Hassas robotik hava aracı için Origami sanatından ilham alındı

Hassas robotik hava aracının ağırlığı 400 mg'ı geçmiyor

Süper hafif dronlar, bir drondan fırlatıldığında rastgele, dönme hareketinden aşağı doğru odaklanmış bir kaymaya geçiyor (Washington Üniversitesi)
Süper hafif dronlar, bir drondan fırlatıldığında rastgele, dönme hareketinden aşağı doğru odaklanmış bir kaymaya geçiyor (Washington Üniversitesi)
TT

Hassas robotik hava aracı için Origami sanatından ilham alındı

Süper hafif dronlar, bir drondan fırlatıldığında rastgele, dönme hareketinden aşağı doğru odaklanmış bir kaymaya geçiyor (Washington Üniversitesi)
Süper hafif dronlar, bir drondan fırlatıldığında rastgele, dönme hareketinden aşağı doğru odaklanmış bir kaymaya geçiyor (Washington Üniversitesi)

Washington Üniversitesi, gökten düşen küçük kağıt broşürlere benzeyen yeni bir teknolojik trend sunuyor!

Bu teknoloji, Microfliers adı verilen ve hızlı bir şekilde belirli bir pozisyona katlanarak hava yollarını ayarlayabilen küçük robotik uçaklardan oluşuyor.

Bu öncü araştırmanın sonuçları Science Robotics dergisinde paylaşıldı.

Bu mikro düzlemlerin ağırlığı 400 mg'ı geçmiyor, bu da sıradan bir tırnağın ağırlığının yaklaşık yarısına eşit. (Washington Üniversitesi)
Bu mikro düzlemlerin ağırlığı 400 mg'ı geçmiyor, bu da sıradan bir tırnağın ağırlığının yaklaşık yarısına eşit. (Washington Üniversitesi)

Origami sanatından esinlenildi

Şarku’l Avsat’ın dergiden aktardığına göre araştırmacılar bu küçük uçakların şeklini eski Japon origami sanatından, özellikle de Miuraori origami katlamasından esinlendi. Bu cihazlar ya da mikro-dronlar, dronlardan fırlatıldıklarında aşağı doğru inmeye ayarlandılar.

Mikro uçakların sistemi, irtifa algılayan basınç sensörleri, dahili bir zamanlayıcı ve hatta Bluetooth sinyalleri dahil olmak üzere çeşitli araçlar kullanılarak düzenleniyor.

Bu hava taşıtları, aküden bağımsız bir motorla birleştirilmiş bir güneş kolektörü devresinden güç alıyor. (Washington Üniversitesi)
Bu hava taşıtları, aküden bağımsız bir motorla birleştirilmiş bir güneş kolektörü devresinden güç alıyor. (Washington Üniversitesi)

Küçük boyutuna rağmen güçlü!

Bu mikro düzlemler hafif olmalarına ve sıradan bir çivinin ağırlığının yaklaşık yarısına denk gelen 400 mg'ı geçmemelerine rağmen son derece güçlüler.

Sadece hafif bir rüzgarla 40 metre yükseklikten fırlatıldığında bir futbol sahası kadar alanı dolaşabiliyorlar.

Bu dronlar, bataryadan bağımsız bir motorla birleştirilmiş bir güneş kolektörü devresi tarafından destekleniyor. Bu sistem, uçuş sırasında ayarlamaları kolaylaştırıyor.

Ek bir avantajı da sıcaklık ve nemle ilgili verileri yakalayan çevresel sensörler içermesi olarak göze çarpıyor.

Doğa ve teknolojinin birleşimi

Bu yenilik hakkında konuşan projenin direktörü ve Washington Üniversitesi Paul G. Allen Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Okulu'ndan Yrd. Doç. Dr. Vikram Iyer şunları söyledi: “Projede yaprakların karmaşık desenlerinden esinlenildi; Miura Ori kıvrımı, gelişmiş motorlarla birleştiğinde mikro hava aracının çeşitli yaprakların uçuş desenlerini taklit etmesini sağlıyor.”

Bu uçakların enerji tasarruflu, bataryasız hava kontrolünde ileri bir adım teşkil ettiğini de sözlerine ekledi.

Bu mikro düzlemlerin ilham kaynağı eski Japon sanatı origami. (Washington Üniversitesi)
Bu mikro düzlemlerin ilham kaynağı eski Japon sanatı origami. (Washington Üniversitesi)

Engellerin üstesinden gelmek

Bu mikro düzlemler sağlam ve zamanından önce düşmüyor. Yerleşim aktüatörler sayesinde 25 milisaniye içinde şekillerini değiştirebiliyorlar. Ayrıca güneş enerjisi sayesinde harici güç kaynağından bağımsız olarak şekil alabiliyorlar.

Şu anda bu mikro-dronlar tek bir yönde, yani dönüşten inişe kadar dönüşebilme yeteneğine sahip ve bu da birden fazla cihazın koordineli bir şekilde kontrol edilmesini sağlayarak iniş sırasında farklı bir şekilde dağılmalarına izin veriyor, ancak ekip gelecekte her iki yönde de dönüşebilen bir model geliştirmeyi hedefliyor. Böylece öngörülemeyen rüzgârlarda bile hassas inişler yapılabilecek.



Çay içenler neden uzun yaşıyor?

Uzmanlar günde 5 bardaktan fazla çayın zararlı sonuçlar doğurabileceğini söylüyor (Unsplash)
Uzmanlar günde 5 bardaktan fazla çayın zararlı sonuçlar doğurabileceğini söylüyor (Unsplash)
TT

Çay içenler neden uzun yaşıyor?

Uzmanlar günde 5 bardaktan fazla çayın zararlı sonuçlar doğurabileceğini söylüyor (Unsplash)
Uzmanlar günde 5 bardaktan fazla çayın zararlı sonuçlar doğurabileceğini söylüyor (Unsplash)

Dünyanın ve Türkiye'nin en sevilen içeceklerinden biri olan çayın sağlığa pek çok faydası var.

2022'de yapılan bir araştırmada günde iki veya daha fazla fincan çay içmenin, herhangi bir sebepten ölme riskini yüzde 9 ila 13 oranında düşürebileceği bulunmuştu.

Britanya Kalp Vakfı, bu çalışmanın çay içmekle uzun ömür arasında neden-sonuç ilişkisi kurmadığını belirtse de uzmanlar çayın çeşitli faydaları olduğunu ifade ediyor.

Hastalıkları önlüyor

Bilim insanları, siyah çayın antioksidan maddeler içermesi sayesinde çeşitli hastalıkların önüne geçebileceğini söylüyor.

Özellikle flavonoid grubundaki antioksidanlar, kalp hastalıkları, kanser ve tip 2 diyabet riskini düşürebiliyor.

Bilim insanları siyah çayın kolesterole ve tansiyona iyi geldiğini söyleyerek kalp sağlığına fayda sağladığını ifade ediyor.

Her gün çay içenlerin, son 12 ayda içmeyenlere kıyasla kalp hastalığı riskinin yüzde 8, kalp krizi gibi sorunlar yaşama riskininse yüzde 10 azaldığı 2017 tarihli bir araştırmada saptanmıştı.

Uzmanlar ayrıca yeşil çayın iltihaplanma ve kanser riskini düşürebilecek antioksidanlar içerdiğini belirtiyor.

Avustralya'daki Newcastle Üniversitesi'nden beslenme uzmanı Quan Vuong, kateşin adlı antioksidanın en çok yeşil çayda bulunduğunu ancak siyah çayın kateşin seviyesini azaltan süreçlerden geçmesine rağmen antioksidan özelliklerini koruduğunu söylüyor. 

Bağırsaklara iyi geliyor

Siyah çaydaki polifenol adlı bileşiklerin, iyi bakterilerin çoğalmasını ve zararlı olanların azalmasını sağlayarak bağırsağın sağlıklı kalmasına katkı sunduğu tahmin ediliyor.

Ayrıca pek çok araştırma yeşil çayın kilo vermeye yardımcı olduğuna işaret ediyor.

Bununla beraber, 2017'de siyah çayın da bağırsaklara iyi gelerek zayıflamaya katkı sağladığı bulunmuştu.

Hidrasyona katkı sağlıyor

Vücutta yeterli su bulunmasını ifade eden hidrasyon, kalbin düzgün çalışmasından sindirime kadar pek çok sürecin işlemesinde kritik önem taşıyor.

Uzmanlar bunun için genellikle su içilmesini tavsiye ediyor fakat çay gibi içeceklerin de yardımcı olacağını belirtiyorlar.

Diyetisyen Caroline Thomason "Çaydaki kafein ve diğer bileşikler idrar söktürücü işlevi görebilir, yani idrara çıkmamıza neden olabilir" diyerek ekliyor:

Fakat bunların dehidrasyona yol açan içecekler olmadığını unutmayın.

Newcastle Üniversitesi'nden Emma Beckett da "Hidrasyon sadece vücudunuzda ne kaldığıyla ilgili değil" diye açıklıyor: 

Hidrasyon vücudunuzda hareket eden suyla ilgili ve vücudunuzda gezinirken toksinleri atma ve tuzları dengeleme fırsatı veriyor.

Uzmanlar bu nedenle günlük su ihtiyacının tamamen su içerek karşılanmak zorunda olmadığını ifade ediyor. Çayın yanı sıra sebze-meyvelerden gelen su da hidrasyona fayda sağlıyor.

Odaklanmayı artırıyor ve stresi azaltıyor

Diyetisyen Jennie Norton, siyah ve yeşil çaydaki L-theanine adlı amino asit ve kafeinin, dikkati toplamaya yardım ettiğini söylüyor. 

Kahveden farklı olarak çaydaki kafein, daha yavaş emildiği için daha uzun süre enerji sağlıyor.

Bilim insanları L-theanine'in odaklanmayı artırdığını, rahatlamayı sağladığını, hafızayı geliştirdiğini ve stresi azalttığını da belirtiyor.

Çalışmalar ayrıca çeşitli çayların sadece kimyasal bileşenleriyle değil aromasıyla da insanları rahatlattığını gösteriyor. Çay içerken yaşanan duyusal deneyimlerin, stres hormunu kortizol seviyelerini düşürme ve kaygıyı azaltma gibi etkiler yaratabileceği öne sürülüyor.

2018 tarihli bir çalışmada, siyah çay aromasını solumanın bilişsel görevler sırasında stresi azalttığı görülmüştü. 

Papatya çayı özellikle rahatlama için etkiliyken, nane çayının ferahlatıcı kokusu dikkati artırabiliyor.

Kalpten bağırsaklara kadar pek çok organa iyi gelen çayın, uzun ömürle arasındaki ilişkinin bu sebeplerden kaynaklandığı tahmin ediliyor. 

Ancak burada bir neden-sonuç ilişkisi olmadığını ve uzun bir yaşam için sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz yapma ve yeterli gece uykusunu alma gibi faktörlerin kritik rol oynadığını belirtmek gerekiyor.

Independent Türkçe, National Geographic, Healthline, USA Today, Britanya Kalp Vakfı, UCLA, National Library of Medicine, Journal of Physiological Anthropology