük roller aldı; kariyerinin büyük bölümü Fransa ve Avrupa merkezli kaldı. Buna rağmen Bardot'nun etkisi küreseldi. Dağınık saçları, belirgin göz makyajı, dar kazakları, pötikare desenleri ve bronz teni bir stil manifestosuna dönüştü. 1969'da, Fransız Devrimi ve Fransa Cumhuriyeti'nin simgesi Marianne için model olan ilk ünlü isim oldu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Bardot'nun ölümünün ardından yaptığı açıklamada, "Filmleri, sesi, ışığı, hayvanlara duyduğu tutku ve Marianne'e dönüşen yüzüyle Brigitte Bardot özgür bir hayatı temsil ediyordu. Yüzyılın efsanesini yitirdik" dedi.

Bardot, St.-Tropez'yi sakin bir balıkçı kasabasından dünyaca ünlü bir tatil merkezine dönüştüren isimlerden biri oldu. Ancak yıllar sonra kentin aşırı turistikleşmesini sert sözlerle eleştirdiğinde, dönemin belediye başkanı "Bu yozlaşmayı buraya kim getirdi?" diye karşılık verecekti.

1973'te oyunculuğu bıraktığında Bardot, hayvan hakları için çalışmaya çoktan başlamıştı. 1986'da kurduğu Brigitte Bardot Vakfı, kurt avcılığına, boğa güreşlerine, hayvan deneylerine ve at eti tüketimine karşı kampanyalar yürüttü. Bardot, vakfın maddi temelini sağlamak için mücevherlerini ve kişisel eşyalarını açık artırmayla sattı. "Güzelliğimi ve gençliğimi erkeklere verdim, şimdi en iyi yanımı hayvanlara veriyorum" sözleri bu döneme damga vurdu.

6juk
Bardot, sinemadaki özgürlük simgesi imajına rağmen, ilerleyen yıllarda siyasi görüşleri nedeniyle Fransa’nın en tartışmalı figürlerinden biri haline geldi (Reuters)

Vakfa göre Bardot'nun öncülüğünde 70 ülkede çalışmalar yürütüldü ve 12 binden fazla hayvan koruma altına alındı.

Ancak Bardot'nun sonraki yılları tartışmalarla da anıldı. Siyasi görüşleri, özellikle göçmenler ve Müslümanlar hakkındaki ifadeleri nedeniyle defalarca "ırkçı nefreti körüklemekten" mahkum edildi. #MeToo hareketini sert sözlerle eleştirdi; bu çıkışları onu hayranlık uyandırdığı kadar tepki çeken bir figüre de dönüştürdü.

Yine de Bardot, seçtiği hayat biçimini savunmaktan hiç vazgeçmedi. "Münzevi değilim" demişti bir röportajında: 

Sadece insanlarla fazla içli dışlı olmayan biriyim. Bu başka bir şey.

1934'te Paris'te varlıklı bir ailede dünyaya gelen Bardot, 15 yaşında Elle dergisinin kapağına çıktı. Ailesinin itirazlarına, fırtınalı ilişkilerine ve şöhretin ağır bedeline rağmen, sinema tarihine silinmez bir iz bıraktı.

1996'da Guardian'a verdiği röportajda hayatını şöyle özetlemişti:

Benim hayatım sadece uçlardan ibaret: Sevgi ve nefret, en iyisi ve en kötüsü. Başına gelen her şey aşırıydı.

Ve Brigitte Bardot'nun hayatı, gerçekten de öyleydi.

Kaynaklar: New York Times, Guardian, Variety, AP



Güney Kore'de gündüz diskosu modası

Seoul Morning Coffee Club adlı mekandaki etkinliklere ülkedeki yabancılar da ilgi gösteriyor (Kim Keun Young/SMCC)
Seoul Morning Coffee Club adlı mekandaki etkinliklere ülkedeki yabancılar da ilgi gösteriyor (Kim Keun Young/SMCC)
TT

Güney Kore'de gündüz diskosu modası

Seoul Morning Coffee Club adlı mekandaki etkinliklere ülkedeki yabancılar da ilgi gösteriyor (Kim Keun Young/SMCC)
Seoul Morning Coffee Club adlı mekandaki etkinliklere ülkedeki yabancılar da ilgi gösteriyor (Kim Keun Young/SMCC)

İçki tüketiminin fazlalığıyla bilinen Güney Kore'de yeni nesiller eğlenmek için gündüz partilerine gidiyor. 

Sabah 8'de başlayan etkinliklerde alkol yerine kafein tüketen gençler böylece hem güne enerjik başlıyor hem de akşamdan kalmalık yaşamıyor. 

Mekandaki ses seviyesini düşük bulanlar, kulaklık takarak sesini yükselttikleri müzikle dans edebiliyor.

Washington Post, bu partilere katılan kişilerle konuştu.

Amerikan gazetesi, Asya ülkesinde Z kuşağının önceki nesillere göre sağlıklı yaşamı daha çok benimsediğini bildiriyor. 

32 yaşındaki Kim Hyo-hee, arkadaşlarıyla birlikte 5 bin metre koştuktan sonra gündüz diskosuna geldiğini söylüyor:

Gençken gece kulüplerine giderdim ama çok yorucu, içki içmek gerekiyor. Burada temiz bir eğlence var. Kalp egzersizi de yapılmış oluyor. Güne müthiş hissederek başlıyorum.

36 yaşındaki Kim Go-yang da şu yorumu yapıyor:

Güney Kore'nin içkisiz eğlenebilecek daha fazla etkinliğe ihtiyacı var. Sürekli içmenin manası ne? En nihayetinde başını derde sokuyorsun.

Bu etkinliklerden birinde plakların başına geçen DJ Minji de gündüz partilerini sevenlerden:

Bazıları parti kültürüne olumsuz bakıyordu. Müzikseverler de bu algı yüzünden yeterince eğlenemiyordu. O yüzden bu değişimi çok iyi karşılıyorum.

Washington Post bu tarz aktivitelerin Avrupa, ABD, Avustralya ve Singapur gibi yerlerde de popüler olduğunu aktarıyor. 

Ancak iş hayatında da içkinin önemli yer kapladığı Güney Kore'nin böyle bir adım atmasının daha dikkat çekici olduğu savunuluyor. 

Zira profesyonel hayatta katı hiyerarşinin bulunduğu ülkede çalışanlar iş partileriyle kaynaşıp çevre ediniyor.

Asya ülkesinde alkol tüketimine dair önemli görgü kurallarının bulunduğu, çocukların dillerinden düşmeyen APT. şarkısının da aslında bir içki oyununa dayandığı hatırlatılıyor. 

Diğer yandan son anketler, bazı patronların çalışanlarını içki içmeye zorladığı partilere gençlerin pek de sıcak bakmadığını gösteriyor. 

Ülkedeki resmi kayıtlara göre de alkol tüketimi azalıyor. 2011'den 2023'e kişi başı alkol tüketiminde yaklaşık yüzde 15'lik bir düşüş görüldü. 

Independent Türkçe, Washington Post, Korea Herald


Avatar 3, 2025'in sonuna damga vuruyor

71 yaşındaki üç Oscarlı yönetmen James Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'de izleyicileri farklı bir Na'vi kabilesiyle tanıştırıyor (20th Century Studios)
71 yaşındaki üç Oscarlı yönetmen James Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'de izleyicileri farklı bir Na'vi kabilesiyle tanıştırıyor (20th Century Studios)
TT

Avatar 3, 2025'in sonuna damga vuruyor

71 yaşındaki üç Oscarlı yönetmen James Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'de izleyicileri farklı bir Na'vi kabilesiyle tanıştırıyor (20th Century Studios)
71 yaşındaki üç Oscarlı yönetmen James Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'de izleyicileri farklı bir Na'vi kabilesiyle tanıştırıyor (20th Century Studios)

Avatar evreninin yeni halkası Ateş ve Kül (Avatar: Fire and Ash), ikinci hafta sonunda da izleyicinin ilgisini koruyarak 2025'i gişenin zirvesinde kapatmaya hazırlanıyor.

Film, cuma-pazar döneminde yaklaşık 60 milyon dolar hasılat elde ederek ikinci hafta sonunda yüzde 33'lük bir düşüş yaşadı. Nihai rakamlar, bugünün performansına göre netleşecek.

Bu performans, 2022 yapımı Avatar: Suyun Yolu'nun (Avatar: Way of Water) ikinci hafta sonunda yaşadığı yüzde 52'lik düşüşten daha iyi bir tablo ortaya koyuyor. Ancak 2009'daki ilk Avatar'ın ikinci hafta sonunda yalnızca yüzde 1,8 gerilemiş olması hâlâ aşılamayan bir rekor olarak duruyor.

Noel tatilinin etkisiyle Ateş ve Kül'ün Kuzey Amerika'daki 4 günlük hasılatı 84 milyon dolara ulaştı. Film, ikinci cuma gününde 3 bin 800 salonda 22,6 milyon dolar topladı. Pazar günü itibarıyla ABD toplamının 213,7 milyon dolara ulaşması bekleniyor. Yapım, küresel ölçekte ise şimdiden 500 milyon dolar barajını aşmış durumda.

Filmin ikinci hafta sonunda izleyici profili de güçlü seyrini sürdürdü. Genel izleyici oranı yüzde 88 olarak ölçülürken, ebeveynler yüzde 7, 12 yaş altı çocuklar ise yüzde 4'lük paya sahip oldu. 

İzleyicilerin yüzde 52'sini çocuklarıyla birlikte gelen anneler oluşturdu. Ebeveynler, 3 saat 17 dakikalık süreye sahip film için yüzde 90 oranında "kesinlikle tavsiye ederim" yanıtını verdi. 

Çoğunluğu erkeklerden oluşan çocuk izleyiciler ise filme yüzde 62 oranında "hemen izlenmeli" değerlendirmesinde bulundu. Genel izleyicide "kesinlikle tavsiye ederim" oranı yüzde 70 olarak kaydedildi. 

Ateş ve Kül, Jake ve Neytiri'nin oğulları Neteyam'ın ölümünün ardından gelişen olaylara odaklanıyor. Film, aynı zamanda Kül Halkı diye bilinen ve Mangkwan adlı ateş klanına liderlik eden Varang karakteriyle yeni ve ürkütücü bir tehdidi tanıtıyor. 

Başrolleri paylaşan Sam Worthington ve Zoe Saldaña'nın yanı sıra Stephen Lang, Jack Champion, Sigourney Weaver ve Britain Dalton kadroya geri dönerken; Oona Chaplin ve David Thewlis seriye yeni katılan isimler arasında yer alıyor.

Independent Türkçe, Variety, Deadline


Yarım asırlık korku klasiği Jamie Lee Curtis'i nasıl teğet geçti?

William Peter Blatty'nin aynı isimli romanından uyarlanan iki Oscarlı Şeytan, 12 yaşındaki Regan'ın hikayesini anlatıyor (Warner Bros.)
William Peter Blatty'nin aynı isimli romanından uyarlanan iki Oscarlı Şeytan, 12 yaşındaki Regan'ın hikayesini anlatıyor (Warner Bros.)
TT

Yarım asırlık korku klasiği Jamie Lee Curtis'i nasıl teğet geçti?

William Peter Blatty'nin aynı isimli romanından uyarlanan iki Oscarlı Şeytan, 12 yaşındaki Regan'ın hikayesini anlatıyor (Warner Bros.)
William Peter Blatty'nin aynı isimli romanından uyarlanan iki Oscarlı Şeytan, 12 yaşındaki Regan'ın hikayesini anlatıyor (Warner Bros.)

Jamie Lee Curtis, film yıldızı annesinin tercihi sayesinde çocuk yaşta korku filmlerinde rol almadığını söylüyor.

Curtis, kısa süre önce The Drew Barrymore Show'a konuk olarak, bir yapımcının kendisini ikonik korku filmi Şeytan (The Exorcist) için seçmelere çağırmak istediğini anlattı. Ancak annesi Janet Leigh, o dönem 12 yaşında olan kızını erken yaşta şöhretten ve dünyanın en korkutucu filmlerinden birinde oynamanın yaratabileceği olası travmalardan korumak için bu teklifi reddetti.

Curtis, süreci şöyle anlattı:

Yapımcı annemi arayıp, 'Şeytan adlı kitabın film uyarlamasını yapıyorum. Jamie'nin seçmelere girmesine izin verir misiniz?' dedi. O sırada muhtemelen 12 yaşındaydım; sevimliydim, biraz da afacan sayılırdım. Ama annem net bir şekilde 'Hayır' demişti.

Curtis, programın sunucusu Drew Barrymore'a da şu sözlerle seslendi:

Şükürler olsun ki annem, gerçekten çocukluğumu yaşamamı istedi. Senin sahip olamadığın bir şeydi bu. Sana bu seçenek tanınmadı.

Barrymore, ilk rolünü henüz 7 yaşındayken E.T.'de (E.T. The Extra-Terrestrial) Elliot'ın küçük kız kardeşini canlandırarak almıştı.

1973 yapımı Şeytan'da, şeytan tarafından ele geçirilen Regan karakterini ise Linda Blair canlandırmıştı. Blair, bu rolle 1974'te En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar'a aday gösterilmişti.

Jamie Lee Curtis ise ilerleyen yıllarda korku türüyle özdeşleşen bir isim haline geldi. Oyuncu, 19 yaşındayken 1978 yapımı klasik Yabancı'yla (Halloween) büyük çıkış yakaladı. Ardından Sis (The Fog), Prom Night ve Dehşet Treni (Terror Train) gibi yapımlarda rol aldı. 

Curtis, son olarak 1978'de hayat verdiği Laurie Strode karakterini, 2022'de gösterime giren Cadılar Bayramı Sona Eriyor'la (Halloween Ends) yeniden canlandırdı.

Independent Türkçe, Variety, People