Samanyolu'nun merkezindeki kara deliğin maksimuma yakın hızda döndüğü keşfedildi

Sagittarius A* son derece kaotik

Sagittarius A*'nın varlığı 1974'te keşfedilmişti (Temsili görsel / Pixabay)
Sagittarius A*'nın varlığı 1974'te keşfedilmişti (Temsili görsel / Pixabay)
TT

Samanyolu'nun merkezindeki kara deliğin maksimuma yakın hızda döndüğü keşfedildi

Sagittarius A*'nın varlığı 1974'te keşfedilmişti (Temsili görsel / Pixabay)
Sagittarius A*'nın varlığı 1974'te keşfedilmişti (Temsili görsel / Pixabay)

Evrendeki herhangi bir nesneyi seçin: Muhtemelen dönüş halindedir.

Yıldızlar, gezegenler, aylar ve hatta kara deliklerin kendi eksenleri üzerinde döndüğü biliniyor. Ancak gökbilimcilere göre tüm bu cisimlerin dönebileceği maksimum hız var.

Yeni bir araştırmada bilim insanları, Samanyolu Galaksisi'nin merkezinde yer alan Sagittarius A* adlı süper kütleli kara deliğin dönüş hızını hesaplamaya çalıştı.

Bulgular söz konusu kara deliğin "dönebileceği kadar hızlı" döndüğünü gösteriyor. Diğer bir deyişle Sagittarius A*'nın dönüş hızı maksimuma yakın.

Kara delikler gezegenlerin ve diğer kozmik cisimlerin aksine fiziksel yüzeye sahip nesneler değil. Son derece güçlü çekim kuvveti nedeniyle ışığın bile kaçamadığı kara deliklerin içinde ne olduğu bile bilinmiyor.

Ancak gökbilimciler, buna rağmen kara deliklerin de bir maksimum dönüş hızı olduğunu söylüyor.

Ünlü fizikçi Albert Einstein'ın Genel Görelilik denklemlerinde bir kara deliğin dönüşü, "a" adı verilen bir miktarla ölçülüyor. Burada "a"nın 0 ve 1 arasında olması gerekiyor. 

Dolayısıyla "a = 0" kara deliğin dönmediği anlamına gelirken, maksimum dönüş ise "a = 1" denklemiyle ifade ediliyor.

Gökbilimcilere göre kütleçekimin en fazla olduğu karadelikler daha yüksek dönüş hızına sahip. Araştırmacılar, Sagittarius A*'nın da 1'e epey yakın bir değerde döndüğünü tespit etti.

Monthly Notices of the Royal Astronomical Society adlı hakemli bilimsel dergide yayımlanan yeni araştırmada Samanyolu'nun merkezindeki kara deliğin dönüşünü tahmin etmek isteyen araştırmacılar, radyo ve X-ışını gözlemlerini taradı.

Kara deliğin yakınında meydana gelen çerçeve sürüklenmesi (Genel Görelilik Teorisi'nde uzay zamanın dönen bir cisim etrafında salınması) nedeniyle, bu bölgedeki materyalden gelen ışığın spektrumu bozuluyor.

Araştırma ekibi bu sayede çeşitli dalga boylarındaki ışığın yoğunluğunu gözlemleyerek dönüş hızını tahmin edebildi.

Bulgular Sagittarius A*'nın değerinin 0,84 ve 0,96 arasında olduğunu gösterdi. Bu da kara deliğin muazzam bir hızda döndüğü anlamına geliyor.

Bulgular Güneş Sistemi'ne ve dolayısıyla Dünya'ya ev sahipliği yapan galaksinin merkezinde neler olup bittiğine dair yeni ipuçları sunabilir.

Zira önceki araştırmalar, Sagittarius A*'nın öngörülemez davrandığını ve galaksi merkezinin son derece kaotik olduğunu ortaya koymuştu.

 

Independent Türkçe, Universe Today, EurekAlert



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy