Notice: MemcachePool::get(): Server aawsat-prod.9eolhu.0001.euw1.cache.amazonaws.com (tcp 11211, udp 0) failed with: VALUE prod_%3Aconfig%3A-system.logging 1 234 (0) in /var/www/html/modules/contrib/memcache/src/Driver/MemcacheDriver.php on line 60
Sudani-Biden görüşmesi: ABD’nin ve Irak'ın öncelikleri farklı

Sudani-Biden görüşmesi: ABD’nin ve Irak'ın öncelikleri farklı

ABD’li yetkililerin Sudani’ye sunacakları kendi konularının bir listesi var

Bağdat'ta Irak’ın eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in heykelinin yüzünü ABD bayrağı ile kapatan bir ABD askeri, 9 Nisan 2003 (Reuters)
Bağdat'ta Irak’ın eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in heykelinin yüzünü ABD bayrağı ile kapatan bir ABD askeri, 9 Nisan 2003 (Reuters)
TT

Sudani-Biden görüşmesi: ABD’nin ve Irak'ın öncelikleri farklı

Bağdat'ta Irak’ın eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in heykelinin yüzünü ABD bayrağı ile kapatan bir ABD askeri, 9 Nisan 2003 (Reuters)
Bağdat'ta Irak’ın eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in heykelinin yüzünü ABD bayrağı ile kapatan bir ABD askeri, 9 Nisan 2003 (Reuters)

Robert Ford

ABD’nin Bağdat’taki Büyükelçiliği, Dicle Nehri'ne bakan ideal bir konuma ve binden fazla çalışan kapasitesiyle devasa bir büyüklüğe sahiptir. Ancak bugün 2007 yılında açıldığında ABD’nin 14 hükümet departmanından ve kurumundan temsilcilere tahsis edilen ofislerin çoğu boş. Büyükelçiliğin açılış töreni sırasında Büyükelçi Ryan Crocker'ın yanındaydım ve konuşmasında büyükelçilik binasının açılışının ABD-Irak ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olacağını söylediğini hala hatırlıyorum.

Ancak açılışın üzerinden geçen 17 yılın ardından şu an Hazine, Tarım ve Ticaret bakanlıkları gibi birçok bakanlık Irak'taki temsilcilerini geri çekmiş durumda. Bir kısmı, İran destekli milislerin tekrarlanan saldırılarından kaynaklı olarak geri çekildiler. Bu çekilmeler, eski Başkan Barack Obama yönetiminden bu yana ABD'nin odağının Irak'tan Asya ve Avrupa'ya doğru kaymasıyla birlikte gerçekleşti. Sonuç olarak Crocker tarafından imzalanan Stratejik Çerçeve Anlaşması, Washington'da bir zamanlar gördüğü ilgiyi kaybetti. Anlaşma, İran destekli milisler ile ABD güçleri arasında devam eden çatışmaların gölgesinde kaldı. Bugün ise Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, ABD’nin İran’ın Irak’taki nüfuzuna ilişkin kaygılarına rağmen, anlaşmayı yeniden canlandırmak umuduyla önümüzdeki hafta Washington'a gitmeye hazırlanıyor.

Yeni bir güvenlik eksenli ilişkiye geçiş

DEAŞ’ın Moskova’da gerçekleştirdiği terör saldırısının ardından ABD'li bazı yetkililer örgütün tehdidine ilişkin endişelerini yeniden dile getirdiler. Ancak daha güçlü bir ABD-Irak ilişkisi sadece DEAŞ kaynaklı nedenler temelinde var olamaz, ilişkinin odak noktası bunun ötesine geçmeli. ABD Dışişleri ve Savunma bakanlıkları tarafından şubat ayında yayınlanan ortak bir rapor, Irak'taki DEAŞ tehdidinin ‘etkin bir şekilde kontrol altında’ olduğunu ve örgütün tekrarlanan saldırılarından ziyade kendini koruma aşamasına geçtiğini vurguladı. Raporda Irak güçlerinin, DEAŞ’ın hareket kabiliyetini nasıl azalttığı ve operasyonel özgürlüğünü nasıl kısıtladığı ayrıntılı bir şekilde anlatılıyordu.

Irak sahasındaki ABD'li yetkililerden gelen bu değerlendirme, Başbakan Sudani'nin neden Irak'ta DEAŞ’la mücadele eden Uluslararası Koalisyon güçlerinin görevini başarıyla tamamladığına inandığının da bir göstergesi.

Rapora göre ABD'nin İran destekli milislere yönelik insansız hava aracı (İHA) saldırıları, ABD'li danışmanlar ile Iraklı ortakları arasındaki ilişkileri olumsuz etkiledi. Sudani şimdi Irak’ta hem güvenlik güçleri içinde olan hem de siyasi uzantıları da bulunan İran destekli milislerin öfkesini azaltmak için ABD ordusunun Irak'ta faaliyet gösterme şeklini değiştirmek istiyor.

Başbakan Sudani, petrol işçileriyle birlikte Bağdat'ın kuzeyindeki Beyci petrol rafinerisinin yeniden açılış törenine katıldı, 23 Şubat 2024 (AFP)

Ancak Irak Başbakanı Sudani, her ne kadar ofisi ve Irak ordusu tarafından ABD askerlerinin geri çekilmesi konusunda müzakerelerin yapıldığına dair daha önce açıklamalarda bulunsalar da bu değişiklikleri abartmamaya dikkat ediyor. Iraklı bir general, mart ayı sonlarında Al Arabiya TV'ye yaptığı açıklamada, daha küçük bir ABD gücüyle yetinme ihtimaline atıfla Irak'ın ‘büyük uluslararası güçlere’ ihtiyacı olmadığını söyledi.

Buna karşın ABD’li yetkililer ne Irak'tan ne de İran'dan ABD güçlerinin tamamen geri çekilmesi yönünde bir baskı olmadığını vurgulayarak, Irak'ın askeri kabiliyetlerini güçlendirme görevinin devam ettiğini belirttiler. Sudani ve ABD Başkanı Joe Biden arasında 15 Nisan'da yapılması planlanan görüşmede Irak’ta görevli ABD’li askeri danışmanların gelecekteki rollerine dair detaylara değinilmesi beklenmese de Sudani'nin Irak koalisyonunun askeri teknik komiteleri tarafından varılan Irak güvenlik güçlerinin operasyonel ve istihbarat yetenekleriyle ilgili değerlendirmelerin sonuçlarının onaylanması için çaba sarf etmesi bekleniyor.

“Ne Irak'tan ne de İran'dan ABD güçlerinin tamamen geri çekilmesi yönünde bir baskı olmadığını vurgulayan ABD’li yetkililer, Irak'ın askeri kabiliyetlerini güçlendirme görevinin devam ettiğini belirttiler.”

Irak tarafında ise Başbakan Sudani, ABD'nin askeri yardımlarının ve eğitim görevlerinin devam etmesini istiyor. Zira Bağdat'ın F-16 savaş uçaklarının ve Abrams tanklarının bakımı için yardıma ihtiyacı var. Iraklılar bu yardımın ikili bir anlaşma çerçevesinde yapılmasını istiyor. Teorik olarak, ABD Savunma Bakanlığı'nın Bağdat Büyükelçiliği bünyesindeki Güvenlik İşbirliği Ofisi, ABD'nin Mısır ve Ürdün gibi ülkelerle yaptığı askeri anlaşmalara benzer şekilde bunun yapılmasını kolaylaştırabilir. Fakat Sudani, hem İran destekli milisleri hem de İranlı destekçilerini ABD'nin askeri danışmanların Irak’ta kalmaya devam etmesi gerektiği konusunda ikna etme zorluğuyla karşı karşıya ve bu durum, İran destekli milisler ve İranlı destekçileri için ABD’nin Irak'taki varlığının azalması halinde kaç adet ölümcül İHA bulunduracağı konusunda soru işaretleri yaratıyor.

ABD Hazine Bakanlığı’nın ve ABD dolarının Irak'taki kritik rolü

ABD ordusunun Irak'taki varlığı sık sık manşetlere taşınıyor. ABD Hazine Bakanlığı ve ABD dolarının Irak’taki etkisi Irak halkının günlük hayatında daha önemli, ancak rolü daha az öne çıkıyor.

Irak Merkez Bankası'nın ülkenin güneyindeki Basra şehrinde bulunan genel merkezi (AFP)

Şu an Irak’ın petrol ihracatı günlük ortalama 3,3 milyon varil civarında. Irak Petrol Bakanlığı, ocak ayında petrol ihracatından elde edilen gelirin 8 milyar dolar olduğunu açıkladı. Bu gelir, Irak hükümetinin New York’taki ABD Merkez Bankası (FED) hesabına yatırılıyor. Bu hesapta biriken meblağ 2024 yılı başı itibariyle 100 milyar doların üzerinde. Şarku’l Avsat’ın Majalla  dergisinden aktardığı analize göre New York'taki bu hesap, ABD hükümetine Irak üzerinde muazzam bir baskı gücü sağlıyor.

Washington, Irak Merkez Bankası'nın Irak'tan İran'a dolar akışını durdurmasını istiyor. Geçtiğimiz yıl Irak’ın 14 bankasının dolar ticareti yapmasını yasaklayan ABD yönetimi, geçtiğimiz ocak ayında da Al-Huda Bank’a İran'a yasadışı yollardan dolar transferi yaptığı gerekçesiyle yaptırım uyguladı.

Başbakan Sudani, geçtiğimiz eylül ayında ABD Hazine Bakan Yardımcısıyla ve geçtiğimiz ocak ayında ABD Hazine Bakanlığı Müsteşarı Brian Nelson ile Bağdat’a yaptığı ziyareti sırasında, ABD’nin Irak'ta döviz kuru ve bankacılık sektörü işlemlerini sekteye uğratabilecek yeni yaptırımlar uygulamasının önüne geçilmesi için yapılabilecekleri görüşmüştü. ABD'nin baskısı altındaki Irak hükümeti, yerel pazarda dolar yerine Irak dinarının kullanılmasını savunuyor ve yaptırımlı dolar transferlerini önlemek için ABD Hazine Bakanlığı tarafından yakından izlenen uluslararası döviz transferi sistemi SWIFT’in kullanılmasını teşvik ediyor. Burada ABD Hazine Bakanlığı'nın İstihbarat Ofisi, ABD'nin birçok ülkeye uyguladığı yaptırımlar nedeniyle kapsama alanının son 15 yılda önemli ölçüde genişlediğini söylemekte fayda var.

Başbakan Sudani, Washington ziyareti sırasında hükümetinin bu konuda ciddi adımlar attığını vurgulayacak ve ABD Hazine Bakanlığı'nın Irak merkezli bazı bankalara getirdiği dolar kısıtlamasının kaldırılmasını isteyecek. Hazine Bakanlığı, Bağdat'ın Irak bankalarını kara para aklamayı önleme ve terörist gruplara fon akışını engelleme konusunda uluslararası standartlara getirme konusunda ilerleme kaydettiğini kabul ediyor. Ancak 28 Ocak'ta Ürdün'de Iraklı bir milisin üç ABD askerini öldürmesinin ardından Hazine Bakanlığından bir yetkili, ABD yönetiminin Irak hükümetinden İran destekli milisleri tespit edip tasfiye etmesine yardımcı olmasını beklediği yönünde bir açıklama yaptı.

Sudani hükümetinin, uluslararası ilkelere bağlılığını yinelemesi ve İran destekli milis gruplara yönelik tüm dolar akışını durdurmak için zamana ihtiyacı olduğunu vurgulaması bekleniyor. Ancak Washington'ın zihninde ‘Irak Başbakanı’nı, yabancı ülkelerin askerlerine ve çıkarlarına saldırmaktan vazgeçmeleri için milislerin çoğunu finanse eden Irak bütçesini kullanmaya nasıl ikna edeceği’ sorusu dolaşıyor.

İki karışık mesele: Enerji ve yatırım

Washington, Bağdat ile yeni büyük petrol anlaşmaları yapmak istemiyor. ABD’liler bunun yerine açıklamalarında Irak'ın enerji bağımsızlığını kazanmasına yardımcı olmayı vurgulasa da aslında Irak'ın İran'la enerji ticaretini ve özellikle de Irak'ın İran'dan elektrik ve doğal gaz ithalatını sona erdirmeyi amaçlıyorlar.

Biden, Irak'ın İran'a elektrik ithalatı için dövizle ödeme yapmasına olanak tanıyan yaptırımlara istisnalar sağladığından, Cumhuriyetçi Parti'nin siyasi saldırısı altında. ABD’liler, Irak'ın İran’dan tedarik edilen elektriğe olan bağımlılığını azaltmak için Irak’ın elektrik ağını Ürdün ve Suudi Arabistan elektrik ağlarına bağlama projelerinde daha fazla ilerleme kaydedilmesini teşvik ederken bir yandan da Washington, Irak’ı petrol kuyularından çıkarılan rezervi yakmayı bırakıp İran'dan ithal edilen doğalgazın yerine kullanmak üzere bir plan hazırlamaya teşvik ediyor.

Irak'ın güneyindeki Nehr Bin Ömer petrol sahası (AFP)

Öte yandan Bağdat, ABD’lilerin enerji sektörüne yatırım yapmasını isterken ABD’liler, Irak'taki yatırım ortamındaki zorluklara dikkat çekiyorlar. Örneğin ABD'li enerji devi Exxon, Irak'ın güneyindeki büyük Kurna petrol sahasından çekildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ve ABD Başkanlık Küresel Altyapı ve Enerji Koordinatörü Amos Hochstein, Bağdat'a, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ndeki (IKBY) enerji projelerine yatırım yapan ABD’li şirketlerin, Bağdat'ın gelecekteki tüm petrol ve doğalgaz sözleşmelerinin, üretim paylaşımlı sözleşmelerden kar paylaşımlı sözleşmelere dönüştürülmesinde ısrar etmesi nedeniyle zor durumda olduğunu söylediler. Bunun yanında IKBY’deki uluslararası şirketler sözleşmelerinde değişiklik yapılmasını reddettiklerinden Bağdat, IKBY’nin Türkiye'ye giden boru hattını kapalı tutmaya devam ediyor.

“Bağdat, ABD’lilerin enerji sektörüne yatırım yapmasını isterken ABD’liler, Irak'taki yatırım ortamındaki zorluklara dikkat çekiyorlar.”

Irak Dışişleri Bakanı ve Petrol Bakanı, geçtiğimiz haftalarda Bağdat'ın IKBY’de faaliyet gösteren uluslararası şirketlere üretim maliyetleri için daha yüksek tazminat ödemek üzere bütçede değişiklik yapabileceklerini ifade ettiler. Ancak Irak Temsilciler Meclisi, henüz herhangi bir değişikliği onaylamazken konunun ele alınacağı oturumlarda tartışmalar hararetli geçebilir. Ancak Irak Temsilciler Meclisi, hükümetin IKBY’deki uluslararası şirketlerle müzakere etmesine izin verecek şekilde bütçede değişiklik yapsa bile, Bağdat ile bu şirketler arasındaki müzakerelerin kolay geçmesi beklenmiyor. Biden yönetimi, Başbakan Sudani ile görüşmelerde bu ticaret meselesini gündemine alırsa sadece üstü kapalı vaatlerde bulunmakla yetinecektir.

Bağdat ve Erbil arasında arabuluculuk mu yapılacak?

IKBY petrolünün geçtiği boru hattı meselesinin çözüme kavuşturulması Sudani'nin Washington'daki konumunu güçlendirecektir. Donald Trump'ın yakın müttefiklerinden Senatör Tom Cotton’ın başını çektiği ABD Kongresi’ndeki Cumhuriyetçi Parti’nin bazı üyeleri, geçtiğimiz ay gönderdikleri açık bir mektupla Başkan Biden’ı Sudani'yi kabul ettiği için eleştirmişti. Mektup, İran'ın Bağdat üzerindeki etkisinden dolayı duyulan derin bir güvensizliğe işaret ediyordu. Mektupta ayrıca, Washington'daki pek çok kişinin ABD’nin Irak'taki en yakın dostu olarak gördüğü IKBY’de faaliyet gösteren uluslararası petrol şirketlerinin yaşadığı sıkıntıların, Başbakan Sudani'nin bu şirketlere olan düşmanlığının bir kanıtı olduğu vurgulandı.

ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Alina Romanovsky, son iki ay içerisinde Erbil'i iki kez ziyaret etti. ABD’li büyükelçi her iki ziyaretinde de hem Bağdat’taki Sudani hükümetini hem de Erbil’deki Başbakan Mesrur Barzani hükümetini ulusal petrol yasası, IKBY’deki devlet çalışanlarına maaşlarının ödenmesi ve 10 Haziran'da yapılması planlanan seçimler gibi konulardaki anlaşmazlıklarını çözmeye çağırdı.

Barzani hükümeti, Başkan Biden'ın Başbakan Sudani’ye söz konusu meselelerde taviz vermesi için baskı yapmasını umuyor. Biden yönetiminin Erbil’in bazı argümanlarına sıcak bakması muhtemel olsa da Başkan Biden’ın Bağdat ve Erbil arasında anlaşmazlığa neden olan bu meselelerde Sudani’ye baskı yapmak için ayrıntılara gireceğini düşünmek güç. Çünkü Biden, George W. Bush değil. Aynı şekilde ABD’nin 2024 yılında Irak'taki rolü, 2004 yılındaki, hatta 2014'teki gibi değil. Biden'ın ilgisi ve siyasi geleceği Irak'tan ziyade Gazze'ye odaklanmasını gerektiriyor.

ABD’li yetkililerin Sudani’ye sunacakları kendi konularının bir listesi var. Ancak iki ülke arasında yapılan Stratejik Çerçeve Anlaşması sadece teknik yardım ve küçük projelerle ilgili olmaya devam edecek. ABD’deki başkanlık seçimlerine kalan altı ay içinde ABD'nin Irak'a yönelik yeni ve önemli bir girişimi olması beklenmiyor.

Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Türkiye, Rusya'nın tutumunun ardından Suriye ile ilişkileri normalleştirmek için Irak girişimini yeniden gündeme getirdi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
TT

Türkiye, Rusya'nın tutumunun ardından Suriye ile ilişkileri normalleştirmek için Irak girişimini yeniden gündeme getirdi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)

Türkiye, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin Suriye ile arabuluculuk yapma ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed arasında bir görüşme yapılmasını kolaylaştırma girişimini ön plana çıkardı. Zira Rusya kısa bir süre önce Ankara ile Şam arasındaki normalleşme sürecinin durmasından Türkiye'yi sorumlu tutmuş ve Türkiye'yi ‘işgalci bir ülke’ gibi davranmakla suçlamıştı.

Türkiye, Suriye ile ilişkilerini normalleştirmenin Rusya ve İran için bir öncelik olmadığına ikna olmuş durumda.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan pazar günü Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede Ankara-Moskova ilişkileri ve bir dizi bölgesel konu ele alındı.

Türk kaynaklarına göre görüşmede, Rusya-Ukrayna savaşında çatışmaların şiddetlenmesi olasılıkları ve Suriye krizindeki gelişmelerin yanı sıra diğer bölgesel konular da ele alındı.

Rusya, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Rusya Devlet Başkanlığı Suriye Özel Temsilcisi Alexander Lavrentyev gibi bir dizi üst düzey yetkili aracılığıyla, Şam'ın herhangi bir müzakereden söz etmeden önce Türk ordusunun Suriye'nin kuzeyinden çekilmesinde ısrar eden tutumunu desteklediğini ifade etti. Hatta Lavrentyev Türkiye'nin Suriye'de işgalci bir güç gibi davrandığını öne sürdü. Diğer yandan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin normalleşmesinde Irak'ın oynayabileceği role işaret etti.

Rusya, Türk kuvvetlerinin Suriye'nin kuzeyindeki varlığını işgal olarak nitelendirdi. (Türk medyası)Rusya, Türk kuvvetlerinin Suriye'nin kuzeyindeki varlığını işgal olarak nitelendirdi. (Türk medyası)

Fidan, cumartesi günü Ankara'da medya mensuplarına açıklamalarda bulundu. Fidan, “Bu konuda niyetini ortaya koyan Bağdat'ın çabalarını takdir ediyoruz. Irak'ın kendi topraklarında ev sahipliği yapmak istemesi halinde, Türkiye böyle bir girişime açıktır” ifadelerini kullandı.

Irak'ın girişimini memnuniyetle karşılıyoruz

Türkiye, Suriye ve Irak'ın kara sınırını paylaşan komşular olduğunu belirten Fidan, üç ülkenin geçmişte olduğu gibi önemli konuları ‘daha yapılandırılmış ve sistematik’ bir şekilde görüşmek üzere bir araya gelmesi gerektiğini söyledi.

Irak ve Suriye ile sınır güvenliğinin, özellikle terörle mücadele ve silah kaçakçılığının önlenmesi açısından önem taşıdığını ifade eden Fidan, Türkiye'nin bu ülkelerle üçlü bir iş birliği mekanizması kurulması fikrini desteklediğini vurguladı.

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Bağdat'ın haziran ayı başında ‘Türkiye ile Suriye arasında olumlu bir atmosferin oluşmasını teşvik ettiğini’ açıkladı. 30 Haziran'da Suriye rejimi yanlısı el-Vatan gazetesi, Bağdat'ın bir Suriye-Türkiye toplantısına ev sahipliği yapabileceğini ve bunun siyasi mutabakatlara yol açabilecek uzun müzakere sürecinde bir adım olacağını bildirdi.

Türkiye'nin Suriye ile askıda olan konuları diyalog masasında ve daha ‘yapılandırılmış ve diplomatik’ bir çerçevede görüşmeyi tercih ettiğini vurgulayan Fidan, ülkesinin Suriye'deki rejimi değiştirmeyi ya da topraklarını işgal etmeyi amaçladığı iddiasını reddetti. Fidan ayrıca, Suriye tarafının özellikle bu aşamada bazı konuları görüşmeye hazır ve açık olmadığını yineledi.

Bazı tarafların Türkiye'nin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Suriyeli muhaliflerle bir anlaşmaya varması şartını öne sürdüğünü söyleyen Fidan, bunun Türkiye açısından bir önkoşul olmadığını, ancak sorunun çözümünün pratikte bu tür adımlardan geçtiğini açıkladı.

 Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanları, New York'ta BM Genel Kurulu çerçevesinde bir araya geldi. (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanları, New York'ta BM Genel Kurulu çerçevesinde bir araya geldi. (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)

İran'ın Suriye'deki öncelikleri arasında, Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesinin yer almadığını belirten Fidan, Astana görüşmeleri sonucunda bölgede ateşkes sağlandığı ve artık büyük bir tehdit olmadığı için bu konunun şu anda Rusya'nın da gündeminde olmadığını ifade etti.

Fidan, terörle mücadele ve mülteciler konusunda gerekli adımların atılmaması nedeniyle Suriye içinde sürekli gelişen ve büyüyen bir tehdit olduğu uyarısında bulundu.

İsrail'in yoğun baskısı altında olan Suriye ile İran arasında ‘yakın ve karmaşık’ bir iş birliği olduğunu belirten Fidan, Şam hükümetinin İranlı milisler ile İsrail arasında devam eden savaşta taraf değilmiş gibi davrandığını gördüklerini belirtti.

Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının dondurulması ya da hafifletilmesi durumunda,  ABD ve Rusya'nın Suriye kriziyle ilgili diğer konulardan vazgeçebileceği öngörüsünde bulunarak şunları söyledi: “Bu ihtimal dışı değil, gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Elbette Amerikalıların yatırım yaptıkları aktörün, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) en büyük bileşeni olan YPG'nin bölgeyi terk ederken zarar görmesini engelleyecek birtakım arayışlara girmesi tamamen mümkün... Önemli olan bizim her türlü senaryoya hazırlıklı olmamız.”

Halep'te gerilim arttı

Millî Savunma Bakanlığı dün (pazartesi) yaptığı açıklamada, Suriye'nin kuzeyindeki Fırat Kalkanı harekât bölgesinde 7 YPG mensubunun öldürüldüğünü duyurdu.

Anadolu Ajansı'na (AA) konuşan askeri kaynaklar, Türkiye yanlısı Suriye Milli Ordusu'na bağlı birliklerin, Halep kırsalındaki el-Bab'da (Fırat Kalkanı bölgesi içinde) YPG mensuplarının Suriye Milli Ordusu'nun ön hatlarına sızma girişimini püskürttüğünü bildirdi.

Kaynaklar, sızma sırasında meydana gelen çatışmalarda 11 Suriye Milli Ordusu mensubunun öldüğünü ve 8'inin de yaralandığını, ayrıca sızmayı başaramayan ve yıllardır işgal ettikleri Münbiç bölgesine doğru çekilen terör örgütü milisleri saflarında da çok sayıda ölü ve yaralı olduğunu belirtti. Suriye Milli Ordusu güçleri, sızma girişimine milislerin mevzilerini Grad roketleriyle bombalayarak karşılık verdi.

Şarku’l Avsat’ın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nden (SOHR) aktardığına göre, SDG komutasındaki askeri oluşumlara bağlı gruplar, Halep kırsalındaki ed-Dağlıbaş ekseninde Türkiye yanlısı Kurtuluş ve İnşa Hareketi'nin mevzilerine sızdı. Saldıran güçler mevzilerine çekilmeden önce iki taraf arasında ağır ve orta silahlarla şiddetli çatışmalar yaşandı.

SOHR, sızma sırasında Türkiye yanlısı gruplardan 15 savaşçının öldüğünü ve çok sayıda yaralı olduğunu bildirdi.