James Webb Uzay Teleskobu'yla gözlemlenen muazzam patlama, yaşamın kökenlerini açıklayabilir

İki nötron yıldızı birleşerek etrafımızda gördüğümüz her şey için gereken maddeleri oluşturdu

Araştırmacılar Samanyolu'nun merkezindeki en eski yıldızların şimdiye kadarki en detaylı gözlem setini elde etti (Unsplash)
Araştırmacılar Samanyolu'nun merkezindeki en eski yıldızların şimdiye kadarki en detaylı gözlem setini elde etti (Unsplash)
TT

James Webb Uzay Teleskobu'yla gözlemlenen muazzam patlama, yaşamın kökenlerini açıklayabilir

Araştırmacılar Samanyolu'nun merkezindeki en eski yıldızların şimdiye kadarki en detaylı gözlem setini elde etti (Unsplash)
Araştırmacılar Samanyolu'nun merkezindeki en eski yıldızların şimdiye kadarki en detaylı gözlem setini elde etti (Unsplash)

Bilim insanlarının gözlemlediği bugüne kadar görülen en güçlü patlamalardan biri, yaşamın nereden geldiğini açıklayabilir.

GRB 230307A diye bilinen bir gama ışını patlaması olan bu olağanüstü parlak patlama, iki nötron yıldızının bir araya gelip birleşmesiyle ortaya çıktı.

Bu da evren boyunca dalga dalga yayılan muazzam bir patlamaya neden oldu. Bilim insanları Dünya'dan görülebilen bu patlamayı NASA'nın yeni James Webb Uzay Teleskobu gibi çeşitli yer ve uzay tabanlı teleskoplar kullanarak gözlemledi.

Bilim insanları çarpışmanın Samanyolu galaksimizin tamamından bir milyon kat daha parlak olan, türünün en parlak patlamalarından birini oluşturmasını izledi. Patlama 200 saniye gibi nispeten uzun bir süre devam etti. Çarpışan nötron yıldızlarının yol açtığı bir gama ışını patlaması için alışılmadık olan bu sürenin, yakın zamana kadar imkansız olduğu düşünülüyordu.

Patlamanın ardından araştırmacılar tellür adlı önemli bir kimyasal element tespit etti. Dünya'daki yaşamı sürdürmek için gereken hayati maddelerden biri olan bu elementin keşfi, yaşamın ilk nasıl ortaya çıktığını açıklamaya katkı sağlayabilir.

Bilim insanları kilonova diye bilinen bu patlamaların Dünya'daki yaşam için gereken iyot ve toryum gibi diğer önemli maddelerin de kaynağı olabileceğine inanıyor.

Yeni çalışmanın başyazarı Radboud Üniversitesi'nden Andrew Levan şöyle diyor:

Dmitri Mendeleev'in elementlerin periyodik tablosunu yazmasının üzerinden 150 yıldan biraz uzun süre geçtikten sonra, James Webb Teleskobu sayesinde nihayet her şeyin nerede oluştuğunu anlayarak o son boşlukları doldurmaya başlayabilecek durumdayız.

Yeni bulgular, etrafımızdaki her şeyin anahtarı olan bu elementlerin çarpışan nötron yıldızlarında meydana geldiğine işaret ediyor.

Birmingham Üniversitesi'nden Ben Gompertz "Gama ışını patlamaları neredeyse ışık hızında hareket eden güçlü jetlerden ortaya çıkıyor ve bu durumda iki nötron yıldızı arasındaki çarpışmadan kaynaklanıyor. Bu yıl martta gözlemlediğimiz gama ışını patlamasını üretmek üzere çarpışmadan önce bu yıldızlar, birkaç milyar yıl boyunca dönerek birbirine yaklaşmıştı. Samanyolu'nun yaklaşık uzunluğu (aşağı yukarı 120 bin ışık yılı) kadar olan birleşme alanı kendi galaksilerinin dışında yer alıyor, yani birlikte fırlamış olmalılar" diyor.

Çarpışan nötron yıldızları çok ağır elementlerin sentezlenmesi için gereken koşulları sağlıyor ve bu yeni elementlerin radyoaktif ışıması, patlama sönerken tespit ettiğimiz kilonovaya güç veriyor. Son derece nadir görülen kilonovaların gözlemlenmesi ve incelenmesi çok zor, işte bu yüzden bu keşif çok heyecan verici.

Bulgular Nature'da yayımlanan "Heavy element production in a compact object merger observed by JWST" (JWST tarafından gözlemlenen kompakt bir nesne birleşmesinde ağır element oluşumu) başlıklı yeni bir makalede aktarıldı.

Independent Türkçe



Her şeyin nasıl başladığını ortaya çıkarabilecek bir sinyal belirlendi

(Hans Lucas/AFP)
(Hans Lucas/AFP)
TT

Her şeyin nasıl başladığını ortaya çıkarabilecek bir sinyal belirlendi

(Hans Lucas/AFP)
(Hans Lucas/AFP)

Andrew Griffin 

Evrenin erken dönemlerinden gelen bir radyo sinyali, çevremizdeki her şeyin nasıl başladığını anlamamızı sağlayabilir.

21 santimetre sinyali diye bilinen bu sinyal, ilk yıldızların ve galaksilerin nasıl yanmaya başladığını ve evreni karanlıktan ışığa nasıl çıkardığını nihayet anlamamızı mümkün kılabilir.

Cambridge Üniversitesi'nden makalenin ortak yazarı Anastasia Fialkov yaptığı açıklamada, "Bu, karanlık evrendeki ilk ışığın nasıl ortaya çıktığını öğrenmek için eşsiz bir fırsat" diyor. 

Soğuk, karanlık bir evrenden yıldızlarla dolu bir evrene geçiş hikayesini yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Sinyal, 13 milyar yıldan fazla bir süre önceden, Büyük Patlama'nın sadece 100 milyon yıl sonrasından bize ulaşıyor. Zayıf parıltı, yıldızların oluştuğu uzay bölgeleri arasındaki boşluğu dolduran hidrojen atomları tarafından yaratılıyor.

Bilim insanları artık bu sinyalin doğasını kullanarak erken evreni daha iyi anlayabileceklerine inanıyor. Bunu, evrenin başlangıcıyla ilgili verileri ortaya çıkarmak için radyo sinyallerini yakalamaya çalışacak REACH (Radio Experiment for the Analysis of Cosmic Hydrogen / Kozmik Hidrojen Analizi için Radyo Deneyi) adlı radyo anteniyle yapacaklar.

Araştırmacılar bu projenin nasıl işleyeceğini daha iyi anlamak için REACH ve Kilometre Kare Dizisi adlı başka bir projenin, ilk yıldızların kütleleri ve diğer ayrıntıları hakkında nasıl bilgi sağlayabileceğini öngören bir model oluşturdu.

Profesör Fialkov, "İlk yıldızların kütlelerinin 21 santimetre sinyaline bağımlılığını ve ilk yıldızlar öldüğünde üretilen, X ışını ikililerinden gelen ultraviyole yıldız ışığı ve X ışını emisyonlarının etkisi de dahil olmak üzere tutarlı bir şekilde modelleyen ilk grubuz" diyor.

Bu bilgiler, Büyük Patlama'nın ürettiği hidrojen-helyum bileşimi gibi, evrenin ilkel koşullarını birleştiren simülasyonlardan elde edildi.

REACH teleskobunun baş araştırmacısı ve çalışmanın ortak yazarı Eloy de Lera Acedo, "Bildirdiğimiz tahminler, evrendeki ilk yıldızların doğasını anlamamız açısından muazzam önem taşıyor" ifadelerini kullanıyor.

Radyo teleskoplarımızın, ilk yıldızların kütlesi ve ilk ışıkların bugünkü yıldızlardan ne kadar farklı olabileceği hakkında ayrıntılı bilgiler verebileceğine dair kanıt sunuyoruz.

REACH gibi radyo teleskopları, evrenin bebeklik döneminin gizemlerini çözme yolunda umut vaat ediyor ve bu tahminler, Güney Afrika'daki Karoo'dan yaptığımız radyo gözlemlerine rehberlik etmesi açısından hayati önemde.

Çalışma, hakemli dergi Nature Astronomy'de yayımlanan "Determination of the mass distribution of the first stars from the 21-cm signal" (21 santimetre sinyalinden ilk yıldızların kütle dağılımının belirlenmesi) başlıklı yeni bir makalede anlatılıyor.

 Independent Türkçe, independent.co.uk/space