Uzayda şaşırtıcı bir örüntüde dizilmiş gizemli yapılar bulundu

Görünüşe göre bu "şeritler", Samanyolu galaksimizin merkezindeki kara deliği işaret ediyor

James Webb Uzay Teleskobu'ndan elde edilen veriler, evrenin yaklaşık 300 ila 500 milyon yaşında olduğu döneme ait 4 galaksiyi doğruladı (Pexels)
James Webb Uzay Teleskobu'ndan elde edilen veriler, evrenin yaklaşık 300 ila 500 milyon yaşında olduğu döneme ait 4 galaksiyi doğruladı (Pexels)
TT

Uzayda şaşırtıcı bir örüntüde dizilmiş gizemli yapılar bulundu

James Webb Uzay Teleskobu'ndan elde edilen veriler, evrenin yaklaşık 300 ila 500 milyon yaşında olduğu döneme ait 4 galaksiyi doğruladı (Pexels)
James Webb Uzay Teleskobu'ndan elde edilen veriler, evrenin yaklaşık 300 ila 500 milyon yaşında olduğu döneme ait 4 galaksiyi doğruladı (Pexels)

Bilim insanları evrenimizde beklenmedik bir örüntüde sıralanmış bir dizi "şerit" buldu.

Samanyolu galaksimizin ortasında yer alan bu devasa yapılar, galaksinin merkezindeki karadeliği işaret ediyor. Araştırmacılar bunlardan, her biri 5 ila 10 ışık yılı uzunluğunda yüzlercesinin olduğunu söylüyor.

Northwestern Üniversitesi'nden araştırmayı yöneten Ferhat Yusuf-Zade, "Karadeliğe doğru işaret ediyor gibi görünen yapılardan oluşan yeni bir popülasyonu birdenbire bulmak sürpriz oldu" diyor.

Bunları gördüğümde gerçekten afalladım. Kendimizi kandırmadığımızdan emin olmak için çok çalışmak zorunda kaldık. Ve bu filamentlerin rasgele değil, karadeliğimizin dışarıya madde atmasına bağlı gibi göründüğünü bulduk. Onları inceleyerek karadeliğin dönüşü ve yığılma diskinin yönelimi hakkında daha fazla bilgi edinebiliriz. Galaksimizin çekirdeği gibi kaotik bir alanın ortasında düzen bulmak tatmin edici bir şey.

Bilim insanlarının bu yapıların nereden geldiğine dair doğrulanmış bir açıklaması yok ve varlıkları hakkında pek çok şey gizemini koruyor. Fakat olası açıklamalardan biri, birkaç milyon yıl önceki bazı hareketliliklerin ardından dışarı atıldıkları.

1980'lerin başında Profesör Yusuf-Zade, Samanyolu'nun merkezindeki Sagittarius A* adlı karadeliğin yakınında galaksimiz boyunca salınan bir dizi devasa, tek boyutlu filament bulmuştu. Daha önce keşfedilmeyen bu yeni filamentler çok daha kısa ve boylu boyunca uzanarak karadelikten dışarı doğru yayılıyor.

Yusuf-Zade, "Her zaman dikey filamentleri ve kökenlerini düşünüyorduk" dedi.

Dikey olmalarına alışkınım. Düzlem boyunca başkalarının da olabileceğini hiç düşünmemiştim.

Bu filamentler başka açılardan da farklılık gösteriyor: Daha önce keşfedilen filamentler çok daha uzun ve sayıca çok daha fazla.

Araştırma The Astrophysical Journal Letters'da yayımlanan, "The Population of the Galactic Center Filaments: Position Angle Distribution Reveal a Degree-scale Collimated Outflow from Sgr A* along the Galactic Plane" (Galaktik Merkez Filamentleri Popülasyonu: Pozisyon Açısı Dağılımı, Galaktik Düzlem Boyunca Sgr A*'dan Derece Ölçekli Koşutlanmış Dışa Akışı Ortaya Çıkarıyor) başlıklı yeni makalede açıklandı.



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy