NASA'nın Ay yüzeyinde terk ettiği Apollo 17 uzay aracı "Ay depremleri"ne yol açabilir

Araştırmaya göre, ABD Havacılık ve Uzay Ajansının (NASA) Ay yüzeyinde bıraktığı Apollo 17 uzay aracı, "Ay depremleri" diye bilinen küçük sarsıntılara neden olabilir.

AA
AA
TT

NASA'nın Ay yüzeyinde terk ettiği Apollo 17 uzay aracı "Ay depremleri"ne yol açabilir

AA
AA

CNN'nin haberine göre bilim insanları, on yıllardır ilk kez Ay yüzeyinde terk edilmiş Apollo 17'nin verilerini yeniden inceledi.

NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi'nden Francesco Civilini liderliğinde yapılan araştırmada yapay zeka kullanıldı.

Modern algoritmalarla incelenen verilerin analizinde Ay'daki daha önce bilinmeyen sismik aktiviteler ilk kez saptandı.

Çalışmada Ay yüzeyinin soğuk ve sıcak havaya göre genişleyip daraldığı belirtilerek, Ay depremlerini kaydeden cihazlardan birkaç yüz metre uzaklıkta bulunan Apollo 17'nin iniş modülünden yayılan hafif sarsıntılar tespit edildi.

"Ani termal Ay depremi" adı verilen belirli bir tür Ay depreminin doğal kaynaklardan değil yakındaki uzay aracının ısınması ve soğumasından kaynaklandığı sonucuna varıldı.

Araştırmada bu sarsıntıların, aniden ortaya çıkan termal Ay depremlerinden farklı olduğu vurgulandı.

Uzmanlar, NASA ve partnerlerinin Ay yüzeyinde kalıcı üs inşa etmesinin Ay depremlerini anlamanın gelecekteki keşifler için önemli olacağına inanıyor.

ABD, 1969'da Apollo 11'le ilk astronotlarını Ay'a gönderirken bu macerada Neil Armstrong, Ay'ın yüzeyine ayak basan ilk insan oldu. Misyon süresince astronotlar, Ay'da bulunan kayalardan ve tozlardan örnek topladı. 12 Temmuz 1969'da NASA'nın başlattığı Apollo Programı kapsamında "Apollo 11" misyonuyla 12 kişi Ay yüzeyine indi. Apollo Ay Programı, "Apollo 17" misyonuyla 1972'de son buldu.

Araştırma, "Journal of Geophysical Research: Planets" adlı dergide yayımlandı.



Deepfake videoları tespit etmek giderek zorlaşıyor: Artık gerçekçi kalp atışları var

Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
TT

Deepfake videoları tespit etmek giderek zorlaşıyor: Artık gerçekçi kalp atışları var

Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)

Deepfake videoların gelişmiş saptama yöntemlerini yanıltabildiği ve her geçen gün daha gerçekçi hale geldiği tespit edildi. 

Bir kişinin yüzünün ya da vücudunun dijital olarak değiştirilmesiyle oluşturulan deepfake videolar endişe yaratmaya devam ediyor. 

Bu videolar gerçek bir kişinin görüntüsünün yapay zeka kullanılarak değiştirilmesiyle yapılıyor. Aslında bu teknoloji, kullanıcıların yüzünü kediye dönüştüren veya yaşlandıran uygulamalar gibi zararsız amaçlarla da kullanılabiliyor.

Ancak insanların cinsel içerikli videolarını üretmek veya masum insanlara iftira atmak için de kullanılabilmesi ciddi bir sorun teşkil ediyor.

Bu videoların sahte olup olmadığını anlamak için kullanılan gelişmiş yöntemlerden biri kalp atışlarını izlemek. 

Uzaktan fotopletismografi (rPPP) adlı araç, deriden geçen ışıktaki küçük değişiklikleri tespit ederek nabzı ölçüyor. Nabız ölçen pulse oksimetreyle aynı prensiple çalışan bu araç, çevrimiçi doktor randevularının yanı sıra deepfake videoları tespit etmek için de kullanılıyor.

Ancak bulguları hakemli dergi Frontiers in Imaging'de bugün (30 Nisan) yayımlanan çalışmaya göre deepfake görüntülerde artık gerçekçi kalp atışları var.

Bilim insanları çalışmalarına videolardaki nabız hızını otomatik olarak saptayıp analiz eden bir deepfake dedektörü geliştirerek başladı. 

Ardından rPPP tabanlı bu aracın verilerini, EKG kayıtlarıyla karşılaştırarak hassasiyetini ölçtüler. Son derece iyi performans gösteren aracın EKG'yle arasında dakikada sadece iki-üç atımlık fark vardı. 

Ekip aracı deepfake videolar üzerinde test ettiğindeyse rPPP, videoya kalp atışı eklenmese bile son derece gerçekçi bir kalp atışı algıladı. 

Bilim insanları kalp atışlarının videoya kasten eklenebileceği gibi, kullanılan kaynak videodan kendiliğinden geçebileceğini de söylüyor.

Almanya'daki Humboldt Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Peter Eisert "Kaynak video gerçek bir kişiye aitse, bu artık deepfake videoya aktarılabiliyor" diyerek ekliyor: 

Sanırım tüm deepfake dedektörlerinin kaderi bu; deepfake'ler gittikçe daha iyi hale geliyor ve iki yıl önce iyi çalışan bir dedektör bugün tamamen başarısız olmaya başlıyor.

Araştırmacılar yine de sahte videoları saptamanın başka yolları olduğunu düşünüyor. Örneğin sadece nabız hızını ölçmek yerine, yüzdeki kan akışını ayrıntılı olarak takip eden dedektörler geliştirilebilir.

Eisert, "Kalp atarken kan, damarlardan geçerek yüze akıyor ve daha sonra tüm yüz bölgesine dağılıyor. Bu harekette gerçek görüntülerde tespit edebileceğimiz küçük bir gecikme var" diyor.

Ancak bilim insanına göre nihai çözüm deepfake dedektörlerinden ziyade, bir görüntünün üzerinde oynanıp oynanmadığını anlamaya yarayan dijital işaretlere odaklanmaktan geçiyor:

Bir şeyin sahte olup olmadığını tespit etmek yerine bir şeyin değiştirilmediğini kanıtlayan teknolojiye daha fazla odaklanmadığımız sürece, deepfake'lerin saptanmalarını zorlaştıracak kadar iyi olacağını düşünüyorum.

Independent Türkçe, BBC Science Focus, TechXplore, Frontiers in Imaging